Etiket arşivi: peaceful co-existence

21. YÜZYILDA ÜLKEMİZE ve DÜNYAMIZA KÜRESEL SAĞLIK TEHDİTLERİ..

Dostlar,

28 Ocak 2023 günü Gaziantep ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) şubemizin çağrılısı olarak bu kentte idik. 30. Adalet ve Demokrasi Haftası bağlamında, 2 saat süren uzun bir konferans verdik.

Konumuz “30. ADALET ve DEMOKRASİ HAFTASI : ADALET, DEMOKRASİ ve TÜRKİYE’nin GELECEĞİ” idi. Gerekli bilgi ve, açıklamalarla konferansımızın youtube kaydının erişkesini (linkini) web sitemizde paylaştık (GAZİANTEP ADD Konuşmamız.. 30. ADALET ve DEMOKRASİ HAFTASI : ADALET, DEMOKRASİ ve TÜRKİYE’nin GELECEĞİ | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM). İzlenmesini, paylaşılmasını ve kontrgerilla – gladyo siyasal cinayetlerinin durdurulması için toplumsal kararlılık gösterilmesinin zorunlu olduğunu düşünüyoruz.

Ardından, Düztepe’deki Çepnililer Derneğine geçtik. Genel Sağlık-İŞ ve EĞİTİM-İŞ‘in işbirliği ve değerli meslektaşımız Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu‘nun çabasıyla düzenlenen 2. bir ekinliğe katıldık. Burada bizden istenen konferans başlığı şöyle idi:

  • 21. YÜZYILDA ÜLKEMİZE ve DÜNYAMIZA KÜRESEL SAĞLIK TEHDİTLERİ..

Bu konuyu izleyicilere sunduk, soruları yanıtlamaya çabaladık.
Başta meslektaşımız Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu olmak üzere toplantıyı düzenleyen ve emek verenlere şükranlarımızı sunuyoruz. Bu konferansımızı İzlemek için lütfen tıklayınız..

Toplam 58 dakika süren bu kayıtta, neo-liberal küreselleşTİRmecilerin özellikle son 40 yılda insanlığın başına ördüğü çorapları işledik. Sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması, özelleştirilmesi, kamunun giderek sağlık hizmetlerinden dışlanmasını, sürdürülemez boyutlara ulaşan çevre kirliliğini irdeledik.

Sürdürülebilir kalkınma” söyleminin (motto’sunun) duvara dayandığını, yerine SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM ilkesini koymanın zorunluğunu vurguladık.

Yeni insan tipinin “Homo environmentum” olmasını önerdik (adlandırma da bize aittir..).. Tasarruflu ve çevreye saygılı, barış içinde birlikte yaşam (peaceful co-existence) önerdik.

Mutlaka küresel NÜFUS PLANLAMASI ve “HER AİLEYE 1 ÇOCUK” zorunluluğunu irdeledik.

Sağlık hizmetlerinin – gereçlerinin (ilaç, tıbbi ürünler…) TEMEL İNSANLIK HAKKI olduğunu, kamusal sorumluluk gereği sunulması gerektiğini, küresel dayanışma ve işbirliğini önerdik.

Gelen soruları yanıtlamaya çalıştık.

  • Koruyucu sağlık hizmetleri öncelikli olmak üzere
  • Herkese eşit ve nitelikli sağlık hizmetleri ulaştırılması gerekliliğini paylaştık..

İzlenmesini (58 dk.), paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını dileriz..

Sevgi ve saygı ile. 03 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net             profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik

‘Büyük Keder Dalgası’

Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu
ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları 

31 Ekim 2022, Cumhuriyet

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)


“Çorak Ülke”
 şiirinin 100. yıldönümünde, yine bir Anksiyete Çağı”. Ancak o zaman, en azından, “dünyayı yeniden yapma umudu” vardı. Bugün, ben kendimi, David Brooks’un (New York Times) “Büyük keder dalgası” gözlemine daha yakın buluyorum; nihilizme düşmemek için her gün yeniden aşmaya çalıştığımız bir duyguyu betimliyor.

‘DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDA’

Yeni bir İklim Zirvesi’ne giderken Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili üç kurumu, bu yüzyılın sonuna kadar hedeflenen 1.5 °C sıcaklık artışı sınırının artık gerçekçi olmadığını açıkladılar: Bu hedefe ulaşmak için gerekli uluslararası işbirliği ortamı yok. Putin’in “Dünya, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en tehlikeli 10 yıla giriyor” sözlerinin, ABD Yeni Güvenlik Stratejisi’nin “büyük güçler arası rekabet dönemi” tanımlamasının, Çin’e yönelik ticari yaptırımların, Çin liderliğinin içeride otoriter ve dışarıda daha sert politikalara yönelmesinin gösterdiği gibi, olacağı da yok…

Yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışı 2.5 °C sınırına ulaşacak. “Uygarlık” artık altından kalkması olanaksız bir yıkım riskiyle karşı karşıya. Bu yıkımın bir boyutu, deniz seviyesinin yükselmesine, aşırı iklim olaylarına bağlı olarak artık kronikleşmiş su ve gıda kıtlığı; bir diğeri bu kıtlıklardan kaçanların, gittikçe daralan (hemen hepsi merkez ülkelerde) yaşanabilir alanlara sığınma çabasının ağırlaştıracağı siyasi gerginlikler. Büyük güçlerin, ekonomi, kaynak ve ulaşım açısından stratejik öneme sahip bölgeleri paylaşma çabasının yoğunlaşması da yeni jeopolitik krizleri, savaşları besleyecek. Ne de olsa: “İçeride devrim istemiyorsanız dışarıda emperyalizm…” (Cecile Rhodes)

Ulus devlet ve liberal demokrasi de vatandaşlarının temel gereksinimlerini karşılama kapasitesini hızla kaybediyor. Bu madalyonun öbür yüzünde, gücü ve serveti müstehcen düzeylere ulaşmış, finans, enerji, teknoloji ve silah şirketleri, sosyal medya ve internet üzerinden satış platformu tekellerinin sahibi, Bezos, Musk gibi tipler, hırsız siyasetçiler ortaçağ krallarını çatlatacak büyüklükte servetleri halkın gözüne sokuyorlar.

Bu büyük krizlerin, büyük servetlerin, “en çok zarar verenlerin sesinin en çok çıktığı” (Greta Thunberg) dünyasında halkın payına bir “büyük keder” dalgası düşüyor. Gallup şirketinin 140 ülkede, 150 bin kişiyi kapsayan bir araştırması keder, öfke duygularının geçen yıl rekor düzeye çıktığını saptamış: 16 yıl önce halkın yüzde 1.6’sı yaşamına “0” notu verirken (“0” en kötü – “10” en iyi), geçen yıl bu oran yüzde 6.4’e ulaşmış. En alt yüzde 20’sinin “mutsuzluk notu” ortalama 2.5’ten geçen yıl 1.2’ye gerilemiş.

Bu dalga, liberal demokrasiye, onun liderlerine olan güveni eritiyor. Bu kedere, öfkeye, tercüman olacak, “dünyayı yeniden yapma umudunu” yaşatacak bir sol hareketin yokluğunda “süreç olarak faşizm” hızlanıyor: İsveç’te ikinci parti, Macaristan’da, Polonya’da, İtalya’da, Hindistan’da iktidarda, İspanya ve Finlandiya’da 2023 seçimlerinde birinci sıraya yükselebilir. Pazar günü, Brezilya’da, büyük sermayenin ve ordunun tercihi faşist Bolsonaro, ya seçimleri “Atı alan Üsküdar’ı geçti” misali kazandı ya da “hile var” diyerek ortalığı birbirine katmaya başladı. Benzer bir krizin, ABD ara dönem seçimlerinde, 2024 başkanlık seçimlerinde yaşanma olasılığı çok yüksek. Tabii bu arada Türkiye de önümüzdeki seçimlerle bu resmin içinde kendine uygun bir yer bulacak.

Adeta, Yahya Kemal’in şiirindeki gibi “Dönülmez akşamın ufkundayız” ancak, şiirin “boş ver keyfine bak” havası bir seçenek değil. Çünkü “büyük keder” kişinin değil bir uygarlığın sonuna ilişkin. Bir insanın kendi yaşamı tükenirken “boş vermeyi” seçmesi bir özgürlük sorunu.

  • Bir insanın uygarlığın geleceğine boş vererek
  • “kişisel haz ilkesine”, (AS: Hedonizm’e) “öbür dünya umuduna” sığınması ise
  • insan olmaktan vazgeçmeye ilişkin bir ahlak sorunu.

====================================
Dostlar,

Homo sapiens” kendi elleriyle kendi sonuna doğru dört nal koşmakta.

Bu yüzyıl sonuna dek havaküre (atmosfer) sıcaklığının en çok 1,5 derece artması bile alarm sınırı iken, bu hedefin yakalanması çok güç görülüyor. Ülkelere tanınan karbon dioksit salım (emisyon) kotaları kürsel pazarda haraç mezat!! Diyelim Çin, ABD.. yoksul, sanayileşmemiş bir Afrika ülkesinin nüfus, yüzölçümü gibi ölçütlere dayalı belirlenen yıllık toplam fosil yakıtları salım (emisyon) kotasını satın alıyor! Satan ne ölçüde bunalımın ayırdında bilinmez ama alanın olası yıkımı bildiği çok açık. Bir bilinç tutulması mı bu??

İnsanoğlu yaşamının kumarını oynamakta! Birkaç çarpıcı örnek..

– DSÖ’ne göre (Dünya Sağlık Örgütü) dünya nüfusunun %99’u (doksan dokuzu!),
DSÖ standartlarına göre kirli hava soluyor.
– Kanserlerin neredeyse %80’e varan kesimi çevresel; Kanser politik bir hastalık!
– Unutulmuş kimi hastalıklar geri dönerken, yepyeni hastalıklar oluşuyor ve bu tür
ardışık afetlerin birlikte, eşzamanlı deneyimlenmesi salt bir zaman sorunu..

Yapılabilecekler belli ve sınırlı                :

1. Sürdürülebilir kalkınma (sustainable development) söylemi (mottosu) artık “sürdürülebilir” değildir. Hızla SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM (sustainable life) ayarlarına (moduna) geçilmelidir.

2. Küresel nüfus artış hızı %1,05’lerden en çok 10 yıl içinde yüzde yarımın altına çekilmeli,
yıllık net 80 milyonu aşan nüfus çoğalması 40 milyonun altına düşürülmeli.
(Türkiye’de yarım milyonun altına..)

3. BM ve ilgili uzmanlık kuruluşları DSÖ, FAO, UNEP, UNDP, ILO, UNICEF, UNESCO..
ağır küresel bunalımı / sağkalım (beka, survival) sorununu kesinlikle gündemden düşürmeden BM Genel Kurulunda, Güvenlik Konseyi’nde gündemde tutmalı ve küresel kapitalizm mutlaka dizginlenmeli. Tüketim çılgınlığı durdurulmalı, herkes en üst düzeyde tasarruflu yaşamalı.

4. Bilimsel buluşlar çevreyi – doğayı gemlemek için değil (Doğa fahişemiz değil!), onun yasalarını anlayarak birlikte barış içinde yaşamak (peaceful co-existence) felsefesiyle kullanılmalı.

5. Ekolojik devlet – ekolojik anayasalar dönemi açılmalı.

Son olarak; Neondertal insandan Homo sapiens‘e evrilen insanoğlu, 21. yy’ın ilk yarısında,
yepyeni ve “hızlı” bir evrimleşme ile “Homo environmentum“a yükseltgemeli kendisini.

Çünkü; ya Doğa intikam alarak sırtındaki zorunlu parazit insanoğlunu atarak büyük olasılıkla çok daha keyifli olarak evrendeki varlığını biz olmadan sürdürecek;

Ya da pes edecek ki bu da uygarlığın yeryüzünde sönümlenmesi ile eşdeğer.

Belki bu arada evrende başka gezegenlerde yaşam bulunursa ya da kolonileşme olanaklı olursa.. Ünlü kuantum fizkçisi Stephan Hawking‘in uyarısı ise “en geç bin yıl içinde” bu düşötesi (fantastik) tasarımın gerçekleşmesi.

Görünen o ki o denli zamanımız yok; uyan insanoğlu uyan!!

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

 

 

COVID-19 AŞILARI ve Hastalıktan Korunma İçin 10 Temel Öneri

COVID-19 AŞILARI ve Hastalıktan Korunma İçin 10 Temel Öneri

  • Aşılar ilaçlardan daha GÜVENLİ biyolojik moleküller olmalıdır
    çünkü hastaya değil sağlıklı insanlara yaygın olarak uygulanmaktadır.

Aşıların komplikasyolarını en aza çekerek tersine koruyucu etkisini en üst düzeye çıkarmak gibi ikili bir sorumluluk söz konusu Vaksinolojide (aşı bilimi).

Aşı redcileri, aşıdan çekinenler… açısından ellerine bir koz vermemek gerek. Risk – yarar dengesinin böylesine kritik olduğu durumlar aşı üretimi ve yaygın uygulanması. Öte yandan milyarlarca doz aşının kısa sürede üretilebilmesi de ciddi bir lojistik kapasite sıkıntısı.. Üstelik Türkiye, KOVID-19 için aşı üretmek üzere uluslararası konsorsiyuma henüz akçalı (mali) katkıda bulun(a)madı öğrenebildiğimiz ölçüde..

Genel ve özel koruyucu önlemlerle korunmayı özenle sürdürelim :

1. Kalabalık ortamlara zorunlu olmadıkça girmeyelim, girilecekse fiziksel uzaklığı koruyalım ve uygun maske takalım; bu mekanlar kapı – pencere açık havalansın.
2. Genel hijyen, özellikle el yıkama alışkanlığını sürdürelim.
3. Beden direncini yüksek tutacak davranışları alışkanlık edinip sürdürelim.. Yeterli – dengeli beslenme, spor, uyku, hobiler ve dayanışma..
4. Kamusal sağlık politikaları ile koruyucu sağlık hizmetlerini kesin bir öncelikle, sosyal devlet sorumluluğu sayalım yeniden.
5. Toplumda yoksulluğu, işsizliği, sosyal güvencesizliği en aza indirelim; gelir dağılımını iyileştirelim; yabanıl Küreselleşmeye son verelim.
6. Küresel işbirliği ve eşgüdüm içinde olalım Dünya Sağlık Örgütü ile.
7. Tıp ve sağlık bilimlerine yatırım yapalım, betona değil.
8. Ulusal Hıfzıssıhha (Koruyucu Sağlık) Kurumunu bilimsel olarak özgür, yönetsel ve akçalı (mali) bakımlardan özerk (otonom) kılalım; afet planları yapsın, temel aşıları ve ilaçları üretsin.
9. Çevreye saygılı olalım, onu fahişe gibi görmeyelim, birlikte barış içinde yaşamak (peaceful co-existence) zorunda olduğumuzu, yeryüzünün biyolojik anlamda “zorunlu paraziti olduğumuzu” hiç unutmadan, “sürdürülebilir kalkınma” (sustainable development) yerine “sürdürülebilir yaşam (sustainable life) ilkesini (paradigmasını) koymak zorunda olduğumuzu görelim.
10. Bunca devasa / yersiz / gereksiz / kaldırılamaz nüfus sorunu ile yüzleşelim ve Yeryüzünün kaldıramadığı 7,8 milyar nüfusu artık üst sınır görelim ve demokratik yollarla insanları kazanarak – ikna ederek

HER AİLEYE 1 ÇOCUK ilkesini zorunlu genelgeçer kılalım.

  • Kuşkusuz tüm önlemlerin genel çerçevesi BİLİMSEL AKILCILIK!

Sevgi ve saygı ile. 24 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com