Etiket arşivi: ne mutlu Türküm diyene

BİJİ ERDOĞAN

RİFAT SERDAROĞLU

BİJİ ERDOĞAN

*Dünyadaki demokratik ülkelerin hiçbiri, elindeki silahları bırakmayan, can almayı durdurmayan terör örgütü ile “MÜZAKERE” yapmaz.

Yaparsa “Devlet” olma niteliğini yitireceğini çok iyi bilir…

*Binlerce yıllık Türk Tarihini inceleyin. İster savaş yoluyla, ister yaptığı antlaşmalar yoluyla vatan topraklarından bir parça olsun yitiren Sadrazam’ın kellesi alınmıştır, ama o gün, ama daha sonra. Bunun bir tek istisnası yoktur.

Bu iki konu tarihsel gerçeklerdir…

AKP ve Erdoğan, 300 yıldan fazla bir zamandır başımızın belası olan dış destekli Kürtçülük-Bölücülük olayına 2002 yılından başlayarak “Şaşı” bir bakış açısı getirmiş, sonucu Türkiye’nin değil, Amerika ve İsrail’in lehine olacak politikaları uygulamaya koymuştur.

10 yıl boyunca Eşbaşkan Erdoğan’a Türkiye’yi bölünmeye götürecek politikalar, adım-adım, dilim-dilim uygulattırılmış, sonunda Erdoğan, “istemeden de olsa” bu yanlışlara sahip çıkar hale gelmiştir. Bundan böyle Erdoğan’ın yanlıştan dönme, ulusal politikalar uygulama olanağı kalmamıştır.

Artık Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ni, kendisini ve partisini Türkiye’de ve dünyada legalize edebilmek için kullandığını tüm Avrupa biliyor.

Hele kongrede Erdoğan’ın, sağında Barzani, solunda Hamas Lideri Halid Meşal, arkasında Müslüman Kardeşler örgütünün eski Lideri Nursi olduğu halde verdiği fotoğraf, kafalardaki “Çağdaş Türkiye” imajına büyük darbe vurmuştur.

Bu dörtlünün yanına bir de El-Kaide ikinci adamı (Erdoğan’ın dizinin dibinde oturduğu kişi) Gülbettin Hikmetyar’ın resmini koyarsanız, ne demek istediğim net olarak anlaşılır.

Erdoğan, Salı günkü grup konuşmasında muhalefet partilerine çağrıda bulunarak, onları da “Kürtçülük-Bölücülük” kuyusuna çekmek istemektedir.

Bugüne dek her sıkıştığında AKP’ye “Baston” olmuş CHP ve MHP liderlerinin bu “zehirli şerbeti” içip içmeyeceklerini beraberce göreceğiz…

CHP ve MHP Genel Başkanlarına, Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi” adlı eserini okumalarını öneririm;

Gemileri yakarak ardına bakmayan yiğitlerin kurduğu bir devlet, gözleri yaşlarla dolu olarak terk ettiği Gırnata’ya(Granada) bakarken annesinden;

“Erkekler gibi savaşmadın, şimdi sana kadınlar gibi ağlamak yakışır”

sözlerini işiten yöneticilerin elinde yok olmuştur.

Bu iki Genel Başkan Türk Tarihini iyi inceleyip, kararlarını vermelidirler…

Ya Türk Milletinin yanında olacaklardır, ya da Amerika-İsrail’in kurguladığı “Kürtçülük-Bölücülük” kuyusunda bulunan Erdoğan-Barzani Meşal-Nursi-Hikmetyar’ın yanlarına gideceklerdir.

Son olarak kendilerine şunu söylemek isterim :

Türk Milleti yavaş-yavaş gerçekleri görmeye başlamıştır. Yandaş- Damat-Cemaat-Kürtçü medyanın yaptıkları “karartma-saptırma” yırtılmaya başlamıştır.

Eğer, bu günkü gibi Milli olmayan-silik-kişiliksiz- politikalarına devam ederlerse, Türk Milletinin sesi olacak bir parti kurulur ve bu iki kişi koltukları ile baş başa kalırlar…

Ya “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyecekler, ya “Biji Erdoğan”,
tercih onların…

Sağlık ve başarı dileklerimle.
03 Ekim 2012

TARAF Gazetesi yazarı Sayın R. Marguilies’e Prof. Ercan’dan yanıt..

Sayın R. Marguilies,

Gecikmeli olarak elime geçen 25 Nisan 2012 tarihli makalenizi okudum.
Mustafa Kemal Atatürk’le ve O’nun kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyetiyle alay eden yazınızda, kavramları çarpıtmak çabanız kadar, bilgi eksikliğiniz de dikkati çekiyor.

1. Atatürk tüm Ulusu kucaklayan laik bir Cumhuriyet kurdu. Çoğulcu Demokrasi bu Cumhuriyetin
doğal ürünüdür. Kemalist felsefenin temel amacı “yurtta barış, dünyada barış” tır.
Bu nedenle, Bilimsel aklı rehber alan Ulus-Devlet modelini önerir ve savunur.

Kemalizm militarizm demek değildir.. “Vatanın müdafaası mecburiyeti olmadıkça savaş bir cinayettir.” diyen Mustafa Kemal’i kaba kuvvet, despotizm ve militarizmle bir çizgiye getirmek en azından entelektüel ufuk darlığına işarettir.

Tabii ki Yurt ve Ulus sevgisi, yurttaşların bu değerler uğrundaki özverileri oranında
anlam kazanır.

2. Kemalizm’in Halkçılık ilkesi, Atatürk’ ün tanımıyla, bire bir Demokrasi karşılığıdır.
(bkz. Afet İnan’ın “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında Atatürk’ün elyazılar bölümü)

3. Mademki Fransız yazarlara, siyasetçilere meraklısınız, o halde bakın meşhur
Fransız siyaset bilimci Prof. Maurice Duverger ne demiş:

“Kemalist partinin birinci özelliği, demokratik bir ideolojiye sahip bulunmasıydı…
Mustafa Kemal’in siyasal rejimi, çoğulculuğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu. Üstelik partisinin yapısal açıdan da totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktu. Kemalizm demokratik bir ideolojidir….
Atatürk döneminde niçin demokrasinin tüm kurum ve kuralları yoktu? Olamazdı da,
onun için.. Fransız Devriminden yarım yüzyıl sonra bile, Fransız işçisinin oy hakkı
var mıydı? Amerikan devriminden bir buçuk yüzyıl sonra bile, ABD’de ırklar arasında
tam bir hukuksal eşitlik sağlanmış mıydı? Atatürk bir ortaçağ toplumundan yola çıktı.
Cumhuriyet’i kurduktan sonra 15 yıl yaşadı… ve sınıf-cinsiyet-ırk-din ayrımı olmadan,
tüm yurttaşlar arasında hukuksal eşitliği, o inanılmaz kısa süreye sığdırdı…
Bilim her olguyu kendi koşulları içinde değerlendirir. Atatürk yönetimi, kendi koşulları içinde, olabilecek en demokratik yönetimdi. Ve bu açıdan, Türkiye’nin bugünkü yönetiminden daha demokratikti! Ölümünün yıl dönümünde… Sağdan ve soldan aşağılık saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir diktatörü (!), en içten saygılarımla anıyorum…”

4. Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” tanımını yapmıştır. Buna göre “Türk” kelimesi bir etnisitenin, bir halk grubunun adı değil, kendilerini Kürt, Arap, Ermeni, Azeri, Tatar, Pomak, Boşnak, Çerkez, Laz, Rum, Yahudi, Türkmen, Yörük, …olarak betimleyen tüm yurttaşlarımızın “ortak ulus adı”dır. Nasıl ki Fransa’da yaşayanlara Fransız, Almanya’da yaşayanlara Alman, Rusya’da yaşayanlara Rus… denirse, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayanlara da “Türk” denir. Bundan gocunmamak gerekir. “Ne mutlu Türküm diyene!” demek, “ne mutlu bu birlik beraberliğe” anlamındadır… Zannettiğiniz gibi, ırkçı, faşizan bir söylem değildir.

Sayın Marguilies, l

Ltfen bu ülkede insanların barış ve dayanışmacı işbirliği içinde ve kardeşçe bir arada yaşamaları yönünde çaba gösterin; ayrıştırıcı, bölücü, parçalayıcı olmadan..

Emin olun bundan en çok siz yarar göreceksiniz. Saygılarımla. 19.9.12

Prof. Dr. D. Ali Ercan
ADD Bilim Kurulu Başkanı

__________________________________________________________________

Asker ordusu ve irfan ordusu

(TARAF Gazetesi) 25 Nisan 2012, ronmargulies@btinternet.com

Mustafa Kemal’i çok seven, O’nun yarattığı “tek adam, tek parti, tek ordu, tek millet” şeklindeki çoğulcu demokrasiye âşık olan okurlarım ortak aşkımızı beslemek için zaman zaman bana malzeme gönderir.

Örneğin, İzmir’de bir otomobilin arka penceresine boydan boya yapıştırılmış bir grafik:
“Bir subay şehit oldu diye ‘Menemen’i yakın!’ diyen Mustafa Kemal’i özledim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!” “Menemen”, “yakın” ve “Türk’üm” kelimeleri kırmızıyla yazılmış.
Veya internetten alınma, bir vatan haininin yazdığı espri:

“Lütfen Mustafa Kemal’e haber verin, İzmir’deki minibüslerden birinin arka camını imzalamayı unutmuş.”

Sabah bunları okuduktan sonra, 23 Nisan günü, yolum Taksim’e düştü.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı töreni dağılalı çok olmamıştı herhalde.
Her taraf çok şık ve çok yakışıklı askerlerle doluydu. Bir tanesi elinde tüfeğiyle yanımdan geçti. “Herif hapşırıp yanlışlıkla tetiğe basarsa, geçmiş olsun..” diye düşündüm.

Akşam televizyonda çok çeşitli spikerler çocukların ne kadar “coşkulu” olduğunu anlattı. Cumhuriyet gazetesi “23 Nisan coşkusu” manşetinin altında çocukların Anıtkabir’e “akın ettiğini” bildirdi. Çeşitli koltuklara çeşitli çocuklar oturtuldu. Başbakan bunlardan bir tanesiyle sohbet etti. Falan filan. Bütün bunların çocuklarla herhangi bir ilişkisi olduğunu zannedeniniz varsa, lütfen kendinize gelin. O kadar da saf olmanın âlemi yok.

Bakın Fransız politikacı Paul Bert, taa 1882’de ne demiş:

“Özgür bir halk kamusal bayramlara ihtiyaç duyar. Bu bayramlar çerçevesinde ortak bir sempati oluşur ve bu bayramlarda kalpleri ısıtan bir iletişim gerçekleşir: Vatan’a olan inanç
ve özgürlük aşkı gücüne güç katar.”

“Özgür bir halk” ve “özgürlük aşkı” ifadelerine boş verin, bizde önemli olan o değil,
vatan aşkı ve vatana inanç. Bizde önemli olan, “Ne mutlu Türk’üm diyene” demek ve dedirtmek, “Türkiye Türklerindir” demek ve dedirtmek.

Yani 23 Nisan’ın çocuklarla, 19 Mayıs’ın gençlikle tek ilişkisi, çocuklara ve gençlere milliyetçilik ve devlet sevgisi aşılamak, ulus-devleti yüceltmek ve pekiştirmek.

Bana inanmıyorsanız, buyurun, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 yılı programından millî talim ve terbiyenin esas düsturlarını okuyalım. Lütfen, “Ohoo, 1931’den bu yana köprünün altından
çok sular aktı, her şey değişti” demeyin. Eğitim, talim, terbiye alanında, ayrıntılar hariç,
hiçbir şey değişmedi.

“Kuvvetli cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik vatandaş yetiştirmek, tahsilin her derecesi için
mecburî ihtimam noktasıdır. Türk milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Türkiye Devleti’ne hürmet etmek ve ettirmek hassas bir vazife olarak telkin olunur.

Fırkamız, vatandaşların Türk’ün derin tarihini bilmesine fevkalade ehemmiyet verir.
Bu bilgi Türk’ün kabiliyet ve kudretini, nefsine itimat hislerini ve millî varlığa zarar verecek
her cereyan önünde yıkılmaz mukavemetini besleyen mukaddes bir cevherdir.”

Eğitimin önemini, her şeyi herkesten önce gören sevgili Mustafa Kemal herkesten iyi bilir. Kütahya’da öğretmenlerle 24 Mart 1923’te yaptığı konuşmada, “irfan ordusu” ile “asker ordusu” arasındaki benzerliği anlatır. Öğretmenler irfan ordusuna mensuptur.

Asker ordusu kadar hayatî olan irfan ordusunun kutsal görevi, “ölen ve öldüren asker ordusuna niçin öldürüp niçin öldüğünü öğretmektir”. Tüfekler eşliğinde yapılan törenlerin de mana ve ehemmiyeti budur.

Ankara’da 19 Mayıs Stadı’ndaki törende Jandarma Bandosu astsubayları Can Bonomo’nun “Love Me Back” şarkısını seslendirmiş. Arkasından çaldıkları şarkılardan birinin sözleri de şöyleymiş:

“Kürt, Laz, ve Çerkez’iyle, ne mutlu Türk’üm diyene”.
Kürt Türklerin, Laz Türklerin, Türk Türklerin ve Çerkez Türklerin bayramını kutlarım!
======================================================================

NE MUTLU TÜRK’üm DİYENE : Yerli malı kullanın..

Dostlar,

İşte “serbest ticaret”in ülkemizi sürüklediği çıkmaz..

İşte AB “Gümrük Birliği” nin ülkemizi duvara dayayan tablosu..

İşte Dünya Ticaret Örgütü’nün ve oraya üyeliğimizin görkemli başarısı..

İşte KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizmin ülkemize verdiği karne..

500 milyar doları aşan toplam borç.

100 milyar doları aşkın dış ticaret açığı

Ve unutturulan YERLİ MALI HAFTALARI..

Yaşasın küresel rekabet..

Türkiye bu kan emicilere daha ne denli, dayanabilir ??

Bir de; hani “TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin ETMELİ KÜLTÜRDÜR” diyordu galiba Mustafa Kemal Atatürk değil mi??

Sevgi ve saygı ile.
17.9.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================================

Ahmet Bey, sabah saat 7.00’de

*Casio** masa saatinin alarmiyla gözlerini açti.

*Puffy** yorganini kaldirdi.

*Hugo Boss** pijamalarini çikarip

*Adidas** terliklerini giydi.

*WC** ‘ye ugradiktan sonra banyoya geçti.

*Clear** sampuan ve

*Protex** sabunuyla dusunu aldi.

*Colgate** ile dislerini firçaladi.

*BRAUN** ile saçlarini kuruttu.

*Bill’s** gömlegini ve

*Pierre Cardin** takimini giydi.

*Lipton** çayini içti.

*Sony** televizyonda medya özetlerini ve

*flash** haberleri izledi. *

*Citizen** kol saatine bakti. Aile fertlerine

*’BYE’** deyip

*Peogeot** otomobiline bindi.

*Blaupunkt** radyosunu açarak,

*rock** müzigi buldu. Agzina bir

*Polo** seker atti. Sehrin göbegindeki

*Mega Center** ‘daki ofisine varinca,

*Toshiba** bilgisayarini çalistirdi.

*Microsoft Excel’e** girdi.

*Ofisboy** ‘dan

*Nescafe** ‘sini istedi. Saat 10.00’a dogru açligini

yatistirmak için

*Grissini **yedi. Öglen

*Wimpy’s Fast Food** kafeteryaya gitti. Ayaküstü,

*Coca Cola** ve **hamburgeri **mideye indirdi.

*Camel** sigarasini yakip

*Star** gazetesini karistirdi. Aksamüzeri is çikisi

*Image Bar’** a ugrayip

*JB’** sini yudumladi, sonra kösedeki

*Shopping Center** ‘a ugradi. Esinin siparis ettigi

*Ariel** deterjan,

*Ace** çamasir suyu,

*Palmolive** sampuan,

*Gala** tuvalet kagidi,

*Sprite **gazoz ve

*Johnson** kolonyayi alarak kasaya yanasti.

*Bonus** kartiyla ödemeyi yapti.
Hafta sonu esi Münevver’le

*Galleria** ‘ya giden Ahmet Bey,

*Showroom** ‘lari dolasip

*Converse** ayakkabi, *

*Lee Cooper blue jean** satin aldi.

Aksam evde bir gazetenin verdigi

*TV Guide** ‘a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasinda

*zapping** yaparak,

*First Class** ,

*Top Secret** ,

*Paparazzi** gibi programlar izledi. Ayni anda

*Outdoor** dergisini karistirdi.

Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatip yatak odasina geçerken, kendini mutlu hissetti.
** ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’** diye gerindi ve uyudu.

*Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacagi da belli degil.

Almanya konferansları : 88. Yılında Cumhuriyetin Kazanımları ve Geleceğe Taşıma Sorumluluğu / Acquisitions of Turkish Republic at 88th Year and Responsibility for Carrying to Ethernity

Azmi çelik ve Ahmet Büyükyılmaz ile.. Hamburg Cumhuriyet Konferansımızda..
Yansıları ve http://www.youtube.com/watch?v=K1pdaPVMBuk&feature=share adresinden kamera kayıtlarını izleyebilirsiniz..

Berlin_Kiel_Hamburg_88._ yilinda_Cumhuriyet’in_Kazanimlari_28-30_Ekim_2011

KEMALİZM’in İNSANCIL ULUSALCILIĞI ve BATI EMPERYALİZMİNİN SÖMÜRGEN-BÖLÜCÜ-KANLI ETNİK MİKRO-MİLLİYETÇİLİĞİ

Kemalizm’in_insancil_ulusalciligi_Bati_emperyalizminin-kanli_mikromilliyetciligi_13.6.12

Konuk Yazar Rifat Serdaroğlu : Doğan Görünümlü Şahin

DOSTLAR,

Günaydın!

Sn.Serdaroğlu’nun yazısını sizlerle paylaşarak güne başlamak istedim..

Türk Tarihinin çok önemli 2 araştırıcısı Sn. Kazım Mirşan ile Sn. Haluk Tarcan’ın çalışmalarını
özenle izlemek gerekiyor.

“ÖZENLE TECAVÜZCÜ AKLANIR” başlıklı makaleyi de sizlere alıntılayacağım..

İyi bir gün dilerim..

Sevgi ve saygı ile.
13.6.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================================================================================

DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

Türkiyeli Eşbaşkan Başbakan Erdoğan; “Kürtçülük” konusundaki ortağı “Yeni CHP” için bu tabiri kullandı.
Gençler bunun ne anlama geldiğini bilmezler. Koç grubunun “Şahin” adı ile ürettiği bir araba vardı.
Daha sonra, bir üst model olarak “Doğan” marka bir araba üretildi.

Bazı uyanıklar Şahin’e, Doğan görüntüsü vererek satmaya başladılar. Bu deyiş, o zamanlardan kalmadır.
Kökeninde aldatma-kandırma-hile vardır. Her nedense Tayyip Bey verdiği örneklerde ya “yemek”, ya “aldatmak”,
ya da “asmak-kesmek” gibi deyimler kullanır. Aklından hiç çıkmıyor herhalde… Türkiyeli Başbakan Erdoğan’a ve
“Kürtçe Eğitim” konusundaki destekçisi Kılıçdaroğlu’na, 20 yıllık bir ilmi çalışmadan söz etmek istiyorum.
Umarım yararlı olur.

İstanbul Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu tarafından “Şeref Payesi” verilen değerli bilim adamı Arkeolog-
Profesör Dr. Afif Erzen, 1967 yılında, İstanbul Üniversitesine bağlı “Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırmaları Merkezini” kurmuştur.

Bu merkezde tanınmış Türk Profesörlerin yanında, yabancı Profesörler de çalışmıştır. Bunlardan biri,
Ermeni sorununa ışık tutmuş ve ekibiyle 1984 yılına kadar bu merkeze çalışan Profesör Erich Feigl’ dir.
20 Yıllık çalışmanın sonucunda ulaşılan gerçekler;

 Türkler, yani atalarımız, M.Ö 13.000 yılında Anadolu’ya göç etmişlerdir. Yani bizler, 15.000 yıldan beri Anadolu’nun sahibiyiz.
 Türkler, GÖÇEBE değil, GÖÇMEN olarak, Anadolu’yu yurt edinmek için gelmişlerdir.
 Türkler, o tarihlerde “Yazı” sahibidirler.
 M.Ö 14.000 tarihli ORAL dağlarındaki Şölgen taş mağarasında, Rus ve Fransız araştırmacılar tarafından bulunan yazıtlarda, Türklerin Tanrının Birliğine inandıkları yazmaktadır.
 Kırgızistan Saymalıtaş Vadisi’nde bulunan eserlerde; Türklerin tekerleği icat ettikleri, tekerlekli sabanla çift sürdükleri, Geyik-At- Köpek gibi hayvanları evcilleştirdikleri kanıtlanmıştır.
 Türkler, ileri seviyede bilgi ve düşünce sahibi olarak Anadolu’ya göç ettiler ve Anadolu’nun “Dip Kültürünü” oluşturdular…

Bu gerçeklere;

• Van Bölgesi esas alınarak, Mağara ve Kaya altı- Kaya üstü resimlerin M.Ö. 13.000-6.000 tarihleri arasında olmaları,
• Bu resimlerin eşleri ya da benzerlerinin Orta Asya’dan itibaren mevcut olmaları,
• Kâzım Mirşan’ın okuduğu 40 kadar yazıtları,
• Servet Somuncuoğlu’nun, Çin’den İzmir’e kadar çekilen bir hattın kuzey ve güneyindeki, milyona erişen sayıdaki resim ve kaya yazıtlarından,
• Ankara yöresinde bulunan 5.000 kaya resminden, ulaşılmış ve kanıtlanmıştır…

Gelelim bize hala okutulan Batı Merkezli tarihe;

Batı merkezli tarih, Emperyalistlerin gereğinde çıkarlarına uygun bir “yapay devlet” kurabilmeleri için,
Doğu Anadolu’yu bilerek tarihsiz bırakmıştır. Bunlara göre Türkler, Anadolu’ya M.S. 1071 yılında gelmiştir.
Türkler, Anadolu’ya geldiklerinde kültürsüz, bilgisiz çoban sürüsünden oluşan göçebelerdir!…
Türkleşmesi M.S. 1071 tarihinden sonra başlamıştır.
Resmî, yani Batının istediği Türk Tarihi ve okullarımızda maalesef hala okutulan tarih, Batı Merkezli Tarihtir.
Bilinmesi gereken bu tarihin, maksatlı yazılmış bir tarih olduğudur.

Kanıtlanmış bilimsel gerçeklere göre, bizler Anadolu’nun 15.000 yıllık sahipleriyiz.

– Bu tarihten sonra Anadolu’ya gelenler sahiplik iddiasında bulunamazlar.
– Anadolu’nun Hıristiyanlaştırılması çalışmaları, Hazreti İsa’nı müritlerinden Saint Paul’un M.S. 7. Yüzyılda Anadolu’ya gelmesiyle başlamıştır.
– Alt kimlik, Üst kimlik, Anayasal kimlik, 47 Etnik köken iddiaları, Anadolu’yu parçalamak ve
Türkleri etkisiz hale getirme çabalarıdır.
– Bunlar Sevr’i hortlatmak için ileri sürülmüş bahanelerdir…

Bu bilimsel gerçekleri;

 “Doğan Görünümlü Şahin” deyişini kullanan, “Çağdaş Görünümlü Badem” ile “Atatürk Milliyetçiliği” ilkesine inandığını söyleyen, “Genel Başkan Görünümlü Kuzu Muhalefet” bilsin istedik. Belki faydası olur, okurlarsa.
 Bu yazıyı okuyanların veya ele geçirenlerin, “Ne Mutlu Türküm Diyene, sözünü her yere yazmak, ilkelliktir.” diyen Çankaya’daki Abdullah Bey’den saklamalarını rica ederim. Bırakın o, bildiği gibi davranmaya devam etsin…
Not; Bu çalışmayı bana gönderen Sayın Haluk Tarcan’a teşekkür ederim.

Sağlık ve başarı dileklerimle.

13 Haziran 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

19 Mayıs 1919 Kuvayı Milliye Ruhu ve Günümüz

19_Mayis_1919_kuvayi_milliye_ruhu_ve_gunumuz

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözleri..

Ataturk’un_sozleri