Etiket arşivi: Mustafa Kemal’in askerleriyiz

“Titret efem vur dizin üstüne”

HÜSNÜ BOZKURT, ADD GENEL BAŞKAN ADAYI – Giresun28haber.comDr. Mustafa Hüsnü BOZKURT
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı

Bu gün 9 Eylül 2022… Akla, bilime ve ulusuna güvenen bir dahi ile O’na inanan bir avuç devrimcinin, önüne düşüp azim ve kararını harekete geçirdikleri milletleri ile üç yıl üç ay 22 gün boyunca; ihanetlerle, tuzaklarla, yokluklar, yoksunluklar, isyanlarla ve yedi düvelle yaptıkları bağımsızlık savaşının mutlu sona ulaştığı kutlu günün 100. yıldönümü…

Bu gün, 15 Mayıs 1919’da İzmir Rıhtımı’nda Yunan’a ilk kurşunu sıkıp şehit edilen Hasan Tahsin Bey’le (Osman Nevres) toprağa düşüp O’nun temiz kanıyla sulanan “bağımsızlık tohumu”nun 39 ay sonra boy verdiği, Hasan Tahsin’in yaşama döndüğü gün…

Bir gün önce, 8 Eylül 1922 gecesi Belkahve’den dumanlar içindeki İzmir’e bakarken,

  • “Bir rüya görmüş gibiyim İsmet”

diyordu Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya Mustafa Kemal. Gerçekten rüya gibiydi yaşadıkları.

Ancak vatandan başka aşk, milletten başka sevgili tanımayan yurtseverlerin
görebilecekleri bir rüya…

Dört yanı emperyalistlerce işgal edilmiş bir vatan ve 235 yıllık yenilgiler serisi sonunda 30 Ekim 1918’de bir imparatorluk yitirmiş, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, silahları alınmış, harap ve bitap düşmüş, eğitimsiz ve yılgın bir halkla çıktıkları yolculuğu İzmir’de denize ulaştırmışlardı.

Rüya gibiydi, evet!

Ama apaydınlık bir gerçekti ve avuçlarındaydı işte…

Bu gün, bir düşman ordusunca işgal edilince Kurtuluş Savaşı başlatan ve düşman ordusundan kurtulunca bu savaşı sona erdiren dünyanın tek kenti İzmir kadar sevinçli, yüz yıl öncenin İzmirlileri denli mutluyuz.

Bu gün, yaşamak zorunda bırakıldığımız bütün aymazlıklara, ihmallere, karanlıklara karşın geleceğe umutla bakıyoruz.

Çünkü “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiçbir
zaman yitirmedim” diyen Mustafa Kemal’in askerleriyiz!

Bu gün; 9 Eylül 1922’de Konak Meydanı’nda, Hükümet Konağı gönderine Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin kadar, 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay kadar, Kuvayı Milliye kahramanları ölçüsünde gururluyuz.

MUSTAFA KEMAL ÖZLEMİ

Bu gün, 12 Eylül 1922 günü

  • Şu ‘efendi devlet’ rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri tehdit etmekten de vazgeçiniz!” dediğinde

İngiltere hükümetinin tebaasını her yerde koruma hakkı vardır. Vatandaşlarımızın ve Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rumlarla Ermenilerin güven içinde
bulundurulmasını yalnızca rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.” diyen mağrur Amiral Brock’a

Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi limanı boşaltacak güçtedir de… Donanmanızın en kısa sürede limanı terk etmesini istiyorum!

sözleriyle haddini bildiren, Amiral’in “İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?” sorusuna da

  • “Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın hâlâ yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık… Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmenizi size son kez ihtar ediyorum!”

yanıtını veren, birkaç saat sonra sessizce limandan ayrılan emperyalist donanmasını
pencereden seyreden arkadaşlarını oturduğu koltuktan izledikten sonra akşam sofrada

  • “Asıl savaşımız şimdi başlıyor, yapacak çok işimiz var.”

diyen Mustafa Kemal gibi bir devlet adamı özlemiyle doluyuz.

Mustafa Kemal’in bu antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı tutumu ile elde ettiği kazanımların değerini çok iyi bilen Türk ulusu; emperyalistler karşısında dizlerinin bağı çözülen, İngiltere kraliçesinden -hem de İstanbul Boğazı’na demirlemiş İngiliz savaş gemisi güvertesinde- “Diz Bağı Nişanı” almayı marifet sayan, ABD’de “Yahudi Cesaret Madalyası” ile ödüllendirilmekle övünen, kâh beyzbol sopası kâh küstah mektuplarla tehdit edilmeyi ya da dakikalarca kapılarda bekletilmeyi içlerine sindirenlere hemen her gün; “Atatürk gibi düşün, O’nun yolundan ayrılma!” demekte, meydanlarda, üniversitelerde, stadyumlarda, spor salonlarında ve yasaklanmamışını bulduklarında festival alanlarında İzmir’in dağlarında açan çiçekleri anımsatmakta, küstah emperyalistleri titretmenin Ege efelerinin, Demirci Akıncılarının, Gördesli Makbule’lerin olağan işlerinden olduğunu unutmamalarını istemektedir. Tıpkı türküde çığırdığı gibi:

“Kordon boyu seyrine düştü
Titret efem vur dizin üste…”

Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nı zafere ulaştırıp Cumhuriyet ile taçlandıran Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist devrimcilerin devletimizin hamuruna kattıkları “namus” mayasının eksilmesinin, akıl ve bilim yolundan sapılmasının nelere neden olduğu ortada ve çarenin de “yeniden Atatürk Cumhuriyeti” olduğu, gün gibi açık!

Güzel İzmir’in kurtuluşunun 100. yılı kutlu olsun!

Titret-efem-vur-dizin-ustune.pdf erişimi için tıklayın

SLOGANLAR (ÖZLÜ SİYASAL TALEPLER) ve REKLAMCILIK…

portresiLütfü Kırayoğlu
ADD Gn. Bşk. Başdanışanı
Mühendis – Yazar

Tarihin tekerleğini, hep devrimci kitlelerin doğru eylemleri döndürüp ilerletti. Sınıflı toplumların ortaya çıkışından bu yana bu kural hiç değişmedi. İster doğru bir önderlik altında başlasın, ister kendiliğinden gelişsin, büyük kalabalıklar taleplerini (istemlerini) doğru bir zeminde ve özlü olarak ifade edebildiklerinde, devrimci kitlelere dönüşebildiler. Elbette, örgütlü bir toplumda devrimci önderliğin rolü tartışılmaz.

İşte haklı taleplerin olgunlaşarak kısa ve özlü olarak ifade edilmesine dilimize dışarıdan girmiş olsa da “SLOGAN” (savsöz) diyoruz. İlk çağlardaki büyük ve haklı isyanların sloganlarının neler olduğu konusunda yazılı tarihten çok bilgi alamasak bile en azından birkaç yüzyıllık tarihimizin bize ilettiği sloganları biliyoruz. Kendi tarihimize baktığımızda Osmanlı despotizmine karşı ayaklanan Şeyh Bedrettin’in “YARİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE, HER YERDE, HEP BERABER” sözü günümüzde bile kitleleri heyecanlandırıyor. Yine Osmanlı döneminde göçer Türkmen topluluklarına uygulanan baskı ve yıldırma politikalarına karşı, “FERMAN PADİŞAHIN, DAĞLAR BİZİMDİR” sözü yakın yıllara dek Ege dağlarını, Torosları isyancıların sığınağı haline getirdi. Alevilere uygulanan baskıya karşı Pir Sultan Abdal’ın “YÜRÜ BRE HIZIR PAŞA, SENİN DE ÇARKIN KIRILIR / GÜVENDİĞİN PADİŞAHIN, O DA BİRGÜN DEVRİLİR” sözü günümüzde de geçerli.

İngiliz devrimci (General) Cromwell’in İngiliz parlamentosunu ahıra benzetirken söylediği “ALTIN SİZİN TANRINIZ OLMUŞ”, ya da “ATIM KADAR BİLE DİNDAR DEĞİLSİNİZ” sözleri. 1789 yılı Temmuz ayında ayaklanan Fransız devrimcilerinin “EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK” sözlerinin 1908 devrimini yapan İttihatçıları etkileyerek II. Abdülhamit sultasını devirmiş olması, dahası, yakın zamana dek Abdülhamit yandaşı bir siyasal akımı savunan kadın liderin yeni kurduğu partisinin toplantılarında “MUSAVAAAT, MEŞVEREEET, ADALEEET” diyerek haykırması ilginç değil mi?

Ekim devrimi” dediğimiz 1917 Rusya’sındaki “BÜTÜN İKTİDAR SOVYETLERE” sözü ile Şubat devriminin karmaşasına nokta konması, bir sloganın, saatler süren ateşli bir nutuktan daha sonuç alıcı olduğunun kanıtı değil mi?

Yakın tarihimizde CHP’nin hatalı politikalarına karşı, tanınmış solcularımızı bile etkileyerek, “DUR” anlamına gelen el işareti ile “YETER. SÖZ MİLLETİNDİR…” sloganını kullanan Demokrat Parti’nin peşine taktığı kitleleri nerelere sürüklediği, günümüzü bile etkileyen ders alınması gereken bir örnektir.

Yine yakın tarihimizde, 1968 devrimci gençlik hareketinin binlerce genci peşinden sürükleyen etkili taleplerine ne demeli. Bütün Dünya gençliğini etkileyen “GERÇEKÇİ OL. İMKANSIZI İSTE…” sözü kadar bize ait olan “ALTINCI FİLO. DEFOL…!”, ya da “YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ ve GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE” sözü bugün unutturulmaya çalışılan, ancak halen geçerli olan temel slogan değil midir?

Daha dün denecek bir tarihte Gezi eylemleri sırasında, bütün halkı direnişe çağıran “HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ” sözü kadar, bu direnişin siyasal rengini ve hedefini koyan “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” sözü Anadolu’nun en baskıcı köşelerindeki üniversite öğrencileri kadar, “apolitik” olmakla suçlanan futbol seyircisinin de stadyumları inlettiği doğru bir hedef değil mi? Hele 12 Eylül 1980 sonrası Ordu içinde örgütlenen FETÖ’cü casus şebekesinin Kemalist subayları kumpas davaları ile zindanlara tıktığı, TSK içinde elde ettiği mevzilerle 15 Temmuz 2016 gecesi Amerikancı bir darbe tezgahladığı bir dönemde bundan daha anlamlı bir slogan olabilir mi?

YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM…

Kuşkusuz Türk tarihinin en anlamlı sözü “İSTİKLALİ TAM TÜRKİYE” şiarı (ilkesi) ile yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının haykırdığı “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” sloganıdır. İşgal altındaki bir ulusu 14 günde Kocatepe’den İzmir rıhtımına çıplak ayakla ve savaşarak koşturan bu slogandır. Ve bu slogan, günümüzde neredeyse her gün yoksul Mehmetleri al bayrağa sarılı tabutlar içinde yoksul köy evlerine geri getirip, gözü yaşlı analara “VATAN SAĞOLSUN” dedirtmektedir.

SLOGAN ÜRETME DÖNEKLERİN TEKELİNE GEÇTİ

Dünyayı değiştirme ideali ile yola çıkan 1968 gençliği gözünü kırpmadan, idam sehpasına yürüyen kahramanlar üretti. Bugün 70’li 80’li yaşlarına karşın büyük bölümü şimdilerde gençliklerinin heyecanı ile mücadeleye devam ediyorlar (savaşımı sürdürüyorlar). Ne var ki bu kuşak hatırı sayılır miktarda dönek de üretti. Bunların bir kesimi çok satışlı gazetelerin köşelerini tutarak “biz de bir vakitler devrimciydik” ya da “Ben Paris’te kaldırım taşlarını polise fırlatırken…” şeklinde yazılar yazarak binlerce Dolar aylıklarla beslendiler. Aynı takım, “Güneşi zapt etmek” için çıktıkları yolun sonunda TV ekranlarını da zaptetti. Ve bu dönek takımının bir kesimi de 1980 sonrası çok geçerli hale gelen reklamcılık sektörüne hakim (egemen) oldu. Ne de olsa 1968 döneminde çok sayıda slogan üretmişlerdi. Biradan, çikolataya, prezervatiften, çocuk mamasına dek her şeyi en iyi pazarlayan sloganları onlar üretiyorlardı. İçlerinde bu konuda üniversitelerde ders verenleri, kürsü sahibi olanları da çıktı.

Artık siyaset de metalaşmıştı. Siyaset-Ticaret-Tarikat, Uğur Mumcu’nun deyişi ile el ele yürüyordu. Sıra siyaseti ve sözde siyasetçileri pazarlamaya geldi. Artık kitleleri kandırmak için afişlerin hangi renk olması gerektiğine psikologların da katıldığı bir kurul ile karar veriyorlardı. Nonoşların giydiği “NO…NO…NO… WELL MAY BE… YES” yazılı gömlekleri en ünlü siyasiler çekinmeden giyebiliyordu. Ecevit’in külüstür seçim otobüsünün yerini devasa sahneler ve beynimizi delen ses sistemleri almıştı. Elbette Bülent Ecevit’e seçim kazandıran “HESAP SORACAĞIZ”, “TOPRAK İŞLEYENİN SU KULLANANIN”, “ANAYASADAN ÖNCE DOĞA YASA VAR” sloganları da tarihe gömülecekti. Artık siyasiler sahne sanatçısıydı ve ünlü şarkıcılar kentlerin meydanına kurulan sahnelere üvertür olarak sahneye çıkıyor, miting meydanına gelen vatandaşlara köfte ekmek ve para zarfları dağıtılıyordu. İçeriği olmayan sloganlar, gereksiz polemiklerle günümüze geldik.

Artık en devrimci sloganlar “HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK” (oysa bu sloganın önceleri açılım döneminde Abdullah Gül söylemişti) . “KURBAN OLURUM SANA” , “AZ KALDI. AZ KALDI” gibi içerikten yoksun, her renkten siyasi akımın bile rahatça söyleyebileceği sözler kalıyordu. “GELİYOR GELMEKTE OLAN” gibi hiçbir Türkçe kalıba sığmayan garip sözü ise hangi yabancı ülkede eğitim aldığını bilmediğimiz birileri üretmişti. Geriye en “devrimci” slogan olarak “HAK-HUKUK-ADALET” kalıyordu ki bunu da her siyasal akım söyleyebilirdi. Zira devrimci sloganlara gereksinim yoktu. Ya bir de böyle şeylere alışıp daha sonra lider sultasına da son veriverirlerse!

BİRAZ CESARET LÜTFEN…

Varolan siyasal iktidarı devirecek sloganlar aramaya ne gerek var! Nasıl olsa yaratılan ekonomik kriz (bunalım) ile siyasal iktidar günün birinde kendiliğinden devrilir, yerine de sizi oturtuverirler. Oysa kitleleri denetim altında tutamadığınızda sizlerin çok “militarist” bulduğunuz “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” sloganını kendiliğinden atıyorlar. Hiç değilse “NO…NO…NO… WELL MAY BE… YES” sloganı yazılı gömlek giyen siyasetçi kadar ya da Amerikan bayraklı bluz giyen Bakan eşi kadar cesaretli olun ve “MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ” yazılı ya da Türk bayraklı gömleklerinizi giyip bulunduğunuz localardan halkın arasına inin.

Prof. Ali ERCAN : 3 YIL ÖNCESİNDEN BELLİYDİ….

3 YIL ÖNCESİNDEN BELLİYDİ….

portresi, Gülümseyen
Prof. Dr. Ali ERCAN 
29.08.2016

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

 

Değerli arkadaşlar,
Milli Bayram törenlerinin birer birer kaldırılacağı çoktan belliydi… 31.8.2013’te bakın neler yazmışım :
++++
Değerli arkadaşlar,
Bu akşam başta ADD olmak üzere değişik Demokratik Kitle Örgütleri tarafından ortaklaşa düzenlenen 30 Ağustos Fener alayına katıldım. Gündüz Hipodromdaki zoraki ‘resmi’ geçitleri TV’den izlemiştim. Panayır havasındaki bağırtılı söylemlerle, tam bir yapaylık ve laçkalıkla “adet yerini bulsun” kabilinden ruhsuz bir gösteri olmaktan öteye gidemeyen resmi tören bittiğinde, zorunlu katılımcılar da herhalde “oh be!” demişlerdir.
…………
Evet, törende şeref tribününde oturan “devlet ricalini, Ankara Belediyesi reklamlı çadırların altındaki bin kişilik Halkı (!) inceden inceye gözlemledim. Geçit resmine katılanların yüz ifadelerini, yürüyüşlerini, hareketlerini, halkın tepkilerini vs. bir araya getirdiğimde, rahatlıkla söyleyebilirim ki; maalesef siyaset Orduyu kendine benzetmiştir… Silahlı Kuvvetlerin Vatan savunmasında yeterliliğine olan güvenim sarsılmıştır. Demek ki, olası silahlı bir işgalle karşılaşırsak, tarihi Amasya Genelgesi‘nin 3. maddesi gereğince, Ülkeyi yine Yurtseverlerin azim ve kararı kurtaracaktır …

Resmi Ordu bu haldeyken, Boğazları yırtılırcasına “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykıran bir gençlik var. Umut veren gençlik. İşte ben o gençliğin arasına katıldım. 19.19’da elimizde meşaleler, Anıt-Kabir’e doğru yola çıktık. Muazzam coşkulu kalabalığın bir ucu Kızılay’da bir ucu ADD Genel Merkezi önündeydi (1400 metre) Kestirimim 10-15 bin kişilik Fener Alayı, bayraklar sallayarak, marşlarla Tandoğan üzerinden Anıt-Kabir etrafından tam Anıt-Park’a doğru yürüyüşe geçmiştik ki…..

KÖTÜ SÜRPRİZ !

Hava bunaltıcı sıcaktı… Yürüyüşe dayanamayan yaşlı insanların terlediklerini görüyordum. Hükümet (ya da Hükümetin Valisi veya Emniyet Müdürü) bunu önceden akıl etmiş olacak ki, TOMA’larla karşımıza dikilip, üzerimize su fışkırtarak bizleri serinletmek istediler.. Zaten yol yorgunu olanların çoğu bu sürpriz duşla ara sokaklara dağıldılar.. Sonuçta Anıt Parka 1000-1500 kişi ancak erişebildi. ADD ve TESUD Genel Başkanlarının konuşmalarından sonra Fenerlerimizi söndürdük; evlerimize döndük….

Bir 30 Ağustos da böyle geçti..
Sevgilerimle. æ
________
Not : Mustafa Kemal‘in Büyük Taarruzdan 2 yıl önce, Temmuz 1920’de Afyon Kolordu Karargâhında Subaylara hitaben yaptığı tarihi söyleşiyi orijinal haliyle ekliyorum. Türk Silahlı kuvvetlerinin en önemli komuta kademelerine, Genel Kurmay Başkanlığına kadar yükselmiş zevat bu söyleşiyi ne yazık ki, hiç mi hiç anlamamışlar…
+++

Efendiler!

Eski silâh arkadaşlarımla böyle yakından ve samimî temasta bulunmaktan büyük zevk-i vicdanî hissediyorum. Sizle oturup uzun hasbihal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yoktur. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülâhaza etmekle iktifa edeceğim.

Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin istiklâlini imhaya karar vermişlerdir. Milletler istiklâllerini hiç kimsenin lûtf-u atıfetine medyun değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve istiklâl vermez. Milletlerde tabiaten ve fıtraten mevcut olan bu hak milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan binaenaleyh mücadele edemeyen bir millet mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin istiklâli gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için istiklâl lâzımdır. İstiklâl sahibi olmak için haiz-i kuvvet olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icab eder. Kuvvet ordudur. Ordunun menba-ı hayatı ve saadeti, istiklâli takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan iman-ı vicdanîsidir.

İngilizler, milletimizi istiklâlden mahrum etmek için pek tabiî olarak evvelâ onu ordudan mahrum etmek çarelerine tevessül ettiler. Mütareke şeraitinin tatbikatı ile silâhlarımızı, cephanelerimizi, bilcümle vesait-i müdafaamızı elimizden almağa çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve zabitlerimize tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini ifnaya gayret ettiler. Ordumuzu kamilen lağvederek milleti muhafaza-i istiklâli için muhtaç olduğu nokta-i istinattan mahrum etmeğe teşebbüs ettiler.

Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü hukuk ve mukaddesatına taarruzla milleti zillete, inkıyada alıştırmak plânını takip ettiler ve ediyorlar. Herhalde Ordu, düşmanlarımızın birinci hedef-i taarruzu oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lâzımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevani ve müşkülât kalmaz. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre zabitan heyetimize teveccüh eden vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Milletimiz hür ve müstakil yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna azm-i katî ile karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada şayan-ı teessür seciyesizliklerin meşhut olması hiçbir vakit milletimizin kanaat-ı umumiyesine, iman-ı hakikiyesine sekte-i îrâs etmemiştir ve edemeyecektir. Binaenaleyh kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim menba -ki milletin iman-ı vicdanîsidir- mevcuttur. Ordu ise arkadaşlar, ancak zabitan heyeti sayesinde vücutpezir olur. Malûm bir hakikat-i askeriye hakikat-i felsefiyedir “Ordunun ruhu zabitandadır”. O halde zabitanımız düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen Ordumuzu tamir ve ihya edecek ve Ordu ve milletimizin istiklâlini muhafaza edecektir.

Millet, istiklâlinin mahfuziyetinden ibaret olan gaye-i hayatiyesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden zabitandan bekler, işte zabitanın âli olan vazifesi budur. Allah göstermesin, milletin istiklâli ihlâl edilirse bunun vebali zabitana ait olacaktır. Zabitan izah ettiğim âli, mukaddes ve umum nokta-i nazardan uhdelerine terettüp eden vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz istiklâl mücahedesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Hayat-ı şahsiye ve hususiyeleri itibariyle de zabitler fedakâran sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları tezlil ve tahkir ederler.

Hayatında bir an olsa bile zabitlik etmiş, zabitlik izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü istihkar etmiş bir insan hayatta iken düşmanın tasmim ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: şerefini masun bulundurmak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği o şerefi payimal etmektir. Binaenaleyh zabit için “ya istiklâl, ya ölüm” vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, istiklâlimizi muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima müstakil görmekle bahtiyar olacağız!
===========================

Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan bilindiği gibi Kara Harbokulu mezunudur ve Yüzbaşı rütbesinde iken Ordu’dan ayrılarak akademik yaşamı seçmiş ve Almanya’da eğitim alarak Çekirdek (Nükleer) Fiziği uzmanı olmuştur. Gerçek bir aydın ve saygın bir düşün insanıdır.

Yukarıya aktardığımız anı yazısı günümüzün “hal-i pür melal” (perişan) durumunu betimliyor. Her şeye karşın biz de TSK’nın teslim olmayarak kurmay stratejisi ve sonsuz yurt – vatan – ulus sevgisi ile bu geçici çile dönemine dayanmasını diliyoruz..

Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamıştır; efsaneye göre 900 yıl yaşayan!
Türkiye AKP – RTE’ye de kalmayacaktır. RTE sonrası AKP, ANAP… gibi darmadağın olacaktır (FETÖ kavgaları yüzünden daha erken olmazsa..). Bu gibi partiler program ve ekip tabanlı değil, tekadama biat – tapınma  ürünü olan alaturka – oryantal konjonktürel politik örgütlenmelerdir (formlardır).

Ülkemiz ve gözbebeğimiz Ordumuz yaralarını hızla sarmasını bilecektir. O günler uzak değildir.

Ulusal bayramlarını yasaklayan, bunları meşru haklarını kullanarak kutlayan insanlarının üzerine orantısız kolluk şiddetiyle vahşetle giden siyasal iktidarlar, sonlarının da yaklaştığının belirtileridir.

Kadim Anadolu topraklarında ihanet tohumları  asla yeşermeyecektir.

  • Halkımız, Ordusu’nu düşman gören siyasal kadroları ve eylemleri
    ayırt edecek ve bağışlamayacaktır.  


    Sevgi ve saygı ile.
    31 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Milli Anayasa Kurultayı sonuç bildirgesi

Milli Anayasa Kurultayı’nda
11 maddelik sonuç bildirgesi kabul edildi

27 Mart 2016, 12:10

Milli güçler, Türksüz Anayasa’ya karşı birleşti. Milli Anayasa Hareketi Kurultayı
Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce vatanseverle Ankara’da toplandı.
Türk Milleti” ifadesini hedef alan yeni anayasa girişimine karşı başlatılan
Milli Anayasa Kurultayı Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde devam ediyor.

Binlerce yurttaşın katıldığı kurultayda AKP’nin bölücü ve gerici bir anayasa yapmak istediğinin altı çizildi.

Saat 12’de başlayan kurultayda sık sık Bölücü gerici anayasaya geçit yok,
Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atıldı.

Eski Meclis Başkan Vekili Hasan Korkmazcan‘ın yönettiği kurultaya Kumpas davalarında tutuklanmış bir çok aydın, sanatçı, Vatan Partisi yöneticileri, DSP yöneticileri katıldı.

Eski CHP Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, AKP’nin yeni anayasasına karşı Milli Anayasa Kurultayı’nın 11 maddeden oluşan sonuç bildirgesini tek tek okudu, salondaki yurttaşların oyuna sundu.

Yurttaşları Milli Anayasa Hareketinin çatısı altında toplanmaya çağıran Güler,
“Türk Milleti’ni anayasadan sildirtmeyeceğiz” dedi.

Bölücü ve gerici anayasaya geçit verilmeyeceği vurgusu yapılan bildiri, oy birliği ile
kabul edildi.

Milli Anayasa Hareketi Yürütme kurulu üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler‘in açıkladığı sonuç bildirgesi şöyle:

https://youtu.be/uKdDsL0FxRs 

Vatanımız ve Cumhuriyetimiz, uzun süreden bu yana büyük saldırılar altındadır.
Ülkemizin varlığının tehdit edildiği bugünlerde, biz Türk vatandaşları, Yeni Anayasa yaptırarak Gazi Meclis’i anayasal düzeni ortadan kaldırma gibi ağır bir siyasal suç işlemeye sürükleyenlere karşı, 27 Mart 2016 günü Ankara’da toplandık ve aşağıda belirttiğimiz tutumda birleştik.

1.    Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi bölünmez bir bütündür. Topraklarımız üzerinde birden fazla egemenlik alanı yaratılamaz. Bölgecilik yapılarak özerklik, federasyonculuk güdülemez. Ülkemizin bir karış toprağından vazgeçilmesi söz konusu dahi olamaz.

2.    Türkiye Cumhuriyeti’nde egemenlik Türk Milleti’ne aittir. Çokkültürcülük adına etnik ayrılıkçılık, ümmetçilik adına mezhebi parçalanma yoluyla Türk Milleti’nin bütünlüğü bölünemez. Ulusun varlığı ve egemenlik hakları, hiçbir koşulda ortadan kaldırılamaz.

3.    Milli birliğimizin sağlamlaşarak sürdürülmesi, egemenlik ve bağımsızlık haklarımızın dokunulmazlığı için, 1919’dan sonra bir kez daha, tarihsel bir görev ile karşı karşıyayız.
Bu görev‘müdafaa-i hukuku milliye’ görevidir. Bu görevi üstleniyor, ulusal haklarımızı savunma mücadelesinden bir an bile geri durmayacağımızı ilan ediyoruz.

4.    Her türlü kültürel ve toplumsal özelliklerimizin red ve inkarına karşı olduğumuz gibi,
bu özelliklerimizi Türk Milleti’ni etnik – mezhebi topluluklara bölme aracı yapan her türlü kimlikçiliği ve siyasallaştırmayı reddediyoruz. Etnikçi ve ümmetçi kesimlerle bunları destekleyen dış dünya aktörlerine, Türk Milleti’nin varlığına ve haklarına saygı göstermelerini hatırlatıyor ve bu yöndeki Yeni Anayasa girişimlerinden vazgeçmelerini ihtar ediyoruz.

5.    Anayasa’dan Türk Vatandaşlığı statümüzü silmeye ve egemenliği Türk Milleti’nden almaya yeltenen Yeni Anayasa saldırısına karşı, varoluşumuzu savunma ve direnme esasının meşru olduğunu ilan ediyoruz.

6.    Siyasal ümmetçilik güdenlerin ortadan kaldırmak istedikleri milli devlet, bireysel ve
sosyal özgürlüklerimizin güvencesi olan laikliğin koruyucu zırhıdır. Laikliği ortadan kaldırarak bireysel hak ve özgürlüklerimizi cemaatlere devredecek, halkımızı mezheplerin,
inanç gruplarının iktidar savaşlarına mahkum edecek bir Yeni Anayasa’ya karşı, yurttaşlık haklarımızı ve özgürlüğümüzü savunma ve direnme esasının meşru olduğunu bildiriyoruz.

7.    Cumhuriyetimizin kuruluş ve gelişmesinde temel olmuş hükmetme biçimi, kaynağını meclisten alan parlamenter hükümet sistemidir. Bunu ortadan kaldırmak, basit bir hükümet işleyişi değişikliği değil, egemenliğimizin kullanılış tarzını değiştirmek anlamı taşır. Egemenlik hakkımızı, hiçbir partizan hedefe ve hiçbir kişisel hevese kurban etmeyeceğimizi açıklıyoruz.

8.    Yeni Anayasa, etnik bölücülükle 2008 yılından bu yana yapılan hukuk dışı “müzakere”lerin nihai halkasıdır. Yeni Anayasa ısrarıyla bölücü çevrelerin taleplerini müzakereye açmak, bölücü teröre karşı yürütülen savaşa ciddi zararlar vermektedir.
Şimdiye kadar yapılmış yasa dışı sözde “müzakere ve mutabakatlar”ın Yeni Anayasa hüllesiyle anayasal düzen haline getirilmesi, hiçbir koşulda kabul edilemez.

9.    Yeni Anayasacılığın ana damarı dışarıdadır. Yeni Anayasalar, dünyada ve bölgemizde yeniden bir paylaşım savaşı yürüten küresel emperyalizmin saldırı aracıdır. Ülkemizde sözde çokkültürcülük, etnikçilik, mezhepçilik peşinde sürüklenenleri, çağımızın bu çıplak gerçeğini fark ederek, bu gayrımilli saldırganlığa alet olmaktan vazgeçmeleri için uyarıyoruz.

10.    Büyük Ortadoğu Projesi temelinde Kuzey Afrika ülkelerinde, komşularımız Irak’ta, Suriye’de tanık olduğumuz gerçek, milli varoluşların ortadan kaldırılmasından ve ülkelerin kabile – aşiretlere, etnisite – mezheplere ayrıştırılmasından, parçalanmasından ibarettir. Ulusal varoluşları ve hakları yok edilmeye çalışılan komşularımızın, tüm dünya uluslarının ve insanlığın kutlu geleceği için, küresel emperyalizmin tam karşısında olduğumuzu duyuruyoruz.

11.    Milli Anayasa Hareketi, karşı karşıya olduğumuz Atatürksüz, Türksüz, bölücü gayrımilli anayasacılık saldırısına karşı, ulusal varlığımızı, milli birliğimizi, vatanımızın bütünlüğünü ve bu değerlere ilişkin tüm haklarımızı savunma ve direnme kararlılığını ifade eder. Aynı iradeye sahip bütün siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, toplulukları ve kişileri, hiçbir ayırım gözetmeksizin,bu iradeyi yükseltmeye çağırır.

14.48: Türkiye Sanatçılar Birliği Başkanı İnci Özdil konuştu. İnci Özdil: “Yeni anayasa intihar demektir. İntihar etmek isteyen var mı aranızda. Burada olanlar istemiyoruz tabii ki,
biz milli anayasa hareketiyiz. Biz tek tumruğuz. Yeni anayasa bir projedir. Yeni anayasa birliğe, kardeşliğe çomak sokmak demektir.”

14.40: TESUD Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş konuştu

Erdoğan Karakuş: “İlk 3 madde değişirse Ankara başkent olmaktan çıkacak. Çorumlular Yozgatlılar nereye gideceksiniz? Soruyorum. Yeni anayasanın sizlere neleri kaybettireceğini farkına varın. En azından çoluğunuzu çocuğunuzu önemseyin.”

14.33: 24. Dönem Milletvekili Prof. Dr. Nur Serter konuştu

14.18:  Ulaştırma eski Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz konuştu.

Enis Öksüz: “Canavar emperyalist devletler, yeni anayasa ile boynumuzu kesmeye çalışıyor. Milleti ayıranlar birleştirici bir anayasa çıkaramazlar. Yeni anayasaya izin vermeyeceğiz!”

14.10: TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz konuştu.

Cengiz’in açıklamalarının satırbaşları şöyle:

“Cesaret önemli. ABD’nin bölücü ve gerici terör örgütlerinin, patlayan bombalarının korku iklimine bir cevaptır. Terör örgütlerinin bombalarından korkmuyoruz!

İnsan korkar, ama millet korkmaz, korkmamalı. Türk milleti teröre asla baş eğmeyecek. Cesaretin onurlu ve şerefli bir hayat sürmeye faydası var. Ölüm kusanlara buradan kararlılığımızı ifade ediyoruz.

Başaramayacakları birşeyi dayatıyorlar. Mücadele örgütlü olur. MAH’ın bizleri birleştirmesi örgütlü mücadelenin gereği olan hedefler koyması gereklidir. Ordumuzun, polisimizin, korucumuzun 24 Temmuz’da başlattığı hareket, MAH mücadelesiyle birlikte gidecektir ve en kısa sürede zafere ulaşacaktır.

Milli olmayan anayasayı milli etiketiyle sunmaya çalışıyorlar. Bu ülkede milli olan biziz! Kuvvetli olan çoğunluk olan biziz!

Türk gençliği bir kere ayağa kalktımı hiçbir işi yarım bırakmaz. Aksini iddia eden 19 Mayıs 2016 günü Atatürk’ün evine baksın! Atatürk gençliği gericilere bölücülere karşı orada olacaktır!”

14.00: Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu Konuştu.

Eminağaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Anayasayı kurucu meclisler yapar. Anayasa yapma yetkisi olmayan bir meclis insan unsurların gözünü dikmiş olan meclis, yeni anayasa diyerek yola çıkmışsa bizim görevimiz bunun karşısında durmak ve Cumhuriyeti sonuna kadar yaşatmaktır.”

13.56: Hacı Bektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Salmanpakoğlu konuştu.

Salmanpakoğlu’nun açıklamalarının satırbaşları şöyle:

“Bu vatana sahip çıkmak için yüreğini ortaya koyan ey vatanseverler, merhaba!

Türkiye üzerine oynanan oyunların bugünlere kadar gelişinde her zaman karşımıza çıkan bir çelişki vardır. Bu çelişki aydınlanma ile karanlığın çelişkisidir.

İşimiz bu kurultayda, aydınlanmanın ne olduğunu herkese ifade etmek durumundayız. Bunun için buradayız.

Anayasayı değiştirceklermiş, nasıl değiştirecekler? İktidarın tuzaklarına düşmeyeceğiz. Bunun için buradayız. Mücadele edeceğiz.”

13.30: Kültür Eski Bakanı Namık Kemal Zeybek konuştu.

Zeybek, “Yeni anayasa bir tuzaktır. Ülkemizi karmaşaya sokan gelişmelerin son noktası olacak. Bu noktada sağ- sol, çekilişleri kalmamıştır. Aklımızı başımıza alalım.” dedi.

Zeybek’in açıklamaları şöyle:

13. 25: 24. Dönem CHP Uşak Milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz konuştu.

Akagün’ün açıklaması şöyle:

Bunca güzel konuşmadan sonra konuşma yapmak zor olsa gerek

Sizlerden birisi olarak bende burada dişlerin sesini dile getirmek istiyorum

Bu ülkenin geçen kemalistler aydınları sizleri selamlıyorum

Hepimizz biliyoruus ki ülkemize abd tarafından dayatılan bu anayasa emperyalist bir projedşr.  Bizi açıkça tehdit ediyorlar. Bu tehditleri sadece bize yapmıyorlar bütün ezilenn uluslara yapıyorlar.

Çok etkili dili kimlşkli bşr yapı yapılarak ülkeleri parçalıyorlar.

Bu proje bize şu an anayasa olarak karşımıza çıkıyor. İzin vermeyeceğiz

Bazı solcu arkadaşlarımız HDP’yi çok laik sanıyorlar ama meclise verilen yönergeleri inceleyelim. Verilen maddelere bizim evet diyeceğimizi sanıyorlar. Ama yanılıyorlar demeyeceğiz.

IŞİD ve PKK terörüyle ve ABD tehditleriyle yeni anayasa dayatması ile “bu ülkenin  ulus devleti yıkılsın, laik devleti yıkılsın, çağdaş devleti yıkılsın” diye uğraşıyorlar . Biz de burdan onlara sesleniyoruz: Biz çağdaş, laik cumhuriyet rejimini yıktırtmayacağız.

13.18: Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuştu. Perinçek:  Bölücü anayasa girişimi terörle ittifak halindedir

Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek’in açıklamaları şöyle:

Doğu Perinçek: “Mustafa Kemalin askerleriyiz!

Sayın başkan, Milli Anayasa Hareketi’nin sayın yöneticileri;

Edirne’den, Tekirdağ’dan, Hakkari, Muş, Varto, Van, Artvin, Trabzon, Samsun, Mersin, Adana, Antalya, İç Anadolu bozkırlarından kurultayımıza gelen, birbirine kenetlenen değerli delegeler;

Hepinizi yürekten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Önce buradan meydan okuyoruz. Atatürk’ün başkenti, devrimci türkiyeyi kuran cumhuriyeti kuran milletimizi birleştiren, bize vatan armağan eden büyük hareketin başkenti Ankara’dan meydan okuyoruz!

Terörle, canlı bombalarla Türkiyemizi yeniden düzenlemeye kalkanlara, bölücü anayasa dayatanlara meydan okuyoruz. Onların yobaz ve bölücü terör örgütlerini hendeklere gömen bir Türkiye var, TSK ile polisiyle ve korucusuyla. Bu yeni anayasa dedikleri bölücü anayasa hendeklere gömülen bölücülüğü hendeklerden kurtarma girişimidir.

Şimdi bölücü teröre ve bölücü anayasaya karşı mücadele vardır. İkisi de Türkiye’nin vatan bütünlüğünü koruma, çağdaş, halkçı, bağımsız Türkiye’yi kurma mücadelesi. Bugün canlı bombalarla terörle bir anayasa dayatılıyor. Ülkemizde canlı bombalar var. Birinci canlı bomba burada Türklüğü anayasadan dışarı sürmek. Türk milletinin kurduğu bir Türkiye’de Türklüğü anayasadan atmaya kalkanların alnını karışlıyoruz. Bu girişimi hendeklere gömmeye kararlıyız.

İkinci canlı bomba özerklik. Türkiyede ayrı otorite alanları oluşturmak, belli bölgeleri etnik iddialarla ABD vesayeti altında yönetmeye kalkmak. Bu girişimin yerle bir olacağını buradan bütün dünyaya ilan ediyoruz. Özerklik, sen benden değilsin, ötekisin, başkasısın anlamına gelir. Bu girişim de milletin bağrına çarpacak, okyanus ötesine dönecek!

Türk milletini bölme girişimi bölücü terörle ittifak halindedir. Bölücü anayasa girişimi, bölücü terörün müttefikidir.

Tayyip Erdoğanlara, Davutoğullarına buradan ihtar ediyoruz. Milleti bölmeyin, Cumhuriyet’in ayakları altında kalacaksınız, Türk Milletinin ayakları altında kalacaksınız!

13.11 Adalet Eski Bakanı ve DSP Başkanlık Kurulu Üyesi Hikmet Sami Türk Konuştu.

12.51: Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi Prof. Dr. Necdet Basa,
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun mesajını okudu.

“Bu önemli toplantı türkiyede demokrasinin işleyişi ve hukuk devleti işleyişinin,
vahim noktalara ulaştığı bir dönem daha olmamışştır.

Bu zor süreçte mensubu olmaktan gurur duyduğum hukukun üstlünğüne inanna egemnliğin kayırsız şartsız olduğu, güçlü olduğu için haklı olmak yoktur diyerek devam ediyoruz. Israrla hukukun üstünlüğüne savunmaya devam ediyoruz. Temel hak ve özgürlükli sınırlandırılması karşısında sessiz kalmıyoruz. İfade özgürlüğünü fiilen ortadan kaldrıan, bireyin ve toplumun savunucular-ı olarak görevimizi icra ediyoruz.

Biliyoruz ki toplumların birkte yaşama iradesi sevgisaygı hoş göre iradesi büyür ve adaletle yaşatır.

Çağdaş anaysalar egenliğin milletin, vekillerin istedikleri zaman geri almasını açık tutarlar ve tutmak zorundalar.

Ülkemizin gündemini yeni ayasa belirliyuotr. Ancak ülkenin önceliği yeni aysa değildir. Anaysanın ilk üç maddesinde yer alan 3 naddeden, hukukun üstlüğünden çoğulcu demokratik anlayıştan çağdaşlıktan, ulusallıktan asla taviz verilemez.

Her yeni anayasa genelde devrim ve karşı devrim kurucu iradenin manifestosudur. Kurucu ideolojiyi yansıtan belgedir. Bizim anaysamızın belgeside, anayasamızın 4. maddesine göre değiştirelemez ve teklif dahi edilemez.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve  Türkiye Barolar Birliği adına kurultaya selamlarımı saygılarımı iletiyorum”

12.48: TBMM eski Başkanı Hasan Korkmazcan konuştu. Korkmazcan: “Bölücü anayasa girişimini tarihin çöplüğüne atacağız” dedi.

Korkmazcan’ın açıklamaları şöyle:

Değerli vatanseverler, Türkiyemizin 81 ilinden Varto’dan Edirne’den Marmaris’ten Artvin’den Türkiye’nin kalbinin yeniden ankarada atmaya başladığını göstermek için dünden itibarenn yollara düştünüz Türkiye’nin herhangi bir salonunda herhangi bir meydanında insanlar bir araya gelemesinler diye emperyalizmin bombalarının patlatıldığı, tehtidlerin yapıldığı terör estirildiği bir dönemde ankarada bir kararlılık duruşu belirmek için geldinşiz. Bu bizim son kurultayımız değil, ilk kurultayımzıda değil Türkük dünyada var olduğu müdedretçe insanlığın sıkıntıya düştüğü her devrede türk kurultayları bis insanlık meşalesi olarak tanımlanmıştır. 20. yyda emperyalist güçler dünyanın mazlum haklklarınıun mallarını varlıklarını ellerinden aldılar şimdi onurlarını da ellerinden alırız zannederek bugüne kadar görülmemiş büyük güçlerle bir savaş başlattılar. Bu savaşın sonunda onlara dersini bizim kurultaylarımız verdi. Çanakkale bir kurutaydır aynen ergenekon gibi. İstiklal savaşı Ankarada sivasta toplanan kurultayların eseridir. MÖ 2000li yıllarda bzokırlarda toplanan kurultaylar ghibi. 2.yyın bugünkü noktaya gelemsinde ankaranın kararlılığı büyük ro oynamuşt. Daha dün akşiam biri diyorki 20.yyn bütün paradigmaları yıkıldı, kurulan kurumlar devletler geçersiz hale geldi şimdi yenisini kurmak lazım. Bunlarkendi kendilerine insanlık birikimlerine savaş açarak insanları sindirebileceklerini sanıyoırlar Türkiye 21. yyn başlangıcında da hayır sesi .çıkıyor Hayor insanlık değerlerine dokunamazsınız, kiralık askerlerinizle afgamnistandaki uygur mabetlerini yıktırab,ilirsiniz ama tüklüğün kalbindeki insanlık aşkı oldukça bütün insanlığın bağımsızlığı garanti altıondadır. Biz sadece bir anayasa tartışması yürütmüyoruz. Anayasa hukuk zemininde hukukun görevlendirdiği organların amsalarında ün,lerde stklarada ve kend,isinin haklarını savnumka isteyen vatandaşların toplantılarında konuşulur. Ama bugünb  türkiyeye dayatılan sadevce bir anaysa değil Anayasada Türk milletini kaldırmak istiyorlar bizide afganistan Irak, Yugoslavya gibi paraçparça yapmak istiyorlar.
Emperyalizm silahla ulaşamadığı yerlede anayasa ilke toplumları dağıtmak istiyot. Böylelikle bütün insanlık empreryalizmin av alanına dönüşecek, insanlık ,stedikleri gibi yöneldnirilebilecek. Bugün bu ahayale buradan dur diyoruz.

Önümüzdeki günlerde anadoluda bu gayrimilli anayasa dayatmasının karşısında bütün vatandaşlarımızla set kuracağız milli cepheyi oluşturacağoız. Bugüne kadar yanlşlıklarla emperyalist yörüngeye girmiş olanların uyanmalarını bekliyoruz. Bundan önve yeni osmanlıukcvılık hayyalleriyle komşularımıxzla aramıza setler koyanların yeterli dersleri çıkarmış olmalarını umuyoruz.

Sonuç hem kuşatyılmış hem de içine sızılmış bir topluluk haline geld,i. Şimdi yeni heveslerle başkanlık gib,i kamuyflajlara bu ısrar sona ermelidir. Sona ermeze biz onu sona erdireceğiz. Bölücü teröre umut feneri olan anayasa girişimini naıld urdurduysak tarihin ..
Bugünden itibaren Yüce Atatürkünb başkendimiz olarak ilan ettiği yerden sesimizi şemdinliye erdirneye kadar ulaştırmak , emperyalizme durm demek Türklerin tarihi görevidir. Bizim gerçek anayasamıznda ,inşanlığüın eşitliği, insanları ırklarına mezherplerine göre ayırmamak vardır.

Türksüz anayasa yapmaya çalışmak Türklere ırkçılığı yakıştırmak en büyük ayıptır.
Asıl ayıp emperyalizm ırkçılığıdır. O mikrobu bu topraklara bulaştırmayacağız.

12.29: Milli Anayasa Hareketi Yönetim Kurulu, tek tek divandaki yerlerine davet edildi.

Yönetim Kurulu şöyle:

Av. Dilek Akagün Yılmaz, Yavuz Alogan, Dr. Canan Arıtman, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Prof. Dr. Süheyl Batum, Av. Tülay Bekar, E. Tümg. Naci Beştepe, Namık Kemal Boya, Çağdaş Cengiz, E. Korg. Erdoğan Karakuş, Suay Karaman, Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu, Yaşar Okuyan, Enis Öksüz, Av. Metin Öney, E. Tümg. Osman Özbek, İnci Özdil, Utku Reyhan, Av. Nusret Senem, Prof. Dr. Nur Serter, Doç. Dr. Hüner Tuncer,
Rıza Zelyut

12.26: Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı‘nın ardından “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıldı

12.25: Kurultay saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı


======================================

Dostlar,

Coşkuyla onaylayarak bu yurtsever Bildiriye katıldığımızı ve
bütün gücümüzle destek vereceğimizi  belirtiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Menemen’de gergin tören!

Menemen’de gergin tören!


GÖKMEN ULU / SÖZCÜ – İZMİR
23 Aralık 2015 (SÖZCÜ Gazetesi internet haber kapısı)

Bu yılki tören yasaklar altında yapıldı. Menemen’in Atatürkçü Belediye Başkanı Tahir Şahin’in konuşması İzmir Valisi Mustafa Toprak tarafından tören programından çıkarıldı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın Anadolu Ajansı ve TRT dışındaki basın kuruluşlarına
akreditasyon yasağı kararı ise, CHP’li milletvekillerinin girişimleri sonucu son anda kaldırıldı.

FOTO: SÖZCÜ – MENEMEN’DE GERGİN TÖREN

UĞUR DÜNDAR EN ÖNDE YÜRÜDÜ

Menemen’de 85 yıl önce yobazlar tarafından katledilen Öğretmen Asteğmen Mustafa
Fehmi Kubilay, bekçi Hasan ve bekçi Şevki’yi anma
törenine binlerce vatandaş katıldı.

Tören Menemen Tren Garı önünden Kubilay Anıtı’na dek yapılan yürüyüş ile başladı.
Yürüyüşe vatandaşların yanısıra CHP Milletvekilleri Musa Çam, Tacettin Bayır, Atilla Sertel, Kamil Okyay Sındır, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin ile çevre ilçelerin CHP’li belediye başkanları, İzmir Barosu Başkanı
Av. Özcan Aydın, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.
Usta gazeteci, SÖZCÜ Yazarı Uğur Dündar da kortejin en önünde yürüdü.

FOTO: SÖZCÜ- Devrim şehidi Kubilay, katledilişinin 85. Yılında İzmir’in Menemen İlçesi’nde törenle anıldı.

SPORCULARI DA ARAMA NOKTASINDA BEKLETTİLER

Vatandaşlar Kubilay Anıtı’nın bulunduğu alana üstleri aranarak girdi. Tören öncesinde yapılan Kubilay’ı anma koşusuna katılan sporcu gençlerin de soğuk havaya karşın arama noktasında
terli olarak dakikalarca bekletilmesini vatandaşlar eleştirdi.

AKP’LİLER TÖRENE GELMEDİ

Kubilay Anıtı’ndaki törene, korteje katılanların yanı sıra, Ege Ordu Komutanı Orgeneral  Abdullah Recep, Kubilay’ın ailesi ile Emekli Orgeneral Çetin Doğan da katıldı.
Hiçir AKP’linin törene katılmaması dikkat çekti.

FOTO: SÖZCÜ – UĞUR DÜNDAR YASAKLI TÖRENİ ANLATTI

YASAKÇI VALİ YARIM SAAT GEÇ GELDİ

AKP iktidara geldiğinden beri İzmir Valileri Kubilay’ı anma törenlerine katılmıyordu.
“Yasakçı vali” olarak tanınan İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın bu yılki törene katılması
dikkat çekti. Ancak Vali Toprak törene yarım saat geç geldi. Törene hiçbir AKP’li katılmadı.

ATANMIŞLAR SEÇİLMİŞLERİN ÖNÜNE GEÇTİ

Törende dikkat çekici noktalardan biri de protokol düzenlemesi oldu. Protokolde vali ve kaymakam, milletvekillerinin önünde yer aldı. Tören bitiminde geleneksel olarak toplu fotoğraf çekilirken de milletvekilleri anons edilmedi. CHP Milletvekilleri bu duruma tepki gösterdi. Tahir Şahin’e ve gazetecilere konulan yasağı protesto eden Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, töreni halkın arasında takip ederek, protokolde kendisine ayrılan yere oturmadı.

FOTO: SÖZCÜ – Bu yılki tören yasaklar altında yapıldı.

POLİS BARİKATI HALKI KIZDIRDI

Tören alanına polis barikatları kuruldu. Kubilay Anıtı ile halk arasına barikatlar örülmesi  vatandaşların tepkisini çekti. Görevli askerlerin tören alanına giren kimi vatandaşların  üzerindeki Atatürkçü Düşünce Derneği yeleklerini yasaklayarak el koyması da tepki doğurdu.

SLOGAN ATAN GENÇLER GÖZALTINA ALINDI

Bu arada tören alanındaki gençler

– “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”,
– “Özgür Basın Susturulamaz”,
– “Şehit Kubilay Onurumuzdur”,
– “Türkiye Laiktir, Laik Kalacak”

sloganları attı. Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’e konuşma yasağı da
halkın gündemindeydi. Vatandaşlar

  • “Hepimiz Tahiriz, Susturmakla Bitmeyiz”sloganı ile tepkisini ortaya koydu. Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi bir grup genç
    tören alanında- “Yolsuzlukla Üşüyen Halk Tezekle Isınamaz” yazılı pankart açtı. Sivil polisler, İstiklal Marşı öncesindeki saygı duruşu sırasında,
    slogan atan ve pankart açan gençleri alandan uzaklaştırdı. Bu esnada vatandaşlar

    – “Halkın değil AKP’nin polisi”

    sloganı atarak tepkisini dile getirdi. Polis daha sonra 7 genci gözaltına aldı. Gözaltındaki gençler CHP İzmir Milletvekili Musa Çam’ın Emniyet’te yaptığı girişimin ardından serbest bırakıldı.

YASAKLANAN DÜŞÜNCE YÜCELİR

Törene katılan duayen gazeteci ve SÖZCÜ Yazarı Uğur Dündar da yaşananları şöyle  değerlendirdi :

“Devrim şehidi Kubilay ve iki bekçimizin hayatlarını hunharca bir katliam sonucu kaybetmesinin 85. yıldönümünde Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, gerektiğinde bu uğurda tıpkı Kubilay gibi hayatlarını feda etmeyi bile göze alabilecek
coşkulu ve yiğit insanlar ile dolu bir tören alanındaydık. Burada, içimizi yakan, Türkiye’de
hiç yaşanmamasını dilediğimiz engelleme ve yasaklama ile düşünce yasağı ile de karşılaştık. Halkın seçilmiş temsilcisi Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in konuşması yasaklandı. Düşünceden korkunun çaresi yok. Çünkü düşünceyi durduramazsınız. Yasakladığınız anda
o düşünce daha büyür, daha yücelir, daha hızla yayılır. Ne yazık ki bugün Türkiye’yi yönetenler bunun idraki içinde değiller” dedi.

DEMEK Kİ GENELKURMAY BASKI ALTINDA

Basının son anda kaldırılan tören alanına giriş yasağını da değerlendiren Dündar,

“Bir başka üzüntüm de Genelkurmay Başkanlığı’nın ya da buradaki askeri makamların
geçmiş yıllarda örneğine rastlamadığımız basına akreditasyon uygulaması. Yalnızca TRT ve Anadolu Ajansı’nın buraya alınacağının açıklanmış olması da ne yazık ki bu baskıcı anlayışın bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Bu konuda tek teselli verici olan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli milletvekillerinin yaptığı girişimler ile akreditasyonun son dakikada kaldırılması. Keşke Genelkurmay böyle bir engellemeyi hiç gündemine almamış olsaydı.
Demek ki onlar da bir baskı altındalar..” diye konuştu.

YASAKLARLA DÜŞÜNCEYİ HAPSEMEZSİNİZ

Dündar, “Anlaşılan o ki, Kubilay unutturulmak isteniyor. Kubilay bir simgedir ve O’nun adı  çevresinde Cumhuriyet Devrimleri, Çağdaşlaşma ve Cumhuriyete gönülden bağlılık da
engellenmek isteniyor. Oysa yasaklar ile düşünceyi bir yere hapsetmek mümkün değil..” dedi.

=====================================

Dostlar,

İki sözcükle “yazıklar olsun!”
İşte AKP’nin gerçekiçyüzü.. bir kez daha..
Bu gün Başbakan Davutoğlu esip gürlüyordu.
78 milyonu kucaklayacaklarmış da, tüm gönüllere gireceklermiş de… miş miş..
Aman aman ne ninniler.. Büyüklere masallar..

Menemen’de olup biten AKP ileri gelenlerinin bilgisi dışında mıdır?

Kaç gündür konuşulmakta değil miydi Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in konuşmasının engelleneceği??

Başbakan, İçişleri Bakanı duymadılar mı?
Neden İzmir Valisini engellemediler?
Teşbihte hata olmazmış, “at binicisine göre kişnermiş...”

Hatta Saray’ın bile bilgisi – talimatı içinde gerçekleimiş olabilir bu çirkin senaryo.
Değilse çıksın açıklama yapsınlar ve Vali ile Kaymakamı görevden alsınlar, görelim.
Belki Vali ve Kaymakam o zaman açıklama yapar, gerçeği söylerler..
Ya da varsa yazılı emri gösterirler?!
Hukuka uygun ne gerekçesi olabilir bu engellemenin?
Yazılı emir olsa bile, seçilmiş belediye başkanının Menemen halkı adına Kubilay anma töreninde konuşmasının engellenmesi hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve akla aykırıdır. Dolayısıyla suçtur. Yasaya uygun olmayan emir yerine getirilmez, getiren sorumlu olur.

İzmir Valisi Mustafa Toprak’a teessüf ediyoruz..  Kendisini kınıyoruz!
Çıkıp kamuoyuna gerçekleri açıklasın ve özür dilesin..
Ayrıca yarım saat geç geldiği için de büyük özür borcu var kamuoyundan..

Ayrıca, TRT ve AA dışında basına akredistasyona ise askeri makamlar alet olmamalıydı.
Çok yazık.. Majestelerinin basınını mı izleyeceğiz? Genelkurmayın açıklamasını bekliyoruz.
Devrim Şehidi Kubilay’ın anma töreninde isteyen tüm basın temsilcilerinin katılmasında
ne sakınca olabilir??

Saygı duruşu sırasında polisin kimi gençleri gözaltına alması ise tam anlamıyla namertliktir.
Ne kadar ayıp ve yakışıksızdır.
İnsanlar Devrim şehitlerine saygı duruşunda iken ve
İstiklal Marşına geçmek üzere iken gözaltına alınıyor..
Türk polisine hiiiiç ama hiç yakışmadı.
İçişleri Bakanı “âlâ” bir özür dilemeli ve bu işgüzarlık bağışlanmamalıdır.

Eyyyyyy AKP! Bu da mı olacaktı senin ileri demokrasi rejiminde..

Bu bir skandaldır ve TBMM’ye taşınmalı, kapsamlı görüşülmelidir.
Eğer AKP gerçekten giderek faşistleşmeyecekse, haltan açık özür dilemeli ve bundan sonrası için güvence vermelidir. Değilse, biz de bir kez daha emin olalım AKP’nin gerçek niyetinden.

Bağışlayın Kubilay ve şehit Bekçiler Hasan ve Şevki..
85 yıl sonra vefalı Türk halkının sizleri anma töreninizi bile içlerine sindiremeyen,
sizleri şehit eden kafaların uzantılarını 85 yıl sonra ülkenin yönetiminde tutuyoruz.

Andolsun bize ki, Cumhuriyeti yine ona aşık kuşaklara emanet edeceğiz..
Uğruna canınızı seve seve, kahramanca verdiğiniz Cumhuriyetimizi sonsuza dek
başı dik ve onurlu yaşatacağız..

Törende ellerinden geleni yapan CHP’li milletvekillerine teşekkür edeiz..

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

VATAN PARTİSİ’nin seçim bildirgesi


Dostlar
,

VATAN PARTİSİ’nin seçim bildirgesini de, CHP’den sonra paylaşmak istiyoruz..
(http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/basin-aciklamalari/iste-secim-bildirgemiz-14743)

Programı çok gerçekçi ve Türkiye’yi düze çıkaracak içerik ve yetkinlikte görüyoruz.

Özellikle ilgilendiğimiz SAĞLIKLA ilgili program bölümleri şöyle              :

  1. Herkese Parasız ve Nitelikli Sağlık Hizmeti.

    Genel sağlık sigortasını kaldırarak
    , T.C. nüfus cüzdanı olan her vatandaşa, yaş sınırı koymaksızın parasız sağlık hizmeti sağlayacak düzenlemeleri iki yıl içinde tamamlayacağız.
    Bu kapsamda, Genel Sağlık Sigortası borçlarını iptal edeceğiz. Sağlık hizmeti üretimi ve sunumunda kamu örgütlenmesi ve kamu kaynakları esas olacaktır.
    Sağlık sistemi, koruyucu sağlık hizmeti ilkesine göre yeniden düzenlenecektir.
  2. İşyeri, mahalle ve okul temelinde sağlık hizmeti.Sağlık hizmeti, işyeri, okul ve mahalle temelinde örgütlenecektir. Sağlıklı kuşaklar için okullarda öğrencilere her gün en az bir öğün parasız yemek, uygun yaşlara ayrıca günlük süt verilecektir.
  3. İlaçta yerli üretim. İlaç ve tıbbî araç gereçlerde dışalıma bağımlılık azaltılacak,
    yerli üretim özendirilecektir.

Ülkemize yararlı olmasını dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
04 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Seçim Bildirgesinin tüm metnine (13 sayfa) pdf olarak erişmek için lütfen tıklayınız :

VATAN_PARTISI_Secim_Bildirgesi_1Kasim2015

******

Logo

 

İşte Seçim Bildirgemiz

Böyle Gitmez Artık Vatan Partisi

 

Birleşen ve Üreten Türkiye için
Halka Dayanan Güçlü Devlet 

24 TEMMUZ’DA YENİ BİR DÖNEME GİRDİK                    

7 Haziran 2015 seçiminde, sistemin güçleri, Amerika güdümündeki Bölücü Terör Örgütünü, Meclisin göbeğine yerleştirdiler. Meclis, tek bir yasa çıkaramadı, tek bir karar alamadı.
Yeniden seçime gidiyoruz.
Ancak 24 Temmuz 2015 günü, Türkiye’nin önünde yeni bir ufuk açıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin üzerimize sürdüğü Bölücü Terör Örgütüne karşı kapsamlı bir harekâta başladı.
AKP iktidarının PKK ile ortaklaşa yürüttüğü Açılım iflas etmiştir.
Türk Ordusu ve Polisi, bölücü teröre ağır darbeler indiriyor. Bu mücadele, “Saray Savaşı” değil, Vatan Savunmasıdır.
24 Temmuz, bir başlangıçtır. 21. Yüzyıldaki Vatan Savunmamızın başladığı gündür.
Yurdun dört bir yanında Türk milleti vatan bütünlüğü için birleşiyor ve ayağa kalkıyor. Yüzbinler haykırıyor: “Meclis’te PKK istemiyoruz.”
Bugün yükselen Millî Hareket, 2013 Haziranında Gezi’de başlayan Halk Hareketinin devamıdır. Emekçi halk, şimdi daha geniş kitleler halinde mücadeleye giriyor. Sağcısı Solcusu vatan için
el ele veriyor, omuz omuza yürüyor. Vatan Partisi, bu Millî Hareketi yine “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı altında birleştiriyor.
Ortadoğu ülkelerinin ABD’ye karşı direnişi başarı üzerine başarı kazanıyor. Bütün bölge ülkeleri ve Rusya, ABD’nin piyonlarına vuruyor. ABD, bu savaşı kaybetti. ABD’nin “kara gücü” olan Bölücü Terör Örgütüne karşı vatan savunmamız zafere ilerliyor.

Bu sürecin doruğunda,

Türkiye yeniden Atatürk Devrimi rotasına girecektir
.

Bağımsız ve Demokratik Türkiye ufukta görünmüştür.

  • Hükümet halkın olacak.
  • Devlet milletin olacak.
  • Halk, örgütlü, özgür ve eşit olacak.
  • Herkesin işi olacak, herkes çalışacak ve üretecek.

Ayağa kalkan Al Bayraklı büyük milletin menzilinde bu özlemler bulunuyor.

Devlet ve Millet Olarak Topyekûn Mücadele

Türkiye, artık devlet ve millet olarak, topyekûn mücadele dönemine girmiştir.
Yüreğimiz, Edirne’den Hakkâri’ye kadar Mehmetçikle birlikte çarpıyor.
ABD’nin bileğimize, yüreğimize ve zihnimize taktığı zinciri kırmak, milletimizin gündemindedir. Atlantik ötesinden gelen tehditleri boşa çıkaracak gücümüz vardır ve başı dik yaşama yeteneğimiz de vardır.
Vatan Partisi, bu büyük mücadelede milletimizin ön cephesindedir. Türk Silahlı Kuvvetlerine, komutanlarımıza, Mehmetçiğimize, güvenlik kuvvetlerine, korucularımıza ve en başta milletimize güveniyoruz. Milletimiz ile Ordumuzun birliğini pekiştireceğiz.
Bu tarihsel süreçten zaferle çıkmak için, Kahraman Ordumuzu yönetecek Kahraman bir Hükümet kurmak, önümüzdeki esas görevdir.
Vatan Partisi, kararlılığı, birikimi, tecrübeli kadroları ve gençliğiyle göreve hazırdır. Milletimizden ülkemizi bütünleştirmek ve üretim ekonomisini kurmak için yetki istiyoruz. 

Bu Düzen Değişecek!

Mafya-Tarikat düzeni vatanı bölüyor ve ekonomiyi batırdı.
Halk ayağa kalkıyor, bu düzen, değişecek!
Meclisteki partiler, iktidarı ve muhalefetiyle Amerika ve Avrupa’ya göbekten bağlı.
Bu düzen, değişecek!
Kemal Dervişlerin ve AKP’nin Borçlanma Ekonomisi, yediden yetmişe bütün milleti borca batırdı. İktidar ve muhalefetiyle Meclisteki partilerin sıcak para dilenmekten başka çözümleri yok. Bu düzen değişecek!
Yasa çıkaramıyorlar, hükümet kuramıyorlar. Bu düzen değişecek!
Artık çıkmazlarda çırpınmanın anlamı yok. Artık denenmiş, eskimiş, batağa saplanmış partilerden vazgeçmenin zamanı gelmiştir.
Türkiye, yeniden 7 Haziran çıkmazına dönemez. Vatan Partisi’nin bulunmadığı bir Meclis, yalnız ve yalnız çözümsüzlük üretir.

Böyle gitmez! Artık Vatan Partisi.

Vatan Partisi Bütün İllerimizde Seçime Katılıyor

Vatan Partisi olarak, 1 Kasım seçimine bütün seçim çevrelerinde 550 adayla giriyoruz.
Aday listelerimiz Yüksek Seçim Kurulu’nda kesinleşti.
Vatan Partisi, göreve hazırdır. Türkiyemizi bütünleştirmek ve üretim ekonomisini kurmak için milletimizden yetki istiyoruz. Halka Dayanan Güçlü Devleti kurmak için, milletimizden
yetki istiyoruz.

Cesur Ol, Sandığın Başında Vicdanını Dinle

Değerli Kardeşim,

Bu bölücü ve batakçı düzenin partileri, 7 Haziran seçiminde seni de kendi çıkmazları içine sürüklediler. Oylarımızı, boş hayâllere, alışkanlıklara ve demokrasi yalanlarına kurban ettik.
Hiç düşünüyor musun, 7 Haziranda attığın oy neyi değiştirdi?
Yoksa sen de bu karanlık düzenin içinde çırpınıyor olmayasın?
İşte görüyorsun, “Açılım” dedikleri büyük ihanetin kanlı sonuçları ortada. Senin sorumluluğun yok mu? Koalisyon cambazlıkları, Saray entrikaları, hepsi gözlerimizin önünde oynandı.
Şimdi yeniden aynı oyunu sahneliyorlar.
Bu tiyatroya son verecek kuvvet sendedir!
Bu karanlık düzeni değiştirecek olan sensin!
Cesur ol, ilk eylemin 1 Kasım’dadır!
Cesur ol, Türkiye’nin bahtını açacak olan sensin!
Cesur ol, sandığın başında vicdanını dinle, artık Vatan Partisi!

I

BÖLÜCÜ TERÖRÜ BİTİRECEĞİZ : BİRLEŞEN TÜRKİYE 

Vatan Partisi olarak, arkada kalan dönemde AKP iktidarının ve CHP’nin Açılım siyasetine karşı çıktık. AKP’nin PKK ortaklığıyla yürüttüğüAçılım’ın kanlı süreçlere açıldığını ısrarla vurguladık. Yaşananlar, Vatan Partisi’ni doğrulamıştır.
Arkada kalan 7 Haziran seçiminde PKK yandaşı HDP’nin Meclise sokulmasının nelere
yol açacağını anlattık. HDP liderleri açıkça “Biz arkamızı PKK’ya dayıyoruz” diyorlar. Seçimden sonra mayınlar patladı, yollar kesildi, tabutlar geldi.
Yaşananlar, Vatan Partisi’ni doğrulamıştır.
Artık Türkiye, Vatan Partisi’nin programını ve siyasetlerini hayata geçirmenin eşiğine gelmiştir.

  1. Kandil’e beyaz bayrak çektireceğiz. ABD tarafından silahlandırılan ve silah bırakmayacağını ilan eden Bölücü Terör Örgütünü, Devletin yaptırım gücünü kullanarak etkisiz hale getireceğiz. Bölücü terörü bitireceğiz. Bunun için Kürt yurttaşlarımızla el ele vereceğiz.
    Komşu ülkelerle işbirliği yapacağız. Kandil’e beyaz bayrak çektireceğiz.
  2. Terör Örgütünün yasal olanakları terör amacıyla kullanmasına son vereceğiz.
    Terör Örgütü Mecliste olamaz. Anayasaya göre, bölücü faaliyetin odağı haline gelen partiler kapatılır. Belediyeler, mayın döşeyenlere, haraç toplayanlara teslim edilemez. Yerel yönetimler, yasalar gereği Bölücü Terör Örgütünün elinden alınacak, halkın yönetimine ve hizmetine verilecektir.
  3. Bozgunculuğa özgürlük yok. PKK ve HDP, Türk Ordusunun ve Polisinin bölücü teröre karşı mücadelesini, “Saray Savaşı” diye karalıyor. Türk Ordusunun komutanlarını ve Mehmetçiği sırtından vuran bozguncu propagandaya izin verilemez.
  4. Bölücü teröre karşı mücadelede devletin ve milletin topyekûn bütün olanaklarını harekete geçireceğiz. Bölücü Terör Örgütüne, cana kıyma, yol kesme, haraç toplama, kepenk kapattırma özgürlüğü tanınmasına son vereceğiz.
  5. Türkiye cephesi. Vatan bütünlüğü ve yurtta barış için, hiçbir ayırım gözetmeden bütün partileri ve örgütleri bölücü teröre karşı birliğe çağırıyoruz. Bugün iç kavga günü değildir, küresel tehdide ve teröre karşı milletçe birleşme günüdür. Güneydoğu’da oturan insanlarımız da,
    PKK terör örgütünden bıkmışlardır, barış ve birlik istiyorlar. Kürt yurttaşlarımızı milletimizin ve vatanımızın birliği için seferber edeceğiz. Türk de biziz Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz. Bu anlayışla ırk ve mezhep ayırımı gözetmeden bütün milletimizi eşitlik ve özgürlük temelinde birleştireceğiz.
  6. Komşularımıza terör ihracına son.  Yobaz ve bölücü terör örgütlerinin Suriye’ye gidiş ve gelişleri engellenmelidir. Terör örgütlerinin, özellikle PKK/PYD’nin ekonomik ve lojistik destek için kullandıkları sınır kapıları kapatılmalıdır. “Suriyeli muhalif” denen teröristlerin,
    “Eğit-Donat” adı altında yetiştirilmesine derhal son verilmelidir.
  7. Komşularla işbirliği. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Lübnan ile bölücü ve yobaz terörüne karşı işbirliği yaparak barışı sağlayacağız.
  8. Yurtta barış. Edirne’den Van’a bütün yurda barış getireceğiz. Can ve mal güvenliğini güvence altına alacağız. Bölücü terörle mücadele döneminin yaralarını saracağız. Cumhuriyetimizin milleti birleştiren kardeşlik, eşitlik ve çağdaşlık kültürünü yerleştireceğiz. Devlet yatırımı yaparak bölgeler arasında ekonomik dengeyi sağlayacağız.

II

ÜRETEN TÜRKİYE

Herkese İş, Köylüye ve Sanayiciye Destek,
Çarşılara Bereket, Millete Dirlik

Vatan Partisi, 7 Haziran seçimine giden süreçte duyurmuştu, ekonomik kriz geldi çattı, işten atmalar başladı, çarşılar durgun, dolar aldı başını gidiyor. Türkiye tarihinde işsizliğin en yaygın olduğu dönemdeyiz. Gençliğimiz işsiz. Tayyip Erdoğanların saltanatı yüzünden borçlu millet olduk. 25 milyon vatandaşımız bankalara borçlu. AKP iktidarı döneminde, vatandaşlarımızın bankalara borcu 58 kat arttı. Şu anda 2,6 milyon vatandaşımız bankaların kara listesinde,
başka deyişle hacizlerle boğuşuyor. Çiftçimiz borcunu ödeyemediği için hapislerde yatıyor. Dünyanın para merkezleri, Türkiye’nin kanını emiyor. Bu yıl 54 milyar Lirayı faize ödedik. Kendileri de itiraf ediyorlar, AKP ekonomisi iflas etmiştir.

Böyle gitmez!
Artık hiç kimse borç dilenerek Türkiye’yi yönetemez.
Tayyip Erdoğanların saltanatı çatırdıyor.
Millî Hükümetin koşulları oluşmaktadır.
Mecburuz, ‘Üretim Ekonomisi’ne geçeceğiz.
Artık tek çözüm, Vatan Partisi’dir. Göreve hazırız.

  1. Yeniden Türk Mucizesi. Atatürk önderliğinde, 1930’lu yıllarda “Türk Mucizesi” diye adlandırılan ekonomik atılımı Halkçılıkla, Devletçilikle ve plan yaparak başardık.

Vatan Partisi, Türk Mucizesini yeniden gerçekleştirmek için Milletimizden yetki istiyor.
Bugün Karma Ekonomi uygulayan ülkeler, hızla kalkınıyorlar ve dünya ekonomisinin başını çekiyorlar. Bölgeler arasında dengeleri ve kalkınmayı sağlayan, halkı zenginleştiren Planlı ve Karma Ekonomi, Türkiyemiz için de biricik çözümdür.

  1. İşsize sadaka değil, iş vereceğiz. Herkes onuruyla çalışarak hayatını kazanacak. Vatan Partisi, kimsesizlerin kimsesi olacak.
  2. Çiftçiye destek. Mazotta ÖTV’yi kaldırarak ve diğer vergileri indirerek, çiftçimize ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz tarım ilacı, ucuz tohumluk ve ucuz kredi vereceğiz. Toprak Mahsulleri Ofisi ve Et Balık Kurumu gibi çiftçi ve besicimize hizmet eden KİT’leri yeniden kurumlaştıracağız. Böylece çiftçimizin üretme şevkini ateşleyecek, tarım üretiminde büyük bir atılım gerçekleştireceğiz. Gıda güvenliğimizi sağlayacağız. Ülkemizi tarımda yeniden kendine yeterli hale getireceğiz. Sınırlardaki mayınlı arazileri yoksul köylüye dağıtacağız. Toprak ve Tarım Reformuyla yoksul köylüyü toprağa kavuşturacak ve tarım arazilerinin verimli işlenmesini sağlayacağız.
  3. Güçlü Merkez Bankası. Merkez Bankası’nı dünya para merkezlerinin denetiminden kurtaracağız ve güçlendireceğiz.
  4. Türkiye’de Türk Lirası. Paranın giriş çıkışını denetleyeceğiz. Türkiye’de Dolar ve Euro saltanatına son vereceğiz.
  5. Sıcak Para Diktasına son. Faizciler, dolar ve borsa vurguncuları, rantçılar, hortumcular, yabancılarla işbirliği halinde ülkenin kanını emiyorlar. Faize, ranta, saraylara, dolar ve borsa vurgununa giden kaynakları üretime çevireceğiz. Borsa kazançlarını vergilendirerek tarıma ve sanayiye destek oluşturacağız.
  6. Kredi kartı borçları ertelenecek. Kredi kartı borçlarının faizini silecek ve kalanı beş yıla yayarak tüketiciyi ferahlatacağız.
  7. Sanayi ve tarım üreticimizi gümrüklerle koruyacağız. Bu amaçla Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’na son vereceğiz. Ülkemizde üretebildiğimiz malları dışarıdan almayacağız, yerli üretimi geliştireceğiz.
  8. Sanayiciye destek. Rantçıları ve vurguncuları değil, küçüğünden büyüğüne kadar sanayiciyi destekleyecek ve üretime özendireceğiz. Bursa, Denizli, Kayseri, Adana, Mersin, Gaziantep, Çorum, Malatya, Çorlu, Çerkezköy gibi küçük ve orta sanayi merkezlerinde üretimi canlandıracak, büyük sanayimizin yan ürün ihtiyacını ülke içinden karşılayacağız.
  9. Atıl kapasiteyi üretime sokacağız. Küçük ve orta sanayi kapasitemizi de seferber ederek hem iş olanağı hem de katma değer yaratacağız. Kamuya ve özel sektöre ait boş yatan fabrika, tezgâh, dökümhane, makine, araç ve gereci üretime sokarak milyonlarca işsize iş sağlayacağız, ülke kaynaklarını zenginleştireceğiz ve döviz açığımızı kısmen kapatacağız.
  10. Verimli Ekonomi İçin Adalet Reformu. AKP iktidarı, yandaşlarını besleyen bir soygun rejimi kurdu. Ekonomide hukuku ve adaleti ayaklar altına aldı. Kaynaklar ekonomide verimliliğe göre dağılmıyor. Vatan Partisi, Hukuk ve Adalet Reformuyla ekonomiye verimlilik getirecek, rantlara son verecek, üretim ekonomisinin hukukî temelini inşa edecektir.
  11. Yazılım ve bilişimde atılım. Türkiye, bilişim ile katlanarak büyüyecektir. Katma değeri en yüksek, milli beyin gücümüze dayalı yazılım alanını “stratejik sektör” ilan ediyoruz. Yazılım faaliyetinin tamamını Ar-Ge kabul ediyoruz. Yazılım sektörüne her türlü devlet desteğini vereceğiz; teknoparklara sağlanan vergi avantajını bütün yazılımcılara vereceğiz.
  12. Yenilenebilir enerji. Enerji Verimliliği Kanunu çıkartarak ve diğer önlemlerle tüketimdeki savurganlığı önleyeceğiz. Enerjide ithal fosil yakıta bağımlılığı en aza indireceğiz.  Zengin kömür yataklarımızı insana ve çevreye saygılı teknolojilerle işleteceğiz. Akarsu, güneş, rüzgâr, biyoenerji ve yeraltı ısısı gibi temiz ve yenilenebilir kaynakları değerlendireceğiz.
  13. Mavi Vatan için Denizcilik Bakanlığı. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Mavi Vatanımız olan denizlerimizi hem ülke savunması hem de ekonomik zenginlik için bütün olanaklarımızla değerlendireceğiz. Türkiyemizi deniz ülkesi yapacağız. Dış ticaretin yüzde doksanını kapsayan deniz ulaşımını bölge ve dünya ölçeğinde geliştireceğiz.  Vatan Partisi, denizcilik altyapısının geliştirilmesi için planlarını yapmıştır. Deniz yetki alanlarımızda
    hak ve çıkarlarımızı korumak üzere her önlemi almakta kararlıyız.

Denizcilikle ilgili 40’tan fazla kanun, 18 tüzük ve 100’den fazla yönetmelik mevcuttur.
Değişik bakanlıkların bünyesinde sürdürülen deniz faaliyetini, yeni kuracağımız Denizcilik Bakanlığında birleştirerek,  eşgüdüm sorunlarını çözecek ve olanak ve yeteneklerimizi etkin kılacağız. Böylece ülke ekonomisini büyütecek, denizleri halkımız için bir zenginlik kaynağına dönüştürecek, denizlerimize yapacağımız yeni yatırımlarla iş alanları açacağız.
Açık denizlerdeki doğal kaynaklarımızı değerlendirmek için gereken güvenlik siyasetlerini
ve olanaklarını yürürlüğe koyacağız.

  1. Ormanlar, kıyılar, bitki tür zenginliği, yabani hayvan varlığı korunacak.
    Bu değerler, özel çıkarcılığın neden olduğu yıkımdan kurtarılacaktır. Erozyonu önleme ve ağaçlandırma amacıyla, yoğun bir seferberlik gerçekleştireceğiz. Özel çıkarcılığın derelerimizi, ırmaklarımızı, körfezlerimizi, denizlerimizi ve toprağımızı kirletmesine ve yaşam koşullarını bozmasına izin vermeyeceğiz. İnsan ile doğa arasındaki uyum ve dengeleri gözeteceğiz.
  2. İşçiye, kamu çalışanlarına, emeklilere insanca yaşayacakları ücret ve aylık.
    Çiftçinin ürününe değer fiyat vereceğiz. Halkın alış gücünü genişleterek piyasada talebi artıracak ve çarşıları şenlendireceğiz.
  3. Taşeron işçilere kadro. İşçi, memur, sözleşmeli personel, ücretli, 4/C’li, kiralık işçi, taşeron tanımları altında çalışan kamu emekçilerinin hak ve görevlerini tek bir hukuki düzenlemeyle birleştireceğiz. Bu amaçla “Çalışanlar Yasası”nı çıkaracağız. Taşeronluk uygulamasını kaldıracağız; taşeron işçilerini kadroya geçireceğiz; geçmişe dönük alacaklarının ödenmesini sağlayacağız. Sözleşmeli personele, 4/C’lilere ve mevsimlik işçilere kadro vereceğiz.
  4. Çağdaş yaşamı sağlayacak asgari ücret. Asgari ücreti işçilerin taleplerine uygun olarak
    bir ailenin çağdaş ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde belirleyeceğiz.
  5. Kamu çalışanlarına gerçek toplu pazarlık. Bunun için yasal düzenleme yapılacak.
  6. İş güvencesi. Gerçek iş güvencesini getireceğiz.
  7. Sendika özgürlüğü. Sendikal örgütlenme ve çalışmanın önündeki engelleri kaldıracağız.
  8. Emeklilere intibak yasası. Bütün emeklileri kapsayan bir intibak yasası çıkaracağız;
    emekli, dul ve yetim aylıklarını, emekli örgütleriyle görüşerek, günün ihtiyaçlarına göre
    insanca yaşamaya imkân verecek bir düzeye yükselteceğiz.
    Emeklilikte sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını esas alacağız, yaş koşulunu kaldıracağız, emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözeceğiz.
  1. Konut stoku ihtiyacı olana. Bir milyonu aşan konut stokunu, ihtiyacı olan vatandaşların
    çağdaş konut ihtiyacını karşılamak için değerlendireceğiz. Bunun için kamu kaynaklarından destek sağlayacağız.
  2. Parasız elektrik ve su. Evlere dört kişilik ailenin ihtiyacını karşılayacak ölçülerde, elektrik ve suyu parasız vereceğiz; belediyelere ait fırınların ucuz ve sağlıklı ekmek satmasını sağlayacağız.
  3. Her mahalleye ve köye spor salonu ve kültür merkezi. Her mahalleye ve köye çocuk bahçesi ve yuvası, Halkevi, Kültür Merkezi ve Spor Salonu yaparak hem halk kültürünü geliştirecek, hem de iş alanı açacağız.
  4. Gazilerimiz ve şehit yakınlarımız, Milletimizin onurudur. Toplumda onlara saygı kültürünü güçlendireceğiz. Özlük haklarıyla ilgili taleplerini yerine getirmek, namus borcudur.
    Şehit ve gazi kavramlarının anlamını bilmek ve duyumsamak, bu topraklarda bağımsız ve
    özgür yaşamanın güvencesidir.
  5. Milletvekili maaşları. Milletvekili maaşları, en yüksek devlet memuru maaşını geçmeyecektir.
  6. Üreticilerimize komşu pazarı. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan gibi komşularımızla güvenlik ve ekonomi alanında işbirliği yapacağız. Böylece Türkiyemizin enerji güvenliğini sağlayacağız, sanayi ve tarım ürünlerimiz için pazar açacağız. Sınır boylarımızdan terörist geçmeyecek,
    ticaret ve kardeşlik geçecek.
  7. Dış ticarette millî para. Komşularımız yanında Rusya ve Çin gibi büyük ticaret ortaklarımızla alışverişte millî paraları kullanmak için gerekli koşulları oluşturacağız.
  8. Özelleştirilen KİT’ler kamulaştırılacak. Enerji, ulaştırma, haberleşme ve bilişim gibi stratejik sektörlerde özelleştirilen KİT’leri kamulaştıracak ve verimli işleteceğiz.
  9. Bölgeler arasında ekonomik denge. Yurdumuzun ekonomik açıdan geri bölgelerine
    devlet yatırımı yaparak ülke çapında dengeyi ve bütünlüğü sağlayacağız.
  10. Herkese Parasız ve Nitelikli Sağlık Hizmeti. Genel sağlık sigortasını kaldırarak,
    T.C. nüfus cüzdanı olan her vatandaşa, yaş sınırı koymaksızın parasız sağlık hizmeti sağlayacak düzenlemeleri iki yıl içinde tamamlayacağız. Bu kapsamda, Genel Sağlık Sigortası borçlarını iptal edeceğiz. Sağlık hizmeti üretimi ve sunumunda kamu örgütlenmesi ve kamu kaynakları esas olacaktır. Sağlık sistemi, koruyucu sağlık hizmeti ilkesine göre yeniden düzenlenecektir.
  11. İşyeri, mahalle ve okul temelinde sağlık hizmeti. Sağlık hizmeti, işyeri, okul ve mahalle temelinde örgütlenecektir. Sağlıklı kuşaklar için okullarda öğrencilere her gün en az bir öğün parasız yemek, uygun yaşlara ayrıca günlük süt verilecektir.
  12. İlaçta yerli üretim. İlaç ve tıbbî araç gereçlerde dışalıma bağımlılık azaltılacak,
    yerli üretim özendirilecektir.
  13. Engellilerimiz ve Yaşlılarımıza Güvence. Vatan Partisi, engellileri yardıma muhtaç kimseler olarak değil, ülkemizin gelişmesine katkıda bulunacak yurttaşlar olarak görür. Millî Hükümet ve yerel yönetimler, emekli, dul, yaşlı ve engellileri koruyacak; muhtaç olanların ekonomik,
    sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak; toplumsal hayata her alanda katılmaları için
    gerekli kurumları oluşturacak ve kaynakları sağlayacaktır. Engellilerle ilgili düzenleme ve kararlarda, engelli örgütlerinin görüşleri göz önünde tutulacaktır.
  14. Yurtdışındaki yurttaşlarımıza güvence. Vatan Partisi, yurtdışındaki yurttaşlarımızın bulundukları ülkelerde ekonomik, toplumsal ve kültürel taleplerinin gerçekleşmesi için
    kararlı çaba gösterecektir.
    Kuracağımız üretim ekonomisi, yurtdışında işsizlikle boğuşan vatandaşlarımızın Türkiyemizde çalışma taleplerine de yanıt verecektir. Yurda dönmek isteyenlerin uyum sorunlarını çözeceğiz.
    Yurtdışında emekli olan vatandaşlarımızın, diledikleri ülkede her türlü kolaylığa sahip olması için gerekli önlemleri alacağız.
    Avrupa ülkelerinin yurttaşlarımıza çifte vatandaşlık hakkı tanıması için Türkiye Cumhuriyetinin Milli Hükümetle kazanacağı saygınlığı harekete geçireceğiz. Bu sorunu kesinlikle çözeceğiz.
    Gurbetteki vatandaşlarımızın dinsel inançlarını kötüye kullanarak “Holding kuruyoruz” diye gasp edilen milyarlarca Euro değerindeki alın terlerinin kendilerine iadesi sağlanacaktır.
    Yabancı düşmanlığına, ırkçılığa ve kültürel baskılara karşı yurttaşlarımızın hakları ve onurları kesinlikle korunacaktır. Ermeni Soykırımı yalanlarını tanıyan kararların kalkması ve Türklere karşı aşağılayıcı söylemlerin ders kitaplarından çıkartılması için ilgili ülkelerde seferberlik başlatılacaktır.
    Yurtdışındaki genç kuşakların, millî kültürümüze katkıda bulunmaları ve Avrupa’nın demokratik uygarlığıyla buluşmaları için, kültür kurumları örgütleyeceğiz.

III

AYDINLIK TÜRKİYE 

  1.  Atatürk Devriminin Laikliği.
    Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir. Devlet ve toplum hayatı,
    din kurallarına göre düzenlenemez.
    Anayasada “Devrim Kanunları” diye anılan yasalar uygulanacaktır.
    Türkiye, şeyhler, müritler, dervişler ve mensuplar ülkesi olmayacaktır. Türkiyemizi
    etnik bölücülüğe, mezhep ayrımcılığına, cemaat ve tarikat sultasına teslim etmeyeceğiz.
    Atatürk Devriminin laikliği, varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin ve Millet egemenliğinin güvencesidir.
    Vicdan ve ibadet özgürlüğü, gönül rahatlığı içinde yaşamanın koşuludur.
    Sünnî ve Alevî vatandaşlarımızın eşitliği, ülkede barış ve kardeşliğin temelidir.
  1. Eşit, Özgür, Başı Dik, Onurlu Cumhuriyet Kadını. Çağdaş Türkiye için mücadelenin
    en önünde Cumhuriyet kadınları var. Vatan Partisi Olağanüstü Kurultayında kadının olağanüstülüğü vardı. Kadının ayağa kalkışı bir işarettir, Türkiye büyük karara ilerliyor.
    Vatan Partisi’nin önderliğinde kurulacak Millî Hükümet, erkekle kadın arasındaki yasal ve
    fiili eşitsizliği, kadına karşı ayrımcılığı, her tür şiddeti ve cinsel tacizi bütün temelleriyle
    ortadan kaldırmak için, toplumun her kesiminde seferberlik yürütecektir. Kadının toplum hayatında ve üretimde yer almasını ve gelişmesini engelleyen Ortaçağ kurumları ve ilişkileri tasfiye edilecek, kadına iş ve kazanç olanağı sağlanacaktır. Kadınların siyasal, ekonomik,
    sosyal ve kültürel alanlarda önder roller üstlenmesinin önündeki bütün engeller temizlenecek,
    bu amaçla yeterli kreş, yuva, eğitim merkezleri ve okuma yazma kursları açılacaktır.
    Çalışan kadınların analık durumlarının korunması için gerekli bütün önlemler alınacaktır. Köylük alanlarda kadınlar, sağlık güvencesine ve sosyal güvenceye kavuşturulacaktır.
    İşsiz ve kimsesiz kadınlar, çocuklarıyla birlikte güvenli ve çağdaş olanaklarla barındırılacak
    ve devlet güvencesine alınacaklardır. Kadınları bedenlerini satmaya zorlayan ve aileleri büyük acıların içine iten ekonomik ve toplumsal temel ortadan kaldırılacak, kadını cinsel nesne olarak gören yoz kültür toplum hayatından temizlenecektir.
  1. Milletimizin Geleceği için Atatürk Gençliği. Vatan Partisi, gençlik kitlelerini seferber eden gençlik örgütüyle, geleceğin başı dik Türkiyesini şimdiden kurmaktadır. Milletimizin bağımsızlığı ve özgürlüğü için Atatürk Devrimi yolunda kararlı olarak ilerleyen bir gençlik yetiştirdik. Gençliğimizle gurur duyuyoruz ve gençliğimizi Milletimizin büyük geleceğine adıyoruz.
    Vatan Partisi seçimlere “Gençlik Meclise” sloganıyla giriyor.
    En genç adaylar Vatan Partisi listelerindedir. Meclisi gençleştireceğiz.
    Seçimlerde ilk kez oy kullanacak gençlerimize sesleniyoruz: İlk oylar Vatan’a!
    Vatan Partisi, sınanmış birikimi ve gençliğiyle iktidar olacaktır.
  1. Bilim ve Uygarlık Dili Güzel Türkçe. Millî Hükümet, bütün yurttaşlarımızın güzel Türkçemizi iyi bilmesini sağlamak için seferberlik yürütecektir. Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı diller, yetkin ölçülerde öğretilecektir.
    Millî Hükümet, kamu yönetiminde, eğitimde, yayın alanında, ticarette, sanayide, kültürde,
    sanat, eğlence ve sporda yabancı dillerin Türkçeyi bozan etkilerini önlemek, Türkçemizin bir uygarlık ve bilim dili olarak gelişme olanaklarını değerlendirmek amacıyla “Türkçeyi Geliştirme Yasası”nı çıkaracak ve uygulayacaktır. Başta TRT ve RTÜK Kanunları olmak üzere görsel, yazılı ve sözlü basınla ilgili yasalar, bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenecektir.
    RTÜK’te ve Kamu Yönetimindeki basın-yayın kurumlarında, kültür ve sanat kurumlarımızın temsil edilmesi sağlanacaktır. Türkiye’de kurulan bütün şirketler, basın kuruluşları, dernekler
    ve diğer kurumlar, Türkçe isim, unvan ve marka kullanacaktır.
  1. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yeniden özerk yapıya kavuşturulacak.
    Bu kurumlara yeterli kaynak ayrılacaktır. Türk ve Anadolu-Trakya tarihi ve dillerini araştırmak için çok sayıda bilim insanı yetiştirilecek ve seferber edilecektir.
  2. Parasız, Bilimsel, Demokratik, Laik  Eğitim ve Spor. Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim, kültür ve spor hizmeti sağlanacaktır. Eğitimde öğrencilerden ve ailelerinden
    katkı payı, yardım ve benzeri adlarla para alınamaz. Ailesinden uzakta öğrenim gören,
    kimsesiz veya yardıma muhtaç öğrencilerin barınma, beslenme, giyim, uygarca eğlenme ve kültür ihtiyaçlarını devlet karşılayacaktır. Öğrenci yurtları, kamu ulaşım araçları, parasız hizmet verecektir. Parasız eğitim sisteminde, öğrencilerimizin geçmişten kalan kredi borçları
    iptal edilecektir.
  3. Cumhuriyet Eğitiminin Birliği ve Felsefesi. Millî Hükümet, Cumhuriyet’in devrimci felsefesi kılavuzluğunda, bağımsız, toplumcu, demokratik, laik, bilimsel ve halkçı ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren, tek bir eğitim sistemi uygulayacaktır. Bu bağlamda emperyalist çıkar sistemine eleman yetiştiren bugünkü eğitim sistemi temelden değiştirilecektir.
    Türkçemizi iyi bilen, yurtsever, halka hizmet aşkıyla dolu, devrimci, özgür düşünceli, yaratıcı, başı dik, haksızlığa direnen, cesur, barışçı, dayanışmacı, emeğe saygılı, kamu mülkiyetine
    özen gösteren, paylaşmacı, insanlığa kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirilecektir.
    Zorunlu temel eğitim altı yaşında ana sınıfında başlatılacak, kesintisiz 13 yıl olacaktır. Temel eğitimin son dört yılında yükseköğretime hazırlık eğitimi ve öğrencilerin kişisel yetenek ve eğilimleri ile eğitim planına göre meslek eğitimi verilecektir.Gençlerimizin ilgi ve yetenekleri ile seçtikleri meslekler arasında uyum sağlanacaktır.
    Müzik, resim, tiyatro gibi kültür ve sanat derslerine ve çalışmasına önem verilecektir.
    Spor ve düzenli bedensel faaliyet, her yurttaş için yaşamın vaz geçilmez parçasıdır. Beden eğitimi programı, bu anlayışa göre oluşturulacaktır.
    Köy Enstitüleri tecrübesi, çağdaş eğitimin ihtiyaçlarına uygun olarak değerlendirilecektir.
    Millî Hükümet, öğrenciyi ve öğretmeni eğitimin merkezine yerleştirecektir.
    Öğretmen yetiştiren kurumlar eğitim planına göre düzenlenecek, öğretmen adaylarının bilim, sanat ve felsefe alanlarında birikim sahibi olması sağlanacaktır.
  1.   Özel Kesime ve Tarikatlara Ait Eğitim Kurumlarını

Kamulaştıracağız. Cumhuriyet Devrimi Kanunları’na göre yasadışı olan tarikatlara ve
vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar ve özel eğitim kurumları kamulaştırılarak, Cumhuriyet eğitiminin halka hizmet eden kurumları haline getirilecek,
Öğretimin Birliği (Tevhidi Tedrisat) sağlanacaktır.

  1. Üniversiteye Girişi Temel Eğitime Dayandıracağız. Ülkemizin yetişmiş insan gücü, en önemli kamu değerimizdir. Güçlü bir Temel Eğitim Programı ile gençlerimizin, hayatın her alanında
    yol gösterici ve nitelikli bilgi ve becerilerle donanmalarını sağlayacağız.
    Eğitim–öğretimin amacını, üniversite giriş sınavını kazanma becerilerinin verilmesine indirgeyen eğitim karşıtı anlayış ve uygulamaya son verilecektir. Üniversiteye giriş sistemi,
    13 yıllık Temel Eğitimin son dört yılında verilecek yükseköğretime hazırlık eğitimine dayandırılacak ve fırsat eşitliği gerçekleştirilecektir. Üniversiteye giriş sınavı kaldırılacaktır.
  1. Meslek Eğitimini Geliştireceğiz. Millî plana göre, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap veren meslek eğitimi geliştirilecektir.
  1. Üniversitelerde Bilimsel Nitelik ve Kamuya Hizmet. Üniversitelerimizi, bilimsel araştırma ve bilim eğitimi yanında, halka sundukları hizmetlerle, Milletin geleceğinin kurulmasına katkıda bulunan Cumhuriyet kurumları olarak yeniden düzenleyeceğiz. Üniversiteler, çalışmalarını bilimin evrensel ölçütlerine göre ve millî amaçlar doğrultusunda yürüteceklerdir. Üniversite programları, ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünün ve bilim insanlarımızın yetiştirilmesi doğrultusunda düzenlenecektir. Üniversitelerimizin dünyada bilimin öncüleri arasında yer alması sağlanacaktır. Üniversite içindeki atama ve yükseltme kuralları, bu ölçütlere göre
    yeniden düzenlenecektir.
    Üniversitelerimizde, Atatürk Devrimini tamamlama amacının gereği olarak, idarî, malî özerklik ve bilimsel özgürlük hayata geçirilecek ve iç işleyiş demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır.
    Yükseköğretimde, Cumhuriyet Devrimi temelinde özerkliği ve eşgüdümü hayata geçirmek yanında, öğretim üyeleri ile öğrencilerin yönetime katılmalarını sağlamak için, üniversiteler eliyle yeni merkezi kurumlaşmaya gidilecektir.
    TÜBİTAK ve TÜBA özerk bilim kurumları olarak yeniden örgütlenecek,
    bilimsel çalışmalara destek olmaları ve bilim insanı yetiştirmeleri için yeterli
    kaynak ayrılacaktır.
  1. Bilim İnsanına Özgürlük. Halkçı ve özgürlükçü siyasetler sayesinde bilim alanında yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayacak; gençlerimizi bilimsel buluş ve araştırmaya yönlendireceğiz. Bilimsel çalışmanın özgürleştirilmesi ve araştırmanın özendirilmesiyle yurtdışına beyin göçünü durduracağız ve dışardan yurdumuza beyin göçünün koşullarını yaratacağız.
  2. Aydınlanma Seferberliği. ABD güdümlü cemaatçiliğin ve bölücülüğün iç çatışma olanaklarını ortadan kaldırmak, millî birliği sağlamlaştırmak, çağdaş bir ekonominin insan gücünü yaratmak ve yurttaşlarımızın yeteneklerini geliştirmek amacıyla bütün toplumu kucaklayan bir Aydınlanma Seferberliği yürüteceğiz. Halk kütüphanelerini, müzeleri ve kültür merkezlerini yaygınlaştıracak ve geliştireceğiz. Halkevlerini, köy ve mahallelere kadar yeniden örgütleyecek, halkı eğitecek ve sanat çalışmasına katacağız.
  3. Yenileşme ve Güzelleşme İçin Sanat. Milli Hükümet, milli ve halkçı sanatımızın her dalda toplumu kucaklaması ve eğitmesi, sanatımızın güzellikte ve teknikte milletlerarası düzeye ulaştırılması için gerekli kurumları oluşturacak ve yeterli kaynak sağlayacaktır.
    Halkımızın sanat birikimi, çağdaş ölçülerde geliştirilecektir.
    Güzel Sanatlar günlük hayatın bir parçası haline getirilecek ve geliştirilecektir. Devlet, sanata ve sanatçıya sahip çıkacaktır. Toplumla buluşması için sanatçının önü açılacaktır. Telif hakları titizlikle uygulanacak, fikir ve sanat eserlerinde korsanlık önlenecek, eser sahiplerinin emekleri ve yaratıcılıkları korunacaktır.
    Sanatçıların çalışma koşullarını  iyileştireceğiz, emeklilikteki hak kayıplarına son vereceğiz. Sanatçıların kadrosuz ve güvencesiz çalıştırılmasına izin vermeyeceğiz.
    Radyolar, televizyonlar, basın ve yayınevleri, sinemacılık, düzeyli sanat uğraşına hizmet amacıyla desteklenecek ve özendirilecektir. Gençlerimizin ve yurttaşlarımızın en az bir sanat dalında yeteneklerini geliştirmeleri sağlanacaktır.
    Devlet tiyatroları, Devlet opera ve baleleri, senfoni orkestraları, çoksesli korolar, sanat galerileri, sanatçı yetiştiren eğitim kurumları, Devlet konservatuarları, güzel sanat liseleri, yerel yönetimlerin sanat kurumları, halk müziği ve oyunlarını geliştiren kurumlar yaygınlaştırılacak ve nitelikleri yükseltilecektir. Özel sanat kurumları desteklenecektir.
    İstanbul Taksim’de bulunan Atatürk Kültür Merkezi’ni, Ankara’da Devlet Resim ve Heykel Müzesi-Operet Sahnesini tekrar sanatın ve sanatçının hizmetine sunacağız.
    Sanatın, halklar ve ülkelerarası bir dostluk köprüsü olması sağlanacaktır.
  1. Basında Yabancılaşmaya ve Tekelleşmeye Son Millî ve Özgür Basın.
    Yazılı, sözlü ve görsel basını, yabancı ve yerli tekellere bağımlılıktan kurtaracak ve özgürleştireceğiz. Basında yabancı sermaye yasaklanacaktır. Basının kültürel yozlaşma aracı olması önlenecektir. Topluma gerçek haber ve bilginin ulaştırılması için eşit rekabet koşulları sağlanacak ve basın desteklenecektir. Demokratikleşmeye hizmet eden yerel basını özendireceğiz.
  2. Sağlıklı, Mutlu ve Ahlâklı Yurttaş Yetiştirmek İçin Spor. Gençlerimize ve her yaşta yurttaşımıza spor yapmaları için gerekli olanaklar sağlanacak, spor kurumları ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılacak ve desteklenecektir. Gençlerimiz ve yurttaşlarımız, spor yarışmalarında düşmanlığı ve bireyciliği kışkırtan özel çıkarcı yozlaşmanın etkilerinden arındırılacaktır. Bedence ve ruhça sağlıklı, mutlu ve ahlâklı yurttaşlar yetiştiren, toplumda dostluğu,
    dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren bir spor kültürü geliştirilecektir. Spor emekçilerinin hakları korunacaktır.
  3. Ahlakî Çürümeye Son. Vatan Partisi, insanı vatanına, topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran emperyalist kültüre karşı sürekli mücadele yürütecektir. Vatansızlaşmayı, milletsizleşmeyi, anarşizmi, bencilliği, köşe dönmeciliği, havadan kazanmayı, açgözlülüğü, vurgunculuğu, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi, fuhuşu, uyuşturucu ve alkol bağımlılığını kışkırtan, toplumu unufak eden, yalnızlaştıran ve yırtıcılaştıran kültürel yozlaşmaya karşı vatanseverliği, çalışkanlığı, paylaşmayı, insan, doğa ve hayvan sevgisini, hoşgörüyü, barışı temel alan toplumcu ahlakın ve değerlerin yayılması ve kök salması için çalışacağız.

IV

KOMŞULARLA BARIŞ, YURTTA BARIŞ, BAŞI DİK TÜRKİYE

AKP iktidarı, ABD’nin bölgemiz ülkelerini bölme planına teslim olarak komşularımıza
terör ihraç etti. Komşularımızla ticareti dinamitledi.
Türkiye, şimdi yoksulluk, sefalet ve terör ithal ediyor.
Karşımızda PKK terörünü üzerimize süren büyük bir devlet var. Batı devletleri, teröre
ağır darbeler indiren Türk Ordusunu “hizaya getirmek” türünden tehditler savuruyorlar.
Meclisteki partiler, iktidar ve muhalefetiyle ABD emperyalizmi karşısında ezik.
Oysa ABD, bölgemizde hedeflerine ulaşamadı ve yenildi. Artık inisiyatif bölge ülkelerinin
eline geçmiştir. Bölge devletleri,  ABD piyonlarını buldukları yerlerde tepeliyorlar.
ABD denetimindeki bölücü ve yobaz terör örgütlerinin temizlendiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu elverişli koşullarda Vatan Partisi, Batı Asya Birliği’ni adım adım inşa ediyor ve Türkiye’nin başı dik yaşama planını hayata geçiriyor.
Batı Asya Birliği, aynı zamanda Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Rusya, Hindistan ve
Çin’e kadar Asya Kalesini cephe gerisi olarak değerlendirecektir.
Artık ABD, kimseyi hizaya getiremiyor.
ABD, Suriye’yi hizaya getiremedi, ama Beşer Esat ABD’yi hizaya getirdi.
Irak hükümeti İran ve Suriye ile birlikte ABD’ye kafa tutuyor.
Mısır ve Tunus, Arap Baharı’nda ABD’nin Münafık Kardeşlerini devirdiler.
Latin Amerika, artık ABD’nin “arka bahçesi” değil. Küba’ya ambargo da sökmedi.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Şanghay İşbirliği Örgütündeler. ABD, Orta Asya’daki üslerini toplayıp okyanus ötesine götürmekle meşgul.
Çin, dünya ekonomisinin bir numarası oldu.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve güneydeki savunma hatları ile Rusya’nın ve genel olarak yükselen Asya’nın savunma hatları birleşmektedir.
Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın büyük devletleri de yeni dünya dengelerinde
Asya’ya yaklaşıyorlar. Avrasya Birliği adım adım oluşuyor.
ABD’nin Türkiye’yi bölme iddiası, artık karşısında Asya kalesini bulacaktır.

  1. ABD-İsrail Koridoru’na geçit yok. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde “Kürt Koridoru”
    adı altında, bir “Amerikan-İsrail koridoru” açma planını bozacak yeteneğimiz ve gücümüz vardır. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Temmuz’da başlayan harekatından sonra,
    ABD-İsrail Koridoru girişimi bozguna uğramıştır. ABD ve İsrail’in girişimleri bölge halklarının kanlarını dökmenin ötesinde, dünya barışını da tehdit eden boyuttadır. Bu nedenle, ABD ve İsrail’e karşı dünya çapında bir dayanışma için gerekli zemin oluşmuştur.
    Bu elverişli koşulları değerlendirmek, günün görevidir.
  2. Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür. Bölgedeki bölücü ve yobaz terör örgütlerini etkisiz kılmak, iki kardeş ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak ve barış için, Suriye hükümetiyle ilişkiye geçmek, artık ertelenemez vatan görevidir. İki ülkenin hükümetleri, geçmiş anlaşmazlıkları bir kenara atarak, her alanda Ortak Eylem Planı yapmak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.
  3. Yabancı üs ve askere hayır. Suriye’nin kuzeyinde “Kürdistan” adı altında kukla devletçik kurmak amacıyla Türkmenlere ve Araplara karşı etnik temizlik harekâtlarına katılan ABD Hava Kuvvetleri’ne ve İHA’larına her türlü destek kesilmelidir. İncirlik Üssünün komşu ülkelere karşı kullanılmasına izin verilemez.  Türkiye’deki bütün ABD üsleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetimi altına alınacaktır.
  4. Terör örgütlerinin Türkiye’deki kampları derhal kapatılacak. Başta Suriye olmak üzere komşularımızın toprak bütünlüğüne karşı sahaya sürülen terörist örgütlerin Türkiye’deki faaliyetlerine derhal son verilecektir. Bölücü ve yobaz terör örgütlerinin ülkemizdeki
    harekât üsleri derhal kapatılacaktır. Suriye’ye terör ihracı, vatana ihanet suçudur.
  5. Kürt örgütlerine uyarı. Kürt halkı ile bölge ülkeleri ve halkları arasında düşmanlık yaratan örgütleri uyarıyoruz: ABD’nin aleti olmanın sonuçları ağırdır. ABD enstrümanları, alınlarına vurulan ihanet damgasından başka bir kazanca ulaşamayacaklardır. Batı Asya’da yaşayan
    bütün Kürt kardeşlerimizi ABD’nin bölücü planlarına karşı bölge ülkeleri ve halklarıyla birliğe çağırıyoruz.
  6. Batı Asya Birliği. Türkiye-Suriye işbirliği, bölge ülkeleri arasında işbirliğinin ilk adımıdır. Türkiye, bugün zaten Suriye ile birlikte hareket eden Irak, İran ve Lübnan yanında Azerbaycan’ın da katılımıyla, Bölgesel İşbirliği için harekete geçmelidir. Vatan Partisi,
    bölge ülkeleriyle yaptığı görüşmelerde, Beyrut’tan Tahran’a kadar bütün başkentlerin güvenlik ve ekonomi alanlarında işbirliğine hazır olduklarını saptamıştır. ABD, bölge ülkelerinin gücüne saygı göstermek zorunda kalacaktır. Yedi Ülke Yedi Denizi birleştireceğiz.
    Hiçbir güç, bunun önünde duramaz.
  7. Avrasya Birliği. Türkiye, dünyada ve bölgemizde güvenlik ve barış için, başta Rusya,
    Çin Halk Cumhuriyeti, Orta Asya Cumhuriyetleri, Hindistan, Pakistan olmak üzere
    Avrasya ülkeleriyle işbirliği ve dayanışmasını güçlendirecek, dünya dengelerini değerlendirecektir. Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini alacaktır.
    Böylece ülkemizin ABD ve AB ile ilişkilerini normalleştireceği ve karşılıklı yarar esasına oturtacağı koşullar da yaratılmış olacaktır.
    Vatan Partisi, en başta kendi millî gücümüze dayanarak ve aynı zamanda Batı Asya Birliği ve Avrasya Birliği programıyla Başı Dik Türkiye’yi kurmaya hazırdır.
    Vatan Partisi, Ermeni Soykırımı dayatmasına karşı kazandığı başarıyla, cesur bir hükümetin neler yapabileceğini, daha hükümet olmadan kanıtlamıştır.
    ABD, Türkiye’yi hizaya getiremez. Türkiye’nin ABD’yi hizaya getireceği koşullar oluşmuştur.
    Vatan Partisi’nin merkezinde bulunduğu Millî Hükümet, uzaktan kumandalı yönetime
    son verecek, ülkemizi Ankara’dan yönetecektir.
    Komşularla barış, yurtta barışın kaynağıdır!
    Bağımsız ve Demokratik Türkiye, artık bir umut değil, görüş mesafesindeki hedeftir. 

V

AKP SALTANATINI ANCAK VATAN PARTİSİ YIKABİLİR

Türkiye, bugün içte ve dışta ABD emperyalizmi ile cephe cepheye gelmiştir. Bölücü Terör Örgütüne karşı mücadele, Türkiye’yi küresel yağmacılarla hesaplaşmaya zorluyor.
ABD emperyalizmine karşı vatan mücadelesi, Mafya Tarikat Düzeni içinde başarıya ulaştırılamaz.
AKP iktidarı, bölücü terörle mücadeleyi kararlı ve tutarlı olarak yürütecek sınıfsal dayanak, program ve yetenekten yoksundur.
Kahraman Türk Ordusunun ve Polisinin başına Kahraman Hükümet gerekiyor.
Vatan Partisi, Ermeni Soykırımına karşı mücadelede, Atatürk Devrimi için çağdaşlık eyleminde, özelleştirmeye karşı kamuyu savunan emekçi hareketinde, ABD denetimine karşı komşu ülkelerle işbirliği çalışmasında, Silivri duvarlarını yıkarken cesaretini ve kararlılığını kanıtlamıştır.
Türkiye, artık bu karanlık düzen içinde yaşayamaz.
Vatanımızı ancak bu düzenin dayatmalarına direnerek bütünleştirebiliriz.
Bu düzenden kurtularak iş bulabiliriz.
Ekmeğimizi ancak bu düzenden kurtularak kazanabiliriz.
Ancak bu düzenin dışında başı dik yaşayabiliriz.

Böyle gitmez.

Türkiye, ABD güdümlü Mafya Tarikat düzeninden kurtulma sürecine girmiştir.
AKP saltanatını ABD işbirlikçileri yıkamaz.
AKP iktidarını ancak Vatan Partisi önderliğinde yıkabiliriz.

Böyle gitmez!Artık Vatan Partisi!

Değerli Vatandaş,
Yarını düşün, yarın çok geç olmasın!
Yarınımızı güvence altına almak için, bugün

Vatan Partisi’ne oy ver!

==============================================

‘Mustafa Kemal’in partisi olacağız’

 

‘Mustafa Kemal’in partisi olacağız’

Strazburg’a çıkarma yapan yüzlerce öncü, tarihsel duruşmanın ardından bir araya geldi. Önümüzdeki dönemde yapılacaklar değerlendirildi.
Doğu Perinçek, milli hükümet için örgütlenme çağrısı yaptı.

mustafa_kemalin_partisi_olacagiz_30.1.15

 

TALAT Paşa Komitesi (TPK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nde görülen tarihsel davanın ardından Strazburg’da bulunan “Kongre Sarayı”nda büyük bir etkinlik düzenledi. Aralarında siyasal parti vekilleri, demokratik kitle örgütleri önderleri ve yurttaşların da bulunduğu etkinliği Eskişehir Bağımsız Milletvekili Prof. Süheyl Batum yönetti.
Etkinlikte yapılan konuşmalar sık sık

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ve

“Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarıyla kesildi.

‘MİLLİ HÜKÜMETİ KURACAĞIZ’

Etkinlikteki konuşmasına “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla başlayan
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek,

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz ne demek?
Mustafa Kemal’in askeri demek, Mustafa Kemal’in teşkilatında olmak demek.
Burada biz, masada oturanlar, onların temsil ettiği Türkiye’nin halkçı, milliyetçi, devrimci geleneğinden gelen önderler, öncüler 4 Eylül 1919’da Sivas’ta kurulan Mustafa Kemal’in partisi olacağız ve O’nun

– Cumhuriyetçi,
– Milliyetçi,
– Halkçı,
– Devletçi,
– Laik,
– Devrimci

Türkiye’nin milli hükümetini kuracağız.” ifadelerini kullandı.

‘AVRUPA’NIN İKLİMİNİ DEĞİŞTİRDİK’

Perinçek konuşmasına şöyle devam etti:

“Avrupa’da özgürlüğü biz savunuyoruz. Avrupa’nın iklimini değiştirdik. Özgürce konuşmayı bütün Avrupalılar için savunduk. Çünkü siz bir yerden başlarsınız ‘Dünya öküzün boynuzunda değil’ diyenleri cezalandırırsınız. Bunun ucu açıktır. Bugün Galilei gibi ‘dünya dönüyor.’ dedik. Avrupa’ya bugün dünyanın döndüğü gerçeğini gösterdik ve Avrupa’yı da öküzün boynuzundan kurtarıyoruz. Türkiye’nin bağımsızlık, demokrasi, özgürlük geleneğinin bütün temsilcilerinin burada bulunduğunu gördük. Bugün Strazburg’da buluşmanın en önemli yönü budur.”

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz da etkinlikte yaptığı konuşmada, emperyalistlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletini birbirine düşüremeyeceğini belirterek,

Emperyalist oyununa dahil olan Ermeni diasporasına ve Ermeni devletine buradan bir uyarıda bulunuyoruz, biz ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ diyen bir liderin ülkesinden geliyoruz.” dedi.

‘DIŞ POLİTİKA BAŞARISI’

“Biz bugün tarih yazmadık, tarih yaptık” diyen Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)
Genel Başkanı Dr. Canan Arıtman
da şunları söyledi:

“Perinçek vatanının ve milletinin onurunu kurtarabilmek için fedakarlıkla hareket etti.
Bugün burada tarihe altın harflerle yazılacak bir tarih yaptık.
Avrupa’ya çok önemli bir insan hakları dersi verildi.”

Eski DSP Edirne Milletvekili Dr. Ahmet Ertürk de

“Gerçek bir Atatürk Cumhuriyeti’nin kalmadığı bu dönemde Perinçek gibi bir önderin başlattığı bu mücadele, Türkiye’nin son yıllardaki en önemli dış politika başarısı oldu. Kurtuluşu ateşlediler. Lozan’dan sonra en önemli siyasi başarıyı kazandık.” açıklamasını yaptı.

‘TEK YUMRUK OLURUZ’

Hükümet yetkililerinin vermesi gereken mücadeleyi Perinçek ve TPK’nın verdiğini  vurgulayan AKUT Başkanı Nasuh Mahruki de bundan sonraki süreçte Türkiye’nin kazanacağını,
Ermeni diasporasının ise kaybedeceğini ifade etti.

TPK Üyesi Haluk Dural da 1915 yılında soykırım diye bir kavramın olmadığını belirtti.

DSP Genel Başkanı Masum Türker de bütün siyasal parti liderlerinin vatan için Perinçek’le birlikte olması gerektiğini ifade etti.

Eski Bakan Yaşar Okuyan da şunları söyledi:

“Farklı partilerde olabiliriz, farklı inançları paylaşabiliriz. Ama Türk milletinin nasırına basıldığı anda tüm bunlar ortadan kalkar, tek yumruk oluruz. Türk milleti olarak yumruğumuzu vururuz.”

==================================

Dostlar,

Strazburg Akıncıları” na hoşgeldiniz diyor, emeklerini –  özverilerini şükran ve saygı ile selamlıyoruz..

Minik bir katkı yapalım istiyoruz…
Her şey bir yana,

1915’te “soykırım suçu” diye bir “suç” ceza yasalarında
(ulusal / uluslararası) yoktu..

Ceza hukukunun evrensel ilkelerinden biridir :

  • “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz..

Bu kural halen Anayasamızın 38. maddesinde de yazılıdır..
Ve neredeyse taa Roma döneminden bu yana evrensel kabul gören yerleşik ve
tartışılmayan bir evrensel temel hukuk kuralıdır..

Dolayısıyla soykırım amaçlı kırım (etnik temizliki jenosit) yapılmış bile olsa -ki yapmadığımızın binlerce, kilolarca (90kg!) özgün arşiv belgesi kanıtı var-
hukuksal olarak bir yaptırım uygulama  olanağı yok-tur..

AİHM’nin de, Uluslararası Ceza Mahkemesinin de .. hepsinin eli kolu bu anlamda bağlıdır…

Herkes rahat olsun ve Ermeni kardeşlerimizle onları yönlendiren ve aslında kendi suçlarını
itiraf eden / örtmeye çalışan emperyalistler artık bu nafile oyuna bir son versinler dileriz..

Sevgi ve saygı ile,
30.01.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

 

ÖDÜLLÜ SORULAR

 

ÖDÜLLÜ SORULAR

erdem_akyuz

 

 

Av. A. Erdem Akyüz
erdemak@gmail.com  

 

Bugün sizlere düşündürücü ve eğlendirici bir test sunmak istiyoruz.
Sorular ve yanıtlar tanıdık. Değerlendirme ve ödülü altta bulacaksınız.

1.- Ülkemizde oluşan yeni suç türü bunlardan hangisidir ?

a) Yasa dışı elde edilen paraları, kundura kutularında saklamak,
b) Para sayma makinalarında sayarak sıfırlamak,
c) “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demek.

2.- Basın yayın kuruluşları yolsuzluk olayları karşısında ne yapar ?

a) Karşı çıkar
b) Olayı duyurur
c) Penguen belgeseli yayınlar

3.- Vatandaş olarak yaşadığımız tutukluluğun süresi ne kadardır ?

a) Beş yıl,
b) On yıl,
c) Ömür boyu.

4.- Önce çocuğunu üniversiteye yollamak için ekmeğinden ve boğazından keserek sayısız fedakarlık yapan, sonra üniversite öğrencilerini dövenler kimlerdir ?

a) Fakülte Dekanı
b) Üniversite Rektörü
c) Polis

5.- Ne çalınır ?

a) Teneke
b) Trompet
c) Para

6.- Yolsuzluk yapanın yanına (…) ne kalır ?

a) Zarar
b) Ziyan
c) Kar

7.- Yedi ayda yazılamayan mahkeme kararı on beş günde nasıl yazılır ?

a) Yazı tura atarak
b) Fal açarak
c) Kopyala yapıştır yöntemi ile

8.- Seçimlerde hile olur mu ?

a) Olmaz mı ?
b) Olmaz olur mu ?
c) Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.

9.- Ülkemizde bunlardan hangisi kapatılır ?

a) Meyhane
b) K..hane
c) Dershane

10.- Bursaspor kulubünün cezalı olduğu için yalnızca kadınların ve çocukların katılabildiği maçında, kadınlar ve çocuklar hangi sloganı atarak kulübün tekrar
ceza almasına neden olmuşlardır ?

a)     İ… hakem
b)    Hakem dışarı
c)     Hırsız var

11.- Ülkelerinde karışıklık çıkan devletler en çok neden yakınmaktadırlar ?

a) Ülkelerinin karışmasından
b) İtibarlarının zedelenmesinden
c) Türkiye’ye benzetilmekten

12.- Bilinen bir partinin “demokratik özerklik ilanı” açıklaması ne anlama geliyor ?

a) Birleştirici
b) Bölücü
c) Suç işlemek

13.- Özel yetkili mahkemeler neden kaldırıldı?

a) Demokrasiye aykırı olduğu için
b) Özgürlüklere aykırı olduğu için
c) İşlevini gördüğü için

14.- Özel yetkili mahkemelerin, tahliye isteklerinin reddedilmesi ve
tutukluluğun devamı yolundaki kararlarının gerekçesi ne olmuştur ?

a) Sanıkların kamuoyunu etkileyecek olmaları
b) Propaganda yaparak medyayı uyarmaları
c) Açıklamaları ile davayı itibarsızlaştırmaları

15.- Tutukluluk süresi neden beş yıla indirildi ?

a) Demokratik nedenlerle
b) On yıl uzun olduğu için
c) Yeni suçlara tehlike arzettiği için

16.- Halka açıklanan tape ve CD’ler hakkında ne düşünüyorsunuz ?

a) Yayanlar suçlu
b) Okuyanlar suçlu
c) Asıl suçu işleyen suçsuz

17.- Türk insanı çok beceriklidir. En olmadık şeylerden neler yapar ?

a) Patlıcandan reçel
b) Kabaktan tatlı
c) Hıyardan ..ne yapar.

*****
Eğer soruların yanıtlarından “a” şıkkını seçti iseniz, işiniz iş.
Suya sabuna karışmadan, Türkiye’de çok rahat yaşabilirsiniz.

Eğer çoğunluk olarak “b” şıkkını seçti iseniz işi idare ediyorsunuz demektir.

Yok eğer “c” şıklarını seçti iseniz “Mustafa Kemal’in askerleri” ndensiniz.
İşiniz zor ama onurlu.

Böyle bir bilmecenin ödülünü sizlerden bekliyoruz.
Lütfen ödül olarak, birkaç soru da siz yollayınız, biz yayınlayalım.

 

Fenerbahçeliler ve Yurtseverler Anıtkabir’e Sığmadı!


Fenerbahçeliler ve Yurtseverler Anıtkabir’e Sığmadı!
23 Mart 2014 günü Anıtkabir ziyaretçi sayısı 1 milyon 80 bini aştı!
Rekor 10 Kasım 2013’te 1 milyon 90 bin olmuştu.

Fenerbahçeliler coşku ve kararlılıkla Ata’nın huzuruna çıktı :

“SENİN ESERİN OLAN BU NESİL: KİMSENİN ESİRİ OLMAZ!”

Fenerbahçe camiası bugün (23.3.14) taraftarın eşliğinde
Anıtkabir’de Ata’nın huzuruna çıktı.
Fenebahceliler_Anitkabir'i_doldurdu_23.3.14Anıtkabir’de tarihsel günlerden biri yaşandı. Ankara Fenerbahçeliler Derneğince “Türkiye İçin Adalet Fenerbahçe için adalet” sloganıyla düzenlenen organizasyonda Fenerbahçeli taraftarlar Anıtkabir’de Ata’nın huzuruna çıktı.

Başkan Aziz Yıldırım ile yöneticilerin de yer aldığı organizasyona çeşitli illerden gelen dernek üyeleri ve çok sayıda yandaş katıldı. Yürüyüşte
– Vardiya Bizde grubu ile
CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal,
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,
– İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Levent Kırca da yer aldı.

Ellerine Türkiye ve Fenerbahçe bayraklarını alan çok sayıda taraftar,
Anıtkabir’de toplandı. Yürüyüş saat 14.00’te Aslanlı yoldan başladı.
Anıtkabir’de dev Fenerbahçe bayrağı açıldı.
Katılımcılar, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganlar attı.

Binlerce Fenerbahçeli’nin katıldığı yürüyüş Aslanlı Yol’dan başladı.
Aziz Yıldırım’ın mozoleye çelenk konulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Yürüyüşün sonunda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, şeref defterini imzaladı. Yıldırım, deftere şunları yazdı:

Fenerbahce_Baskani_Aziz_Yildirim_Anitkabir_defterine_yazdi_23.3.14

Sevgi ve saygı ile.
24 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

KABATAŞIN TÜRBANI


KABATAŞIN TÜRBANI

Satılmış DENGİZ

Sayın Devlet Bahçeli bu günkü başbakana yönelik konuşmasında;

“Sayın Başbakan, bu millet delikanlı adamı sever ama omuzu düşüklerden huylanır.” demiş.

Şimdi laf mı bu yani? Ey başbakan; türban, Vandallar, paralel, Haşhaşiler ve
buna benzer tekerlemeler yapıp, kendinden geçip celalleniyorsun. Oysa
BDP sözcüleri “özerklik” der durur, Apo beş yüz bin ölüden dem vurur
hiç duymazsın.

Obama’nın beyzbol sopası karşısında dut yemiş bülbülsün. İsrail Rumlarla ortak tatbikat yapıp Akdeniz’de bize meydan okur, görmezsin.. diye sorması gerekmez mi?

Soramaz çünkü aynı mahfillere o da selam duruyor. Rejisör ne rol dağıtmışsa dışına çıkılmıyor. Doğaçlama yapmaya kalkanlar Ergenekon çuvalına konup Silivri’ye tıkılıyor.

Hakkari’de bir mevsim... Pardon bu film ismiydi değil mi? Bir zamanlar yurdumuzun batısında Hakkari bu filmle anılır olmuştu. Şimdilerde ayrılıkçı terör olaylarıyla biliniyor. Yıl 1988; belediyenin yakınında bulunan bir kahveye dalıyorum.
Delikanlılar saygıyla hoş geldin komutanım deyip masalarında yer açıyorlar.
Küçük yer, herkes birbirini tanıyor ki, asker olduğumdan şüpheleri yok.
Ben de bir iskemle çekip masaya yanaşıyorum, ısmarlanan çayla birlikte
sohbet başlıyor. Uzun yıllar geçtiğinden, konunun aşiret ilişkilerine nasıl geldiğini
tam anımsamıyorum. İçlerinde eke olanı ağabey dedi;

“Sana ne kadar anlatmaya çalışsak da bizi tam anlayamazsın. Kısa bir örnek vereyim; biz burada can ciğer arkadaşlarız ama ayrı aşiretlerdeniz. Bizim aşiretler Irak’ta da yaşarlar. Onlar Irak’ta kavga etse bizler burada birbirimize selam vermeyiz.”

Ne acı değil mi? Bir başka örnek:

Tanıştığım genç adam, bizim askeri lojmanların yakınındaki ilkokulda öğretmenmiş.
Hal hatırdan sonra şehrimizi nasıl buldun diye soruyor. İnsanların çok pis ve hijyen diye bir kavramdan hiç haberli olmadıklarını anlatıyorum. Bir aydının ilk görevi halkını uyarmaktır diyorum. Utanıyor, haklısın ama olanaksız diyor. Öyle bir şey yapmaya kalksam sen benim koluma kelepçeyi vurur hapse atarsın. Çünkü uyardığım kişi
hemen gelip sana benim PKK propagandası yaptığımı söyleyecektir.

İşte Apo’nun devrimciliği, Ahmet Türk ağasının demokratlığı.
Tek görevleri Atatürk aydınlarını çaresiz bırakıp halkına ihanet etmek, emperyalizme hizmet sunmaktır.

  • İnsanları eğitmeden devrim,
    feodal ilişkiler kırılmadan demokrasi gerçekleşir mi? 

Ne Apo’nun ne de Ahmet ağanının derdi kesinlikle bu değil. Ama batıdaki insanlara özelikle de aklı bir karış havada bulunan vatansız solculara anlatamazsın.
İnsan ve yurttaşlık ilişkilerinde gerçeği aramak yerine benim aşiretim, ağam, kabilem, memleketlim, dindaşım, partim.. gibi değerleri ön plana çıkarırsan demokrasi ve
insan haklarından söz ederken birazcık yüzünüzün kızarması gerekir.

Bilinen fıkradır :

Medineli tüccar Şam’da mallarını satmış, geri dönmek üzere devesinin yularını kavramışken, birisi önüne geçip dikilmiş. Medineli sormuş, ne istiyorsun Şamlı?
Şamlı soruyla karşılık vermiş, yularından çektiğin benim devem, nereye götürüyorsun? Karşılıklı atışmalar sonra tartışma ve kavgaya dönmüş. Gürültüye halk toplanmış ve arkasından Muaviye gelmiş olay yerine? Haberi yokmuş gibi sormuş, nedir bu şamatanın aslı?

İlk önce Medineli sonra Şamlı anlatmış derdini ve devenin sahibi olduklarını iddia etmişler. Muaviye halka dönmüş;

– Eey ahali, şu gördüğünüz erkek deve Medinelinin midir, Şamlının mıdır?
Kalabalık hep bir ağızdan “Şamlınındır efendim” demişler! Şamlı deveyi çekip götürürken Medineli ağlamaklı çaresiz kalmış orta yerde. Kendince iç çekerek düşünüyormuş,

– Ey Muaviye senin adaletin bu mu?

Muaviye gülerek yaklaşmış,

– Bak Medineli; o dişi devenin senin olduğunu biliyorum. Git Ali’ye de ki;
Muaviye’nin Şam’da dişi deveye erkektir diyen on bin tane adamı vardır.

Kıssadan hisse; başbakanınız yalan olduğunu bile, bile camide içki içildi, Kabataş’ta türbana saldırıldı diye tepiniyor. Dinsel ve feodal ilişkilerden iktidarına payanda arıyor. Kusura bakmayın ve kendinizi kandırmayın; bu kumaştan ne demokrasi,
ne de insan hakları adında elbiselik çıkmaz.

Yalnızca ülkeye ve millete yazık olur.
Tek çıkar yol, Atatürk’de birleşenlerin iktidarıdır.

MUSTAFA KEMALİN ASKERLERİYİZ!
satilmisdengiz44@gmail.com
19-02-2014