Etiket arşivi: Mustafa Gazalcı

Medrese ve okul ikiliği

Mustafa GAZALCI
16. ve 22. Dönem Milletvekili, Eğitimci

Cumhuriyet, 03 Mayıs 2022

Osmanlı’da Tanzimat’tan başlayarak Cumhuriyete dek süren bir medrese-okul ikiliği, tartışması vardı. Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinden olan bu ikiliğe, 3 Mart 1924’te Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası’yla Atatürk ve arkadaşları son verdi. Özgür kuşakların yetişmesinde, ülkemizin çağdaşlaşmasında

laiklik,
öğretim birliği,
bilimsel eğitim

Cumhuriyetin vazgeçilmez temel direkleri oldu. Anayasada, yasalarda bu temel ilkeler bugün de geçerli olmasına karşın, son yıllarda, iktidar medreseleri yeniden diriltmeye çalışıyor.

Atatürk ve arkadaşları halkla birlikte Batı emperyalizmine karşı Kurtuluş Savaşı verdiler. Atatürk gerçek kurtuluşun, eğitim ve kültür alanındaki atılımlarla tamamlanacağını vurguladı. Çağın gerisinde kalmış medreselerin kapatılıp çağdaş okullarda “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” insan yetiştirmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin, birilerinin öne sürdüğü gibi “yarası, utancı” değildir. Tam tersine övüncüdür. Dünya uygarlık tarihine bir şeyler katılmışsa bu medreselerle değil, Cumhuriyet okullarında yetişen özgür kuşaklar sayesinde olmuştur.

MEDRESELER KAPANDIĞINDA DURUM NEYDİ?

Medreseler kapatılınca TBMM’de tartışmalar olur. Öğretim Birliğinin yasalaşmasında emeği geçen Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar, eleştirileri yanıtlar, bu kurumların durumunu şöyle anlatır:

“Biz Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıktıktan sonra bir sayım yaptırdık. Medreselerde 40 küsur yaşında olan da var. Adam medreseye kaydını yaptırıyor. Sırtında urba sakalık yapıyor, manavlık yapıyor, kasaplık yapıyor, hiç ilgisi yok, gemici, tayfa. Bir medreseye kaydolmuş. Medreseye kayıtlı olduğun sürece asker olmuyorsunuz, dışındasınız, vergi de vermiyorsunuz. Ehli dinden sayılıyorsunuz, dine hizmet eden ulum-u diniye (dünya ve ahirette mutluluğu kazandıran bilgi) tahsili yapan adam oluyorsunuz, size hiç kimse bir şey yapamıyor. Cezanızın bile, son derece dokunulmazlıkları var. Bütün Türkiye’deki medreselerde yatıp kalkan 6 bin öğrenci var, düşünebiliyor musunuz? Yani kapattınız dediğiniz şeyin tamamı zaten kendiliğinden okumayan, medreseye gitmeyen, medreseyle ilgili olmayan insanlar.”

AYM’YE GÖTÜRÜLMELİ

Yüzyıllar süren medrese-okul ikiliğinin, o günlerde tartışılması doğaldır. Doğal olmayan, 100 yıl sonra ille de medrese denmesi, milletin yakasının bir türlü bırakılmamasıdır. Yirmi yıldır tek başına iktidar olan AKP döneminde 4+4+4 yasasıyla, yandaş rektörlerle, her aşamadaki eğitim kurumunun çoğu medreseye dönmüştür zaten. Eğitimde, yasalara aykırı bu dinselleştirme yetmiyor, yeni medreseler açılıyor. Açılırken Atatürk’e, laik Cumhuriyete saldırılıyor.

Medrese-okul ikiliği deyince 17 Mart 2022’de TBMM’de oybirliğiyle yasalaşan “Diyanet Akademisi” yasasını anımsıyoruz. Milli Eğitim Komisyonu’nda, Genel Kurul’da düzenlemenin anayasaya, yasalara aykırı olduğunu, yapılanın medrese açmak olduğunu bildirip, Anayasa Mahkemesi’ne gitmemek doğru değildir. Konu din değil Cumhuriyetin laik ve bilimsel eğitim konusudur. Süre bitmeden laik Cumhuriyet için yüksek mahkemeye gidilmelidir. Atatürk’ün Rize’de söylediği gibi,

  • “Bırakın vatan evlatları medreselerde değil, bilimsel eğitim veren okullarda eğitilsin, yükselsin.

Diyanet ‘AK’ademisi 

MUSTAFA GAZALCI
16. ve 22. DÖNEM DENİZLİ MV., EĞİTİMCİ

26 Mart 2022 Cumhuriyet

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)

Ukrayna Rusya savaşı, halkın geçim sıkıntısı, bir türlü sona ermeyen Covid-19 salgını sürerken, Diyanet “AK”ademisi önerisi 16 Mart 2022’de yasalaşıverdi.

Öneriye Meclis Genel Kurulu görüşmelerinde cılız bir iki eleştiri dışında nedense karşı çıkılmadı. Hemen her partiden milletvekilinin katkısıyla düzenleme 277 kabul, 10 çekimser oyla yasalaştı. Birçok milletvekili ne hikmetse oylamaya katılmayıp oyunun rengini belli etmemeyi yeğledi.

Hangi derde çare olacağı anlaşılamayan, gürültüsüz biçimde yasalaşan akademi YÖK’e, bir üniversiteye, Milli Eğitim Bakanlığı’na değil, doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) bağlı olacak. Din adamı yetiştirecek, yeni dinsel merkezler açacak, toplantılar, kurslar düzenleyecek, kadrolar, diplomalar dağıtacak.

BÜYÜDÜKÇE BÜYÜYEN DİYANET

Yedi bakanlığın bütçesinden daha büyük bütçesi, sözleşmelilerle birlikte yaklaşık 150 bin personeliyle DİB, kurulacak bu akademiyle daha da büyüyecek.

Başkanlık içinde zaten var olan Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, akademi için sayılan bu işleri yapıyordu. Yeterli olmamış ki şimdi akademi açılıyor. Bu, daha önce açılan Polis Akademisi’nden, Adalet Akademisi’nden farklı. Onlar kendi elamanlarını yetiştirir, hizmetiçi eğitim verirken Diyanet “AK”ademisi her yaştan insana eğitim verecek.

Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve nice aydın yıllar önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın giderek Diyanet İşleri Bakanlığı’na dönüşeceğini birçok kez yazıp söylediler. Bu öngörü çoktan gerçekleşti.

  • Günümüz Milli Eğitim Bakanlığı’nda her türlü tarikat, cemaat rahatça at koşturuyor.

Şimdi Diyanet Akademisi’nin yasalaşmasından sonra durum daha da içinden çıkılmaz bir duruma geldi. Ortaklık, işbirliği kesmedi, biz de eğitim yapacağız dediler. Yapıyorlar, belli ki yapacaklar.

ÇATALLI EĞİTİM

  • Böylelikle Cumhuriyet öncesindeki iki kanallı (dinsel-bilimsel) eğitime döndük.

Osmanlı’daki medrese-okul ikilemi bugün Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’yla sürüyor.

“Diyanet’in 2021 etkinlik raporuna göre MEB’e bağlı okulöncesi eğitim kurumlarına gitmesi gereken 4-6 yaş arasındaki çocuklardan 782,694’ü, 2015-2021 yılları arasında Diyanet’in Kuran kurslarına katıldı.”(1)

Önceden çocuklar 5. sınıftan sonra Kuran kurslarına giderken 2011’de bu sınır sıfırlandı. O zaman da partiler oy kaygısıyla sesini çıkarmadı, uyarılara karşın konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmedi. Diyanet boşluğu hemen doldurdu,

  • milyonlarca çocuk küçücük yaşlarda Kuran kursuna, dinsel kurslara gitmeye başladı.

Yeni yasalaşan Diyanet Akedemisi de il ve ilçelerde Kuran kurslarının yanında “dini merkezler” de açacak. O merkezlerde bu kurslardan ayrı nasıl bir etkinlik yapılacağı tam belli değil.

ÖĞRETİM BİRLİĞİNDEN VAZGEÇİLEMEZ

  • Cumhuriyetin laik ve bilimsel eğitiminin temeli olan Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası (sözde) bugün de geçerlidir. Anayasanın 174. maddesiyle güvence altındadır.

Bu devrim yasası bütün eğitim kurumlarının programlarının bilimsel olmasını ve MEB’e bağlanmasını öngörür.

AKP 20 yıldır yasalarda, yönetmeliklerde değişiklikler, yeni düzenlemeler yaparak Cumhuriyetin Öğretim Birliğine dayanan laik, bilimsel eğitim anlayışını adım adım dinselleştirdi. Diyanet Akademisi de bunun en büyük adımlarından biridir.

Çanakkale için yayımladığı hutbede Atatürk adını anmayan Diyanet’in kendisine bağlı akademide eğitimi kimlerle, nasıl yapacağı belli (değil)dir. Diyanet’in açacağı kurumun  “AK”ademi olacağına kuşku yok!

  • Cumhuriyeti kuranların en başta kabul ettikleri Öğretim Birliği içinde laik, karma ve bilimsel eğitimden vazgeçilemez.

1) Sefa Uyar, Okul yerine Kuran kursu, Cumhuriyet, 09.03.2022
========================================
Dostlar,

Bu yasanın Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle taşınması gerekiyor (m.150).
Apaçık Anayasa md. 2, 24, 42, 130, 174 ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığını düzenleyen 136. maddeye aykırı. Anayasanın anılan 150 maddesi şöyle :

  • Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
    İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir.

CHP’nin 135 vekili var. 22’si bu yasa önerisine (teklifine) “evet” oyu vermiş Kemal Anadol’a göre.


135 – 22 = 113 vekil yetmiyor. Ama başka partilerden ekleme ile 120 vekil imzası sağlanabilir.

Ayrıca, bu 120 vekil ile sınırlanmadan, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuda yetkili olup, CHP’nin TBMM grubu da AYM’de iptal davası açabilir, açmalıdır. AYM’nin ne yönde karar vereceğini hep birlikte görmeliyiz.

AKP = RTE iktidarı giderayak dini siyasete alet etmede pervasız davranmaya başlamıştır.

Bu tabloya kayıtsız kalınamaz. Eğer gerçekten AKP’li vekiller “kendiliklerinden” (!!??) bu yasa önerisini Anayasa md. 88 uyarınca kendileri, Saray’dan bağımsız verdiler ise, Saray = RTE veto etmelidir.  (Ne çok hayalciyiz değil mi!!??) Erdoğan veto ederse (Anayasa m.89/2), TBMM’de salt çoğunluk (301 vekil) aranacaktır yeniden kabul için. Bu aşamada AKP + MHP bloku için kolay olmayabilir en az 301 oy sağlamak. Zaten Sarayın vetosu belirleyici olur ve öneri (teklif) kadükleşir..

Ne var ki, Saray’dan “icazetsiz” AKP’li vekillerin böylesi bir yasa önerisi (teklifi) sunamayacakları da 2X2=4 kadar kesin! İşte tek adam rejimi.. İşte tutsak alınan TBMM = Ulus egemenliği!

AKP’li vekilleri de bu gözü kara gidiş karşısında bir kez daha sağduyuya çağırıyoruz!!??
(düş kurmacayı sürdürüyoruz!!)

Türkiye kamuoyu, en yüksek sesle karşı çıkışını sergilemek zorundadır.

Sevgi ve saygı ile. 27 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Fakir Baykurt ve Talip Apaydın’a Saygı Etkinliği


MERHABA..

Yazar, Şair, Öğretmen Örgütü Önderi Fakir Baykurt ve
Şair –Yazar Talip Apaydın’a Saygı Etkinliği

Program :
Açılış Konuşması: Erdal ATICI
Konuşmacılar: Dr. Niyazi ALTUNYA, Mustafa GAZALCI, Nuri AKSAKAL
Tarih: 10 Ekim 2015 Cumartesi, Saat: 13.30
Yer: Vakıf Merkezi
Etkinlikle ilgili bilgi afişimiz ektedir.

Saygılarımızla…

KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI
YÖNETİM KURULU

fakir baykurt, talipapaydın-01

========================

Dostlar,

Yukarıdaki duyuruyu paylaşalım istiyoruz..
Yarın (10 Ekim) saat 12:00’de de Çankaya Belediyesi Maltepe yerleşkesinde

“1000 Çocuk Korosu” var…
Cıvıl cıvıl minikler..
Erkenden müzik sevgisi aşılama, yaşamın armonisini keşfetme olanağı sunma..
Yetenekleri erkenden bulma, sanat – kültür – bilim üçlüsü ile Türkiye’yi hem kalkındırma
hem çağdaşlaştırma kutsal çabası…

*****

Yine yarın (10 Ekim) saat 14:00’te bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği‘nde geleneksel Cumartesi konferansları başlıyor..

Sayın Av. Mehmet Cengiz, 1 Kasım 2015 seçimlerinin hukuksal boyutlarını işleyecek..

Bu çakışmalar keşke en aza çekilebilse..

Emek veren herkes şükranla..
Bizler de katılarak destek vermeliyiz..

Sevgi ve saygı ile.
09.10.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Cumhuriyet Eğitiminde Barış Kültürü – Konferans


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ‘nin geleneksel Cumartesi konferansları sürüyor..

11.10.14 gününin konusu

  • Cumhuriyet Eğitiminde Barış Kültürü

Duyuru posteri aşağıda.. Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
11.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

19 MAYIS DİRENİŞİ…


19 MAYIS DİRENİŞİ…
    

Portresi

 

 

 

 

 

Mustafa Gazalcı
mgazalci@gmail.com 
www.gazalci.net

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 95. yılını kutluyoruz
bu yıl.

          Doksan beş yıl önce 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk,
bir avuç yurtseverle birlikte Samsun’a çıktığında memleketin genel durum ve
görünüşü (manzarai umumiye) şöyleydi:

           Genel savaşta yenilerek koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış,
halk yorgun ve yoksul düşmüş, ordunun elinden silahları alınmış, bizi savaşa sürükleyen Osmanlı yöneticileri kendi başlarının kaygısına düşmüş, İtilaf Devletleri
uydurma nedenlerle yurdun dört bir yanını işgal etmeye başlamışlar… 

          Kısaca ülkeyi kara bulutlar kaplamış.

          19 Mayıs 1919’da başlayan bağımsızlık ve ulusal kurtuluş savaşı
1922’de başarıyla sonuçlanmış.

          Cumhuriyetin Parlak Yılları

          1920’de TBMM açılmış,1923 yılında Cumhuriyet duyurulmuş, aynı yıl
Lozan Barış Antlaşmasıyla bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün dünyaya
kabul ettirilmiş.

          Artarda yapılan devrimler, atılımlarla çağdaş, bağımsız, laik, saygın bir ülke yaratılmış.

          Atatürk ve İsmet İnönü dönemleri yeni Türkiye Cumhuriyetinin parlak ve onurlu yılları olmuş.

          Öğretim Birliği (1924), ardından yeni abece (1928) ile eğitim seferberliği yapılmış. Halkevleri ile kültür ve sanat her yaştan insana ulaştırılmaya çalışılmış.
Türk Tarih Kurumu (1931), Türk Dil Kurumu (1932) ile tarihimiz,
dilimizin incelenmesi, geliştirilmesi bilimsel bir temele oturtulmuş.

          Köy Enstitüleri (1940) gibi çağdaş eğitim kurumları uygulanmış.

          Ekonomik, toplumsal, kültürel birçok reform yapılmış.

          Ödünler ve Sapmalar Dönemi

          Sonra Cumhuriyet devrimlerinden ödünler başlamış.

          1946’da başlayan ödünler 1950 iktidar değişimiyle artmış.

          Köy enstitüleri kapatılmış. Yerine köy ve yoksul aile çocuklarına
İmam Hatip Okulları, Kuran kursları açılmış.

          Osmanlı devletinden kalan borçlar kuruşuna kadar ödenirken,
yeniden borçlanmaya gidilmiş.

          Yaklaşık 60 yıldır ülke sağ iktidarlar tarafından yönetiliyor.
Bunun son 12 yılı AKP’nin tek başına iktidarı.

          Bu sürede yollar, köprüler yapıldı, teknolojik yenilikler geldi.
Gelir dağılımı çarpık da olsa kişi başına düşen ulusal gelirimiz arttı.

          Ancak sağlıklı, adaletli bir gelişme olmadı. Dış ve iç borç yükü arttı.
“2013 yılında toplam borç yükü 995.9 milyar TL düzeyine tırmanarak
Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) %70’ine ulaşmıştır.” (1)

           Neredeyse tüm komşularımızla ilişkilerimiz bozuldu. 2012’de getirilen 4+4+4 sistemiyle Öğretim Birliği ortadan kaldırıldı. Yargı siyasallaştırıldı. Güçler ayrımı bozudu. 17 Aralık 2013’te kimi bakan ve çocuklarının yolsuzluğa, rüşvete adı karıştı. Gazeteciler, aydınlar içeriye atıldı.

          Özetle 2014’te yine memleketin genel görünüşü kötü mü kötü.

          Yeniden Ulusal Bir Direniş

          İşte bu kötü koşullarda Haziran 2013’te İstanbul’da Gezi Parkı’nda gençlerin başlattığı direniş yeni bir umut yarattı toplumda. Bu demokratik direniş ruhu
kısa sürede bütün ülkeye yayıldı.

          Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, bağımsızlıktan, çağdaşlıktan yana olanlar,
gençler, kadınlar mitingler, yürüyüşler düzenledi.

          İktidar ulusal bayramları geçiştirirken halk bu günlere sahip çıktı.
Hukuk dışı baskılar karşısında Atatürkçü düşünceye daha çok sarıldı.

          Gençler, 1919’tan 95 yıl sonra Ata’sının kendisine emanet ettiği
laik Cumhuriyeti, koşullar ne olursa koruyup geliştirecektir.

1) Ali Nejat Ölçen. Türkiye Sorunları, Eylül 2013, sayı 97, AKP’den Kurtuluş Sorunu, Sayfa:14.

YAMAN ÇELİŞKİ


YAMAN ÇELİŞKİ

Portresi

 

Mustafa Gazalcı
mgazalci@gmail.com,
www.gazalci.net

 

Şu dünyanın işine bak.

Dünya sözün gelişi, ülkede olan akıl almaz işlerden söz ediyorum.
Asıl suçlular bırakılmış, zarar görenlerden, direnenlerden hesap soruluyor.
Ardı ardına toplu davalar açılıyor.
Bu sonucu yaratan iktidarla cemaat de büyük bir pişkinlikle birbirine saldırıyor.
Kasetler, karşılıklı operasyonlar, en ağır sözlerle birbirini vurmalar sürüyor.
İnsan kirli çıkınlar dökülünce gördüklerine, duyduklarına bakıp,
“Yıllar yılı bizi bunların ortaklığı mı yönetti?” diyor.
***
Bu hafta başında, Ankara’da 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 502 sanıklı bir dava başladı.
Davanın sanıkları KESK’li, Eğitim-Sen’li öğretmenler, yöneticiler.
İki yıl önce Kızılay’da 4+4+4 eğitim sistemine karşı demokratik tepkilerini koymuşlar.
Polis, gazla, copla, şiddet kullanarak toplantıyı dağıtmış.
Sonra da KESK Başkanı Lami Özgen, Eğitim Sen Başkanı Ünsal Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 502 sanıklı toplu bir dava açılmış.
Elbette, “Siz neden 4+4+4 sistemine karşı çıktınız?” diye değil.
2911 sayılı Toplantı ve gösteri yürüyüşüne aykırılık, kamu görevlilerine cebir
ve şiddet kullanma, kamu ve özel mallara zarar vermek” suçlarından…
***
Cebir şiddet kullanan polis değil, öğretmenmiş, kamu düzenini bozan, zarar veren iktidarın 4+4+4’ü değil, ona karşı çıkanlarmış.
Tam da davanın görüldüğü gün çocuk gelin Kader’in ölümü gündeme geldi.
12 yaşında evlenmiş, 13 yaşında doğurmuş, 14 yaşında öldürülmüş olan
çocuk gelin Kader’in öyküsü.
Okulda olması gereken bir yaşta, Van’dan alınıp Siirt’in Pervari ilcesine götürülerek berdel yöntemi ile evlendirilen Kader’siz.
4+4+4’e karşı çıkanlar “Kader”lerin olacağını önceden söylemişlerdi.
Bu düzenleme çocuk gelinleri, çocuk işçileri artırır.”
***
Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, bu gerçeği bir kez daha şöyle vurgulamış davadaki savunmasında:

“Bu yasa söylendiği gibi zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmıyor.
Bu yasanın hiçbir tarafının eğitim bilimleri ile ilgisi yok.
İnanç özgürlüğüne ciddi engeller getiriyor.

Yasayla erkekler çıraklığa gidecek, kızlar eve kapanacak.
Yasa çıktıktan sonra on binlerce kız öğrenci okulu bıraktı.
Artık çocuk gelinler artacak.”
***
Yalnız Ankara’da başlayan, uluslararası sendika temsilcilerinin de izlediği
502 sanıklı 4+4+4 davası değil.
Aynı günler Manisa’da 183 sanıklı Gezi Davası da başladı.
Ankara’da yol çalışması sırasında ağaçların kesilmesine karşı çıkan
ODTÜ’lü öğrencilere de dava açıldı.
Daha önce İstanbul’da yurdun çeşitli yerlerinde Gezi Parkı davaları açılmıştı.
Okullarda Gezi Parkı direnişine katıldı diye soruşturmalar yapıldı.

  • Ölen, gözü çıkan, kolu kopan, yaralanan, okuldan atılan,
    hapse giren de onlar, yargılananlar da!

***
12 Eylül 1980 sonrası darbecilerin; emekçileri, gençleri, aydınları DİSK Davası, Dev Genç Davası, bizim de sanıkları arasında olduğumuz Barış Davası’nda yargılamaları gibi.
Bugün de Ergenekon, Balyoz, casus ve yeni açılan toplu davalar
Bu toz duman, bu çelişki sürüp gitmeyecek elbet.
Büyük şair Tevfik Fikret’in dediği gibi sabah olacak güneş doğacak.
Önemli olan daha çok acılar çekilmeden, hukuksuzluğun, haksızlığın
bir an önce sona ermesi.

8. Ankara Kitap Fuarı : Öğretmen Dünyası Yazarları İmza Günleri


Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği son derece üretken..

8. Ankara Kitap Fuarı‘nda birbirinden değerli yazarlarının imza günleri var..

Zeki Sarıhan..
Ayhan Sarıhan..
Nazım Mutlu..
Mustafa Gazalcı..

Ank. Kitap Fuarı

Ö.D.Ocak
Türkiye’nin yüz akı bu yurtsever ve birikimli yazdıkları güzelim yapıtları alalım, okuyalım,
armağan ederek okutalım..

Yazarlarımızı ve yapıtlarımızı yaşatalım..

İlgi ve bilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
11.1.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Yeni Yıla Girerken Eğitim


Yeni Yıla Girerken Eğitim

Portresi

 

Mustafa Gazalcı
www.gazalci.net
mgazalci@gmail.com

 

İnsan takvimlerdeki değişikliğe bakarak her şeyin değiştiğini sanır.
Ya da öyle görmek, ummak ister. Özellikle yeni yıla girerken.

Oysa gerçekler değişmez. Fiziki koşullar neyse o yaşanır.
Eski yılın izleri, etkileri yeni yıla yansır.

Örneğin 2013 yılının birikmiş sorunları, dertleri 2014 yılına devreder.
Tıpkı 2012 yılının sorunlarının 2013’e aktarıldığı gibi.

Bu gerçek yaşamın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da geçerlidir.
2012 yılında eğitimin en çok tartışılan olayı 4+4+4 düzenlemesiydi.

Bu düzenlemeyle laik Cumhuriyet eğitimine büyük darbe vurulmuş,
8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim bölünmüş, imam hatip ortaokulu
yeniden açılmıştı.

4+4+4 Karşı Devrim Düzenlemesi

2013 yılında eğitimde 2012’den gelen 4+4+4 düzenlemesinin sancıları yaşandı.
Özellikle beş, beş buçuk yaşında ilkokula başlayan küçücük çocuklar büyük sıkıntılar çektiler. Okul öncesine gitmesi gereken çocuklar zorla ilkokula kaydedildi.
Uzmanların, öğretmen örgütlerinin uyarılarına kulak tıkayan iktidar bu öğretim yılında
bir ölçüde yanlışından döndü. Ancak bir öğretim yılında 5-7 yaşındaki çocuklar
bir arada eğitim gördüler. Kalabalık sınıflar, okul korkusu gibi birçok sıkıntı yaşadılar.

İkinci 4 diye bilinen ortaokulda da seçmeli dersler sıkıntısı çekildi. Çocuklar öğretmen,
sınıf yok diyerek belli dersleri seçmeye zorlandılar.

Üçüncü 4’te yani lisede açık öğretim yolu açıldığı için birçok öğrenci okula gelmedi.
Kimi çocuklar evlerinde oturdu, kimileri çalışmaya gitti.

Özetle daha önce uzmanların işaret ettiği sorunlar bir yıllık 4+4+4 uygulamasıyla
fazlasıyla yaşandı.

Bu düzenlemeyle devrim yaptık diyenlerin sözleri havada kaldı.
Karşı devrim olduğu görüldü.

İmam Hatip Okulları Sayısı Hızla Arttı

4+4+4 yasasıyla yeniden açılan imam hatip ortaokulları (İHO) sayısı hızla arttı.
“2012-2013 Öğretim yılı başında 1099 İHO’da 94 bin 467 öğrenci varken, 7 Kasım 2013 itibariyle bu sayının 1365’e, öğrenci sayısının ise 208 bin 212’ye çıkarıldığı kaydedildi.
Buna göre İHO sayısı son bir yılda %24, bu okullardaki öğrenci sayısı %120 arttı.
AKP’nin iktidara geldiği 2002-3 öğretim yılında 458 olan imam hatip lisesi (İHL) sayısının 2012-2013 öğretim yılında 708’e, öğrenci sayısının ise 64 bin 534’ten 380 bin 771’e çıkarıldığı kaydedildi.

  • 7 Kasım 2013 itibariyle İHL sayısının 850’ye,
    öğrenci sayısının ise 518 bin 482’ye yükseltildiği belirtildi.
  • Toplam 2 bin 215 İHL ve İHO’lara 726 bin öğrenci devam ediyor.” (1)

Yetersiz, Yatırımsız MEB Bütçesi                    :

TBMM’de 2014 Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi 55 milyar 704 milyon 610 TL olarak bağlandı. Bu bütçenin %78’i personel ve sosyal güvenlik payına ayrıldı.
104 devlet üniversitesi, açık öğretimle birlikte yaklaşık 5 milyon gencin okuduğu yükseköğretim kurulu 2014 bütçesi de 11.5 milyar lira, onun da %64’ü personel gideri.

AKP sözcülerinin durmadan “Eğitime en büyük pay ayırdık, şu kadar akıllı tahta,
tablet dağıttık, derslik yaptık” propagandalarına karşın 2014 yılı MEB bütçesi yetersiz, yatırımsız bir bütçedir.

2002 yılında eğitim bütçesinin %17’si yatırıma ayrılmışken 2004’ten başlayarak
hep %10’un altında kalmıştır.

  • Eğitim harcamalarının yükü yine 11 yıllık AKP iktidarında olduğu gibi
    bu yıl da velilerin sırtında olacaktır.

Dershane Kavgası

2013 yılında iktidarla Fethullah Gülen cemaati arasında dershanelerin kapatılıp kapatılmaması kavgası yaşandı.
Yapılan pazarlıklar sonucunda iktidar, dershanelerle ilgili yasal düzenlemeyi
2015 yılına erteleyince tartışmalar durulur gibi oldu.

Ancak 17 Aralık 2013 içinde üç bakan oğlunun da bulunduğu “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonu, duruldu sanılan bu kavgayı yeniden canlandırdı.
Bu iki güç arasındaki kavga daha çağdaş, daha nitelikli bir eğitim için değil.
Bugüne değin iktidarla, cemaat birlikte laik Cumhuriyet eğitimini kuşattılar.
Bilimsel, kamusal eğitimi dinselleştirip, paralı duruma getirdiler.

11 yılı aşan AKP iktidarı döneminde dershane sayısı ve dershaneye giden öğrenci sayısı yaklaşık iki kat arttı.

2002-3 öğretim yılında dershane sayısı 2122, öğrenci sayısı 606522 iken,
2011 ve 2012 öğretim yılında özel dershane sayısı 3961, öğrenci sayısı 1 219 472 oldu. (2)
Dershanelerde yaklaşık 50 bin öğretmen çalışıyor.
Bunların yaklaşık %25’i cemaatin etkisinde dershaneler.
Dershanelerin yıllık cirosu 4 milyar TL. (3)

Fethullah Gülen cemaatinin Anaokulundan üniversiteye dek yurt içinde ve dışında
eğitimle ilgili birçok yatırımı var.
“İddialara göre, Gülen cemaatinin Türkiye genelinde 210’dan fazla özel okulu,
binlerce ışık evi, dershane ve kurs, 500 öğrenci yurdu bulunuyor. Bunun yanı sıra
Türkî cumhuriyetlerinden Kanada’ya, Nijerya’dan Singapur’a uzanan 134 ülkede
2010 itibariyle toplam 400 okul, bu ülkelerde 38 öğrenci yurdu, 13 üniversiteye
hazırlık kursu ve on binlerce öğrencisi, 7 binden fazla öğretmeni var.
Bu okulların mali kapasitesi ise 1.5 milyar dolar olarak hesaplanıyor.” (4)

2005’te 69 CHP milletvekiliyle birlikte Fethullah Gülen’in etkisinde olan yurtların, dershanelerin ve okulların 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na,
Anayasaya uygun olup olmadığının araştırılması için TBMM önerge verdik.
Önerge AKP oylarıyla gündeme alınmadı.
Aradan geçen süre içinde cemaate bağlı eğitim kurumlarının sayısı sürekli arttı.

Aydınlık Bir Türkiye İçin

Ne AKP iktidarının ne de Fethullah Gülen cemaatinin anlayışı,
eğitim uygulaması aydınlık Türkiyeyi yaratabilir.

Yeniden laik Cumhuriyet eğitimi anlayışına dönmek gerekir.

  • 3 Mart 1924’te getirilen Anayasanın 174. maddesinde bugün de geçerli olması gereken Öğretim Birliği yasası ödünsüz uygulanmalıdır.
  • Kesintili eğitim anlayışına yol açan 4+4+4 sistemine son verilip
    12 yıllık kesintisiz, bilimsel zorunlu eğitim getirilmelidir.
  • Ders programları ve ders kitapları bilimsel anlayışa göre yeniden düzenlenmelidir.
  • Eğitim yöneticileri seçilmesine özen gösterilmelidir.

Bütün bu önlemlerin alınması, yeniden laik, bilimsel, üretici eğitimin getirilmesi
bir iktidar sorunudur.

Cumhuriyete, laik eğitime karşı olanlara yaklaşan seçimlerde sandıkta bir ders vermek, Gezi Parkı ruhunun bütün ülkeye yansıtılması gerekir.

Kaynaklar
1) Emine Kaplan, Cumhuriyet, 2.11.2013, AKP imam hatipleri uçurdu.

2) Mustafa Gazalcı, Paralı Eğitim Tuzağı, Ulusal Eğitim Derneği, 2010.
3) Güngör Uras, Milliyet, 9.12.2013.
4) Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, Cumhuriyet, 5.12.2013, Cemaatler ve Siyaset.
5) Eğitimde AKP’nin 10 Yılı, Eğitim-Sen Yayınları, 2012, s:116-7

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ


ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

Necatibey Cad. No: 13/13 Sıhhıye-Ankara
Tel: (0312)229 43 25 Belgeç: (0312) 229 45 26
e posta: ogdunyasi@gmail.com    web: ogretmendunyasi.org

Ankara, 19.11.2013

BASINA VE KAMUOYUNA…

2013 EĞİTİM ONUR ÖDÜLÜ PROF. DR. FATİH HİLMİOĞLU’NUN

       Ulusal Eğitim Derneğince oluşturulan seçici kurul tarafından her yıl Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında verilen Eğitim Onur Ödülü, bu yıl, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na veriliyor. Hilmioğlu’nun ödülü,

23 Kasım Cumartesi günü saat 14.30’da, Ankara’daki Türk Hukuk Kurumu Konferans Salonunda (Adakale Sokak, No: 28, Kızılay) yapılacak “Aydın, Yönetici ve
Bilim İnsanı Olarak Fatih Hilmioğlu” 
konulu bir açıkoturumun ardından eşi
Nurhan Hilmioğlu’na verilecektir. Av. Ayhan Sarıhan’ın yöneteceği açıkoturumda Prof. Dr. İsa Eşme, Prof. Dr. Mustafa Kılıç ile Av. Hayati Hilmioğlu, Prof. Dr. Hilmioğlu hakkında konuşacaklardır.

Eğitim Onur Ödülü için aday gösterilen 16 kişi arasından Hilmioğlu’nun seçilme nedeni;

  • “Yöneticiliği sırasında çalışmalarıyla Ulusal Eğitim Sisteminin felsefesine, tekniklerine önemli katkılarda bulunmuş olması, eğitimin Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı, Halkçı, Bilimsel bir nitelik kazanması için etkili sonuç yaratan çabalar göstermesi; eğitim kamuoyunda olumlu, unutulmaz izler bırakması”
    olarak açıklandı.

Bu yılki seçici kurul şu kişilerden oluştu:

Saim Açıkgöz, Prof. Dr. Mahmut Âdem, Dr. Alper Akçam, Prof. Dr. A. Gönül Akçamete, Prof. Dr. Sina Akşin, Mutahhar Aksarı, Dr. Niyazi Altunya, Mustafa Atasoy, Erdal Atıcı, Prof. Dr. İ. Ethem Başaran, Mehmet Budak, Mustafa Gazalcı, Prof. Dr. F. Dilek Gözütok, Hasan Güleryüz,  Veli Demir, Prof. Dr. Cahit Kavcar, Prof. Dr. Nizamettin Koç, Nazım Mutlu, Mustafa Pala, Osman Nuri Poyrazoğlu, Ahmet Özer, Remzi Özkaya, Refik Saydam, Ayhan Sarıhan, Zeki Sarıhan, Prof. Dr. Ahmet Saltık, Prof. Dr. Sedat Sever, Hüseyin Hüsnü Tekışık, Prof. Dr. Ali Uçan.

Ulusal Eğitim Derneği, bugüne dek Talip Apaydın, Prof. Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr. İnci San, Pakize Türkoğlu, Prof. Dr. İlhan Başgöz, Mehmet Başaran gibi birçok eğitimciye benzer gerekçelerle ödül vermiş ve kendi yayın organı Öğretmen Dünyası dergisinde ödül sahibiyle ilgili tanıtıcı yayınlar yapmıştır.

Nazım Mutlu
Genel Başkan

===================================

Dostlar,

Biz de yukarıdaki ödül seçici kurul üyesi idik.

Kuşkusuz tüm aday gösterilenler yaraşır ve saygındırlar.
Seçici kurulllar bu bağlamda çook zorlanırlar genellikle.

Seçilenler de Latince çok uygun bir deyimle “primus inter pares” tirler bir bakıma…
Yani “eşitler arasında birinci..”

Sevgili dostumuz, meslekaşımız, dava arkadaşımız Prof. Fatih Hilmioğlu
bu ödülü hiç kuşku yok fazlasıyla hak etti..

Bir kez daha tutuksuz yargılanmasını diliyoruz.

Sağlık sorunları çok ciddi, ağır ve ölümcüldür.

  • Fatih hoca ve hiçbir tutuklu – hükümlü hapiste sağlık sorunları
    tedavi edilemediği için ölmemelidir. Bu çok ağır bir insanlık suçudur
    ve işleyenler lanetlenmelidir.

İlgili Ceza Yargılaması Yasası hükmü belki 10. kez anımsatılmaktadır..
Sitemizde, Fatih hocanın kişiliği üzerinde yaratıln insanlık dramı ve suçu hakkında
çok sayıda yazı yayımladık ama ilgililer – yetkililer sağır – kör ve dilsiz..

Fakat vebali çok ağır olur ve hiç kimse altından kalkamaz..

Ceza_Muhakemeleri_Yasasi_infazi_erteleme

Son bir kez daha anımsatalım ve uyaralım..

İane, acıma, lütuf. vb. lerini istemekten çoook uzağız..

Yasayı çiğnemeyin, yasaya uyun yeter..

  • Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 16/2

Sevgi ve saygı ile.
23 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Ulısal_Egitim_Dernegi_Onur_Odulu_2013

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

yemek