Etiket arşivi: millet egemenliği

Buna hakkınız yok!

Ömer Dönderici, MİSAK- Millî Strateji Araştırma Kurulu sitesinin yazarıDr. Ömer DÖNDERİCİ
Buna hakkınız yok! | ARAYIŞ (dromerdonderici.blogspot.com)

Kuşağımdaki pek çok kişi gibi ömrüm boyu, zamanımın önemli bir dilimini ülke sorunlarına hasrettim. Gençlik yıllarımdaki ülke yönetiminden hoşnut değildim ve çok daha iyisinin olabileceğini düşünüyordum.

Son 5-10 yılda “o beğenmediğim günlere nasıl dönebiliriz” arayışına girişim, benim için bir yıkım oldu.
***
Ülkenin onarımı uzun yıllar alacak, hatta bazısı onarılmayacak (ayrıntısına girmeye gerek görmediğim) çok ciddi sorunlar yaşadığını ve bu durumun bir numaralı sorumlusunun da mevcut yönetim olduğunu düşünüyorum.

Geldiğim nokta Bektaşi fıkrasındaki gibi: Hangi şarabın daha iyi olduğunu öğrenmek için fikri sorulan Bektaşi, ilkinden bir yudum aldıktan sonra, “Diğeri!” karşılığını vermiş. Soran kişi, “Ama diğerinin tadına bakmadın ki!” deyince, “Bundan kötü olmaz!” karşılığını almış.

Çok üzgünüm ama -beklentilerimle çelişse bile (her kim olursa olsun)-, mevcut iktidara alternatif (seçenek) olabilecek en güçlü seçeneğin yanında olma kararındayım. Ve sanırım, pek çok kişi de benim gibi düşünüyor.

***
Acı gerçekse, mevcut iktidarı alt edebilmenin yolunun, siyasal görüşleri oldukça farklı, “kırk benzemez” topluluğun güçbirliğinden geçişidir.

Stratejinin en beğendiğim tanımı “daha büyük veya uzun dönem kazanımlar için bir şeylerden vaz geçmektir.”

Ne var ki tavlanın satranca yeğlendiği, taktiklerden stratejiye sıranın gelmediği bir kültürümüz var.

Oysa “benzemez” grupların, mustarip oldukları “nefes aldırmayan” mevcut iktidardan kurtulmak için bir araya gelmeleri zaruretinin idrakinde (zorunluluğunun bilincinde); “rayından çıkmış yönetimi tekrar yürür hale getirebilecek; tek adam rejimine son verecek, millet egemenliğini yansıtan ve barajı kaldıran seçim düzenlemesine gidecek, adaleti tesis edecek, layık olanları iş başına getirecek, yolsuzluklardan hesap soracak geçici bir mutabakat (uzlaşı) hükümeti kurup, sonrasında yeni bir seçimle herkesin kendi yoluna gideceğini” topluma anlatmaları uygun olurdu, diye düşünüyorum.

Böylesi bir mutabakatın (uzlaşmanın) dışında kalanlar, ancak ve ancak mevcut iktidarın sürmesine ve yapacağı yeni yıkımlarına hizmet etmiş olurlar.

  • Koşullar, dünyaya tümüyle farklı bakan -A’dan Z’ye tüm muhaliflerin-
    en azından geçici olarak el ele vermesini gerektiriyor.

***
Üzüntüm, başta varolan siyasal partiler, bu zorunluluğun yeterince idrak edilmediğini görmektir.

Yeniden parlamenter sisteme geçileceği, Cumhurbaşkanlığı’nın simgesel duruma geleceği konusunda uzlaşı varken, makam koltuğu savaşını aklım almıyor.

En doğru davranışın farklı ve güvenilir anket şirketlerinin yapacağı değerlendirmelerle bu kararın verilmesi ve tüm tarafların buna rıza göstermeleri olduğu görüşündeyim.
***
Kanımca, çatışmanın her iki tarafı da masum değil. Ama artık geldiğimiz noktada suçlu arayışı anlamsız ve yanlıştır.

Köprü ortasında inatla toslaşan ve ırmağa yuvarlanan keçiler gibi davranmaya hiçbir siyasetçinin hakkı yok. Yuvarlanan yalnız kendileri değil; bir ülke ve geleceği olacaktır.

Cumhuriyeti 3 Mart Devrim Yasaları ile yaşatmak

DOÇ. DR. HALİL ÖZCAN
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

Cumhuriyeti 3 Mart Devrim Yasaları ile yaşatmak

Cumhuriyet, 03 Mart 2022

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Atatürk’ün Milli Mücadele’deki yakın arkadaşları başta olmak üzere ortaya çıkan muhalifler, İstanbul’daki Halifeden siyasi güç almaya çalıştı. “Hilafet bizde kaldıkça biz ortaçağdayız” diyen Atatürk, en büyük eserine halifelik üzerinden bir tehdit geldiğini hissederek 1 Mart 1924’te TBMM’yi açış konuşmasında, “Cumhuriyetin bugün ve gelecekte her türlü saldırıdan kesinlikle ve sonsuza kadar korunmuş bulundurulması gerekir” dedi. Bu konuşmadan iki gün sonra 3 Mart’ta Cumhuriyeti, akıl ve bilim temelinde, çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırarak sonsuza kadar koruyabilmek için Türkiye’yi laikleştiren üç yasa kabul edildi.

Dinin ve ordunun, siyasetin dışında bırakılması gerekçesiyle hazırlanan 429 sayılı Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’nin (AS: Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Bakanlığının, yasanın özgün adı : Seriye ve Evkaf ve Erkânı harbiyei umumiye vekâletlerinin ilgasına dair kanun) kaldırılması yasası kabul edildi. Bu kanunla, hukuk ve devlet laikleştirilerek yasa yapma ve yönetme yetkisi, TBMM’ye ve hükümete verildi. İnanç ve ibadetlerle ilgili hizmetleri yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Aynı yasayla orduyu siyaset dışı bırakmak için Harbiye Vekâleti kaldırılarak Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Bu yasayla din ve devlet işleri ayrılmış, manevi güç kullanan din ile maddi güç kullanan Ordunun millet egemenliğine müdahalesinin önüne geçilmiş oldu.

Cumhuriyeti sonsuza kadar akıl ve bilim temelinde yaşatacak nitelikte kadroların yetiştirilebilmesi için de 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Yasası kabul edildi. Bu yasa ile medreseler dahil tüm eğitim kurumları, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilerek eğitimdeki mektep ve medrese ayrımına son verildi. Aklın, hukukun ve bilimin önündeki ulema ve medrese engeli kaldırıldığı için Aydınlanma süreci hızlandı.

MANİFESTO GİBİ KONUŞMALAR

Egemenliğin üzerinde kayıt ve şart istemeyen TBMM, yüzyıllardan beri Türk milletinin felaket sebebi ve imparatorluğun çöküş aracı olarak değerlendirdiği hanedanın halifelik makamıyla varlığını devam ettirmesini, Türk milletinin milli varlığı için tehlikeli gördü. Bunun için 431 sayılı Hilafetin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Ülkesi Dışına Çıkarılması yasası kabul edildi. Ancak diğer iki yasa hemen kabul edilmesine rağmen bu yasa, TBMM’de uzun tartışmalara neden oldu. Tartışmaların uzaması üzerine kalplerdeki “endişe ve tereddütleri” gidererek “akıl ve vicdanlara açıklık getirmek” isteyen dönemin Adalet Bakanı ve İslam fıkıhı müderrisi olan Seyit Bey, Kuran’dan, hadislerden, İslam ve Osmanlı tarihlerinden örnekler vererek bir manifesto niteliğindeki konuşmasıyla halifeliğin, dinin gereği olmadığı konusunda TBMM’yi ikna ederek yasanın oybirliği ile kabul edilmesini sağladı.

SAPMANIN AĞIR BEDELİ

Sadece yaptığı yeniliklerle değil, 3 Mart’ta Devrimin ve Aydınlanmanın önündeki kurumları ortadan kaldırarak da devrimciliğini ispat eden Atatürk, Cumhuriyeti sonsuza kadar belirlenen çağdaş hedef doğrultusunda yaşatmak için 3 Devrim Yasasını gündeme getirdi. Böylece dinin ve Ordunun siyasete müdahale etmesinin önüne geçilerek laik Cumhuriyetin gerektirdiği özgür bireylerin yetiştirilmesinin ve Türk Aydınlanmasının da önü açıldı. Atatürk sonrası, çok partili yaşam ile birlikte, din ve Ordunun siyasete müdahalesi ve Öğretim Birliği Yasası’nın ihlal edilmesi, 15 Temmuz kalkışmasına sebep oldu. (AS: Makalenin yazarıyla konuştuk; 15 Temmuz 2016 ayaklanması ile bu Devrimler tümden yok edilmek istendi!) Cumhuriyeti bilimsel akıl temelinde sonsuza kadar koruyup yaşatabilmek için sadece ülkeyi yönetenlerin değil, yönetmeye aday olanların da 3 Mart 1924 Meclis müzakerelerinin yer aldığı Türkiye’yi Lâikleştiren Yasalar adlı eseri okumaları ve laik Cumhuriyetin kuruluş felsefesini özümsemeleri gerekir.