Tarihsel ömür ve toplumsal ömür
Geçmiş, toplumsal ömrünü tüketmiş tortuların yanı sıra, geleceğin önünü açan tarihsel bir birikimi de içinde barındırır. Onun için her devrim, hem geçmişten köklü bir kopuşu, hem de geçmişin bütün insanlığa malomuş kazanımlarına yeniden can suyu verilmesini içerir. Kopuş, toplumu tortulardan arındırarak ilerlemenin yolunu döşerken, geçmiş, kazanımlarıyla ilerlemenin taşıyıcılığını üstlenecek toplumsal gücün oluşumuna katkıda bulunur.
GEÇMİŞİN KAZANIMLARI HANGİ SAFTA YER ALIR?
- Atatürk Devrimi, hem ümmetin yerine milleti geçirerek, hem de saltanatı yıkıp Cumhuriyeti kurarak Osmanlı’dan köklü bir kopuşu gerçekleştirmiştir.
Ama aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu da dahil Türk tarihinin bütününü milletleşme sürecinin bir güç kaynağı haline getirmiştir. Aslında Türk milleti, Türk-İslâm Uygarlığı’nın insanlığa getirmiş olduğu aydınlığı Osmanlı idaresi altında değil, Atatürk Devrimi sayesinde öğrenmiştir. Çünkü bu feodal uygarlığın kazanımları da, artık tarihsel ömrünü doldurmuş olan feodalizmin Osmanlıcılık ya da İslâmcılığının değil, milletleşmeyi tek çıkış yolu olarak gören Atatürk Devrimi’nin safındadır.
AMERİKAN ‘İSLAMCILIĞI’
Emperyalizmin Ortaçağ’dan artakalmış yakın dostları, çöküşün ürünü olarak ortaya çıkmış en bağnaz ve en vahşi güçlerdir. Bunlar, “Soğuk Savaş Dönemi”nin Yeşil Kuşağı’ndan başlayarak, El Kaide ve DEAŞ’a, Çeçen ve Uygur teröristlerinden FETÖ’nün İslâmcılığına uzanan yelpazeyi kapsamaktadır. Bu, tasarımı, biçkisi ve imalatı ABD tarafından yapılmış bir “İslâmcılık”tır. Bu terör çeteleri, hem emperyalizm adına yıkıcı birer koçbaşı olarak kullanılmakta, ama aynı zamanda Amerikan emperyalizminin “Medeniyetler Çatışması” adı altında İslâm Dünyası’nı hedef tahtasına oturtmasınnın bahaneleri olarak kullanılmaktadır.
İSLAM DÜNYASINDA ABD KARŞITI CEREYANLAR
TARİHSEL ÖMÜR VE TOPLUMSAL ÖMÜR
Toplumsal sistemlerin “tarihsel ömür”leri ile “toplumsal ömür”leri arasında bir “zaman kayması” vardır. 20. yüzyılın başlarında emperyalist sistemin asalaklığı ve yıkıcılığının ulaştığı boyutlar, böyle bir sistemin tarihsel olarak sürdürülemezliği çıkarımını beraberinde getirmiştir. Lenin, emperyalizmi “can çekişen kapitalizm” olarak nitelerken, Mehmet Akif onu “tek dişi kalmış canavar” olarak betimlemiştir. Mao’nun dilinde ise, emperyalizm “kâğıttan kaplan”dır. Ama emperyalist sistemin yıkılışının tarihsel kaçınılmazlığı ile bu sistemin toplumsal ömrünü doldurarak ortadan kalkması arasındaki “zaman kayması”, halen yaşamakta olduğumuz bir olgudur.
Günümüzde benzer bir “zaman kayması”, Ezilen-Gelişen Dünya için de söz konusudur. Ezilen milletler, milletleşme sürecinin değişik aşamalarında bulunmaktadır. Bu süreç tamamlanmadığı sürece, feodal kalıntılar şu ya da bu ölçüde bu milletlerin içindeki varlıklarını sürdürmeye devam edecektir. Tarihsel ömürleri tükenmiş olsa bile, onların da toplumsal ömürleri henüz sona ermemiştir.
FEODAL KALINTILARI DÖNÜŞTÜRECEK OLAN EMPERYALİZMİN YENİLMESİDİR
Dünyanın bu iki kutbundaki “zaman kaymaları”, aynı sürecin ortak bir sonucu olarak son bulacaktır. Çünkü Ezilen-Gelişen Dünya’da feodalizmi tasfiye edecek olan milletleşme sürecinin ilerletilmesi, emperyalist sistemin geriletilmesine bağlıdır. Üstelik gelişmekte olan bir milletin emperyalizme karşı mücadelesinde kendi içinde sağlayacağı geniş birliktelik, aynı zamanda milleti feodal öğelerden arındırmaya katkıda bulunan bir toplumsal dönüşümü de beraberinde getirecektir.
Günümüzde devrimi vatan savunmasına bağlı hale getiren emperyalizm çağının gerçeği, budur.
===================================
Dostlar,
Olağanüstü akıllıca bir makale bu..
Zaten Prof. Semih Hocanın Matematik zekası dillere destan..
Yazı birkaç kez dikkatle okunsa ve aklı başında dostlarla tartışılsa yeridir..
Çoook öğretici ve yol göstericidir..
Özellikle dinci – islamcılara ve etnik ayrımcı – Kürtçülere..
Sevgi ve saygı ile. 08 Kasım 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com