Dostlar,
Sanırız, içinde bulunduğumuz koşulları sağlıklı irdeleyebilmek için Sayın Tınaz Titiz‘in aşağıda sunduğumuz, arşivimizdeki yazısı epey yarar sağlayacaktır..
Buna çok da gereksinimimiz var..
Aşağıdaki şemayı da biz sunalım..
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 31.10.12
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
================================================
Karmaşık olayları anlamak için…
Tınaz Titiz
tinaztitiz@gmail.com
http://bit.ly/MOcLcw adresinde grafik biçimde, silgili bir kuşun kalemin bütünüyle “enerji” olduğu –ki E=mc2 dolayısıyla değil- gösterilmişti. Bununla anlatılmak istenilen ise aşağıdaki birkaç ana-denklemdi.
Maslow’un ihtiyaçlar denklemi:
• Kendini gerçekleştirmek (bireysel potansiyellerini harekete geçirmek)
• Saygı görmek (kendine saygısı olması ve başkalarından saygı görmek)
• Ait olmak (Sevgi, şefkat, bir grubun parçası olmak)
• Güvenlik (Barınma, tehlikelerden uzak kalmak)
• Fizyolojik (Sağlık, yiyecek, uyku)
Bu ihtiyaçların tümü refah ve mutluluk türleridir.
İnsan, en alttaki ihtiyaçlar en öncelikli olmak üzere, tüm imkânlarını bunları tatmin etmek için uğraşır. Altlara doğru indikçe bu uğraş en vahşi formlarda ortaya çıkabilir (aç kalan kişilerin birbirlerini yemeleri gibi).
Silgili kurşun kalem bütünüyle enerji olduğu gibi, tüm refah ve mutluluk türleri, tamamen enerjinin –çeşitli yoğunluktaki formları [1]- cinsinden ifade edilebilir. Bunlara “değer” denilebilir.
Buna göre ancak enerjiye (veya onun yoğun hali olan değerlere) sahip olan birey ve toplumlar refah ve mutluluğa sahip olabilirler.
İnsanlar değer peşinde koşarlar.
Değerler nadir, peşinde koşan sayısı ise çoktur.
Buradan çatışma çıkar.
Çatışmada üstün olabilmek yine enerji ve türevleri (değer) yoluyla mümkündür.
O halde değere sahip olmak varlığını sürdürmek için zorunludur.
Bu zorunluk, insanlar tarafından konulabilecek tüm kuralları geçersiz kılar. Kurallara uyulmasını sağlayabilmek (iktidar) değerlere (enerji ve türevleri) sahip olmakla mümkündür.
Bir toplum sahip olduğu ve varlığından haberdar olmayabileceği değerleri korumaz. Bu, istismara açık bir alandır ve bu değer, ihtiyacı olanlarca –aralarındaki mücadelenin galiplerine göre- ihtiyaç duyanlara transfer edilir.
Bir toplum sahip olduğu değerlerin varlığından haberdar, ama onları koruma gücüne yeterince sahip değilse yine istismara açık alanlar oluşur. Bu defaki transferler hile veya zor kullanarak gerçekleşir.
Transfer işinde ustalaşan toplumlar giderek güçlenirler. Bir kişi veya toplumun çözebildiği sorunlar onun Sorun Çözme Kabiliyetini, dolayısıyla da başkalarından değer transfer edebilme kabiliyetini giderek artırır.
Bir kişi veya toplumun çözemediği sorunlar onun Sorun Çözme Kabiliyetini, dolayısıyla da başkalarının değer transfer edebilmelerine direnebilme kabiliyeti giderek azaltır.
Herhangi bir anda bir transfere konu olmayabilecek sorunlar, güçlü olanlarca birer koz (Bkz. http://bit.ly/O97njP adresindeki ALEGAR başlığı) halinde biriktirilir ve zamanı geldikçe, girişecekleri transfer süreçlerini kolaylaştıracak şekilde devreye sokulur.
Koz formunda buzdolabına konulanlar tasnif edilerek etkililik, kullanılabilirlik vb. karakteristiklerine göre saklanırken, bir yandan da koz stoklarının zenginleştirilmesine çalışılır. Uluslararası ilişkiler ve değer transfer süreçleri “koz” konsepti çerçevesinde yürür.
Dünya toplumları ikiye ayrılır :
Koz konseptinin farkında olup onu kullananlar ve farkında olmayıp –ayrıca farkında olma konusunda dirençli olup- sürekli ağlaşanlar, bağıranlar, geçmişiyle övünerek adım adım yok olmaya ilerleyenler.