Etiket arşivi: Marie Antoinette

‘Madame Bütçe Açığı!’

‘Madame Bütçe Açığı!’

Özgen Acar
Cumhuriyet, 19.6.18
(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Fransa tarihinde önemli iz bırakmış olan “Madame Deficit (Madam Bütçe Açığı)” Marie Antoinette kimdir?

Avusturya Kraliçesi Maria Teresa’nın, 1770’te, Viyana Sarayı’ndan Fransa Sarayı’na, henüz “14 yaşında” iken “gelin” gönderdiği Kraliçe Antoinette’in, Katoliklerin “Büyük Ölüler Günü” 2 Kasım 1755’te doğduğu için tam adı Marie Antoina Josepha Joanna idi… 
16 yaşındaki Fransız Kralı 16. Louis ile evlenince, adı Marie Antoinette oldu. Halkın “ekmek sıkıntısı” anımsatıldığında, “Qu’ils mangent de la brioche (Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!)” tepkisi ile, adı yalnız Fransa’nın değil tüm dünya tarihine geçti. 
“La brioche” sözcüğü Türkçeye “pasta” olarak hatalı çevrildi. “Brioche” bolca yumurta ve tereyağı kullanılarak yapılan, zengin işi bir tür “kektir!” 
Ülkeyi iktisadi bunalımına sürükleyen Kral 16. Louis, Fransız Devrimi’nde” 21 Ocak 1793’te giyotinle öldürüldü. 16 Ekim 1793’te idam edilen Kraliçe Marie Antoinette’ten geriye “birkaç keten iç gömleği, korse, iç çamaşırı, iki çift siyah çorap, keten bir başlık, birkaç patiska mendil ve çorap lastikleri ile bir kutu pudra, büyük ince bir sünger, küçük bir kutu pomat” kaldı!
***
Maliye Bakanlığı, 2018’in ilk beş ayındaki “bütçe açığını” 20.5 milyar lira olarak dün açıkladı. 
Yine dün Türkiye İstatistik Kurumu, bu yılın ilk dört ayında 15 yaşından yukarı işsiz sayısının 3 milyon 210 bin kişi olduğunu duyurdu. 
(Dünya Futbol Kupası’nda 2002’de 3. olan Türk Ulusal Takımı, futbolcu AKP Reisi iktidara geldikten sonra elenerek 4 kupaya katılamadı. Ama 330 bin nüfuslu İzlanda kupada, Messi’li Arjantin karşısında tarih yazdı. Demek ki Türkiye’de, 10 İzlanda nüfusu kadar “işsiz” var!) 
CHP’nin hazırladığı, OHAL’in yarattığı iktisadi bunalım raporunda, “OHAL, milletin sofrasındaki her 5 ekmekten birini yuttu” deniliyor… Marie Antoniette’in ekonomik sıkıntı tepkisinin bir benzeri AKP Reisi’nden geldi! 
Hatay’da “Millet kıraathanesi de kuracağız! Kitaplar, çay, kahvelerden, ‘keklerden’ gençlerimiz ücretsiz bir şekilde faydalanacak!” dedi. 
Kayseri’de “Millet Kıraathanesi’ndeki ‘kekler’, ücretsiz olacak. Gençlerimiz ‘kekini’ alacak, çayını, kahvesini alacak, interneti olacak. Oturup dersini çalışacak!” diye yineledi!
***
“Kıraathane (okumaevi) olayını gençler bilmez… 2. Dünya Savaşı yıllarında, gazeteler İstanbul dışında basılmadığı için öteki kentlerde, “gazete müvezzileri” öğleden sonra, sokaklarda, “Gazeteler geldi… Taze havadisler geldi!” diye bağırarak satış yaparlardı. 
Erkeklerin gittikleri “kahvehanelerin” sahipleri çeşitli gazeteler alarak, masaların üzerine dağıtırlardı. Emekliler ve işten yeni çıkanlar da kahvehanelere gittiklerinde, bu ücretsiz gazeteleri okudukları için, buralara “kıraathane (okuma evi)” denilirdi. 
Saat 19.00 oldu mu, kahvehanedeki radyo açılarak “ajans (haber)” dinlenir, Hitler ne yapmış, Churchill en son ne yapmış öğrenilirdi… Çünkü pahalı oldukları için “lüks” sayılan radyolar evlerde bulunmazdı. 
Babam İzmir -Eşrefpaşa’da PTT Müdürü idi. Eve 3 gazete alırdı ve annemin ördüğü danteleyle üzeri örtülmüş küçük bir radyomuz, duvarda asılı dururdu. Komşu erkekler “kıraathane (okuma evi)” denilen bu yerlere gittikleri için, bazı kadınlar da akşam olunca bizim eve “ajans” dinlemeye gelirlerdi. 
Karataş Ortaokulu’nda öğrenci iken arkadaşlarla Halkevine” gider, tiyatro ve öteki etkinlikleri izlerdik. Yalnız gençler değil, aileler de 1932’de Atatürk’ün  kurduğu  halkevlerinin”  etkinliklerinden yararlanırlardı. Ayrıca kimi semtlerde, daha küçük Halkodaları” vardı. Aileler geceleri bu odalardaki konserleri, tiyatroları izlerlerdi. Örneğin Kadifekale yolu üzerindeki “halk odasında” Gönül Yazar ve eşi Necdet Yazar’ın konserleri çocukluğumun anıları arasındadır. Ne yazık ki bunlar DP döneminde kapatıldılar!
***
Marie Antoinette’in işsizlere, “ekmek” yerine “kek” önermesi gibi AKP Reisi de günümüzde “iş bulmak” yerine “kek” vaat ediyor! Bununla da yetinmiyor seçimler için bol vaatlerde bulunuyor. 
Aylardır “bedelli askerliğe” hayır demesine karşılık, desteğinin azaldığını görünce, seçime 10 gün kala “Bedelli gündemimizde var!” dedi. Böylece “bedelli” vaadiyle bazı gençlere ve ailelerine eşeğe uzatılan havuç gibi bir başka “kek” önerdi!
====================================
Dostlar,

Çıplak ayaklı – yoksullaştırılmış Fransız köylüsü ile Fransız aristokrasisinin dışladığı yeni yetme merkantilizm zengini Fransız burjuvazisinin tarihte örneği görülmeyen, hiç ama hiç hesapta olmayan, şaşılası ittifakı ile başlattıkları ayaklanma, 1789’da eşşsiz Fransız Devrimi ile sonuçlanmıştı..

Bastille zindanlarına tıkılan binlerce Kraliyet karşıtı, çılgın halk yığınlarınca bu zindanlar basılarak salıverilmişti..

Champs Elysees Boulevard’ı boyunca Kraliyet Sarayı’na yürüyen çıldırmış isyancı onbinlerin kulakları sağır eden çığlıkları – uğultuları Kraliçe Antoinette’nin kulaklarına erişmişti çoook geç de olsa.. Dadıya korku içinde sorulan soru :

  • “Kuzum bunlar ne istiyor??!” olmuştu.

Dadının yanıtı dillere pelesenk olmuştur :

  • Açlarmış efendim..
  • Kraliçe : Eee “pasta” yesinler ekmek bulamıyorlarsa…

İşte böyle yaşamın gerçeklerinden – halkın dertlerinden kopar ve ağır bir şizofrenik tablo içinde kendi kurguladığınız sanal bir aleme hastalıklı biçimde saplanırsanız; tarih o zaman tekerrür eder.. Yani tarihten ders al(a)mayanlar = aptallar için yinelenir; hükmünü yürütür..

Not : Fransız – Amerikan – Çin – Rus devrimleri tarihin en kanlı devrimlerdir ve her biri yüzbinlerce ölüme neden olmuştur. Oysa Mustafa Kemal ATATÜRK öncülüğünde Türk Devrimi yeryüzünün en kansız – eli temiz devrimlerindendir. İstiklal Mahkemeleri 2500 dolayında idam kararı verirken, ihanete düşen Osmanlı hanedanı yalnızca sürgün edilmiştir..

Sevgi ve saygı ile. 20 Haziran 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com

 

25 Eylül 2013; Ankara Sokakları.. Kritik Çağrışımlarımız ve Acil Önerilerimiz..


25 Eylül 2013; Ankara Sokakları.. Kritik Çağrışımlarımız ve Acil Önerilerimiz..

TÜİK‘in 3 gün önce açıkladığı ” GELİR ve YAŞAM KOŞULLARI ARAŞTIRMASI“(http://ahmetsaltik.net/2013/09/23/gelir-ve-yasam-kosullari-arastirmasi-2012/, 23.9.13) yeni Gini katsayısını .46 olarak verdi. Türkiye’de gerçekte (reel olarak) bu değerin .60’ların altında olmadığını sokakta, çarşı – pazarda.. hemen her yerde gözlemliyoruz.

  • TÜİK bilimsel (!) masalları (yalanları!?) sürdürüyor..

Yaşamın gerçeğini saklamaya çalışıyorlar..
Ama halk bu koşulların içinde çırpınmakta..
Boşuna (Nafile) çaba..
Bu Marie Antoinette‘cilik asla karşılıksız kalmaz diyalektik olarak. İyi bilinir; 1789’da Paris’te halk “AÇLIKTAN” ayaklanıp Elyseé Sarayına yürüyünce Kraliçe nedimesine sorar:

– Kuzum bunlar ne istiyor??
– Açlarmış efendim..-
– Pasta yesinleeer..

**********
Ve karı – koca Marie ve XIV. Louis Antoinette giyotinle idam edilirler,
Şanlı 1789 Fransız Halk ve Aydınlanma Devrimi gerçekleşir;
Bastille (bizim Silivrimiz!) zindanına tıkılan binlerce yurtsever tutsak halk tarafından salıverilir.

Önceki gün (25.9.13) Beşevler’den Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi binasına yürüdük. O koca caddede yürümek zordu, öylesine kalabalıktı kaldırımlar.
Hepsi de gencecik üniversite öğrencileri..
Binlerce..
Bu insanlar birkaç yıl içinde mezun olacak; iş – aş – konut isteyecek.
Dünyayı görüyor bilişim – telekomünikasyon olanaklarıyla.
Nasıl doyuracak ya da bastıracaksınız bu genç milyonların beklentilerini?
Sadaka kolileri ile mi??
Biat kültürü ile mi??
Polis şiddetiyle mi?
1453 kartalları adlı bindirme yeşil renkli  SS kıtalarıyla mı?
Neyle neyle??
Hadi canım sen de..

Bu basınç, mut-la-ka önümüzdeki yıllarda Türkiye’de köklü dönüşümlerin yolunu açacaktır.
GEZİ isyanını iyi değerlendirmek gerekir.

*****

Devamla Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi binasına geldik.
Koridorlar daha önce görmediğimiz ölçüde kalabalık..
YÖK, masa başı direktifleriyle öğrenci istifliyor yüksek öğrenim kurumlarına..
İçtenlikle aktarıyoruz, koridorlarda hasta ve öğrenci trafiğinden yürümek olanaklı değil..
Radyoloji bölümünün kapısında;

“ÖĞRENCİLERİN GİRMESİ YASAKTIR” uyarısı asılı idi..

Dehşete kapıldık..

Film çekimi ve banyosu için, sıradan yurttaş gibi 1,5 saate yakın süre bekledik.
İnsanların perişan hallerini gözledik bu arada..
Öğlen arasına girmeden, zorlukla filmi dişhekimimize gösterebildik..

Kapalı mekanlarda omuz omuza..
Sokakta, dolmuş-otobüste de öyle..
Caddede araçlar tampon tampona..
Ve Başbakan R.T. Erdoğan 3-5 çocuk yapın.. demekte!?!
Akıllara durgunluk veren bir çılgınlık..
Ateşle oynamak.. Ülkenin geleceğini perişan etmek..

***************

ILO 2010 Raporu son derece uyarıcı içerikler taşıyor.. Okuyan var mı ??

  • IMF ve ILO’ya göre Dünyada 210 milyon işsiz var! Durgunluğun özellikle gelişmiş ekonomilere zarar verdiği ve bu ülkelerde işsiz sayısı toparlanma sürecine girmedi. Raporlara göre küresel kriz nedeniyle 2007’den bu yana işsiz ordusuna 30 milyon kişi daha katıldı. Dünyada işgücü yılda %1.6 oranında büyüyor ve bu işgücüne katılımı istihdam edebilmek (iş bulmak) için 45 milyon yeni iş yaratılması gerekiyor. (www.imf.org/external/np/sec/pr/2010/pr10324.htm, 2.9.10)

    Türkiye’de ise her yıl 1,25 milyon «net» nüfus artışına iş bulmak gerekli..
    Nüfus artış hızı % 1,68’lerde ama TÜİK 1.35 dolayında veriyor ??!

Rapor devamla kritik noktalara – sorunlara dikkat çekiyor :

  • Raporda “Gençler kendilerini sistemin kurbanı olarak görüyorlar ve bu durumun sorumlusu olarak gördükleri her şeye öfke besliyorlar. Küreselleşme, kapitalist sistem, politikacılar, anababalar (ebeveynler).. gençlerin öfke duydukları kesimlerin başında… «Tüm bunların sonucunda gençler kendilerine yanlış bir gelecek vaat eden dinci veya köktenci hareketlere duyarlı duruma geliyorlar..» saptaması yapılıyor.

AB Merkez Bankası Başkanı da tarihsel hatalarını itiraf etmedi mi?

Bankaları kurtardık ama gençliği yitirdik..

************

Türkiye’nin sorunları günübirlik kısa erimli, miyop ve yüzeysel önlemlerle yönetilemeyecek- ötelenemeyecek ölçüde ağırlaşmıştır.

Bu tablonun sürdürümü olanaksızdır.

24 Ocak 1980 Kararlarının 33 yıl sonra ülkeyi getirdiği tıkanma- yıkım – dağılma ortamı gözler önündedir.

KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizm

– ekonomik yıkım,
– sömürgeleşme ve
– tam bağımsızlığın yitirilmesi ile
– ülke ve ulus bütünlüğünün dağılması riskini

burnumuza dayamıştır.

Gerek makro gerek mikro ekonomik ölçütlerin “kırmızı alarm verdiği” nin AKP iktidarının sorumlu bakanları mutlaka ayırdındadır.

Zaman zaman kamuoyuna bu yönde açıklamalarını biliyoruz
(Bizzat Başbakan, A. Babacan, Z. Çağlayan, Merkez Bankası Başkanı E. Başçı..)

Sonbahar ile birlikte kışa doğru ağır bir ekonomik bunalımın rap rapları
kulakları tırmalamaktadır.

İktidar ise gündem değiştirme ve yeni yersiz, son derece hatalı cepheler açmakta
ve senaryolar sergilemekte.. Toplumun her kesimini karşısına almakta..

Oysa ülke olağanüstü koşullarda ve OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM ile
düze çıkma olanağı olabilir.. Üstelik acele edilirse..

İzmir İktisat Kongresi gibi (17 Şubat 1923’te 1151 temsilci ile yıkılmış – yakılmış İzmir’de toplanıp, hanlarda kalınarak 15 gün süren ve Lozan görüşmelerinin kesilmesine de
yanıt olan, görüşmeleri yeniden başlatmayı başaran bir meydan okuma olarak!)
kapsamlı bir ULUSAL İKTİSAT KURULTAYI gereksinimi vardır..

Burada ulusal ekonomi politikaları belirlenmeli ve uygulanmalıdır.

Anayasal Kurum (md. 166) Ekonomik ve Sosyal Konsey,
ne yazık ki, AKP’nin tutumuyla kadük – işlevsiz bırakılmıştır.

Çok kaygılıyız çooook..

Tarih, ders almadığımız için yineliyor..

  • Ekonomik çöküntü AKP’yi götürecek.. 
  • Ya Türkiye, ya Ulus hangi ağır faturaları ödeyecek??

Sevgi ve saygı ile.
27.9.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net