Etiket arşivi: MADIMAK ŞEHİTLERİNE AĞIT…

YANGIN AYAZI – MADIMAK ŞEHİTLERİNE AĞIT

MADIMAK ŞEHİTLERİNE AĞIT…

Dr. Serdar Koç ile ilgili görsel sonucu

 

Dr. Serdar KOÇ

 

 

YANGIN AYAZI

karanfil bastım yarama
al karanfil acılandı
kendi tarihi altında ezildi kent
bin yıllık bir çınar kökünden sökülürcesine
kılıçlar çekildi vicdanlar sustu
ey ölümün sessiz çığlığı
en ince ayrıntısına
en kılcal dereden
en ıssız kuytuluğa
kayalardan fışkıran çiçek
uçurum diplerini öpen su
ey gözyaşı
düzlükleri köpürte köpürte
kanatlanmış bir küheylan
kıyılarını kaybetmiş de denizin
kalbimin…
Sivas Sivas yanar
Sivas Sivas üşür gözleri
***

Serdar Koç
(TEMMUZ AYAZI, Ağustos 2000, Gelenek Yayınları)

TEMMUZ AYAZI – Dr. Serdar KOÇ

MADIMAK ŞEHİTLERİNE AĞIT…

Dr. Serdar Koç ile ilgili görsel sonucu

Dr. Serdar KOÇ

 

 

-masallara su verirdi yurdum
destanlar koynumuzda büyürdü-

TEMMUZ AYAZI

-I-
durdu bir an
dinledi kendisini kırık vazo
ah ne yazık ki o an
o sonsuz an
dağıldı kainata paramparça

ha var ha yok
olası ömrüm
elveda
kalbim elveda
sonsuz elveda

yer çekimsiz
ağırlıksız
ivmesiz

-II-
bir kez daha
nesnelerin adını yeniden koydum

tanımlayabilmek için
içimdeki yangını
çağıldayan sulara
kapıp koyuverdim kendimi

bir kez daha
bulabilmek için seni

-III-
aşkla ilgili ne bilirdim ki
neydi ki zaten
asılsız böbürlenmelerle
ve kof inançlarla dolu bellek
bir yumrukta indi aşağıya cam çerçeve
tuz buz oldu uğundu
gözlerimi buz kesti yüreğim buydu

parçalandı gece sabahlara kadar
yıldızlarla öpüşen dudaklarım
kalbim delice parçalandı
yemyeşil bir dal kırıldı içimde
bir çığ uçurum
bir dağ boşluğu

gel dolaşalım tüm kenti
hiç konuşmadan
bu keder yüreği dağıtmadan

tüm zamanı gördük o gün
zaman yoktu
sonsuz sayıda insan
insan yoktu

-IV-
zamanın aynasında sallanan bu şehir
bu toz
bu kül
bu buğu
bu şamdanların aydınlattığı tül
saçının tellerine bağlı
titrer rüzgarda

hüzün
ki en uzun şiiridir kalbimin
ben günde yüzbin
şiir yazsam da

-V-
sevgiler düşünde öldüm
öldüm dirildim
ben seni geçen yüzyıl da sevmiştim
anımsa
beni sevdiğini bilirsem
hep mutlu ölürüm
çiçekler ve aşklar sınırında

hep bu günümde kal
kal yollarda
tüm aynaları kır ve yok ol kalbim
yok ol bir daha

ben seni gelecek yüzyıl da sevmiştim
anımsa
bekle yollarda bekle bir daha

-VI-
ateşe ve suya gömülmüş gölgeler
geçmişi anlatır mavi gök kara gece
anımsa dostum
iki yeğeninin ölümlerini teşhise gitmiştin de

insanların taşlanarak yakıldığı
gözlerini kan bürümüş -devletli-
dindar bir “cinnetin” ikinci günü

Tıp Fakültesi Morgu’nda Sivas’ta
büyüğü ondokuzunda onaltısında diğeri
iki güzelim inci tanesi nasıl da düşüvermişti
semah ekibinden tel duvak kefenlere
nasıl bir duyguydu anımsa

“Pir Sultan kızıydım ben de Banaz’da”

-VII-
gecelerken morg kapısında
sigarayı yumuşat parmaklarında
yak bir daha
bir daha tükensin gece
gece tükensin ömrüm kederde
ateş ağzıma gelsin dayansın bir daha
bir daha sivas’ı anlat bana
yıldızlarla delik deşik bir gece
dilimde otuzyedi kırbaç izi

“Pir Sultan kızıydım ben de Banaz’da
Dedemi astılar kanlı Sivas’ta”

-VIII-
ah ellerim ayaklarım bağlı
üşür gözlerim
üşür gözlerim
üşür gözlerim

bu yangın ayazında
ısınır mı gözlerim
yüreğim ısınır mı bir daha

damla
damla
kanarken
acı

ey iki yüzlülük ey onursuzluk!

(eti yakan ateş değil)
xxx

Serdar Koç
(TEMMUZ AYAZI, Ağustos 2000, Gelenek Yayınları)