Etiket arşivi: Lübnan Hizbullahı

Hüsnü Mahalli : ​Haydi Bismillah

​Haydi Bismillah

Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli
hmahalli@hotmail.com
YURT, 07 Ekim 2015

Rusya’nın Suriye’ye uçak göndermesine kızanlara bakın :
Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez ülkeleri…
Hepsinde Amerikan üsleri var.
Bu üslerde on binlerce Amerikan askeri, yüzlerce savaş uçağı, deniz filoları ve bilmedik bir sürü karanlık merkezler.
En taze örnek İncirlik’in yanı sıra Diyarbakır, Malatya ve Batman askeri havaalanlarının
ABD uçaklarına açılması.
CIA’yı anlatmaya gerek yok, perde arkasından çok şeyi idare eder.

Hüsnü Mahalli: Herkes hava saldırılarından sonra kara operasyonlarını bekliyor

Örneğin dört buçuk yıldır Suriye’de savaşan ruh hastası yerli ve yabancı katil sürülerini.
Örneğin ‘Alevi ve Şiileri öldürün’ fetvasını veren binlerce din adamını ve onların arkasında duran siyasal iktidarları.
Açıklanmış resmi bir sayı olmamakla birlikte bu ruh hastası katiller geçen süre içinde
en az 50-60 bin Suriye askerini öldürdü.
Bu ruh hastaları geçen süre içinde Alevi ve Şii bölgeleri hedef alarak en az o kadar insanı öldürdüler.
Esad yönetimi mezhep düşmanlığını kışkırtmasın diye bunlardan söz etmiyor.
Ama Sünni’si, Alevi’si, Dürzi’si, Hıristiyanı, Kürdü, Arabı ve tüm kesimleri ile Suriye halkı
bu gerçeği biliyor. Tıpkı AKP yönetiminde Ankara’nın her şeyin baş sorumlusu olduğunu bildikleri gibi.
Herkes ‘Putin’in Erdoğan’a gereken yanıtı vereceğine’ inanıyor ve bundan dolayı
insanların morali hızla yükseliyor.
Herkes hava saldırılarından sonra kara operasyonlarını bekliyor.
Operasyonlar ağırlıklı olarak Türkiye sınırına yakın bölgelerde cereyan edecek.
Çünkü Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve CIA destekli tüm terör örgütleri bu bölgelerde barınıyor. IŞİD, Nusra ve aynı ideolojiyi paylaşan 10 kadar örgüt.
Bu bölgelerde 30 bin kadar adamlara var.
Bunlar içinde 5 bin kadar Türkmen ve bunun iki katı Çeçen, Kafkas kökenli, Orta Asya ve Uygur Türkü var.
Putin ‘Bunlar bana gelmeden ben onlara gider temizlerim.’ demişti.
Yakın da Çin de bu işin içine girecek.

Bağdat’ta kurulan ‘Ortak Operasyon Merkezi’nde ise Rus, Iraklı, Suriyeli ve İranlı subaylar beraber çalışıyor. IŞİD’e karşı ortak mücadelenin planlarını yapan bu subaylar olası operasyonların da alt yapısını hazırlıyorlar. Arap medyasına göre Lübnan Hizbullahı da bu işin içinde.
ÖzetleArap Baharı‘dan bu yana ilk kez rüzgar Suriye ve Irak’ta ters esmeye başladı.
Putin’in Sibirya soğuğu Körfez’in o ilkel, çağ dışı, bağnaz ve rezil kral, emir ve şeyhlerini
tir tir titretiyor.

Erdoğan ne yapar işte orası karışık.

Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge, tampon bölge ve son olarak güvenli bölge olmadı.
Putin ‘ Ilımlı ılımsız dinlemem tüm teröristleri yok edeceğim’ diyor.
ABD ve Batılı ülkeler dandik açıklamalarla idare ediyorlar.
Hepsi AKP yönetiminde Ankara’dan hoşlanmıyor .
Hepsi AKP yönetiminde Ankara’nın Suriye’de ne yaptığını biliyor.
Hepsi AKP yönetiminde Ankara’nın bilerek ve planlı olarak yüz binlerce Suriyeli mülteciyi botlara bindirip Yunan adalarına gönderdiğini izliyor.
Hepsi de AKP yönetiminde Ankara’nın on binlerce katilin Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişine izin verdiğini hatırlıyor.
Ve şimdi hepsi bu katillerin sıkıştıklarında tekrar Türkiye’ye kaçacaklarını biliyor.
Başka da çareleri yok. Ya ölecekler ya da Türkiye’ye kaçıp geldikleri ülkelere
geri dönmeye çalışacaklar.
İşte temel soru bu : Böyle bir durumda AKP yönetiminde Ankara ne yapacak?
Gerginlik devam ederse, asla geri adım atmayacağı belli olan Rusya ile savaşa tutuşacak mı?
Putin ‘Teröristlere gelişmiş silah verenleri vururum’ dediğine göre,
AKP yönetiminde Ankara dostu grupların yok oluşunu mu seyredecek?
Ya da kaçmaktan başka çareleri olmayan teröristlere kapılarını açarak onları sonraki savaşlar için mi barındıracak.
Bu ve benzeri soruları çoğaltabiliriz.

Alevi Esad’ı deviremeyenler şimdi de ‘Haydi Bismillah’ deyip Komünist Putin’in peşine düştü.
Mehter takımı seçim mitinglerinde hazır.
Neresinden bakarsanız bakın AKP yönetiminde Ankara’nın başı büyük belada.
Ateş çemberi giderek daralıyor.
Rüzgar eken AKP, Rus uçağının navigasyon cihazını bozdu ama doğal gaz vanası hala çalışıyor.

============================

Dostlar,

Suriye kökenli araştırmacı gazeteci – yazar Sn. Hünü Mahalli, Suriye gerçeğini çarpıcı biçimde özetlemekte. AKP – RTE, yüz kızartıcı Suriye politikası ile ülkemizi büyük sorunların içine sürükledi. Tam bir tıkanmışlık ve çaresizlik içinde AKP – RTE..

Her şeye karşın gene de 1 Kasım seçimine günler kala, her türlü rasyonelden uzak bir dış politika çılgınlığı beklenir bu yönetimden. Örn. birkaç Rus uçağıını düşürme ya da “düşürdük” sansasyonu ile seçmenin ulusalcı duygularını yönlendirme..

Hep yazdık, bu kritik süreçte CHP – MHP çoook dikkatli olmalı ve AKP hükümetinden bilgilenme istemelidir. Ne yazık ki böylesi bir dönemde TBMM kapaşıdır!

Ne yazık ki böylesi zor bir dönemde ülkemizin yurtsever komutanları, aydınları, gazetecileri
3 gündür sabahtan akşama Yargıtay’da Poyrazköy kumpas davasında savunma vermekteler.
Kumpası FG Terör Örgütü, ABD-Siyonizm ile birlikte kurgulayanlar  ise serbest ve ülke yönetiminde..

TSK’ya olağanüstü kritik görev ve sorumluluk düşmekte.. AKP iktidarının ve Başkomutan RTE’nin ulsal çıkarlarımızla, reel politikle bağdaşmayan talimatlarını yerine getirmemeliler. Gerektiğinde bu baskıları ve hykuk dışı emirleri kamuoyu ile paylaşmalılar..

Dün de yazdık, Necdet Öztorun paşayı örnek verdik..
Türkiye binlerce yıllık deneyimi ve geleneği olan bir ülke.
Bu sorumsuz ve kifayetsiz muhteris kadroların elinden de kurtulmasını bilecektir 1 Kasım’da..
Bunca ufuksuz, sorumsuz ve ağır faturalı bir güdümlü siyasetin elbette hesabı sorulmalıdır.

Lütfen okur musunuz ?
AKP – RTE’nin YÜZ KIZARTICI SURİYE POLİTİKASI ve GELİNEN YER
(http://ahmetsaltik.net/2015/08/01/akp-rtenin-yuz-kizartici-suriye-politkasi-ve-gelinen-yer/)

Sevgi ve saygı ile.
07 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

KADEŞ : E. Amiral Türker ERTÜRK


KADEŞ

portresi_sade

 

 

 

 

E. Amiral Türker ERTÜRK

Bundan tam 33 yüzyıl önce yani MÖ 1274’te o zamanın iki süper gücü olan Mısır ile Hitit’in orduları bugünkü Suriye sınırları içinde bulunan Kadeş kenti yakınlarında ve
Asi nehri kenarında kanlı bir savaşa tutuştular. Savaş Suriye topraklarını paylaşmak için yapıldı.

Tarihte en fazla savaş arabalarının kullanıldığı bu kanlı çatışmada Mısır ordusunun başında II. Ramses, Hitit’in ise Muvattali vardı. Kan gölüne dönen savaş alanından
II. Ramses canını zor kurtararak kaçtı. Daha sonra her iki devlet arasında tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma yapıldı. Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında yapılan Kadeş Barış Antlaşması ile Suriye toprakları paylaşıldı.

Antlaşmanın kil tabletler üzerine yazılan bir kopyası 1906’da Hitit İmparatorluğu’na başkentlik yapan Hattuşaş (Boğazköy-Çorum) antik kantinde yapılan kazılarda bulundu.

Bugün Kadeş antik kentinin yakınlarında bulunan El Kuseyr geçtiğimiz günlerde
çok kanlı çatışmalara sahne oldu. Yaklaşık 3300 yıl önce zamanın süper güçlerinin savaşlarına tanıklık eden bölge bugün ise şimdinin büyük güçlerinin vekaleten yaptıkları savaşları yaşamaktadır.

El Kuseyr, Humus’un 35 km güneyinde Lübnan sınırında stratejik öneme sahip bir kenttir. Bu önemli kenti ele geçiren ABD, Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan ve Katar destekli terörist ve cihatçı çapulcular ile Suriye güvenlik güçleri arasında kıyasıya bir mücadele olmaktadır. Bu çatışma ile artık Lübnan Hizbullah’ı aktif olarak savaşın içine girmiştir.

El Kuseyr’in kaybedilmemesi ve ele geçirilmesi Beşar yönetimi için çok önemlidir. Çünkü burası Şam’ı Akdeniz’e ve ülkenin kuzeyine bağlayan intikal yollarının üzerindedir. Ayrıca El Kuseyr’in sınıra çok yakın olması nedeniyle, Lübnan’ın kuzeyinden gelecek lojistik yardımlara ulaşmak için Batı tarafından muhalif olarak adlandırılan teröristler için de yaşamsal önem taşımaktadır.

Amaç Sünni-Şii çatışmasını yaygınlaştırmak

Burada denetimin uzun süre muhaliflerin elinde olması Suriye yönetimi için
kabul edilemez bir durumdur. Aksi, Şam’ın Lazkiye ve Tartus gibi liman kentleriyle
ve Suriye’nin kuzey bölgeleri ile olan irtibatnın kolayca engellenmesine neden olur.
Şam yönetimi açısından başka bir sorun da Lübnan’ın kuzeyinden gelecek lojistik destekle burada oluşan teröristlere ait bölgenin büyümesi, denetlenemez duruma gelmesi ve muhaliflerin buraya dayanarak Suriye’nin başka bölgelerine harekatı geliştirme şansını yakalayacak olmalarıdır.

El Kuseyr’deki çatışmaların içine Suriye güvenlik güçleri ile beraber katılan Hizbullah’ın bu girişimi bölgede uzun süredir sürdürülen mezhepsel savaşı tetikleme çabalarının
bir ürünüdür. Alınan son haberlere göre Irak’ta Şiiler de seferberlik ilan ederek
savaşçı toplamaya ve Suriye’ye göndermeye çalışmaktadırlar.

Geçtiğimiz Pazar, Lübnan’ın güneyinde bulunan Hizbullah karargahına iki roket saldırısı yapıldı. Özgür Suriye Ordusu adı altındaki terörist organizasyon, Hizbullah’ın lideri Hassan Nasarallah’a meydan okuyor. Lübnan’da Şii-Sünni gerginliği tırmandırılıyor. Bahreyn’de baskı altında tutulan ülkenin Şii çoğunluğu ayakta!
Bunlar rastlantıyla olabilir mi?

Biz biliyoruz ki, emperyalizm bölgemizde ulus devletlere son vermek, bölgenin siyasal haritasını değiştirmek daha çok sayıda denetlenebilir yeni kukla devletler kurmak istiyor. Bölgemiz etnik, dinsel ve mezhepsel olarak ayrıştırılmak isteniyor. Müslümanlar Sünni-Şii olarak düşmanlaştırılmak ve birbirine kırdırılmak isteniyor.

  • Suriye’de demokrasi ve insan hakları arayışı koca bir yalandır.
  • Amaçlanan Suriye’de etnik ve mezhepsel ayrışmadır.

Ülkemiz de dahil olmak üzere bölgemiz mezhepsel bir çatışmanın içine doğru çekilmeye çalışılmaktadır.

AKP hükümetinin Suriye, Irak, İran düşmanlığı ve en son olarak Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın İsrail’e karşı Filistin’i yıllarca savunan Hizbullah’ı şeytana ve
Beşar’ı firavuna benzetmesi sıradan bir olay değildir.

Büyük Ortadoğu Projesi tam gaz!

Jandarma’nın El Nusra yapacak diye istihbarat verdiği ama AKP’nin bunu görmezlikten gelerek hiçbir somut veriye dayanmadan arkasında Suriye’nin istihbarat örgütü
“El Muhaberat var..” diye açıkladığı Sünni nüfusun yaşadığı Reyhanlı saldırısı, bölgemizde ve ülkemizde mezhepsel çatışmayı tetikleyebilmek için yapılmıştır.

22 Mayıs’ta Avusturya Milli Eğitim, Sanat ve Kültür Bakanlığı, Alevileri bir dini cemaat olarak tanıdığını resmi gazetede duyurdu. Artık Aleviler kimliklerini Hıristiyan ve İslam gibi Alevi olarak yazdırabilecekler. Güzel gibi, özgürlükçü gibi gözükebilir! Arkasından kuşkunuz olmasın, ayrı mezarlık, farklı tatil günleri, İslam dışı ilan edilmek ve
Türkiye’de azınlık statüsü gelecek! Büyük Ortadoğu Projesi tam gaz ilerliyor!

Geçtiğimiz Çarşamba günü İstanbul’da Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün temeli atıldı. Gerekli mi, doğaya ve çevreye ne zararı dokunacak konularına girmek istemiyorum. Ben adıyla ilgileniyorum!

Niçin Yavuz Sultan Selim adı verildi? Başka ad mı bulamadılar? Verilecek ad çok ama mutlaka bir Osmanlı padişahının adı verilmek isteniyorsa örneğin 46 yıl iktidarda kalan Kanuni Sultan Süleyman olabilirdi! Veya Osmanlı’da yaptığı reform, bayındırlık ve bürokrasinin yetişmesi için açtığı Galatasaray Enderunu ile büyük hizmetler yapmış II. Beyazıt olabilirdi! Hatta II. Beyazıt Haliç üzerine köprü yaptırmak için 1502’de Michelangelo’yu İstanbul’a davet etmişti. Yalnızca bu düşüncesi ve girişimi ile bile köprüye adının verilmesini hak ediyor.

Adlandırma anlamlandırmadır. Üçüncü Boğaz Köprüsüne Yavuz Selim adının verilmesinin, halen yürürlükte bulunan mezhepsel ayrımların ve gerginliklerin körüklenmesinden ve tırmandırılmasından başka bir amaca hizmet etmez.

  • Yavuz Selim, 500 yıl önce Alevi Türkmenleri kılıçtan geçirmiştir.
  • Ayrıca iktidara darbe yaparak ve babasını öldürerek gelmiştir.

Bu travmanın yarattığı sorunları hala yaşamaktayız. Aleviler asla ve asla çocuklarına Selim adını vermezler. Soruyorum şimdi size, amacınız ne?

Saygılar sunarım. (31.5.13)

E. Amiral Türker ERTÜRK : BU TATBİKAT NEYİN NESİ?


E. Amiral Türker ERTÜRK

portresi_gulumseyen

BU TATBİKAT NEYİN NESİ?

Türkiye geçtiğimiz Pazartesi (6 Mayıs) İncirlik / Adana merkezli 10 gün süreli
bir tatbikat başlattı.

Tatbikatın hedefi Suriye ve bu ülkedeki gelişmeler / beklentiler.

Tatbikatta askerin hazırlık durumu ile seferde ve savaşta bakanlıklar, devlet kurumları ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki eşgüdüm ve işbirliği hususlarının deneneceği belirtiliyor.

Bu tatbikat Türk Silahlı Kuvvetleri’nin planlı faaliyetlerinden değil.

Belli ki böyle bir tatbikatın yapılması isteği ABD’den gelmiş.

Tatbikatın sevk ve idare edildiği merkezin Suriye sınırına yaklaşık 100 km uzaklıkta olan ABD üssünün bulunduğu yerde kurulması gerçekten anlamlı.

Tatbikat eğer ulusal endişelerle yapılmış olsaydı, yönetildiği merkez İncirlik yerine
2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı / Diyarbakır veya 2. Ordu Komutanlığı / Malatya’da bulunan harp karargahında kurulurdu.

Ama Suriye’ ye karşı Türkiye tarafından sürdürülen örtülü savaş (örtülü hali kaldıysa) gayri milli ve vekaleten olunca, bu savaşın açık ve yaygın hale getirilmesine yönelik tatbikat ve hazırlıkların yönetileceği yerin de vekaleti verenin karargahında yapılması çok normal oluyor.

Emperyalizmin bölge planlarına yönelik olarak Mart 2011’de Suriye’ye karşı başlatılan bu pis ve ahlaksız savaş 26. ayını doldurdu.

Daha ne denli süreceği de belli değil!
Savaş nedeniyle bugüne dek Suriye’de 70 bin insan yaşamını yitirdi ve
1,2 milyon insan sığınmacı (mülteci) olarak ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Elimizde sağlıklı bir rakam olmasa da, bu sığınmacıların 400 bininin
ülkemizde olduğu kestiriliyor.

AKP liderliğinde Türkiye başrol oyuncusudur

Karşıt (Muhalif) olarak adlandırılan fakat Batı kaynaklarına göre bile % 95’i yabancı olan ve kıtır kıtır adam kesen, eli kanlı cani teröristlerle Suriye’de yapılan bu savaşta
ne yazık ki AKP liderliğinde ülkemiz başrol oyuncusudur.

Suriye’nin dayanması, bölgede vizyona konan emperyalist planları
sekteye uğratmaktadır.

Bu nedenle ABD savaşa hız, işbirlikçileri olan İsrail ve AKP liderliğindeki Türkiye’ye
yol vermiştir.

ABD tarafından verilen bu destekle İsrail, geçtiğimiz günlerde ilki Cumartesi (3 Mayıs) olmak üzere uluslararası hukuku hiçe sayarak Suriye’ye iki kez saldırmıştır.
Bu tip bir saldırıyı geçtiğimiz Ocak ayı içinde de yapmıştı.

İsrail bu saldırılar için “Lübnan Hizbullahı‘na gönderilmek istenen silah ve cephaneyi“ bahane gösteriyor, “bu transfere müsaade etmeyeceğini“ söylüyor.

Sanırsınız ki, İsrail Lübnan’a silah ve cephane aktaran konvoyları vuruyor.
Gerçek tümüyle farklı!

İsrail, Şam’da bulunan askeri üsleri, silah depolarını ve özellikle 250 km menzile sahip Fatah – 110 füzelerinin saklandığı yerlere saldırıyor.

İsrail’in ABD’nin oluru ile gerçekleştirdiği bu saldırıların üç amacı var :

Birincisi Suriye’yi kışkırtmak, misilleme yapmaya zorlamak ve dolayısıyla ABD’nin de dahil olacağı müdahaleye zemin hazırlamak.

Suriye’nin kendini savunma dışında misilleme haklarını -sonraya- saklı tutarak
İsrail topraklarına karşı bir harekata girişmemesi çok doğru bir karar.
Çünkü İsrail’in isteği karşılık verilmesi ve savaşın çıkmasıdır!

  • AKP liderliğinde Türkiye’de savaş çıksın istiyor!

Anımsarsanız, geçen Ocak ayında yapılan saldırıda Suriye niye cevap vermiyor diye Davutoğlu çok kızmıştı.

Nedeni budur!

İkicisi, Suriye’nin yaptığı bu savaşta en çok gereksinimi olan şey silah ve cephanedir.
Bunların çoğu İran ve Rusya gibi ülkelerden gelmektedir.
İsrail bu saldırılarla teröristlere dolaylı hava desteği vermektedir.

Üçüncüsü, İsrail bu saldırılarla olası bir müdahale öncesi Suriye’nin hava savunma durumunu cari olarak test etmektedir.

Geçen yıl 22 Haziran’da iki pilotumuzun şehit olmasına neden olan olay da
bu tip bir görev nedeniyle olmuştu.

Şimdi bu gerçekler ortadayken son saldırı sonrası Erdoğan’ın
“Esad, İsrail’in her saldırı sonrası avuçlarını ovuşturuyor.“ iddiası doğru değildir.
Suçluluk duygusu içinde söylenmiş arkası boş sözlerdir.

  • Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm var!

Hal böyle iken İncirlik Amerikan Üssü merkezli tatbikatın amaçları Suriye’yi
kışkırtmak, yaptığı mücadelede dikkatini bölmek, kuvvet yoğunlşamasını bozmak ve İsrail ile birlikte kıskaca almak olarak özetlenebilir.

  • Hiç kuşku yok ki Suriye’ye karşı yapılan savaşta ;
    Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm vardır.

Saldırıların ve tatbikatın zamanlamaları bunun sayısız örneklerinden biridir.

Fakat İsrail’in yaptığı saldırılardan sonra Putin,

– “Başka bir saldırının asla hoş görülmeyeceğini, S-300 dahil en gelişmiş silahların Suriye verileceğini..“ açıklamıştır.

ABD bir yandan vekilleri aracılığı ile sürdürdüğü savaşa hız verirken,
bir yandan da gelişen durum ve karşılaşılan kuvvetli direnç nedeniyle seçenek plana da hazırlanmaktadır.

Geçtiğimiz Salı (7 Mayıs) ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov birlikte yaptıkları basın açıklamasında;

– “Suriye’de krizin çözümünü yardımcı olabilmek için en erken Mayıs sonunda olmak üzere bir uluslararası toplantı konusunda anlaştıklarını.. “ açıkladılar.

Görünen o ki, Suriye dayanmayı sürdürürse, ABD Beşar’lı bir geçiş dönemine
razı olacaktır.

Ya Türkiye ne olacak?

İşbirlikçi bir iktidar liderliğinde tüm yumurtalar gayri ahlaki ve gayri milli bir şekilde Beşar’ın hemen düşürüleceği seçeneğini içeren sepete konmuştu.

İşte bu ortamda Erdoğan, ABD Başkanı Obama’nın direktiflerini ve
kendisine vereceği yol haritasını almak için 16 Mayıs’ta Washington’a gidiyor.

Ayrıca rejim değişikliği anayasası ve Suriye konusunda kendisini zora sokan
başta Milli Merkez olmak üzere muhalifleri için operasyon müsaadesi isteyecek.

Saygılar sunarım.

(İLK KURŞUN, 10.5.13)