Etiket arşivi: laikleşme

SİYASAL DİNCİLİK NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

SİYASAL DİNCİLİK dinin ve dinsel değerlerin ilahi, uhrevi, kutsal yapıdan soyutlanıp, dünyevi ideoloji biçimine dönüştürülerek iktidar olma ve iktidarda kalma aracı olarak kullanılmasıdır.

Siyasal dincilik dindarlık değil dinbazlıktır, dinden çıkar devşirmektir.

Siyasal ve ekonomik çıkarcılığı din ambalajına sararak, toplumu din ve Allahla aldatmaktır.

Bu süreç, yani dinin siyasal bir araca dönüştürülmesi, “Halifelik” adı altında Emevi, Muaviye iktidarı ile başlamış ve din görünümlü bir saltanat ideolojisine bürünerek tarih boyu süregelmiştir. Atatürk dönemi dışında, özellikle 1950’den başlayarak ideolojileştirilmiş din maskeli iktidarlar, günümüze dek kesintisiz sürmektedir.

Siyasal rejim gerçek anlamıyla tam laikleşmeden din sömürüsü bitmez. Çünkü dinciliğin panzehiri laiklik ve çoğulcu demokrasidir.

  • Türkiye Cumhuriyeti, demokratik ve laik bir anayasal düzen üzerine kurulmuştur.

Laiklik ve demokrasi karşıtlığı, aynı zamanda anayasal rejim karşıtlığı demektir.

Laiklik bireyler, toplum ve devlet olmak üzere, 3 düzeyde, çok özetle şöyle açıklanabilir:

  • Bireysel açıdan laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür.

Laik rejimlerde birey dinler ve mezhepler arasında istediğini seçebilir ya da inançsız kalabilir. Kimse kimsenin dinine, mezhebine ya da inançsızlığına karışamaz. Bireylerin her türlü İnancı ya da inançsızlığı devlet ve hukuk güvencesindedir.

Sosyolojik ya da toplumsal açıdan laiklik çoğulculuğun keşfidir. Sivilleşmedir. Teokratik, tekçi (monist) bir kültürden (ekinden) çoğulcu (pluralist) bir kültüre terfi etmektir. Çoğulculuk ve farklılıklara dayalı dayalı inançlar demokrasisidir. Farklı inanç sahipleri ya da inançsızlarla birlikte dostça ve barış içinde bir arada yaşayabilmektir.

Devlet açısından laiklik, din ve devlet işlerinin mutlaka her yönüyle birbirinden ayrılmasıdır. Devletin her türlü farklı inanç kümelerine karşı, yansız ve eşit uzaklıkta kalmasıdır. Nimette, külfette, hukuk karşısında, kamu hizmetlerinden yararlanmada ve kamu görevlisi olmada hiçbir ayrımcılık yapmamaktır. Irkına, rengine, cinsiyetine, dinine, mezhebine… bakmadan herkesin istisnasız (ayrıksız) yasalar önünde eşitliğidir.

  • Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın anlamı tam da budur.

DEMOKRASİLERİN KUSURLARI VE ONARIMI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Değerli sosyal antropolog Prof. Bozkurt Güvenç diyor ki:

” Demokrasi, yönetim sorumluluğunun, seçmen ile yöneten arasında belirsiz kaldığı özürlü bir düzendir. Daha iyisi bulunamadığı için bel bağlanmışızdır. Yönetenleri ve prenslerini değiştirebiliriz AMA SEÇMENLERİ NASIL DEĞİŞTİREBİLECEĞİZ (cehaleti nasıl yok edebileceğiz)? Asıl soru ve sorun sanırım buradadır.(1)

Sizce haksız mı? Çoğunluk cahil kaldıkça, halkın bilgisizlik ve cehaletinden kendilerine ikbal ve istikbal türetmek isteyen ırk, din, mezhep, tarikat ve cemaat istismarcıları kitlelerin cehaletini sömürmeye devam edeceklerdir. Ne diyor Mustafa Kemal Atatürk;

  • Dünyada en gerçek yol gösterici bilimdir.”

Ne diyor Hünkâr Hacı Bektaş Veli;

  • Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”

Kıssadan hisse                 :

Demokrasilerin kusurları bile, aklı ve bilimi toplumun ve devletin, istisnasız (AS: ayrıksız) her alanında egemen kılarak cehaleti yok edip genel toplumsal zihniyeti çağdaşlaştırmakla olur.
Bu nedenle; Türkiye’deki eğitim sisteminin yeniden kusursuz olarak laikleşmesine, bozulmuş eğitim ve öğretim birliğinin (AS: tevhidi tedrisat) yeniden onarılmasına, eğitimin her alanında aklın ve bilimin geciktirilmeden egemen kılınmasına şiddetle gereksinim vardır.

Sonuç              : 

  • Toplumun çoğunluğu çağdaşlaşırsa siyasal yönetim mutlaka çağdaşlaşmak zorunda kalır.
  • “Her toplum layık olduğu yöneticilerle yönetilir.” özdeyişi bu nedenle söylenmiştir.

    (1)- GÜVENÇ, Bozkurt. Demokrasi Din Devlet, Efil yayınları, 2015, syf.111.