Etiket arşivi: Kürt hareketi

CHP ve kronik yenilgiler gerçeği

Bekir KOCAZEYBEK | Head of ELISA andSerology Laboratory | Prof Dr |  İstanbul University-Cerrahpaşa, Istanbul | Department of Medical  Microbiology | Research profileProf. Dr. Bekir S. KOCAZEYBEK

15 Haziran 2023, Cumhuriyet

Son 21 yıldır seçimlerin birçoğunu yitiren CHP yönetimlerinde siyasal / ideolojik paradigma değişimleri olsa da sonuç hep yenilgi oluyor.

Sol partiler 1950-2023 arası tek parti olarak iktidara gelemeyip yalnızca konjonktürel 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, 1999 Abdullah Öcalan’ın yakalanması nedenleriyle hükümet kurmuş ve 1989 ile 2019 belediye seçimlerinde başarılı olmuşlardır.

Son 23 yıllık zaman diliminde, CHP, 2010’lara değin Baykal döneminde Atatürkçü, laik ve Kürt hareketindeki partilere daha mesafeliyken, 2010’lardan sonra 10 Aralık Hareketiyle yönetime gelen Kılıçdaroğlu yönetiminde paradigma değişikliği ile laiklik ve Atatürkçülük bakış açısı farklılaşmış ve Kürt hareketine daha ılımlı bir yaklaşım etkin duruma gelmiştir.

Türkiye sağcı, dil, din ve etnisite temelli ve milliyetçilik gibi değerleri çok önemseyen halk kitlelerine sahiptir. Halkın büyük oranda (%60-65) sağ eğilimlidir, geri kalan sol eğilimlidir (%30-35).

Gerek Baykal gerekse Kılıçdaroğlu “CHP’yi sağcı, dinci sembollere ve dinsel ritüellere dayalı oy kazanma yanlışları sürecine sokmuşlardır”. Aslında göremedikleri, “Aslı varken kopyaya oy verilmez” gerçeğidir.

İlk önce Baykal, RTE’nin siyasal yasağını kaldırılmasına, Kılıçdaroğlu da mağduriyetle oy kazanmasın diyerek 3. kez cumhurbaşkanı olabilmesine destek vermiştir. Ancak, RTE’nin “Demokrasi benim için bir tramvaydır, gerektiğinde oradan inebilirim” ifadesini unutmuşlardır.

SOLUN YANLIŞLARI

  • 1993 yılında DYP+SHP yönetiminde, SHP’nin teslimiyetçiliği (Sivas Madımak olayı),
  • 1999-2001 arası koalisyon hükümetinde ekonomik sıkıntılar ve Kemal Derviş döneminin başlaması,
  • 1994 yerel seçimlerinin sol partilerin birliktelik kuramamalarına bağlı yitirilmesi. İstanbul’da Sözen dönemindeki susuzluk, çöp yığınları, kadrolaşma ve İSKİ skandalı ise RTE’nin, siyasal arenaya parlak bir imajla girmesinin nedenleri olarak görülebilir.
  • Yerel yönetimlerde CHP iltisaklı (AS: bağlantılı) müteahhitlerin (AS: yüklenicilerin) ihale ve iş takipleri iddialarının sıklıkla medyada yer alması.
  • HDP’nin terör örgütü bağı hususunda ikircikli tutumu, yerel yönetimlerde hizmet eksiklikleri ve son seçimlerde tepki duyulan milletvekili adayları (C. Çandar…).
  • TİP ve öbür sol partilerin milliyetçilik dalgalarından etkilenmeleri ve son seçimlerde yanlış ittifak politikaları sonucunda milletvekili kayıpları.

Sağcılaşmış / sağcılaştırılmış bir Türkiye mozaiğinde yeterli örgüt disiplininden kopuk, parti il-ilçe yapılanmalarıyla bütün sol partiler akıllarını başlarına almazlarsa;

  • Yakında ülkemizi Ortadoğu-Körfez tipi yönetim biçimi beklemektedir.
  • CHP bu süreçte tepeden tırnağa değişime açık olmalıdır.
  • CHP’nin yeni paradigması;
  • Atatürk’ün ideallerine sahip üniter, laik bir hukuk devletini hedeflemelidir.

Gezi davası kararlarının anlamı!

authorMERDAN YANARDAĞ

Gezi davası kararlarının anlamı!

Bu nedenle önce AKP iktidarının yaşadığı Gezi paranoyasının nedenlerine ve niçin hukuku/ mahkemeleri bu kadar hoyrat şekilde zorladığına bakalım.

1- Daha önce (geçen yıl) yine BirGün gazetesinde yazdığım, “Gezi/Haziran Direnişinden Siyaset Dersleri” başlıklı yazılarımda da belirttiğim gibi; Gezi Direnişi, belli bir siyasal önderlik ve programdan yoksun da olsa, gerici/İslamcı bir iktidara yönelik olarak toplumsal bir refleks şeklinde gerçekleşen, Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel isyanıydı. AKP iktidarının bütün tarih ve toplum hipotezlerini çürüten ve çökerten bir anlam taşıyordu.

2- Gezi/Haziran Direnişi, siyasal bakımdan yenilse bile, ahlaki ve felsefi anlamda “zafer” kazandı. Topluma kurtuluşun yolunu gösterdi, Sadece gerici-faşizan bloku değil, liberal tezleri de dağıttı. İslamcı bir iktidar eliyle “vesayet rejimi” yıkılarak ülkenin demokratikleştirileceği ve özgürlükçü bir gelecek kurulabileceği şeklindeki liberal ve muhafazakâr/İslamcı palavra çöktü.

3- Bu nedenle, Gezi’nin anlamını belki de en iyi kavrayan AKP liderliği oldu. Çünkü ideolojik, siyasal ve toplumsal bakımdan iktidarı bir daha geri alamamak üzere kaybedeceğini, toplumsal başkaldırının yıkıcı niteliğini gördü.

4- Gezi, yenildiği için, daha gerici ve baskıcı karakter kazanan bir iktidarla sonuçlansa da, bütün büyük toplumsal isyanlar gibi kalıcı izler ve sonuçlar bıraktı. Bu nedenle iktidar, toplum nezdinde sürekli olarak Gezi Direnişi’nin aslında bir “terör” eylemi olduğunu, “halkın inançlarına, yani dinine bir saldırı” niteliğini taşıdığını ve dış kaynaklı bir kalkışma anlamını taşıdığını ileri sürdü. Bunu sürekli tekrarlayarak, genel kabule dönüştürmeye ve direnişi itibarsızlaştırmaya çalıştı. Yapamadı.

5- Hiç kuşku yok ki, Gezi isyanının diğer bütün özelliklerini şu ya da bu düzeyde belirleyen yanı; tarihsel kazanımlarını tehdit altında gören milyonların laiklik ve yeni bir aydınlanma istemiyle ayağa kalktığı büyük ve yaygın bir halk hareketi olmasıydı. Başkaldırıya karakterini veren olgu, toplumun seküler hakları için eyleme geçmesiydi. Eylemler sırasında Türk bayrağının bir direniş sancağına dönüşmesinin nedeni de buydu. Bayrak, hem eylemlerin meşruiyet alanını genişletiyor hem de daha da kitleselleşmesini sağlıyordu. Kitle hareketinin bu özelliği, AKP iktidarı için “siyasi ölüm” demekti.

6- Burjuvazinin cumhuriyetçi kanatlarının da şu ya da bu düzeyde, ama daha çok örtük şekilde eyleme sempati duyduklarını göstermeleri ya da hissettirmelerinin anlamı da bu seküler özelliğiydi. Batıcı Türk sermayesi, bütün kirli işlerini gördürdüğü İslamcı iktidarı artık istemiyor, ama iktidardan da alamıyordu.

7- Gezi Direnişi’ne herhangi bir örgüt dolayımı olmadan katılan milyonlar, ona laik olduğu kadar bir emekçi karakteri de veriyordu. Merkez sol ve sağ cumhuriyetçilerden sosyalistlere, her renk ve meşrepten demokratlar ile anarşistlere kadar uzanan bütün muhalif ve ilerici güçleri içine aldığı için, toplumun merkezini de sarsmıştı. Korkutucu olan bu özelliğiydi

8- Gezi/Haziran isyanı dinci-faşizan AKP iktidarı ve İslamcı hareketin, liberallerin paha biçilmez desteğiyle kurduğu entelektüel hegemonyayı parçaladı. İktidara toplumsal meşruiyet üreten gerici-liberal blokun bütün tarihsel-siyasal tezleri büyük bir gürültüyle çöktü. Liberal çevreler, aşağıdan gelen bu büyük öfke patlaması karşısında şaşkına döndü. Onun aydınlanmacı, laik ve emekçi karakteri karşısında ne yapacaklarını bilemez hale geldi. Kadere bakın ki, Osman Kavala da bu liberal ve sol liberal çevrelere yakındı. Ancak, hakkını teslim etmek gerekiyor; Kavala ‘Yetmez ama evet’çi değildi, 12 Eylül referandumunda “Hayır” oyu vermişti.

9- Gözleri “milliyetçi” taleplerinden başka şeyi görmeyen Kürt hareketi, Gezi’ye destek vermedi. Tam tersine iktidarla yürüttükleri “Çözüm sürecini” her şeyin önüne koydular. Kürt hareketi, sonradan özeleştiri yapsa da, bu tutumla, köklü bir perspektif değişimi olmadan hiçbir zaman bir Türkiye hareketi haline gelemeyeceklerini gördü.

10- Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarıyla muhalefeti sindiren ve devleti bütünüyle ele geçirmeye çalışan İslamcılar, bir güç sarhoşluğu içindeydi. Küstahlaşmış ve insanların yaşam tarzlarına müdahale etmeye, dolayısıyla laikliği bütünüyle tasfiyeye yönelmişlerdi. İslamcı iktidar odakları sinsi ve kıyıcı bir saldırganlık içindeydi. Gezi Direnişi bu ikiyüzlülüğe son verdi.

KARARLARIN ANLAMI BÜYÜK KORKUDUR

Gezi Direnişi hakkında yukarıdaki kısa, ama yoğunlaşmış değerlendirmeden sonra, verilen hükümlerin anlamını da birkaç madde halinde irdelemekte yarar var.

1- Öncelikle belirtilmelidir ki, kararlar bütünüyle siyasal iktidarın beklentileri doğrultusunda verilmiş, hukuk dışı hükümlerdir. Hoyrat ve kıyıcıdır. Osman Kavala kurban seçilmiştir. Dahası vahşi bir gerici-faşist saldırı altındadır. Kurban seçilmesinin nedeni, Gezi Direnişi’nin, İslami iktidarı yıkmaya yönelik dış destekli bir eylem olduğu, üzerinden en kolay şekilde iddia edebilecekleri bir profile sahip olmasıdır. Başkaca hiçbir nedeni yoktur. Yargılamanın anlamsız ve vahşi bir intikam davası gibi görünmesinin nedeni budur.

2- AKP için, Gezi Direnişi’ni, dış destekli, Batı’nın güdümünde, yerli ve milli bir iktidara karşı eylem olarak mahkûm etmek ve bunu kayda geçirmek önem taşıyor. Çünkü Gezi eylemleriyle meşruiyeti temeli sarsılan, ittifakları dağılan, İslamcı ve muhafazakâr çevreler dışında rıza üretme zemini kalmayan AKP iktidarının, yeniden bir meşruiyet alanı / havzası yaratması gerekiyor. Bunun yolu, bir kalkışma gerekçesi yaratarak Gezi Direnişi’ni kirletmekten geçiyor.

3- Verilen kararların, insana “bu kadar da olmaz” dedirtecek türden ağır olmasının bir nedeni de, verdikleri kararlara kendilerinin inanmamasıdır. Bu nedenle, bir “şok” hamlesi yaparak, toplumda “acaba” duygusu yaratmak istediler. Nazi Propaganda Bakanı Goebbels’in, “Bir yalan ne kadar büyükse o kadar inandırıcı olur” ilkesinden hareket edildiği anlaşılmaktadır.

4- Türkiye, olağan koşullarda yaklaşık bir yıl sonra seçimlere gidecektir. Bu seçimler hem AKP-MHP bloku hem de demokrasi güçleri için yaşamsal bir önem taşıyor. İslamcı-faşizan ittifak mutlak şekilde seçimleri almak, demokratik muhalefet ise, iktidar blokunu yenilgiye uğratmak zorunda. Dolayısıyla, iktidar seçimler öncesinde toplum üzerinde baskıyı artırmak, korku iklimini yaymak istiyor.

5- Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Gezi davasında verilen kararlar büyük bir korkuya da işaret ediyor. Hile, pusu, sahtekârlık, kumpas, yağma, talan, yasadışı servet transferleri, örtülü darbe, yasaları ve Anayasa’yı çiğnemek gibi çoğu suç olan yöntemlerle rejimi değiştirmeye çalışan İslamcı hareket, iktidarı kaybetmekten ve hesap sorulmasından çok korkuyor. Bu nedenle topluma gözdağı vererek, benzer bir isyanın ya da eylemin bir daha yaşanmasını önlemeye çalışıyor.

GEZİ DİRENİŞİ BARIŞ SÜRECİ ve GÜNEYDOĞU HALKI

Dostlar,

İstanbul Tıp Fakültesi’nde hocamız, 84 yaşındaki bilge hekim
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR üretmeyi sürdürüyor..

URFA’DAN HARVARD’a adlı kitabını bu siteden tanıtmıştık.

Arada yazılarına da yer veriyoruz saygın insan Coşkun Özdemir‘in..

Özellikle İstanbul’da KASDER’de (Kas Hastalıklar Derneği) çeyrek yüzyıldır gösterdiği inanılmaz özverili çaba her türlü övgünün üstünde..
Bu konuda da itemizde birkaç yazı var..

Coşkun hoca 5-14 Haziran 2013 günlerinde Güneydoğu’ya bir gezi düzenledi
KASDER ile.. Bu gezi izlenimlerini yazdı ve bizimle de paylaştı.

Biz de, çok düşündürücü ve öğretici olan bu değerli gezi izlenimlerini size sunmak istiyoruz. Coşkun hocaya teşekkürlerimizle..

İzlenimler uzun uzun 6 sayfa.. O yüzden pdf olarak vereceğiz.

Şöyle başlıyor :

==========================================

GEZİ DİRENİŞİ, BARIŞ SÜRECİ ve GÜNEYDOĞU HALKI 

Güneydoğu’da Bir Gezi İzlenimleri : 5 – 14 Haziran 2013     

Prof. Dr. Coşkun Özdemir

portresi“….

Kas Hastalıkları Derneği (KASDER) ve film yönetmenlerinden oluşan bir ekiple bir Güneydoğu Anadolu turnesi yaptık. Bu oldukça büyük organizasyonun amacı kas hastalıkları ile ilgili bir belgesel filmin gösterimi idi. Belgesel film yetenekli genç yönetmen Gülsün Sarıoğlu ekibi ve Kas Hastalıkları Derneği’nden yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren, tüm engelleri aşmış kas hastası Yakup Sayın tarafından Güneydoğu bölgesinde çekildi. Bu yazının başlangıcında bu turneye destek veren tüm belediyelere, Şişli belediyesine, Urfa Tabip Odası ve Eğitim Sen’e, bize turne boyunca yakın ve sıcak ilgi gösteren yurttaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.

ŞANLI URFA

Turneye doğum yerim Urfa’dan başladık (5 Haziran 2013). Belediye konaklama, yemek ve ulaşım gibi tüm gereksinimlerimizi eksiksiz karşıladı. Çocukluk anılarımı canlandırarak Gümrük hanını, Hasan Paşa camisini, Dergahı ve Aynı Zeliha ve Halilülrahman göllerini ziyaret ettim…”

………………..

Devamla;

DİYARBAKIR

DİCLE ÜNİVERSİTESİ

BATMAN

TATVAN

GENEL İZLENİM ve DÜŞÜNCELER

ile sürüyor..

Bağlanması şöyle :

“..

Yazıyı, tutarlı ve inançlı bir sosyalist Prof. Korkut Boratav’ın katıldığım
şu satırları ile bitiriyorum :

‘Sosyalist solun, Türkiye Cumhuriyeti kazanımları ve bunların sembolleri ile barışmayı öğrendiğini umut ediyorum. Kürt hareketinin ise Türk halkının eski bir özdeyişindeki -körle yatan şaşı kalkar- bilgeliği ile algıladığı umudundayım.. İslami faşizm ile uzlaşarak demokrasiye ve özgürlüklere kavuşmak
mümkün değildir.’ ” 

Yazının tümünü okunak için lütfen tıklayınız…

GEZI_DIRENISI_BARIS_SURECI_VE_GUNEYDOGU_HALKI

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 7.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net