Dışişleri binasındaki o “casus”un adını açıklıyoruz
Barış Terkoğlu
Odatv.com, 28.3.14
http://odatv.com/n.php?n=disisleri-binasindaki-o-casusun-adini-acikliyoruz-2803141200
Türkiye, dün gündeme bomba gibi düşen ses kaydını tartışıyor.
Dışişleri Binası’nda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler‘in biraraya gelerek Suriye’ye savaş planlarını görüştüğü
ses kaydı “paralel örgüt“leri daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Devletin içindeki 1. örgüt, gerektiğinde vatandaşlarını ölüme gönderen
bir “savaş örgütü“.
İkincisi ise öbürünü kaydeden bir tür “casusluk örgütü“.
Geçmişte “paralel” çalışan bu iki örgüt şimdi birbirini dik kesiyor.
Birbirlerine söyledikleri “hain“, “casus“, “katil” sözleri havada uçuşurken,
gelin biz Dışişleri’ndeki o “casus“un peşine düşelim…
Elbette sizi 2. iddianameyle birlikte 491 sanığa ulaşan İzmir’deki Türkiye tarihinin
en büyük “sözde casusluk davası“na götüreceğiz.
Yeni Şafak’tan Zaman’a, Star’dan Taraf’a hükümet ve Cemaat medyasının
günlerce sanıkları fuhuş karşılığı casusluk yapmakla suçladıkları bu davanın
yüzlerce hatta binlerce potansiyel sanığı var.
İçlerinde dikkat çekici bir ad var.
KİM O KUMPAS MAĞDURU
Adı: Tanju Bilgiç.
Kim mi Bilgiç?
Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü.
İddianameye yansıyan belgelerde Bilgiç için ağır suçlamalar var.
Örgüte belge sağlayan yüzlerce bürokratın arasında Tanju Bilgiç’in karşısında
şu ifadeler yer alıyor: -“Bekar dullardan.. Kadınlardan bıkmış bir hali var, ilgi istiyor”.
–” Kıbrısla ilgili gizli 5-6 belge”
Adına açılmış bir klasörün olduğunun görüldüğü iddianamede Bilgiç,
örgüte 5 belge sağlamakla suçlanıyor.
Bunlar Ali Babacan adıyla hazırlanan iki belge, Recep Tayyip Erdoğan adıyla hazırlanan iki belge, Prof.Jochen Frovein adına hazırlanan bir belgeden oluşuyor.
Söylemek istediğimiz şu :
Elbette Tanju Bilgiç’in savcıların iddia ettiği gibi “casus” olduğunu iddia etmiyoruz.
Aksine daha önceki davalarda olduğu gibi nedense mutfakta ve buzdolabı arkasında siyah torbada bulunan, hiçbir sanığın parmak izinin olmadığı bir hardiskte yer alan
o sanal (dijital) dosyalar öbür sanıklar için ne denli uydurmaysa Bilgiç için de öyle.
Kısacası davanın öbür sanıkları gibi Bilgiç de bir kumpas mağduru.
YASAK AŞKIN İKİ YÜZLÜ POLİTİKASI
Ama bir dakika…
Burada AKP’nin bir iki yüzlü politikası saklı.
Şöyle ki :
Madem bu belgelerin sahte olduğunun farkında, öyleyse Türkiye’nin en önemli yetişmiş gücü olan yüzlerce askerin tutuklanmasını neden izledi? Neden AKP medyası günlerce bu insanlarla fuhuş karşılığı devlet belgeleri satan insanlar olarak lanse etti?
Bu davanın sanığı olan onlarca askeri geçen hafta neden tasfiye etti?
Yok hayır, bu belgelerin gerçek olduğunu düşünüyorsa, neden Tanju Bilgiç’i devletin
en kritik merkezlerinden birine, Dışişleri Basın Sözcülüğü’ne atadı? Dünkü toplantının yapıldığı odanın birkaç metre ötesinde bir oda verdi? Hakkındaki “casus” suçlamasına karşın O’onu Dışişleri’nin doruğuna yerleştirdi?
Bu soruların tek bir yanıtı var.
Bu belgelerin sahte olduğunu bile bile, bu kirli Cemaat’e kendi ülkesinin subaylarını tasfiye etme olanağı veren AKP hükümetinden başkası değildi. Dedikleri gibi
“ne istedilerse verdi“. Kozmik odaya girdiklerinde de, Karargah’ı dinlediklerinde de
bunu sonuna dek kullandı. Sıra kendisine geldiğinde, kendi kirli ilişkileri dinlendiğinde
bir anda “gerçek casus“u keşfetti.
Sorun başkalarının kadınlarını pazarlayan muhabbet tellalının,
kendi kadınına dokunulunca namustan, ahlaktan söz etmesini anımsatıyor.
Balyoz davasında yüzlerce subay yalnızca adı bir dijital dosyada geçiyor diye
“camiyi bombalayacaklardı” palavrasıyla içerde tutuluyor.
Bu sırada siz (AS : Suriye’deki Süleyman Şah) “türbeyi bombalamayı” konuşuyor, “kendi topraklarınıza füze atmak”tan bahsediyorsunuz.
Yüzlerce subay bir dijital not nedeniyle “casusluk“tan sanıkken,
siz devletin merkezinde güzel güzel dinleniyorsunuz.
Başkalarına “casus” derken, yaptığınız toplantının basın açıklamalarını
onların “casus” ilan ettirdiği bürokrata yaptırıyorsunuz.
Paralelmiş, dikmiş, örgütmüş, casusmuş…
İşte tüm bunların sırrı, “savaş örgütü” ile “casusluk örgütü“nün yasak aşkında gizli.
Siz ettiniz, siz buluyorsunuz.
Sonuçtaysa hep biz eziliyoruz.