Etiket arşivi: KEMALİN ASKERLERİ

ADD OLAĞAN DANIŞMA KURULU TOPLANTISI

Sayın Safa B. Yenice,
ADD Genel Başkan Yrd.
ADD Bilim Kurulu Sorumlusu

Siz, ADD Kurucularından, yetkin ve örnek hukukçu, Danıştay üyesi merhum Kazım Yenice‘nin oğlusunuz. Babanızın anısını yücelten bir çizgidesiniz.

1 yılı aşkı süredir hemen tüm Bilim Kurulu toplantılarına göreviniz gereği, bu Kuruldan sorumlu GYK üyesi olarak katıldınız ve GYK ile BK arasında köprü işlevi üstlendiniz.

BK’nca üretilen, bizden istenen 6 temel konuda 128 sayfalık belgesel kitabın basımında ve dağıtımında da kilit rol üstlendiniz. Sizi içtenlikle kutlar ve teşekkür ederim. Bu belgesel kitap önemli bir boşluğu dolduracak ve işlev üstlenecektir.
*
Dün, 3 Aralık 2022 günü Tüzük gereği yapılan yıllık ADD Olağan Genel Danışma Toplantısı çok başarılı geçti. 200’ü aşkın insan ülkemizin her yerinden geldiler. Toplantı çok düzenli ve iyi örgütlenmişti. Arada çay, kuru pasta ikramı ve öğlen sandviç – meyve suyu bolca sunuldu. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın toplantı salonu çok yeterliydi. Girişte ATA Vakfı‘nın ürünlerinin sergilendiği bir masa da (stand!?) kurulmuştu. Birbirinden güzel ürünlerden satın aldık. Özellikle 2023 duvar takvimi ve gündelik (ajanda) çok hoştu.

Bez torbalarda sözünü ettiğiniz 6 emek ürünü katılımcılara verildi :

– 1 yıllık çalışma raporu
– ADD’nin basın açıklamalarını içeren kitap
– Onur Öymen’in Lozan hk. özlü ve değerli monografı
– ADD el kitapçığı
Turgut Özakman anma toplantısı kitapçığı
– 23 Nisan Yeniden Atatürk Cumhuriyeti Bildirgesi (Manifestosu)

Bir tükenmez kalem ve not defteri.. Çok sıcak ve alçakgönüllü (mütevazi) idi.

Toplantı eleştirilerle birlikte olgun geçti. Akşam 18:00 sularında Gn. Başkan Dr. M. Hüsnü Bozkurt eleştirilere ağırbaşlı, sakin ve doyurucu yanıtlar verdi.


*
Derneğimizin 1 yılda çooook güçlendiğini gördük. Borçların ödendiğini, sağlanan güven ile akçalı desteğin arttığını, kurumsallaşmanın daha da ilerlediğini izledik. Üye sayısı son 1 yılda on bin arttı ve şube sayısı 340’ı aştı, ne güzel!

Sonuç Bildirgesi hazırlamak üzere siz, Yazı-Yayın Kurulu’ndan Sn. Tevfik Kızgınkaya ve ben görevlendirildik. Gün boyu, 40’ı aşkın sayın konuşmacıyı özenle dinledik ve notlar aldık. Birlikte bir sonuç bildirgesi metni oluşturduk ve siz okudunuz, çok alkış aldı katılımcılardan. Bu metni ADD web sitesine koyacaksınızdır sanırım…

ADD Bilim Kurulu’nun 6 temel konuda hazırladığı bilimsel raporu da.. Toplantıdan video kayıtları ve kareleri de..
*
Ankara’dan Bilim Kurulu Başkanı Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan sabah bir süre toplantıya katıldılar. BK Üyesi ve ADD kurucularımızdan Sn. Prof. Dr. Mustafa Altıntaş da bir süre katıldılar. Ankara’da yaşayan 2 BK üyemiz ve Ankara dışındaki 5 BK üyemiz gel(e)mediler. BK Bşk. Yrd. olarak ben size baştan sonra eşlik etmeye çalıştım.

Akşam da Etap Altınel Otel’de yemekte birlikte olduk. Bu yemeğe yaklaşık 180 kişi katıldı ve çok sıcak bir ortamda gerçekleşti.
*
Emeği geçen herkesi, başta saygın ve yürekli, özverili önder, meslektaşım, ADD Genel Başkanı Dr. M. Hüsnü Bozkurt olmak üzere, ADD’nin emekçilerini, Dr. Bozkurt’un takım arkadaşlarını, özellikle Gn. Bşk. Yrd. Sn. Safa Yenice‘yi, bitmek bilmeyen enerjisi ve o ölçüde de alçakgönüllülüğü (tevazusu) nedeniyle hem kutlar hem de engin şükranlarımı sunarım.

Hiç kuşku yok, bu topraklarda;

– Eşsiz önderimiz Gazi M. Kemal Atatürk‘ün öncülük ettiği ANADOLU AYDINLANMA DEVRİMİ sürdürülecek ve hedeflerine ulaşacaktır.
– Dünyanın mazlum halklarına da örnek olacaktır.
– Ayrıca, neo-liberal küresel vahşetin, KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizmin bunalttığı uluslararası topluma da
– Uygarca, insanca, dayanışmacı, barışçıl, insan haklarına dayalı bir adil yaşam düzeni seçeneği oluşturacaktır.

Dolayısıyla, eski Yugoslavya Devlet Başkanı J.B. Tito’nun da ürperten vurgusuyla;

  • Anadolu’da “Kemal’in askerleri” salt kendi halklarına değil, tüm dünya halklarına karşı Kemalist Devrimi başarma yükümü altındadırlar.

Görev ağır, dava kutludur.
Bu tarihsel bilinçle davranmak zorunludur.
Tarih, omuzlarımıza bu ağır ve onurlu yükü bindirmiştir 20. yy’ın şafağında ve

  • Mavi vatan dahil, kutsal vatan topraklarımızda.

Hepimize kolay gelsin, başaracağız..

Sevgi ve saygı ile. 04 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
www.ahmetsaltik.net           profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

30 AĞUSTOS’U BİR DE ORHAN ÇEKİÇ’TEN ÖĞRENELİM !


Dostlar,

Devrim tarihi öğretmenimiz Sayın Orhan Çekiç‘ten okyalım..

Kendisine teşekkür ederek..

30 Ağustos Zafer Haftası nedeniyle bu konuyu epey işledik..
Ama 91 yıl önce bu günlerde savaş bitmiş değildi..
9 Eylül 1922’ye dek sürdü.. Hem de koşarcasıa..
Aşk olsun 192 bin Mehmetçiğe ve komutanlarına…
Ve de Fahrettin Altay Paşa’nın 5 bin süvarisine..

O yüzden, tarihimizin bu ünlü sayfalarıı işlemeyi sürdürmeliyiz.

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

30 AĞUSTOS’U BİR DE ORHAN ÇEKİÇ’TEN ÖĞRENELİM ! 

Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç
Maltepe Üniversitesi
Devrim tarihi  Uzmanı

Orhan_Cekic

Tarihte pek az savaş 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi kadar önemli sonuçlar doğurmuştur. Orada yenilen sadece Yunan Orduları değil, aynı zamanda 1. Dünya Savaşı’nın tüm galip ve mağrur ülkeleridir. Bu savaşın Anadolu açısından önemiyse, Batı’nın bu topraklar üzerinde kurmak istediği kukla birer devleti; Kürdistan ve Ermenistan’ı kurma hayallerini Ege’nin sularına gömen savaş olmasıdır.

Bu savaşın sonunda Yunanistan’da hükümet istifa etmiş, hezimete uğrayan Yunan ordusundan arta kalıp ülkelerine dönebilenler Atina’da darbe yapmışlar ve yönetime “Albaylar Cuntası” el koymuş, bu maceraya karar verip Yunan ulusunun onurunu dünya önünde kırdıkları suçlamasıyla

  • harekâta katılan komutanlar ve hükümet üyeleri, 
    Başbakan Gunaris dahil, kurşuna dizilmiştir!

Bu savaşın sonunda İngiltere’de hükümet istifa edecek, Başbakan Lloyd George İşçi Partisi’nin hesap sorması üzerine, bu mağlubiyetten İngiltere olarak kendi payına düşen sorumluluğu kabul edip Parlamento’ya istifasını sunarken yaptığı konuşmada;

  • “…Yüzyıllar nadiren dâhi yetiştirirler. Şu talihsizliğimize bakın ki
    20. yüzyılda
    bu dâhi, Türkiye’den çıktı. Mustafa Kemal’i yenemedik…” diyecektir.

Bu savaşın sonunda gelen zafer Sevr’e giden yolu tıkayacak, Lozan yolunu açacak, böylece emperyalist Batı’nın Anadolu topraklarında kurmayı planladığı birer kukla devlet, Kürdistan ve Ermenistan hayali binlerce şehidin kanı pahasına tarihe gömülecektir. Süngüyle çizdiğimiz sınırlarımız içindeki bugünkü birliğimizin bedeli işte o günkü şehitlerimizin kanı; gazilerimizin gayreti, vatan sevgisi, iman gücü; milletimizin bağımsızlık aşkıdır.

Bu sonuç elbette kolayına alınmamıştır. Düşman önce Sakarya’da durdurulmuş ama topyekûn seferber olan millet bu esnada da varını yoğunu tüketmiştir. Yunanların 16.000’i ölü olmak üzere toplam 46.000 zayiatına karşı, Türk ordusu, şehit ve yaralı olarak Sakarya’da 26.000 zayiat vermiştir. Birlik mevcutlarına göre
er zayiat oranı %35-40, subay zayiat oranı ise % 70-80 arasında olmuştur.
O yüzden Sakarya Savaşı’na “Subay Savaşı” denir. O nedenle de mağlup olan Yunan ordusunun geri çekilmesine engel olunamamış, bu bile TBMM’nde eleştiri konusu yapılmıştır.

Oysa Sakarya cephesinde işlerin kritik bir noktaya gitmesi üzerine, Meclis tarafından Ordu’nun başına geçmesi istenildiğinde Mustafa Kemal,

– “Geçerim ama Meclis yetkisi isterim.” demişti ve büyük tepki görmüştü.

Bu yetkiyi alırsa, yazdığı her metin “yasa” hükmünde olacak ve derhal uygulanacaktı. Çünkü bir var olma-yok olma savaşı yönetecekti. Meclis’ten
her kezinde onay beklemeye vakti olmayabilirdi. Milletvekilleri ise “… Ya çıkaracağı bir yasayla diktatörlüğünü ilan ederse !..”diye endişe ediyorlardı. Sonunda her üç ayda bir yeniden oylamak şartıyla, bu yetkiyi verdiler. O nasıl bir diktatördü ki,
Meclis onunla pazarlık yapabiliyordu? Tarihte hangi diktatör, Meclis kararlarına
saygı göstermiştir? Zaten, bir başka kurumun iradesine boyun eğiyorsa,
O’na nasıl diktatör denebilir ki?

Mustafa Kemal bu yasaları oturdu, yazdı…
Bu yasalara “Tekâlifi Milliye” (Ulusal Yükümlülük) yasaları denir ve 10 tanedir.

“Ya başımıza diktatör olursa!…” diye çekinilen Mustafa Kemal’in kaleme aldığı
ilk yasa şudur:

” Nüfusu 10.000 olan yerleşim birimlerindeki her hane birer kat iç çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp Tekâlifi Milliye Komisyonu’na (Ulusal Vergi Kurulu) verecektir”.

Başkomutan böyle bir yasayı çıkarmak zorundadır çünkü Sakarya’daki Mehmetçiğin ayağında çarığı yoktu. Ama sarsılmaz bir iman gücü, inanılmaz bir vatan sevgisi, sınırsız bir bayrak saygısı, çağlardan beri geleneksel olarak hep vardı. Şimdi ise hedef uzundu, hedef yamandı, hedef Akdeniz’di. Mehmetçik sağlam bir çarığı
hak ediyordu.

Orduyu ve milleti tam bir yıl nihaî zafer için seferber eder ve hazırlar.
Zamanı gelince de Meclis’e bile haber vermeden gizlice cepheye gider.
Son hazırlıklar Şuhut’ta son bir kez bir daha gözden geçirilir.
Nihayet 25 Ağustos Cuma günü gece yarısı Meclis 2. Başkanı Rauf Bey’e telgraf çeker : ” Rauf Bey, derhal Meclis’i toplantıya çağırınız ve bildiriniz. Ordularımız yarın sabah 05.30’dan itibaren taarruza kalkıyor. Allah yardımcımız olsun, ordularımızı muzaffer kılsın!..”

O andan itibaren Anadolu’nun tüm Dünya ile iletişimi kesilir, bütün telsiz ve telefon hatları kapatılır. Artık hesap günüdür ve bir dış müdahalenin önüne geçilmesi için her tedbir alınmıştır.

Topçu atışıyla başlayan taarruz yıldırım gibi gelişir.
Fahrettin Altay Paşa‘nın 5000 kişilik Süvari Kolordusu (5. Kolordu)
Ahır Dağı’nı dolaşıp çevirme hareketini başarıyla gerçekleştirirken, geri kalan 192.000 kişilik ordunun tamamı piyadedir, yani koşar. Elinde süngü, sırtında 17 kilo yük, vuruşa vuruşa koşar. Ölümün üstüne gözünü kırpmadan koşar. Afyon -İzmir arası kuş uçuşu 400 km’dir. Karadan ve muharebe sahasının engebeleri dikkate alınırsa, 560 km. Ordu bu mesafeyi 10 günde koşar. Mehmetçik belli ki her gün bir maraton koşar ve on günde de ardı ardına on maraton…

Nasıl mı koşar?
Elbette koşar, çünkü bilir ki, Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal de
en ön saflarda ve ateş hattının içindedir. Ordu’yu Dumlupınar’da Zafer Tepe’den yönetmektedir.

Savaşın en sıkışık bir anında 57. Tümenin hedefine ulaşamadığını görmüştür. Telefona sarılır. Tümen Komutanı Yb. Reşat (Çiğiltepe) Bey karşısındadır.
-Reşat Bey, henüz hedefinize ulaşamadınız. Bu durum harekâtı yavaşlatıyor ve riske sokuyor.
-Yarım saat sonra hedefimize ulaşmış olacağız Paşam.
Aradan yarım saat geçmiş ama Çiğiltepe düşmemiştir. Son derecede sarp olan bu tepeyi bir Yunan Makineli tüfek birliği savunmaktadır. Paşa yeniden telefondadır. Karşısına Tümen Komutanının Emir Subayı çıkar: “Paşam, Tümen Komutanım az önce intihar etti. Size bir not bıraktı. Okuyorum:Notta yazılan kısacık bir cümledir: ” Yarım saat dedim, size söz verdim. Sözümde duramadım. Artık yaşayamam.” Oysa çok kısa bir süre sonra tepe düşecektir. Yarbay Reşat Bey’in rütbesi Albaylığa yükseltilecek ve ilerde de bu şehit düştüğü tepenin adı, soyadı olarak kendisine verilecektir.

İşte ER’inden SUBAY’ına “Kemal’in Askerleri” böylesine cesur, böylesine kahramandırlar ve Mustafa Kemal’e dün de, bugün de, yarın da böylesine ölümüne bağlıdırlar. O bağlılık bize bu coğrafyayı Vatan kıldı. Üzerinde, onurla, gururla, başımız dik yaşayalım diye.

Didişelim diye değil… Bunun kıymetini bilelim.

  • Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun… Çünkü o zafer hepimizin

 

http://www.akademipolitik.com/yazarlar1-2/koese-yazarlar/30-agustosun-gunumuzdeki-anlami.html#.Uh-krNIj2Qk

  • YARIN SANA GÖZ AÇTIRMAYACAK OLANLAR,
    DÜN GÖZ YUMDUKLARINDIR!

MESELE VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR..

Dostlar,

ADD Viyana Şubesi önceki başkanı dostumuz Sayın Erol Güçlü, özlü bir ileti yollamış..

Aşağıda paylaşıyoruz :

– ARKAMDA YÜRÜME, YOL GÖSTERMEYEBİLİRİM. ÖNÜMDE YÜRÜME, ARKANDAN GELMEYEBİLİRİM. YANIMDA YÜRÜ VE DOSTUM OL. / Albert CAMUS

– SUSMAK, APTALLARIN ERDEMİDİR. / Francis BACON

– ABD, ARADA UYGARLIĞI YAŞAMADAN, BARBARLIKTAN YOZLUĞA GEÇEN TEK ÜLKEDİR. / Oscar WILDE

– BÜTÜN YÖNETİMLERDE, YOZLAŞMA HEMEN HER ZAMAN İLKELERİN YOZLAŞMASINDAN BAŞLAR. / Charles de MONTESQUIEU

MESELE VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR.
Mustafa Kemal ATATÜRK

– BUGÜN BİZİM İÇİN 11 KASIM 1938 dir. / Osman PAMUKOĞLU,
HEPAR Genel Başkanı, 4 Eylül 2008 – Anıtkabir Özel Defteri

Her şeye karşın her koşulda mücadele eden Sivil-Asker KEMALİN ASKERLERİne saygılarımla. 16.10.12, Erol Güçlü

* * * * * * * *
Sayın Erol Güçlü’nün Viyana Şubesi Başkanı olduğu yıllarda, biz de ADD Genel Başkan Yardımcısı olarak bir yurtdışı gezimizde, Almanya’da bir dizi ADD Aydınlanma konferanslarımızın ardından, nazik çağrıları ile Viyana’ya geçmiştik..

– Türkiye`deki Güncel Sorunlar ve Atatürkçülere Düşen Görevler.
Almanya / Duisburg ADD, 09.06.06
– Globalizm ve Güncel Gelişmeler. Almanya / Bielefeld ADD, 10.06.06
– Emperyalizm Türkiye’den Ne İstiyor? Almanya / Wuppertal ADD, 11.06.06
– Batı (AB+D) Türkiye’den Ne İstiyor? Avusturya / W. Neustade ADD, 13.06.06
– Türkiye`de Güncel Gelişmeler. EuroTürk TV ile söyleşi, 14.06.06

2 konferans düzenlemiştik Avusturya’da. İlki W. Neustade’de idi, 13.06.06 günü.
Konumuz, “Batı (AB+D) Türkiye’den Ne İstiyor?” idi.
Yansılar eşliğinde sunumumuz epey ilgi toplamıştı.

Ertesi gün 14 Haziran 2006 idi.. Tıbbiyeden (İstanbul Tıp Fakültesi) mezun oluşumuzun 30. yılına giriyorduk.

Erol bey ve arkadaşları ateş gibiydi.. Soyadı gibi “güçlü” idiler..

Yeni taşındıkları şube binasında pek çok eksik vardı ama bir avuç Türk yurttaşımız arılar gibi özveri ile koşturuyorlardı.. Zamanla yarışılarak şube yerleşimi konferans için enaz (asgari) yeterliğe kavuşturuldu. O akşam biz de görseller eşliğinde,

“Batı (AB+D) Türkiye’den Ne İstiyor?”

başlıklı konferansımızı Viyana’da yineleyerek sunduk..

Erol bey, Viyana’da yayın yapan EuroTürk TV’de bize program olanağı da sağlamıştı.

Akşam Viyana kırsalında doğa içinde bir lokantada dostlarla, enfes şaraplar eşliğinde yemekte idik. İşadamı Sayın Edip Bayezit hoş sohbeti ve ev sahipliği ile geceye damgasını vuruyordu.

Viyana Şubesi Başkanı dostumuz Sayın Erol Güçlü ve Şube yönetimindeki arkadaşlarımızın konukseverliğine sınır yoktu..

Bir yandan da ADD Genel Başkanlığı için seçim kampanyamız Türkiye’de sürüyordu.

İlginç gelişmeler olmuş, sağ kolu olarak birlikte çalıştığımız Genel Başkanımız Sn. Ertuğrul L. Kazancı, aramızdaki centilmenlik anlaşmasını bozarak, bizi desteklemek yerine “yeniden” 3. kez aday olmuştu.

Bir de, seçime 15 gün kala, emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ADD’ye üye olmuş ve hemen takımını (ekibini) kurarak genel başkanlığa aday olmnuştu!..

Kendilerini zorlukla Bodrum’da bularak cep telefonu ile konuşmuş ve Ankara’da mutlaka görüşme dileğinde bulunmuştuk.. Bu olanağı bize vermedi Sn. Eruygur.

Genel kurulda uyarımızı çok açık yaptık; ADD için “uygun” olmayacaktı bu proje..
Gerekçelerini apaçık ortaya koyduk, bu yüzden epey sert tepki de aldık..
Seçimde 3 genel başkan adayından hiçbirimiz yeterli çoğunluk sağlayamadık.

Sonrası biliniyor.. 1 Temmuz 2007 operasyonu ve Sn. Eruygur’un tutuklanması! ADD’ye operasyon.. El konan bilgisayar ve evraklar..

Erol Güçlü kardeşimiz bizi böyle gerilere götürdü..

Paylaşalım istedik..

Yeri geldikçe bu konuya ilişkin ayrıntıları da yazmak isteriz.

Sevgi ve saygı ile.
16.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net