ORMANLARI KİM YAKIYOR?
Dr. Ceyhun Balcı
29.08.2019
Kaz Dağları’nda yerin altındaki bir avuç altın için yerin üstündeki paha biçilmez yeşilden vazgeçiliyor. Tepkiler elbette haklı ve yerinde. “Su ve Vicdan Nöbeti” tutanlar da eksik değil. Fazıl Say’ın piyanosuyla verdiği konser ve bestelediği marş belki de en anlamlı ve etkili karşı çıkış oldu.
Öte yanda kesilerek değil ama yakılarak dağlanan ciğerlerimiz.
On dört makam uçağı, 140 bin her türden motorlu taşıtı olan ve itibardan tasarrufu ayıp sayan yöneticilerimizin yönettiği devletimizin THK ve Hava Kuvvetleri’ni akıllarına getirmek şöyle dursun karalama girişimleri de enine boyuna yazıldı, konuşuldu. Biraz onur ve ahlâk sahibi olanın utancından insan içine çıkamayacağı duruma düşenlerin ses vermeyi sürdürmesi akla ve vicdana sığacak gibi değil.
Türkiye’de ne zaman orman yansa aklıma getirmeden edemem!
Bölücülüğü rehber edinen, kana doymayan terör örgütünün on yıllardır başvurduğu sözde eylemlerden birisidir orman yakmak. Gündemde kalmak, korku ve dehşet salmak fırsatı doğar böylelikle.
Bilmem kimin çocukları namlı birilerinin sanal ortamda yaydıkları bildirgeler ve yangınları üstlenmeleri farklı tepkilere yol açıyor.
Bana sorarsanız eğer!
Bebeğe kurşun sıkan, savunmasız öğretmeni kurşuna dizen vicdansızlığın orman yakması bugüne dek yaptıklarının yanında sıradan bir durumdur. Başka deyişle
- orman yakmak PKK’den beklenebilecek bir eylemdir.
Öte yandan!
Bu olasılık karşısında verilen tepkiler de irdelenmeyi hak ediyor. Buna tepkisizlikler demek çok daha doğru olur.
İşin ucunun PKK üzerinden HDP’ye dokunacağı durumlar pek çok aydın yaftalımızın edilgen davranışında aslan payına sahiptir. Kışkırtma olmasın, durun bakalım iyice anlayalım, kavrayalım yaklaşımının öne çıkması bundandır.
Örneğin, İzmir’deki orman yangınında zanlıların ormancı giysili olması kamu görevlilerini hedefe koymaya yeterken, terör örgütünün bu olaylardaki yerinin bırakın tartışmayı, akla bile getirilmeye değer bulunmayışı anlamlı ve önemli olsa gerektir.
Üşenmedim!
Neredeyse her toplumsal olayda aynı safta duran, benzer ses çıkartan dörtlünün internet sitelerini taradım.
TTB (Türk Tabipleri Birliği), DİSK, KESK ve TMMOB.
Buralarda ne ararsanız var! Ama, orman yangınları üzerine tek sözcük yok!
Bilindiği gibi bu dörtlü ayrılıkçı PKK terörüne karşı tepki vermede çekincelidir. Olabildiğince görmezden gelir bu önemli gerçeği. Hatta, ÇATIŞMASIZLIK ve BARIŞ gibi yaldızlı sözcüklerin arkasına gizlenerek terör seviciliği yapmakta da sakınca görmez.
Oysa, orman yangınları üzerine iki satır yazmak, olası sorumlu ve failler hakkında bir çift kınayıcı söz söylemek bu kadar zor mudur? Zor değildir elbette! Ama, bu dörtlüye egemen olan anlayış için bu konu başlığı bile tabuya eşdeğerdir.
Adli yıl açılışına katılım üzerinden parsa toplamaya çalışan İzmir Barosu da ve hatta Türkiye Barolar Birliği de konuya ilgisiz kalmayı tercih etmiş.
Sol mahallenin bu konudaki suskunluğu ve edilgenliği ibretliktir.
Ormanları kimin yaktığı kadar bu konudaki anlamsız sessizlik de önemlidir.
Yaşıyor olsa Cüneyt Cebenoyan ses verirdi kuşkusuz.
Bir de Ahmet Şık’ın vicdanlı tepkisi anılmaya değer bir nazarlık gibi duruyor bu mahallenin üzerinde.
Özetlemek gerekirse; devletin bununla ilgili ayrıntıları ve kasıt varsa ilgili kişi ve bağlantılarını bir an önce ortaya çıkartması, ulusal güvenliğimiz açısından son derece önemlidir.
Yine de, kurumların orman yangınları üzerine ve olası failleriyle ilgili kamu vicdanını rahatlatıcı açıklamada bulunmaları önünde herhangi bir engel olmadığını vurgulamak gerekiyor.
Kaz Dağları’ndaki ağaç ağaç da İzmir’deki, Göcek’teki başka bir şey mi?
Nedir bu iki yüzlülük, çifte standart?