Etiket arşivi: Kaçak Saray

Can / Çiğdem / Hakan / Mine / Mücella / Osman / Tayfun

GÜNCEL18.08.2022, BİRGÜN

“Sonuç olarak, anayasal düzeni ülke genelinde korumayı amaçlayan eylemler dizisinin kalbi olan Gezi, demokrasinin post-modern mantığı olarak, PBDBY tarafından yeniden başlatılan bilgi kirliliği ile örtülemez ve kaçak Saray güdümündeki yargıçlarla yaptırıma tabi tutulamaz.

O. Kavala, C. Atalay, M. Yapıcı, T. Kahraman, Ç. Mater, H. Altınay, M. Özerdem’in bir an önce özgürlüklerine kavuşması dileğiyle Türkiye’ye gelecek olsun!” ( İ. Kaboğlu, “Anayasal ve siyasal açıdan Gezi”, Politikyol, 1 Mayıs).

2013

Ülke/insan ve siyasal iktidar sıralamasında devlet, yaşam kaynağı olan yeryüzü parçası üzerinde hak özneleri olarak insanların gerçekleştirdiği bir siyasal örgütlenmedir.

Varlık nedeni, ‘ ülkeyi ve toplumu korumak’:

Ülke ve çevre için, önlemek/korumak/geliştirmek,

İnsan hakları için, saygı göstermek/korumak/geliştirmek.

Bu yükümlülükler dizisi, Anayasa güvencesi altında.

“Gezi’de AVM yapılacak” diyen ve özellikle 2011 seçimleri ardından hemen her istediğini yaptıran (Cemaat’in her istediğini de veren) Başbakan’ın öznel tasarrufları, ikili ihlaller zinciri oluşturuyordu:

-Ülke, çevre, tarihsel ve kültürel değerler;

-İnsan hakları; yaşam tarzından demokratik hak ve özgürlüklere kadar.

Dengeli ve sağlıklı çevre için Devlet’in ‘önleme, koruma ve geliştirme’ yükümlülüğü, yurttaşlar için ödev-hak ikilemine dönüşmekte. Bu anayasal güvence, yurttaşlara ve sivil toplum örgütlerine, doğayı bozucu etkinliklere karşı çıkma olanağı tanır; bu eylemlere karşı kolluk güçleri, “kamu düzeni” adına zor kullanamaz. Zira yurttaşların, çevresel ve kentsel kamu düzeni adına koruduğu, toplum yararını aşarak gelecek kuşakları da kapsayan ülkesel kamu yararıdır. (AS: Anayasa md. 56/2)

Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası kamuflajı ile bir AVM yapımının ilk adımı olan ağaçların sökülmesine gösterilen ve çığ gibi büyüyen tepki, siyasal krizleri kendi varlığını sürdürme aracı olarak gören AKP’nin Anayasa dışı yönetimine karşı demokrasinin post-modern mantığı ile verilen toplumsal yanıttı.

Kente karşı işlenmekte olan suçları önlemek için kitlelerin siyasal ayrışmaları aşarak, ülkesel anayasal düzeni toplumsal sahiplenme idi. Daha somut deyişle, siyasal aktörlerin anayasa dışı söylem-işlem ve eylemlerine karşı toplumun anayasa yoluyla tarihsel-kültürel-doğal ortak yaşam alanlarını koruması ve yaşam tarzına müdahaleyi reddetmesi idi.

Belli siyasal akımlara, toplumsal grup ve katmanlara indirgenemeyecek çok geniş yelpazeli ülke genelindeki toplu hareket, lideri olmayan eylemler zinciri olup, toplumbilim ve siyaset bilimi verilerine göre, böyle kendiliğinden ve çok yönlü çoğulcu bir toplu eylem bir kişi öncülüğünde gerçekeşemez.

2022

Bu nedenle Gezi kararları, adil yargılanma hakkının zincirleme ihlalleri ötesinde, demokratik hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı kurallarını hiçe sayan siyasal kurgu ürünüdür.

İktidar bekasına yönelik toplu siyasal davalardan, artık, “kandırıldık, bu bir kumpastı” vb. bahanelerle sıyrılma olanağı da yok. Ne var ki, hukuk işletilemediği için, -Gezi tutsaklarından bir danışma birimi olan MGK üzerinden Ahmet Çörekçi ve arkadaşlarına, seçilmişler Selçuk Mızraklı’dan Selahattin Demirtaş’a- çok sayıda tutuklu için tek umut ışığı, seçimlerde siyasal iktidarın eldeğiştirmesi.

Bu konuda, ‘hak, hukuk ve adalet’ öncüsü CHP, tarihsel sorumluluk üstlenmiş durumda. Bu adaletsizlik sarmalı, 6’lı Masa gündeminin de merkezinde yer almalı.

Bilinmelidir ki, saltanatları için diktikleri kaçak saraylar yanında, demokratik toplumu sönümlendirmek için kullandıkları Adalet Saray’ları ile yarattıkları hukuk enkazları, demokratik Cumhuriyetçilere ağır sorumluluklar yüklüyor.

RG’de yayımlanan kamu arazilerini satış kararları ile Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY),

  • Beştepe Sarayı’nı, ‘Türkiye ülkesini satış ofisi’ ne dönüştürdü:
  • anayasal düzeni ihlalde süreklilik!

Bu nedenle, Türkiye ve Türkiye Devleti için, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının uyanıklığı, her zamankinden çok daha yaşamsal!

HALK TV PROGRAMIMIZ : 02 Mayıs 2022

Dostlar,

02 Mayıs 2022 Pazartesi günü sabah saat 10:00’da, HALK TV‘de Sn. Seda Selek‘in konuğu olduk.
Sn. Mehmet Tezkan ve Mülkiyeli okuldaşımız Sn. Ozan Gündoğdu da program ortaklarıydı.
Bize yöneltilen soruları yanıtlamaya çalıştık.
İlk soru, Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütüne yolladığı aktif hasta sayısı ile ilgili skandal hakkındaydı. Bu sayı eksi “(-) 4716” idi ve doğallıkla Türkiye ayağa kalkmıştı.

Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümünün yürüttüğü worldometer uluslararası web sitesine de yansıdı ve “çok ilginç” bir tablo ve grafik ortaya çıktı.! Grafikte Y ekseni sıfır orijin noktasının altına uzamış oldu! Bu nasıl olabilirdi, yanıt yalın..

Yapay zeka destekli yazılım, kendisine yüklenen verileri kullanarak tabloları yapmakta ve grafikleri çizmekte. Doğallıkla “-4716 aktif hasta” öngörülemeyecek / mümkün olmayan bir durum olduğundan, yazılım algoritmasında dikkate alınmamıştı..

Sağlık Bakanı düzeltme yaptı (31.5.22) ve 14 gündür hatalı veri yollandığını itiraf etti. Gerekçesi ise “senkronizasyon hatası” idi!!??
Neyle neyin (hangi 2 veri tabanının) “senkronizasyon hatası” na düştüğünü anlamadık.

AKP = RTE totaliter rejimi sürdükçe de öğrenemeyeceğiz anlaşılan. Ama ortalama yurdum insanının ağzına sakız verilmiş oldu: “senkronizasyon hatası“! Artık köy kahvelerinde konuşulur..

Biz acı bir ironi yaptık programda :

  • Kaçak sarayda tutulan veri tabanı ile mi düştünüz bu “senkronizasyon hatası” na !!??

Öte yandan Türkiye, havuzdaki aktif hasta sayısını, her ne denli “eksi” kılamasa da, inanılmaz bir başarımla (performansla) azaltmakta; halının altına süpürmekte : Dün akşamki (3.5.22) rakam + 4465! Artık (+)! Eee turizm mevsimi geliyor, Şeker Bayramı öncesi toplumu rahatlatmalı, eh artık TURKOVAC aşımız da var evelallah (halen uluslararası standartlara göre aşı değil, uluslararası lisansı yok!).. Hamdolsun, AKP = RTE rejimi Türkiye’de Kovit-19 salgınını pek çok ülkeden önce bitirdi! Dünya genelinde geçen hafta, önceki haftaya göre sağlanan olgu ve ölüm sayılarında azalmanın çok üstünde oranlarda kovit-19 hastalarımız ve ölümlerimiz azaldı / azaltıldı!


Gerçek tablonun hiç de öyle olmadığını sayısal verilerle, Dünya Sağlık Örgütü uyarılarıyla açıklıyoruz programda. İzlemek için lütfen tıklayınız : 1 saat 39. dakikada başlıyor ve yaklaşık 28 dakika sürüyor.

(1138) #CANLI | Seda Selek ile Neden Sonuç | 2 Mayıs 2022 | #HalkTV – YouTube

2020 ve 2021 yılı ölüm verilerini TÜİK hala açıklamadı / açıklayamadı..
Kaçak saraydan talimat gelecek ki, bir kılıf bulunacak ki açıklansın.. Demek hala bulanamadı..
Ama biz AKP = RTE sadık kadrolarının / biat kullarının “yaratıcı” (!) zekalarıyla (??!) bu çalıntı minareye de bir kılıf uydurma başarısı (!) göstereceklerini umuyor ve bekliyoruz..
***
Uyardık                                    :

  • Salgın yönetiminde Dünya Sağlık Örgütü uyarıları yerine getirilmiyor ve halen
    hiçbir Epidemiyolojik bilimsel salgın yönetimi ilkesine uyulmuyor!
  • Böyle giderse, programda ayrıntılı açıkladığımız gerekçelerle, yazıl değilse bile sonbaharda, Ekim’de ülkemizde yeni ve çok yıkıcı olabilecek bir başka dalga riski var!

***
Ek olarak Tıpta Uzmanlık Sınavı kadrolarının, Mart’ta 6 binden 12 bine çıkarılması, randevu sürelerinin kısaltılması, MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) uygulamasının kaldırılması.. hekim göçü, sağlıkta şiddet de konuşuldu.. Köktenci önerimiz şöyle oldu:

  • Sağlık hizmetlerinde piyasalaştırma – özelleştirme durdurulmalı.
  • Neo-liberal küreselleşme dayatmaları duvara dayandı ve tüm dünyada bunalım yarattı.
  • Sağlık hizmetleri kesin olarak koruyucu sağlık hizmetleri öncelikli olmalı.
  • Böyle yapılırsa daha az hasta ve sağlık gideri, daha az hastane, hekim.. yeter. Bataklıkla uğraşmak gerekir, sivrisineklerle değil.
  • Dünya Sağlık Örgütü önerisi kurtarıcıdır : BÜTÜNCÜL SAĞLIK YAKLAŞIMI… Uygun konutu ile, yeterli-dengeli beslenmesi ile, insanca geliri ile, sosyal güvenlik ve toplumsal dayanışması ile, sağlıklı – güvenli çevresi ile, bilimsel eğitimi… ile daha sağlıklı bir toplum olanaklı!

HALK TV ile Sn. Seda Selek ve program ortaklarına, kamuoyuna bu bilgileri ve iletileri sunma şansı verdikleri için teşekkür ederiz. Bu yazımız ve TV programının kaydının (erişkesinin – linkinin) paylaşılmasını, yayılmasını ve yararlı olmasını dileriz.

Aşağıdaki “cik iletimiz” (tweet!) kaçak sarayda RTE başkanlığında “bilim kurulu” toplantısının hemen ardından yayınlandı ve 3-4 günde 1 milyondan çok izleyenimiz tarafından okundu. Ulusumuzun sağduyunun ve bilimim sesinin ardından gittiğini, gideceğini görmekten mutluyuz.

Sevgi ve saygı ile. 04 Mayıs 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​Uzmanı
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

 

 

ŞAŞIRDIK MI?

ŞAŞIRDIK MI?

 portresi_Anit_Kabir'de

Suay Karaman

Suay Karaman bir zamanlar

  • Demokrasi bir tramvaydır. Gideceğiniz yere kadar gider, orada inersiniz” demişti.Aralık 2012’de Konya’da bir ödül töreninde yaptığı konuşmada ise: “Yav işte 326 milletvekiliniz var hala mı bahane diyorlar. Ama işte bu kuvvetler ayrılığı denen var ya, o önünüze gelip engel olarak dikiliyor.” demişti.

AKP iktidarı ile 14 yıldır ülkemizde tüm kuvvetlerin tek elde toplandığı ve adına “ileri demokrasi” denilen bir düzen yaşanmaktadır. 12 Eylül 2010’da yapılan halk oylamasının (AS: Anayasa’nın 26 maddesinin blok oylaması) amacı da yargıyı tümüyle siyasal iktidarın denetimi altına almaktı. Tayyip Erdoğan’ın güçler ayrılığından engel olarak söz etmesi, ülkemiz adına talihsizliktir; faşizmin ayak sesleridir, diktatörlüğe gidişin karanlık yollarını açmaktır.

Tayyip Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi‘nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği hak ihlali kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” demişti. Oysa Çankaya’daki görevine başlarken anayasaya bağlılık yemini eden birinin “ben farklı bir cumhurbaşkanı olacağım” diyerek, anayasaya aykırı hareket etmesi çok açık bir şekilde anayasaya karşı suçtur ve aslında sivil bir darbedir.

Geçtiğimiz günlerde kaçak sarayda kapalı kapıların ardında yapılan görüşmede, başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevinden kovulduğu, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından yüzüne karşı söylenmiştir. Tayyip Erdoğan, seçimli olağanüstü kongreyi toplamasını ve aday olmayarak, AKP genel başkanlığı ve başbakanlıktan ayrılmasını da bildirmiştir. Bu olanların hiçbirine şaşırmadık, çünkü yıllardır adım adım bu gidişe, “yetmez ama evet” diyerek aydın insan taklitleri de destek vermişti.

Bu durum karşısında birçok kimse Davutoğlu’na üzülmüş, haksızlık yapıldığını bildirmiş ve bu olayı bir darbe olarak değerlendirmişlerdir. Ancak Davutoğlu’nun, başbakanlığa gelmesini sağlayan laik ve demokratik devleti yıkıp, yerine ortaçağ karanlığında bir devlet kurmak için, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışan biri olduğu unutulmaktadır. Yeni CHP genel başkanı daha da ileri giderek; “helallik boynumuzun borcudur, tüm haklarımızı helal ediyoruz” demiştir. Geçtiğimiz Nisan ayında Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’na; “Ben O’nu artık adam sınıfından saymıyorum, adam müsveddesi demeyi bile kendisine çok görüyorum..” demişti. “Davutoğlu’nu da savunmak bize düştü.” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, eski başbakan Mesut Yılmaz’a milletvekilliği önerdiğine göre, bundan sonraki seçimlerde mutlaka Ahmet Davutoğlu için de bir şeyler düşünecektir. Buna da şaşırmayız…

Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu’na yaptığını darbe olarak değerlendirenler, Türk Ordusu’ na kurulan kumpas için sessizliklerini korumaktadır. Bir siyasal iktidarın, kendi ülkesinin ordusuna düşman olması, sivil darbe olarak nitelenir. Demokrasilerde elindeki siyasal gücü, rejimin kuralları dışına çıkartarak hukuksuz amaçlara yönelmek, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunmak, sivil darbe olarak nitelenir.

Bir siyasal iktidarın, yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlayarak, her koşulda sürekli kendi istediğini yapmak için uğraşması, tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için sistemli bir şekilde kadrolaşması ve kendilerine karşı olanları bir biçimde yargılatıp, susturması sivil darbe olarak nitelenir.

Bir siyasal iktidarın, ülkenin parlamentosu yerine yasa gücünde kararnamelerle yasama görevini gasp etmesi, kurumların hesaplarını Sayıştay denetiminden kaçırması, sivil darbe olarak nitelenir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kesinleşen bir iktidarın, bu karara karşın ülkeyi yönetmesi açıkça sivil darbedir.

Demokrasi dışı tutum ve davranışları alışkanlık haline getiren siyasal iktidar, sivil darbe yapmaktadır. Üstelik yaptıkları darbe, muhalefet tarafından da görülememektedir. Tek adamlığa gidilen bu süreçten tüm siyasal partiler sorumludur.

Toplumumuzun dinselleştirilmesi ile Kürtlere özerklik tanınmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu söyleyen birinin, tek adamlığa soyunması, ülkemiz için büyük bir felakettir. “İlla başkanlık değil, ‘partili cumhurbaşkanı’ sistemi de olabilir” sözleriyle Tayyip Erdoğan, AKP’de denetimi yitirmek istemediğini açıklamıştır. Terör her gün can almakta, Kilis ilimize her gün roketler atılmaktadır. AKP’ye %70 oy veren Kilisliler “öldürülüyoruz” diye gazetelere ilan verip, yöneticileri göreve çağırırken, büyük kentlerimizde bombalar patlatılırken, siyasal iktidarın gözü yeni anayasa yapmaktadır.

Bütün bu olanlara karşın muhalefet sessizdir ve kendi sorunlarını çözemeyen bir muhalefete de, zaten halk güvenmemektedir. Bu güven bunalımını aşmak için muhalefet yöneticilerinin hepsinin değişmesi gerekmektedir. Gerçekleşecek bir olumlu değişim ile ülkemizin yolunun da aydınlığa doğru değişeceği görülecektir.

===================================

Teşekkürler sevgili kardeşimiz Suay Karaman...

Sevgi ve saygı ile.
09 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Naci BEŞTEPE : AÇTIRMAYIN BAYRAMLIK AĞZIMI

AÇTIRMAYIN BAYRAMLIK AĞZIMI

????????????????????????????????????????????????????????????

Naci BEŞTEPE

“Açtırma bayramlık ağzımı” derlerdi eskiler, bir şeye kızınca.
Bayram üzeri şu olanlara bir bakalım da birlikte karar verelim,
bayramlık ağzımızı açıp açmamaya.

BAYRAK VE ŞEHİT SÖMÜRÜSÜ

AKP ve asli genel başkanı RTE, sözde teröre karşı miting yaptı.
Hayret, her yer Türk bayrağı dolmuş.
Türk bayrağını tahrik unsuru sayanlara seçim yaklaşınca bayrak sevgisi gelivermiş.
Sen Atatürk’ü, Türklüğü, T.C.’yi sil; milliyetçiliği ayaklar altına al,
PKK’yla gizli anlaşmalar yap sonra işler sarpa sarınca herkesten milliyetçi kesil.

“Kelle” dediğin şehidin anasını kandır, kürsüye çıkar “hakkımı helal ediyorum” dedirt.
Sonra AKP’ye oy iste. Sömürünün de bu kadarı…

GÖNÜL BAĞI

“Benim AKP ile yasal bağım yok, gönül bağım var” diyor.
Yiyen olursa.
Nerede görülmüş bir Cumhurbaşkanı’nın bir siyasi parti ile miting yaptığı.
Bu nasıl bağ ki tüm hükümet işleri KaçAk Saray’da görülüyor.

YERLİ VE MİLLİ

55O yerli ve milli vekil istiyor RTE.  Meclistekiler ithal herhalde.
HDP’liler kastediliyor belli ki. Onlar PKK’lıdır ama Türkiye’de yaşarlar. Yerlilerdir.
HDP’liyi yerli saymayan, ülkenin bir bölümünü ayrı kabul ederek bölücülük yapmış olur.
Milliliğe gelince, HDP/PKK ne kadar milliyetçilikten uzak ve ırkçı ise, başta RTE,
AKP’lilerin bir bölümü din bağını ön planda tutar ve milliyetçilikten o kadar uzaktır.

TÜRKİYELİ

Kılıçdaroğlu Vatan Partisi’nin seçim ittifakı /güç birliği teklifini elinin tersiyle itti.
Belli ki; sinerji yaratmak, AKP’yi yere vurmak, iktidar olmak gibi derdi yok.
% 25’ler O’na yetiyor.
Terörün şiddeti artırınca, siyasi partilerin terörle arasına kesin sınırlar koyması gerektiğini söyledi. CHP ve kendi adına çok iyi bir çıkıştı. Kulağı mı çekildi ne döndü,
”PKK’yı da anlamak lazım” dedi..
30 yılda anlayamadığı PKK mıdır, HDP midir, ABD midir, BOP mudur?

Önce Kılıçdaroğlu’nu anlamak lazım. Bayramdaki Almanya programı Halk TV’de açıklanırken “Türkiyeli vatandaşlarla bir araya geleceği” söylendi. “Türk vatandaşlığı” ne zamandan beri “Türkiyeli vatandaş” olarak tanımlanıyor?
Hangi yasal kaynaktan alınmıştır bu tanım?
PKK‘yı anlayanlar mı kullanıyor bu tanımı?

ÇAY BARDAĞI

Rize’nin AKP’li Belediye Başkanı Kasap, yeni düzenleme bahanesiyle,
Atatürk heykeli yerine çay bardağı heykeli koymak istiyor.

Gelen ve gelecek tepkilere karşı da “referandum” fikrini ortaya atıyor.
AKP Gençlik Kolları Başkanı da kolları sıvamış “çay bardağı” için oy topluyor.
Bunlar, bayrakla milliyetçilik mitingi yapan partinin süprüntüleri.
Milli önderi çay bardağı ile kıyaslamaya kalkışan seviyesiz, densizler.

Türk halkı onlara  gererek yanıtı verecektir.

Bardak heykeli o başkanın evinin önüne yakışır.
Heykelin anlamlı olması için üstüne de başkanın oturtulması uygun olur.

 PKK DOSTLARI

“PKK’yı anlamak lazım” sözü beni İngiltere ve ABD’ye götürdü.
Adamlar, “PYD terör örgütü değildir… PKK’ya fazla yüklenmeyin…”
diyerek yönlerini, amaçlarını açıkça dünyaya ilan ediyorlar.
PYD’nin ne olduğunu açıklamak için, “PKK ve Peşmerge neden PYD’ye yardım ediyor?” sorusunu ortaya atmak yeter.
İnsanı enayi yerine koymayın.
Açtırmayın bayramlık ağzımı…

================================

Dostlar,

Sayın Naci Beştepe Paşa (E. Tümgeneral) çok sinirlenmiş peeeeek haklı olarak.
Yazdıklarını paylaşmamak olası  mı??
Bu denli çelişkili, tutarsız, dün başka bugün başka davranış sergilemek olsa olsa
“Türkiye’de siyaset” düzleminde olabilir. Başka ülkelerde herhalde siyaset kurumu
bunca yozlaşmamış ve aşağılanmamıştır.

Biz de 1 Kasım 2015 seçiminden umutluyuz
Türk halkı bu denli “salak – aptal – anlayışsız”.. olabilir mi??
Olsaydı tarihin derinliklerinden bu yana binlerce yıl nice devletler kurabilir miydi??

AKP’nin oyları sayısal olarak yerinde sayıyor.. (7 Haziran, 18.86 milyon)
Seçime katılım % 84 yerine %90’ı bulur ve aşarsa AKP’nin oyları % 35’lere doğru geriler..
2. parti durumuna bile düşebilir.. İktidarda olamayan AKP, batan gemiyi önce farelerin
hızla terk etmesi gibi terkedilir, ihbarlar başlar ve parti hızla dağılır… (ANAP örneği!)

Bir örneğini bu gün gördük.. Muhtarlarla 11. toplantıyı yapan 12. CB Bay RTE,
bazı kamu görevlilerinin AÇILIM SÜRECİNİ eksik, yanlış anlamaya dayalı uygulamalar içinde olduğunu..” söyledi.. Bu çok önemli bir kırılmadır.. Tüm sorumluluk 13 yıldır tek başına
iktidar olan AKP – RTE’de değil de emir kulu bürokratlarda mıdır??

Çaycısına dek kendilerinin atadığı bürokrasi de mi kendilerini kandırmaktadır?
Bu ne ölçüsüz kandırılma hezeyanı – masalıdır? Halk bu denli aptal yerine konabilir mi?

Eeeeey bürokratlar duydunuz mu? AKP – RTE daha şimdiden sizi satmaya başladı.
Yarın iktidardan düşer de yargı önüne çıkarılırlarsa siz seyreyleyin gümbürtüyü

Bilirsiniz ama, bir kez daha, Anayasa’nın yasa dışı buyruk maddesini anımsatalım :

*****

J Kanunsuz emir
ANAYASA madde 137 – Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
*****

Namuslu bürokratlar, yasa dışı buyruk veren siyasileri hukuksal engelleri göstererek
ikna etmelidirler.

Olmuyorsa görevden çekilmelidirler.
Ülkemizin – ulusumuzun yüksek yararları bunu gerektirmektedir.
Göz yuman, sessiz kalan suça ortak olur. Vebali çook ağırdır.
Böylesine sorumlu bir bürokrat tutumu, siyasal iktidarı da sınırlar ve sağduyuya çeker.
Bu ise hepimizin yararına olur..
Türkiye’nin bugünlerde böylesi bir eksene çook gereksinimi var..

Sevgi ve saygı ile.
29 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Ak Saray’a şok: O plan iptal edildi

 

Ak Saray’a şok: O plan iptal edildi

Ak Saray’ın da içinde bulunduğu Atatürk Orman Çiftliği planı, Ankara 5. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi.

SÖZCÜ, 3.8.2015

Candan yaptığı açıklamada, mahkemenin, içinde Kaçak Saray, Ankapark ve yolların da bulunduğu AOÇ planı için mahkemenin iptal kararı aldığını belirtti.

Candan “Atatürk Orman Çiftliği davası şimdi Avrupa İnsan hakları Mahkemesine gidiyor. Mahkemenin kararı ile Atatürk Orman Çiftliği üzerinde yapılanların tamamı plansız ve
hukuk dışı. Ankara 5. İdare Mahkemesi kararı oybirliği ile aldı.’’ dedi ve şunları söyledi:

‘’ Mahkemede karşımızdaki bakanlık ve devlet kurumları savunmalarında Atatürk Orman Çiftliği’nin bir fikir projesi olduğunu iddia ederek toplumla dalga geçtiler. AOÇ için devlet kurumlarının yaptığı savunmalar ülke yönetiminin acz içinde olduğunu gösteriyor.

Bu plan ile Atatürk’ün vasiyeti ihlal edilmiştir.

AOÇ projesi kamu yararı içermiyor; şehirciliğe aykırı.

Artık herkesi hukuka saygıya davet ediyoruz.
Şu an AOÇ’ta her şey yok hükmünde.
Orada plan yok. Şimdi Danıştay 6 dairesine giderek karara itiraz edebilirler.
Hukuksal süreç hala devam ediyor.”

======================================

Dostlar,

Bu konuyu sitemizde epey işledik.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ı ve çalışma arkadaşlarını gönülden kutlamaktayız.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve savaşımı (mücadeleyi) destekleyen üst örgüt TMMOB’yi de kutluyoruz.

Yargının nesnel ve hukuka uygun karar vermekten başka kaygısı – ölçütü – beklentisi – korkusu…. hiçbir şeyi olmasın istiyoruz..

Türkiye 1. sınıf bir demokratik hukuk devleti olsun..

Yönetim “gün ışığında” olsun..
“Gün Işığında Yönetim” ülkümüz olsun.. (Prof. İl Han Özay, İstanbul Hukuk Fak.)

Tayyipgiller gibiler yargının şamarını yiyip yerlerine otursunlar.. derslerini alsınlar.
Hukuka saygıyı ve ayrıcalıkları olmadığını, üstün olanın hukuk olduğunu öğrensinler..
Anayasa md. 10 kağıt üstünde kalmasın; Cumhurbaşkanı dahil her-kes yargı önünde eşit olsun.

Sevgi ve saygı ile.
03 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Sorumluluk almak istememenin dayanılmaz hafifliği

Sorumluluk almak istememenin
dayanılmaz hafifliği

portresi
İsmail Hakkı PEKİN
ihakkipekin@aydinlikgazete.com
AYDINLIK Gazetesi haber portalı

 

AKP iktidarının 13 yıllık iç ve dış politikaları, özellikle PKK, Suriye ve Irak politikaları konusunda ABD, İsrail ve Batının kuyruğuna takılması ve onların projelerini uygulamak için önemli katkıda bulunması
Türkiye’yi bugün bir tıkanma noktasına getirmiştir.

İç ve dış gelişmeler konusunda ne iktidar, ne muhalefet ne devlet uygulanması gereken hareket tarzlarını tartışmış ne de bir karar alınması konusunda bir girişimde bulunmuşlardır.

İktidarın, muhalefetin ve devletin ikircikli tavrı, olayları ve gelişmeleri kısa vadeli değerlendirmesi, gelişmelere faydacı yaklaşımı Türkiye’yi, onun gücünü içte ve dışta zayıf, karar alamaz ve aldıkları kararları uygulayamaz bir ülke konumuna düşürmüştür.
Bir ABD projesi ve BOP’un bir parçası olan “açılım süreci sonucunda

– Ülke içinde PKK’nın meşrulaştırılması sağlanmış ve
– Kimi alanlar maalesef PKK’nın hakimiyetine devredilmiştir.
– PKK ile mücadelenin terk edilmesi sonucu
PKK, Irak ve Suriye’de ABD planları için uygun bir taşeron haline gelmiştir.
– Türkiye kendi altını oysun diye PKK’yı serbest bırakmıştır.
– HDP’nin Meclis’e girmesiyle de PKK’nın Kandil’deki liderleri Türkiye’yi tehdit eder hale gelmişlerdir.
– HDP milletvekillerinden bazıları, “açılım süreci” sona ererse savaş başlar, diyebilmektedir.

Bu sözü söyleyenlerin savaşın ne olduğunu bilmediğini sanıyorum. Öncelikle savaşın ne olduğunu ve nelere mal olacağını öğrenmelerini tavsiye ediyorum bu zatı muhteremlere.

Aynı husus Suriye’deki gelişmeler, PYD/PKK’nın ABD-İsrail koridoru kapsamında
bir Kürt devleti tesis etme çalışması ve gayreti de maalesef iktidarın gayri milli politikalarından kaynaklanmaktadır.

İktidarın, muhalefetin ve devletin tedirgin ve korkak davranışı, inisiyatifi ele alma konusundaki isteksizlikleri, sorumluluktan kaçma şeklinde açıklanabilecek tutumları ülkemizi diğer devletler nezdinde de zayıflatmıştır.

Türkiye’yi yönetenler bu davranış ve hareketlerinin, uyguladıkları politikaların sonucunda Türkiye’nin dağılmasına (parçalanması demiyorum)
hizmet ettiklerini unutmasınlar.

Temkinli hareket etmek başka bir şey, yeri ve zamanı geldiğinde güç kullanmak dahil
her türlü tedbiri uygulamaya koymak başka bir şey. Maalesef yetkililerimiz temkinli hareket etme adına ellerini taşın altına koyarak sorumluluk almak istememektedirler.

Bu sorumluluğu üstlenmek istemiyorsanız o zaman çekilin, yerinize bunları yapabilecekler gelsin.

Türkiye’nin bulunduğumuz dönemde milli politikalar uygulayacak ve ülkeyi kuşatılmaktan ve dağılmaktan kurtaracak milli hükümete ihtiyacı var.
En azından bunu yapabilirsiniz. (http://www.aydinlikgazete.com/sorumluluk-almak-istememenin-dayanilmaz-hafifligi-makale,60484.html, 02.07.2015)

=================================

Dostlar,

Bu ciddi uyarılar AKP iktidarına çok yapıldı, yapılması sürdürülüyor.
Ancak kritik bir aşamaya da ulaşmış bulunuyoruz.
Söz konusu dış politika süreçlerinin zamanlaması son derece önemlidir.
Türkiye son birkaç ayını 7 Haziran 2015 genel seçimleri için heba etti.
7 Haziran’dan bu yana geçen 38 gündür de hükümet ortada yok.
“Düşük” Hükümet, tüm demokrasi geleneklerini, hukuku yok sayarak
700’e yakın önemli atamayı yapmakla meşgul.. İftar yemekleri ile kamuoyu oyalanıyor.
“Kaçak Saray”daki salt kendi geleceğini güvence alma telaşı hatta paniği içinde

Ülke yönetimi siyasal irade / Yürütme’den çok teknik İdare’ye / bürokrasiye emanet.
Oysa özellikle Suriye’de BOP uygulaması on birkaç ayda ciddi ivme kazandı.
Bu gelişme rastlantısal değildir. Türkiye’deki yönetim boşluğu ve zaafiyeti
ABD tarafından ustalıkla kullanılmaktadır. Gelinen yerde Türkiye’nim manevra alanı
son derece azalmıştır. Yaşamsal düzeyde önemli sorunlarla karşı karşıyayız.

Ülkemizin ve Ulusumuzun bölünmez bütünlüğü hatırı sayılır derecede
riske sokulmuştur. 

Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez!
Koalisyon görüşmelerinde mutlaka dikkate alınmalı ve sorumlu durumdaki
AKP dışlanarak hükümet kurulmasına çalışılmalıdır.

“AÇILIM” adı altında sürüklenilen kaygan ve tehlikeli zeminden, Batı taşeronu politikaları uygulayan AKP de eğer içtenlikle kurtulmak istiyor ancak bunu doğrudan yapamıyorsa, CHP – MHP azınlık hükümetini dışarıdan destekleyebilir.

HDP herhalde “açılım” dayatmasını sürdürecek gibi gözüküyor.
Bu dayatma, HDP’nin ve ülkemizin yararına kesinlikle olmayacaktır.

Türkiye çözümlerini kendi içinde aramalı ve bulmalıdır. İşte “tam bağımsızlık” budur. Büyük ATATÜRK’ün “İstiklal-i tamme” diye gırtlağını yırttığı olgu budur!

Türk de biziz, Kürt de biziz;
biz bize benzeriz ve iç sorunlarımızı kendimiz çözeriz, çözmek zorundayız..
Bölge ülkeleri ile, komşularımız ile dayanışma içinde olmalıyız,
oysa tam tersini yapıyor, komşularımızda darbe düzenleyicisi oluyoruz!?

* Sınırların değişmezliği – toprak bütünlüğü
* İçişlerine karışmama
* Ortak politik çıkarları belirleyip birlikte savunma – davranma 
* YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ
* Demokratik hukuk devleti…temel ilkelerimiz
olmalıdır..

Üstelik daha fazla asla gecikmeden..

Sevgi ve saygı ile.
14 Temmuz 2015, Hozat (Karaca köyü)

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com