Etiket arşivi: İttihat ve Terakki Hükümeti

SOYKIRIM DEDİKLERİ…

Ertan URUNGA
Emekli Yargıç Albay
e.urunga@yahoo.com.tr 

Antalya, 05.05.2021

Değerli okurlar,
  • Hani şu sözde Emeni Soykırımı dedikleri var ya,
  • aslında Emperyalist devletler tarafından uydurulan ve tarihe yamanmak istenen büyük bir yalandan ibarettir.
Tıpkı Ermenilerin Büyük ihanetine, yine kendilerinin uydurduğu Büyük Felaket (Meds Yeghern) dedikleri gibi… Bu yüzden biz de bu soykırıma özde değil, “sözde” diyerek, tarihsel gerçeği anlatmak istiyoruz kısaca…
Sözde Ermeni Soykırımı            : 1915 yılında yaşanan Osmanlı – Rus savaşı sırasında, Ermenilerin Ruslarla bir olup Osmanlı ordusunu arkadan vurmaları, sınır köylerinde yağma ve katliamlar yapmaları nedeniyle, isyancı Ermeni çeteleri hakkında, Osmanlı hanedanlığına karşı yapılan bir devrimle 1908 yılında iktidara gelen İttihat ve Terakki hükümetince Tehcir (zorunlu göç) Kararı verildiği, bugün herkesçe kabul edilen tarihsel ve nesnel gerçekler olup buna kimsenin bir itirazı da yoktur.
Ancak sonradan, Emperyalist devletlerin plan ve kışkırtmaları sonucu; savaş kurallarının gerekli kıldığı zorunlu ve haklı nedenlerle alınan Tehcir Kararının uygulanması sırasında Ermenilere soykırım yapıldığı yalanı, 1948 Yılı Aralık ayında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Suçluların Cezalandırılması Sözleşmesi‘nin 12. 01.1951 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra, Avrupa ve ABD’de adı duyulmaya başlayan Ermeni kopuntuları (diasporası) tarafından, 1960’lı Yıllarda ortaya atılmış ve halen de bir dogma gibi dünyaya dayatılmıştır.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti devletini yıllardan beri töhmet altında bırakan, ancak tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan bu savlara karşı, Emperyalist ve tarihsel bir yalan olduğu konusunda, Osmanlı ve yabancı devlet arşivlerinde birçok belge, doküman, bilimsel yayın, fotoğraf gibi nesnel ve AİHM Kararları gibi hukuksal kanıtların bulunduğu ve Türkiye’de arşivlerin herkese açık olduğu da bilinmektedir. Ancak Emperyalistlerin derdi, gerçekleri ortaya çıkarmak değil; bugün de olduğu gibi Türkiye’nin sıkıntılı günlerinde bu yalanı allayıp pullayarak, çıkarları doğrultunda kullanmaktır.
Kaçaznuni’nin Raporu
Nitekim Ermenistan’ın ilk Başbakanı ve Taşnak Partisi / Taşnaksutyun’un kurucu lideri de olan Ohannes KAÇAZNUNİ, Türk ulusunun Kurtuluş savaşını kazanmasından sonra 1923 yılı Nisan ayında partisinin Bükreş’de düzenlediği Ermeni Konferansına, bizzat kendisi tarafından hazırlanan bir Rapor sunmuştur.
Tarihsel gerçeklerle örtüşen bu Raporunda, özetle; savaş koşullarının yaşandığı 1914 – 1923 yılları arasındaki sancılı süreçte meydana gelen üzücü olaylar yüzünden Tehcir kararının alınmasına tümüyle kendilerinin neden olduğunu, dönemin Emperyalist devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya)’nın “Denizden Denize Ermenistan” projesine aldanarak, Ruslarla bir olup Osmanlı ordusunu arkadan vurduklarını, Taşnakları denetimsiz olarak silahlandırıp sınır köylerinde yağma ve katliamlar yaptıklarını, savaş koşullarında alınan Tehcir kararının amacına uygun olduğunu, istilacı devletlere karşı savaşan Türklerin savunma içgüdüsü ile hareket ettiğini övülesi bir dürüstlükle itiraf ettikten sonra da “Taşnak hükümetinin yaşamına son vermesinden başka, artık yapacak bir şeyi kalmamıştır” diyerek, soykırım konusunda son noktayı daha o zaman koymuştur zaten.
Olayların en yakın tanığı olan Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı’nın özeleştirisi niteliğinde olan ve büyük önem taşıyan bu tarihsel Rapor, sonradan Ermeni arşiv ve kütüphanelerden toplatılıp imha edilmek suretiyle tarihin karanlıklarına gömülmek istenmiş olsa da bugün İngiliz ve Rus devlet arşivlerinde orijinalinin bulunduğunu ve 2008 Yılında da Kaynak Yayınlarınca “Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok” başlığı ile Rusça’dan çevrilip kitaplaştırılarak Türk ve dünya kamuoyunun bilgisine sunulduğunu da burada belirtelim.
Tarihe Gömecek Nitelikte
Bu durum karşısında, bırakınız onca nesnel ve hukuksal kanıtları bir yana; yalnızca bu Rapor bile, Ermeni kopuntularının bugüne dek bağnaz bir inatçılıkla sürdürdükleri soykırım savlarını çürütmeye yetecek ve Türk ulusunu ağır bir töhmet altında bırakan Emperyalist yalanları da sonsuza dek tarihe gömecek nitelikte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz elbet.
Ancak ne yazıktır ki Türkiye’de gelmiş geçmiş iktidarların, değerli diplomatlarımız ASALA Ermeni Terör Örgütü tarafından yabancı ülkelerde katledilirken bile, bu soruna gereken önemi vermeyip kayıtsız kaldıkları, hatta bugün olduğu gibi ulusal davalarda kör, sağır, dilsiz olup üç maymunları oynayan sığ ve bilisiz siyasacılar yüzünden ulusal davalarımızın sürüncemede kaldığı da bir gerçektir.
Gerçeklerle Yüzleşmek
Burada şunu da belirtelim ki; 1915 yılında meydana gelen ve Ermeniler kadar Türklerin de onulmaz acılar yaşadığı üzücü olaylar sırasında, ABD gibi Ermeni soykırımı yapıldığını kabul edip laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletini töhmet altında bırakan Birleşmiş Milletler üyesi Avrupa ülkeleri gerçeklerle yüzleşmek istiyorlarsa eğer; önce kendi tarihlerine bakmalı, Ermenilerin tarihini de ilk Başbakanı KAÇAZNUNİ’nin Raporundan öğrenmelidir.
Sonra da Türklerin tarihini öğrenmek için ilk Cumhurbaşkanı ATATÜRK‘ün ‘Nutuk‘ adlı eserini okumalı, dünyada kalıcı bir barışın, çağdaş ve adil bir yönetimin nasıl sağlandığını da öğrendikten sonra bir karar vermeleri doğru olacaktır bence.
Dünyada Barış İçin…
Aksi takdirde, ABD Başkanı Joe Biden’ın yaptığı gibi Büyük İhaneti, Büyük Felaket; Büyük Yalanı, Büyük Hakikat; Büyük Göçü de Büyük Soykırım diye, aldatırlar adamı da dilinizi yutarsınız. Burada şunu da belirtelim ki;

915 yılında Ermenilerin büyük bir felaket yaşadıkları doğrudur. Ancak bu ‘Büyük Felaket’in, soykırıma uğradıkları için değil; Ruslarla savaşan ve tebaası oldukları Osmanlıya karşı düşmanla bir olup kendi ordusunu arkadan vurması, başka bir deyişle ihanet etmesi nedeniyle başlarına geldiğini de

özellikle vurgulamak isteriz.
Bu nedenlerle, yurtta ve dünyada barıştan yana birçok yurtsever aydınımızın ve bir zamanlar Talat Paşa Komitesi gibi oluşumların yapmaya çalıştığı gibi büyük felaketin de sözde soykırımın da büyük bir yalan olduğunu, devlet ciddiyeti ve sorumluluğu ile yapılacak bir kampanya kapsamında ülkemiz yararına son gelişmeleri de derleyerek yeniden anlatmak gerekiyor dünyaya…
Ancak bunun için de her şeyden önce, yönetimin içinde mevcut olan ayrılıkçı ve bölücü etnik ve ümmetçi unsurlardan temizlenerek, kendisini yenileyip millileşmesi gerektiğine de kuşku yoktur.
Bunun yolunu da yurtsever, çağdaş Türk toplumu bulacaktır elbet!

24 Nisan ve Soykırım İddiaları

Dostlar,

ADD Genel Yönetim Kurulu ve ADD Bilim Danışma Kurulu’ndan değerli çalılma arkadaşımız Sayın Ahmet Gürel’in sözde Ermeni soykırımı konusunda (24 Nisan 1915) makalesi aşağıda..

Daha kapsamlı bilgi edinmek isteyenler için Değerli Gürel’in kitabını okumak gerek..

Ahmet_Gurel'in_Turk_Ermeni_Iliskileri_kitabi

Teşekkürler sevgili Gürel..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

AHMET GÜREL
ADD Bilim ve Danışma Kurulu Üyesi 

portresi

24 Nisan ve Soykırım İddiaları

Her 24 Nisan geldiğinde, Ermeni diasporasının; “Türkler Ermeni Soykırımı” yaptılar, diye kulis yaptığını ve 2015 yılına da büyük hazırlıkları olduklarını biliyoruz. Gerçekten de 24 Nisan 1915 tarihinde ne oldu? O tarihte, Osmanlı Hükümeti’nce 2345 Ermeni lideri ve ihtilalcisi Anadolu’da olaylara karıştıkları nedeniyle tutuklanmıştır. Aynı gün, iletişim araçları yeterli olmamasına karşın, Bütün Ermeniler Katagigosu olan Başpiskopos Kevork, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na Türklerin ‘Ermeni katliamı’ yaptığını duyurmuştur.

‘Soykırım’ kavramını, devletler hukukuna 11 Aralık 1946 tarihinde girmiş ve
12 Ocak 1951’de yürürlüğe girmiştir. ‘Soykırım Sözleşmesi’ni, Türkiye 1950’de imzalarken; İngiltere 1970’te, ABD 1989’da, Ermenistan ise 1991 yılında kabul etmişlerdir.1

Emperyalist ülkelerin emelleri için kullanılan Ermeniler, bu kez de aynı ülkeler tarafından
‘Soykırım’ adına çıkışı olmayan bir yöne doğru götürmektedirler.

Sözde Ermeni Soykırımı’nın ilan edildiği günden bu güne, dünyada birçok sahte belgelere dayalı kitap yayınlanmıştır. Ermenilere destek olan başta İngiltere olmak üzere tüm emperyalist güçler, Ermeni katliamı yalanını çeşitli propaganda araçlarıyla kendi kamuoyuna sunmuşlardır. İngiliz İstihbarat Birimi, Türkiye için Mavi Kitap
(The Blue Book) yayımlanmıştır. Arnold J. Toynbee ve James Bryce tarafından Türklerin aleyhine hazırlanmış olan bu kitapta, Türklerin, Osmanlı topraklarında
600 bin Ermeni’yi öldürdüğü yazılmıştır.

Mavi Kitap’ı takma tanıklara dayanarak yazdığı açıklanan Prof. A. J. Toynbee,2
1960 yılında yapılan bir konferansta, Prof. Türkkaya Ataöv’ün bir sorusu üzerine; 1914-18 arasında yapılan, kendininkiler dahil tüm İngiliz yayınlarının savaşı ne pahasına olursa olsun kazanma hedefine yönelik tek yanlı ve abartmalı yayınlar olduğunu,
bugün böyle değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir.3

ABD İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau, anılarını içeren ‘Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü’ adlı kitap, sahte Ermeni tezleriyle hazırlanan başka bir kitap olmuştur.

ABD Princeton Üniversitesi’nde görevli tarihçi Prof. Health Lowry’nin yaptığı araştırmalar sonucunda; Morgenthau’nun İstanbul’da görev yaptığı döneme ait kendisinin ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği raporlar ile anıların karşılaştırılması sonucunda, anılarda gerçek olmayan verilerin kullanıldığı kanıtlanmıştır.
Prof. Lowry, anlatımını şöyle sürdürmüştür :

“Amerikan kamuoyunun belirgin politikası haline gelen ve günümüzde varlığını sürdüren güçlü Türkiye karşıtlığı, kitabın temel taşlarından biri olmuştur. Morgenthau’nun bu kitabı, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin I. Dünya savaşını bahane ederek, Ermeni azınlığa karşı planlı bir soykırım uyguladığı inancının ana çıkış noktalarından biridir.4

1920’de, Aram Andonyan adında bir Ermeni, Paris’te sahte evraklara dayalı bir kitap yayınlamıştır. Bu kitap, diğerleri gibi düzmece propaganda araçlarından biridir.
Batılılar ve Ermenilerin gerçeklerle yüzleşmek istemediğini belirten Amerikalı Savcı
Sam Weems, ‘Ermeni Hilesi’ adlı bir kitabında görüşünü şöyle açıklamıştır:

  • “O tarihlerde ileri sürüldüğü gibi bir soykırım yapılması mümkün olamaz. Ermeniler, hiç utanmadan, sıkılmadan Washington’da milyonlarca dolar verip bir bina satın alıyorlar ve soykırım müzesi kurmaya kalkıyorlar.
    Bu Hıristiyanlık adına utanç verici bir durumdur. Eğer soykırım müzesi kuracaklarsa, sergileyecekleri arasında Türklere ait hatıralar da olmalıdır. Yoksa kurdukları müze, ırkçı nefret müzesi olmaktan öte bir anlam taşımaz.”5

Türkiye’nin, soykırım yaptığı iddia edilen Ermenilerin ülkesi Ermenistan’dan 41 yıl, destekçileri İngiltere’den 20 yıl, ABD’den 39 yıl önce neden ‘Soykırım Sözleşmesi’ni imzaladığını iyi düşünmemiz gerekiyor?

Eğer Türkiye, 1915 yılında soykırım yaptıysa, geriye dönük bir yaptırımla,
‘Soykırım Sözleşmesi’ni imzalamışken niçin yargılanmamıştır?
Yıllarca yapılmayan bu suçlama, niçin 1980 yıllarından sonra gündeme getirilmiştir?

Fransız Av. Georges de Maleville’nin yazdığı ‘1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi’ adlı kitap, Türkiye’yi asılsız iddialarla suçlayanlar için hazırlanmış bir iddianamedir.
Av. Georges de Maleville, ‘Ermeni soykırımı’ tezini belgelerle sadece çürütmekle kalmıyor, Fransa’nın diktiği kin anıtlarının boş bir düşüncenin ürünü olduğunu vurgulayarak tarihe bir not düşüyordu:

“1. Dünya SavaşınIın ilanından başlayarak, Kilikya ve Maraş yöresindeki Ermeniler ayaklanmıştır. Öylesine önemli bir ayaklanma olmuştur ki, 1915 Şubatı’nda, Rusya’nın Londra Büyükelçisi, Antakya’ya çıkartma yaparak gelen 15 bin asiye erzak sağlamak amacıyla, İngiliz Hükümeti’nden yardım isteminde bulunacaktır. Olayın ciddiyetini belirtmek için, Osmanlı İmparatorluğu’nun aynı dönemde, Çanakkale’yi savunmakta olduğunu belirtelim.”6

ABD’li Prof. Bernard Lewis, ‘Ermeni soykırımının gerçek olmadığı’ konusundaki görüşünü açıklaması nedeniyle, Ermenilerin yoğun tepkisiyle karşılaşmıştır.
16 Kasım 1993’te ‘Le Monde’ gazetesinde Bernard Lewis, Ermeni soykırımıyla ilgili olarak makalesinde şunları yazmaktadır:

  • “Osmanlı Hükümeti’nin Ermeni ulusuna karşı kitlesel yok etmeyi öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur.
  • Türklerin ‘tehcire’ başvurmalarının geçerli nedenleri vardır.
  • Çünkü Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile birlikte
    Türklere karşı çarpışıyorlardı.”7

Tehcir sırasında bölgedeki aşiretlerin saldırılarına karşı Ermenilerin korunması,
gıda ve ilaçlarının karşılanması için Türk hükümetinin ordusuna emir verdiğini anlatan
ABD’li Prof. Dr. Stanford Shaw, göçle ilgili görüşlerini şöyle anlatıyordu:

  • “Bölgede Ermeni nüfusu iddia edildiği kadar değildi. Tehcirden önce
    iki yüz elli bin Ermeni Rus Ordusu’na katılmış, yedi yüz bin Ermeni de Rusya Ermenistan’ına göç etmiştir. Ancak savaş ve tehcir sırasında her iki taraftan da karşılıklı olarak on binlerle ifade edilecek kadar öldürmeler olmuştur. Fakat ölen Ermenilerin sayısı üç yüz bini geçmez. Fakat tepki olarak Ermenilere karşı katliam da olmuştur. Ama Osmanlı hükümeti emriyle gerçekleştirilmiş bir Ermeni katliamı kesinlikle söz konusu değildir.”8

Prof. Dr. Justin Mc Carthy, Yeditepe Üniversitesi’nde ‘Ermeni Soykırımı İddialarında Gerçek Nedir?’ konulu konferansında şunları söylemiştir:

“Bugün Ermenistan olarak bilinen yerin büyük çoğunluğu, Rusya’nın bu bölgeyi işgali öncesinde Türklere aitti. Ermeniler, Güney Kafkasya’nın hiçbir yerinde çoğunluk olmamıştır. Türk-Rus savaşlarında, Ermeniler, Ruslara katılmış ve Türkiye’ye karşı düşmanla işbirliği yapmışlardır. Ruslar, geri çekilirken beraberinde Ermenileri de götürmüşlerdir. Ve sonradan bunları Türklerin topraklarına tekrar yerleştirmişlerdir.

* Ölümleri, öldürmeleri başlatan Ermenilerdir.
* Türkler Ermenilere saldırmadılar.

* Ermeniler Türklere saldırdılar; Türkler Ermenilerin saldırılarına yanıt verdi.
* Kan dökülmesini Türkler başlatmadı.”9

Taşnak lideri ve Ermenistan’ın 1918-1920 arasında ilk Başbakanı olan
Ovanes Kaçaznuni, Ermeni gerçeğinin yanlışlarını o yıllarda görmüştür.
‘Büyük Ermenistan’ hayalinin gerçekçi olmadığını saptayan bu lider, Kaçaznuni’nin tehcir konusundaki tespiti çok ilginçtir, okuyalım:

  • “1915 yaz ve sonbahar döneminde, Türkiye Ermenileri zorunlu tehcire tabi tutuldu, kitlesel sürgünler ve baskınlar gerçekleştirildi. Bütün bunlar, Ermeni sorununa ölümcül bir darbe vurdu. Tarihsel Ermenistan’ın, bize devreden gelenekleri ve Avrupa diplomasisinin vaatleri doğrultusunda, bağımsızlığımızın temelini oluşturması gereken bölgeler boşaltıldı; Ermeni illeri, Ermenisiz kaldı.
  • Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir konu bulunmamaktadır. Sonradan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de Ermeni meselesinin temelli çözümü açısından bu yöntem, en keskin ve en uygun bir yöntemdi.”10

‘Türk Ermeni İlişkileri’ (Yabancı Belgeler Işığında, Dünü Bugünü) adlı kitabımda yer alan 524 yabancı belgeden yalnızca 10 tanesini bu makaleme aldım. 1906-1922 arasında Ermeniler tarafından 518.105 Türk’ün katledildiğinin belgesini bile dünyaya duyuramazken, onlar haksız oldukları bu konuda her ülkeyi soykırım anıtlarıyla doldurmak başarısını göstermektedir.

Tarihi gerçekleri saptıranlara, Değerli Hukukçu Emin Değer‘in, ‘Tarihe Not Düşürmek’ başlıklı yazısıyla yanıt verelim:

  • “Soykırım yapmamış bir ulusun bireylerinin bilgisizliğinden, bilenlerin de ilgisizliğinden yararlanarak yerel karşılıklı öldürme olaylarını soykırım olarak yansıtan kimi aydınların yol açtığı suçluluk psikozuyla hareket etmeyen her sağduyulu insanın, savunma değil hesap sorma konumunda olması gereken günlerdeyiz.”

Kaynaklar

1- Ali Eşref Uzundere, İnsanlık Suçu; Iğdır ve Çevresinde Ermenilerin Türk Kırımı, T.C. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 2002, s. 52–55.
2- SBF Profesörler Kurulu Salonunda yapılan bir konferans.
3- Türkkaya Ataöv, Ermeniler, Mavi Kitap ve Toynbee, Cumhuriyet, 12 Mart 2005.
4- Şükrü Elekdağ, ‘Tarihsel Gerçekler Işığında Ermeni Soykırım Savı’ adlı makalesi, Cumhuriyet, 25 Nisan 2005, sayı: 3.  
5- Mürsel Köse, İşgalden Kurtuluşa, Kuban Yayıncılık, Ankara 2003, s. 144.
6- Georges de Maleville, 1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları,  İstanbul 1998, s. 72–73..
7- Ali Eşref Uzundere, İnsanlık Suçu; Iğdır ve Çevresinde Ermenilerin Türk Kırımı, T.C. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 2002, s. 308.
8- Köse, a.g.e., s. 134.
9- Prof. Dr. Justin Mc Carthy ile yapılan röportaj, Hürriyet, 22 Mart 2001.
10-Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok, Kaynak Yayınları, İstanbul 2005, s. 32–33.