Etiket arşivi: İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü

İşyeri Hekimlerinin Mesleksel Bağımsızlığına Yargıdan Oy Birliğiyle Destek


İşyeri Hekimlerinin
Mesleksel Bağımsızlığına
Yargıdan Oy Birliğiyle Destek

Istanbul_Tabip_Odasi_logosu
Meslektaşımız Dr. Ahmet Tellioğlu İstanbul’daki Organik Kimya AŞ’de işyeri hekimi olarak çalışmakta iken hakkında işvereni tarafından ‘doğruluk ve sadakate aykırı davranmak’tan soruşturma açılmış, sonra da ‘yeterliliği ve davranışından kaynaklanan sebeplerle işine son verilmişti.

Bunun üzerine meslektaşımız ve İstanbul Tabip Odamız ülkemizin iş/işçi sağlığı alanındaki gerçek fotoğrafını görünür kılan bir hukuk mücadelesi yürüttüler.

2012’nin Şubat ayında Organik Kimya’da göreve başlayan meslektaşımız her hekimin yapması gerektiği gibi öncelikle risk değerlendirmesi çalışmalarına başlamış ardından da bu kapsamda gerek çalışanların sağlık gözetiminden gerekse çalışanlara İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen ‘toksik kimyasallara maruziyet’ raporlarından derlediği verilerle şirket yöneticilerini toksik kimyasallarla ilgili alınması gereken öncelikli önlemler konusunda kezlerce uyarmıştı. Öneri ve uyarılarının şirket yöneticileri tarafından
dikkate alınmaması üzerine de bunları noter onaylı iş sağlığı ve güvenliği defterine yazmıştı.
Bunun üzerine Organik Kimya meslektaşımıza soruşturma açtı. Meslektaşımız da durumu
ilgili mevzuata uygun olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü‘ne bildirdi. Meslektaşımız bu bildirimi yaptığı günün akşamında işten çıkarıldı.

Dr. Ahmet Tellioğlu Organik Kimya’daki 30’a yakın çalışan için İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi tarafından ‘toksik kimyasallara maruziyet’ raporları düzenlenmiş olduğunu,
kendisinin de bu raporları hasıraltı etmeyip bilakis meslek hastalığı yönünden üzerine gittiği için işten çıkarıldığını söyleyerek işe iade davası açtı.

İstanbul 16. İş Mahkemesi‘nde görülen davada Organik Kimya, Dr. Ahmet Tellioğlu’nun çalışanları Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne yollayarak onları kışkırttığı yönünde
bir savunma yaptı.

Davada meslektaşımızı savunan İstanbul Tabip Odası avukatları ise bu davranışın açıkça hekimin meslekse bağımsızlığının ihlali anlamına geldiğini söyleyerek işe iadesini talep ettiler.

Mahkeme kararında “yapılan yargılama sonunda toplanan deliller ve bilirkişi raporu ile
tüm dosya kapsamından davacının … işyerindeki çalışmasını yasal düzenlemeler, kendisine verilen görev ve yetkiler dahilinde yürüttüğü, meslek hastalıkları hastanesine sevk ve onaylı görüşlerini (noter onaylı deftere) yazmak konularının olumsuz bir davranış olmadığı,
aksine öngörülen davranışın davacının görev ve yükümlülüğü olduğu” denilerek
Dr. Ahmet Tellioğlu’nu haklı bulmuş ve işe iadesine karar vermişti.

Bu karar, Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından oybirliğiyle onanmış bulunuyor.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası‘nın ardından işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının mesleksel bağımsızlığını sağlayacak yeterli düzenleme bulunmadığını dile getirmiş ve eklemiştik: ‘Uzman ve hekimin bağımsızlığının olmadığı koşullarda iş sağlığı güvenliği hizmetleri hakkıyla verilemez’.

Dr. Ahmet Tellioğlu ile ilgili olarak yürüyen ve Yargıtay tarafından son noktası konulan
bu davada işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının mesleksel bağımsızlığın işyerlerinde
nasıl bir tehdit altında olduğu, işverenlerin mesleksel bağımsızlığa zerre kadar saygı duymadığı gözler önüne serilmiştir.

Soruyoruz                    :

Hekimin iş güvencesinin işverenin iki dudağı arasında olduğu koşullarda hekim bu hastalıkları, bu ölümleri nasıl ortaya çıkaracak ? İşyerlerinde toksik kimyasallara maruz kalmış olan işçilerin sağlığı ve hukuku ne olacak?’

Çalışma Bakanı‘nın Tabip Odalarının ve Türk Tabipleri Birliği’nin işçi sağlığıyla ilgili yetkilerini ortadan kaldırmak ve işyeri hekimliği hizmetlerini taşeronlaştırmak dışında
atacağı bir adım var mıdır?

Bu olayda meslektaşımız Organik Kimya’yı

“Bağımsız çalışmamı engelliyorlar, yasal yetkim kapsamındaki uyarma görevimi işveren onayına bağlıymış gibi gösteriyorlar, çalışanlara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne başvurmamaları yönünde gözdağı veriyorlar..”

diyerek Çalışma Bakanlığına da şikayet etmiş idi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından meslektaşımıza bugüne kadar herhangi
bir yanıt bile verilmedi ki, Bakanlığın ‘mesleksel bağımsızlığı yok sayan’ bu tutumunu da önümüzdeki günlerde idari yargıya taşıyacağız.

Bu vesileyle tekrar belirtmek isteriz:

Ölümlü iş kazaları tam anlamıyla buz dağının görünen bölümüdür.
Dipte devasa bir meslek hastalıkları kütlesi vardır.

Dünya Çalışma Örgütü (AS: ILO), Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel örgütlerin kestirimlerine göre bir yerde iş kazasından ölen 11 kişi varsa, bu 11 kişiye karşılık en az 19-60 kişi de
meslek hastalığı/işle ilgili hastalıktan ölmektedir.

  • Her yıl 1500 dolayında çalışanın iş kazalarında öldüğü ülkemizde, işyeri hekimlerinin
    mesleksel bağımsızlığı ve buna bağlı olarak meslek hastalığı tanı süreçleri ivedilikle
    yeniden ele alınmalıdır.

    İSTANBUL TABİP ODASI

    http://www.istabip.org.tr/index.php/haberler/3693-yeri-hekimlerinin-mesleki-bamszlna-yargdan-oy-birliiyle-destek.html, 24.12.14

    ===================================================

    Dostlar,

    Meslektaşımız Dr. Ahmet TELLİOĞLU’nu ve O’na kapsamlı hukuksal destek veren
    İstanbul Tabip Odamızın değerli yöneticilerini – hukukçularını kutlarız..

    Organik Kimya adlı kuruluşun hukuk dışı ve emeğe saygısız davranışlarını ise
    üzüntüyle karşılıyoruz.. (Haydi “kınıyoruz” demeyelim..)

    ÇSGB’nın (Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı) vurdumduymazlığına ne demeli??

    İvedilikle soruna eğilmeleri gerekmez mi?

    Dilekçe hakkı Anayasal bir hak değil midir?

    VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı*

    MADDE 74.– Vatandaşlar (Ek ibare: 3/10/2001-4709/26 md.) ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

    ÇSGB hem biçimsel olarak Anayasal görevini savsaklamaktadır hem de toksik kimyasallarla çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin sağlık – güvenlik hakkını görmezden gelmektedir.
    3. olarak da işyeri hekimi Dr. Ahmet Tellioğlu’nun hukukunu çiğnemektedir. İlle biçimsel süre yetkisi 60 günü beklemek niyedir??

    Özellikle 2. maddedeki hak çiğneminin (ihlalinin) telafisi yoktur ve bu yüzden de gecikmesinde sağlık açısından sakınca vardır. Devlet, yeri geldiğinde, temel insan hak ve özgürlüklerini bile “gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda…” diye sınırları belirsiz klişe bir gerekçe ile
    mülki amir (kaymakam, vali), savcı.. eliyle kısıtlayabilmekte, “makul şüphe” dayatması ile de kişi dokunulmazlığı, özel yaşamı… tehdit altına sokulmaktadır. Son olarak TİB’e verilen
    yasal yetki ile sanal iletişimin yargı kararı olmadan “ivedi durumlarda” (!?) engellenebilmesi yetkisi Anayasa Mahkemesinde iptal edilince, AKP Hükümeti bu kez aynı yetkiyi,
    yargıyı gene devre dışı bırakarak bu kez Bakan ya da Başbakan’ın TİB’e emrine bağlayarak kullanma azmindedir.

    Örnekler artırılabilir.. Hukuk tanımaz bir AKP iktidarı ile karşı karşıyayız..

    CSGB neden ivedi olarak Dr. Tellioğlu’nu yanıtlamaz, olaya denetçi göndererek karışmaz ve sakıncalı durumu durdurmaz??

    ÇCGB kimden yanadır??

    Mutlak biçimde sermayenin yandaşı mıdır ya da hizmetindedir?
    Yasal görevi bu mudur?
    Bu bakanlığın sorumlu yetkililerinin yönetsel (idari) yargıda mutlaka yargılanması ve
    hak ettiği yaptırıma çarptırılması gereklidir.

    Anayasa’nın 2. maddesinde T.C. Devleti’nin bir “hukuk devleti” olduğu yazılıdır..
    Yılgınlığa düşmeden savaşımı sürdürmek gerekir.

    Bu vesile ile İşyeri Hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanlarının görevlerini mesleksel bağımsızlık içinde yürütebilmeleri için gerekli iş güvencesinin sağlanmasını ÇSGB yaşama geçirmek zorundadır. Bu süreçte Türkiye işvereni ilkel ve hukuk dışı engelleyici tutumuna son vermelidir. Sorun salt iç hukuk sorunu da değildir. Ülkemizin taraf olduğu kimi uluslararası andlaşma
    ve sözleşmeler esasen böylesi bir hakkı tanımlamıştır. Başta Yürütme organı (Hükümet),
    ulusal ve uluslararası (ulusalüstü) hukuka uygun davranmalıdır (AY md. 90/son).
    Örneğin AVRUPA SOSYAL ŞARTI md. 3,

  • “Tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hakkı vardır.”
    içeriklidir ve Türkiye’yi bağlayıcıdır (AY md. 90/son).

    Artık Türk işvereninin de Küreselleşme çağında -çok gecikmiş de olsa- matüre olarak
    kendisini emeğe saygılı hukukla bağlı saymayı içine sindirmesini beklemek hakkımızdır. Küresel – yerel sermaye 21. yy’da artık ilkelliğini – vahşiliğini aşabilmeli, uygarlaşabilmelidir.

    Çağımız insan hakları çağıdır eğer sermayenin de haberi olduysa….

    Sevgi ve saygıyla.
    29.12.2014, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net

 

SOMA’da İŞ CİNAYETİ SORUMLULARINI LANETLİYORUZ!


SOMA’da İŞ CİNAYETİ SORUMLULARINI LANETLİYORUZ!

yanan_mum

 

 

 

 

 

Dostlar,

Bir işe yarar mı ki; biz de basmakalıp (klişe) söylemleri dillendirsek ve
ölen şehit madencilere Allah’tan rahmet ve kederli ailelerine sabır ve başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar dilesek??

Bir kez “şehit” in Tanrı katında yeri en yücelerde değil midir ki, biz kalkıp bir de
Tanrı’nın bu kişilere rahmet etmesini diliyoruz? Bu ne yaman ve hazin çelişkidir?

Aslında suçumuzu dillendirip Tanrı’dan örtük bağış diliyoruz korkarız..

Saat 05:40 oldu ve uyumuyoruz, u-yu-ya-mı-yo-ruz..
Gün üstümüze doğdu gene..
Soma’da yeraltı kömür ocağında yangın sürüyor.. 787 dolayında emekçi madende idi, 363’ü çıkarıldı ama yarısından çoğu hala yer altında.. 2000 metreye dek inen kuytularda can pazarında. Çok sayıda, 4’ü ağır 80+ yaralı var, kurban sayısı 201!
Patlamanın 15. saatini sürüyoruz.

SOMA_maden_kazasi_13.5.14

Soma’daki iş kazalarının incelenmesi için 23 Ekim 2013’te TBMM’ye verilen önerge aylarca neden bekletildi ve 29 Nisan 2014’te gündeme alınıp AKP’nin blok oylarıyla reddedildi? Neden??

  • 13.5.2014 günü Soma’da özel sektöre ait kömür işletmesinde «trafo patlaması» nedenli (?!) yangında, 14.5.14 günü saat 05:00’te resmi verilerle 201 emekçiyi yitirdik; gene İŞ CİNAYETİNE KURBAN VERDİK! Yazıklar olsun!
  • Ekte yansılarını sunduğumuz dersi 12.5.14 günü AÜTF (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) Dönem 6 (son sınıf) öğrencileri ile 4 saat işlemiştik. Bir de film izlemiş üzerinde iş kazalarının nedenlerini tartışmıştık. 22 posterle de iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini irdelemiştik.. TBMM’de Soma önergesi reddedilmişti!?
  • Biz bu eğitim işini on yıllardır (1977’den beri) yapıyoruz ama özlenen sonuç
    hala ortada yok. İstanbu Tıp Fakültesi’nden mezun olup (1977) bir yeraltı maden işletmesinin işyeri hekimi olduğumuzdan bu yana iş-işçi sağlığı ve güvenliği
    en çok emek verdiğimiz alan oldu. Yıllardır bu alanda kuramsal ve uygulamalı mezuniyet öncesi ve sonrası dersler vermekteyiz.. Binlerce işyeri hekiminin yetişmesine Türk Tabipleri Birliği kurslarında 10+ yıl akademik emek verdik.
  • Kozlu’da 3 Mart 1992’de 262 emekçiyi kurban verdik, yetmedi..
  • OSTİM’de (3 Şubat 2011) 20 emekçiyi kurban verdik, akıllanmadık.
  • Esenyurt’ta 11 emekçi naylon çadırda cayır cayır yandılar, yetmedi (13.3.2012).
  • Davutpaşa’da 31.1.2008’de 21 emekçi kurban verildi, dava hala bitmedi!?
  • Kozan’da 24.2.12’de 10 emekçi, parçalanan baraj kapağı ile adeta uzaya fırlatıldı, akıllanmadık..
  • Başbakan R.T. Erdoğan, 30 emekçiyi yutan Karadon faciasında (17.5.2010)
    «Bu mesleğin kaderinde ölüm var..» demişti. Oysa uzman raporları işletmede üretim plan ve projesinin olmadığını, havalandırmanın yetersiz olduğunu kanıtladı.
  • Dönemin Çalışma Bakanı Prof. Ömer Dinçer, hiç sıkılmadan Karadon için «Güzel öldüler» (!!?) diyerek hepimizi utanca boğdu ve tarihe de böylece geçti…
  • Bu iş cinayetlerinin sorumlusu, akıl ve bilimdışı bu çağdışı siyasal anlayıştır.
    12 yıldır iktidarda olan bu gerici ve emek düşmanı anlayış, gerekli denetimleri yapmayıp sermayenin isteklerine boyun eğmektedir. Asıl katil olan bu siyasettir.
  • En tehlikeli işyerlerinde bile işi durdurma ve işyeri kapatma yaptırımları uygulanmamakta, idari para cezalarıyla geçiştirilmektedir. Çalışma ve
    Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İş Teftiş Kurulu Müfettişleri siyasal baskı altındadır. 
  • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji ve
    Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Ylldız 
    derhal istifa etmelidir!
    Bu 2 Bakanlık sırasıyla İş Sağlığı ve Güvenliği 
    Genel Müdürlüğü ile
    Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nü iş sağlığı ve güvenliğinden doğrudan sorumlu birimler olarak bünyelerinde bulundurmaktadır. 

siyah_kurdela_Bayrakli

 

 

 

 

  • AKP hükümeti istifa etmeli, TBMM olaya el koymalıdır..
    Ne yazık ki bu TBMM, (AKP grubu) yukarıda değindiğimiz gibi Soma iş kazalarını inceleme önergesini reddetmiştir! Biz kime güveneceğiz?

    Yılda 72 bin, ayda 6 bin, günde 200, saatte 8 iş kazası kayda giriyor..
    Her gün 3-5 işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor..
    Her yıl 2200 dolayında emekçi  tam engelli oluyor..
    On binlerce meslek hastalığına tanı kon(a)mıyor, yıllık rakamlar komik,
    500’den az!
    Bu ürkünç ve utanç verici (stigmatik) tablo sürdürülebilir  mi?

  • Soma iş cinayetinin inceleme ve araştırmasında bilirkişiler arasında ulusal ve uluslararası kurumlardan bağımsız uzman denetçiler mutlaka bulunmalıdır. Bunların başında TBB (Türk Tabipleri Birliği), TMMOB (Türk Mühendis ve
    Mimar Odaları Birliği), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü – International
    Labor Organisation), ICFTU (International Confederation of Free Trade Unions) Uluslararası Özgür Sendikalar Konfederasyonu ve ulusal İşçi Sendikaları Konfederasyonlarının temsilcileri gelmektedir.

Türkiye, iş sağlığı ve güvenliği alanında yüz kızartıcı durumdan kurtulmak için
her şeyden önce emeğin özgürce sendikal örgütlenmesinin önünü açmak zorundadır. Halen emekçilerin %90’ı sendikal örgütlenmeden yoksundur ve bunun da nedeni özelleştirme ve taşeronlaştırmadır. Her 2 uygulamanın da şampiyonu
AKP iktidarıdır. Kasım 2002’den bu yana ülkenin taşı toprağı satılmış, Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek geçen yıl “artık satacak kamu malı kalmadı” acı itirafında bulunmuştu. Taşeronlaştırma da 2003 yılında AKP hükümetinin 1. yılında çıkarılan 4857 sayılı İş Yasası ile Türkiye gündemine sokulmuştur. 10 yılda 2,6 milyon emekçi, taşeron işçisi yapılmıştır. Kamu kesimi özel sektörle yarışmaktadır bu süreçte.
Sağlık Bakanlığı en çok taşeron işçisi çalıştıran Bakanlık olup, sayı 120 bini aşmıştır
ve oran olarak da 1/3’ü geçmiştir.

Toplamda, yaklaşık olarak kayıtlı her 6 işçiden biri iş güvencesiz postmodern köle olarak ana işverene bağlı alt işverenin (taşeronun) emrinde çalıştırlımaktadır.
Toplam 25+ milyon istihdamın en iyimser 1/3’ü de kayıt dışıdır. (TÜİK resmi verileri)

Türkiye ölümlü (fatal) iş kazalarında Rusya ve Hindistan’ın ardından Dünya 3’üncüsü! 

Unutulmasın : SENDİKA yoksa iş sağlığı ve güvenliği de yoktur!

İkinci olarak Türkiye, iş sağlığı ve güvenliği sorununu aşmak için, çoğu gelişmiş ülkede, ABD (NIOSH), Japonya ve AB’de (OSHA)… olduğu gibi yönetsel ve akçal (finansal) açılardan mutlaka özerk, bilimsel bakımdan özgür bir Türkiye Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu kurmalıdır. Bu Kurum her türlü siyasal karışmadan arınmalıdır.

Hızla bir Ulusal İş Sağlığı – Güvenliği Bilimsel Kongresi düzenlemeli ve orada belirecek görüşler ulusal politika olarak yaşama geçirilmelidir.

Son 30 yılda özellikle tırmanan iş cinayetleri ve iş sağlığı – güvenliğinin yok edilişinde makro ölçekte sorumlu olan olgu KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizmdir!
Türkiye hızla KüreselleşTİRilmekte = postmodern sömürge kılınmakta ve olağansütü ağır bedeller ödemeyi sürdürmektedir. Aklımızı başımıza almazsak, KüreselleşTİRmecilerin son hedefi Türkiye’yi ulusu ve ülkesiyle parçalamaktır!

Bu gün, 14 Maysı 2014 günü AÜTF Dönem 3 öğrencilerimize verdiğimiz Küreselleşme ve Sağlık dersimizin konuk öğretim üyesi, SBF’den sevgili dostumuz – meslektaşımız Sn. Prof. Dr. A. Gürhan Fişek olacak.. Rastlantıya bakınız ki, konusu da

Küreselleşme ve İş Sağlığı Güvenliği..

Türkiye’nin bu alanda en yetkin akademisyenlerinden olan Prof. Fişek’i,
bu yürek yakan Soma faciasının ilk gününde tam da bu konuyu işleyecek olduğu dersi konuk olarak dinlemeye çağırıyoruz :

14 Mayıs 2014 Çarşamba, saat 16:00 – 17:50, AÜTF Morfoloji Binası 5 no’lu anfi, Sıhhiye, Ankara

Umarız bu facialar şok etkisiyle aklımızı başımıza getirsin ve ödenen çok ağır – acı bedeller gecikmeden bir ulusal uyanıkık sağlasın..

Başka nasıl teselli olabiliriz ki??
Biz bıkıp usanmadan yüksek sesle yinelemeyi sürdüreceğiz :

Emek en yüce değerdir ve Emeğe saygı, insan olmanın baş koşuludur..

259 yansıdan oluşan kapsamlı power point sunumuzu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi tıklar mısınız??

  • DÜNYA’da veTÜRKİYE’de İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ
    Sorunu ve Çözümler..

http://ahmetsaltik.net/2014/05/14/turkiye-ve-dunyada-isci-sagligi-ve-guvenligi/ 

Bu emek, şu dakikada, 14 Mayıs 2014 günü saat 05:40’ta kurban olduğu belirlenen 201 kömür emekçisine ve 80+ yaralıya adanmaktadır.

Sevgi ve saygı ile.
14 Mayıs 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Makaleyi pdf olarak indirmek için lütfen tıklayınız..

SOMA’daki _IS_CINAYETI_SORUMLULARINI_LANETLIYORUZ