Etiket arşivi: Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD)

IŞİD Türkiye’de Allah sizi korusun!

IŞİD Türkiye’de Allah sizi korusun!

Tel Abyad’ı terk eden IŞİD’cilerden geriye kalan birkaç çuval kesilmiş sakal,
çoğunun sığınmacı görünümünde Türkiye’ye geçtiğini ortaya koydu

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/302593/ISiD_Turkiye_de_Allah_sizi_korusun.html, 20.06.2015

Hastanenin depoları üzerlerindeki Türkçe yazılardan Türkiye’den geldiği anlaşılan
kolilerce ilaçla dolu.

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 2014 Ocak ayından bu yana elinde tuttuğu Tel Abyad’ın denetimi, geçen hafta Kürt savunma birliği YPG ile Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Burkan El Fırat (BEF) güçlerine geçti. IŞİD’in ciddi bir savunma göstermeden terkettiği kentte YPG ve BEF güçleri tamamen hâkimiyeti sağlamış durumda. Bir kaç ay öncesinde yakın tarihin en önemli direnişine ev sahipliği yapan Kobane üzerinden ulaştığımız Tel Abyad’ın tüm giriş çıkışları YPG güçlerince kontrol ediliyor. Tel Abyad’ın girişlerinde ve kent içindeki önemli kimi noktalarda tüm sivillere kimlik kontolü yapılıyor.

Araplar: Biji YPG

AKP hükümeti ve medyasının Türkmenlere yönelik katliam yaptığı iddialarının aksine
Tel Abyad’da herhangi bir çatışma izine dahi rastlamak mümkün değil. Nüfusun büyük çoğunluğunun dönmediği kentte bulunan az sayıdaki Arap ise memnuniyetini “Biji YPG” sloganlarıyla dile getiriyor. YPG ve BEF güçlerinin iki haftadan az bir sürede önce yakın köyleri ardından da Tel Abyad merkezini IŞİD güçlerinden almasıyla örgütün Rakka’daki merkeziyle bağlantıyı sağlayan en önemli hat da düşmüş oldu. Böylece IŞİD’e katılmak için Urfa sınırını kullanan cihatçıların geçiş yolu da kapanmış oldu. Ancak kenti savunmadan terkeden IŞİD militanlarından çoğunun sakallarını keserek sığınmacı görünümünde Urfa Akçakale sınırından Türkiye’ye geçtiği tahmin ediliyor.

Adeta yüksek şiddetli bir deprem yaşamış görütüsü veren Kobane’nin aksine savaşın izine rastlanmayan kentte işyerlerinin neredeyse tamamı kapalı. Kentteki birkaç bakkal dükkânı ise Tel Abyad merkezindeki az sayıdaki insanın ihtiyaçlarını karşılıyor. Zaten ihtiyaç sahibi olanların sayısı da hayli azalmış durumda. IŞİD’in kenti ele geçirmek için 2013’te başlattığı saldırılar sırasında Suriye rejim güçleriyle şiddetli çatışmalara sahne olan kentin sakinleri
büyük bir göç dalgasıyla Akçakale’ye sığınmıştı. Kentin IŞİD’in eline geçmesinden sonra kentteki az sayıdaki Kürt nüfus da göçe zorlanmıştı. Sünni Araplar ise IŞİD’in kurallarıyla yaşamayı kabul ederek kalmışlardı. Kent IŞİD’in elinden kurtarmak için başlatılan operasyonlar ve hava bombardımanları ise geçen hafta boyunca sınırın hemen öte yakasında bulunan Akçakale’ye yeni bir göç başlatınca kent adeta boşalmıştı.

Apar topar kaçmışlar

Neredeyse çatışmaya girmeyen IŞİD militanlarının kenti terkettiği 15 Haziran’dan iki gün sonra ise bu kez Tel Abyad’ı terkeden sakinleri Akçakale’den dönmeye başladı. Ancak kentte birçok yerde mayın döşendiği ve bombalı bubi tuzakları tespit edildiği için YPG güçleri önümüzdeki pazartesiye kadar sınırı kapattığını duyurdu.

Kentin ele geçirilmesinden sonra apar topar kaçan IŞİD’lilerden geriye kalan eşyalar Akçakale sınır kapısının yanındaki barakalarda bırakılmış. Kıyafetler, ilaçlar, uydu antenleri, kırtasiye malzemeleri, mayın patlatmada kullanılan ara kablolara kadar birçok eşya geride bırakılmış.

Kentin tek hastanesinde cezaları infaz edilmiş iki kişinin cesedi bulunuyor. YPG’liler tarafından bulunmuş cesetlerin birisinin kafası, diğerinin iki ayağı kesilmiş durumda hastane morguna bırakılmış. Tamamen boşaltılan hastanenin depoları üzerlerindeki Türkçe yazılardan Türkiye’den geldiği anlaşılan kolilerce ilaçla dolu durumda.

‘IŞİD’ciler sığınmacı kılığında Türkiye’de, Allah sizi korusun

Eşyalarını geride bırakan IŞİD’cilerin yaptığı tek kaçış hazırlığı ise sakal tıraşı olmak olmuş. Gümrük kapısını ele geçirilen YPG’liler binanın tüm odalarında sakal tıraşından geriye
birkaç çuval artık temizlediklerini anlatıp ekliyorlar:

“Bu cihatçılar sığınmacı kılığında artık Türkiye’deler.
Başınıza gelecekler için sizleri Allah korusun.”

Kentin en önemli noktası olan Özgürlük Meydanı, IŞİD’in kenti ele geçirmesinden sonra
Ölüm Meydanı olarak anılmaya başlanmış. Çünkü suç işlediklerine kanaat getirilenlerin kafaları kesilerek cezalarının infazı da bu küçük meydanda halkın gözleri önünde yapılıyormuş.
Tel Abyadlılar artık BEF güçleri ile birlikte kontrol noktaları kuran YPG’nin elinde olan bölgeyi yeniden ilk adıyla, Özgürlük Meydanı diye anıyorlar. Kapalı kepenklerin üzerinde yazan
“Biji YPG” sloganları sokaklardaki az sayıdaki insanın da dilinde. Kendilerini IŞİD belasından kurtaranlara duacı olduklarını anlatıyorlar. En hafif cezanın “Ölüm Meydanı”nın hemen ilerisinde, gelip geçenlerin küfür ve hakaret etmesinin mecbur kılındığı bir kafeste aç susuz
48 saat hapsetmek
olduğu kentte YPG ve BEF güçlerinin en çok karşılaştığı soru da
“Sigara içebilir miyiz?” oluyormuş. Çünkü IŞİD haram kıldığı sigarayı içmeyi de yasaklamış. Halktan ve dükkânlardan toplanan kartonlarca sigara da, yakılarak imha edilmiş.
Başta sakal kesmek üzere nelerin yasak olduğunun duyurulması için kullanılan camilerin hoparlörlerinden en sık duyulan diğer anonsun ise kadınların nasıl giyinmesi gerektiğine yönelik fetvalar olduğunu anlatıyor Tel Abyadlılar.

===========================================

Dostlar,

Söylenecek – yazılacak pek çok şey var ama çok özetleyelim..

ABD, 22-24 ülkeyi kapsayacağı belirtilen Kuzey Afrika’dan Afganistan’a dek kapsamlı sınır ve nüfus operasyonları ile kurmayı tasarladığı Büyük (İkinci) İsrail‘i bölgede adım adım,
AKP yardım ve desteği ile yıllardır inşa ediyor.

İşin çarpıcı özeti budur!

BOP Eşbaşkanı RTE, kendisine iktidara getirilme ve tutulma karşılığında diyet olarak giydirilen politik kefen içinde çaresizce, tarihsel misyonunu yerine getirmektedir.

BOP’un yalnızca bu bölgedeki ayağı, o da Türkiye’nin müttefikliği – kanlı taşeronluğu ile
başarıya” (!) taşınmaktadır.
Öbür bölgelerde Plan başarısız olmuştur.

Irak’ta 20+ yıldır, Suriye’de ise son birkaç yıldır taşeron İslami terör örgütleri ve PKK eliyle sürdürülen etnik temizlik ve sözde güvenli bölge yaratma harekatı, Birleşik Kürdistan için coğrafya – alan üretmektedir ve stratejik adım olan Akdeniz’e açılmaya ramak kalmıştır. Bunun ardından Afganistan ayağı kurulacak ve 1200 km uzunlukta Stratejik Kürt Koridoru güvenceye alınacaktır. Resmi harita, 2006’da ABD Silahlı Kuvvetler dergisinde yayımlanmıştır.

BOP_haritasi

Bölge Kürtleri, artık son yıllarda, her nasılsa geçmişte Yahudi oldukları kendilerine telkin edilen “Judaik Kürtler“dir! Yani kadim kökenleri aslında Yahudi – Musevi olup sonradan Müslüman -Kürtlere assimile olmuşlardır!? Aslına dönmenin vaktidir! Binlerce yıllık tarihlerinde
hiç olmadıkları halde, böylesine asılsız bir algı operasyonu – sosyal psikolojik kuşatmaya alınmışlardır.. Böylece, bölgede bırakılan bir miktar sünni Arap ve öbür çeşnilik etnisiteler ile birlikte çatılacak yapay ve kukla Kürt devleti, başlangıçta İsrail mandaterliğinde (güdümünde, himayesinde), zamanı geldikçe ise parça parça ya da tümden İsrail’e ilhak ile BİP (Büyük İsrail Projesi)=BOP gerçekleştirilmiş olacaktır.

Tarihsel Projenin Türkiye’ye bedeli ise; önce Doğu – Güneydoğu’da özerk Kürt bölgesi,
zamanla bu kukla Kürt / gerçekte 2. İsrail olan devlete katılım ile toprak ve nüfus yitimi olacaktır… Postmodern Sevr ya da Sevr başlangıcı.. AB Parlamentosu’nun, ABD makamlarının kezlerce apaçık seslendirdikleri, yazılı raporlara bağladıkları biçimde Lozan’a son, 95 yıl sonra, kaldığı yerden Sevr uygulamasına devam..

Misak-ı Milli (Ulusal Ant) yıkılmış, Lozan parçalanmış ve Sevr’e ilk ve büyük adım atılmış olacaktır. Arkası çorap söküğü gibi getirilecektir.

Başta bu lanetli politikaların taşeronu, onlarca kez BOP eşbaşkanı olduğunu ve
bu görevi yaptığını söyleyen RTE olmak üzere O’nun AKP’si,
ülke ve ulusun parçalanmasının kesin sorumlusu olacaktır.

Son 7 Haziran 2015 genel seçimde AKP’ye oy yağdıran 18 milyonu aşkın yurttaş,
bu hazin tablonun ne denli ayırdındadır??

Her kim bu lanetli bölücü politikaya bilerek (İhanet!) ya da bilmeyerek (gaflet ve dalalet)
destek verir ya da engellemeye çaba göstermez ise tarih önünde bedelini ödeyecektir.

*****

En azından CHP ve MHP birlikte, HE- MEN ortak basın açıklaması ile
halka olağanüstü kritik boyuta gelen durumu anlatmalı ve hükümeti acil göreve çağırmalıdır.

Türkiye’nin başına bu kumpaslar rastlantıyla gelmemektedir.
Zamanlama kahpece yapılmıştır.
Ancak Hükümet, vekaleten de olsa işbaşındadır ve siyasal sorumluluğu sürmektedir.

Cumhurbaşkanı makamında oturan zat, BOP eşbaşkanlığını = Türkiye’yi bölme işini
sürdürecek midir, acilen engellenecek midir?
(Kendi ağzıyla TV’lerde BOP Eşbaşkanlığını üstlenerek : “.. ve biz bu işi yapıyoruz..”

TSK, vahim gelişmelere hiçbir nedenle kayıtsız kalamaz.
Kamuoyuna gerekli açıklamayı yapmalı ve çıplak gerçekleri açıklamalıdır.
Basın… artık insaf ve vicdan, zerrece namus ve vatan – halk sevgisi kaldı ise gerçekleri yazmalı, TV’lerde programlar yapmalı ve kamuoyunu ayağa kaldırmalıdır..

Cumhuriyetin başsavcılık makamı, hangi derin uykulardadır??

Koskoca ülkenin “olağanüstü durum” koşullarına denk düşen B, C… planları nerededir??

Yarın evet, somut olarak yarın, 21 Haziran 2015 günü bile çok geç kalmış olabiliriz..

Bu korkunç gelişmeleri yalnızca “Hayra alamet şeyler değil..” diye yorumlayan bir zat,
T.C. Cumhurbaşkanlığı makamında oturmaktadır.

Bundan daha beter şerre alamet durum olabilir mi??

Sevgi, saygı ve öÖLÇÜSÜZ KAYGI ile.
20 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

AKP’nin seçim öncesi son dakikada ne yapacağını buldum!

AKP’nin seçim öncesi
son dakikada ne yapacağını buldum!

portresi

 

Cüneyt Ülsever
Odatv.com, 17.05.2015

 

 

Siyasal partiler seçimlerden hemen önce ceplerinden tavşan çıkarmayı
çok severler. Rakiplere son dakika golü atmaya bayılırlar.
CHP böyle bir girişimi olacağını önden açıkça beyan etti.
Ben de “AKP ne yapacak?” diye merak ediyordum.

***

Sanki yanıtı buldum. Önce iki habere göz atalım:

ABD Özel Kuvvetleri, terör örgütü Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’deki petrol ve doğalgaz operasyonlarından sorumlu komutanı
Ebu Sayyaf’ı ülkenin doğusunda önceki gece komandoların da dâhil olduğu nokta operasyonunda öldürdü. Operasyon,
ABD Başkanı Barack Obama’nın emriyle yapıldı. Ebu Sayyaf’ın Ümmü Sayyaf adlı eşi ise baskında sağ
ele geçirildi ve
Irak’ta bilinmeyen bir yere götürüldü.”
(Hürriyet web-17.05.2015)

AP’ye konuşan adını vermeyen bir ABD savunma yetkilisi de operasyona Amerikan Delta komandolarını taşıyan V-22 Osprey ve Blackhawk helikopterlerinin katıldığını söyledi. Bu görev gücü, Irak’tan Suriye’deki operasyon bölgesine uçtu. Deyr ez Zur vilayetindeki Al Omar petrol sahasında çok katlı bir bina olan hedefe ulaşıldığında Amerikan güçleri,
IŞİD militanlarının sert direnişiyle karşılaştı. Hatta bazı yerlerde göğüs göğüse çatışmalar yaşandı.”
(ibid)

24 saat içinde şu gelişme de oldu:

Türkiye sınırını ihlal eden Suriye’ye ait helikopter, Adana’dan kalkan
F-16’lardan atılan iki füze ile düşürüldü. Başbakan Ahmet Davutoğlu ve
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Suriye tarafından İHA olduğu
iddia edilen hava aracının, bir Suriye helikopteri olduğunu doğruladı.”
(Radikal web-17.05.2015)

Başbakan Ahmet Davutoğlu konu ile ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

İlk anda puslu hava olduğu için Suriye hava aracı olarak tespit ediliyor, daha sonra helikopter olduğu anlaşılıyor. Yaklaşık 7 mil kadar içeriye girip Türk sınırını ihlal edince önce uyarılıyor. Daha sonra ihlal devam edince de bildiğiniz gibi Suriye olayları başladıktan sonra verdiğimiz talimatla oluşmuş angajman kuralları var. Kim olursa olsun, hangi gerekçeyle olursa olsun sınırımız ihlal edilmişse kesinlikle mukabelede bulunulur. Mukabelede bulunuyor jetlerimiz ve daha sonra Suriye sınırları içine o helikopter düşüyor.” (ibid)

***

Çoktandır dünya basınında ABD-Türkiye-Suudi Arabistan’ın ortaklaşa bir “Suriye Harekâtı”na girişeceği dile getiriliyordu. “Eğit-Donat” programları ile Türkiye’nin de dâhil olduğu, Suriye’ye komşu kimi ülkelerde Esad Muhaliflerine askeri eğitim verileceği, ardından bu kişilerin askeri malzeme ile donatılarak Suriye’ye geri gönderileceği yazılıyordu.

Ancak, Türkiye ile Suudi Arabistan Esad’ın düşürülmesine odaklanmak isterken, ABD’nin İŞİD’in berhava edilmesine odaklanmak istediği de vurgulanıyordu.

Bazı kişiler bu görüş ayrılığından hareketle “ABD’ye karşı Türkiye ile Suudi Arabistan ittifak mı yapacaklar?” diye sorguluyordu.

En son gelen haberler ise bu görüş ayrılığına karşın ittifakın sürdürüleceği
ve Suriye’ye her durumda müttefiklerin saldıracağını iddia ediyordu.

***

Irak’ta yaşanan acı deneyimden sonra ABD’nin artık yabancı ülkelerde
kara harekâtı yapmayacağı kuvvetle telaffuz edilirken, dün Başkan Obama’nın emri ile ABD Özel Kuvvetleri Suriye’nin doğusuna girdi ve yukarıda alıntılandığı gibi IŞİD komutanlarından Ebu Sayyaf öldürüldü. Ayrıca 12 IŞİD militanının da öldürüldüğü iddia ediliyor. ABD kendisinin
hiç zayiat vermediğini beyan ediyor.

Öte yanda TSK sınır ihlali yapan bir Suriye helikopterini vuruyor.
7 mil sınırlarımızdan içeri giren helikopter önce uyarılıyor, uyarıları dikkate almayınca vuruluyor. Görgü tanıklarına göre üçe bölünüp Suriye tarafına düşüyor.

***

24 saat içinde cereyan eden her iki olay bana “Suriye Meselesi’nde
yeni bir dönem mi başlıyor?”
 diye sordurdu.

ABD’nin uluslararası hiçbir örgütten (örnek BM, NATO) izin almadan başlattığı karada vur-kaç taarruzu (Esad Hükümeti’nden izin alınıp alınmadığı, kendilerine haber verilip verilmediği şu satırlar yazılırken
henüz belli değildi.) diğer müttefiklere de cevaz verir.

Bundan böyle Türkiye’nin Suriye’de vur-kaç taktikli kara harekâtına girişmesi için önünde bir engel kalmamıştır.

(Sınırlarımız dibinde yapılan Süleyman Şah Türbesi operasyonundan
çok farklı olarak Suriye’nin iyice içine giren, çok daha derin,
çok daha kapsamlı operasyonlardan söz ediyorum.)

Türkiye Suriye’de Esad Ordularından zulüm gören Suriyeli muhalifleri korumak ve kollamak adına Suriye’de kara harekâtına girişirse artık ABD (dolayısı ile Batı) Türkiye’ye bir itirazda, ikazda bulun(a)mayacaktır.

Biz Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) sahip çıkmak, Türkmenlere korumak, Esad’dan zulüm gören insanlara insani yardımda bulunmak için Suriye’ye giriyoruz”, iddiası artık Esad’ı iyice zora sokmak için birer gerekçedir.

Nitekim Odatv’nin görüntülü haberine göre “Siirt’te esnaf ziyaretine çıkan AKP milletvekili adayı Yasin Aktay, vatandaşların tepkisi ile karşılaşıyor. Vatandaşların AKP’nin IŞİD’e destek verdiği ve MİT-TIR’larıyla IŞİD’e
silah taşındığı şeklindeki sözleri üzerine Yasin Aktay,
“MİT, TIR’larını ÖSO’ya gönderdi”
itirafını ağzından kaçırıyor.”

Böylelikle:

1) MİT’in kamyonlarla Türkmenlere yardım malzemesi göndermediği,

2)AKP Hükümeti’nin komşu ülkedeki muhalefete yalnızca diplomatik yollarla değil, askeri malzeme ile de çoktandır yardımcı olduğu,
bir AKP’li tarafından açık-seçik kabul ediliyor.

(Bu itirafın ardından Adana ve Hatay’daki MİT-TIR’larının durdurulup aranması nedeniyle açılan soruşturmada Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ve sonrasında tutuklanan 4 savcı ve 1 kurmay albayın davalarının seyri nasıl etkilenecek, çok merak ediyorum.)

***

Katiyen Suriye’ye ilan edilecek topyekûn bir savaştan bahsetmiyorum.
Böyle bir savaş bahane edilerek seçimlerin erteleneceği savlarına inanmıyorum.

Ancak, seçimler öncesi Suriye’de zulüm gören muhaliflere ve Türkmenlere sahip çıkmak adına Suriye’ye yapılacak kısa süreli birkaç kara harekâtı
bir “kahraman Başkomutan” (Cumhurbaşkanı RTE) yaratabilir!

Malum, muhafazakâr / milliyetçi Türk milleti hem askere kızar,
hem de onun “başarılarına” meftun olur!

=================================

Dostlar,

Değerli araştırmacı – dikkatli, çözümleyici (analizci) yazar
Sayın Dr. Cüneyt ÜLSEVER oldukça önemli bir makale kaleme almış.

Elbette dikkate almaya değer..

AKP Siirt milletvekili adayı sosyoloji profesörü Yasin Aktay ile bir TV programında birlikte olmuştuk. Konya Selçuk Üniversitesinde görevli idi ama Ankara’da, statüsünün ne olduğunu bir türlü anlayamadığımız bir “Stratejik Araştırmalar Enstitüsü”nde görevlendirilmişti??.. Son derece rahat, çalışmalarını sürdürüyordu. Beyaz TV’de Türban’ı konuşuyorduk ve yandaşı bir avukatla canhıraş biçimde türbanı savunuyordu. Biz de Denizli eski DSP milletvekillerinden Hasan Erçelebi ile din sömürgenliğini anlatıyorduk.

Biz, Türban’ın Seyyid Kutup projesi ile 1968’lerde şeriatçılığın üssü Mısır / Kahire El Ezher Üniversitesi’nde ABD güdümünde pişirildiğini, İslamın siyasallaştırılmasının simgesi olduğunu… anlattıkça karşılık verememenin çaresizliğiyle sinirleniyor ve ses tonu yükseliyordu…
(Türban Sorunu; Av. Mustafa Karaman, Prof. Yasin Aktay, Hasan Erçelebi ve biz;
Sağduyu Prog., Beyaz TV Ankara 11.11.2010).

Yasin bey AKP’ye danışman oldu… sonra da “sadakatla hizmetinin” karşılığı olarak
yıldızı parla(tıl)dı ve milletvekili adayı yapıldı.. Çok da parlak olmayan zekasıyla yaşamının gafını yaptı ve

“MİT, TIR’larını ÖSO’ya gönderdi” itirafını ağzından kaçırdı.”

Bu çok önemli bir itiraftır.. ve tutuklu asker – savcı sanıklarla süren yargılamayı
doğallıkla etkileyecektir..

Dileriz TSK, “2. bir paralel operasyonuna” uğramaz ve evlatlarını ilahlara yeni kurbanlar vermez!.. Gerekli dersler Balyoz, Ergenekon vd. den çıkarılmıştır ve Genelkurmay Askeri Savcılığı doğrudan kendisi araştırma – soruşturma – inceleme yaparak nesnel sonuçlara ulaşır;
2. bir tasfiye ile TSK’nın iyice çökertilmesine izin vermez.. Bu arada Özel Paşa da dileriz  hızla “iyileşsin” ve görevinin başına dönsün; ülkenin yazgısına şu kritik günlerde sahip çıksın..

Sevgi ve saygı ile.
18 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com