Etiket arşivi: İbrahim Kalın

DENETLEMEK GÖREVDİR!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Denenmişi denemek, ahmaklıktır!
Türkiye, İngiltere vatandaşı Mr. Şimşek’i daha önce denemedi mi?
Erdoğan bu kişiyi, başarısızlığı sebebiyle, hakaret ederek kovmadı mı?

  • Mr. Şimşek, Türk hazinesini uluslararası tefecilere soydurmadı mı?

Bu kişi, yaptığı özelleştirme peşkeşleri için hesap verdi mi?
DOĞRU Parti olarak AHMAK olmadığımız için, bu atamayı reddediyoruz.
Türkiye, Artin Agopyan’ın hısmı Hakan Fidan’ı denemedi mi?
Türkiye’yi, Suriye bataklığına sokan ekibin içinde Fidan yok mu?
Kafa kesici Selefi örgütlerle ilişki kurup, bunları donatan kişi değil mi?
Bu kişi, Suriye’deki can kayıplarımızın hesabını verdi mi?
Kerkük Türkmenleri, bu kişi döneminde Barzani’ye ezdirilmedi mi?

Doğru Parti olarak AHMAK olmadığımız için, bu atamayı reddediyoruz.

T.C. Merkez Bankası, bir kamu kuruluşudur.
Yeni MB Başkanı H. Gaye Erkan’ın, MB deneyimi var mı?
Meslek geçmişinde dünya çapında bir başarısı var mı?
Türkiye’de MB Başkanlığı yapacak, dünyada saygınlığı olan birileri yok mu?
DOĞRU Parti olarak AHMAK olmadığımız için bu atamayı reddediyoruz.

Pavyon Fedaisi kılıklı Bayburtlu Kavcıoğlu, MB Başkanı değil miydi?
Cumhuriyet tarihinde ilk kez MB, EKSİ rezerve dönmedi mi?
Şu an, swaplar dışında MB net rezervi, EKSİ 75,2 milyar dolara düşmedi mi?
Türk Milletinin milyarlarca dolarını bu kişi yok etmedi mi?
Bu kişi, görevinin sonunda Türk Milletine hesap verip, özür diledi mi?

  • T.C. Devleti, devlet değil de, yolgeçen hanı mı, dingonun ahırı mı?

Bu kişiyi şimdi de BDDK’nın başına, orayı da batırsın diye mi getirdiniz?
DOĞRU Parti olarak AHMAK olmadığımız için bunun atamasını reddediyoruz.

Yaşar Güler, Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanı değil miydi?
Sınırlarımızı korumak görevi O’nun değil miydi?

  • İt-Uğursuz-Katil-Casus milyonlarca kaçak (AS: Bir bölümü.. ayrıca “it” sıfatını uygun bulmuyoruz), Güler’in görevini yapmaması yüzünden, ülkemize gelip birer “Demografik Bomba” olarak girmediler mi?

Sığınmacı piçler (AS: bu sıfatı ve genellemeyi uygun bulmuyoruz) ülkemizde gezerken, çocuklarımız Suriye’de şehit olmadılar mı?

Yaşar Güler, Türk Milletinden bir kez olsun özür diledi mi?
DOĞRU Parti olarak bu atamayı da reddediyoruz.

İbrahim Kalın, çocuklarının okul ücretlerini Abdullah Tivnikli’ye ödetmedi mi?
İ. Kalın, tüm gençliği boyunca Arap Milliyetçiliği için çalışmadı mı?
Erbil’deki sıra gecesinde, Barzani denen eşkıyaya saz çalmadı mı?

İ. Kalın, CIA’in arka kapısı Stratfor’un raportörlüğünü yapmadı mı?

Türkiye’de gereği gibi MİT Başkanlığı yapacak biri kalmadı mı?
DOĞRU Parti olarak bu atamayı da reddediyoruz…
***
Aziz Türk Milleti;

Şimdi bazı aklı evveller ve emperyal hortumla beslenenler şunu diyecekler:

“Bu atamalar, seçim kazanmış bir iktidarın yaptığı atamalardır.
Atamalar yapılırken DOĞRU Partiye mi soracaklardı? Siz kimsiniz?”

Başta soyguncu Bademler olmak üzere herkes şunu çok iyi anlamalıdır!
Yalnızca seçim kazanmak, iktidara sınırsız yetki vermez.
Hiç kimse kaynağını Anayasanın vermediği bir yetki KULLANAMAZ!
İktidar, verdiği kararlar ve uygulamalar ile devleti maddi-manevi zarara sokanları, yargıdan kaçıramaz.
Türk Milleti adına yetki kullananlar, verdikleri yanlış kararlardan, atamalardan
sorumludur. Herkes hesap vermek zorundadır.

Türk Milletinin siyasetçilerinden ahmak olmayanları, bu emperyalist oyunları görmek, Türk Milletini uyarmak ve bozmakla yükümlüdür. Ahmak ve hain olanlara sözümüz yoktur.
Türkiye’nin bu fasit daireyi (AS: kısır döngü) kıracak, Türk Milletini kendine getirecek, Lâik Cumhuriyete ve Ulus Devlete sahip çıkacak aydın ve yürekli devlet adamlarına, önderlere, birlikteliklere ihtiyacı (gereksinimi) var.

  • Ülkemizin sülalece devleti soyan,
  • Müslümanların sadaka paralarını dolandıran hasta beyinli ahmaklara hiç ihtiyacı yoktur.

Takdir Türk Milletinindir, biz ısrarla doğruları yazmaya-söylemeye devam edeceğiz.

Elbet bir gün duyan olacak ve üzerimizdeki ölü toprağını atıp ayağa kalkacağız…

Sağlık ve başarı dileklerimle,
10 Haziran 2023

İHANETİN TELAFİSİ OLMAZ!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bu topraklarda yaşamak ve kalıcı olmanın iki şartı olduğunu daha önce söylemiştim. Tarihi, özellikle yakın tarihinizi çok iyi bileceksiniz ve insanınızı çok iyi tanıyacaksınız!
Ülkemize, bir emperyalist plan gereği süpürülen ve yerleştirilen yaklaşık 10 milyon sığınmacının ve hemen sınırımızın dibinde bekletilen 5 milyona yakın sığınmacı adaylarının, başımıza ne belalar açtığı, tedbir alınmazsa önümüzdeki yıllarda devletimizi batıracak güce kavuşacaklarını anlatırken, tarihten iki yaşanmış olaydan bahsedeceğim!
“Suriye ve Filistin Cephesinde yaralanmış iki bin Mehmetçik, Şam’daki hastaneye yatırılmıştı. Hastane dolmuş, Mehmetçikler avludaki sedyelerde tedavi sırası bekliyordu. Yeterli sağlık personeli, ilaç, narkoz yoktu.

  • Türk kanı içmeye yemin etmiş Arap Bedevileri hastaneyi bastılar ve herkesi kılıçtan geçirip katlettiler!”
  • “TBMM Zabıtları 1921 Mayıs-Haziran sayılarına göre, 1918 Eylül-Ekim aylarında Filistin-Sina cephesindeki yenilgi ile 15 bin Mehmetçik esir olarak, İngilizler tarafından İskenderiye’deki esir kamplarına gönderildi. Tehcirle Mısır’a gönderilen Ermeniler, bu kamplarda yönetici idiler.
  • Mehmetçikleri temizlenme bahanesiyle, dipçik darbeleriyle yıkanma havuzlarına attılar.
  • Havuzlara bol miktarda Krizol (Cresol) dökülmüştü!
  • Mehmetçiklerin büyük bir kısmı gözlerini kaybedip, kör oldular.”

Bu iki olay gibi yüzlerce alçakça katliam yaşandı!
Bu vahşetlerden yüz yıl sonra Türkiye’den iki ses geldi;
Erdoğan; “Köpekleri Arap diye çağıran zihniyet, Suriye’den gelenleri istemiyor. Geri göndermeyeceğiz!”
CB Başdanışmanı İbrahim Kalın; “Cumhuriyet, Arap düşmanlığı üretti!”
Bu anlayıştaki iki kişi bugün Türkiye’yi yönetiyor!
Barzani’ye, sıra gecesinde saz çalıp eğlendiren bir memur, Cumhuriyetimizi suçlayabiliyor!
Lütfen bu soruyu kendinize sorar mısınız?

  • Türkiye, emperyalistlerce işgal edilirse, sığınmacılar ve vatandaşlık satın alanlar kimi destekler?

Yanıt verelim : Osmanlı yıkılırken, İngilizlerin, Fransızların yanında yer alıp, Mehmetçiğe karşı savaşan Arap Kabileleri ne yaptılarsa, onu yapacaklardır. ABD adına savaşan ve Türkiye’ye gönderilen yüz binlerce genç Afganlı da (Özellikle Peştunlar), bize karşı savaşacaktır. Suriyeli sığınmacılar, şimdiden ülkemizdeki insanlarımızı tehdit etmeye başlamadılar mı?

“Sığınmacılar ülkelerine gönderilmelidir” diyen bizlere, bizi yönetenler şu yanıtı vermektedir;
Erdoğan; “Sığınmacıları geri göndermeyeceğiz. Onlar muhacir, biz ensar’ız!”

İbrahim Kalın; “Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti!”

Aziz Türk Milleti;

Sığınmacıların Türkiye gönderilmeleri ve AKP Hükümeti tarafından sınırlarımızın açılarak kabul edilmeleri, emperyalist bir planın uygulanmasıdır, dedik.

  • AKP, bu konuda hem ortaktır, hem de ihanet içindedir.

Türk Tarihine not düşmek için yazıyorum :

  • Suriye ve Sığınmacılar politikasının iki sorumlusu vardır; Erdoğan ve Davutoğlu!

Erdoğan; yurt dışındaki malvarlıkları, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Avrupa Savaş Suçları Mahkemesi (İŞID’ın kaçak petrolünün satılmasına göz yummak-SADAT faaliyetleri-Gri Listeye alınmamız) tarafından
tehdit edilmekte ve baskılara uymak durumundadır.

Davutoğlu; Bu konuda gerek Dışişleri Bakanı gerekse Başbakan ve AKP Genel Başkanı olarak, başımıza bu belaların gelmesinin esas sorumlusudur.
Peki, Davutoğlu ile ortak olmaya karar veren CHP ve İYİ Parti, ortaklarının bu ihanetini paylaşabilecekler mi?
Türk Milletinin şunu hiç unutmaması gerekir :

  • İhanetin Telafisi, Kahpeliğin Bahanesi Olmaz! Karar sizin…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 24 Mayıs 2022

Ali Sirmen : İşte yargıya müdahale belgesi

Ali Sirmen,

İşte yargıya müdahale belgesi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Başıboşluk ile liberalliğin birbirine karıştığı Özal döneminde patlak veren Civangate skandalı sırasında, sattığı arazinin parasını alabilmek için Emlak Bankası Müdürü’ne 3.5 milyon dolar rüşvet verdiğini ileri süren müteahhit Selim Edes’in iddiasına karşın belge göstermesini talep eden müdür Engin Civan’a mahkemede verdiği şu ünlü yanıt tarihe geçti ve deyim oldu:
– Rüşvetin de belgesi mi olurmuş! Hukuki muamelelerin yazılı belgeyle ispat edilmesi zorunluluğunun haksız fiillere de teşmili tabii ki saçmalıktır.
Bu yüzdendir ki, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın iktidarın yargıya müdahale ettiğinden yakınan muhalefete karşı “Hangi yazıyla, hangi kararnameyle, hangi dosyayla ilgili müdahale yaplmış? Buyursunlar ispatlasınlar” çıkışı havada kalmaktadır. Hukuka aykırı müdahale belgelenmez ki bulunup ibraz edilip ispatlansın.
***
Burada ispatlanacak, yargının bağımsız olmayıp iktidarın müdahalelerine açık bir konumda olduğudur. Bunun için de kanıtlanması gereken, yargı mensuplarının tayin, terfi ve sicillerinin oluşturulmasında söz sahibi olan kurulların (bugün Türkiye özelinde Hâkimler Yüksek Kurulu) iktidarın denetiminde olmasıdır.
Bugün bu kurum tümüyle iktidar partisi Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı makamı (ki ikisi de aynıdır) ile iktidar partisinin denetimindedir.
Bu olgu yargının bağımsız olmadığının, müdahaleye açık olduğunun ispatına yeterlidir.
Buna ek olarak, hâkim ve savcı adaylarının alınmalarında ve asaleten tayinlerinde kullanılan kriterler de yandaş yargı oluşturulmasının kanıtlarıdır.
Bu iddialar hep ispatlanmıştır.
Doğru dürüst hukuki gerekçelerden, delilden yoksun, yasaların öngördüğü koşulları içermeyen tutukluluk ve mahkûmiyet kararları zaten bağımsız olmayıp iktidarın müdahalelerine açık konumda olan mülakat yoluyla yandaşlarla doldurulmuş yargının taraflılığı herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkla ispatlanmış demektir. Başka bir ispata gerek yoktur.
Yargıyı bu kadar müdahaleye açık hale getirmiş olan bir iktidarın bir de arkasında yazılı belge bırakması mı beklenecekti?
Bununla birlikte yine de müdahale belgesi isteniyorsa, buyurun:
***
22 Haziran 2017 tarihli Hürriyet gazetesinin 1. sayfasında fotoğrafı yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin 11.11.2015 tarihli, Genel Sekreter adına, Genel Sekreter Yardımcısı Metin Kıratlı tarafından imzalanmış konusu suç duyurusu olan ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen GİZLİ başlıklı yazısında, “www.gerçekgündem. com adlı internet sitesinde ‘Sayıştay: Kaçak saray hileli’ başlığı ile yayımlananSayın Cumhurbaşkanı’na yönelik iftira niteliği taşıyan ifadeler bulunan haber örneği ekte gönderilmektedir.
Bu çerçevede sorumlular hakkında kanuni işlem yapılarak sonucundan bilgi verilmesini arz ederim” denilmektedir.

O tarihte de bütün iktidarın dizginlerini elinde tutan, hâkim ve savcıların tüm özlük işlerini düzenleyen HSYK’yi yakından denetleyen bir makamdan gelen yazı üzerine, yargı makamlarının nasıl bağımsız karar verebileceklerini takdirlerinize sunarım.
Suç duyurusu bahanesiyle olsun, (suç duyurusu neden “Gizli” oluyor ki!) yargıya müdahalenin bundan âlâ belgesi mi olur?
Aşağıdaki öykü, bu “belge” ile de tatmin olmayanlar içindir:
Adamın biri karısının kendisini aldattığından kuşkulanıyor, ama bir türlü emin olamıyormuş. Özel bir detektif tutup izletmeye başlamış. Dedektif bir süre sonra gelip, raporunu sunmuş:
Eşiniz, siz yurtdışındayken, kimliğini belirleyemediğim bir adamla restorana gitti, mum ışığında yemek yediler, sonra geç saatte bir otele girdiler. 324 No’lu odaya çıktılar. Karşı inşaattan dürbünle izledim. Bir süre sonra, meçhul şahıs ceketini, eşiniz de elbisesini çıkardı. Elektrikler sönünce sonrasını göremedim.
– Hay Allah demiş adam, tam emin olacaktık ki elektrikler kesilmiş. Şu aksiliğe bak!
===============================
Dostlar,

Eski deyimle “malumun ilanı” için çaba göstermeye gerek var mı??
Yine eski deyimle her şey “ayan beyan” ortada değil mi??

AKP Gn. Bşk. Yrd. ve Sivas-Madımak katillerinin avukatı Hayati Yazıcı, basın açıklamasında bu metni kabul etmiş ve hatta daha da ileri giderek “.. yazı arzederim diye bitirilmiş, rica ederim denebilirdi..” değerlendirmesinde bulunmuştur. Avukat Yazıcı siyasette de bu görevini sadakatle sürdürmektedir.

“Suç duyurusunda” bulunmak başka, C. Başsavcılığına suçu da kendince tanımlayarak soruşturma açılması ve üstelik sonucundan da bilgi verilmesi için resmi yazı yazmak çok başka bir şeydir. Hukuk eğitiminin başlarında bu ayrım öğretiliyordur mutlaka. Yazıcı bunu bilmiyorsa profesyonel niteliği bakımından bağışlanmaz bir eksikliktir. Bildiği halde basın önünde kamuoyunu yanıltmak üzere çarpıtıyorsa bu dürüst ve etik değildir.

Suç duyurusu “gizli” resmi yazı ile olmaz; açık dilekçe ile olur. Hazırlık soruşturmasını Savcı gizli yürütür. Resmi Cumhurbaşkanlığı başlıklı (antetli) yazı ile “gizli” damgalı yazı apaçık yargıya talimattır ve Anayasa md. 138 başta olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası temel hukuk kuralına (normuna) açıkça aykırıdır; suç-tur!

Bununla sınırlı da değildir eldeki belgeler..
*****
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü, Urfa Milletvekili Osman Baydemir, 22.06.17 günü Meclis’teki HDP Grup Yönetimi salonunda basın toplantısı düzenledi. Baydemir, Adalet Bakanlığından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına iletilen “gizli” ibareli bir başka belgenin “yargıya talimat niteliği taşıdığını” ifade etti, belgeyi de basın mensuplarıyla paylaştı. 09.09.2015 tarihli ve “Gizli” ibareli belge, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın düzenlediği bir basın toplantısının ardından, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün başsavcılığa gönderdiği dilekçe.

Belgede Demirtaş’ın 09.09.2015’te internet sitelerinde yayınlanan konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin başbakanı Davutoğlu’na “hitaben söylediği ifadeler”in dilekçenin ekinde gönderildiği söyleniyor, “Gereğinin ifası ile yapılan işlem sonucunda ivedi bilgi verilmesini rica ediyorum.” deniyor.
“Cumhurbaşkanı açıklıyor, fezlekeler artıyor”
(http://bianet.org/bianet/siyaset/187684-hdp-sozcusu-baydemir-den-yargiya-talimat-aciklamasi)
*****

Baydemir, söz konusu resmi yazının fotokopisini de basına gösteriyor. Bu açıklamanın tam metninin erişkesi (linki) yukarıda verilmiştir. Ayrıca pdf olarak erişmek için tıklayınız :
Yargiya_Talimat_belgesi_HDP’den

Ayrıca “Gizli Talimat İddiası” başlıklı bir yazı da 23.06.2017 günü Cumhuriyet‘te yayımlandı. Bu haberde de Adalet Bakanlığının gizli resmi yazı ile savcılığa soruşturma talimatı verildiğini ve aynı gün fezleke hazırlandığını… okuyoruz. CHP Gn. Bşk. Yrd. ve Sözcüsü Bülent Tezcan ise “O belgeyi herkes gördü” değerlendirmesi yapıyor. (HDP’den_AKP’nin_Savcılığa_gizli_talimat_iddiasi)

Bu durumda… benzer daha pek çok talimatın – uygulamanın varlığı karine hatta karine ötesi olgu olduğuna göre, Erdoğan’ın AY md. 138’i bir kez daha çiğneyerek bağımsız yargıya açık talimatları kanıtlanmış, eski deyimle “sübuta ermiş” olmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bu açık hukuk – anayasa çiğnemi (ihlali) karşısında harekete geçecek ve hukuksal yaptırım uygulayacak bir kurumu var mıdır, kalmış mıdır? HAYIR!

CHP Gn. Bşk. Kılıçdaroğlu’nun savı kanıtlanmıştır.. İstifa edecek midir AKP = RTE !?

Yanıtını biz kendimiz kendimize verelim :

  • Haydi canım sen de.. Erdoğan mı istifa edecek??

Sevgi ve saygı ile. 26 Haziran 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

FUAT AVNİ’den : 19 Eylül 2015 Haberleri ve Düşündürdükleri


FUAT AVNİ’den : 19 Eylül 2015
Haberleri ve Düşündürdükleri

Fuat_Avni_ve_RTE

 

 

 

 

 

 

 

1. İsrafsaray’da tamamen diktatörlük kurulu. Yezid hiç kimseye güvenmediğinden,
avaneler sadece onun istediğini yapmakla yetiniyor.
2. Yezid avanelere, avaneler birbirlerine güvenmiyor.
Koltuğunu koruma derdine düşenler birbirlerinin kuyusunu kazıyor.
3. İsrafsaray’daki kutuplaşma Turkiye’deki kutuplaşmadan daha büyük.
Herkes kendince bir ekip oluşturmuş.
4. Mücahit Aslan, Yezid’in kasası ve sır küpü olduğu iddiasıyla kendini en güçlülerden sayıyor. O da etrafına adamlar toplamış durumda.
5. Genel sekreter ve uzantıları, Perinçek’in adamları dahil vesayetin birçok karanlık şahısla ilişkili. Karanlık bir ekip oluşturmuş.

6. Genel sekreter yardımcısı Nadir Alpaslan ve uzantıları da hiçbir gruba güvenmiyorlar.
Kendi ekiplerini kurmuşlar.
7. İbrahim Kalın kendini çok akıllı gördüğünden ayrı bir ekip kurmuş ve kendini aileden biri olarak görüyor.
8. Bir zamanlar bütün kontrolü kendinde zanneden Varank tek başına kaldı.
Kimse O’na güvenmiyor. Yezid dahil herkesi dinletip kayda aldırmış.
9. Birbirlerinden aldıkları bilgileri birbirleri aleyhinde zan oluşturmakta kullanıyorlar.
Her grup Fuat Avni’yi diğer grubun içinde arıyor.
10. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Kimse kimseye güvenmiyor,
her fırsatta arkadan iş çeviriyorlar, tek dertleri Yezid’e yaranmak.

11. Yezid tam anlamıyla paranoyak. Herkesten şüphelendiği, korktuğu ve kimseden
emin olmadığı için kimseye güvenmiyor.
12. Davutoğlu ve ekibine güvenmediği için parti içinde paralel bir oluşuma gitti.
Sadece onlarla ve bizzat çalışıyor.
13. Yezid’in hangi konuda ne tepki vereceğini kestiremiyoruz.
Kimseden kendisiyle ilgili olumsuz bir tek ima dahi istemiyor.
14. Yezid ne derse desin herkes kafa sallıyor. Bazen ‘Bu kadar da aptallık olamaz’ diye
içten içe gülüyorum.

15. Yezid’e iletilecek bilgi gelince, hoşuna gitmeyecek bir şeyse herkes birbirine topu atıyor. Bilgi onun istediği şekle sokulup sunuluyor.

16. Yezid, paralel bir dünyada yaşıyor. Avaneler sürekli ona olan hayranlıklarını ifade ediyorlar. Kendi gruplarındaysa küfür bile serbest.
17. Konuşmaları bir şablona oturtuldu. Yezid’in kafasına göre şekillendiriliyor ve bunları
Hamdi Kılıç yazıyor.
18. Konuşma metinleri Yezid’in yaptığı zulümleri başkalarına yıkma mantığıyla kurgulanıyor.
19. Yezid, sadece AKP’ye oy veren %45-50’ye göre hareket ediyor. Onların gönlünü hoş tutacak şekilde konuşuyor.

20. Ana tema olarak ‘terör’ü seçtiler. Konuşmalar ve faaliyetler bu alanda ağırlık kazanıyor. Yalanlar ve iftiralar metinlere konuluyor.

21. Bir şekilde 300-305 milletvekili kazanmak için her yol deneniyor.
Sürekli toplantı ve değerlendirme yapılıyor.
22. Yezid, bu sayıyı yakalamak için Mesut ve Berna Yılmaz ile görüştü.
Cemil Çiçek, MKYK’ya eski isimlerle irtibat kursun diye konuldu.
23. Kimse Süleyman Soylu’yu sevmediği halde o da yakın olarak toplantılara katılıyor.
Yezid onu ispiyoncu olarak kullanıyor. Karakteri dipte.
24. Davutoğlu, Mehmet Ali Şahin’i istemiyordu. Şahin, İsrafsaray’a gelip Yezid’le görüştü ve biat yeniledi böylece devre dışı kalmadı.
25. Bozdağ, Davutoğlu’nu yakın takip için görevlendirildi. Binali, pusuda bekliyor.
Atalay, artık Davutoğlu’nu istemeyenlerin safında.
26. Yezid, salı günü Fidan’la görüştü. Terör olayları azdırılacak.
Mitinglerin arefesinde şiddeti ve çatışmayı arttırmayı planlıyorlar.
27. Mitinglere yeterince adam toplamak ve milleti sokağa dökmek için kaosu derinleştirme peşindeler. Çalışmalar sürüyor.
28. Yezid, Tuğrul Türkeş ile de bizzat ilgileniyor. Onunla MHP’den oy çalacağını düşünüyor. Listeye de bizzat aldırdı.
29. ‘CHP, HDP ile birlikte hareket ediyor ve CHP teröre destek veriyor’ kampanyası başlatacaklar. Amaç ikisini birbirine düşürmek.
30. HDP’yi baraj altında tutmak için gerekirse iç savaş çıkarmayı bile göze aldılar.
Her toplantıda bunu konuşuyorlar.
31. Muhalifleri susturmak için bir yandan ‘paralel’ bir yandan da ‘teröre destek veriyor’ diyerek operasyonlara zemin hazırlanıyor.
32. Doğan grubunu seçim öncesi susturmak icin Varank ve Berat özel olarak çalışıyor.
Yezid ‘Ne olursa olsun, bitirin’ talimatı verdi.
33. Tek başına iktidar olmazsa her şeyin biteceğini çok iyi bilen Yezid,
her türlü kirli kumpası kursa da kaybetmeye mahkum. Az kaldı.

======================= 

Dostlar,

“Fuat Avni” nin yukarıda yazdıklarını görmezden gelemedik…
Paylaşmak istedik..
Ülke ve insanlarımız tam bir propaganda bombalaması – kirliliği içinde..
Bu da kuşkusuz “kara propaganda” nın bir bölümü.

En temel soru şu          :

Devletin her türlü olanağı AKP – RTE’nin elinde iken “Fuat AVNİ” denen
sanal kişilik, nasıl oluyor da belirlenemiyor ve “susturularak” bertaraf edil(e)miyor ??
İçerik apaçık AKP – RTE aleyhine olduğuna göre, dolaylı da olsa mağdur yaratarak
AKP – RTE’ye yarar doğurmayacağına göre; geriye kalan olasılık,
yabancı istihbarat örgütlerinin hüneridir..Peki buna sevinecek miyiz?
2 yanı keskin kılıç.. Evet AKP – RTE’yi fena sıkıştırıyor..
Ama sonunda AKP bu ülkede bir siyasal parti, RTE de 12. CB’lığı makamını işgal eden kişi. Yani yabancı istihbarat birimlerinin “oyuncağı” mı Türkiye’nin tepeleri bile??
Ya da bunlara yükledikleri misyonun yerine getirilmesini sağlamanın güvencesi mi?Sonra; yabancı istihbarat birimleri bu yolla neyin pazarlığını yapabilirler??
Türkiye’nin başına musallat ettikleri / edecekleri kurum ve kişilere şantaj ve politikalarını
dikte ettirmek!?

Görülüyor mu, Türkiye ne feci durumlara düştü, düşürüldü?!

Sevgi ve saygı ile.
21 Eylül 2015, Ankara
 
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com