Etiket arşivi: Hz. Muhammed

HZ. MUHAMMED’İN HZ. ALİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ SÖZLERİ (×)

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

1- Dünyada ve ahrette Ali benim kardeşimdir.
2- Ali bendendir; ben O’ndanım.
3- Ya Ali! Sen bana Musa’nın kardeşi Harun kadar yakınsın. Musa Tur’a giderken kavmine kardeşi Harun’u vekil bıraktığı gibi ben de seni vekil bırakıyorum. Ancak Musa’dan sonra peygamberlik vardı. Benden sonra peygamberlik yoktur. Sen halife olacaksın.
4- Ali hatadan sıyrılma kapısıdır. O kapıdan giren Müslüman oldu. Kapının dışında kalan kâfir oldu.
5- Ya Ali, sen Müslümanların kalplerine Allah tarafından indirilen bir dayanaksın.
6- Ali benim vücuduma oranla başım kadar kiymetlidir.
7- Ali’yi seven, şüphe yok ki beni sevmiş olur. Beni seven Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye düşman olan bana düşman olur, bana düşman olan ise hiç kuşkusuz Allah’a düşman olur.
8- Ali’nin dostu benim dostum, Ali’nin düşmanı da benim düşmanımdır.
9- Kim benim yaşamım gibi yaşamak benim gibi ölmek ve Rabbimin bana vaatte bulunduğu cennette kalmak isterse Talip oğlu Ali‘ye uysun.
10- Aliye sevgi arabozuculuktan kurtulmaktır.
11- Ali benim ilmimin kapısıdır. O ümmetime Hak yolunu gösteren güneştir. O’nu sevmek imandandır.
12- Aliye düşman olan Allah’a düşman olur.
13- Ali’ye söven hiç kuşkusuz bana sövmüş, bana söven de Allah’a sövmüş olur.
14- Ali’den ayrılan hiç kuşkusuz benden ayrılmış; benden ayrılan da elbette Allah’tan ayrılmış olur.
15- Talip oğlu Ali Allah’ı en iyi bilen insandır.
16- Terazinin bir kefesine gökler ve yer yüzü, öbür kefesine de Ali’nin imanı konulabilseydi, herhale Ali’nin imanı daha ağır basardı.
17- Ben kimin efendisi isem Ali’ de onun efendisidir.
18- Ya Fatıma, seni Ehlibeyt’imin en üstününe verdim.
19- Allah’ü Teâlâ, Fatıma’yı Ali”ye vermeyi bana emretti.
20- Ben hikmet eviyim, Ali de bu evin kapısıdır.
21- Ben ilim şehriyim, Ali de o şehrin kapısıdır. Bilgi isteyen Ali’nin kapısına gelsin.
22- Ben zamanımda kiminle harp edersem Kur’an’ın açık emrine uyarak savaşırım. Ali de Kur’an’ın manasına uyarak savaşır.
23- Ya Büride! Muhakkak ki benden sonra Ali sizin vekilinizdir. Ali’yi sev, onun gittiği yola git.
24- Ya Ali! Cennete girecek ilk dört kişi sen, ben, Hasan ve Hüseyin’dir.

Not : Yorumsuz olarak yine size 24 hadisten oluşan 24 ayar bir derleme yaptım. Umarım yararlı olur.
(×)- KIRIMLI, Recep Hikmet. Hazreti Ali’nin Liderlik Sırları. Erasmus Yayınları İstanbul 2018. ss.117-122

ATIN AĞZINDA KAÇ DİŞ VARDIR? YA DA DİNSEL BAĞNAZLIK NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Varan -1

Orta Çağ dönemidir. Papazlar (Hristiyan Ulema) Paris’te, atın ağzında kaç diş olduğunu saptamak üzere bir kilisede toplanırlar. Rahatsız edilmemek için de, kilisenin kapılarını kapatıp dışarıya nöbetçi dikerler.
Tartışma birkaç gün sürer. Ama bir sonuca ulaşılamaz. Çünkü atın ağzında kaç diş olduğu bilgisi Hristiyanların kutsal kitabı olan İNCİL‘de yoktur.
Zaten o zamanın ruhban sınıfına göre, İncil’de olmayan bir bilginin doğruluğu asla kabul edilemez.
Toplantıdaki genç bir papaz, tartışmayı sonlandırmak için, bir atın bulunup dişlerinin sayılmasını önerir. Fakat yaşlı papazlar, böyle bir şeyin İncil’e hakaret olduğunu ve İncil’in dünyevi ve uhrevi her türlü bilgiyi kapsadığını ileri sürüp genç papazı AFOROZ ederler. Yani dinden çıkmış sayarlar(×).
Halbuki genç papazın önerisi aklîdir (ussaldır), deneyseldir, bilimseldir ve doğrudur.
Meraklıları için söyleyelim; kimi at cinslerine göre önemsiz farklar olmakla birlikte, yetişkin aygırların ağzında 40, kısrakların ağzında 36 diş vardır.

Varan- 2

1970’li yıllardı. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yapıyordum. Adını vermek istemediğim Dindar(!) bir meslektaş büromdan içeri girdi. Elindeki birkaç sayfalık bir yazıyı bana uzattı.

– “Sen eski bir imamsın bu yazıyı oku. Çünkü bir dergide yayınlamak istiyorum.”

Yazıyı okumaya başladım. Yazının özü, özeti “Kanatlı hayvan pisliklerinin (bağırsak çıktılarının) suları kirletmeyeceğini, bu çıktıların bulaştığı suların içilebileeğini” savunuyordu.
Gerekçesi de bir savaş esnasında, Hz. Peygamber’in, kanatlı hayvan pislikleri bulaşmış bir göl suyundan içmeleri için askerlere izin vermesiydi. Eğer İslam peygamberi bir konuda ruhsat vermişse bu ruhsat her zaman ve her koşulda doğru olmalıydı.

Çöl koşulları, savaş durumu, başka bir su içme seçeneğinin yokluğu hatta Hz. Muhammed’in de bir fani, herkes gibi bir kul, insan olduğu unutulmuş ya da göz ardı edilmişti…

İlgili arkadaşa,

– “Bak arkadaşım, yanı başımızda fen fakültesi laboratuvarı var. Kuş pisliği bulaşmış bir su örneği hazırla. Laboranta ver. Laborant tahlili yapar ve doğru sonucu sana söyler.” demiştim. Ancak ben, ilgili kişi tarafından inanç zayıflığı ve haşa, Hz. Muhammed’e saygısızlıkla suçlanmıştım!..

Ne yazık ki, bu vb. bağnaz tutumlar, ilk emri “oku” yani öğren araştır olan ve “aklı olmayanın dini olmaz”, ” aklını kullanmayanın üzerine pislik yağar” diyen Kutsal kitabımıza da aykırıdır.
Bu bağnaz zihniyet (anlayış), Taliban, IŞİD, Bokoharam… vb. cemaatların zihniyetidir.

Ne yazık ki bu vb. tutum ve davranışlar, Türkiye dahil, çoğu İslam ülkelerinin belli cahil kesimlerinde hala yaşamayı sürdürüyor.

1400 yıldır hala, nakilci din ve inanç anlayışından akılcı din ve inanç anlayışına henüz tam olarak geçemedik.

Son söz                          :

Hiç unutulmasın ki akıl, idrak ve bilimden yoksun kör ve bağnaz cehalet; salt aklın ve bilimin değil; salim ve doğru din anlayışının, yani gerçek İslam öğretisi ve ahlakının da baş düşmanı ve celladıdır.

(×)- Abdülbaki Erdoğmuş; İSLAMSIZ MÜSLÜMANLIK, Elips Yayınları, 2022, İkinci Baskı.ss 127-128

R. İhsan Eliaçık’tan…

R. İhsan Eliaçık’tan…

Ebubekir’in kızı Hz Muhammed’e,
Hz Muhammed’in kızı Hz Osman’a,
Hz Ömer’in kızı, Hz Muhammed’e
Hz Muhammed’in kızı, Hz Ali’ye
Hz Ali’nin kızı, Hz Ömer’le

Evlendiğini biliyor muydunuz?

Çok Basit ve Anlaşılır Dille Habeşli Bilal’e ☻ Anlatır Gibi Anlatıyorum

Muhammed, kızlarından
Fatma’yı Ali’ye,
Ümmü Gülsüm’ü de Osman’a veriyor.
Bu durumda :
Ali ile Osman bacanak oluyor.

Ömer, kızı Hafsa’yı Muhammed’e veriyor.
Yani Ömer Muhammed’in kayınbabası oluyor.

Muhammed, torunu, Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’ü Ömer’e veriyor.
Yani Ali, Ömer’in kayınbabası, Fatma ise kaynanasıdır..

Ömer’in boşadığı Atike’yi Muhammed’in torunu Hüseyin alıyor.
Muhammed, Ali’nin de Osman’ın da kayınbabası.

Ali ile Osman bacanak.

Muhammed Ömer’in eniştesi, Ömer ise Muhammed’in
(KIZI HAFSA’DAN DOLAYI) kayınbabası.

Ömer, Ali’nin damadı ve Ali Ömer’in kayınbabası (KIZI UMMU GULSUM DEN DOLAYI)…

Ali, kendi kayınbabası Muhammed’in kayınbabası olan Ömer’in kayınbabası.

Muhammed ZEYD’in babalığı.

Zeyd’in hanımı Zeynep Muhammed’in gelini.

Fakat aynı Zeynep aynı zamanda ZEYD’in de analığı. (Muhammed, daha sonraları evlatlığı
Zeyd’in hanımı Zeynep ile evlenmiştir).

Muhammed’in torunu Ümmi Ali’nin hanımı
Ümmü’nün anası, Zeynep, Muhammed’in kızı,
Ali’nin baldızı ve kaynanası Fatma’nın
da bacısı.

Ali, Muhammed’in hem amcaoğlu hem de damadı”..

Bu kadar basit bir şeyi nasıl anlamıyorsunuz??

🤓😛😝 / 😜😜😜

Habeş’li Bilal bile anladı, Oysa Siz Ooooooo
Çok işimiz var Sizinle… 😆😆😆

*

Arap hayranlığını bırakın artık…

Muhammed’in kızı Fatma 10 yaşında iken Ömer 52 yaşındadır. Ömer, Muhammed’den kızı Fatma’yı ister.
Muhammed; “kızım henüz küçüktür hem amcam oğlu Ali’ye sözüm var” deyip Ömer’e vermez Fatma’yı.
Fatma 12 yaşına geldiğinde 26 veya 27 yaşındaki Ali ile evlendirilir. Ali ile Fatma’nın ilk çocukları Ümmü Gülsüm olur. Ömer 62 Yaşında HALİFE olur. Ümmü Gülsüm 9 yaşındadır. Halife olduğunda Ömer bu sefer Ali ve Fatma’nın kızları, Muhammed’in torunu Ümmü Gülsüm’ü ister. Ali ne kadar diretse de Ömer işi tehdit etmelere kadar götürür. Ali yine vermez. Bu sefer Ömer Ali’ye allah üzerine yemin ederek, amacının sadece resulullaha akraba olmak olduğunu, Ümmü Gülsüm’e ölünceye kadar dokunmayacağını sadece nikahına alacağını söyler ve bir şekilde Ali’yi ikna edip 40,000 dirhem altına Ümmü Gülsüm’ü alır. 11 yaşına geldiğinde Ümmü Gülsüm bir oğlan, 13’ü ne geldiğinde bir oğlan daha doğurur Ömer’den. Ömer’in hazırda 9 karısından 7.sidir Ümmü Gülsüm (Kütübi sitte ve nebiyyi secere). 2 çocuk da yaşına gelmeden ölür. Ömer öldükten sonra Ümmü Gülsüm 5 ayrı yaşlı adama verilir. Kızcağız 22 yaşına kadar 4 çocuk daha doğurur ve 22 yaşında ölür.
***
Şu birbirlerinin kızlarını ve torunlarını beceren arapları 7/24 tv ekranlarında överek, örnek göstermeye çalışan şarlatan ümmetçiler bu gerçek yaşam öykülerini;

Fatıma’nın, Maria’nın, Safiye’nin, Berre’nin, Ayşe’nin, Ümmü Gülsüm’ün kimlere peş keş çekildiklerini bilmiyorlar mı?

Hepsi de bal gibi biliyor.

Tüm bu bilgileri Araplar kabul eder ve halen de küçük yaştaki kızlarla evlenmeyi sürdürürler.

Ama bizim Türkler “yok koruma amaçlı nikahladı, yaşı 9 değil 13 idi” gibi iddalar geveleyip Arapların sapkınlığını örtmeye çalışırlar.

KAYNAK:
Kütüb-i sitte ve
Nebiyyi secere

 

Tarihsel kurultay büyük birleşme : Vatan Partisi’nde birleşiyoruz!


Tarihsel kurultay büyük birleşme!

Doğu Perinçek’in kurultay konuşmasının tamamı: Vatan Partisi’nde birleşiyoruz!

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuşmasında, Atatürk Cumhuriyeti’ni kurma sözü vererek,

“Vatan Partisi’ni 4 Eylül 1919’da Atatürk kurmuştur.

Ben bu Parti’nin ilk üyesiyim. Türkiye’nin bütün öncülerine Vatan’da birleşme çağrısı yapıyorum.” dedi.

Doğu Perinçek'in kurultay konuşmasının tamamı: Vatan Partisi'nde birleşiyoruz!

Doğu Perinçek ayrıca; Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’a Vatan Partisi’ne katılma çağrısı yaptı.

İŞTE KONUŞMANIN TAMAMI

Özgecan Aslan’ı alevler içinde çığlık çığlığa bırakmanın utancıyla Arena’da toplanmış bulunuyoruz. Kendimizi affetmiyoruz. Bu karanlık manzara karşısında Cumhuriyet öncüleri olarak kendimizi affetmiyoruz. Burada işte, Cumhuriyet’in direnci Muazzez İlmiye Çığ,
sizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet direniyor,

Cumhuriyet Muazzez İlmiye Çığ’ın kişiliğinde ayaktadır.

Cumhuriyet geleceğin belirleyicisidir. Devrimle kurduk biz Cumhuriyeti, bu Türkiye’yi,
bu vatanı! Şimdi yine büyük işlerin eşiğindeyiz. Cennet, Hz. Muhammed’in,
o medeniyet devrimcisinin belirttiği gibi kadınların ayağının altındadır.

Kadınımızı bu karanlık rejimden, bu cehennem zebanilerinin ayaklarının altından kurtaracağız, söz veriyoruz!
Türkiyemiz şeyhler, dervişler, müritler, çelebiler, cemaatler ve tecavüzcüler ülkesi olamaz! Şimdi hep birlikte ayağa kalkıyoruz ve yemin ediyoruz.

SÖZ VERİYORUZ!

Atatürk Cumhuriyeti’ni devlet katında ve toplumda yeniden kurmak için
büyük devrimci önderimiz Atatürk’ün önünde yemin ediyoruz, söz veriyoruz!

Bu karanlık saltanatı, Erdoğanların karanlık saltanatını yıkacağız, söz veriyoruz!
Bağımsız, başı dik, aydınlanmış, Kürdünü kucaklayan, Türküyle Kürdüyle Sünnisiyle Alevisiyle milleti birleştiren, vatanı birleştiren, üreten Türkiye’yi kuracağız, söz veriyoruz!

Soma işçilerine, Yatağan işçilerine, Zonguldak maden işçilerine, Ermenek işçilerine
söz veriyoruz! Onları o karanlık kuyulardan çıkaracak ve memleketin efendisi yapacağız.
Köylüyü Atatürk’ün dediği gibi memleketin efendisi yapacağız.
Germencik Moralı köylüsüne, Mardin’in Alakuş köylüsüne söz veriyoruz!
Taşeron kölesi olmayacağız. Taşeron işçilerine söz veriyoruz!
Şu anda bizi Mardin’in Alakuş köyünden izleyen İlkokul 4. sınıf öğrencisi Aziz Yıldız’a,
20 yıl sonraki cumhurbaşkanımıza söz veriyoruz!

Türkümüzü Kürdümüzü eşitlikle, Türkiye içinde özgürlükle, kardeşlikle birleştireceğimize
söz veriyoruz!

Çarşılarımıza zenginlik getiriyoruz.
Çarşıların zenginleştiği, gül alınıp gül satıldığı çarşıları kuracağız, söz veriyoruz!

Milli sanayicimize, milli tüccarımıza, üretimimize katkısı olan bütün ülkemize söz veriyoruz! Üret Türkiye diyoruz. Üretin çiftçimiz, üretin işçiler, sanayiciler!

Gençliğimize güveniyoruz. Umudumuz gençlik. Herkesin iş sahibi olduğu, emeğiyle hayatını kazandığı, bilim yaptığı, aydınlanmış Türkiye için gençliğimize söz veriyoruz!
Onlardan kuvvet alıyoruz.
Borçlu bir Türkiye yarattılar. 250 milyar Dolar borç içinde çırpınıyorlar, kıvranıyorlar, yıkılacaklar. Borç, sıcak para diktasını yıkacağız. Borçlanmış Türkiye’yi yıkacağız.
Ergene Nehri’ne, İzmir Körfezi’ne söz veriyoruz! Irmakları, temiz akan ormanları, yeşil Türkiye’yi kuracağız. Geyikli Bayır’da Torosların eteklerinde bizi izleyen Fikret Otyam ağabeyime söz veriyoruz. Yaşar Kemal’in İnce Mehmet’ine söz veriyoruz!
Birleşen, üreten Türkiye’yi kuracağız, söz veriyoruz!

TÜRK GENÇLİĞİ’NE, TÜRK MİLLETİ’NE, PARTİMİZE GÜVENİYORUZ!

Parolamız vatan, işaretimiz emek ve namus!

Emeğin Türkiyesini, namuslu insanların Türkiyesini kuracağız. Bütün milletimize,
Hakkari’nin Cilo Dağları’ndaki çobana, Çorum’daki, Adana’daki, Kayseri’deki, Gaziantep’teki, İstanbul’daki, İzmir’deki emekçilere söz veriyoruz, güveniyoruz!

Milletimize güveniyoruz. Binlerce yıllık tarihin içinden gelen milletimize güveniyoruz,
çok cefalar çekmiş, görmüş geçirmiş, medeniyetler kurmuş, çalışkan Türk milletine
sonuna kadar güveniyoruz.

Partimize güveniyoruz. Vatanda birleşenlere güveniyoruz. Barikatları yıka yıka buraya geldik. Her zaman, Türk ordusu, Türk milletini kurtarırdı. Ergenekon, Balyoz davalarında
partimiz barikatları yıktı. TSK ile birlikte partimiz milleti kurtardı.

Milli Hükümet, Milli Meclisi kuracağız. Cumhuriyet’in siperlerinden geliyoruz,
Yatağanlar’dan, Sümerbanklar’dan, Telekomlar’dan, önündeki siper savaşlarından,
Tek-Gıda yol işçilerinin mücadelelerinde savaşa savaşa geliyoruz. Kendimize güveniyoruz.
Sandılar ki okyanus ötesinden ferman gelince Kemalist Devrim biter. İşte Türkiye’de
Atatürk devrimciliği, Türkiye’nin geleceğini kuracak büyük karar olarak büyük güç olarak ayaktadır, güveniyoruz.

Bölemediler, yenildiler. Suriye’de ABD yenildi, Kobane dedikleri Ayn’el Arap’ta bir kez daha yenildi. Suriye’ye, Lübnan’a, Mısır’a, İran’a, Filistin’e, Ortadoğu’da ayağa kalkan komşularımıza güveniyoruz. Komşularda ve yurtta barışı inşa ede ede kurultaya geldik.
Bu nedenle partimize güveniyoruz.

Ermeni Soykırımı, Türkiye’ye dayatılan, Avrupa’nın, Amerika’nın dört şartından biriydi.

Şart bir özerkliği,
iki Ermeni Soykırımı’nı kabul edeceksiniz.

Halka dayanarak yurtdışındaki yurttaşlarımıza dayanarak ve bütün dünyayla birleşerek
ABD emperyalizmini ve Avrupalıları, onların dayatmalarını göğüsleyerek, milletimizin gücüyle başta Rauf Denktaş, Mehmet Gül, Parisler’den yürüye yürüye AİHM’e, adaleti ve hakikati
kabul ettirdik, kendimize güveniyoruz.

GELECEĞİ YARATMAK İÇİN VATAN’DA BİRLEŞİYORUZ!

Atatürk’ün gençliğe seslenişindeki o son cümleyi, kendisine şiar eden vatana her şeyini veren bir gençlik yarattık. Gençliğimize sonuna kadar güveniyoruz ve şimdi vatanda birleşiyoruz. Vatanda birleşenlere güveniyoruz. Vatanda birleşmek, geleceği yaratmanın bugünkü eylemi, hepimiz partimize ve Türk milletine güveniyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, büyük devrimci önderimizin Anayasamızın başına yazarak bıraktığı büyük Altı Ok programı var. Programımıza sonuna kadar güveniyoruz ve
büyük Türk Milleti’nin,milliyetçilerini, halkçılarını, sosyalistlerini, Namık Kemaller’den
Mustafa Kemaller’e

büyük devrimimizin programı olan Altı Ok’ta bütün milletimizi birleşmeye çağırıyoruz.

İşte bu programla yürüyoruz. Arslanlı yolda yürüyoruz.
Çelenk koymak için değil, devrim yapmak için, hükümet olmak için yürüyoruz.

===========================================

Dostlar,

Sayın Doğu Perinçek‘in İP (İşçi Partisi) Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı son konuşma bu gün,
15 Şubat 2015 günü Ankara – Arena salonunda idi..

Tarihsel değerde ve coşkulu bir konuşma idi.

Gerçekçi ve akılcı idi.

Duygusal ve akılcı tonlamaları dengeliydi.
Ajitasyon korkusu, kaygısı yoktu..

Bu metni biz de heyecanla ve büyük ölçüde paylaşarak, sitemizde paylaşmak istiyoruz.

VATAN Partisi ülkemize hayırlı ve uğurlu olsun..

Türk siyasal yaşamında yeni bir sayfa açılmıştır.

Türk Ulusu’nun geleceğini karartmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Sevgi ve saygı ile.
15.02.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Emre KONGAR : Din; Siyaset ve Şiddet


Din; Siyaset ve Şiddet

 

portresi_resmi

Emre KONGAR
Cumhuriyet, 15.01.2015

Aslında her ideolojinin, ne denli yumuşak ve barışçı olursa olsun, şiddet eylemleri yapan taraftarları olabilir: 

“Sert” ideolojiler, emirleri ve yasakları net ve çok olan ideolojilerdir…

Tek tanrılı dinler, Faşizm gibi, Proletarya Diktatörlüğü gibi siyasal ideolojiler böyledir.

“Yumuşak” ideolojiler, emir ve yasaklardan çok, genel ve tek bir ilke çerçevesinde biçimlenmiş düşünce sistemleridir…

“İnsanlığa inanacaksın” gibi bir genel ilkeye dayalı olan Hümanizm böyledir.
Bu açıdan “sert” ideolojiler, şiddet eylemleri doğurmaya daha uygun bir yapıya sahiptirler, ama hiçbir ideolojinin şiddet eylemleri için araç olarak kullanılmaya karşı bağışıklığı yoktur…

Hiçbir ideoloji ve elbette İslam dini de, onu şiddet aracı olarak kullanan fanatik bireyler
veya siyasal örgütlerden dolayı mahkûm da edilemez.

***

Konu, dinler açısından ele alındığında, Hıristiyanlık ile Müslümanlık arasında, başlangıç aşamaları dışında, devletin ideolojisi olmak bakımından
temel bir fark yoktur:


Hıristiyanlık, ilk yayılma aşamasında barışçı bir yöntem izlemiş, ünlü “Sana bir tokat atana öteki yanağını uzat” anlayışını kullanmış, Müslümanlık ise dinle birlikte devlet kuruluşuna da temel oluşturduğundan, Hz. Muhammed ve sahabenin at üzerinde kılıçla savaşarak savunduğu ve yaydığı bir inanç olarak ortaya çıkmıştır.


Ama asıl belirleyici olan husus, Hıristiyanlığın da yöneticiler tarafından benimsenmesinden sonra, devletin egemen ideolojisi olarak kullanılması bakımından, Müslümanlık ile arasında bir fark kalmamış olmasıdır.

Bunun temel nedeni, dinin siyasette kullanılmaya başlanmasıdır:
Din siyasal ideoloji olarak kullanıldığında, ne yazık ki, egemenlerin baskı ve zulüm aracı da olmaktadır.

***

Dinlerin ve mezheplerin siyasette egemenlik aracı olarak kullanılmalarının şiddete ve zulme yol açtığını
bize tarih öğretmektedir: 

Hıristiyanlıktaki mezhep savaşları,  (AS: Yüz yıldan uzun sürmüştür!)
Avrupa tarihini biçimlendiren en önemli süreçlerden biridir…

Müslümanlıktaki mezhep savaşları ise Hz. Ali’nin katledilmesiyle başlamıştır…
Elbette Haçlı Seferleri gibi dinler arası savaşlar da bütün dünyayı etkilemiş ve biçimlendirmiş olan siyasal olaylar arasındadır.

***

Gerek El Kaide’nin, gerek Boko Haram’ın, gerekse IŞİD’in katliamlarında
ve elbette son Charlie Hebdo olayında, dinin bu siyasal egemenlik iddiası görülmezse,
konu her yönüyle anlaşılamaz…

Dinsel kaynaklı siyasal şiddetin ilacı,
bütün dinlere e
şit uzaklıkta duran ve
inanç özgürlü
ğünü güvence altına alan laiklik ilkesidir!

========================================

Dostlar,

Sayın Kongar‘ın yazdıklarını bütünüyle paylaşıyoruz.

Cumhuriyet gazetesine dönük hukuk dışı baskıları
ve uygulamaları
hiç doğru bulmuyor,
derhal son verilmesini diliyor ve kınıyoruz.

Herkesi hoşgörü ve sükunete davet ediyoruz.

Artık şiddetin hiçbir sorunu çözemeyeceğini öğrenmiş bir toplum olmalıyız..
Yeryüzünün belki de bu bağlamda en deneyimli uluslarının başında geliyoruz..

Lütfen sükunet, lütfen hoşgörü ve lütfen

TOPLUMSAL BARIŞIN SİGORTASI OLAN
LAİK TOPLUM VE SEKÜLER DEVLET DÜZENİNE HEP BİRLİKTE SAYGI..

Sevgi ve saygı ile.
15.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ARAPLAR LANETLİ TOPLUM MU?

Dostlar,

Sayın Aydın’ın aşağıdaki yazısı hakkında düşüncemiz :

Nurullah bey,
Bize göre hiçbir toplum lanetli değildir..
Lanetli toplum diye tarihsel – sosoyolojik bir kategori olamaz...

Sevgi ve saygı ile.
29.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

ARAPLAR LANETLİ TOPLUM MU?

portresi

Nurullah AYDIN
28 Temmuz 2013,
ANKARA

 

 

 

Müslümanlar; Yahudilerin ilahi yoldan uzaklaştığı için lanetli olduğunu söyler, savunurlar. Her türlü geriliklerinin, iç kanlı çatışmaların nedenini Yahudilere, bağlarlar.

Gerçekten Yahudiler lanetli mi? Yoksa Araplar mı lanetli toplum?

Peygamber İbrahim’in bir oğlu İshak, Yahudilerin atasıdır.

Peygamber İbrahim’in öbür oğlu İsmail ise Arapların atasıdır.

Yani Yahudiler ve Araplar soylarıyla kültürleriyle inançlarıyla aynı kökten gelirler.

Museviliğin kutsal kitabı Tevratkendi dönemine kadarki olaylardan söz eder.
Hıristiyanların kutsal kitabı İncil; kendi dönemine kadarki olaylardan söz eder.
Müslümanların kutsal kitabı Kur’an da; kendi döneminden önceki olaylardan söz eder.

7. yüzyıldan bu yana olan olaylar ise yazılı ve görsel kaynaklarda yer almaktadır.

Lanetli dedikleri Yahudiler 2 bin yıl sonra yurt edinmiş, devlet kurmuş, bilimde teknolojide dünyanın önde gelen toplumu olmuş. Araplar ise kanlı iç çatışmalarla, sefahatın lüksün içiçe olduğu sefil ve aşağılık bir yaşam içinde olmuşlardır.

Bu durumda Lanetli olan kim? Yahudiler mi, Araplar mı?

7. yüzyıldan bu yana dünya toplumları içinde lanetli olan toplum Araplardır.
Çünkü onlar son peygamber son kitap kendilerine geldikleri halde ondan yüz çevirdiler.
 

Peygamber Hz. Muhammed hakkı, dürüstlüğü, adaleti, eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği önerdi.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in en yakın ikinci arkadaşı Ömer’i katlettiler.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in en yakın üçüncü arkadaşı Osman’ı katlettiler.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in en yakın dördüncü arkadaşı Ali’yi katlettiler.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in torunu Hasan’ı katlettiler.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in torunu Hüseyin’i katlettiler.

Onlar ki; Hz.Muhammed’in soyu olan Haşimileri Orta Asya ve Endülüs’e sürdüler.

Onlar ki; Hz .Muhammed’in soyunu Mekke ve Medine’den uzaklaştırdılar.

Onlar ki; Muaviye ve Yezid devlet anlayışını tercih ettiler.

Onlar ki; Abbasi iktidarında Emevi liderlerini mezarlarından çıkarıp işkence yaptılar.

Onlar ki; Türklere ihanet etti, kahpece arkadan vurdu. 1916′da, Dünya Savaşı’nda Mekke Şerifi Hüseyin;  İngilizlerle işbirliği yaptı. Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak, Osmanlı’ya isyan etti ve Türk askerini kahpece arkadan vurdu.

Onlar ki; Petrol denizindeler ama dünya Müslümanları açlıktan kırılmaktadır.

Onlar ki; Arabistan’da şeriat derler batı ülkelerinde batılı gibi yaşarlar.

Araplar denilen topluluk; tarihin en soysuz, en karanlık, en ikiyüzlü, en hain topluluğudur.

Araplar; para, şehvet, servet gösteriş meraklısı bir toplumdur.

Araplar; karaktersiz, yalancı, dönektirler.

Araplar; çıkarı için ihanet ederler.

Araplar; birbirlerini İslam adına, petrol adına, iktidar için, katletmeyi iyi bilirler.

Arapların tarihleri; katliamlarla doludur.

Arapların en nefret ettikleri; Türklerdir.

Onların en sevdikleri; kapitalistlerdir, şeytandır, paradır, sekstir.

Türkiye’nin İslamcıları neden Arap hayranıdır?

Türkiye’nin İslamcıları neden Arap kültürünü düşünür, konuşur, yaşar, savunurlar?

Türkiye’nin İslamcıları neden Arap katillerine, İslam kahramanı diye övgüler düzerler?

Türkiye’nin İslamcıları neden yedinci yüzyıl Arap düşünce ve yaşam ağını kutsarlar?

Türkiye’nin İslamcıları neden insanlık değişim ve gelişim metodolojisini yok sayarlar?

Türkiye’nin İslamcıları neden Bilim ve teknolojide ses getiren ciddi çalışmaları yoktur?

Türkiyeli İslamcı Arapçılar; duyarsız, ruhsuz, kimliksiz ve kişiliksizdirler.

Köksüz, kimliksiz hainler; dillerinden milletimiz sözünü düşürmezler.

Köksüz, kimliksiz hainler; İslamcı görüntü altında milleti aldatmaya, milletin milli ve manevi değerlerini istismar etmeye devam ederler.

Türk Milleti, lanetli Arapları anladıkça; Türk kültür, tarih ve medeniyetini, çağdaş dünyanın onurlu, saygın bir üyesi olduğunu daha iyi anlayacak ve öze dönecektir.

Günün Sözü: Sığ derede yüzmekte zorlananlar, engin denizlere açılmaya
cesaret edemez.

Ali Nejat Ölçen : TANRIYA DİLEKÇE


Dostlar,

Sayın Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN‘in bu sitede epey yazısına keyifle yer verdik.
O, Cumhuriyetimizin ağabeyi her şeyden önce.. 1921 doüumlu bir asırlık çınar.

İnan(a)mayacaksınız ama web sitesi var, internette yazıları çıkıyor ve tartışma kümelerine çok değerli katkılar veriyor inanılmaz polemik üslubu yeteneğiyle.

15+ yıldır “Türkiye Sorunları” adlı bir cep dizisi yayımlıyor 2 ayda bir..
Dizgisini de bilgisayarında kendisi yapıyor. Birkaç gün önce bizim de bir yazımızı lütfederek bu değerli yayınlarına koymayı kabul ettiler. Dizgiyi bize yollayarak gözden geçirmemizi istediler. Biz gecikince telefon ettiler ve cep telefonunda yazımız üzerinde değerlendirme yaptık. Önümüzdek, günlerde “ücretsiz” olarak sürdürümcülerine postalanır, bize de gelir..

Sayı Ölçen’in web sitesinden bu dizideki çok değerli yazılar arşivine erişilebilir.

Geçtiğimiz günlerde TANRIYA DİLEKÇE başlıklı bir denemesi – hicvi bie ulaştı.
Yüksek zekasının  ürünü bu seçkin metin çok düşündürücü ve öğretici..

Günümüz Taksim olaylarının bunaltısında bir dışavurum olduğu söylenebilir.

Kendeisini tanımak ve dostu olmak bir onur, eğer bizden esirgemezlerse..

Bu yazı aşağıda,, okuyun, okutun ve üzerinde tatrtışın.. deriz.

Sevgi ve saygı ile.
12.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

TANRIYA DİLEKÇE..

portresi

 

Ali Nejat Ölçen

 

 

Elçiniz olduğuna İslam dünyası­nın inandığı Hz. Muhammed’e sunduğum dilekçeme yanıt alamadığım için bu kez Size bu dilekçemi arz ediyorum.

Evreni içindeki tüm canlı ve cansızlarla birlikte yoktan var ederken ülkemde bu denli çok hain, alçak ve hak yiyen kişileri niçin yarattığı­nızı sorma hakkını
bana bağışlamanızı diliyo­rum

Hain, alçak ve hak yi­yen kişileri yaratırken en azından Size saygı duyma yeteneğini onlardan niçin esirge­diniz?

Kötülük­leri Sizin adınıza, Sizden yetki almış gibi daha da kötü kullanıyorlar.
Ülkemde ne ba­rış, ne hu­zur ve ne de insanlığın kırıntısı kaldı, tüm gü­zelliklerimiz
yok olmaktadır. Oysa kutsal kitapta güzel iş yapanlara güzellikler vaat et­miştiniz. Yüzkarası bu çirkin kişiler o denli  çoğaldılar ki ve öyle­sine nankörler ki, eğer cehennemi Siz yarattıysanız, onları oraya def ederek “nar-ı alev” içinde “kül-ufak” olmalarını
yüce iradenizden dilememi ka­bul buyur musunuz?

Beni bu denli çok hain, alçak, hak yiyen, nankör kişiler arasında yaratarak,
savunmasız bırakma­nızı da yüce adaletinizle bağdaştıramadığımı
Size arz etmeme izninizi diliyorum.

Üstelik beni çok yanlış ve kusurlu niteliklerle birlikte yaratmış oldu­ğunuzu da
kabul buyurmanızı diliyorum. Madem bu dünyada o denli çok hain, alçak ve nan­kör arasında beni yaşamaya mahkum etti­niz, eğer on­ları cehennemde yaka­caksanız
lütfen beni de ce­henneme gönderme­nizi istirham ediyorum.
Bu dün­yada yandığım için belki cehennem bana serin gelecektir.

Beni yaratırken zihnimi neden üstesinden gelemeyeceğim sorun ve kuşkularla birlikte ya­rattı­nız. Suçum, kusurum neydi de beni böylesi ağır biçimde cezalandırdınız?
Çünkü görmedi­ğim ve düşünmediğim hiçbir şeye inanmayan bir zi­hin yerleştirdiniz beynimin içine.

Hatta, evreni Sizin yaratıp yaratmadığınızı tartışacak kişi de bul­mıyorum.

Bir olgudan kuşku duy­mak, onun var olup olmadığını düşünmek neden suç olsun?

Böyle düşünme yetisini bana Siz ba­ğışladınız. O nedenle kendimi Size çok yakın hissediyorum. Bir gün elimde olmayarak du­daklarımdan şu dizeler dökülüverdi:

Ellerimizden başka nemiz
Tanrım sana açılan
temiz,
ellerimiz.

Bağışla beni
verdiğin suçlarınla
yaprak yeşili
dal uçlarınla,
toprağım çoktan eşili.
göm beni görünmez avuçlarınla.

Oruç tutmasam, kılmasam da namaz
yaklaş Tanrım, yaklaş biraz.

*****

Bizleri unuttunuz mu, niçin böyle uzaklardası­nız?
Kendisinin iradesi ve istemi dışında zihninden şikayeti olan
benim gibi bir başka kişi var mı, bilemiyorum.

Bu dünyada ne denli bilgisiz ve cahil olduğu­mun bilincindeyim.
Canımı almadan önce beni cehen­nemde yaşattığınıza göre, yaşamım sonra­sında. Lütfen beni cehen­neme gönderiniz, Bu dünyadaki cehaletimden belki cehennemde kurtulurum. Önce zebanilerin nasıl kişiler oldu­ğunu öğren­mek istiyorum.
Kısa boylular mı, siyah zenci gi­biler mi? Gayya kuyusu derin mi, ne denli ge­niş,
tüm dünya içine sığar mı?
Katran neyle  ısı­nıyor, cehennemde pet­rol, kömür var mı? Bunları öğ­renmek hakkını benden esirgememenizi istirham etme hakkını bana bağışlamanızı dili­yorum.
Bu yazdıkla­rımla, eğer günah sayacağınız bir suç işliyor­sam o zaman haklı olarak
ce­henneme git­meyi biraz da kendi isteğimle tercih etmiş olu­yorum.

Evreni ve içindekilerini kötülüklerden, yanlış­lıklardan kurtarmanız
dileğimle merhametinize sığı­nıyor kulunuz, Ali Nejat’ı uzaklarda değil,
yanınızda bulunuz.

Rüku içinde saygılarımla. 2.6.13