Etiket arşivi: hukukun üstün ilkeleri

27 MAYIS ÜZERİNE

Suay Karaman

(AS. Çetin Altan’ın 28 Mayıs 1960 tarihli yazısı bu makalenin altındadır… 27 Mayıs Anayasasının kimi kazanımları da..)

Bugün ülkemizde 1961 Anayasası yürürlükte olsaydı, demokrasinin doğru bir seviyede işleyeceğini, ülkemizin ekonomik verilerinin yüksek düzeyde olacağını ve bunların yanında eğitim, bilim, kültür, sanat yaşamının gelişeceğini toplum olarak görebilecektik.

Ne yazık ki 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin ürünü, dünyanın en çağdaş anayasası olan 1961 Anayasası, 12 Eylül 1980 darbesiyle yürürlükten kaldırıldı ve çağdışı düzenlemeler yapılarak bugün yaşadığımız günlere doğru gelindi.

Devrim ile darbenin farkını kavrayamayanlar, sürekli olarak olayları saptırmaya devam etmektedirler. Darbe; halkın kazanılmış haklarını yok etmektir, gasp etmektir. Devrim ise, halka özgürlüğü sağlayan, eşitliği ve çağdaşlığı sunan ilerici bir harekettir. Bu gerçeği görmek istemeyenler ya bilinç ve bilgi düzeyleri eksik, ya da hırslarının tutsağı olmuşlardır.

27 Mayıs 1960 öncesinde ülkemizde demokrasi yoktu, diktatörlük vardı. Demokrat Parti’nin Anayasa ve hukuk dışı yaptığı tüm uygulamaları bir yana bırakalım. 18 Nisan 1960 tarihinde göreve başlayan ve 15 Demokrat Parti milletvekilinden oluşan Tahkikat Encümeni (Soruşturma Komisyonu) kurulması, demokrasi ile bağdaşmaz. Çünkü bu komisyon, savcıların, askeri ve sivil hâkimlerin tüm yetkilerine sahipti. Yetkileri arasında gazete toplatmak ve basımevleriyle birlikte gazeteleri kapatmak, sansür uygulamak, her türlü evrak, belge ve eşyaya el koymak ve istediği kişilerin tutuklanması vardı. Komisyon kararlarına karşı gelenlerin bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılmaları öngörülmüştü. Komisyon kararlarına itiraz ise olanaklı değildi. Bu olay açıkça demokrasiyi ortadan kaldıran, özgürlükleri yok eden bir sivil darbeydi.

27 Mayıs 1960 öncesi yaşanan olayları görmeyenlerin ve 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne ‘demokrasiye darbe’ diyenlerin öğreneceği çok şey bulunmaktadır. Demokrasiye darbe söylemi bilgisizlikten olduğu ölçüde, hem geçmişte, hem de günümüzde yaşanan sivil darbeyi örtmek için kullanılan bir araçtır.

27 Mayıs 2022 tarihinde Türkiye Barolar Birliği, kurumsal kimliği ile bağdaşmayan bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada: “27 Mayıs Darbesi’nin 62. yılında; ülkemizin demokratikleşme sürecini kesintiye uğratan ve hukuk devletini askıya alan her türlü darbeye ve darbe girişimine karşı demokratik ve laik hukuk devletinin yanında olduğumuzu, her koşulda hukukun üstün ilkeleri ile insan hak ve özgürlüklerini savunacağımızı bir kez daha ilan ederiz.” denildi. Demokrat Parti’nin hukuk dışı tutum ve davranışlarını bilmeden yapılan bu açıklama utanç vericidir. Hukukçuların oluşturduğu Türkiye Barolar Birliği’nin, hukuktan ne anladığı belli değildir, darbenin ne olduğunu da doğru bilmedikleri anlaşılmaktadır. Liyakatin olmadığı yerde, bunlar yaşanır.

Ülkemizi parçalama projesinin ortağı olan siyasi parti temsilcileri de koro halinde her zaman yaptıkları gibi 27 Mayıs 1960 İhtilali için demokrasiye vurulan darbe diyerek, Adnan Menderes’i andılar ve demokrasi kahramanı olduğunu söylediler. Demokrasiyi yıkan birine demokrasi kahramanı demek, ancak kültür, bilinç ve bilgi eksikliğiyle açıklanabilir.

27 Mayıs 1960 İhtilali’ne yıllar sonra CHP’nin bakışı da değişti. Yeni CHP adına sürekli olarak grup başkanvekili Engin Altay konuşturulmakta, 27 Mayıs ile ilgili bilinçsiz ve bilgisiz olarak gerçek dışı sözler söylemektedir. Engin Altay; “İzmir’in işgalini saymazsak Türkiye Cumhuriyeti’nin en kara günüdür. 27 Mayıs darbelerin anasıdır” sözleriyle, demokrasiden de, hukuktan da hiçbir şey anlamadığını kanıtlamaktadır. 27 Mayıs öncesi ülkemizde olmayan demokrasinin, 27 Mayıs ile geldiğinin bile farkında değildir.

Engin Altay, “27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz 2016 da aynı amaçla demokrasimize yönelik müdahaledir” sözüyle de darbe ile devrim arasındaki farkı anlamadığını kanıtlamaktadır. 27 Mayıs Devrimi gücünü, emekçisiyle, köylüsüyle, gençliğiyle, çalışanıyla, aydınıyla, ordusuyla tüm Türk ulusundan almıştı. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra doğan Engin Altay, doğru kaynakları okumadığı için ve başka yerlere boncuk dağıtma işi verildiği için bunlardan haberi yoktur. 20 yıldır parlamentoda bulunan birisinin şov yapmadan, kendisini yetiştirmesi gerekirdi.

27 Mayıs 1960 Devrimi’nin olumsuz yanı idam cezalarının onaylanmasıdır. İdamların yapılmaması için çırpınanların emekleri boşa çıkartılmış ve çeşitli baskılarla idamlar gerçekleştirilmiştir. İdamlar, devrimi yapanlar değil, devrimcilerin arasına gizlenmiş iktidarı halka devretmemek için dikta rejimini getirmek isteyen Silahlı Kuvvetler Birliği tarafından baskıyla yaptırılmıştır. İdam cezalarını hiç kimse için onaylamak doğru değildir çünkü idam cezası insanlık onuruyla bağdaşmamaktadır.

Her askerî harekâtın aynı kefeye koyulmasının yanlışlığına düşülmemesi gerekir. Çünkü darbe ile ihtilal ve devrim birbirine karıştırılınca, ortaya bilgi kirliliği çıkmaktadır. Bu bilgi kirliliğinden yararlananlar da yaptıkları sivil darbeyi, topluma ‘askeri vesayetten kurtulma’ olarak nitelemektedirler. Askeri ya da sivil darbe ortamlarının yaşanmaması, hukuk devleti ve demokrasinin hiçbir biçimde kesintiye uğramaması için, ülkeyi yöneten iktidarların hukuk devleti ilkelerine bağlı kalarak, gerçek demokrasiyi etkin duruma getirmeleri gerekir. Sivil yönetimler demokrasiyi benimsedikleri ve hukuk ilkelerine bağlı kaldıkları zaman, darbe ortamlarının yaşanmadığı görülecektir.

  • Bugün 1961 Anayasası’na şiddetle gereksinimimiz olduğu günlerden geçmekteyiz;
  • Ülkemizin Kemalist ilke ve devrimlerden güç alarak çağdaş uygarlığa ulaşması için örgütlü mücadelemizi sürdürmeliyiz.

Azim ve Karar, 30 Mayıs 2022.
=================================================

Çetin Altan

28 Mayıs 1960, Milliyet

Bugün canım yazı yazmak istiyor

Yıllar ve yıllar boyu aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, dilimizin döndüğü kadar tarihlerden örnekler verdik, hukuk prensipleri sıraladık, kinayeli fıkralar anlattık. Kafasında en ufak bir izan fırdası bulunan bir insan bile bu ihanet yolunun geçit vermeyeceğini görür ver geri dönerdi. Hayır, bunlar öyle yapmadılar. Anayasayı çiğnediler. Hürriyetleri kestiler, hukuk dışı komisyonlar kurdular…

  • Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyorduk.

Atatürk’ün gençliğe hitabesini, Nutuk’un tefrikası halinde yayınlamak dahi suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı. O’nun kurduğu inkılâp Türkiye’sinin Cumhuriyetine bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, Üniversitesiz hatta Meclissiz idare etmek niyetine kapılmışlardı.

Silahlı Kuvvetlerimizin Büyük Ata’nın yıllar arkasından akseden manevi direktifi ile yaptığı bu hareket, demokrasimizin en sağlam teminatı olarak tarihimize geçecek ve hürriyetlerden kendi sefil benlikleri için faydalanmak isteyen gafillere her zaman için unutulmaz bir ders olacaktır.

Milli Birlik Komitesi Başkanı ve Türkiye Silahlı Kuvvetleri Başkumandanı Orgeneral Cemal Gürsel’in yayınladığı demeçte bizzat belirttiği gibi, memleket, yakın bir zamanda demokrasinin şartlarına uygun bir idareye kavuşacaktır. Kurucu Meclis gereken esasları tespit ettikten sonra hür ve endişesiz bir seçimle memleketi, memleketin sevdiği lekelenmemiş insanlara bırakacaktır.

Bugün bütün Türkler, parti çekişmelerinin çöplüğünden kurtulmuşlar ve yeni bir anlayışın dünyasına doğmuşlardır. Bütün küçük hesaplar, kinler ve nefretler tasfiye edilmiştir. İnsanca ve kardeşçe, sadece fikir tartışmalarından ibaret, herkesin eşit olduğu demokrasi rejimi, yakında bu güzel vatana layık olduğu mutluluğu getirecektir.

Kurucu Meclisin faaliyete geçmesini sevinçle bekliyoruz. Silahlı Kuvvetlerimizin yaptığı hareket bir hırsın veya zümre menfaatinin dışında, sadece hukuk, insanlık ve vatan aşkının bir ifadesidir.

Bu hareketin meşruluğu ve büyüklüğü, yıkılanların gayrimeşruluğu ve küçüklüğü ile makūsen mütenasip olarak bir abide gibi ortaya çıkmaktadır.

Türkler, âlimleri dalkavuk, Üniversitelileri maktul, gazetecileri korkuluk ve bütün aydınları sürüngen hale getirererek, bir çete gibi davrananların rezaletlerini kabul etmeyi, bütün dünya önünde reddetmişlerdi.

Menfaat bağlarıyla bu cehalet ve rezalet yuvalarına uşaklık etmiş olanları vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz. Herhalde ıslah olacaklardır. Islah olmamakta direnenler çıkarsa onlar da derslerini alacaklardır.

Bize bugünleri tattıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışılan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeş kanı dökülmeden yapılan bu hareketin aynı vakar içinde gerçek demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor; övünüyor, seviniyoruz.
=============================================

Dr. Ahmet SALTIK
30.05.2022