Dostlar,
Cumhuriyet’ten Nilgün Cerrahoğlu, İspanya’da yerinde gözlemlerle bu ülkenin tekil (üniter) yapısının nasıl bozulduğunu gözledi. Ayrılıkçı ETA gerillalarının Bask bölgesinin özerkliği için yılarca çarpıştığını biliyoruz. Sonunda dileklerine kavuştular Katalanlar ve özerklikten de öte Bask ülkesini kurdular..
Olup biten hazin gelişmeleri Sayın Cerrahoğlu ardışık (seri) yazılarında dile getirdi.
İspanyollar ve de Basklılar İnsanlar çook pişmanlar.. Özerk bölgelerin aşırı yetkilerini daraltma peşindeler ama cin şişeden çıkmış bir kez..
Türkiye’deki özerklik ve / veya federasyon özlemi içinde olan “içtenlikli” arkadaşlarımızın dikkatine getirmek isteriz. İş işten geçmeden, Sayın Cerrahoğlu’nun uyarılarının ve
Sayın Gürkut Acar‘ın vurguladığı hususların ülkemizde dikkate alınması gerekiyor.
Ne var ki, 18.3.2013 günü, ne rastlantıdır ki Çanakkale deniz utkusunun 98. yılında Ergenekon davası savcısının davanın esası hakkında görüşünü – istemlerini açıkladığını izliyoruz. Savcı Pekgüzel, 64 sanık için son derece ağır cezalar (müebbet hapis!) istemekte..
Türkiye; İpanya’dan bin beter bölünmeye sürüklenirken, bu ölüm kalım saldırısına direnecek yurtsever ilerici güçler hapislerde tutuluyor ve yaşam boyu hapse mahkum ediliyor.
“Hukuk çözer” diyenlerin de kulaklarını çınlatmak isteriz.
Karar duruşması 8 Nisan’da..
Yargı heyetinin şimdiye dek olan tutumu bütün güveni yıktı, hukuku ayaklar altına aldı. Kamuoyu vicdanı isyanlarda.. Avukatlar duruşmadan çıkarılıyor, 38 avukat hapiste..
Türkiye bu vahim hatadan dönmeli..
Birşey yapmalı, birşeyler yapılmalı, sağduyu egemen olmalı.
Türkiye, kökü dışarıda bu tertiplere yenilmemeli..
Halkımız, bu çok kritik gidişe el koymalı.. Cumhuriyetine sahip çıkmalı; Atatürk’ün emaneti demokratik Türkiye Cumhuriyeti yeniden kurulmalı..
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==================================
Nilgün Cerrahoğlu’na Açık Mektup
7 Şubat 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “SAĞNAK” Köşenizdeki yazınızı okuduğumda, “Türkiye’de fırtına yaratacak bir yazı” demiştim.
Aradan iki hafta geçti. Ne basında, ne televizyonlarda ve ne de siyasetçilerin konuşmalarında bir yansımasını görmedim. Acaba diyorum, “yüreklerin kulakları sağır” mı?
İspanya’daki özerk bölge uygulamasının acıklı durumunu, olanları yaşayan filozof FERNANDO SAVATER ile yaptığınız söyleşiyle bizlere aktardığınız için binlerce teşekkür ediyoruz.
“Ayrılıkçılık”, “bölgecilik” ve “bölgesel milliyetçilik” konusunda yaşanmış gerçekleri ortaya sermeniz, sanki parçalanmış ülkelerin tek örneği gibi görünen Yugoslavya’dan başka diğer ülkelerin bütünmüş gibi görünen yapılarının aslında nasıl dehşet verici bir bölünmeye uğradığını göstermiştir.
FERNANDO SAVATER’in “fırsatçı bir hastalık” tanımı tam da Türkiye’deki durumu özetliyor. Yabancı desteğiyle ülkemizde egemen hale getirilen “gerici-yağmacı” iktidarın zayıflattığı bünyemize musallat olan bu hastalığı atlatmanın bir yolu var mı?
Bence var. Hastalığa hiç yakalanmamak!…
Yazınızın beni etkileyen bölümünü izninizle buraya aynen geçmek istiyorum:
“Örneğin eğitim sistemi problem oldu. Bugün İspanya’nın 17 özerk bölgesinde
17 tedrisat var. Her bölgenin tedrisatı ayrı. Bazı bölgelerde ‘resmi dil İspanyolca’ ile
eğitim yapılamıyor. Avrupa’da başka böyle bir ülke yok.”
–Katalonya’da İspanyolca tedrisat yapılamıyor galiba!
“Katalonya’da yapılamıyor. Bask’ta, (Portekiz’in kuzeyi) Galisya’da, (Akdeniz adaları) Balear’da zorlukla yapılıyor. Çocuklarının İspanyolca öğrenmesi isteyen velinin, bu hizmeti alabilmesi için paralı okul seçmesi lazım. İngilizceyi orada çocuk nasıl öğreniyorsa; İspanyolcayı da öyle öğreniyor. (Özerk) Kamu okulları bu hizmeti vermiyor.”
– İspanyolcayı çocuk nerede öğreniyor bu durumda?
“TV ve sokakta! Aynı şey değil tabii. Ama ‘İspanyolca nasılsa hâkim dil. Okulda yerel dili öğrenecek!’ diye diretiyorlar. O zaman aritmetiği de öğretmeyelim. Alışveriş yaparken
nasıl olsa aritmetik öğrenilmiyor mu? Böyle mantık olur mu? Ama işte oluyor.”
Yukarıdaki “İspanyolca” sözcüklerinin yerine “Türkçe” yazınız.
On yıl sonraki Türkiye’yi göreceksiniz! AKP’nin bizi götürdüğü yer budur!
Karadenizli’nin idam edilirken dediği gibi;
“Bundan sonra bu bana bir ders olsun” demeyelim.
İş işten geçtikten sonra dövünmenin bir faydası olmaz.
Bunu ne güzel anlatmışsınız yazınızda;
“Hedef 17 devlet yaratmak değildi. Biz yalnızca daha iyi bir yönetim istiyorduk.
Özerklikten çıkarılan dersle bugün söylenecek şey, bazı yetkilerin geri alınmasıdır…”
“…Ne var ki milliyetçilik tüm özerk bölgelere yayıldığında, geri dönüş olanaksız oluyor…”
FERNANDO SAVATER, AKP’nin Türkiye’yi götürdüğü yeri göstermiş!
Ülkemizi paramparça edecek bu gözü kara ihanet,
Türk Halkı tarafından mutlaka önlenecektir!
Doğru düşündüğümüzü anladığımız yazınız için yürekten kutluyorum. (4.3.13)
============================================
SAĞNAK Düşünür Fernando Savater: ‘Özerklikle Milliyetçilik Yumuşamadı, Bilendi’Fernando Savater’i Vikipedi; “İspanya’nın yaşayan en popüler filozofu ve deneme yazarı” olarak tanımlıyor. Ayrılıkçılık sorunları ile özerklik meselesine harcadığı özel mesai ile tanınan Savater’i, Cumhuriyet için Madrid’de bulduk. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik konularını “fırsatçı bir hastalık” olarak tanımlayan tanınmış yazar; bu hastalığın “zayıflayan organizmalara saldırdığını”, İspanyol devletinin de “zayıflayan bir organizma olarak şu anda saldırı altında” olduğunu söylüyor. Özerklikler problem oldu – Almanya’da böyle bir tartışma mı var? Resmi dil ‘out’, tedrisat bölündü – Nasıl problem? Yetkiyi geri almak mücadelesi – Geriye dönseniz, özerklikte nereye dek giderdiniz? Geri dönüş zor “Ne var ki milliyetçilik tüm özerk bölgelere yayıldığında, geri dönüş olanaksız oluyor. Tavizler, alanın yanında kalıyor. Üstüne hep daha çok isteniyor. Bunun geri dönüşü yok. Hiçbir yolcunun olmadığı, kervan geçmez yerlere hızlı tren istasyonu yapıyorlar. Uçakların inmediği kuş uçmaz yerlere havaalanı konduruyorlar. Profesör ya da öğrencinin bulunmadığı, beş bin nüfuslu kente üniversite yapıyorlar. Milyarlar havaya gidiyor. Niye? ‘O özerk bölgede var. Bende de olacak!’ deniyor. Mantık bu.” – Merkezi devlet etkin olmadığı için özerklik yeğlendi, dediniz başta. Ama ademi merkeziyetçilikte de benzer şekilde etkinlik sorunu çıkıyor demek… “Evet değişmeyen tek gerçek, etkin olmamak… Bazılarının rüyası özerkliklerle bu sorunu aşmaktı. Ama ‘İspanya devletini’ de korumak istiyorlardı. Hedef 17 devlet yaratmak değildi. Biz yalnızca daha iyi bir yönetim istiyorduk. Özerklikten çıkarılan dersle bugün söylenecek şey, bazı yetkilerin geri alınmasıdır.” (Sürecek…) |