Etiket arşivi: “homo insectus”

KRT Programımız : AKP’nin “Anormal – Alaturka” “normalleşmesi”!

Dostlar,

30 Mayıs 2020 Cumartesi,
Saat 18:30 haberlerinde
KRT’de Sn. Çiğdem Akdemir’in konuğu olacağız / olduk

Gündem “NORMALLEŞME”..
AKP’nin “Anormal – Alaturka” “normalleşmesi”!

Kapitalizmin tunç yasası işliyor; iktidar mahkum, onu eğip bükemiyor..

  • Her durumda en çok (maksimum) kâr!

İşte kapitalist ülke olmak böyle bir şey; çünkü yaşamın merkezinde “kapital” = sermaye var; insan ya da insana değgin değerler değil..

En temel insan hakkı olan YAŞAM HAKKI da bu dışlanma kapsamında!

Ölenler, ölmesi gerekenlerdir (homo insectus), doğal seleksiyon işlemektedir.
Ve onlardan yeryüzünde gereğinden çok vardır..
Kalan sağlarla yola devam edilmelidir…
Böyle buyurmaktadır “homo eliticus” lar ve
Hiçbir değer, YAŞAM HAKKI DAHİL, HER DURUMDA ENÇOK (MAKSİMUM) KÂRIN önünde olamaz..
500 yıllık kapitalizmin şaşmaz mottosu budur; Küreselleşme = yeni emperyalizm döneminde özellikle son 40 yıldır iyice azgınlaşmışlardır..

Homo supra eliticus” lar türemiştir devr-i KüreselleşTİRmede; post-modern dinozorlardır kendileri..

Korona sürecinde ve sonrasında insanlığın yüzleşmesi ve sorgulaması, kuşkusuz başetmesi gereken, yüzyılların temel meydan okuması bu olgudur..

COVID-19 pandemisini bir fırsata dönüştürebilir mi yeryüzünün sömürülen tüm halkları!

Bizce evet, yapılması gereken tam da budur!

 

  • EKONOMİK ZORUNLULUKLAR / “BİR MİKTAR ÖLÜME DEVAM”
  • Lanetli kıskaç Türkiye’de ve dünyada budur ve iktidarlar değişik oranlarda tercih yapmaktalar.. Rakamlardaki tutarsızlıklar / aşırı volatilite bu hazin gerçekliğe ikincildir…

Sevgi ve saygı ile. 30 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimci (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

2018 Davos Zirvesi’nin ardından

2018 Davos Zirvesi’nin ardından

Melih Baş

Prof. Dr. Melih Baş
Aydınlık Gazetesi, 29.01.2018

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Açılış konuşmasında Hindistan Başbakanı N. Modi, 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan kurumların sistemlerinin gelişen ülkelerin gereksinmelerine yanıt vermediğini söyledi ve artan korumacılığa, terörizme ve iklimsel değişime değindi. Hindistan ekonomisinde açılmayla yeni yatırımları beklediklerini ve 2025’te 5 trilyon dolarlık bir ekonomi oluşturacaklarını belirtti. Konuşmasında aynı Xi gibi küreselleşmenin farklı bir biçimde sürmesini vurguladı.

Bu yılki ana tema, sadece kadınlardan oluşan bir panelde tartışıldı, kadınlara pozitif kayırmacılık vardı bu yıl.

Angela Merkel şöyle seslendi: ‘Küresel işbirliğine gereksinmemiz var, duvarlara değil!’ Korumacı Trump’a bir yollama gibi!

MACRON İDDİALI

Emmanuel Macron, iklimsel değişikliğe vurgu yaptı ve iddialı konuştu: ‘2021’de bütün kömüre dayalı termik santrallerini kapatacağız. Böyle bir strateji yeni iş olanakları açacak ve yetenekleri çekecek, yetenekler yaşamın iyi olduğu yere gider’. Macron, Yeni İpek Yolu’nun yeşil bir yol olmasını, kömüre dayalı bir geleceğin olamayacağını vurgulayarak Çin’e bir mesaj yollamış oldu.

WEF’in kurucu başkanı Klaus Schwab, ‘dünyanın niteliksel kolaylaştırmaya olan gereksiniminde iş dünyasının liderlik yapması gerekir’ dedi.

Çin’den (Xi’nin sağ kolu) Liu He, gelecek üç yılda üç şeyle savaşacaklarını söyledi:
Finansal risklerden korunma,
– yoksulluğun hafifletilmesi ve
– kirliliğin azaltılması.

Kapanış konuşmasını yapan Trump’tan bir demet: ‘Amerikan ekonomisi şahlandı. Borsamız rekor üstüne rekor kırıyor. Servet benden sonra 7 trilyon dolar arttı. Güven endekslerimiz yükselirken; 2,4 milyon kişilik ek istihdamla işsizliği düşürdük. Kurumlar vergisini düşürdük. Sermayeyi ve yatırımları davet ediyoruz, teşvik var, en iyi işçiler bizde. Önce Amerika ama yalnız Amerika demiyoruz; Amerika büyürse dünya da büyür. Ticaret serbestlesin ama adil ve karşılıklı olmalı. Bundan böyle adil olmayan uygulamalara (sanayi ikamelerine, telif hakkı hırsızlığına, kamu plan desteklerine vs.) göz yummayacağız. Güvenlik olmadan refah olmaz, askeriyemize de tarihsel yatırımlar yapıyoruz, dostlarımıza da salık veriyoruz, finansal görevlerini de yapsınlar. Kore ve İran nükleerden arındırılmalı. Teröre ve eski göç anlayışlarına karşı ulusumuzu, sınırlarımızı koruyacağız. Görevimiz insanlara, işçilere ve müşterilere sadakat’. Trump, gelir eşitsizliği, iklimsel değişiklik vb. şeylere girmedi ama konuşmasını dinbazca ‘Allah sizi korusun’ diye bitirdi.

ALİBABA’DAN MESAJLAR

Alibaba’nın kurucusu Ma’nın konuşması ilginçti: Yeni teknolojiler yeni işler açacak, başarılı insanların ortaya çıkmasını sağlayacak, ama beraberinde toplumsal sorunları da getirecek. Yapay zekâ ve büyük veri insanlar için (istihdam vb.) tehdit oluşturuyor. Teknolojinin insanları daha yetenekli hale getirmesi gerekli, bu yüzden insanların benzersiz işler yapmaları ve bu bağlamda eğitimin de buna yönelmesi gerekli. Ailemin yoksulluğu nedeniyle çok iyi bir eğitim görmedim ama benden daha akıllı personeli toplayıp ekip oluşturdum. Başarı öykülerinden değil, kendinizin ve başkalarının hatalarından öğrenin. Kısa sürede yitirmek istemiyorsanız yüksek IQ’ya sahip olmanız, uzun sürede saygı görmek istiyorsanız yüksek LQ’ya (Love IQ) sahip olmanız gerek. Bilgelik ve özenle yönetmenin en iyi yolu kadınların görev almasıdır, Alibaba’da üst düzey yöneticilerin % 37’si kadındır. Küreselleşmeyi ve ticareti kimse durduramaz, savaşları durduracak şey de ticarettir. Küreselleşme kapsayıcı, çağdaş ve basit olmalı ki fırsat eşitliği olsun. Teknoloji devleri olarak şanslıyız ama iyi bir kalbe sahip olup, yaptığımız her şeyin gelecek için olduğunu unutmamalıyız.

SONSÖZ

Zirvede ödül alan Elton John şöyle dedi:

  • Dünya değiştirilmeli, dürüst olalım, dünyadaki eşitsizlik ayıp!

Haydi John’un ‘I am still standing (Ben hala ayaktayım)’ şarkısını dinleyin: https://www.youtube.com/watch? v=DdxBQY9j8Ik
==============================
Dostlar, 

Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları,
her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor

Davos’ta her yıl küresel sermayenin sözcüleri toplanarak, sömürü düzenini nasıl sürdüreceklerini kararlaştırırlar. İşin çıplak özeti budur, gerisi boş sözdür. İngiliz araştırma kurumu OXFAM, bunun böyle olduğunu – başkaca bir şey olmadığını – yeni bir şey bulunmadığını… birkaç sayısal veri ile bir kez daha ortaya koydu..

  • Küresel gelirin %82’sine, dünya nüfusunun %1’i olan 75 milyon elit el koyuyor!

Son verilerle yıllık 80 trilyon doları aşan bu rakamın küre insanlarına dağılımı zaman içinde, “zamane-i Küreselleşme” de iyileşmiyor, giderek bozuluyor. Dünyalı başına 10 bin doları biraz aşan ortalama yıllık gelir rakamının bir anlamı yok; çünkü dağılım çok adaletsiz.

80 milyon nüfuslu bir Ütopya ülkesinde her gün 40 milyon piliç, 40 milyon da ekmek tüketiliyorsa; bu, zorunlu olarak o ülkede her gün herkesin yarım piliç + yarım ekmek yediğini kanıtlamaz!

Yakın zamana dek bu % 1’lik “homo supra eliticus” (terim bize aittir) küresel yıllık gelirin yarısını gasp etmekteydi.. “Homo insectus” lar ise “kalan” ile yetinmek – sürünmek zorunda idi.

Küresel sermaye imparatorluğunun kritik kurumlarından DB (Dünya Bankası, ki IMF ile İkiz Kızkardeşler olarak tanımlanır..) ise son derece yaratıcı (!) yoksulluk ve yoksul tanımları üretiyordu. Örn. Sahraaltı Afrikası başta olmak üzere kürenin birçok yerinde günde 1 Dolar’ı aşan geliriniz var ise açlıktan ölmeyebilir ve “mutlak yoksul” sayılmazdınız! 1-2 Dolar / gün gelir ise “görece yoksul” etiketi almanız demektir. Yoksul sayılmamak için ise 2+ Dolar / gün gelir yeterlidir! Böylelikle küresel yoksulluk oranı (prevalansı) olduğundan çoooook daha düşük gösterilerek sızlanma huysuzluğu gösterebilecek kimi vicdanlar susturulabilir ya da yatıştırılabilir!?

Türkiye’ye uyarlayabilir miyiz bu verileri? 2 Dolar = 7,5 TL desek.. Aylık; 7,5 x 30 = 225 TL.. Bu rakamı aşıyorsanız, DB’nın eşsiz ekonomistlerinin fetvaları gereği YOKSUL DEĞİLSİNİZ. Sanırız – korkarız – umarız.. bu hesaptan SGK’nın haberi yok! O, hala, asgari ücretin aylık brüt tutarının 1/3’ü olan 679 TL’yi “SGK Yoksulu” tanımı için kullanıyor.. Bu “hazin” durumdaki 9 milyon dolayında “yoksul” dan “prim = ek vergi” almıyor; Anayasa md. 60 uyarınca (Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.. yazıyor o maddede!) merkezi yönetim bütçesinden aktarma (transfer) yapılıyor SGK’ya.

TÜİK, SGK’dan daha becerikli gözüküyor! Yoksulluğun temel kaynağı olan işsizliği düşük oranda göstermek için, “son 1 haftadır iş aramayan” bıkkın-yılmış garibanları “işsiz” saymayarak siyasal iktidarın gözüne girmeye çabalıyor. Yoksulluğu da AKP = RTE‘nin canını sıkmayacak biçimde ayarlıyor. Örn. yoksul sayılmak için artık ortanca hane halkı gelirinin %60’ının değil, %50’sinin altında gelirinizin olması gerek..

Devekuşları bu manevraları öğrenseler, kum fırtınalarında ne yaparlardı acaba? Ne bilelim biz, örneğin en yakın TÜİK veya SGK binalarına sığınmak gibi!?

Bu arada, dünyada 1500 dolayında Dolar milyarderi olduğunu, Türkiye’ye nüfusuna oranla %1 hesabıyla 15 dolar milyarderi düşerken bunun 2 katını aşkın süper zenginimiz olduğunu da kaydedelim. Üstelik bu sayı 16. yılına giren tek başına AKP iktidarında azalmayıp artıyor. Ortalama servetleri 1,7 milyar dolara yakın. Oysa AKP’nin seçim kampanyasında 2002’de hedef alınan 3 Y’den biri Yoksulluk ile savaş ve onu yenmekti. (Öbür 2 Y : Yolsuzluk, Yasaklar). Kişi başına yıllık gelir 3500 dolardan 3 katına çıktı “hamdolsun” Erdoğan’a göre ama, 230 milyar Dolar olan toplam borç da 3 kattan fazla büyüdü..

Gini katsayısı da küçülmüyor, Lorenz eğrisi de belini düzeltemiyor!

Aklımıza Nasrettin Hoca’nın kedi ve et fıkrası geliyor. 2 okka et alıp yemek yapması için karısına veren Hoca, akşam düşkırıklığı yaşar, çünkü kedi eti yemiştir (!) ve eşi et yemeği pişirememiştir. Hoca el kantarını kapıp kediyi tartar ve 2 okka geldiğini görünce karısına çıkışır..

  • Be kadın, 2 okka bu kedi ise et nerede; et ise kedi nerede?!

Küresel gelir 80 trilyon Dolar / yılı aştı da, bunca yoksul neyin nesi??

Bağlayalım              :

  • Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları,
    her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor..

Nereye ve hangi vakte dek?
Postmodern köle “homo insectus” ların, Roma’lı köle Spartaküs gibi

  • Bu zincir benim ayağımda ne arıyor?!” sorusunu soran dek.. (2 bin yıl önce!)

Küreselleşme zamanının sanal zincirini sorgulamadan önce bir ara adım atalım ve artık lütfen “Küreselleşme” yerine “KüreselleşTİRme” diyelim de, KüreselleşTİRmecileri deşifre etmeye başlayalım; Küreselleşme masallarının farkında olduğumuzu hiç olmazsa ima edelim küresel efendilere..

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Osman Ulagay : Nereye gidiyoruz?

Nereye gidiyoruz?

  • Davos’takilerin çoğu, dünyanın ve insanlığın farklı bir yere doğru gittiğinin farkında ve kaygılı ama nereye doğru gittiğini kimse bilmiyor.
Haber görseli
Cumhuriyet, 23 Ocak 2016
Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık toplantısına katılmak üzere geldiğim Davos’ta, dünyanın gidişatı konusunda söz söyleyecek konumda bulunan insanlarla dört gün geçirdikten sonra edindiğim izlenimi soracak olursanız şunu söyleyebilirim:
  • Buradakilerin çoğu, dünyanın ve insanlığın farklı bir yere doğru gittiğinin farkında
    ve bu
    nedenle kaygılı ama nereye doğru gittiğini kimse bilmiyor.

Davos’a ilk gittiğim yıllarda buraya gelenler, dünyanın gidişatı konusunda
bir fikir edinerek ülkesine geri döneceğini düşünebiliyordu oysa.

Davos’ta bu yıl en sık tekrarlanan sözcük “belirsizlik” oldu.
Dünyanın bir geçiş döneminde olduğunu ve bu nedenle gelecek hakkında
sağlıklı kestirim yapmanın kolay olmadığını kabul ediyor çoğu kişi.
Buna karşın dünya ekonomisinin nereye doğru gittiği, jeopolitik dengelerin
nasıl değişeceği, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin neler getireceği konusunda
görüş belirten ve farklı kestirimler yapanlar da var kuşkusuz ama çok ilgi görmüyor
bu kestirimler. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), dünya ekonomisi için büyüme kestirimini bir yıl içinde 4. kez aşağı doğru revize etmek (AS: düzeltmek) zorunda kaldığı bir ortamda bu doğal.

Bu ortamda makro göstergelere güvenini yitiren herkes, günlük iniş çıkışlarla
yaşam bulan, insanlara para kazandıran ya da yitirten borsalardaki fiyat hareketlerine odaklandı bir kez daha. Dünya borsalarındaki günlük iniş ve çıkışlar anında iyimserliğe ya da kötümserliğe neden olabiliyor insanlarda. Davos’ta da böyle oldu,
Çin borsasındaki düşüşler sonrasında dünya borsalarının 2016 yılına çok kötü bir başlangıç yapmış olması, Dünya Ekonomik Forumu nedeniyle bir araya gelen
“Davos ahalisi”nin moralini fena halde bozdu.

Kuşkular Çin ve ‘Yükselen Pazar’ ülkeleri üzerinde yoğunlaştı bu yıl. Davos’ta bulunan Çinli yetkililer Çin ekonomisindeki yavaşlamanın ve Çin borsasındaki düşüşün, bilinçli bir biçimde uygulanmakta olan yapısal değişim programının kaçınılmaz sonucu olduğunu anlatmaya çalıştılar ama çoğu kimsenin bu konuda kuşkuları var.
ABD ekonomisiyle birlikte dünyanın en büyük iki ekonomisinden birine sahip olan Çin’in durumu herkesi yakından ilgilendiriyor ve geneldeki belirsizliği artırıyor.

4. Sanayi Devrimi

Öte yandan ABD Merkez Bankası’nın (FED) faizleri artırma kararıyla likidite bolluğu döneminin sonunu ilan etmiş olması da 2008 krizi sonrasında piyasalara pompalanan
15 trilyon dolar (Davos’ta duyduğum bir rakam) sayesinde bugünkü düzeylerine yükselmiş olan borsalarda şimdi yaşanan düşüşün bir nedeni olarak gösteriliyor.
(AS: 2008 toplam küresel geliri 65 Tr $!)

Piyasalardaki gelişmeler öne çıkınca 4. Sanayi Devrimi biraz gölgede kaldı ama
bilim ve teknolojideki atılımların, ekonomiden sanata, nörolojiden kamu yönetimine dek yaşamın her alanını etkileyecek dönüşümlerle ilgili birçok paneli, mültivizyon gösterisini ya da canlı performansı izleme olanağı vardı Davos’ta.

Ancak bütün bunların ötesinde, benim 4. Sanayi Devrimi’nin nasıl gerçekleştiğini
daha iyi anlamama yol açan olay, bu devrimin gerçek askerleri olan genç insanlarla karşılaşmak fırsatı oldu. Davos’ta toplantıların yapıldığı Kongre Merkezi ile öbür
mekânlar arasında ulaşımı sağlayan özel Forum minibüsleri, yüz yüze sosyalleşme için güzel bir fırsat yaratıyor. Yapılan yolculuk genelde 15 – 20 dakika sürse de bu süre içinde yolcular arasında geçen konuşmalar çok öğretici olabiliyor.

Bu yıl Davos’ta yaptığım minibüs yolculuklarında, ABD üniversitelerinden ve
dijital devrimin kalbinin attığı Silikon Vadisi’nden Davos’a gelmiş olan katılımcıların kendi aralarındaki konuşmalar, konuşulanların içeriğini pek anlamadığım halde,
çok ilginç geldi bana. Çoğu genç olan bu insanlar yaptıkları buluşlara o denli
kaptırmışlar ki kendilerini, gözleri başka bir şey görmüyor. Büyük bir heyecanla
neler yaptıklarını anlatıyorlar birbirlerine. “Harika, muazzam bir buluş bu, siz köşeyi dönmüşsünüz” türünden ifadeler havada uçuşuyor. Başka bir âlemde yaşıyorlar sanki. Yapay zekâdan 3 boyutlu baskı tekniklerine, genetikten nano-teknolojiye pek çok alanda elde edilen başarılara ancak böyle bir coşkuyla ulaşılıyor herhalde.

Onları izlerken bu ortamı Amerika dışında ve hele Türkiye’de oluşturmanın ne denli zor olduğunu düşünerek hüzünlendim. 4. Sanayi Devrimi’ni de uzaktan izlemek durumunda kalacağız herhalde.

====================================

Dostlar,

Sayın Osman Ulagay son derece birikimli ve deneyimli bir ekonomi yazarıdır.
Kendisini uzun yıllardır izleriz ve irdelemelerinden, kitaplarından çok yararlanmışızdır.
Ağırbaşlı – nesnel çizgisini tutarlıkla koruyarak saygınlığını sürdürmüştür.
Davos gözlemlerini önemsiyoruz. 2008 küresel bunalımında Milliyet‘teki köşesinde
çok ufuk açıcı yazılar yazmıştı (28.09.2008) :

Serbest piyasa ideolojisinin neredeyse bir «inanç sistemi» haline getirildiği ABD’de,
çöküşün
eşiğindeki finans sektörünü ve ekonomiyi ayakta tutmak için tüm umutların,
ABD hükümetinin kotarmaya çalıştığı
dev kurtarma paketi”ne bağlanmış olması,
gerçekten de dramatik bir gelişme.
Bu dramatik gelişmenin ardında yatan olgu ise, kapitalizmin beşiği olan Anglo-Sakson dünyasında benimsenen, finans sektörünün şişirilmesine dayalı modelin iflas noktasına gelmiş olması. Bu çöküntü, yalnızca
ABD üniversitelerinden en iyi derecelerle mezun olan parlak çocukların yarattığı karmaşık finansal yapının, iskambilden bir kule gibi devrilmesinden ibaret değil.

Finans sektöründe son 25-30 yılda oynanan ‘ahlaksız piyasa oyunu’ nun çöküşüne tanıklık ediyoruz şimdi. 
*****

1492’ye dek (Amerika kıtasının bulunması) geri götürebileceğimiz Küreselleşme süreci Kapitalizmin bir anlamda başlangıcı olmuştu. 500 yılı aşkın bir süredir, 5 yüz yıldır Kapitalizm ve Sermaye Birikimi (capital accumalation) yabanıl (vahşi) ve acımasız bir sömürü ile sürdürülüyor. Kapitalizm bir yandan emperyalist aşamaya ulaşarak dünyayı işgal edip – paylaşma ve gerekirse demir yumrukla, kanla – savaşla.. yönetme aşamasına gelmişken, bir yandan da üzerine titrediği sermaye birik(tir)imi sürecini ne pahasına olursa olsun sürdürme kararlılığında. Bu konuda ödünsüz, katı, gözü kara, çok saldırgan (agressif) hata yapmayacağı hiçbir şey yok.. Varlığını sürdürmenin vazgeçilmez koşulu olarak görüyor bu süreci!

Geliştirdiği en son ve en vahşi mali araç ise FİNANS KAPİTAL!..

Küresel sermaye baronları artık paradan para kazanıyorlar!
Yatırım yapmak, risk almak ve gerçek bir üretim yapmak, onu pazarlamak ve
bu süreçlerde tekelleşerek artı değere (plus value) el koymak gibi klasik sömürü
ve kapital birikimi süreçleri K. Marx – Vİ Lenin ile Adam Smith gibi klasik liberallerin yazınında (literatüründe) kaldı.

Akıl almaz bir post-modern sömürü, yoksullaşTIRma, küresel gelir dağılımının
kabul edilemez ve sürdürülemez kertede bozulması.. İşsizlik.. Gelinen yer burası..
Pek çok uluslararsı kurum ciddi tehlikeye hatta tehditlere dikkat çekiyor..
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ilk akla gelenlerden.. ILO özellikle sayısı hızla artan genç işsizlere vurgu yapıyor.

Dünya nüfusu alarm çanları çalan düzeyde hızla, gereksiz ve akıl dışı düzeyde artıyor.
Çevresel yüklenme – bozulma kritik aşamada, sürdürülemez hatta dönüşümsüz düzeyde.
Tüm bunlar 21. yy’da bunca bilimsel – teknolojik ilerlememize karşılık, özlenen
küresel barış ve gönenç düzeyine erişemiyor milyarlarca insan.. Sistem $ ve € milyarderleri üretiyor hızla.. Küre nüfusunun 1/5’i olan yaklaşık 1,5 milyar Süper Elit, toplam dünya gelirinin %86’sını aşan bir oranına el koyuyor. Geri kalan % 80 (6 milyar Dünyalı) “Homo insectus” (!) ise küresel gelirin % 14’ü ile yoksulluk ve yoksunluk içinde sürünmeye mahkum kılınıyor. Dahası, bu tablo her yıl daha da kötüleşiyor.

Bu soygun ve talan düzeninin, usdışılığın (irrasyonelitenin) sürdürülmesi artık pek çok bakımdan olanaksızlaştı. Egemenlerin patronları ve kurumları da ayırdında çıkmazın..

Kral çıplak, hem de çırılçıplak!..

Öyle ki, Washington Uzlaşması 1989’da SSCB yıkılırken benzetmek uygunsa “10 Kutsal Emir” (10 economic policy prescriptions considered to constitute the “standard” reform package) gibi dünyaya dayatılan politika demeti, sürdürülemeyince yerini 20 yıl içinde Post-Washington Uzlaşması ile tersi sayılabilecek kurallara bırakmak zorunda kalındı.
Artık de-regülasyon yok, regülasyon var.. Devlet de kökten tu kaka değil..

Prof. Server Tanilli reçeteyi 13 yıl önce yazmıştı.. Oraya doğru gidiyoruz..

* “ .. Çarpık Küreselleşmenin Dünya uluslarına eşit ölçüde mutluluk getirmediği
artık kesin. Dünyamızda gitgide daha güçle esen rüzgârların bir anımsattığı da şu :
* BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜNDÜR.’ Bugünkü –cılkı çıkmış– modele
seçenek olabilecek modeli yaratacak olanlar ise, ‘NASIL BİR TÜRKİYE MODELİ?
sorusuna yanıt arayan bilim adamları olacak. (Cumhuriyet, 09.09.03)

Kanada’dan Prof. Dr. Michel Chossudovsky de benzer bir yol göterisi sunmuştu :

  • Mücadelenin ‘Küreselleşmesi temel bir önem taşımakta ve dünya tarihinde
    benzeri görülmemiş derecede bir dayanışma ve enternasyonalizmi gerektirmektedir.
  • KÜRESEL EKONOMİK SİSTEM,
    ÜLKELERİN 
    İÇ BÖLÜNMÜŞLÜĞÜNDEN BESLENİYOR. 
  • Farklı kümeler ve toplumsal hareketler arasındaki amaç birliği ve dünya ölçeğindeki
    eşgüdüm yaşamsal önem taşıyor. (“Yoksulluğun Küreselleşmesi” adlı kitabından, 1999)

    Bu kitaba önsöz yazan ABD’den Prof. Noam Chomsky ise (son günlerde
    RTE’ye “katil” diyen kişi), sözde “Küresel reformlar” için şunları kaydetmişti :

    1. “Reformlar” sömürgeciliği yeni biçimlerde sürdürüyor.
    2. Ulusal planlamayı engelliyor.
    3. Gerçek bir demokratikleşmeyi engelliyor.
    4. Halk yararına programların ayağını kaydırıyor.
    5. Güç ve imtiyazın çıkarları için, dünyanın büyük çoğunluğunu
    acı ve umutsuzluğa teslim ediyor..

    * Bunların hiçbiri kaçınılmaz, çaresiz şeyler değil.  Kanada’lı Prof. Chossudovsky’nin kitabının –YOKSULLUĞUN KÜRESELLEŞMESİ– sağladığı anlayış,
    olayları tersine çevirecek mücadeleye doğru önemli bir adımdır :

    DİRENİŞİN KÜRESELLEŞTİRİLMESİ!..

    Sevgi ve saygı ile.
    24 Ocak 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Yazımızınn pdf biçimi (salt bizim yazdığımızı ve O. Ulagay’dan alıntılar olmaksızın) :
2015_DAVOS_FORUMUNUN_ARDINDAN

Bill Gates, açlığa karşı Almanlarla işbirliği yapacak

Bill Gates, açlığa karşı Almanlarla işbirliği yapacak

Yazılım şirketi Microsoft‘un kurucusu Bill Gates, Alman hükümeti ve
Alman şirketlerle birlikte açlığa karşı mücadele için işbirliği yapacak.

Berlin– Gates, başkent Berlin’de Federa lEkonomik İşbirliği Bakanı Dirk Niebel
ve Alman şirket temsilcileri ile biraraya geldi.

Toplantıda, Alman hükümeti ile Bill ve Melinda Gates Vakfı 20’şer milyon €, Alman ve öbür uluslararası şirketlerin de 40 milyon € olmak üzere dünyada açlıkla mücadele için toplam 80 milyon € vermeyi taahhüt ettiği belirtildi.

Niebel, dünyada iki milyar yetersiz beslenen insanın olmasının bir skandal olduğunu belirterek, özellikle çocuk yaşta yetersiz beslenmenin kalıcı hastalıklara yol açtığını, bundan dolayı Bill Gates ve şirketlerle dünya çapında açlığa karşı güçlerini birleştirdiklerini ifade etti.

Gates de özel şirketlerle yapılan kalkınma yatırımlarıyla bir çok başarılı programın finanse edilerek milyonlarca insanın açlıktan ve yoksulluktan çıkmasının sağlandığını belirtti.

Yapılacak yardımlarla özellikle pirinç ve patates gibi temel gıda ürünlerinin üretiminin desteklenmesi amaçlanıyor.

Gates ayrıca, Berlin’de muhalefet parti temsilcileri ile de biraya gelerek temaslarda bulundu.

AA, 29 Ocak 2013

========================

Dostlar,

11 yıl önce FAO Başkanı‘nın AÇLIK hakkındaki feryadı aşağıda..
Bu arada aç insan sayısı 1 milyarı aştı. KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizm açlık üretmeyei sürdürüyor..

Sağolsunlar Bill Gates gibi yardımseverler de arada itfaiyecilik oynuyorlar..

Sorun kapitalizm kökenli. Adı üstünde “kapital”e, “sermayeye” tapan düzen.
Tanrısı “kâr”! İnsan ortada yok.. basit bir araç.. Hatta dünya nüfusu öyle çok ki;  birkaç milyar insan “homo insectus”! “Homo economicus” lar bir avuç..

1. Nüfus artışını sınırlamak,
2. gıda israfını durdurmak,
3. tarımsal üretimi artırmak
4. gıda dağıtımını iyileştirmek ve
5. insanı odaklayan sosyo-ekonomik düzenler kurmak..

Reçete hiç de karmaşık değil sanırız..

 

Sevgi ve saygı ile.
30.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

  • “AÇLIK; sosyal ve siyasal gerilim yaratır. 
    Uluslararası istikrar ve barışa tehdittir! Açlıkla mücadele ediniz!”

FAO Genel Müdürü Jacques Diouf
IFAD; Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu
WFP; Dünya Gıda Programı
BM Konferansı , 19.03.2002 / Monterrey, Kanada