Etiket arşivi: Heredot

Emin Çölaşan: Boşuna beklemişiz.. yazısı ve YSK Kararı..


Emin Çölaşan: Boşuna beklemişiz.. yazısı ve YSK Kararı.. 


Dostlar
,

YSK tüm meşru ve yasal, hukuka uygun beklentileri boşa çıkardı ve yalnız Türk Hukuk ve siyaset sistemine değil bizce dünya hukuk – siyaset bilimi yazınına da geçecek “Türkiye’ye özgü” bir karar verdi!

11 yüksek yargıçtan oluşan ama 7 üye ile çalışan Yüksek Kurul (AY md. 79) 4’ü yedek), onca somut ve net kanıtı görmezden gelerek Başbakan R.T. Erdoğan‘ın “kamu görevlisi” olmadığına hükmetti!? Buna göre, diyelim hakaret davalarında mahkemeler Erdoğan’ı kamu görevlisi say(a)mayabilecek.. Öyle ya, koskoca Yüksek Seçim Kurulu’nun 4’ü Yargıtay’dan, 3’ü de Danıştay’dan gelen yüksek yargıç üyeleri,
kendi türüne özgü bir içtihat kararı ürettiler! Hangi 1. derece (bidayet) mahkemesi ya da doktrin yazarı onlardan daha iyi bilebilir ki?

Anımsanacağı üzere, biz de bu sitede yayımladığımız bir dilekçe ile, bir dizi hukuksal gerekçe ve mahkeme kararını örnek göstererek, kişisel olarak YSK’na başvurmuş ve  Erdoğan’ın 12. Cumhurbaşkanının seçiminde, kamu görevlisi olduğundan kalkarak 11.7.14 günü adaylar kesinleştirilirken kamu görevinden de kendiliğinden çekilmiş sayılması gerektiğine hükmedilmesini dilemiştik. Yurttaşlık hukukumuza dayanarak
AY md. 74 ile düzenlenen dilekçe hakkımızı kullanmıştık (http://ahmetsaltik.net/2014/07/08/yuksek-secim-kurulu-baskanligina/; 20686 kayıt no).

Yüksek Kurul, yasal süresi içinde dilekçemize yanıt verecektir umarız. O zaman
bu metni yayımlar ve sizlerle paylaşırız. Eğer YSK bu kararını kamuoyuna açıklamış olmasını biz çok sayıda olmayan dilekçe sahiplerine yanıt olarak saymazsa..
Burası Türkiye.. “Basın yayımladı, dünya alem duydu, bir de sana kişisel yanıt mı yazacaktık??” diyebilirler.. Böylelikle bir “hukuk dersi” daha vermiş olurlar hepimize..

Aşağıda Sn. Emin Çölaşan‘ın konuya ilişkin haklı sitemlerle yüklü yazısını paylaşalım istiyoruz.. İçimizi boşaltamıyoruz uğradığımız hukuk ve adalet beklentimizin karşılanmaması durumunda.. Sözcüklerimizin ölçüsünü azıcık kaçıracak olsak gelsin ceza ve tazminat davaları..

Peki… toplumun adalet duygusu böylesine sürgit zedelenir, toplumsal vicdan
tatmin edilmezse, hangi teknik ustalıklı virtüöz çıkarımlara – yorumlara maddi kanıtlara.. dayanırsa dayansın yargı kararları etkinliğini ve saygınlığını nereye dek sürdürebilir ve barışçı – demokratik adil – hukuk düzeni kaç vakte dek yaşatılabilir??
Temel sorunsal budur!

Bir ülkede hukukun siyasallaştırılması kadar korkunç bir başka tehlike
gösterilemez. Türkiye bu zor ve kritik dönemeçleri de aşarak yoluna devam edecektir. Tarih baba da sahnedeki tüm oyuncuları yerli yerince yargılayarak hükmünü verecek
ve herkesi hakettiği yere oturtacaktır. Heredot‘tan beri Tarih baba bu işi yapıyor, geleneğidir.

Sevgi ve saygıyla
13.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Boşuna beklemişiz! 

Emin Çölaşan
Emin Çölaşan

Sevgili okuyucularım,

Burada ben birkaç kez yazdım… Muhalefet partileri çeşitli zamanlarda dilekçeyle başvurup Yüksek Seçim Kurulu’na itirazda bulundular.

Neydi konu? İzin verin, bir kez daha yazayım.
Resmi Gazete’de 26 Ocak 2012 günü yayınlanıp yürürlüğe giren
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 11. maddesi
 çok açık. Özetliyorum:

“Cumhurbaşkanı adayı gösterilen hakimler, savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, YÖK ve RTÜK üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan DİĞER KAMU GÖREVLİLERİ…
aday listesinin kesinleştiği tarih itibariyle görevden ayrılmış sayılır. Bu durum Yüksek Seçim Kurulu’nca aday gösterilenin bağlı bulunduğu bakanlığa veya KURUMA bildirilir.”

Kanun hükmü çok açık. Yorumlamak ve sonuca varmak için hukukçu olmaya gerek yok.

* * * * *

YSK, kesin aday listesini dünkü Resmi Gazete’de açıkladı. Üç kişinin aday olduğu belirtildi. Ekmel Bey, Selahattin Demirtaş ve Tayyip.
İlk ikisi kamu görevlisi değil. Tayyip’in durumu ise farklı.
Başbakanlık koltuğunda oturuyor ve resmen kamu görevlisi.
Maaşını devletten -Devlet Personel Yasası uyarınca- alıyor, hükümetin ve hatta devletin başında.Şimdi Yüksek Seçim Kurulu, herhalde şu karara varmış oluyor:
“Tayyip kamu görevlisi değildir!..”
O halde nedir? Özel sektörde mi çalışmaktadır, yoksa kanunda belirtildiği biçimde
işçi niteliği mi taşımaktadır?
Yüksek Seçim Kurulu bu sorulara açıklık getirmekle yükümlüdür.
Ancak böyle bir açıklamanın Tayyip’in Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılmasını beklemek abestir. Elbette ki suskunluğa bürünecek, bu konuda bir şey söylemeyecektir.

* * * * *

Yedi kişiden oluşan bu Kurul’un tüm üyeleri hukukçu. Dördü Yargıtay, üçü Danıştay Genel Kurulu tarafından seçiliyor. Hele hukukçulardan oluşan böyle bir yapının bu çok önemli olayı göz göre göre ıskalayıp boş vermesi, akıl alacak şey değildir.
Bu ıskalamanın mutlaka bir gerekçesi olması gerekir. Nedir o gerekçe? Bilinmiyor!

* * * * *
Şimdi şu önümüzdeki süreçte yaşayacağımız olaylara bakınız!.. Seçime üç aday katılıyor. Selahattin Demirtaş’ın kampanya için parası olduğunu sanmıyorum.
Ekmel Bey öyle. Peki ya Tayyip?..
Elinde sonsuz para gücü var. Buna ek olarak devletin parasını ve olanaklarını dibine kadar kullanıyor ve kullanacak.

Mitinglerine devletin uçakları ve helikopterleri ile gidiyor, miting harcamalarını
kim olduğu bilinmeyen birilerine yaptırıyor. Devletin valileri ve kaymakamları emrinde.
Devletin tarafsız olması gereken TRT’si yalnızca ve yalnızca O’na çalışıyor.
Satılık-yandaş-onursuz havuz medyası derseniz yine öyle.
Devletin bütün kurumları -asker, polis, MİT, üniversiteler, anket firmaları,
Tayyip tarafından semirtilen büyük işadamları ve müteahhitler, Meclis, hükümet,
aklınıza kim ve neresi gelirse Tayyip’in emir kulu. Paralar O’nun için su gibi akıtılıyor.
Zaten kurulmuş olan TEK PARTİ DEVLETİ, bütün gücüyle Tayyip’e çalışıyor.

* * * * * *
Yüksek Seçim Kurulu’nun görevi yalnızca oy sayım işlerini örgütleyip denetlemek ve kesin sonuçları ilan etmek değildir. En önemli görevlerinden biri yasada yer alıyor:

Seçimlerin adaletli, eşit koşullarda ve tarafsızlık içinde yapılmasını sağlamak.
Şimdi böyle bir seçim ortamında, Tayyip o makamda oturduğu sürece adaletten,
eşit koşullardan
 ve bu YSK’nın tarafsızlığından söz etmek mümkün müdür?
Elbette ki değildir.

* * * * * *
Yüksek Seçim Kurulu’na kendi genel kurulları tarafından seçilen dört Yargıtay ve üç Danıştay üyesi, bu görevleri nedeniyle hakim maaşları dışında yüklüce bir ödenek-tazminat alıyor. Bu kurula üye seçilmek çoğu Yargıtay ve Danıştay üyesi tarafından bir angarya olarak görülür ve her iki kuruluşta bu işlem öncesinde toplantılar yapılarak dostça kararlara varılır:

“Falanca arkadaşımızın ev borcu var… Filancanın çocukları yurt dışında okuyor. YSK’ya onları seçelim de parasal açıdan biraz rahat etsinler.”
Yedi üyenin hepsi için olmasa bile, seçimler genelde böyle yapılır. Seçilecek kişinin de onayı alınınca iş tamamdır ve üye seçimi gerçekleşir.

* * * * * *
Hiç kuşkunuz olmasın, Tayyip bu cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı takdirde, Yüksek Seçim Kurulu’na olan manevi borcunu ömrü boyunca ödeyemez.
Onu yasanın açık hükmüne karşın görevinde tutan, kamu görevlisi olduğunu bir türlü anlamak istemeyen Yüksek Seçim Kurulu’nun yedi üyesi hem millet, hem de tarih önünde sorumlu olacaktır.

Bu kadarı ayıptır, yazıktır, günahtır.

* * * * * *
Burada sık sık her kesimden yandaşlara değiniyorum.

Lütfen, Allah rızası için söyleyin, bundan daha büyük yandaşlık olur mu? Hem de
seçim güvenliğinin emanet edildiği yedi hukukçu bu gerçekleri nasıl olur da görmez?
Şimdi bunları okuyunca belki içlerinden diyecekler ki;

“Sen cahilsin, kardeşim, sen hukuktan ne anlarsın! Kararımızın gerekçesi açıktır. Tayyip kamu görevlisi değildir. O yüzden de, seçime kadar görevinden istifa etmesine gerek yoktur… Dolayısıyla seçime başbakan olarak girip devlet parasını kullanmasında hiçbir sakınca yoktur. Öteki iki aday da başlarının çaresine baksınlar. Aday gösterilirken bize mi sordular!”

* * * * * *
Ey seçim güvenliğinin, eşitliğinin ve adaletinin emanet edildiği Yüksek Seçim Kurulu!..
Bu kadar suçlanmaktan, eleştirilmekten ve böylesine zan altında kalmaktansa,
bir zahmet edip bir açıklama gönderin, şu kararınızın gerekçesini bu naçiz ve
cahil kulunuza da bir anlatıverin… Ve aynen yazayım, herkes öğrensin!

ORGENERAL NUSRET TAŞDELER, BÖYLE İFADE EDER!

E. Tümg. Naci BEŞTEPE



ORGENERAL NUSRET TAŞDELER,  BÖYLE İFADE EDER!

     ERGENEKON uydurma isimli torba davanın İNTERNET ANDICI sanıklarından Org. Nusret Taşdeler, tedavi görmekte olduğu Ankara GATA’da, 26-27 Kasım 2012 tarihlerinde ifadesini verdi.
    Gündemde uluslararası konular öne çıktığından gecikerek yazmak durumunda kaldım.
    İfade 112 sayfa ve 28 ekten oluşuyor.
    Kendisi kısaltarak okudu.
    İfade metnini okudum.
    İlginç buldum.
    Savunmadan çok hukuk dersi gibi.
    Felsefe dersi gibi.
    Tarih gibi.
    Edebiyat gibi.
    Öyle alıntılar var ki, çok iyi bir birikimin ve çok titiz bir çalışmanın ürünü olduğunu bağırıyor.
    Kimler yok ki adı geçen?
    Devlet adamları, şairler, yazarlar, tarihçiler, filozoflar, hukukçular.
    Evrensel hukuktan, Roma Hukukundan, Magna Carta‘dan, AİHS‘den,
kendi yasalarımızdan örnekler.
    Ata sözleriyle, deyimlerle zenginleştirilmiş anlatımlar.
    Çok renkli, çok yönlü.
    Alıntı yapılan isimlerden tespit edebildiklerim şunlar;
    Namık Kemal, Nietzsche, Hammurabi, Romalı Ovidius, Konfüçyüs, Prof.İzzet Özgenç, Heredot, Platus, Koca Ragıp Paşa, Ziya Paşa, M.Akif Ersoy, H.Cahit Yalçın,  Mevlana, Sami Selçuk, Metin Feyzioğlu,Yekta Güngör Özden, İbrahim Okur, Shopenhauer, Durrieu, Hatemi İbrahim Bey, Plutarkhos, Tevfik Fikret, Ataol Behramoğlu, Abraham Lincoln,Tolstoy, İlber Ortaylı, Klemens von Metternich,
Ahmet Cevdet Paşa, ATATÜRK
    Çok da sert yeri geldiğinde.
    Taşı gediğine koymaktan hiç çekinilmemiş.
    İddia makamının hataları, eksikleri, yanlı tutumları, sanık lehine delilleri görmeyişi şamar gibi vurulmuş yüzüne.
    Tekniği de yumruğu da çok iyi bir boksör gibi.
    Okurken o kadar çok not almışım ki yarısını yazsam bile çok uzun olur.
    Kısa başlıklar halinde özetlersem;
    – Genelkurmay’ın gerektiğinde hiyerarşik yapı, gerektiğinde gizli örgüt olarak
ele alındığı,
    – İddianamenin hukuki bir metin değeri taşımadığı,
    – İddianamenin veriliş zamanının hemen YAŞ öncesine dayandırılmasının KUVVETLER AYRILIĞI  ilkesini zedelediği,
    – Sekiz yıl önce başlatılmış ve kendisi tarafından hiçbir ekleme yapılmayan
internet sitelerinin kendisinin göreve başladığı günden itibaren suç sayıldığı,
    – İhbarcının (iftiracının) tutarsızlıklarının, yanlışlarının göz önüne alınmadığı,
    – İddia makamının sanık aleyhine delil üretmeye çalıştığı,
    – Gnkur. Bşk.lığınca, internet sitelerinin İRTİCA İLE MÜCADELE dahil olmak üzere amaçları ve yasal dayanaklarının yazılı olarak bildirildiği,
    – Gnkur. Biligi Destek Daire Başkanlığınca, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’na 2783 adet laiklik karşıtı eylem hakkında bilgi verildiği ve bunların 784 adedine işlem yapıldığı bilgisinin alındığını, yani gizli kapaklı değil resmi etkinlikler olduğu,
    – İnternet sitelerinin MSB’lığının oluru ve tahsis ettiği ödenek ile kurulmuş olduğu,
    – İrtica ile mücadele görevinin Başbakan RTE tarafından imzalanan 2006- TÜMAS (Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi) ve 2005- MGSB (Milli Güvenlik Siyaset Belgesi)‘nin irtica ile mücadele görevini verdiği, bu belgelerde görev olarak verilen irticanın savcılığa göre HEZEYAN olduğu,
 çok açık ve net ifadelerle, yasal  ve tarihi örneklerle zenginleştirilerek anlatılmış.
    Son bölüm ise olduğu gibi aktarılmazsa anlatılamaz ve eksik kalır.
    İşte ifadenin altın bölümü;
    – TSK; bazı gafillerin zannettiği ve bazı hainlerin göstermeye çalıştığı gibi bir TERÖR ÖRGÜTÜ değil;
       Asil Türk milletinin özüdür,
       Namus saydığı hudutlarındaki, aziz vatanın topraklarındaki, engin mavi denizlerindeki, sonsuz semalarındaki istikbale bakan yüzüdür,
       Yeri ve zamanı geldiğinde, devletin bekası için söylenecek sözüdür.
    İnternet Andıcı Davası‘nın 21. dava olarak ERGENEKON’la birleştirilmesinden doğacak sıkıntıları vurgulayarak diyor ki;
    – ERGENEKON davasının görüldüğü bu mahkemenin savcısı ve yargıcı olmaktansa sanığı olmayı tercih ederim.
    
    Ve bitiriş;
Org. Taşdeler Ergenekonda savunma yaptı
    – Dünyadaki hiçbir karanlık güç odağının, tarihteki en eski hukuk metinlerinin yazıldığı bu kutsal topraklarda yaşayan yüce Türk milletini, adalet güneşinin aydınlığından uzun süre mahrum bırakmayacağına, sarsılmaz bir inanç beslediğimi belirtmek istiyorum.
    Hasılı kelam; Güçlüyüm çünkü haklıyım. Zira hak gücün fevkindedir.
    Vatanım  sağolsun.
    Milletim varolsun.
    Cumhuriyet ebediyen payidar olsun!
    Türk Silahlı Kuvvetleri’nin orgeneraline, tanıdığım Nusret Paşa’ya yakışır bir ifade olmuş.
    Yüreğine sağlık komutanım.
    ” BEN YAPMADIM” dan çok ” BİZ SUÇ İŞLEMEDİK, GÖREVİMİZİ YAPTIK” ağırlıklı; eğilmeyen, bükülmeyen, dimdik bir ifade.
    Tarihte yerini alacaktır.
    Gönüllerde aldı bile.
    Naci BEŞTEPE, 9.12.12
========================================
Dostlar,
ORGENERAL NUSRET TAŞDELER’in Ergenekon davası savunmasını,
yakın mesai arkadaşı Sayın E. Tümg. Naci Beştepe^’nin özeti ve yorumlaması ile paylaşmak istedik.
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 9.12.12
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net