Etiket arşivi: “Haydut Devlet”

Türker Ertürk : “KİMİN ÖNCELİĞİ?” ve Ortadoğu Yangını Nasıl Söndürülebilir?


Dostlar
,

Ortadoğu Yangını Nasıl Söndürülebilir?

Türker Paşa 2 Ekim 2014 Tezkeresini değerlendiriyor aşağıdaki yazısında..
Her zamanki gibi net, kararlı ve keskin..

Biz de benzer içerikleri Tezkereye ilişkin olarak değişik yazılarımızda
bu siteden sizlere sunduk.. (02 Ekim 2014 Tezkeresi ve Kritik Noktalar…
http://ahmetsaltik.net/2014/10/03/02-ekim-2014-gunu-tbmm-genel-kurulunda-kabul-edilen-basbakanlik-tezkeresinin-metni/)

Sayın Ertürk’ün yazdıklarını içerik olarak paylaşıyoruz.

AKP – RTE ülkemizi 12 yıldır son derece kötü yönetmekteler.

  • Temel sorun şu : AKP – RTE Türkiye’de bir “İslami rejim” kurmak istiyor.
    Batı emperyalizmi de “ANADOLU FEDERE ILIMLI İSLAM DEVLETİ” peşinde.

2 aktörün de beklentileri uyumlaştırıldı ve AKP – RTE 12 yıldır üzerine düşeni tam bir teslimiyet içinde yürütüyor. Yapmazsa “DELİĞE SÜPÜRÜLECEĞİNİ” çok iyi biliyor.
Ya da Obama’nın güncel araç “beyzbol sopası” ile kafasının – gözünün dağıtılacağını (iktidardan alaşağı edileceğini!) iyi biliyor.

Dahası, bu süreçte AKP – RTE takımının birtakım zaafları da hep yapıldığı gibi kullanıldı ve suçları belgelendi; Batı’nın elinde. Bu yüzden AKP – RTE apaçık şantaj ve tehdit altındadır ve görüldüğü gibi Türkiye Ortadoğu’da ateş çemberinin içine çekilmiştir.
Bu siyasal kadro iktidarda iken Türkiye’nin bataklıktan çıkma olanağı yoktur,
tersine daha da saplanacak ve bölünmeye, bağımsız Kürdistan‘a sürüklenecektir.

Konu TBMM’de derhal değerlendirmeye alınmalıdır.

Ordumuzun sağduyusunun bu süreçte yaşamsal nitelikte ve değerde olduğunu belirtelim. Özal’ın TSK’yı Irak’a sürme isteği karşısında onurlu Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa ederek bu çılgınlığı önlemişti. (30 Ağustos 2011 :
Büyük Zafer 89 Yaşında ve Onurlu Komutan Necip Torumtay Paşa. www.odatv.com, 30.8.2011) Şimdi de TSK’nın “çok çaresiz” kaldığında iktidarın serüvenci baskılarını kamuoyu ile paylaşıp benzer yolu seçmesi gerekebilir…

Son 1-2 günde 18 yurttaş yaşamını yitirdi, 45+ yaralı var. Yazıktır, bu kişiler
AKP’nin yanlış politikalarının kurbanı olmuşlardır. Sorumlusu doğrudan AKP – RTE’dir.

Son söz    : AKP – RTE bir kez daha şapkasını önüne koyup yaşamsal önemde,
ülkemizi kan gölüne sürükleyen “tümüyle dış güdümlü politikalarını
gözden geçirmeli ve kendilerinin de pek ala bildikleri yanlışlardan artık dönmelidirler. Masum insanlar telef olmaktadır. Sıra artık can – kan ile bedel ödemeye gelmiştir; Mehmetçiği ateşe sürmemiz istenmektedir! Bu kumpas kabul edilemez! İktidar dahil hangi kişisel çıkar, hırs bu kanlı fatura ile sürdürülebilir??
Eğer gerçekten içtenlikli Müslüman iseler, İslamın neresinde var bu iğrenç,
kanlı pazarlık??

Ya yanlışlardan dönün; ya da istifa ederek ülkede emperyalizme diyet borcu olmayan namuslu ulusal kadroların sorumluluğu üstlenmesine  – ateşten gömleği giymesine
fırsat verin.

Yapılacak şey bellidir :

– Emperyalizmim güdümünden çıkmak
– Ve İran – Suriye – Irak ile BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ‘ne giderek sorunları
elbirliğiyle çözmek.. Hiç başka yol yok!

Sevgi ve saygı ile.
08 Ekim 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

KİMİN ÖNCELİĞİ?

portresi_papyonlu

 

Türker Ertürk

Geçtiğimiz perşembe Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) Irak ve Suriye’de sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren tezkere Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına iyice girişine verilen vizedir bu!
Normal olarak bu tür kararlardan sonra hayırlı olsun demek lazım ama emin olun
bu tezkere ülkemize beladan ve felaketten başka bir şey getirmez.Tezkere hakkında Meclis’e bilgi veren Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz,

“Tezkerenin hedefi ülke huzuruna saldıran teröristlerdir. IŞİD’in mağdur ettiği herkese yardım etmekteyiz.” diyor.

Acaba söylediklerine inanıyor mu? Tezkerede terörist olarak gösterilen
PKK ile görüşenler, masaya oturanlar, pazarlık edenler ve açılımları götürenler kendileri değil mi? IŞİD’le gönül birlikteliği olanlar ve lojistik destek sağlayanlar
siz değil misiniz?

Metne, satır aralarına, söylenenlere, söylenemeyenlere ve büyük resme baktığımızda

Meclis’ten geçen tezkerenin anlamı şudur           :

1. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşıdır ve Esad’a düşmanlık yapılmaktadır.
Bu pratikte Türkiye’ye düşmanlık demektir.

2. PKK ve IŞİD’i hedef göstermek yetmez. Çünkü her ikisi de ABD’nin bölge
hedeflerine yönelik olarak yaptığı operasyonların enstrümanlarıdır.
PKK ve IŞİD’in savaşıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Bunları aynı babanın
çıkarları çatıştığı için birbirini yiyen çocukları gibi düşünün.

13 Yıl sonra tamam!

3. TSK’nın bölgeye girmesi savaşı yaygınlaştırır;
İstanbul, Ankara ve İzmir’i gibi illerimizi bile savaş alanı içine alır.

4. Türkiye’de yabancı silahlı kuvvetlerin bulundurulmasına izin verilmesi
    ülkemize yönelik en büyük tehdittir. 1 Mart 2003 tezkeresi ile yapılamayan
13 yıl sonra bu tezkere ile yapılmıştır. Burada kastedilen Amerikan askeridir.

5. Suriye’ye topraklarına girmek ve burada tampon bölge oluşturmak için
uluslararası hukuk açısından meşruiyet yoktur. Rusya ve Çin vetoları
nedeniyle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu hukuksal yetki
alınamaz. Böyle olduğu halde bu tezkere ile Suriye topraklarına giriş
Türkiye’yi uluslararası hukuku çiğneyen haydut devlet konumuna sokar.

6. Bu tezkerenin bir başka anlamı da, bölgenin siyasal haritasını değiştirmeye çalışan
ABD’nin öncülüğünde kurulan koalisyona fiilen katılmaktır.
    IŞİD gerçekten bahanedir.

7. Bölgede yaygınlaşan terörizmi ve istikrarsızlığı engellemenin yolu bölge ülkeleri ile
işbirliğinden geçer. İran, Irak ve Suriye merkezi güçleri ile işbirliği ve eşgüdümü
esas almayan hatta satır aralarında düşmanlık eden bu Tezkere, sorun çözücü
değil problem yaratıcı ve arttırıcıdır.

Ağır şantaj altındalar!

8. Sonuç olarak;

Tezkere bu içeriği ile ülkemizin ve bölgemizin değil,
Türkiye dahil bölgemizi şekillendirmeye çalışan emperyalizmin çıkarınadır.

Meclis’te yapılan tezkere görüşmeleri sırasında HDP temsilcisini büyük bir dikkatle dinledim. Tezkereye ilişkin endişesi ve itirazı Türkiye’nin güvenliğine yönelik değil. Endişeleri; Suriye’de PKK’nın kolu olan PYD’nin kazanımları yok olmasın ve fiili özerk bölgeye bir şey olması. Tampon bölge itirazları bile ondan! Meclisimizde böyle vekiller varken başka düşmana ihtiyacımız yok. En çok ağrıma giden ise bu zatın Meclis kürsüsünden terörist başı ve bebek katili Öcalan’ın sözcülüğüne soyunurken hiç tepki almaması ve protesto edilmemesiydi. Böyle bir kepazelik, maskaralık ve ülkeye karşı açıktan düşmanlık dünyanın hiçbir meclisinde olmaz, olamaz ve müsaade edilmez.

TBMM’nin yeni yasama döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada “Önceliğimiz Esad’tan kurtulmak” demiş. Bu öncelik ülkemizin ve devletimizin çıkarlarının değil,

  • Erdoğan ve Davutoğlu’nun kişisel bekalarının ve siyasal geleceklerinin güvence altına alınmasının önceliğidir. Her ikisi de ağır şantaj altında olup uluslararası mahkemelerde yargılanma tehdidi nedeniyle ülkemizi ve
    can verecek evlatlarımızı satmışlardır.

ONUR ÖYMEN : ORTADOĞU’DA KAYGI VERİCİ GELİŞMELER.. ve Çağrışımlarımız..


ARŞİVİMİZDEN….

ORTADOĞU’DA KAYGI VERİCİ GELİŞMELER.. ve Çağrışımlarımız..


Dostlar
,

Sn. Onur ÖYMEN‘in 12.7.2012 tarihli, 2 yıl 2 ay önceki bir yazısını
paylaşmak istiyoruz..

ORTADOĞU’DA KAYGI VERİCİ GELİŞMELER

AKP hükümeti bu öneriler biraz kulak kabartsaydı??
Sn. Öymen‘in Dış Politikadaki tartışılmaz birikimi – deneyimi göz önüne alınsaydı??

Bugün Türkiye Ortdaoğu cehenneminde gırtlağına dek batmış, suça bulaşmış, “HAYDUT DEVLET” olara suçlanma eşiğine sürüklenir miydi?

En azında “eli kana bulaşmamış” olurdu..
Çok sayıda masum insanın ölümüne neden olmamış olurdu!..

Gelişmeler çok kaygı verici ve başlıca sorumlusu da AKP – RTE.

Dün sitemizde yer alan Sn. Hüsnü Mahalli‘nin “Müslüman Kardeşler” yazısı da birlikte okunduğunda, “RTE’nin Halifelik hayalleri” nin ülkemize ve Ortadoğu’ya ne denli korkunç bir bedel yüklediği ve gelecekte de yükleyeceği daha rahat anlaşılacaktır.

49 yurttaşımız 3,5 aydır bir kanlı terör örgütü elinde rehin
ve koskoa T.C. Devleti çaresiz !?..

İnsan sormadan edemiyor :

  • RTE ve Başbakan’ın bir türlü “terör örgütü” diyemediği IŞİD’e rehineler bir tertip miydi ki, IŞİD’in üzerine varmamak için gerekçeniz olsun?
    Ya da başkaca açıklarınız mı var bu örgüte karşı, rehine şantajına
    boyun eğiyorsunuz??

Veya “ağır” geldi ise;

  • “Terör örgütü IŞİD karşısında bu denli aciz – zavallı – güçsüz müsünüz ki; bir operasyon ile 49 canımızı 3,5 aydır kurtaramıyorsunuz?”

3. bir seçenek var mı??

*****

Bu felaketli gidiş hızla dur – du – rul – ma – lı – dır!

“RTE’nin Halifelik hayalleri” nin mutlaka yıkılması gereklidir..
Hem de tez elden..
Sorumlu herkesten içten ricamızdır..

Sevgi ve saygı ile.
19.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

ORTADOĞU’da kaygı verİcİ gelİŞmeler

portresi2

ONUR OYMEN
OOYMEN@HOTMAIL.COM
12.7.2012 

Orta Doğu’daki son gelişmeler hem Türkiye hem de bütün bölge için giderek daha kaygı verici hale geliyor. Amerika’nın eski Savunma Bakanı Robert Gates,
Bloomberg televizyonuna, Suriye’deki kimyasal silahların bazı terör örgütlerinin ve Lübnan’daki Hizbullah’ın eline geçmesinden kaygı duyduklarını söyledi. Gates, ayrıca, bir İsrail-İran çatışmasında İran’ın bölge ülkelerindeki petrol tesislerine sa
ldırabileceğini ve dünya çapında terörist saldırıları tahrik edebileceğini belirtti.

Suriye’deki gelişmeler tam bir insanlık dramı halini aldı.
40.000’e yakın Suriyelinin yaşamını yitirdiği söyleniyor. Özgür Suriye Ordusuyla
PKK yanlısı PYD Türk sınırına yakın bölgenin egemenliğini ele geçirmek için çarpışıyorlar. Silahlı ayaklanmacıların 29 öğrenci ve 1 öğretmeni öldürmelerini kınayan pek olmadı. Suriye’de bir yönetim değişikliği durumında bile iç barış ve istikrarın geleceğine inanan az.

Irak Başbakanı’nın Sayın Başbakana gönderdiği mesaj dostluktan çok tehdit ağırlıklı. ’Benim üzerime gelirseniz ben de sizin başınıza dert açarım’ anlamı taşıyor.
Enerji Bakanımızı taşıyan uçağa iniş izni verilmiyor. Maliki ile bizim asıl sorunumuz Kuzey Irak’tan terörü tasfiye etmemesi olmalı. Ancak Türk hükümetinin Maliki’den yakınması daha çok Sünnilerle Şiiler arasında denge sağlamamasıyla ilgili.
Bu arada Barzani silahlı kuvvetlerini Kerkük’e gönderiyor, bizden ses yok.
Hani Kerkük bizim kırmızı çizgimizdi!

Mısır da tam bir kaosun içine sürükleniyor.TIME‘ın yılın adamı seçtiği Mursi içeride demokrasiyle bağdaşmayan adımlar atıyor. Birkaç gün önce yayınladığı bir kararnameyle, iktidara geçtiği tarihten başlayarak yayımlanan hiçbir yasa ve kararnamenin temyiz edilemeyeceği kuralını getirdi. Kendisine demokrasiyle bağdaşmayan çok geniş yetkiler tanıdı. Bir gecede Anayasa Konseyinden geçirilen ve 15 Aralıkta referanduma sunulacağı ilan edilen
yeni anayasa tasarısı da demokrasiyle bağdaşmayan, şeriat düzenini güçlendiren, kadın haklarını ve basın özgürlüğünü kısıtlayan hükümler içeriyor.

Bu metni hazırlayan Anayasa Konseyinin 15 üyesi çalışmaları boykot etti.
Demek ki orada masadan kalkılabiliyormuş! Komitede yalnızca 4 kadın var.
Bunların da hepsi şeriatçı. Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Yüksek Komiseri
Navi Pillay bugün yaptığı açıklamada yeni anayasa önerisinin kimi bakımlardan 1971 anayasasının bile gerisinde olduğunu söyledi. Tahrir Meydanı’nda ve başka yerlerde laik ve çağdaş demokrasi isteyenlerin Mursi’ye karşı düzenlediği gösterilerde şimdiye dek 7 kişi öldü, 700 kişi yaralandı. Yüzlerce gazeteci de protesto gösterilerine katıldı. 10 dolayında gazete Mursi’yi protesto için bugün yayımlanmadı. Muhammed el Baraday ve Amr Musa gibi önemli kişilikler “Ulusal Kurtuluş Cephesi” adıyla
şeriat yanlısı olmayan bütün partileri kucaklayacak bir muhalefet grubu kurdular.
Cumhurbaşkanının 4 danışmanı ard arda istifa ettiler. Mısır’da Temyiz Mahkemesi ve İstinaf Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin kendisini yargı denetiminden muaf tutan kararnamesinin anayasaya uygun olup olmadığına karar verilene kadar çalışmalarını askıya aldı. Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin sözcüsü Mahir Sami ise Mursi’nin saldırısı altında olduklarını söyledi.

Bütün bu gelişmelere karşın Sayın Başbakan Mursi’yi desteklemeğe devam ediyor.“Siz de özgürlüğü sağlayıcı yasal güvenceleri almak durumundasınız.
Yaptığı düzenlemeler 6-7 madde. Bunları yetkileri kendinde topluyormuş havasında vermeyi iktidarını gölgelemeye yönelik bir hamle olarak görüyorum.” dedi.

Ana muhalefet partisi yetkilileri Sayın CHP Genel Başkanı’nın önümüzdeki dönemde Mısır’a gideceğini açıkladı. Büyük olasılıkla önce Filistin’e gideceğini, Mısır dışında Irak’ı da ziyaret edeceğini söyledi. “Gazze’ye de gidecek.” dedi. Bilindiği gibi Gazze’de yönetimi elinde bulunduran Hamas Batı ülkelerinin terörist örgütler listesinde
yer alıyor. Basın haberlerine göre CHP lideri Erbil ve Süleymaniye’yi de ziyaret edecekmiş. 

Bu denli kaygı verici gelişmelerin, şiddetin ve iç çatışmaların yaşandığı bir ortamda Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle biraz daha mesafeli bir politika izlemesi
uygun olmaz mıydı? Geleceği bu denli belirsiz bir bölgeyle ilgili olarak bugün atılacak yanlış adımlar, söylenecek yanlış sözler ileride sıkıntı ve pişmanlık yaratabilir.
Saygılar, sevgiler.

Türker ERTÜRK : SORUN İŞBİRLİKÇİ ZİHNİYET!


Türker ERTÜRK : SORUN İŞBİRLİKÇİ ZİHNİYET!

Sorun İşbirlikçi Zihniyet

 

Dostlar,

Değerli emekli Amiral Türker ERTÜRK, ülkemize daha yararlı olacağını düşünerek,
3 kuşak denizci bir ailenin evladı olarak çok sevdiği, aşkla bağlı olduğu görevinden
istifa ederek Yurt savunmasını sürdürüyor..

Çok hazin ve traji-komik değil mi?

Bir amiral resmi görevi olan yurt savunmasında yeterince etkili olamayacağı gerekçesiyle erken emekli oluyor ve sivil savaşımı (mücadeleyi) seçiyor..

Ne diyelim, neden olanlar utansın..

Sivil amiral Türker Ertürk’e de kolay gelsin..

Kısa, etkili, vurucu bir görsel daha..
Özellikle az okunan, “okumayı sevmeyen” (!?) yurdum insanı da baksın,
“bakarak okusun” diye.. Çoook ilginç bir fiili oluştu değil mi??

“bakarak okumak”..

Dün de Sayın Ertürk, sitemizde yayımladığımız “Merdoğan” başlıklı yazısında
benzer temayı kapsamlı olarak işlemişti :

  • Erdoğan, bölgemiz ve ülkemiz için stratejik hedefleri olan emperyalist bir projenin ürünüdür. Bu proje için bulunup desteklenmiş ve iktidara getirilmiştir.
    Böyle bir proje olmasaydı siz Erdoğan’ı hiç tanımayacaktınız.

– Çektiğimiz acıların,
Teröristlerle masaya oturulmasının,
Ekonomik değerlerimizin haraç mezat satılmasının,
– Ayrışma ve bölünme sürecinin,
– Bölgede haydut devlet olarak algılanmamızın esas nedeni

Erdoğan değil, O’nun arkasındaki emperyalist düşüncedir.

Sevgi ve saygı ile.
17 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

ALASKA’dan Enfes Görüntüler ve Türkiye Ortamı


ALASKA’dan Enfes Görüntüler ve Türkiye Ortamı

Dostlar,

ALASKA‘dan enfes görüntülerle biraz gevşeyelim…

Türkiye ortamı, Başbakan R.T. Erdoğan‘ın bilinçli politik seçimi ile ve de
“mahkum olduğu üzere” son derece gergin..

Tam bir kutuplaşma dayatılıyor ülkeye ve bizden – sizden çok tehlikeli ayrımıyla yandaşlar sözde birbirine kenetleniyor ve “karizmatik” (!?) liderin çevresinde
sürü psikolojisi ile davranmaya itiliyor..

İçte ve dışta ülkemiz yangın yerine döndürüldü ve uluslararası toplumda / hukukta
neredeyse HAYDUT DEVLET olma kritik eşiğine sürüklendik..

  • AKP’nin ve RTE’nin frrene basması ka- çı – nıl -maz!

Bir kez daha anımsatalım ve “rica” edelim bir yurttaş ve
bir TOPLUM SAĞLIĞI uzmanı hekim olarak..

* Sunuyı yollayan Kubilay Çepe dostumuza teşekkürlerimizle..
Kendilerinin yolladığı dosya 7+ MB oldupu için koyamadık.
Arşivimizde daha küçük bir ALASKA dosyası vardı, onu paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
10 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İktidarın çeteleşmesi ve kurtuluşun yolu


Dostlar,

Sayın Merdan Yanardağ’ın YURT Gezetesi genel yayın yönetmeni olarak bu gazetede yazdığı başyazılar, gerekse SOKAK TV’deki yorumları tam anlamıyla 4 – 4’lük!
Tam bir yetkinlik ve derinlikle üstelik yüreklilik ve yurtseverlikle kalema alınmakta.

Aşağıdaki yazısında TSK’ya dönük eleştirilerini daha kısa ve daha diplomatik olarak
biz de sitemizde yazmış (
AKP’nin SURİYE İLE SAVAŞ ÇIKARMA OYUNLARI;
http://ahmetsaltik.net/2014/03/29/akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari/, 29.3.14)
ve 29 Mart 2014 günü 79. Ankara SESSİZ ÇIĞLIK eyleminde konuşmamızda da
dile getirmiştik..

Evet, TSK çok ama çok özenli omak zorunda.
Mustafa Kemal Paşa’nın ocağı, Peygamber Ocağı TSK, 2200 yıla varan
kadim geçmişiyle “önemli” hatalar yapma lüksüne hiç mi hiç sahip değil.
12 Mart, 12 Eylül kamburları ve ek olarak Ergenekon – Balyoz ve öbür kumpas davalardaki kabul edilemeyecek sinik tutumlarının kamburu gözler önünde ve belleklerde çok taze iken..

Türkiye’nin politik yönetimi, ülkemizi, uluslararası hukuk deyimiyle “Haydut Devlet” tanımına sürüklemektedir ne yazık ki.

TSK bu süreçte nerede duracaktır?

Eleştirileri kategorik olarak ve “in toto” (toptan!) reddetmek, yanıt yetiştirmek..
TSK’ya ne kazandırır ve de acı gerçekleri zerrece değiştirir mi?

TSK’nın önünde, bir bölüm personeli ve geniş halk yığınları olmak üzere,
değinilen nedenlerle “oluşan” güven bunalımını onarmak başlıca gündem – tasa olmak gerekirken…

Sevgi ve saygı ile.
31 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

İktidarın çeteleşmesi ve kurtuluşun yolu

portresi_olgun

 

 

Merdan Yanardağ
merdan.yanardag@yurtgazetesi.com.tr

YURT Gazetesi, 30 Mart 2014

Bir Suriye savaş uçağının, geçen hafta sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Türkiye tarafından vurularak düşürülmesi üzerine, 25 Mart 2014 tarihli Yurt Gazetesi’nde yazdığım yazıya, Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) adına yaptığı bir açıklama ile yanıt verdi. Ancak TSK’nın bu resmi açıklaması, gerçekte benim eleştirilerimi doğrulamaktan başka bir anlam taşımıyordu. Genelkurmay açıklamasında özetle, benim yazıma yanıt vermeye çalışırken, önceki gün ortaya çıkan ve yalanlanmayan yeni ses kayıtları, eleştirilerimin hafif kaldığını ortaya koydu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makamında yapılan bir toplantının kayıtlarından oluşan bu ses bandı, devletin adeta bir çete tarafından ele geçirildiğini gösteriyordu.

Türkiye’nin 5. sınıf bir provokasyonla Suriye ile savaşa sokularak,
Türkiye’nin bir olağanüstü hal (AS: OHAL) rejimine sürüklenmek istendiği anlaşılıyordu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasındaki konuşmada;

  • Suriye’ye 4 kişi gönderilerek oradan Türkiye’ye 8 füze atttırma yoluyla
    bu ülke ile savaş çıkarılabileceği konuşuluyor.

Deyim uygunsa bu konuda neredeyse “geyik” yapılıyor.

Bu tabloda en vahim olanı ise, TSK komuta kademesini elinde tutan kadronun da
bu “halk ve cumhuriyet düşmanı” siyasal ekibin bir parçasına dönüşmeye başladığını dramatik biçimde ortaya çıkarıyor.

Bu ülkenin çocuklarının yaşamları üzerinden kumar oynanıyor.

Bölgeyi kan gölüne çevirecek bir tertibin nasıl kurulacağı konuşuluyor ve
böylece hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk çiğneniyor. Suç işleniyor.

Ben de adı geçen yazımda tam da bu konuyu, TSK’nın iktidar partisinin iç politik gereksinimlerinin bir aracı durumuna gelmesinin yaratacağı sonuçları gündeme getirdim. Ancak, bu kışkırtma (provokasyon) hazırlığı yalnızca benim tezlerimi doğrulamakla kalmadı, deyim uygunsa her şeyin üstüne bir de tüy dikti.

İsterseniz önce adı geçen yazımdan bir bölümü özetleyerek buraya alıp,
ne söylemiştim onu anımsayalım:

Cumhuriyetin ordusu !..

  • “TSK, Suriye’de Esad’a karşı El Kaide’ye destek veren Erdoğan Hükümeti’nin yanlış ve gerici politikalarına alet olmamalı. Suriye jetini düşürmek bu oyuna alet olmaktır. Erdoğan’ın bu tür komploları TSK’nin zaten yıpranmış olan saygınlığını (itibarını) daha da zedeler.“

AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan kirli bir oyun oynuyor.

İktidar meşruiyetini yitiren, Türkiye’yi eskisi gibi yönetemeyen Erdoğan Hükümeti, sindirdiği ve teslim aldığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, kendi siyasal geleceğini kurtarmak için bir araç olarak kullanıyor.

“Hızla yalnızlaşan, daha açık bir ifadeyle içeride ve dışarıda kendisini destekleyen güçlerde büyük bir daralmayla karşı karşıya kalan AKP, bir çıkış arıyor.
Bu nedenle AKP Hükümeti, Türkiye’yi karanlık operasyonlarla bir “olağanüstü hal rejimi” yönetimine doğru sürüklemeyi planlıyor.

“İşte AKP’yi bu yönetme krizi ve tecrit durumundan çıkaracak gelişmelerden biri de ülkeyi Ortadoğu’da sürükleyebileceği bir macera olacaktır. Daha somut bir anlatımla, düşük yoğunluklu olsa da Suriye ile girişilecek bir savaş, AKP’ye hem bir olağanüstü hal ilan etme olanağı sağlayacak hem de bu gerekçeye ve hukuka yaslanarak cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri erteleme olanağı sunacak.

“Bu kirli senaryonun yaşama geçirilebilmesi için Erdoğan’ın elindeki tek araç
Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Yani komutanlarını ve en parlak personelinin bir bölümünü sahte kanıtlar ve darbe suçlamalarıyla tutukladığı, dolayısıyla saygınlığını
beş paralık ettiği TSK, Erdoğan’ın elindeki tek araçtır.

“Görüldüğü kadarıyla TSK’nın verili (mevcut) komuta kademesi AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın bu kirli planının bir parçası durumuna geliyor. Suriye’de dinci gericilere ve emperyalist saldırganlığa karşı, deyim uygunsa bir ‘nefsi müdafaa’ savaşı veren Esad kuvvetlerine karşı TSK’nın haksız bir operasyon düzenleyerek bir uçağı düşürmesinin başka bir anlamı bulunmuyor.

“Suriye uçağını düşüren TSK, gerçekte kendi değerlerine, geleneklerine ve bağlı olduğu Cumhuriyetin ilkelerine aykırı hareket ediyor. Siyasal İslamcı teröristlere karşı savaşan Baas rejimine karşı pratikte dinci gericilerle aynı çizgiye savruluyor.

Suriye’de kirli savaşın bir parçası olmak TSK’ya onur kazandırmayacaktır.

“TSK’nın 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 gibi Amerikancı, gerici ve faşist darbelerle sicili zaten yeterince kirliydi. Suriye’de içine sürükleneceği bir haksız savaş,
daha da bozacaktır. Onu Ortadoğu’nun kıytırık bir hurma cumhuriyeti ordusuna çevirecektir.

“Erdoğan’ın bölgede El Kaide’ye ve Esad’a karşı savaşan her türlü cihadçı güce
destek veren politikalarına alet olmak TSK’nın işi değildir.

“TSK ya Cumhuriyet’in ve Ulusun Ordusu olacaktır ya da AKP’nin ve dinci gericiliğin silahlı gücü…”

Yukarıya geniş bir özetini aldığım bu yazıya 26 Mart 2014 tarihli Genelkurmay Başkanlığı açıklamasıyla verilen yanıtta ise, “TSK’nın siyasete çekilmek istendiği” belirtilerek bu girişime izin verilmeyeceği vurgulanıyor. Açıklamada ayrıca, TSK’nın
ilan edilen “angajman kuralları” nın gereğini yaptığı ve Suriye uçağını düşürmekten “mutluluk duymadığı” da özellikle belirtiliyor.

Öncelikle şunun altını çizelim :
TSK eğer angajman kuralları ve sınır ihlalleri konusunda bu denli duyarlı ise,
ayda ortalama 3-4 Yunanistan uçağını düşürmesi gerekiyordu. Yüksek hız yeteneğine sahip bir jetin bir ülke sınırını birkaç dakika süreyle 1-1,5 kilometre geçmesi sınır ihlali diye değerlendirilemez. Dinci militanlara karşı kendi sınırlarında meşru bir operasyon yapan Suriye uçağını uyarmak yeterliydi. Kaldı ki, uçak Suriye topraklarında düşürüldü.

Şimdi sormak gerekiyor : Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in de dahil olduğu “provokasyon toplantısı” ile uluslararası hukuk çiğnenerek düşürülen bu uçak arasında bir ilişki var mı?

Ayrıca altını çizelim : TSK doğrudan mevcut siyasal iktidar tarafından siyasetin içine çekilmiş durumda, hem de kirli bir siyasetin. ..

Öte yandan dünyanın bütün orduları gibi TSK da dar anlamda “partici” olmasa bile
son çözümlemede siyasal bir kurumdur. Öyle de olmak zorundadır.

BİR KEZ DAHA ‘YARATICI YIKICILIK’ ÜZERİNE

Türkiye’de herhangi bir iktidar değişikliği, on yıllara yayılan, tarihin akışını ve toplumun genetiğini deforme eden bozulmayı ortadan kaldıramaz.

Köklü bir dönüşümü yapacak, toplumu yeniden tarihin aktığı yatağa taşıyacak
bir iktidar değişikliğine gerek var.

Eski rejime, zihniyet dünyasına, ortaçağ değerlerine ait olan bütün kurumları ve değerleri bir kez daha ve bu kez köklü biçimde yıkmadan yeni bir gelecek kurmak olanaksızdır. Gereksinimimiz olan şey; felsefi bir atılım, yenilenme ve yıkıcılıktır.

Yalnızca özgürlükçü, eşitlikçi ve toplumcu değil;
temiz, aydınlık ve modern bir gelecek kurmak, insan aklını ve onurunu
yeniden iade etmek için bile bütün karşı devrim kurumlarını yıkmak,
başta dinci yobazlık olmak üzere her türden gericiliği tasfiye etmek gereklidir.

Dolayısıyla, bugünlerde çokça sözü edilen “uzlaşma” kavramının, içinde taşıdığı
bütün iyi niyete karşın bir anlamı bulunmuyor.

Vergi kaçırmadan çıkarılacak bir tarihsel ara bilanço olmadan,
insanlığın bütün ilerici birikimine karşı savaşan gericilikle kesin bir hesaplaşmaya gitmeden ve bu defteri kapatmadan, Türkiye’nin huzura kavuşması olanaklı değil.

Başka bir anlatımla Osmanlı-Türk modernleşmesi ve Aydınlanma atılımıyla gericiliğin giriştiği yüz yıllık tarihsel hesaplaşma tamamlanmadan Türkiye’nin 21. yüzyılda
yoluna devam etmesi çok zor.

İkiyüzlü bir toplum ve ülkenin daha çok ayakta kalması neredeyse olanaksız.

İşte bu büyük tarihsel eylemin ve insan etkinliğinin adı yaratıcı yıkıcılıktır.

Türkiye ya bu hesaplaşmayı yaşayacak ya da ufalanacak…
Ya dinci bir karanlığın içine gömülerek içine kapanacak ya da yeni bir tarihsel atılım yapacak. Ya acı çekerek kıytırık bir Ortadoğu hurma cumhuriyetine dönüşecek
ya da yaratıcı bir yıkıcılıkla yeni ve aydınlık bir gelecek kuracak.

İşte Türkiye böyle bir tarihsel koridorun içinden geçiyor.
Tarih bizi yeni bir yaratıcı yıkıcılığa çağırıyor.

(http://www.yurtgazetesi.com.tr/iktidarin-cetelesmesi-ve-kurtulusun-yolu-makale,7617.html)