Etiket arşivi: Halkın Kurtuluşu Partisi

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİNDEN SUÇ DUYURUSU

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA


SUÇ DUYURUSUNDA 
BULUNAN                           :

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay / ANKARA

VEKİLLERİ                        : Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR – Av. Halil AĞIRGÖL – Av. Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN
Korkutreis Mah. Sezenler Cad. No:4/15 Sıhhiye/ANKARA

ŞÜPHELİLER                     :

1.RECEP TAYYİP ERDOĞAN (AKP Genel Başkanı sıfatıyla)
2.FAHRETTİN KOCA (SAĞLIK BAKANI)
3.SÜLEYMAN SOYLU (İÇİŞLERİ BAKANI)
4.VASİP ŞAHİN (ANKARA VALİSİ)
5. SERVET YILMAZ (ANKARA İL EMNİYET MÜDÜRÜ)
6. AKP MYK ÜYELERİ
7. AKP GYK ÜYELERİ
8. 24.03.2021 tarihli AKP Genel Kurulu Divan Heyeti üyeleri
9. ANKARA İL HIFZISIHHA KURULU ÜYELERİ
10. ANKARA İL SEÇİM KURULU BAŞKANI
11.24.03.2021 tarihli AKP Genel Kurulunda görevli İlçe Seçim Kurulu Başkanı

SUÇA KARIŞTIĞI TESPİT EDİLEN DİĞER KİŞİLER

SUÇ                                       :
1. Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesine Aykırılık (TCK m. 3)
2. 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu m. 3/ f. 3 ve 4. ile 23 ve 27 ile İçişleri Bakanlığı’nın Tarih 3514 sayılı Genelgesine aykırı hareket ederek Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257)
3. Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma (TCK m. 195)
4. Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi (TCK m. 279/ 1-2)

SUÇ TARİHİ                                    : 24.03.2021

AÇIKLAMALAR                :

Bilindiği üzere Aralık 2019’da başlayan Covid-19-Korona salgını nedeniyle resmi açıklamalara göre ülkemizde ilk vaka 11.03.2020 tarihinde görüldü ve Covid-19 kaynaklı ilk ölüm haberi de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından 18.03.2020 tarihinde açıklandı. Aradan geçen 1 yılda gelinen durumu, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı 25 Mart 2021 tarihli turkuaz tablo ortaya koymaktadır.

Geçen 1 yıllık süreçte uygulamalardaki yanlışlıklar, karar alma mekanizmalarında bulunan etkili ve yetkili kamu görevlilerin eksiklikleri, bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkamalar, Covid-19 Pandemisinde bugünlerde üçüncüsü yaşanan dalgalara neden olmuştur. Vaka sayısı, vaka sayılarındaki artışa oranla vefat sayısı da hızla artmıştır. Alınan önlemlere en başta önlemi alan görevliler tarafından uyulmamış, önlemler sadece halkın maske-mesafe-hijyen üçüzüne ve düğün-dernekte, lokantada, kafede vb. kaç kişi olacağına indirgenmiştir. Diğer taraftan namuslu bilim insanlarının önerdiği 14 günlük tam kapanmanın gerçekleştirilmemesi salgını kontrolden çıkarmıştır. Tabip Odaları’ndan, alanda çalışan Sağlık Emekçilerinden ve namuslu bilim insanlarından gelen bilgiler, vaka ve vefat sayısının resmi açıklamalardan çok daha fazla olduğu yönündedir.

Şüphelilerce salgının ilk başlarında alınmayan/alınan yetersiz tedbirler gevşetilip “yeni açılım” adı altında önlemler terk edilince, özellikle de son aylarda yapılan AKP İl ve İlçe Kongreleri salgını kontrolden çıkarmıştır. 24 Mart 2021 tarihinde yapılan AKP Genel Merkez Genel Kurulu ise önümüzdeki günlerde vaka sayılarında ve ölümlerde artışa neden olacağının işaretidir.

Şüpheli AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği üzere “Lebalep Kongreler”in yapıldığı bütün illerde vaka sayıları yükselişe geçmiştir:

AKP’nin kongre yaptığı kentler ilk sıralarda: Nüfusa oranla en fazla vaka Karadeniz’de

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve salon lebalep (tıklım tıklım) dolu’ dediği Rize’de vaka sayısının patladığı ortaya çıktı. Rize, nüfusa göre haftalık vaka sayısında ikinci, Trabzon ise birinci sırada yer alıyor.

“Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün illere göre haftalık vaka sayısını açıkladı ve bundan sonra her hafta başında da yedi günlük vaka sayısının açıklanacağını belirtti. Koca’nın açıkladığı ve vaka yoğunluğunun yer aldığı Türkiye haritasında, haftalık vaka sayısının özellikle Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize gibi Karadeniz illerinde, İstanbul ve Ankara gibi kentlerin üç, dört katı fazla olduğu görüldü.

“İllere göre haftalık (8-14 Şubat) Covid-19 vaka sayısı her 100 bin kişide Trabzon’da 228,02, Rize’de 202,44, Ordu’da 194,42, Giresun’da 184,34 ve Samsun’da ise 171,29 olarak açıklandı. Ayrıca, her 100 bin kişide vaka oranı İstanbul’da 60,19, Ankara’da 35,49 ve İzmir’de 44,39 oldu.

“Önceki gün, haftalık vaka sayısı en fazla olan ikinci il konumundaki Rize’de, kapalı spor salonunda AKP İl Kongresi düzenlenmişti. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da kongreye katılarak ‘Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize’de salon lebalep (tıklım tıklım) dolu’ demesi tepki çekmişti. Erdoğan, tüm tepkilere rağmen dün de Trabzon AKP İl Kongresi’ne katıldı ve salonda yine sosyal mesafe kurallarına uyulmadığı görüldü.

“İktidar nerede kongre yapıyorsa orada vaka sayısı artıyor” diyen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Adıyaman, BirGün’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“ ‘Mersin’de de kongre yaptılar ve orada da vaka sayısı arttı. Karadeniz illerinde de böyle bir durum söz konusu. Çünkü bu kongrelere binlerce insan katılıyor. Aylardır virüs kalabalıkta bulaşıyor diyoruz ve son zamanlarda da bulaşıcılığı daha fazla olan mutant virüsler ortaya çıktı. Tedbirleri ne kadar çok ihlal edilirse salgın orada daha fazla yayılacaktır ve hasta sayısı da daha fazla olacaktır. Uyarılara riayet edilmesi gerekiyor. Türkiye’de şu an apartman toplantıları dahi yapılamıyor ama iktidar kongreler yapıyor. Sağlık Bakanı da bu durum karşısında sessiz. İktidar, Sağlık Bakanı’nın, Dünya Sağlık Örgütü’nün, TTB’nin ve diğer sağlık meslek örgütlerinin tavsiyelerini, uyarıları görmezden geliyor.’ (https://www.birgun.net/haber/akp-nin-kongre-yaptigi-kentler-ilk-siralarda-nufusa-oranla-en-fazla-vaka-karadeniz-de-334448)

“Sağlık Bakanlığı’nın en son verilerine göre Ordu, Covid-19 vaka sayılarının oransal olarak en fazla olduğu iller sıralamasında birinci.

“Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre her 100 bin kişideki vaka sayısının en yüksek olduğu beş il, Karadeniz Bölgesi’nde yer alıyor.

“Bakanlık ilk kez geçen hafta, 81 il için her 100 bin kişideki Covid-19 vaka sayısı verilerini açıkladı.

“8-14 Şubat dönemini kapsayan ilk verilerde, ilk beş sırada Trabzon, Rize, Ordu, Giresun ve Samsun kentleri yer aldı.” (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-56184456)

İşte 24 Mart 2021 tarihinde Ankara’da yapılan ve suç duyurumuza konu olan AKP Genel Merkez Genel Kurulu da Covid-19 Pandemisine yönelik olarak alınan bütün önlemlerin, halka her gün tavsiye edilen maske-mesafe-temizlik üçüzünün, Hıfzısıhha Kanununun, İçişleri Bakanlığı Genelgesinin ihlal edildiği bir Genel Kurul oldu.

AKP kongresini yaptı: Pandemi yokmuş gibi…

“AKP’nin “Türkiye için güven ve istikrar” sloganı ile topladığı 7’nci Olağan Büyük Kongresi Ankara’da yapıldı. Erdoğan’ın yeniden genel başkanlığa seçildiği kongrede tüzük değişikliği ile MKYK üye sayısı 75’e çıkarıldı. Partinin MKYK ve Disiplin Kurulu’nun belirlendiği kongrede AKP’nin il kongrelerinde olduğu gibi sosyal mesafe kuralı hiçe sayıldı.(https://www.birgun.net/haber/akp-kongresini-yapti-pandemi-yokmus-gibi-338697)

“Son dakika… Salgın hiçe sayıldı… AKP kongresinde korkutan görüntüler

“Türkiye, koronavirüs salgınında kritik günlerden geçerken Ankara’da AKP kongresi toplandı. Türkiye’nin dört bir yanından onlarca otobüsle yüzlerce partili başkente taşındı. Erdoğan, kongre salonu önünde toplanan yüzlerce partiliye seslendi. Bu anlarda sosyal mesafenin hiçe sayılması dikkat çekti.

“AKP bugün 7. Olağan Büyük Kongresi’nde 2023’e hazırlık olarak ilan ettiği yeni dönemin kadrolarını belirleyecek. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan Ankara Spor Salonu’nda yapılan kongreye geldiğinde salona girmeden önce, bahçede toplanan partililere seslendi.

“Koronavirüs salgını gerekçesiyle, yurttaşların hak arama girişimlerini engellemek için sürekli kararlar alan AKP’lilerin, kongre öncesinde bu yönde bir tedbir almaması dikkat çekti.

“Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya getirilen partililer, Erdoğan’ın konuşması için salon önünde toplandı. Sosyal mesafenin hiçe sayıldığı anlarda, partililere seslenen Erdoğan, “Kar yağışının tüm mikropları yok ettiği bir gündeki buluşmada sizleri selamlıyorum” ifadelerini kullandı.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/son-dakika-salgin-hice-sayildi-akp-kongresinde-korkutan-goruntuler-1822847)

Kongreye geliş yolunda ve kongre anında basına ve kamuoyuna yansıyan fotoğraflar olayın vehametini ve gelecek günlerdeki vaka ve ölüm sayılarındaki artışın habercisi olduğunu gözler önüne sermektedir:

Oysa Anayasanın 5. maddesinde, “Devletin temel amaç ve görevleri” arasında “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak”, “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” görevleri vardır. Bu görev şüphelilerin umurunda değildir. Siyasi şov yapmak uğruna, insanlarımızın, toplumun, halkın refahını, sağlığını tehlikeye atmakta hiç tereddüt etmemişlerdir. 

SUÇ NİTELEMESİ

1.1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu alınması gereken tüm tedbirleri, kimlerin, nasıl alması gerektiğini gösteren bir kanundur. Kanunun 3. maddesinin 3 ve 4’üncü fıkraları ile 23 ve 27’inci maddeleri yapılması gerekenleri saymıştır:

Madde 3 – Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti bütçeleriyle muayyen hatlar dahilinde olarak aşağıda yazılı hizmetleri doğrudan doğruya ifa eder:…

f.3 – Memlekete sari ve salgın hastalıkların hulülüne mümanaat.

f.4 – Dahilde her nevi intani, sari ve salgın hastalıklarla veya çok miktarda vefiatı intaç ettiği görülen sair muzır amillerle mücadele.

“Madde 23 – Her vilayet merkezinde bir umumi hıfzıssıhha meclisi toplanır. Bu meclis mahalli sıhhat ve içtimai muavenet müdürü, nafıa mühendisi, maarif, baytar müdürü, mevcutsa sahil sıhhiye merkezi tabibi, bir hükümet ve belediye tabibi ve hastane baştabibi ile garnizon ve kıt’a bulunan yerlerde en büyük askeri tabip ve serbest sanat icra eden bir tabip ve bir eczacıdan ve belediye reisinden mürekkeptir. Meclis valinin veya valiye bilvekale sıhhiye müdürünün riyaseti altında içtima eder. Valinin tensip edeceği bir zat kitabet vazifesini ifa ve zabıtları tanzim eder.

Madde 27 – Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler.”

Peki şüpheliler ne yaptı? Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu’nu toplamaktan başka hiçbir şey yapmadılar. Yetkilileri uyarıp önlem almadılar, aldırmadılar. Covid-19 kalabalık ortamlarda yayılım gösterirken, Soğuk ve kuru havalar Coronavirüs’ün bozulmadan kalmasını, hastalığın bulaşmasını kolaylaştırırken, AKP Kurultayı’nın Coranavirüs Kurultayına dönüşmesine izin verdiler. 

2.İçişleri Bakanlığı’nın 02.03.2021 tarih ve 3514 sayılı Genelgesinde açıklanan tedbirler, alınması gereken önlemler bu Kurultay’da göz ardı edilmiştir.

Mesela yukarıdaki görüntülerden ve linkleri verilen haber içeriklerinde görüldüğü üzere maske-mesafe-hijyen kuralları hiçe sayılmıştır.

Yine açıklanan genelgenin ekinde yer alan, aşağıda da gösterdiğimiz tabloda, lokanta, kafeler vb. yerlerde nasıl oturulacağı, kaç kişinin aynı anda kapalı mekânda bulunacağı gösterilirken AKP Kurultayı’nda bunlar göz ardı edilmiştir.

3.“Pandemi sürecinde küçük esnaf işyerlerini açamadığı için zor günler geçiriyor. Yeni normalleşmede alınan kararlar yetersiz kalırken AKP’nin tıklım tıklım kongreleri devam ediyor. İzmir’in Karabağlar ilçesinde kahvecilik yapan Nuri Çengeloğlu, uzun süredir işyerini açamadığı için ekonomik krize girdi. Son Facebook paylaşımında “Artık dayanacak gücüm kalmadı” diyen Çengeloğlu, canına kıydı.” (https://tele1.com.tr/esnaf-nuri-cengeloglu-ekonomik-sikintilari-nedeniyle-canina-kiydi-354063/) 

“Konya’da esnaf Valilik önünde toplandı: Bıktık artık bıktık!

“Geçtiğimiz günlerde pandemi nedeniyle zor günler geçirdiği için masa ve sandalye yakan Konya esnafı, bu kez de Valilik binası önünde toplanarak basın açıklaması yaptı. İşyeri sahipleri; ‘Bütün birikimimizi kaybettik, borca battık. Dayanacak gücümüz kalmadı. Evimize ekmek götüremiyoruz. Kontrollü bir şekilde işyerlerimizi açılmasını istiyoruz. Bıktık artık bıktık’ diyerek yetkililere tepki gösterdi.” (https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpnin-kalesi-konyada-esnaf-valilik-onunde-toplandi-biktik-artik-biktik-6328951/)

Küçük Esnaf’ın dükkânı salgın gerekçe gösterilerek açtırılmazken iken, halka coronavirüs önlemlerine uymadığı için cezalar yağdırılırken, ekonomik sıkıntılar nedeniyle küçük esnaf intihara sürüklenirken şüphelilerin düzenlediği AKP Kurultayı’na izin verilmesi, maske-mesafe-hijyene uyulmaması, insanlar yolda – sokakta durdurulup HES Kodu sorgulaması yapılırken Kurultay’a katılanlara HES Kodu sorgulaması yapılmaması, şüphelilerin yasalar önünde ayrım yaptıklarının bir göstergesidir. Ve alenen Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesine Aykırılığı düzenleyen TCK m. 3’ün ihlali anlamına gelmektedir.

Ayrıca; AKP’nin il ve ilçe kongrelerini ve 7. Olağan Büyük Genel Kurulunu düzenleyen ve binleri bir araya getirmekten imtina etmeyen şüpheliler ile Genel Kurullara olur vermekle, tedbirleri denetlemekle görevli şüpheliler bütün tedbirleri yok sayarken, İktidar Partisine özgü olarak bütün sınırlamaları ortadan kaldırırken, baroların, sendikaların, derneklerin, binaların genel kurullarına izin vermediler. Sayı sınırlamaları getirdiler. Bir kişi fazla bile olsa cezaları yağdırdılar. Polisiye tedbirlerle genel kurullara zorluklar çıkardılar. Bu çifte standart uygulamalar da TCK m. 3’ün ihlalidir. 

4.Şüpheliler, yukarıda geçen 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu madde 3’ün 3 ve 4’üncü fıkraları ile 23 ve 27. maddelere ve İçişleri Bakanlığı’nın 02.03.2021 tarih 3514 sayılı Genelgesine aykırı hareket ederek TCK m. 257’de düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma Suçunu işlemişlerdir. Covid-19 Hastalığının yayılmaması, geniş halk yığınlarının hastalıktan zarar görmemesi, vaka sayısının artması ve ölümlerin çoğalmasıyla gelecek olan Koronavirüs önlemleriyle ekonominin daha da bozulmaması için her biri aynı zamanda kamu görevini ifa eden şüpheliler:

Kamu görevlisinin yapmakla görevli olduğu görevini yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçunu;

Kamu görevlisinin görevini kanunun öngördüğü şekilde yapmaması şeklindeki görevi kötüye kullanma suçunu,

Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermesi, yani görevi ihmal şeklindeki görevi kötüye kullanma suçunu aynı anda işleyerek TCK 257 ile düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma suçunu kasten işlemişlerdir. İşledikleri bu suçtan zarar gören ve görecek olan geniş halk yığınlarıdır, ülkemizdir. 

5.Şüpheliler, suç duyurusuna konu olan kendi deyimleriyle “lebaleb” bir Genel Kurul düzenlemekle, maskeli-maskesiz mesafe kurallarını hiçe saymakla, hınca hınç bir ortamda olması gereken hijyenin sağlanamayacağını bile bile, 5237 sayılı Kanunun 195. maddesi ile düzenlenen “Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma Suçunu işlemişlerdir. Bu kurultay ile şüpheliler toplum sağlığını tehlikeye düşürecek ve salgını daha da yaygınlaştıracak bir uygulamaya izin vererek Topluma karşı da suç işlemişlerdir. Çünkü “İlgili suç topluma karşı suçlar arasında kamunun sağlığına karşı suçlar içinde düzenlenmiş olduğundan bu suç ile belli kişilerin değil toplumdaki tüm fertlerin zarara uğraması olasılığı vardır”. Ve bu olasılık dahilinde değildir; Toplumdaki neredeyse bütün fertlerin zarara uğrayacağı kesindir. Son bir yılda ve özellikle AKP İl ve İlçe Genel Kurullarının, tedbirlerin hiçe sayılarak yapılmasıyla birlikte artan vaka sayıları ve ölümler gelecek olan karanlık tablonun da göstergesidir. 

6.Şüphelilerden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 18 Mart 2020 tarihinde Covid-19’dan ilk ölüm haberini verirken şöyle demişti:

“Kalabalık ortamlar en riskli ortamlar”

“Koronavirüs hakkındaki araştırmaların çok şey öğrettiğini dile getiren Koca, virüsün özellikle solunum yolu üzerinden bulaştığına işaret etti.

“Koca, temasın, virüse aradığı fırsatı sunduğunu, kalabalık ortamların en riskli ortamlar olduğunu söyledi.”

AKP Kurultayı kamuoyunun gözü önünde oldu. Neredeyse bütün televizyon kanalları canlı olarak verdi Kurultay’ı. Bu Kurultay ile virüse aradığı fırsat sunulmuş, solunum yolu ile bulaşan hastalık Türkiye’nin dört bir tarafına yolculuğa çıkmıştır. Kuluçka döneminden sonra vaka ve bununla orantılı olarak ölüm sayıları artacaktır. Şüpheli olarak suç duyurusunda bulunduğumuz Kamu Görevlileri, Genel Kurulu, delegelerin, seyircilerin izlediği gibi izlemişlerdir.  Ve TCK 279’un kapsamına girmişlerdir. “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi” dirler. 

SONUÇ VE İSTEM             :

Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Türk Ceza Kanunu ile ilgili diğer kanunlarda belirtilen suçlardan yargılanıp cezalandırılması amacıyla haklarında gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını Müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 26.03.2021

Suç Duyurusunda Bulunan
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı Vekilleri

Av. Metin Bayyar – Av. Sait Kıran -Av. Ayça Okur -Av. Doğan Erkan

Yaşı yetmeyen Davutoğlucular için Erdoğan’ın bitmeyen diploması

Yaşı yetmeyen Davutoğlucular için Erdoğan’ın bitmeyen diploması

Barış TERKOĞLU
Cumhuriyet, 16.12.19

Okul biter. Yıllarca oturduğunuz sırayla, dirsek çürüttüğünüz arkadaşlarınızla, kaç kez “nerede kaldın” diyen öğretmeninizle vedalaşırsınız. Elinize verilen kâğıdı kimi çerçeveletip duvara asar kimi anahtarlı çekmecede saklar. Ama dönüp de bakmazsınız.

Gelecek Partisi’nin en genç kurucu üyesi İsmail GünaçarDavutoğlu için “En azından diploması var” dedi. Göndermenin Erdoğan’a yapıldığı açıktı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’ndan hükümet medyasına kadar Erdoğan’ın sesi olan birçok isim sert tepki gösterdi. Geçmişte Erdoğan cephesi bu konuyu suskunlukla geçiştiriyordu. Hatta Yusuf Halaçoğlu“Diploman sahte diyorum beni mahkemeye vermiyor” diyerek sessizliğe isyan etmişti. Bu kez öyle olmadı. Sahi neden? Aslında üç sebebi var.

İlki, Cumhurbaşkanı’nın diplomasına dair kuşku yaratan ifadeler ilk kez yakın camiasından geliyor.

İkincisi, daha da önemli. Ahmet Davutoğlu 1995-99 arasında Erdoğan’ın diploma aldığını ifade ettiği Marmara Üniversitesi’nde görev yaptı.

Üçüncüsü, yıllardır “kimi AKP’lilerin” yaptığı Erdoğan – Davutoğlu karşılaştırmasında Erdoğan’ın belki de en eksik kaldığı konu bu.

Erdoğan taraftarlarının Gülaçar’ın “fazla Amerikalılığı”, FETÖ konusunda belirsiz tavrı ve 22 yaşın olmamışlığına özgü üslubu konusunda yaptıkları eleştiriler anlaşılabilir. Ama bir konuda haksızlar. O da Erdoğan’ın diplomasızlığı tezinin FETÖ projesi olduğu iddiaları. Hatırlayın, bir zamanlar A Haber’de “FETÖ’cüler Tayyip Erdoğan’ın diplomasının orijinalini ele geçirip yok etmişler” demişlerdi.

25 yıllık diploma kavgası

Oysa Erdoğan’ın diplomasına dair şüpheler FETÖ tarafından ortaya atılmadı. Hatta AKP – FETÖ ortaklığı döneminde bu şüpheyi dile getirenler FETÖ’nün hedefi oldu. Geçmişe doğru tarama yapıldığında diplomasızlık tezini dile getirerek yıllarca gündemde tutan 4 isim kronolojik sıralamayla şöyle: Ömer Başoğlu, Yusuf Halaçoğlu, Yalçın Küçük, Ergun Poyraz. Son iki isim “Erdoğan’ın diplomasının olmadığını” iddia eden kitaplar da yazdılar. FETÖ’nün kumpas davalarında uzun yıllar hapsedildiler. Kamuoyunun pek tanımadığı Başoğlu ise, Erdoğan’la aynı dönemde öğrencilik yapmıştı. Kişisel tarihine dayanarak şüphelerini dile getiriyordu. CHP’de siyaset yapan Başoğlu’nun ölümü komplo teorilerine konu oldu.

Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olduğu 1994 yılında dahi diploma tartışması görülüyor. Ancak “diplomasızlık tezi”nin yükselişi 2007’de gerçekleşti. Zira yasalara göre cumhurbaşkanı olmak için üniversite mezunu olma şartı vardı. Muhalifler, diploma tartışmasıyla Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığını engellemeye çalıştılar. Erdoğan’ın diplomasızlığı tezinin dayandığı birçok olgu var: Erdoğan’ın üniversite hayatının sır oluşu; üniversite yıllarında aile, siyaset ve iş hayatında aktif olması; ortaya çıkan diploma örneklerindeki çelişkiler gibi vs. vs.

Halaçoğlu, “1981 yılında mezuniyet belgesi almışsın, mezuniyet belgende ne resim var  ne gizli damga var, soğuk damga var” demiş ve devam etmişti: “Marmara Üniversitesi’nin diplomasını nasıl alırsın, diye soruyorum ve işletme mezunu olarak, nitelendiriliyor. Halbuki işletme ile alakası yok. Aksaray’da Maliye Meslek Yüksek Okulu mezunu, eğer mezunsa?..”

Erdoğan’ı hatırlayan ve hatırlamayanlar

Refah Partisi’nin 94 seçimlerinde aday tanıtım evraklarında Erdoğan’ın üniversiteye “1974-75 girişli olduğu, 1979’da mezun olduğu yazıyor. Ancak sonraki açıklamalarda mezuniyetin 1981 diye düzeltildiği görülüyor. Tartışmalar sürerken 2014 yılında Marmara Üniversitesi Rektörü Zafer Gül bir açıklama yapmıştı:

“Sayın Başbakanımız, T.C. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ticari Bilimler Fakültesi’nden 1980-81 öğretim yılı şubat döneminde mezun olmuştur.” 

Üniversitenin örneğini yayımladığı diploma ile Ergun Poyraz’ın yayımladığı diplomanın birbirinden farklı olması kafa karıştırdı. Öte yandan üniversitenin diploma doğrulama sisteminde, Erdoğan’ın mezuniyet bilgileriyle sorgulama yapıldığında açıklanan diplomanın görülmemesi de bir başka şüpheye neden oldu.

Cumhurbaşkanı’nın mezun olduğu iddia edilen okul yıllığında izine rastlanmaması, 1981 – 1982 dönemi mezunlarının buluştuğu 2016 yılındaki kahvaltıda Erdoğan’ı hatırlayanın çıkmaması da her şeye tuz biber ekti. Tüm bunların yanında Erdoğan’a destek verenler de var. Bunlar arasında iki kişi öne çıkıyor. Biri Erdoğan’ın okuduğu iddia edilen okulda ders veren CHP’li siyasetçi Aydın Ayaydın. Ayaydın, “Sınavlarına ve derslerine girdim, son derece iyi hatırladığım bir öğrencidir” dedi. Bir diğeri ise bugün İsrail’de yaşayan Rafael Sadi. O da Erdoğan’ı öğrencilik yıllarından hatırlıyor. Ancak okulu bıraktığı için Erdoğan’ın diploması konusunda fikir yürütemiyor. Tersinden, Erdoğan’ın yakın zamanda elini öptüğü, Marmara Üniversitesi’nin kurucu rektörü Orhan Oğuz’un, kendi yaşamını anlattığı kitabında Erdoğan’ın yer almaması da dikkat çekiyor.

İşin enteresan tarafı Erdoğan’ı destekleyen belgeyi bu tartışmaların ortasında FETÖ yayımladı. Örgütün firardaki polislerinden Emrullah Uslu, 1883’ten 1983’e Marmara Üniversitesi’nin öncülü kurumlarda çalışan ve okuyan öğrencilerin isimlerinin bulunduğu 100. yıl çalışması kitabı”nda Erdoğan’ın adının olduğunu gösteren sayfaları yayımladı.

Erdoğan’ın diploması zaman zaman mahkemelere de konu oluyor. Halkın Kurtuluş Partisi, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’ndan men edilmesi için defalarca yaptığı başvurulardan sonuç alamadı. Parti, iç hukuk yolları tükenince bu yıl konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı. AİHM’de Erdoğan’ın diplomasıyla ilgili bir başvuru daha var. Öte yandan 2014 yılında Erdoğan’ın diplomasının aslını görmeden fotokopisini onaylayan noter kâtibi de ayrı bir soruşturma konusu olmuştu.

Herkes bir kez diploma alıyor. Ancak “Cumhurbaşkanı’nın diploması” 25 yıldır bitmiyor. Sıkıldınız değil mi? Şimdi siz bunu 22 yaşında yeni ergenlikten çıkmış parti kurucusuna nasıl anlatacaksınız? Belki Davutoğlu hepimize anlatır da öğreniriz!

AYM’den referandumla ilgili karar

AYM’den referandumla ilgili karar

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındaadır.)
AYM 16 Nisan Anayasa değişikliği Referandumu’yla ilgili bireysel başvurulara yetkisizlik kararı verdi.
Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu‘nun (YSK) 16 Nisan’da yapılan anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması sırasında, sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına ilişkin kararına karşı yapılan bireysel başvurunun “yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylaması devam ederken, bu konuda gelen yakınmalar üzerine YSK tarafından, sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar verildiği hatırlatıldı. Buna ilişkin gerekçeli kararın 18 Nisan 2017’de YSK’nın internet sitesinde yayınlandığı belirtilen kararda, Halkın Kurtuluşu Partisi tarafından 7 Haziran 2017’de YSK’nın kararına karşı bireysel başvuruda bulunulduğu kaydedildi.

Karara göre, başvuru dilekçesinde, YSK’nın kararının
– kanuna
– hukuk güvenliği ve
– hukuksal belirlilik (AS : öngörülebilirlik) ilkelerine aykırı olduğu,

bu nedenlerle Anayasa’nın 67. maddesinde öngörülen seçme hakkı ve bağlantılı olarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiği ileri sürüldü. Anayasa Mahkemesi ise başvuruyu “yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez buldu. Yüksek Mahkemenin kararında, Anayasa’nın 67. maddesinin 1. fıkrası uyarınca anayasal bir hak olarak düzenlenen halkoylamasına katılma hakkının bireysel başvuruya konu olabilmesi için, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) veya Türkiye’nin taraf olduğu ek protokoller tarafından da korunması gerektiği belirtildi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), AİHS’e ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinde yer alan serbest seçim hakkının sunduğu güvencelerin yalnızca ulusal parlamento seçimlerinde değil, özü itibarıyla (AS: bakımından) yasama yetkisi kullandığına karar verdiği ulusal ya da uluslararası öbür organların seçimlerinde de geçerli olması gerektiğini belirttiğine yer verilen kararda, bununla birlikte AİHM’in yerleşik içtihadı uyarınca söz konusu güvencelerin, özü itibarıyla yasama yetkisi kullanan organların seçimleriyle sınırlı olduğu kaydedildi.
(http://www.abcgazetesi.com/aymden-referandumla-ilgili-aciklama-58011h.htm, 7.7.17)
==========================
Dostlar,

Anayasa Mahkemesi kendisini işsiz – işlevsiz bırakma sınırına geldi dayandı.
Türkiye’de hukukun bu denli ayaklar altına alındığı bir dönem olmadı.
Buna 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrası sıkıyönetim yılları da dahil.
Öte yandan TBB (Türkiye Barolar Birliği) kendisinin bile inanmadığı sözde gerekçelerle temel varlık nedeni olan ADALET ülküsü hedefli kitlesel ve politik olmayan, herhangi bir siyasal parti kimliği taşımayan Büyük Adalet Yürüyüşü‘ne kurumsal destek vermedi!?
Bakalım AYM’nin bu kararına ilişkin hukuksal bir irdeleme yayımlayacaklar mı?
AYM, CHP tarafında ilk OHAL KHK’ları 20 Temmuz 2016’dan hemen sonra önüne getirildiğinde son derece kritik bir karar vererek, önceki içtihatlarını çiğneyerek, gene yetkisizlik kararı vermişti.
AYM kendisini hiçleştirirken, Türkiye’yi de anayasal bir demokratik hukuk devleti olmaktan çıkaran tehlikeli ve son derece sorunlu – sorumlu yolu açmış oldu.

  • AYM pozitif hukukun dar ve sığ normatif yorumlarında boğuldu; Türkiye’yi de felç etti.

    Bu çok ağır bir tarihsel sorumluluktur günümüzde Türkiye’nin sürüklendiği batağın temel belirleyicilerindendir.

  • Ne yazık ki, bu “zor zamanlarda” ülkemiz bir Anayasa Mahkemesi’nden de özde yoksundur.

    Yarın bir başka OHAL KHK’sı ile Anayasa tanınmadan AYM’nin kapatılmasına karar verildiğinde de, görülen o ki, daha öncekiler gibi “OHAL KHK’sı ile Anayasa yok sayılıyor” savıyla AYM önüne gidilirse, gene “yetkisizlik” kararı mı verecektir??

AYM’nin bu son karar kendi içinde ne çok çelişkili! Son paragraf (yukarıda) şöyle :

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), AİHS’e ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinde yer alan serbest seçim hakkının sunduğu güvencelerin yalnızca ulusal parlamento seçimlerinde değil, özü itibarıyla (AS: bakımından) yasama yetkisi kullandığına karar verdiği ulusal ya da uluslararası öbür organların seçimlerinde de geçerli olması gerektiğini belirttiğine yer verilen kararda, bununla birlikte AİHM’in yerleşik içtihadı uyarınca söz konusu güvencelerin, özü itibarıyla yasama yetkisi kullanan organların seçimleriyle sınırlı olduğu kaydedildi. 

Kendi içtihatlarının AİHS’e ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesine aykırı olmasına karşın bu kararda dayanak yapıldığı ileri sürülüyor!? AİHM’nin çelişkisine dayanmak mıdır AYM’nin işlevi?? AİHM’nce çelişkinin aşılması beklentisini de vurgulayarak ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinin uygulanmasını istemek yakışmaz mıydı AYM’ye? Çok mu aşkın ve yaratıcı yorum – çıkarsama olur ve aşar mıydı AYM’yi??

Bakalım AİHM ne diyecek CHP’nin başvurusuna? AYM kararı beklenmeden, dolayısıyla iç hukuk yolları tüketilmeden yapılması eleştiriliyordu. Bu olası sakınca böylelikle ortadan kalktı. AİHM’in kararını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Avrupa Birliği AP’nin (Avrupa Parlamentosu) Türkiye ile üyelik görüşmelerini askıya alma kararı önceki gün ezici çoğunlukla onaylandı. Gerekçe, 16 Nisan 2017’de halkoylaması ile yapılan Anayasa değişikliklerinin Kopenhag Ölçütleri ile çelişmesi. Bu Ölçütler AB’ye üyelik için vazgeçilmez. Oysa söz konusu anayasa değişikliği Türkiye’de demokrasinin olmazsa olmazı güçler ayrılığı rejimini kaldırarak güçler birliğini dayattı. Bu somut verili durum umarız AİHM’nce değerlendirilecektir.

Son olarak AİHM’nin kararının niteliği ve sonuçlarını netleştirelim : Temel kuraldır, mahkemeler Yürütme’nin yerine geçerek bu nitelikte (icrai) kararlar ver(e)mezler. Yapılacak olan, dilekçedeki isteme uyumlu olarak, YSK’nın kararının hukuka uygun olmadığı ve böylelikle seçmen iradesinin özgürce yansımadığı, hak ihlali yapıldığı saptamasıdır. Tazminat istenmemiştir, yersizdir de böyle bir davada. Uğranan zarar maddi boyutta değildir. AİHM bu doğrultuda “hak ihlali” kararı verirse, bu durumda kararın gereğinin yerine getirilmesi için YSK’ya başvurulacaktır CHP tarafından. YSK’nın tek yolu, yapılan hukuksuzluğu maddi olarak düzeltme olanağı olmadığından, haloylamasının yenilenmesi olacaktır.

YSK ve / veya AKP buna engel olursa anayasa değişikliğinin gayrımeşru olduğu perçinlenir ve AKP artık daha fazla iktidarda kalamaz.. Diretirse rejim bunalımı iç çatışmalara uzanabilir..

Sevgi ve saygı ile. 07 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com