Etiket arşivi: Halkevi

Türkçeyle özdeşleşme

Öner Yağcı
Öner Yağcı
12 Kasım 2022 Cumhuriyet

 

Tıp fakültesi öğrenciliğini bırakıp Antep savunmasına katıldı Ömer Asım Aksoy (1898-30 Ekim 1993).

Cumhuriyet’ten sonra İÜ Hukuk Fakültesi’ni bitirip Cumhuriyet savcılığı, avukatlık, öğretmenlik, Halkevi ve CHP il başkanlığı, milletvekilliği yaptıktan sonra Türk Dil Kurumu’na girdiği 1941’den başlayarak yaşamı Türkçeyle, Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’yle dolu düşünsel üretimle geçti.

DİL GERÇEĞİ VE ÖZLEŞTİRME DURDURULAMAZ

26 Eylül Dil Bayramı’nı 

  • “Türk dili üzerinde egemenlik kurmuş olan yabancı dil ordularını, ulusal dilimizin sınırları dışına çıkarma atılımımızın başladığı gündür.”

diyerek Kurtuluş Savaşımızın vazgeçilmez parçası olarak gören Aksoy, Dil Devrimimizin ustasıydı.

Adına, ailesiyle birlikte Dil Derneği’nce 1995’ten beri verilen “Ömer Asım Aksoy Ödülü”nü bu yıl Sırça Kanatlar (Sel Yayınları) adlı öykü kitabıyla Derya Sönmez aldı.

Aksoy’un, alanındaki en değerli yapıtlardan olan Atasözleri Sözlüğü ile Deyimler Sözlüğünü yeniden sunan İnkılâp Kitabevi, iki klasik yapıtını daha yayımladı:

  • Dil Gerçeği ve Özleştirme Durdurulamaz.

Aksoy, bu kitaplarda dilin yaşamdaki yerini ve önemini, Türkçemizin erdemini ve gücünü, dil sevdasını, Dil Devrimi’nin niçin zorunlu olduğunu bilimsel ve yaşamsal gerçekler ışığında anlatıyor.

DİL SAVAŞIMI

“Bireysel ve toplumsal kimliğimizin kumaşı, içine doğduğumuz dilin tezgâhında dokunur…” diyen yakın dostu Emin Özdemir’in “Türkçeyi vatanı kabul edip yaşamı boyunca onun sınırlarında nöbet tuttuğunu” söylediği Aksoy, TDK Genel Yazmanı olarak sürdürdüğü ömrünü Dil Devrimimizin anlatılmasına, dil savaşımına adadı.

  • “Sen, öz dilini yüzyıllar boyunca hor gör, işletme, unuttur; sonra da suç onunmuş gibi, ‘ne yapalım, dilimiz fakirdir, yetersizdir, yabancı sözcükler kullanmak zorundayız; şu yabancı sözcüğün Türkçesi var mı?’ diye bir savunma yap ve kendi dilini geliştirmeye çalışacak yerde, yabancı sözcükler kullanmayı sürdür. Ulusçuluk bunun neresinde?” 

diyen Aksoy, özleştirmenin niçin durdurulamayacağını açıkladı.

DİLİN YOLUNU AÇMAK

Dilin gelişmesi konusunda çok tartışılan konuyu noktaladı:

  • “Dil kendi haline mi bırakılmalı, onun gelişmesine yön ve hız mı verilmeli? İnsanlar, yaşayışlarında yeri olan hangi olayı ‘tabii şekilde gelişme’sine bırakmıştır? Toprağı gübrelemeye, ağacı aşılamaya, çocuğu eğitmeye, hastaya ilaç vermeye, toplumu yönetmeye ne için gereklik görüyorsak dile yön ve hız vermeye de onun için gereklik görüyoruz.” 

Dil savunmasız bırakılamaz, bozulmalara açık hale getirilemez diyen Aksoy’a göre, dilin gelişmesi, tıpkı bir hastanın iyileşmesinin gözlenmesi gibi izlenmeli, dile zarar verebilecek her türlü yaklaşım özenle dilden ayrıştırılmalıdır.

Yeni bir kavramı karşılayacak sözcükler dilin kurallarına uygun biçimde seçilmeli, yabancı dillerin saldırısına uğramış olan dilimize yeni yabancı sözcüklerin girmesi engellenmelidir.

TÜRKÇE BİR HAYAT

Dilimize Tarama Kolu başkanı olarak Halk Ağzından Söz Derleme Sözlüğü (12 cilt) ve Tarama Sözlüğünü (8 cilt) armağan eden Aksoy, yaşamını adadığı Dil Devrimi’ni çoğu klasikleşen ve sayısı 60’ı bulan yapıtında anlattı:

Dil Yazıları, Gelişen ve Özleşen Dilimiz, Atatürk ve Dil Devrimi, Dil Yanlışları, Yine Dil Yanlışları, Halkevi Konuşmaları, Anayasa Sözlüğü

TDK’nin Ömer Asım Aksoy Armağanı (1978) adlı bir kitap çıkardığı Aksoy’un “Yaşadığım çağın ve yaşamımın bilançosu” diye sunduğu Türkçe Bir Hayat (YKY), onun (AS: O’nun) saydamlık, özveri, çalışkanlık, titizlik, yalınlık gibi değerlerle örülmüş anlamlı savaşımının özyaşamöyküsü ve 95 yıllık bir çağ tanıklığıdır.

‘Madame Bütçe Açığı!’

‘Madame Bütçe Açığı!’

Özgen Acar
Cumhuriyet, 19.6.18
(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Fransa tarihinde önemli iz bırakmış olan “Madame Deficit (Madam Bütçe Açığı)” Marie Antoinette kimdir?

Avusturya Kraliçesi Maria Teresa’nın, 1770’te, Viyana Sarayı’ndan Fransa Sarayı’na, henüz “14 yaşında” iken “gelin” gönderdiği Kraliçe Antoinette’in, Katoliklerin “Büyük Ölüler Günü” 2 Kasım 1755’te doğduğu için tam adı Marie Antoina Josepha Joanna idi… 
16 yaşındaki Fransız Kralı 16. Louis ile evlenince, adı Marie Antoinette oldu. Halkın “ekmek sıkıntısı” anımsatıldığında, “Qu’ils mangent de la brioche (Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!)” tepkisi ile, adı yalnız Fransa’nın değil tüm dünya tarihine geçti. 
“La brioche” sözcüğü Türkçeye “pasta” olarak hatalı çevrildi. “Brioche” bolca yumurta ve tereyağı kullanılarak yapılan, zengin işi bir tür “kektir!” 
Ülkeyi iktisadi bunalımına sürükleyen Kral 16. Louis, Fransız Devrimi’nde” 21 Ocak 1793’te giyotinle öldürüldü. 16 Ekim 1793’te idam edilen Kraliçe Marie Antoinette’ten geriye “birkaç keten iç gömleği, korse, iç çamaşırı, iki çift siyah çorap, keten bir başlık, birkaç patiska mendil ve çorap lastikleri ile bir kutu pudra, büyük ince bir sünger, küçük bir kutu pomat” kaldı!
***
Maliye Bakanlığı, 2018’in ilk beş ayındaki “bütçe açığını” 20.5 milyar lira olarak dün açıkladı. 
Yine dün Türkiye İstatistik Kurumu, bu yılın ilk dört ayında 15 yaşından yukarı işsiz sayısının 3 milyon 210 bin kişi olduğunu duyurdu. 
(Dünya Futbol Kupası’nda 2002’de 3. olan Türk Ulusal Takımı, futbolcu AKP Reisi iktidara geldikten sonra elenerek 4 kupaya katılamadı. Ama 330 bin nüfuslu İzlanda kupada, Messi’li Arjantin karşısında tarih yazdı. Demek ki Türkiye’de, 10 İzlanda nüfusu kadar “işsiz” var!) 
CHP’nin hazırladığı, OHAL’in yarattığı iktisadi bunalım raporunda, “OHAL, milletin sofrasındaki her 5 ekmekten birini yuttu” deniliyor… Marie Antoniette’in ekonomik sıkıntı tepkisinin bir benzeri AKP Reisi’nden geldi! 
Hatay’da “Millet kıraathanesi de kuracağız! Kitaplar, çay, kahvelerden, ‘keklerden’ gençlerimiz ücretsiz bir şekilde faydalanacak!” dedi. 
Kayseri’de “Millet Kıraathanesi’ndeki ‘kekler’, ücretsiz olacak. Gençlerimiz ‘kekini’ alacak, çayını, kahvesini alacak, interneti olacak. Oturup dersini çalışacak!” diye yineledi!
***
“Kıraathane (okumaevi) olayını gençler bilmez… 2. Dünya Savaşı yıllarında, gazeteler İstanbul dışında basılmadığı için öteki kentlerde, “gazete müvezzileri” öğleden sonra, sokaklarda, “Gazeteler geldi… Taze havadisler geldi!” diye bağırarak satış yaparlardı. 
Erkeklerin gittikleri “kahvehanelerin” sahipleri çeşitli gazeteler alarak, masaların üzerine dağıtırlardı. Emekliler ve işten yeni çıkanlar da kahvehanelere gittiklerinde, bu ücretsiz gazeteleri okudukları için, buralara “kıraathane (okuma evi)” denilirdi. 
Saat 19.00 oldu mu, kahvehanedeki radyo açılarak “ajans (haber)” dinlenir, Hitler ne yapmış, Churchill en son ne yapmış öğrenilirdi… Çünkü pahalı oldukları için “lüks” sayılan radyolar evlerde bulunmazdı. 
Babam İzmir -Eşrefpaşa’da PTT Müdürü idi. Eve 3 gazete alırdı ve annemin ördüğü danteleyle üzeri örtülmüş küçük bir radyomuz, duvarda asılı dururdu. Komşu erkekler “kıraathane (okuma evi)” denilen bu yerlere gittikleri için, bazı kadınlar da akşam olunca bizim eve “ajans” dinlemeye gelirlerdi. 
Karataş Ortaokulu’nda öğrenci iken arkadaşlarla Halkevine” gider, tiyatro ve öteki etkinlikleri izlerdik. Yalnız gençler değil, aileler de 1932’de Atatürk’ün  kurduğu  halkevlerinin”  etkinliklerinden yararlanırlardı. Ayrıca kimi semtlerde, daha küçük Halkodaları” vardı. Aileler geceleri bu odalardaki konserleri, tiyatroları izlerlerdi. Örneğin Kadifekale yolu üzerindeki “halk odasında” Gönül Yazar ve eşi Necdet Yazar’ın konserleri çocukluğumun anıları arasındadır. Ne yazık ki bunlar DP döneminde kapatıldılar!
***
Marie Antoinette’in işsizlere, “ekmek” yerine “kek” önermesi gibi AKP Reisi de günümüzde “iş bulmak” yerine “kek” vaat ediyor! Bununla da yetinmiyor seçimler için bol vaatlerde bulunuyor. 
Aylardır “bedelli askerliğe” hayır demesine karşılık, desteğinin azaldığını görünce, seçime 10 gün kala “Bedelli gündemimizde var!” dedi. Böylece “bedelli” vaadiyle bazı gençlere ve ailelerine eşeğe uzatılan havuç gibi bir başka “kek” önerdi!
====================================
Dostlar,

Çıplak ayaklı – yoksullaştırılmış Fransız köylüsü ile Fransız aristokrasisinin dışladığı yeni yetme merkantilizm zengini Fransız burjuvazisinin tarihte örneği görülmeyen, hiç ama hiç hesapta olmayan, şaşılası ittifakı ile başlattıkları ayaklanma, 1789’da eşşsiz Fransız Devrimi ile sonuçlanmıştı..

Bastille zindanlarına tıkılan binlerce Kraliyet karşıtı, çılgın halk yığınlarınca bu zindanlar basılarak salıverilmişti..

Champs Elysees Boulevard’ı boyunca Kraliyet Sarayı’na yürüyen çıldırmış isyancı onbinlerin kulakları sağır eden çığlıkları – uğultuları Kraliçe Antoinette’nin kulaklarına erişmişti çoook geç de olsa.. Dadıya korku içinde sorulan soru :

  • “Kuzum bunlar ne istiyor??!” olmuştu.

Dadının yanıtı dillere pelesenk olmuştur :

  • Açlarmış efendim..
  • Kraliçe : Eee “pasta” yesinler ekmek bulamıyorlarsa…

İşte böyle yaşamın gerçeklerinden – halkın dertlerinden kopar ve ağır bir şizofrenik tablo içinde kendi kurguladığınız sanal bir aleme hastalıklı biçimde saplanırsanız; tarih o zaman tekerrür eder.. Yani tarihten ders al(a)mayanlar = aptallar için yinelenir; hükmünü yürütür..

Not : Fransız – Amerikan – Çin – Rus devrimleri tarihin en kanlı devrimlerdir ve her biri yüzbinlerce ölüme neden olmuştur. Oysa Mustafa Kemal ATATÜRK öncülüğünde Türk Devrimi yeryüzünün en kansız – eli temiz devrimlerindendir. İstiklal Mahkemeleri 2500 dolayında idam kararı verirken, ihanete düşen Osmanlı hanedanı yalnızca sürgün edilmiştir..

Sevgi ve saygı ile. 20 Haziran 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com