Etiket arşivi: Gazze şeridi

TERÖR DEVLETİ

Suay Karaman

Elli yılı aşkın süredir devam eden Filistin ile İsrail arasındaki çatışmada, her iki taraftan on binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yüz binlerce insanın yaralandığı, yaklaşık bir milyon insanın da evlerinden ve yurtlarından sürüldüğü bilinmektedir. Ramazan ayıyla birlikte İsrail polisi Kudüs’teki Şam Kapısı’nda akşamları iftar düzenlenmesini engellemek için bariyerler yerleştirmişti. Filistinliler bu durumu protesto ediyor ve İsrail polisi ile çatışıyordu. 7 Mayıs Cuma akşamı İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi. Camide namaz kılanlara ses bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. Gazze ve diğer kentlere de sıçrayan olaylar halen devam etmektedir. İsrail’in havadan ve karadan vurmaya devam ettiği Gazze Şeridi‘nde tablo giderek ağırlaşmaktadır.

Arap ve Yahudi grupların sert çatışmalarında birçok ölüm ve yaralanma olayı meydana gelmiştir. Geceleri sürekli iki tarafın ateşlediği roketlerin kıvılcımlarıyla İsrail ve Filistin semaları aydınlanmaktadır. Bu durumda iç savaş uyarısı yapan İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, “Sokaklarımızda savaş patlak verdi. Çoğunluk gördüklerine inanamıyor ve şok yaşadığı için hiçbir şey söyleyemiyor” dedi.

14 Mayıs 1948 tarihinde kurulan İsrail, kurulduğundan beri sürekli Araplarla savaşmış ve her savaştan topraklarını büyüterek çıkmıştır. ABD’nin stratejik müttefiki olan hatta Ortadoğu’ daki jandarması kabul edilen İsrail’in, sürekli yeni yerleşim birimleri kurup, Filistin halkını sürmesine ve katletmesine, ABD destek olmaktadır. Çünkü emperyalizm, siyonizmin işbirlikçisidir, destekçisidir.

Son iki yılda dört seçim gören İsrail’de iç siyaset hayli karışık bir durumdadır. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen Başbakan Binyamin Netanyahu, bu saldırılarla kendi durumunu unutturarak, iktidarda kalabilmek için yeni ve kanlı bir oyunun peşindedir. Açıkça bir terör devleti görünümündeki İsrail, bu yaptıkları nedeniyle tüm dünyada öfke yaratmıştır ve gelen tepkilere karşın saldırılarına devam etmektedir. Ama İsrail’e yaptırım uygulamak söz konusu değildir çünkü arkasında ABD ve Batının desteği bulunmaktadır.

Türkiye’de, siyasi iktidarın desteğiyle Filistinlilerin yaşadıkları karşısında Ankara, İstanbul, Adana, Kayseri başta olmak üzere bazı kentlerde mitingler düzenlendi. Küresel salgın nedeniyle sokağa çıkmanın yasak olduğu günlerde “tekbir” getirerek sokaklara dökülen tarikat artıklarının organizasyonu ilginçtir. Bunlar bir araya toplanırken güvenlik güçleri ne yapmıştır, hatta nerededir gibi sorular da yanıtsızdır. İstanbul’da binlerce kişi Türk ve Filistin bayraklarıyla Beşiktaş’taki İsrail Başkonsolosluğu önünde sloganlar atarak İsrail’e tepkilerini gösterdi. Vatan Caddesi’nde bir araya gelen vatandaşlar, Türk ve Filistin bayrakları asılı araçlarıyla konvoy yaparak İsrail’i protesto etti. “Kahrolsun İsrail” diye sloganlar atılarak, İsrail’in kahrolmadığı bilinmesine karşılık, sadece kendi bindirilmiş kıtaları alanlara çıktı. Ama bu bindirilmiş kıtalar Uygur Türklerine yapılanlara tepki vermedi. Bu bindirilmiş kıtaların, Yunanistan’ın işgal ettiği Ege adalarımız konusunda hiçbir tepki ve eylemi olmadığı gibi söylemi bile yoktur.

  • Siyasi iktidarın ülkemizin sorunlarını unutturmak için Filistin konusunda, küresel salgına karşın bindirilmiş kıtalarını sokaklara döktüğü anlaşılmaktadır.

12 Mayıs Çarşamba günü Suudi Arabistan ziyareti sonrasında Dışişleri Bakanının yaptığı açıklama şöyledir:

  • “Hep böyle kınıyoruz ama ümmet adım atmamızı bekliyor. Artık bu tür saldırıların durması gerekiyor. Elbette uluslararası hukuk çerçevesinde Filistinlilerin haklarını korumamız lazım.“

Ümmet sözcüğü ile ne anlatılmak istenmektedir; hangi ümmet nasıl bir adım atmamızı bekliyor? Müslüman Kardeşler mi, Taliban mı, Hizbullah mı, IŞİD mi, HAMAS mı? İsrail’e karşı ümmeti göreve çağırma girişimleri boşunadır, sonuç vermeyeceği bellidir. Ümmet değil ama Türk Milleti bu sorunu barış ile çözmelidir. Eşsiz önderimiz Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi her zaman geçerliliğini korumaktadır. Günümüzde büyük bir insanlık dramı haline gelen Filistin sorunu, iki devletli şekilde çözülmelidir. Ancak ne yazık ki İsrail’in saldırgan tutumuna karşı şimdilik kısa vadede bir çözüm görünmemektedir.

Ülkemizin ovalarını, barajlarını İsrail’e peş keş çekerseniz, tohumlarınızı İsrail’den alırsanız, savaş uçaklarının teknolojik sistemleri İsrail tarafından yapılırsa, özelleştirme adı altında birçok şirketinizi İsrail’e satarsanız, İsrail ile ticari ilişkileriniz büyük boyutlara ulaşmışken İsrail’e karşı yalnızca kınama yaparsınız. Bu yüzden İsrail ile ilişkilerinizi donduramazsınız, büyükelçinizi çekemezsiniz çünkü elinizi vermişsiniz, kolunuz onlarda. Üstelik Tayyip Erdoğan’ın 29 Ocak 2004 tarihinde Yahudi Üstün Cesaret Madalyası aldığı düşünülünce, İsrail’e salt içi boş kınamalar yapılacağı bilinmelidir. İsrail’in yoğun saldırıları karşısında, 14 Mayıs Cuma günü Mescid-i Aksa’da toplanan kalabalığın “Biz buradayız, sen neredesin Erdoğan” sloganı atarak, protesto gösterilerinde bulunduğu da gözlerden kaçmamıştır. 

Azim ve Karar, 17 Mayıs 2021

TÜRKER ERTÜRK: OBAMA ERDOĞAN’I NİÇİN ARADI?


OBAMA ERDOĞAN’I NİÇİN ARADI?

Em.. Amiral Türker Ertürk

Em.. Amiral Türker Ertürk

 

TÜRKER ERTÜRK

Amerikalı ünlü siyaset bilimci, diplomat, Nobel Barış Ödülü sahibi olan, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve Dışişleri Bakanlığı da yapan Henry Alfred Kissinger’ın ülkesinin davranış biçimini özetleyen benim de
çok beğendiğim bir sözü var.
Kissinger,

  • “Kendi içimizdeki hainleri en ağır biçimde cezalandırırız.
    Başka ülkelerinkini ise el üstünde tutarız.” 
    diyor.

Basından öğrendiğimize göre Obama ile Erdoğan tercüman aracılığı ile telefonda görüşmüşler. Obama’nın görüşme sırasında içten ifadeler kullandığı ve
“Türkiye’nin olumlu katkılarla dünyada liderlik sergileyeceğine ilişkin inancını ifade ettiği” söyleniyor.

Siz hiç pul koleksiyonunu göstermek için evine davet ettiği kıza
kaba saba davranan ve hakaret eden bir erkek olabileceğini düşünebilir misiniz? Sorun bu denli açıktır.

  • Obama, süpürmek için deliğin kenarında beklettiği Erdoğan’dan
    bir ihanet daha beklemektedir.

Bu ihanetin adı Kıbrıs’tır. Bütün dünyayı etnik, dinsel ve mezhepsel olarak bölmeye çalışacaksın ve konuda oldukça yol alacaksın ama Kıbrıs’ta farklı etnik, dinsel ve kültürel yapıdan gelen ve aynı dili konuşmayan iki toplumu birleştirmeye çalışacaksın. Buna kargalar bile güler!

Belki de Kıbrıs’ın coğrafi bütünlüğünü sağlamaya çalışıyorlardır!
Bölünmüş ada olamayacağını, bunun huzursuzluk kaynağı olacağını
söylemeye çalışıyorlardır, olabilir mi?

Aynı adayı paylaşan devletler

Dünyada aynı adayı paylaşan devletler var mı, bir bakalım;

Yeni Gine adası, Papua Yeni Gine ve Endonezya tarafından paylaşılıyor.

Borneo adası Endonezya, Malezya ve Burunei tarafından paylaşılıyor.

İrlanda adası İrlanda Cumhuriyeti ve İngiltere tarafından paylaşılıyor.

Hispaniola adası Dominik Cumhuriyeti ve Haiti tarafından paylaşılıyor.

Tierra Del Fuego adası Şili ve Arjantin tarafından paylaşılıyor.

Timor adası Endonezya ve Doğu Timor tarafından paylaşılıyor.

Sebatik adası Endonezya ve Malezya tarafından paylaşılıyor.

Sen Martin adası Fransa ve Hollanda tarafından paylaşılıyor.

Kataja adası Finlandiya ve İsveç tarafından paylaşılıyor.

Market adası Finlandiya ve İsveç tarafından paylaşılıyor.

Koiluoto adası Finlandiya ve Rusya tarafından paylaşılıyor.

  • Eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni illa ki bir yerle birleştirmek gerekiyorsa orası aynı etnik, dinsel, dilsel ve kültürel ayniyet içinde bulunduğu ana vatanı Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Amaç birleşme adı altında Kıbrıs’ı götürmek, Türklüğe ve Türkiye’ye
darbe vurmaktır. Kıbrıs Türkiye için iki nedenle çok önemlidir :

  1. Birincisi Kıbrıs Türk’ünün hürriyeti, bağımsızlığı ve güvenliğidir. 
  2. İkincisi ise bu ada Türkiye’nin stratejik, jeo-politik ve
    jeo-ekonomik çıkarları için yaşamsaldır.

Ara gazı ve sopa

Kıbrıs’ta 1974’ten beri kırk yıldır itiş kakış, kavga gürültü, huzursuzluk olmamakta
ve kan akmamaktadır. O zaman siz hangi sorunu çözeceksiniz?

Kıbrıs’ta sulandırılmamış biçimde iki toplumlu ve iki kesimli federal yapının ötesinde bir duruma razı olması için Derviş Eroğlu’na baskı yapılması yargılanmayı ve ağır şekilde cezalandırılmayı gerektiren bir ihanettir.

Kıbrıs’ın tekrar pişirilip önümüze konmasının esas nedeni petrol ve doğalgazdır. Son bulgular göstermiştir ki Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin (Gazze şeridi) ve Mısır’ın paylaştığı Doğu Akdeniz çanağı, hidrokarbon kaynakları bakımından çok zengindir.

Yalnızca Kıbrıs’ın çevresinde şu andaki verilere göre Türkiye’nin gelecek
100 yılına yetecek ölçüde doğal gaz kaynağı var.

İsrail kendi bölgesinde doğal gaz çıkarmaya başladı, sorun dış piyasalara aktarılması. Kıbrıs aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesinde çıkacak doğal gazın Avrupa’ya ulaştırılmasında terminal noktası olarak planlanıyor. Bu girişim Avrupa’nın doğal gaz olarak Rusya’ya bağımlılığını da ortadan kaldıracak, bu nedenle ABD ve AB için stratejik öneme sahip.

Kıbrıs’ın güneyi ekonomik olarak iflas etmiş durumda. Kuzeye sahip olarak Kıbrıs’ın çevresindeki Münhasır Ekonomik Bölge’ye el koymak,
malı götürmek ve iflastan kurtulmak istiyor. Almanya’nın lideri olduğu AB de Rumları bu konuda teşvik ediyor. Amerikan petrol şirketleri de sabırsızlanıyor. İşte bu nedenle Obama Erdoğan’ı aradı, sırtını sıvazladı, ara gazı verdi ama öbür elinde de beyzbol sopası vardı!

Saygılar sunarım.