(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
TÜİK büyüme verilerini ne kadar değiştirirse değiştirsin, dış dünya bu suni iyimser havaya
pek ikna olacağa benzemiyor. Nedeni ise basit; üretim, yatırım ayağı çökmüş bir ekonomi…
2015 yılındaki kişi başına milli gelir 9,2 bin dolardan 11 bin dolara fırlamış, uluslararası kuruluşların ve derecelendirme kuruluşlarının durgunluk tespitleri dış kamuoyuna yerleşmişken, tek bir gecede en hızlı büyüyen ekonomiler arasına oturmuşuz. Bildiğimiz tüm gerçekleri unutmamızı buyuran bir yöntem değişikliği ile ekonominin gerçekleri ile göstergeleri arasındaki bağ daha da kopmuş durumda.
Neler değişti?
Türkiye İstatistik Kurumu, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) hesaplarında ciddi bir yöntem değişikliği yaptı. Öncelikle neredeyse tüm kalemlerde değişikliğe gidildi. Sanayinin, tarımın ve diğer sektörlerin milli gelir içindeki payları, kamu harcamaları ve tasarruflara kadar birçok hesap, yeni yöntemle değişti. Eski seriler artık tarih oldu, kullanışsız hale getirildi. Eskiyle bugünün arasındaki bağı koparan yöntem değişikliği, dönemsel analizi de olanaksız hale getiriyor. TÜİK’in zaman zaman önemli göstergeler üzerinde yaptığı bu tür revizyonlar,
dikkat ederseniz hep ekonomiyi olduğundan daha iyi göstermeye yönelik oluyor.
“Uluslararası standartlara uygunluk” gerekçesi ne var ki işler hep çok ters gittiğinde ortaya çıkıyor ve sorunu çözmek yerine “bir sorun yok” anlayışını bir kez daha karşımıza çıkarıyor.
Çok uzun zaman önce değil, bir başka can yakan reel gösterge olan işsizlik hesaplamasında da hatırlanacağı üzere revizyona gidilmişti. 2014’ün şubat ayında yeni bir hesaplama serisi kullanmaya başlayan TÜİK, temel olarak işsizliğin tanımını değiştirdi, işsizlik kapsamına daha az işsizin girmesine yola açacak yöntem değişikliğini hayata geçirdi. Önceki uygulamada son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış durumda olanları işsiz sayarken, yeni uygulamayla birlikte üç ayı bir aya indirdi, geri kalan işsizleri işsiz bile saymamaya başladı.
Şimdi milli gelirdeki yöntem de aynı anlayışla değiştirildi. Tasarruf oranı % 24’lere fırladı,
reel büyümenin yerini üçer aylık milli gelir rakamları ortalaması şeklinde “Zincirleme Hacim Endeksi” aldı, büyüme arttı; cari açığın, dış borcun, bütçe açığının milli gelire oranları azaldı!
Yeni seriye göre geçmiş yılların büyüme verisi yukarı taşınırken ne var ki 2016 üçüncü çeyrek verilerine bu iyimser hava yansımadı. Hanehalkı tüketim harcamalarında bir önceki yılın aynı dönemine göre (zincirleme hacim endeksi) % 3,2 düşüş gözlenirken, sanayi sektörünün toplam katma değeri % 1,4 azaldı. 2016’nın üçüncü çeyreğinde sektörler arasında tek yukarı yönlü olan inşaat sektörünün olması elbette kimseyi şaşırtmadı, sanayinin azalan payını kapmışçasına katma değerini % 1,4 artırdı.
Kimse ikna olmuyor…
TÜİK büyüme verilerini ne kadar değiştirirse değiştirsin, Dünya Bankası, OECD gibi kurumlar başta olmak üzere dış dünya bu suni iyimser havaya pek ikna olacağa benzemiyor. Son olarak JP Morgan Türkiye’ye ilişkin beklentilerini aşağı yönlü revize etmekle bu olumsuz beklentileri sürdürmüş oldu. JP Morgan’ın geçtiğimiz günlerde bu revizeye ilişkin açıklaması dikkat çekiciydi; “3. çeyrek GSYH verisinin yarattığı büyük hayal kırıklığı bize 2016 ve 2017 için büyüme tahminlerimizi revize etmeye zorladı.” ifadelerini kullanan JP Morgan, 2016 için GSYH büyüme tahminini % 2,8’den 2,5’e düşürdü.
Nedeni ise basit; üretim, yatırım ayağı çökmüş bir ekonomi…
– Dış borçla bugüne kadar yelkenini şişirmiş ve şimdi alabora olmaya doğru ilerliyor.
– İhracatı gerileyen, buna rağmen yüksek dış bağımlılık nedeniyle ithalatı artan,
– Gelirden çok gideri olan,
– Açığını borçla kapatan,
– Her geçen gün artan riskler nedeniyle borçlarına daha fazla faiz ödeyen
bir ekonomi kime ne vaat etsin ki? Vaat konusunda seslendiği tek yer yüksek volatilite nedeniyle kısa zamanda yüksek getiri arayan finans spekülatörleri. Yeni yöntemin getireceklerinden birine ilişkin ekonomi yönetiminden gelen ‘artık büyüme de daralma da daha yüksek olacak’ açıklaması da buna ilişkin. Bizlere bu iniş ve çıkışların daha sert olacağına şimdiden alışmamızı söylerken, aynı zamanda Dolar üzerinde de bu oynaklığı göreceğimizi şimdiden tayit ediyorlar. Bu bizlere bir uyarıyken aynı zamanda spekülatörlere de çağrı niteliğindedir. Fakat orada bile çok işe yaramış gözükmüyor orası ayrı.
(http://www.birgun.net/haber-detay/ekonomiye-dair-bildiginiz-tum-gercekleri-unutun-139567.html)
===================================
Dostlar,
Türkiye’nin son 45 yılını, 1971’de Hacettepe Tıp Fakültesinde eğitime başladığımızdan bu yana aklımızın erdiğince izliyoruz.
Bu denli kötü yönetim görmedik!
Bunca kritik bir duruma Türkiye’nin düşürüldüğünü de..
Öte yandan itiraf edelim ki, AKP – RTE, her zor duruma kendilerince “çare” üretiyorlar!
Ülke darbe ile karşılaşıyor, “beraber yürüdükleri yolda” paylaşım kavgası iç savaşa sürüklüyor halkı ama “Milletim ve Allah bizi affetsin..” deyip müthiş bir pişkinlikle sıyrılmaya çalışıyorlar.
12 Mart’a ve 12 Eylül’e sürüklenirken yaşanandan daha çok can yitiği bu siyasal kadroların
15. yılına giren tek başına iktidarlarında yaşandı. Bütün komşularla kavgalı oldu,
PKK ile masaya oturdu bu iktidar.. Yüzü aşkın gazeteci hapiste, aykırı sesler hemen boğuluyor! Hüsnü Mahalli bile.. Oysa dış politika danışmanı yapılması gereken bir Ortadoğu uzmanı!
Kimi genel yayın yönetmenleri yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldı, adeta sürgün edildi!
En son İstanbul’da 44 yurttaş teröre kurban verildi, Tayyip bey, bilmem kaçıncı muhtarlar tiyatrosunda bu kez de sorumluluktan kaçtı ve “sefereberlik” çağrısı yaptı!
Oysa ülke OHAL rejimi altında inletiliyor.. ama rejim değişikliği getiren anayasa değişikliği dayatılıyor; Tayyip bey padişah yetkileri istiyor, 3. Abdülhamit rüyaları görüyor.!?
Şimdi sıra ekonomideki perişan çöküşü ve yangını makyajlamaya geldi..
TL, hastalıklı, cılız, üretemeyen, borca ve yolsuzluklara batmış bir ülkenin parası olarak
hızla eriyor hemen hemen tüm yabancı paralar karşısında ama utanmaz bir algı saptırması ile “Dolar rekora doymuyor” benzeri şizofrenik tümceler kuruluyor. Bu çarpıcı gerçeklik bile Batı’nın AKP – RTE’ye operasyonu gibi sunulup mağdur rolü oynanıyor..
Nicoolo Machiavelli bile bu denli siyaset ustası (!) olamazdı!
*****
Efendiler, ne yaparsanız yapın; bu mızrak bu çuvala sığmaz.. Ekonomiyi tükettiniz.
Ekonominin nabzı TÜİK’in süslü raporlarında ve alacalı tablolarında – grafiklerinde değil,
çarşı pazarda atıyor. Cüzdanlardaki madeni paralarda atıyor, birkaç ekmek parasını bile
kredi kartı ile öteleyen insanlarımın dramında….. atıyor..
TÜİK’in bu davranışı açıkça etik dışıdır; Bilim ahlakına sığmaz!
Halkın bilme hakkını çiğnemektir, demokrasiye ve saydam yönetime aykırıdır;
halkı – dünyayı kendi küçük aklınca aldatmaya çalışma kurnazlığı ve zavallılığıdır.
Devekuşu tavrı çok masum kalmaktadır bu tutumun yanında.
Ayrıca geçmişe – geleceğe dönük karşılaştırmalı iktisadi analizi olanaksız kılarak
iktisat tarihi belleğimizi sıfırlayan bir tehlikeli ve sorumsuz bir ucubedir yeni teknik (!).
TÜİK yöneticileri, siyasal otoritenin direktifine uymak zorunda kaldıkları masalına sığınmasınlar sakın; İSTİFA diye insan onurunu ve halkı koruyan saygın bir kurum vardır.
Merhum Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, dönemin cumhurbaşkanı T. Özal’ın “1 koyup 3 alma” serüvenciliğine karşı çıkarak TSK’yı Irak’ta savaşa sürmemiş, istifa ederek ülkemizi
bu kanlı tuzaktan korumuştu (1991). Irak’a o saldırı yapılsa idi belki yüzlerce – binlerce Mehmetçik telef edilecek ama halkımıza da “şehit” masalları anlatılacaktı.. Halen yapıldığı gibi..
*****
Akademik yılın açılışında bile kaçak sarayda rektörlere, dekanlara, YÖK üyelerine 2023’te Türkiye’nin ilk dünyada 10 ekonomi içine gireceği masalı anlatıldı ve ne hazindir ki, hocalardan alkış aldı!? Birkaç yıl önce biz, bu masalın matematiksel olarak olanaksızlığını hesaplayarak sitemizde yayımlamıştık :
10 yıl boyunca kesintisiz %19-20 hızla büyümesi gerekiyordu Türkiye’nin başkaca her şey sabit sayıldığında (iktisatta ceteris paribus varsayımı) ..
Hindistan %7 büyümeyi sürdürecek ve Türkiye Hindistan’ı yakalayıp onun yerine geçecek..
Son birkaç yıldır bırakalım %19-20 büyümeyi %5’i bulabildik mi?
Haberiniz olsun; bu kez dipten gelen kocaman bir dalga ekonomideki yıkım..
Korkarız katıp önüne götürecek her bir şeyi.. Bu yıl reel büyüme “negatif” bile olabilir!
Öylesine kirlendiniz ve kirlettiniz ki; sizi tarih baba bile asla bağışlayamayacak..
Yazıklar olsun yazıklar!
Sevgi ve saygı ile.
15 Aralık 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com