Etiket arşivi: FETO’cu

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 6 Eylül 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

GERİCİ

RTE’nin konuşma yaptığı, 2023-2024 su ürünleri av sezonu açılışında kadın ve erkekler brandayla ayrıldı.

Durmak yok gericiliğe devam…

İLGİSİZ

Gazeteci Barış Pehlivan ile aynı koğuşta olan bir mafya üyesi, “Birçok suç örgütünün mermi kaynağı bazı polislerdir ama mafyanın en çok para yedirdiği grup hâkimlerdir” dedi.

Çakıcı çete davasından beraat etti.

Ne ilgisi var?..

TERS

Maaşların yetersizliği konusunda gösteri yapan öğretmenlere polis ters kelepçe vurdu.

Bu işte terslik var…

FETÖCÜ

AKP’li Metin Külünk, DİB Erbaş’a Fetöcülüğü ile ilgili sorular sormaya devam ediyor.

Karşıdan tık yok.

Sessizlik nedendir?..

ATIN

İ. Melih Gökçek, final maçı öncesinde milli voleybolcu Ebrar için “Atın bunu milli takımdan” yazmış.

Ebrar milli görevini en iyi şekilde yaptı, milleti mutlu etti.

Vurduğu her smaç, aldığı her sayı, “atın” diyene…

GÜVENİLİRLİK

Diyarbakır’da, kendini ‘şeyh’ olarak tanıtıp muska yazan kişinin ayda 1 milyon liradan fazla kazandığı ortaya çıkmıştı. Dolandırıcılık yaptığı gerekçesiyle gözaltına alınan şüpheli, adli kontrol koşuluyla serbest bırakıldı.

Dönemin güvenilir insanıdır. Yargı üzemez…

ÇOMAK

Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) eski yöneticisi Ramazan Aydoğdu, TÜGVA’nın MİT ve Emniyet ile ilişkisi olduğunu, bu yolla bazı isimlerin takip ettirilip bilgilerine ulaşıldığını iddia etti.

Devlet çarkına çomak sokuldu…

BİLGİSİZ

Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk ve laiklik düşmanı, kendisine hakaretler yağdıran Perinaz Mahpeyker Yaman’ın danışmanı olarak atanmasına ilişkin, “O günler koşullarında araştırma yapacak zamanım yoktu. Bu mesajlarını bilseydim elbette atamazdım” dedi.

Pes birader. İnsan danışacağı kişiyi bilmez mi?

İyi ki seçilmedin diyeceğim geliyor…

ÇAKAR

Menzil tarikatı liderinin aracı çakar takılı.

Emniyet-İçişleri Bakanlığı çaktı…

TEMİZ GEÇMİŞ 

Suay Karaman 

22 Temmuz 2023 günü CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu parti genel merkezinde belediye başkanlarıyla toplantı yaptı. Belediye başkanlarının konuşmalarından sonra söz alan Kılıçdaroğlu;

  • “Genel başkanlık yükünü taşıyabileceğine inanacağım, CHP’nin ilkelerine bağlı, partiyi ileri götürebilecek ve geçmişi temiz birisi olsa Genel Başkanlığı yarın bırakırım.”

söylemiyle yine yeni bir çam daha devirdi. Bu, skandal bir açıklama olarak tarihe geçecektir. 

Bu sözler CHP üyelerine yapılan büyük haksızlık ve hakarettir; inanılacak gibi değildir, son derece yanlış ve tutarsızdır. Eğer partide ‘CHP’nin ilkelerine bağlı’ ve  ‘geçmişi temiz’ birileri yoksa bu konuda son 13 yıldır genel başkan olan Kılıçdaroğlu’nun da payı olduğu kesindir. CHP ilkelerine bağlı olmayan ve geçmişi temiz olmayanları o makamlara Kılıçdaroğlu getirmedi mi?

  • AKP’nin eskilerini, ikinci cumhuriyetçileri, liboşları, yetmez ama evet’çileri, PKK terör örgütü üyelerini, Fetö ile bağlantısı olan şaibeli isimleri partiye alıp danışman, parti yöneticisi, milletvekili yapan Kılıçdaroğlu değil miydi? 

Kılıçdaroğlu’nun milletvekili yaptığı bazı kişiler şu anda yurt dışında kırmızı bültenle aranmaktadır. Fetö’cü oldukları için üniversiteden çıkarılan ve yasa dışı yollarla yurt dışına kaçan kişileri danışman yapan Kılıçdaroğlu değil mi? Bunlar mı CHP’nin ilkelerine bağlı, bunların mı geçmişleri temiz? 

Kılıçdaroğlu’nun “hepinizin açığı var ve ben bunları biliyorum” anlamına gelen sözleri karşısında belediye başkanlarının “ne demek istiyorsunuz, parti ilkelerine bağlı değilsek, geçmişimiz temiz değilse bizi neden aday gösterdiniz?” diyememeleri de anlaşılmazdır. Tepki vermeden bu sözlerin altında kalmışlardır. 

CHP yönetimi, emekli olduktan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği, parti meclisi üyeliği, milletvekilliği, grup başkanvekilliği ve genel başkanlık koltuğunu verdi. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktaki eylem ve söylemleri ile CHP ilkelerine ters düşen uygulamaları karşısında, parti zarar görmesin diye susanlar, şimdi genel başkanlık koltuğundan bir an önce ayrılmasını beklemektedir. 

Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra “laiklik tehlikede değildir” sözü ile başlangıç yaparak, “yargıda cemaatçi yapılanma yoktur”, “1930’ların CHP’si değiliz”, “Dersimli Kemal” söylemleri ile Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olduğunu belli etmektedir.

Helalleşme” söylemiyle tarikatlara, cemaatlere ve tüm gericilere kol kanat germeye başlamış, laiklikle bağdaşmayan Diyanet Akademisi’ne tepki vermeyerek, CHP’lilerin evet oyu ile yasalaşmasını sağlamıştır.

Türbana özgürlük” diyerek anayasaya aykırı yasa teklifi veren Kılıçdaroğlu, CHP’li seçmenlere hilafetçi Ekmeleddin olayını yaşatmıştır ve halen yaptığının doğru olduğunu söylemektedir.

Mühürsüz oylarla rejimin değiştirildiği 16 Nisan 2017 halk oylamasına tepki vermeyen, gereğini yapmayan Kemal Kılıçdaroğlu, bugün yaşadıklarımızın sorumluları arasındandır. 

Mayıs 2023 seçimlerinden sonra genel başkanlığı bırakmamak için yaptıkları ve söylemleri, kendisine oy verenleri de üzmüştür.

  • Ne yazık ki proje olarak getirilenler, verilen görevi yerine getirmektedirler.

Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlerin bile “artık yeter, gitsin” dediği göz önüne alınırsa, genel başkanlıkta kaldıkça daha kötü bir tablo gelişecektir. 

27 Temmuz 2023 gününden başlayarak, ilgili yasalara göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı hukuken sona ermiştir. Yani genel başkanlık hukuken boş, fiilen dolu bir durumdadır. Çünkü 25-26 Temmuz 2020’de yapılan kurultaydan bu güne üç yıllık süre geçmiştir. Genel başkan en çok 3 yıllık süre için seçilmiştir ve bu süre dolmuştur. Bu nedenle genel başkanlık hukuken kendiliğinden sona ermiştir. Siyasi Partiler Yasası’na göre yapılması gereken, parti meclisi kendi içinden bir üye yetkilendirilmeli ve 45 gün içinde olağanüstü kurultaya gidilmesi sağlanmalıdır. Ülkeyi kuran 100 yıllık partinin içine düşürüldüğü durum yürekler acısıdır. CHP’yi bu duruma düşürenlerden hesap sorulmalıdır. 

Ben 1977 yılında CHP üyesi oldum, 12 Eylül 1980 ile bu süreç son buldu. 1995 yılında yapılan değişiklikle, üniversite öğretim elemanlarına siyasal partilere üye olma serbestliği getirilince, yine CHP’ye üye oldum ve halen bu üyeliğim sürmektedir. 

  • Kendimi bildim bileli hep o muhteşem Altı Ok’a sahip çıktım,
  • Daima Atatürk ilke ve devrimlerini savundum.

CHP’de sahte Atatürkçülere karşı çıktım, yazdım, konuştum; Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçilmeden önce de eleştirdim, çünkü CHP ilkelerine aykırı tutumunu gözlemledim.

Arkamda herhangi bir kirlilik olmadığı gibi, tüm kirliliklerle de mücadele ettim.

CHP ilkelerine bağlı ve geçmişi temiz olan ben ve benim gibi birçok CHP üyesi vardır.

Ve bizler CHP’yi Altı Ok çizgisinde yönetmek için genel başkanlık koltuğunu almaya geliyoruz.  (Azim ve Karar, 31 Temmuz 2023)

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 5 Nisan 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KAÇAKÇI

Uluslararası Tahkim Mahkemesi, Kuzey Irak’tan petrol ithal ettiği için Türkiye’yi Irak Merkezi Yönetimi’ne 1.4 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum etti.

Kişisel çıkarlar için ülkemizi kaçakçı da yaptılar…

BİRLİK

Cumhurbaşkanı Danışmanı Kalın, “AKP, MHP, BBP ve HÜDA PAR arasında öteden beri taban, gönül ve hafıza birliği olduğunu” söyledi.

O birlik sizin; akıl, bilim vatan ve millet bizim olsun…

CİHATÇI

Batman’da bir Hizbullahçı, Erdoğan’a destek verirken Kılıçdaroğlu, Akşener ve İnce’ye meydan okudu. “Cihada hazırız, tarikatlara dokunanın kafasını keseriz” dedi.

Fikir iktidarda…

AHLAKSIZ

Yobaz İmam H. Konakçı, zinanın kanıtlanması için en az dört kişinin kılıcın kınına girdiğini görmesi gerektiğini, İslam’ın günahı örttüğünü söyledi.

Ahlaksızlığına İslam’ı alet ediyor…

DİL

RTE, iki hafta önce, deprem nedeniyle bu seçimlerde kavga dilini kullanmayacaklarını açıklamıştı.

Akşener’e “Beni kendinle uğraştırma” diyerek tehdit etti. İYİ Parti kurşunlandı.

Ya kavgacı olsaydı?..

BALİSTİK

İyi Parti binasına atılan kurşunun 150 m uzaklıktaki inşaat bekçisinin tabancasından çıktığı balistik raporu ile doğrulanmış.

O raporu verenler ya tabanca görmemiş ya balistik eğitimini camide almış…

ÖZÜR

Balistik raporu üzerine İYİ P’nin RTE‘den özür dilemesi istendi.

Bozacının tanığı şıracı…

YÜKSEK

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. kez aday olamayacağı yönündeki itirazları reddettiklerini duyurdu.

Yüksek mi?..

FETÖCÜ

RTE, AKP İzmir İl Başkanlığı’na Gülen’in Pensilvanya’daki çiftliğine giden, orada kalan ve gözaltına alınan, M. Bilal Saygılı’yı atadı.

Aynı hamurun suyu, aynı kökün soyu…

SATIŞ

Kızılay Başkanı Kerem Kınık, çadır satışı konusunda, “Kızılay bu işi yeni de yapmıyor, Atatürk’ün emri ile İsmet Paşa’nın onayı ile yapılan çadır satışları var” demişti. Konuyla ilgili belge uydurduğu ortaya çıktı.

Yalancı satıcı…

TÜİK

TÜİK’e göre yıllık enflasyon %50.51, Mart ayı enflasyonu %2.9’muş.

Geçen ay 9 lira olan soğan 30 liraya çıkmış.

TÜİK’e inanıyorum!..

ENİŞTE

Samsu0n Üniversitesi Rektörü Mahmut Aydın’ın, akademik yetersizliği nedeniyle 19 Mayıs Üniversitesi ile ilişiği kesilen eniştesi Muhammed Ali Yılmaz’ı öğretim üyesi olarak atadığı ortaya çıktı.

Eniştede yeterlilik aranmaz…

DÜZELTME

28 Mart 2023 “ İKİZ” başlıklı iğnede BALYOZ yerine 28 Şubat yazmıştım, düzeltirim. Uyaran dostlarıma teşekkürler.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 01 Haziran 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

MASRAF

RTE’nin koruma ekibinin günlük masrafı 1.3 milyon TL.yi buluyormuş.

Yazık…

BİDEN’CI

Kılıçdaroğlu, NATO’nun gerekli olduğunu ancak iktidarın üslerin kapatılması teklifi getirmesi halinde destekleyeceklerini, ülkemizde yabancı asker istemediklerini açıkladı.

Kılıçdaroğlu ve CHP’yi Biden’cı olarak yaftalayanlar buyurun dinliyoruz!..

VİCDANSIZ

Sigara ve alkol zamlarıyla ilgili RTE, “Devamlı artırıyoruz. Bundan çok rahatsızlar. Hem suluda artırıyoruz, hem sigarada artırıyoruz. Aç sefil geziyor, rakıyı birayı almaktan geri durmuyor” dedi.

“Açlık yok, vicdansızlık etmeyin!” diyen kimdi?..

MEHDİ

Eski SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi’nin “Mehdi gelecek. Ortamı buna göre hazırlamalıyız” sözlerinin ardından kendilerine 200’ü aşkın Mehdi başvurusu yapılmış.

Az…

SANDIK

SADAT kurucularından Ersan Ergür, ”Bu vatanı Türkiye düşmanları ile işbirliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” yazdı.

Nasıl?..

ZIRCAHİL

RTE, “Dünyanın hiçbir yerinde ilişkisi kalmayan gösterge, faiz-enflasyon dayatmasını tek kurtuluş reçetesi gibi önümüze koyanların bir kısmı zırcahil, bir kısmı ise alenen haindir” ifadelerini kullandı.

Faiz sebep, enflasyon neticedir” dayatması mı?..

EFES

Anadolu Efes koçu Ergin Ataman şampiyonluk maçından sonra, geçen yıl olduğu gibi Avrupa’ya Türkçe seslendi.

Yine geçen yılkı gibi kupayla Anıtkabir ziyaret edildi.

Fenerbahçe taraftarı olarak Efes Pilsen takımını omzumda taşıyorum…

NEREYE?

RTE’nin avukatı, “Kemal Kılıçdaroğlu’ndan tahsil edilen manevi tazminatlardan 150 bin TL, Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle, Kılıçdaroğlu’nun haksız ithamlarla hedef aldığı vakıflara bağışlanmıştır. dedi.

Bağış yapılan vakıflar kime çalışıyor?..

KRALCI

CHP milletvekili Çeviköz, “CHP, Finlandiya’nın NATO üyeliğini desteklemeye hazır.”

CHP’nin NATO’dan NATO’cusu…

ASALAK

Elektrik faturalarından TRT payının kaldırılmasının ardından kurumun gelir kayıplarının kısmen telafisi (yitiklerinin bir ölçüde giderimi) amacıyla cep telefonu, bilgisayar ve tabletlerde bandrol ücretlerinde artış yapıldı.

Milletin kanını emme kurumu…

YÜRÜTME

RTE’nin imzasıyla yayınlanan kararda “Türkiye Maarif Vakfı’na, Vakfın amaçlarını gerçekleştirmek için yapacağı hizmetlere ilişkin giderlerin karşılanmasına yönelik olarak 2022 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 1 milyar 871 milyon 857 bin Türk Lirasına kadar kaynak aktarılabilir” deniyor.

Vakıf denen kurum bağışla (vakfedilenlerle) yürür, bunlar bütçeden (milletten) yürütüyor…

BORÇ

En borçlu belediyeler arasında bulunan Konya BŞB, 40 gün sabah namazına gelen çocuklara 40 bin bisiklet dağıtacak.

Parası yok ayran içmeye bisikletle gider…

ÇİZGİ

Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum’un “Ben solcu bir adamım. Atatürk benim kırmızı çizgimdir. Yeni anayasa da laiklik ve Atatürk üzerine kurulacak” sözlerine Şamil Tayyar ve Mehmet Metiner’den “Reis’in çizgisine uymadığı” gerekçesiyle tepki yağdı.

AKP’nin tersten kırmızı çizgisi…

TARİKAT

Vatan Partisi, Ankara BŞB önünde “Usulsüzlüğe, Yolsuzluğa, Tarikatlara izin verilemez” pankartı ile protesto eylemi yaptı.

Duyarlılıklarını kutlarım.

Yolsuzlukla, usulsüzlükle ve tarikatlarla her alanda iç içe yaşayan AKP’ye bir kez olsun eleştiride bulundularsa, eylemleri dürüsttür…

FETÖCÜ

FETÖ’nün vali, vali yardımcıları ve kaymakamlardan sorumlu mülkiye yapılanması mahrem  imamı A.Y. 56 vali, vali yardımcısı ve kaymakamı fotoğraflarından tek tek teşhis ederek bu kişilerin örgüt içindeki konumları ve faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.

Bu kadar vali ve kaymakamı kim atadı?..

AHLAKSIZLIK

Isparta Gül Festivali’nde Melek Mosso’nun sahne alması, Yeniden Refah Partisi, Milli Gençlik Vakfı ve Anadolu Gençlik Derneği’nin “ahlaka uygun bulmadıkları” için engellendi.

Yerine çıkarılacak olan Seda Sayan, her yönüyle onların istediği gibi Asım’ın nesline ve Türk halkının ahlak anlayışına uygundur!

Mosso gibi iktidarı eleştirmez, yalar…

ÇÖZÜM

Kocaeli Valiliği, sanatçı Melek Mosso’nun da sahne alacağı, Kandıra gençlik festivali Full Fest’i ‘ormanda konaklama yasağı’ gerekçesiyle iptal etti.

En iyi çözüm toptan yasaklama. AKP’nin üç “Y”sinin biri…

AÇIK

Kocaeli-Başiskele’de bir cafe (AS: kafe), kapısına “Burada açık giyinmek yasaktır” yazdı ve içeri şortla giren bir genç kızı dışarı çıkarttı.

Yukarıdaki imamlar gaz çıkarınca…

HAİN

RTE, “Dünyanın hiçbir yerinde ilişkisi kalmayan gösterge, faiz-enflasyon dayatmasını tek kurtuluş reçetesi gibi önümüze koyanların bir kısmı zırcahil, bir kısmı ise alenen haindir” ifadelerini kullandı.

Faiz sebep enflasyon sonuçtur” dayatması mı?..

YALANCI

“Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen yasa teklifi ile Türk Ceza Yasası’na “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu eklendi. Cezası 1-3 yıl.

Bundan böyle AKP/RTE hakkında eleştirel haber yapmanın cezası bellidir biline…

CEZA

Tele1, KRT, Flash TV ve Halk TV, Kılıçdaroğlu’nun “Bir Kaçış Planı Anatomisi” videosunu yayınladıkları için para cezası aldı.

Belgeli de olsa iktidara karşı yayın yapılamaz!..

SAPKIN

Prof. Şahin Filiz’in “Biz ümmet değil milletiz” ifadesini yobaz Yeni Akit “sapkınca” diye değerlendirdi.

Kim sapkın?..

HÜDA

Hizbullahçıların partisi Hüda-Par yaptığı açıklamada,

“Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir.” dedi.

Cumhuriyet düşmanları cumhuriyetten yararlanıyor…

“SİYASİ CİNAYETLER…” Mİ?

Belki de, manşetlerde gerektiği büyüklükte yeralmadığı için, üzerinde biraz daha ayrıntılı durmayı hak eden bir demeç diye yazmak istedim bugün.

Bir grup gazetenin Ankara temsilcilerinden oluşan gazeteci heyetine verdiği ortak mülakatta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın siyasi ortamı gerginleştirme arzusu ve çabası içinde olduğunu anlatırken, bu konuda haklı bir kaygı duyduğunu ortaya koyuyor. Gazetecilerin, “Yani, biraz açar mısınız?” mealindeki sorusunu yanıtlarken de, “Siyasi cinayetler (cinayet değil cinayetler a.b.c.)” olasılığından söz ediyor.

Kılıçdaroğlu’nun bu endişeyi dile getirmesinin, başka bir deyişle siyasette son dönemde alışkın olmadığımız biçimde “kan dökülmesi” olasılığından söz etmesinin ciddiyetine binaen, önce o sözlerini tam olarak şuraya aktarmak istiyorum:

“Erdoğan gerilimi doruk noktasına çıkarıp seçime gitmek ister. Bu gerilimden olabildiğince uzak durmamız lazım. Milletvekili, il başkanlarına söylüyorum, sakin olacağız. İttifakı oluşturan diğer partiler de gerilim istemiyorlar. Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye’de yaşanmaz. Siyasi cinayetler… Böyle kaygılarım var. Erdoğan  ‘Dur bakalım daha başınıza neler gelecek’ dedi. Devletin bütün güçleri elinde olan bir insan bunu söylüyorsa, çok tehlikeli bir cümle. Açıkça tehdit ediyor.”

Kılıçdaroğlu’nun hatırlattığı bu “Dur bakalım. Daha başınıza neler gelecek…” cümlesi, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Rize’de maruz kaldığı bir provokasyon sonrasında bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkmıştı. Herhangi bir siyasi partinin genel başkanı sıfatı ile ya da “Rizeli Erdoğan” sıfatı ile söylenmiş olsa, belki “sıradan sorumsuz bir uyarı” veya “Benim memleketimde-mahallemde-tapulu arazimde dolaşma. Dolaşırsan sana tepki geliştirir hemşehrilerim” gibi bir söz olarak algılanabilir ve geçiştirilebilirdi.

Ama bunu “Yürütmenin Başı” hatta yürütmeyi temsil eden tek kişi söylediği zaman, hem Akşener’in, hem Kılıçdaroğlu’nun ya da başka muhalefet liderlerinin hem de sıradan vatandaşlar olarak herkesin kaygılanması için ciddi bir neden vardır. Öyle ya, Rize’de ya da başka bir yerde, sokaktan geçen biri, bir muhalif siyasetçiye ya da herhangi birine “Dur bakalım başına daha neler gelecek” diye bir tehdit savursa, insan karakola gidip şikayet etmek ister. “Tehdit” suçtur, çünkü. “Neymiş o başıma gelecek olan?” diye sorma hakkı doğar, karakolda da “Neymiş o başına getireceğin?” diye sorarlar adama.

Haydi daha da ileri götüreyim örneği.

Biri kalkıp, herhangi bir ortamda Cumhurbaşkanı’na hitaben “Dur bakalım. Daha başına neler gelecek?” dese ne olurdu? Anında (haklı olarak) “Darbeci” damgasını yer, anasından emdiği süt de fitil fitil “her tarafından” getirilirdi.

Demokratik siyasi ortamın sükunetini, nezahatini ve sulhünü korumak isteyen hiçbir siyasetçi bu sözleri etmez. Etmemelidir.

Şimdi gelelim, bu sözlerin ardından ve hatta öncesinde de neler yaşandığına.

Türkiye’nin dört bir yanında, en ufak bir hak arayışına kalkan, en ufak bir hoşnutsuzluk ifade etmeye kalkan insanlar, öğrencisi, işçisi, memuru, emeklisi, öğretmeni, doktoru, avukatı, devletin şiddetle mukabelesine maruz kalmıyor mu? Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları sürekli, üstelik de şiddet kullanılarak ihlal edilmiyor mu? Buna rağmen eyleme kalkışanlar, bizzat iktidarın en üst düzey sözcüleri (misal: İçişleri Bakanı) tarafından açıkça “terörist, terör örgütü mensubu hatta açık açık örgüt ismi verilerek filanca örgüt üyesi” diye suçlanmıyor mu?

Türkiye’nin dört bir yanında, durup dururken, gazeteci, siyasetçi, aydın, yorumcu, öğretim üyesi vb. insanlar sırf iktidarı ya da iktidar mensubu partileri eleştirdikleri için azgın magandaların sopalı, yumruklu, muştalı saldırısına uğramıyor mu?

Bunu daha da ileri götürüp, bir siyasi partinin (HDP) İzmir İl Başkanlığı silahlı bir terörist tarafından basılıp da bir kadın öldürülmedi mi? Hatta, olaydan sonra “Canım zaten o parti terörist değil mi? Ölen de herhalde onlardan biriydi…” diye dehşet verici bir söylem geliştirilmedi mi?

Bu eylemlere kalkışanlar, (cinayet işleyen hariç) karakolların arka kapısında da değil, ön kapısından ellerini kollarını sallayarak çıkıp gitmediler mi? Tam tersine, mağdurlar adeta “hak etmişçesine” suçlanan bir dil kullanılmadı mı?

Bu ülkede bizzat Ana Muhalefet lideri (Çubuk’ta) yüzlerce azgın linççi terörist tarafından öldürülmeye çalışılmadı mı? Ve bu linç güruhu halen ellerini kollarını sallayarak dolaşmıyor mu? Ağır Ceza Mahkemesi yerine Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargı(lanır gibi) yapılmıyor mu?

Eski davalar ısıtılıp ısıtılıp yeniden açılıp, eski davaların (FETÖ’cü) kumpasa kurban gitmiş mağdurları tekrar hapse atılmıyor mu? Ya da yeniden (üstelik FETÖ’cü savcı ve hakimlerin artığı iddianame ve dosyalarla) açılan davalarda mahkum edilmek için çırpınış içinde görünmüyor mu iktidar?

Özetle, ağzını her açana devlet tüm gücü ile, yargısı ile, güvenlik kuvvetleri ile, ya da bindirilmiş ve iktidarın “sırt sıvazlamasına mazhar” maganda çeteleri aracılığı ile saldırı olmuyor mu?

Bütün bunları alt alta topladığınızda, üzerine bir de Büyükada’da yaşandığı üzere “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı” hukuksuzluğu gidermeye çalışanların üzerine polis gücünün gönderilmesi de eklenince, insanın kaygı duyması için yeterli neden yok mu?

Ama Kılıçdaroğlu’nun bugünkü pek çok gazeteye yansıyan (çok sayıda gazeteciye topluca söylediği için ilave bir teyit de gerektirmeyen) demeci, meselenin bizim sandığımızdan da vahim olduğunu gösteriyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “siyasi cinayet” de değil, “Siyasi cinayetler” diyor. Endişesi o boyutta. Yani adeta 1970’lerde veya 90’lardaki gibi, peşpeşe “siyasi nitelikli cinayetler” işlenmesinden daha doğrusu “işletilmesinden” endişesini dillendiriyor.

Bu yolla da, belki de iktidarın “kanlı bir ortam oluşması”nı arzuladığını, o ortamı da, belki de seçimin ertelenmesi, ötelenmesi, ya da en azından halk iradesinin sandığa sağlıklı olarak yansımayacağı bir korku ikliminin hakim olmasını arzuladığını ima ediyor.

Çok vahim.

Göründüğünden de vahim bir endişe ve olasılık.

Bu endişe, eğer devlet protokolünde en tepelerde bulunan ve “Anayasal bir konum” sayılan Ana Muhalefet liderinden geliyorsa, ben durur uzun uzun düşünürüm. Çünkü Ana Muhalefet lideri, iyi kötü bizlerden çok daha fazla ve daha derin istihbari bilgilere erişimi olduğunu varsaydığımız bir siyasetçidir. En azından siyasi kulisleri ve havayı daha “yakından” koklayan birisidir.

Dikkate alınmalı.

Bir an önce de hem Kılıçdaroğlu’nun ve hepimizin endişelerini giderici, kesin olarak giderici söylem ve eylemler geliştirilmelidir. Bunu yapabilecekleri bir potansiyel var mıdır?

Ben karamsarım.

Coşkun Özdemir : CEHALET..

C E H A L E T …..

Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı
İstanbul Tıp Fak. Nöroloji Em. Öğretim Üyesi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cahil ve cehalet sözcükleri Osmanlı döneminden kalan en büyük mirasımızdır. 1950’den önce cehalet sözcüğü genelde okuma yazma bilmeyenler için kullanılırdı. Şimdi toplumun sadece okuma yazma değil, bilmesi gereken hiçbir şeyi öğrenmemiş olduğunu gördük. % 90’ı köylü olan halk hiçbir şeyi bilmiyor, yaşadığı dünyayı da tanımıyor. Cumhuriyet 17 yılda bütün Osmanlı tarihinde olduğundan çok çeşitli okul, sanat kurumu açmış, üniversiteleri yeniden kurmuş, Avrupa’ya öğrenciler göndermiş, Köy Enstitülerini açmıştır.”

Bunlar gerçek bir bilge kişi Doğan Kuban’dan alıntıdır. Genel olarak bu sözcüğü hele halkımız için kullanmakta çekingenlik var. Doğan hoca cehalet sözcüğünü cesaretle ve elbette yetki ile kullanıyor. Genellikle bu gerçeği gizliyoruz.

Özdemir İnce’nin iki kitabı var. Cehaletin Rönesansı ve Egemenliğini işleyen çok aydınlatıcı.
O da cesur bir düşünür. TV’lerde halkın bir araya gelip aralarında tartışıp siyasilere çok rasyonel mesajlar verdiğini dinliyorsunuz. Bunlar yapay yakıştırmalar, bir öykü gibi. Gerçekle ilgisi yok, çok yineledim. AKP iktidarının ve yandaşlarının karalayıp kötülediği Cumhuriyetin Atatürk’lü 15 yılı bir mucize gibidir. Bunu yadsımak onu bir enkaz gibi tanımlamak bir gaflettir. Bugün neredeyse İslam dünyasındaki ilk laik cumhuriyetten arta kalanlarla yaşıyor ve bu sayede umudumuzu koruyoruz. Birer aydınlanma odağı Köy Enstitüleri ve Halkevleri haince yok edilmese, çağdaş eğitime darbe vurulmasa idi, Türkiye bugün bambaşka bir yerde olacaktı.

Bakınız DOĞAN KUBAN nasıl devam ediyor:

”Cahillik, politika olarak istismar edilen bir kültürel yoksulluktur. Az gelişmiş bir toplumun politik ortamında kişileri uygarca davranmaya ulaştıracak bir bilinç partilerde de yok. Üniversitelerimizin en iyileri bile yurt dışındaki itibarlarını yitirdiler Bugünkü iktidar çevrelerinde süregelen bir Osmanlı hayranlığı var (C.Ö.) “Biz Osmanlı tarihini çağdaş bir tarafsızlıkla, fakat Türkçe konuşan dünyanın ilk laik cumhuriyetini kurmuş bir İslam toplumu olarak yeniden değerlendirmek zorundayız. Bunu bir iç kavga tohumu olarak kullanan,
bizim gibi ülkeleri sömürme peşinde olan Batılı emperyalistlerdir.”

Ben bugünkü az gelişmişliğimizde ve çekinmeden söyleyelim cehaletimizde, neredeyse bin yıl önceki İslam toplumundaki akıl ve dogma zıtlaşmasının büyük etkisi olduğu kanısında olanlardanım. İmam-ı Gazali önemli, etkili bir İslam bilgini idi. Ama yazık ki, içtihat kapısı kapanmıştır diye İslam dünyasını özgürlüğe ve felsefeye kapamıştır!? Bunu nasıl başardığını anlamamışımdır. Çünkü İslam dünyasında yüzyıllardır tersine bir potansiyel vardı.

Ben ilk Avrupa’ya çıkışımda Belçikalı bir profesörün “Avicenna’yı okudunuz mu?” sorusu ile karşılaşmıştım. Bilmiyordum, İbni Sina’nın Avrupa’daki adı imiş. Onlar İbni Sina’dan başka İbn-i Haldun, İbn-Rüşt, Farabi, Harezmi okurlarmış. Bunlar İslam yasağını dinlemeyen filozoflar. Yunan klasiklerini Arapçaya tercüme ettirip okuyor, okutuyorlar. Avrupa reform ve Rönesans için onlardan yararlanıyor. Ama Osmanlı onlara uzak kalıyor. Osmanlıda bu felsefecileri eleştiren, onlara karşı çıkan, konuşup, tartışmak eleştirmek doğruyu aramak yanlıştır. İÇTİHAT KAPISI KAPANMIŞTIR diyen İmam Gazali tarafını tutuyor. O’nun TEHAFÜTÜ FELASİFE adlı ünlü bir kitabı var. Bu Osmanlı ile birlikte İslam dünyasının özgür düşünceye, felsefeye kapanışıdır. Bu nedenle bakın DOĞAN hoca ne diyor :

” Abbasilerin Dar-ül Hikma benzeri bir çeviri etkinliği, dünya bilim tarihinde FARABİ gibi filozoflar, İbni Sina gibi bir filozof ve tıp uzmanı, HAREZMİ gibi bir matematikçi, HAYYAM gibi bir şair ve matematikçiyi, Osmanlı toplumu 500 yılda yetiştirememiştir.”

Cumhuriyet %5 okuma yazma bilen, fabrikasız, okulsuz, sanayisiz perişan bir toplum miras aldı. Büyük Atatürk ona inananlarla birlikte bu topluma bu coğrafyaya aklı bilimi, çağdaşlığı, laikliği ve aydınlanmayı getirdi. Büyük bir devrimdir bu. Bunu küçümsemek gaflettir, hıyanettir. O’nu izleyenler bu devrime sadık kalmadılar. Tam tersine eğitimi baltaladılar, Köy Enstitülerini, Halkevlerini yok ettiler. Halkı çağdaş, aydınlanmacı bir eğitimden yoksun bıraktılar. İslamcı bir parti bugün bu yoksunluğun meyvelerini topluyor. Sol adına Atatürkü küçümseyenlerimiz oldu. AKP’den demokrasi bekleyen liberallerimiz, “yetmez ama evet” çilerimiz sonunda bugünlere ulaştık.

Bir devlet adamı, kadınlar sesli gülmesin diyor. Bir başkası hadislerde bütün hastalıkların ipucu vardır diyor. Üniversite hocası müziğin her türlüsü günahtır buyuruyor. Diyanet başkanı nişanlılar el ele tutuşamaz diyor. El zinası, göz zinası üniversitede hakimler arasında, üst makamlarda yaygın. Nerede, hangi zeminde yetişiyor bu milyonlarca Fetocu? Nedir bu Adnan Oktar olayı?

Her gün kadın cinayetleri haberleri alıyoruz. En çok sigarayı biz içiyoruz. En çok işçi ölümleri bizde. En çok yalan haber uydurma, haber bizim medyada. Dövmesi var diye bıçaklanan kadın bizim kadınımız. Sayısız çocuk cinsel tacizi, çocuk kaçırma..

Yanmaz kefen bizde satılıyor çok rağbet var. Türkan Saylan’a “zıbarıp gitti, O’nu cehennemde zebaniler karşılayacak, Atatürkçüleri yanına çağırsın“ diyen bizim kadınımız. Sömürgede dinimizi daha iyi yaşardık.. genç kızlarımız söylüyor. Yunan kazansaydı saltanat, hilafet devam ederdi.. Bu da saray sofrasında oturan dinci tarihçimizden.. “Erkekler sakal bırakmazsa şehvet uyandırır, oğlancılık teşvik edilir” bizim bir din adamının söylemi. Utanç verici şeyler.

Unutulmaz 6-7 Eylül vahşeti (AS: 1955), 2 Temmuz 1993 Madımak faciası cehaletin eserleri değil mi? Sağdan sola yazmayı bilmeyen kendini Müslüman saymasın.. Böylece birisinin kemikleri sızlayacak ve cehennemde bir ait kademeye inecektir. Bir milli irade temsilcisi dindar bu da. En çok, en çeşitli tarikatlar bizde. Birbirine en az güvenen bizim halkımız.

Bütün bunlar bu insan manzaraları cehaletten kaynaklanıyor, Emperyalizm bundan yararlanıyor. Rasyonel (AS: akılcı) düşünceden, bilinçten, aydınlanmadan yoksun insanlar tarafından yaratılıyor bunlar. Tepeden tırnağa bu toplumda yaygın bir patoloji görmemek mümkün değil. Binlerce insan hapiste. Bir gün için yüzlerce tutuklama, yüzlerce göz altı. Binlerce işten atılma, üniversitelerde adeta bir kıyım. Sormaz mısınız? Nasıl bir memleket bu? Her şey normal diyebilir misiniz? Ülkenin yöneticileri her şeyin başkanı reise böyle bir memleket nasıl idare edilir demez mi?

Hapislerle idamlarla olur mu? Bu yaygın patoloji masa üstüne konmaz mı? Bu zeminin bu toprağın ciddi bir hastalık içinde olduğu çok açık değil mi? Bu kabul edilip çare aranmalı değil mi? Hapishaneleri doldurmak Enis Berberoğlu’nu, Osman Kavala’yı, Eren Erdem’i, binlerce üniversite gencini Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutmak vb. adalet midir, kaosa destek midir? Hiç beraber olmadığımız Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan darbeye mi destek verdiler? Cumhuriyet yazarlarını 6-7 yıl hapse mahkum etmek neyin nesi? Bunların gerekçesi hangi vicdan sahibini ikna edebilir?

Derinlemesine bir sosyolojik psikolojik çok yönlü analizlere ihtiyacı var bu toplumun. Bu yazıyı yazarken bir katliam haberi alıyorum.. Bir ailede 5 ölü 4 yaralı, bir katliam. Ne kadar kolay öldürüyor! Hem de 28 kez, 32 kez bıçaklıyor benim insanım! Hastanelerde doktorlara saldırı vukuatı adiyeden (AS: sıradan olay). Bu ülkenin Başkanı ve iktidar partisi önderleri biz hangi koşullarda ardı ardına seçim kazanıyoruz, toplumun hangi kesiminden oy alıyoruz diye düşünmezler mi? Başkanın vurguladığı gibi asil bir halk mı bu?

Bakın iyi bir düşünür ve yazar olan Dr. Erdal Atabek ne diyor :

”Halkımız Erdoğan ve AKP’yi kutsallaştırıyor İktidar kutsallaşmıştır. Oy vermemek günahtır. Peygambere karşı çıkmaktır. Bilinç altı bir şey bu. Kollektif bilinç kolay kolay değişmez. CHP ancak toplumun bilincine seslenebiliyor bilinç altına değil.” Oysa Atatürkçü laik kesim için böyle bir kutsallık yok. Laikliği savunmak için çaba göstermek gibi bir sorumluluk, bir gereklilik düşünmüyor aydın kişi. Sayı üstünlüğü de olmadığı için, bütün seçimlerde yitiren yan.

  • Ne olacak, nereye gidiyoruz?

Yanıtını bilemediğimiz bir soru bu. Kaygılar içinde yaşarken, yaşayanlar hep birlikte görecekler.
Ama yılgınlık ve umutsuzluk yasak!
Aydınlanma için var gücümüzle çalışacağız!
==========================================

Dostlar,

Saygın insan Prof. Dr. Coşkun Özdemir bizim İstanbul Tıp Fakültesin’den hocamızdır. Uğur Mumcu Vakfı‘nda yollarımız kesişmiş ve Vakıf için bir Ulusal Sağlık Politikası raporu hazırlayan çalışma takımı içinde olmuştuk.

Sonra.. Ergenekon kumpas davalarında Silivri tutsaklarını bir ziyaretimizde çadırda dertleşmiştik.. Arada bizi katıldığımız TV programlarını izleyebilirse arar ve kutlar..

Özdemir hoca on yıllardır, Yeşilköy’de çooook mütevazi bir binada, kurucusu olduğu Kas Hastalıkları Derneği‘nde bu zor hastalıklarla boğuşanlara hizmet sunuyor, nitelikli – bilimsel – sevecen – insancıl emeğini akıtıyor.. Dünyanın en ünlülerinden Harvard Tıp Fakültesi’nde çalışmış, çoook başarılı bir Nöroloji hocası Prof. Coşkun Özdemir..

Kas Hastalıkları Derneği binası, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden kiralık. Hemen hemen her yıl bu belediye “çıkın” der ve insanları perişan eder.. Oysa dinci – kinci – yandaş dernek ve vakıflara bu belediye ölçüsüz destek veriyor.. Ne adaletsiz tutum ve ne utandırıcı politika!?

Özdemir hocamız 1929 doğumlu.. 90’ına dayandı ama yüreği hala Ülkemiz – insanımız – Aydınlanma ve ATATÜRK DEVRİMLERİ için çarpmakta..

O’na daha nice üretken yıllar dilerken, ülkemize kattıkları için bin şükran sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 29 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

BAŞÖRTÜLÜ BACIN DARBECİ ÇIKTI

BAŞÖRTÜLÜ BACIN DARBECİ ÇIKTI

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL
SÖZCÜ, 05.08.2016

 

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Senelerce başörtümüz yüzünden üniversiteye giremedik, mağdur edildik diye oy istediniz…
İlk türbanlı rektörünüz fetocu çıktı.
*
Mayo reklamlarını abdestimiz bozuluyor diye paravanla kapattınız, İstanbul’un Ankara’nın caddelerini türban reklamlarıyla donattınız… En ünlü türban firması fetocu çıktı.
*
İmam Hatip’ten terörist çıkmaz, İmam Hatip’ten terörist yetişmez dediniz…
Sırf Diyanet’te 1200 imam, müezzin, müftü FETO’cu çıktı.
Diyanet’in “bayan” Kuran kursu eğitmenleri FETO’cu çıktı.
*
Türbanlı gazeteci Hanım Büşra Erdal, kumpas davaları sırasında twitter’dan şarjör boşaltıyordu, subay eşlerinin “saçı”yla alay ediyordu, “balyoz kadınları hep sarışın, kim kimin eşi karıştırıyor-duk, eşlerinin resmi basılı olan tişörtler giymişler, işimiz kolaylaştı” diyordu. FETO’cu çıktı.
*
Kendi ellerinizle TBMM Üstün Hizmet Ödülü verdiğiniz, “eli öpülmesi gereken insan” dediğiniz işadamının türbanlı eşi, fetocu abla çıktı.
*
Meslek hayatı boyunca yakasında Atatürk rozeti taşıyan başhemşireyi hiç gerekçe göstermeden görevden aldınız, onun yerine yönetmeliğe aykırı şekilde türban üstü peruklu hemşireyi atadınız, türban üstü peruklu hemşireye itiraz eden başhekimi görevden aldınız, sonra da
bu türban üstü peruklu hemşireyi, Kamu Hastaneleri Birliğinde terfilerden sorumlu
müdür yaptınız… FETO’cu çıktı.
*
Yani?
“Benim başörtülü bacıma saldırdılar, benim başörtülü bacıma saldırdılar” diyordunuz… Başörtülü bacın devlete saldırdı birader!
*
Başörtülü bacıma saldıranlar camiye ayakkabılarıyla girdiler diyordunuz…
Başörtülü bacıların camiye F16’yla girdi.
(Amacım elbette başörtülü kadınları rencide etmek değil. Tam tersine… “Başörtülü bacı” sömürüsüyle genelleme yapmanın ne kadar yanlış olduğuna dikkat çekmek istiyorum.)
*
Türbanlılara bacı… Türbansızlara, kadın mıdır kız mıdır bilemem dediniz.
Türbanlılara bacı… Türbansızlara, perdesiz eve benzer, ya satılıktır, ya kiralıktır dediniz.
Türbanlılara bacı…Türbansızlara yarım dediniz.
*
Türbanlıları ebedi masum… Türbansızları ezeli suçlu ilan ettiniz.
Türbanlılara “benim milletim…” Türbansızlara “bunlar” dediniz.
*
Sonuç? Başörtülü bacın darbeci çıktı.
Hazır “rabbimden af” dilenirken…
Başörtüsüz kadınlardan da özür dilenmesi gerekir.

====================================

Dostlar,

Öyle yüksek perdeden “ben dili” ile “Rabbim, Milletim” öznelerine yüküm yükleyerek,
“bizi affetsin” demagojisi hatta duygu sömürüsü ile bir yere varılamaz..

Hukuk devletinde hukuksal sorumluluk vardır, hata yapan – başkasına zarar veren –
görevini gereğince yap(a)mayan.. bağımsız yargı önünde hesabını mutlaka verir..
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu suç açık itirafı – ikrarı karşısında dava açması gerekir.

Bir de “siyasal sorumluluk” türü vardır demokrasilerde..
Şapkanı alır gidersin, hem de ayak sürüyüp uzatmadan, geciktirmeden..
En son İngiltere Başbakanı Cameron’da gördük bu demokratik terbiyeyi.
Ortada, Türkiye’dek gibi çok kanlı bir felaket de yok! AB’de kalalım mı çıkalım mı
halk oylamasının kıl payı, Cameron’un kişisel görüşünün karşıtı çıkması söz konusu.
Şapkasını alıp centimence veda etti ve görevi kendi partisinden bir hanımefendi yüklendi..

*****
Efendiler, aynaya bakabiliyor musunuz??
Efendiler, vicdanınızın isyanını bastırmayı nasıl becerebiliyorsunuz??
Siz “insan ötesi” olmalısınız bu 2 soruya yanıtınız “evet” ise..
Aşk olsun size..
Sabrolsun bize ki; daha çooook çekeceğimiz var elinizden..

Sevgi ve saygı ile.
05 Ağustos 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com