Etiket arşivi: Ergenekon sanıkları

ANAYASA MAHKEMESİ’Nİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ


Dostlar
,

Ankara’daki 84. SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİ dün, 3 Mayıs Cumartesi günü
13:00 – 14:00 arasında Kızılay Sakarya Caddesi girişinde yapıldı.

Dile kolay…

Tam 84 haftadır, yağmur – çamur, kar – fırtına, soğuk-sıcak dinlemeden birkaç yüz insan, tarihlere geçecek bir çok özel bir eylem, bir direniş sergilemekteler.

Hukuk ve uygarlık tarihinde, gelecekte “örnek olay” (case) olarak üniversitelerde inceleneceğinden hiç kuşkumuz yok..

Bu sırada en çok yanıtı aranacak soru herhalde bu insanların, VARDİYA BİZDE gönüllülerinin, -başta E. Alb. Ali Gönüldaş ve eşi Ümit hanım olmak üzere-
direniş gücü – sabrı – kararlılığı – inadı.. olmaktan çok; en başta siyasal iktidar olmak üzere, çoğu basının, TSK komuta kademesinin, yüksek yargının, üniversitelerin,
hukuk fakültelerinin…. kimi sözde insan hakları kuruluşlarının ve de demokrasi – hukuk devleti sakızını ağızdan düşürmeyen AB-ABD çevrelerinin (Batı emperyalizminin!) nasıl olup da bunca uzun süre 3 maymunu oynayabildikleri olacaktır..

Bu eylemlere elimizden geldiğince katıldık, katılacağız.
İlgililerin istedikleri zamanlarda da, uzmanlık alanımızla ilgili olarak 5-6 dakikalık
kısa konuşmalarla katkı vermeye çabaladık, çabalayacağız.

Bunlardan birinde, “.. sizi katil olmaktan kurtarmaya çalışıyoruz..” demiştik.
Oysa birkaç kez zaten olmuşlardı da, sayı, “vukuat” daha da artmasın istemiştik.

Ne yazı ki cinayetler sıradanlaştı ve sorumluları da artık “seri katil” unvanı kazandılar.

Son olarak Dz. Kurmay Alb. Murat ÖZENALP de katledildi..
2 Mayıs 2014 Cuma günü cenaze törenine katıldık Kocatepe Camisinde ve gözlemlerimizi bu sitede yazdık :

BALYOZ Davası Kumpası Şehidi Alb. Murat ÖZENALP…
(http://ahmetsaltik.net/2014/05/02/balyoz-davasi-kumpasi-sehidi-alb-murat-ozenalp/)

Mamak Askeri Cezaevinde cankurtaranın (ambulansın) kapısı 20 dakika açılamıyor ve yaşam kurtarıcı, çok ucuz bir boyunluk (boyun kırılmalarını önleyen sabitleyici) bulunamıyor!
Utanç verici bir durum..
20 dakika içinde müdahale edilebilseydi,
Şehit albay Özenalp’in kazanılması olasılığı bile vardır.

Cezaevi müdürü albayın değiştirildiğini öğreniyoruz..
İnşallah ders olur da benzer kötü yönetim önlenir.
Ama haklarında ihmal nedeniyle yasal işlem yapılması da zorunludur.

*****
VARDİYA BİZDE PLATFORMU bu kez Anayasa Mahkemesini göreve çağırıyor.

5 Mayıs 2014 Pazartesi günü,
bu gün,
bu mahkeme önünde toplanmaya çağrı..

AYM artık BALYOZ sanıkları için adil bir karar vererek salıverilmelerini sağlasın diye.

Gün boyu dersimiz olduğundan biz ancak akşam katılabileceğiz ve
kalabildiğimiz sürece orada kalacağız..

14 Şubat 2013 günü ATO (Ankara Tabip Odası) ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) olarak benzer bir eylem yapmış ve 663 sayılı YGK’de (yasa gücünde kararname) TTB’yi felç eden – işlevsiz bırakan bir maddenin iptalini istemiş ve başarmıştık..

Dileriz AYM bu kez de toplumsal adalet için anlamlı – önemli – kendine yakışır bir adım atar..

Başkan Haşim Kılıç‘ın geçtiğimiz hafta

AYM’nin varlık nedenini insanlık onuru ve adaleti savunmak ve gerçekleştirmek olarak açıklamış olması umudumuzu artırıyor..

Orada, AYM önünde olalım..

Sevgi ve saygı ile.
5 Mayıs 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

ANAYASA MAHKEMESİ’Nİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ

Yüce Türk Milleti,

17 Aralık’ta (2013) ayyuka çıkan yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarının ardından
Başbakan da dahil olmak üzere hükümet yetkilileri,

  • “TSK’ ya kumpas kurulduğunu,
    sahte delillerle ve
    ayarlanmış mahkemelerle
    yargılama yapıldığını..”
     
    açıkladılar.

ERGENEKON sanıklarının serbest bırakılmasından sonra seçim ortamına girilmesi ve TBMM’nin tatile girmesi bahane gösterilerek BALYOZ ve CASUSLUK davalarındaki hükümlü ve tutuklular hakkında bir işlem yapılmadı.

Seçimlerin iktidarın beklentisinden de iyi sonuçlanması ile söylenen ve
verilen sözler, başlatılan girişimler tümden unutuldu.

Haksızlık ve hukuksuzluklara son verileceği yükselen umuduyla, masum ve mağdur yurtsever insanlar süregelen sessizlikle umutsuzluğa itildi. Umut gel-gitleri sonucu bir subay şehit oldu, iki subay kalp ameliyatı geçirdi.

Adalet Bakanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve AYM yetkilerini kullanmadı.

ERGENEKON Davasında bireysel başvuruları değerlendiren ve tahliyeleri sağlayan
AYM, BALYOZ ve CASUSULUK Davalarındaki açık hukuksuzluklara ve çok sayıdaki bireysel başvuruya karşın altı aydır işlem yapmayarak çok geç kaldı.

Bu koşullarda, sorumlu kişi ve kurumları harekete geçmeye davet etmek üzere
bir dizi eylem gerçekleştirme kararı aldık.

İlk eylem olarak, 5 Mayıs 2014, Pazartesi günü, saat 13 30’da, Anayasa Mahkemesi önünde (AHLATLIBEL, Çankaya BELEDİYESİ Spor Tesisleri girişi karşısı),Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), Demokratik Kitle Örgütleri ve avukatların katılımı ile basın açıklaması yapılacaktır.

Basın açıklamasından sonra, AYM kararını açıklayana dek söz konusu yerde “VARDİYA BİZDE PLATFORMU” nöbet tutmaya devam edecektir.

ÇAĞRI                             :

5 MAYIS 2014 PAZARTESİ – SAAT : 13.30
– AYM Önünde / Ahlatlıbel- 

Davaya, adalete ve hukuka duyarlı;

–         Bütün avukatları cüppeleri ile açıklamaya destek vermeye,
–         Bütün askerleri silah arkadaşlığı nöbetine,
–         Bütün medyayı ülkenin geleceği ile ilgili bu olaya tanık olmaya ve duyurmaya,
–         Bütün yurttaşlarımızı, gençlerimizi, demokratik kitle örgütlerini, siyasetçilerimizi ülkesine, ordusuna, hukukuna sahip olmaya çağırıyoruz.

VARDİYA BİZDE PLATFORMU

Soner YALÇIN : 19 TUTSAK


Dostlar
,

Soner Yalçın, Türkiye’nin son yıllarda yetiştirdiği en yetenekli gazeteciler içinde önlerde geliyor.

Özellikle hapisten çıktıktan sonra yazdıkları -görkemli SAMİZDAT kitabı sonrası-
büyük bir özenle izlenmeli ve değerlendirilmeldir.

Aşağıda, birkaç gün gecikmeyle “19 Tutsak” yazısı.. (28.2.14, SÖZCÜ)

Ergenekon tutsaklarından Oktay Yıldırım‘ın şu sözleri üzerinde
bir kez daha hep birlikte düşünmeliyiz :

  • “..Böyle bir düşmanlık yok bu topraklarda.
    Biz savaştığımız düşmanımızı esir aldığımızda üzerine parkamızı verdik,
    yemeğimizi-suyumuzu paylaştık
    .”

Sevgi ve saygı ile.
4 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

19 TUTSAK..

portresi_kasketli
Soner YALÇIN

Gündem, Erdoğan-Gülen kavgası
Cezaevindeki tutsakların/esirlerin gündemden düşmesine izin vermeyeceğim. Her daim, fırsat buldukça onların sesini bu köşeye taşıyacağım…
Çünkü:
Türkiye’nin gerçekle bağı koparıldı;
ülke toplumsal travma/sosyal şizofreni yaşıyor.

Baksanıza:
Yasada “hüküm özlü” diye hukuksal bir statü yok.
Yani, masumiyet karinesi gereği; hüküm kesinleşinceye dek herkes suçsuz.

Bu değişti; yerel mahkeme karar verince kişi “hüküm özlü” oluyor!
Oysa yargı süreci bitmiyor; bunun Yargıtay gibi safhaları var.
Yok dinlemiyorlar; yasayı filan umursamıyorlar. Şark kurnazlığı yaparak, uzun tutukluluk konusunda Türkiye’yi sıkıştıran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni kandırmaya çalışıyorlar.

Şimdi…
Yeni demokratikleşme paketiyle 5 yılı aşkın cezaevinde bulunan Ergenekon sanıklarının serbest kalmasının önündeki tek engel -bu Türkçe özürlü- “hüküm özlü” statüsü!

Ziyaretine gittiğimiz Silivri Cezaevi’ndeki gazeteci Tuncay Özkan isyan ediyor.
Haklı. Demokratikleşme paketi adı altında nice yasalar değişti; katiller yararlandı. Tuncay Özkanlar yararlanamadı. Yeni pakette de bu uyduruk “hüküm özlü” statüsüyle özgürlükleri engelleniyor.

Gazeteci Deniz Yıldırım hep olduğu gibi bir ayrıntıya dikkatimizi çekti:

“Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yeni yasa düzenlemesiyle 149 kişinin tahliye olacağını açıkladı. Sonraki konuşmalarında bu rakamı 130’a indirdi. 19 kişi azalmıştı.
Bu 19 kişi 5 yılı aşkındır cezaevinde yatan ve yasa değişikliğinden yararlanacak Ergenekon sanıklarıydı!”

4 yılı aşkındır cezaevinde yatan gazeteci Yıldırım, bir de istihbarat verdi:

“Sayının azalmasının nedeni olarak, başta Hüseyin Çelik ve Şamil Tayyar gibi
20’yi aşkın AKP milletvekilinin karşı çıkmaları gösteriliyor.”
Hüseyin Çelik ile Şamil Tayyar’ın bu kini hiç bitmeyecek görünüyor.

AKP’ye “örtülü” destek

Silivri Cezaevi’nde ziyaret ettiğimiz gazeteci Hikmet Çiçek,
konuşmasına CHP’yi eleştirerek başladı:

“Cemaat’in devlet içindeki gücünü kıracak her türlü girişim desteklenmelidir.
28 Şubat dahil, hiçbir siyasal iktidar Cemaat’in üzerine bu derece gitmedi.”

Hikmet Çiçek, Cemaat konusunda bilgili üç gazeteciden biridir. Yıllarca bu konuda haberler yaptı. Silivri Cezaevi’nden CHP’ye sesleniyor;

“Kafanızı karıştırmayın, Türkiye için son derece tehlikeli olan Cemaat’in devlet içindeki olağanüstü gücünü kırmak için siz de mücadele edin.”

Gazeteci Turan Özlü de aynı fikirde:

“AKP-Cemaat kavgası Türkiye’nin lehinedir. Cemaat’in inine girenin elini kimse tutmasın; tüm pislikler tek tek ortaya çıksın. Kimileri tribüne çıkarak, ‘birbirlerini yesinler’ diyor; bu tavır da yanlıştır. Tamam yesinler birbirini; dünya tarihinde tüm ittifaklar böyle parçalanıp yok oldu. Ama seyirci olmak doğru değildir; öncelik Cemaat tehlikesinin
yok edilmesidir.”

Turan Özlü’nün bir de sitemi var:

“Türkiye, AKP yolsuzluklarını Cemaat sızdırmalarıyla mı öğrendi?
Aydınlık’ta yaptıklarımız ortada; biz hırsızlıkları ortaya döken telefon kayıtlarını yayınlamadık mı? Bu sebeple zindanda değil miyiz? Keza Wikileaks ortada.
CHP İstanbul İl Başkanı rahmetli Mehmet Bölük’ün mücadelesini CHP’liler unuttu mu? Unuttular ise yazdığı ‘El Tayyip’ kitabına baksınlar; orada tüm hırsızlıklar yazılı.”

6 yıl 8 aydır cezaevinde bulunan; Erdoğan hakkında yazdığı kitaplarla bilinen yazar Ergun Poyraz,

“Dünyanın tüm Atatürkçüleri bir araya gelse Cemaat’in yaptığı tezgahları bu kadar ortaya çıkaramazdı. Erdoğan’ın en büyük hatası, Cemaatçi polislere inanması oldu; ‘seni öldürecekler’ yalanına kandı.”

Hurşit Tolon Paşa ise Cemaat olgusuna daha geniş perspektiften bakma taraftarı. O’na göre

  • Cemaat; Sevr’i diriltmek, ulusal birliği parçalamak isteyenlerin,
    uzaktan planlı programlı yöntemlerini harekete geçiren piyon.
  • “Biz Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı çıktığımız için buradayız.
    Hedef biz değil Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.”

Bana ve Balbay’a eleştiri

Gazetecilik böyledir; hep tenkit edilirsiniz. Olsun, eleştiriye zenginlik olarak bakmak gerekir. Hikmet Çiçek, Cemaat’in kirli tezgahlarını az yazdığım için eleştirdi.
Prof. Dr. Yalçın Küçük ise Cemaat’i tek yanlı suçlu gören yazılarımı eleştirdi.
Prof. Küçük’e göre iki taraf da kirliydi; birini destekleyip diğerini yazmak doğru değildi.
Erdoğan’ın yeni müttefik arayışında olduğunu söyleyen Prof. Küçük, “tek yanlılık” eleştirisini Ulusal Kanal için de yaptı; “Ulusal Kanal, AKP televizyonu oldu!”
Görünen: AKP Silivri’yi böldü!..

Prof. Yalçın Küçük, “Sosyal Demokrat Merkez Partisi” dediği için Mustafa Balbay’ı
ve; “buradan çıkmamızı istemiyorlar” diye CHP’yi, sertçe eleştiren makaleler yazdığını söyledi. Evet dedim ya; eleştiri zenginliktir.

“Hocam giden belli; AKP. Peki gelen ne?” diye sordum.

“Ne geldiğini göremiyoruz; ipuçları yok.” diye yanıt verdi.

Çok etkilendiği Gezi direnişini bir orta sınıf kalkışması olarak değerlendirdiğini;
hapisten çıktığında bu konuda araştırma yapmak istediğini söyledi.
Türkiye’de bu kadar milyarderin nasıl çıktığını da merak ediyordu.

Son görüştüğümüz kişi, 2 yıl cezaevinde benim kahrımı çeken koğuş arkadaşım
Oktay Yıldırım idi. Cezaevinde yazdığı üçüncü kitabı,

“Başımıza Gelenler; Kumpastan Direnişe” yakında çıkacaktı.

Sözlerine, pankreas kanseri Muzaffer Tekin’le başladı;

  • “Hepiniz lütfen kolları sıvayın, ne yapılacaksa bir an önce yapılmalıdır;
    hemen serbest bırakılmalıdır. Böyle bir düşmanlık yok bu topraklarda.
    Biz savaştığımız düşmanımızı esir aldığımızda üzerine parkamızı verdik, yemeğimizi-suyumuzu paylaştık.”

Silivri Cezaevi’nden ayrılırken şunu düşündüm:

Geleceğin en önemli niteliği şaşırtıcı olmasıdır; var olanın sürgit devam edeceğine inananlar; yalnızca görmek istediklerini görenler; en çok düş kırıklığına uğrayanlardır ve tarihe hesap verenler hep onlar olmuştur…