Etiket arşivi: Erdoğan = AKP

14 ve 28 MAYIS 2023, CUMHURBAŞKANLIĞİ SEÇİMILERİNDEN ALINMASI GEREKEN DEMOKRASİ DERSİ NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Söz konu seçimi genelde, merkeziyetçi, otoriter, muhafazakâr, gelenekçi, ve Siyasal İslamcı Blok kazanmıştır. Bu doğrudur. Halkımıza ve ülkemize hayırlı olsun. Çünkü demokrasiler, genelde toplumların ektiklerini biçtikleri rejimlerdir. Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına. Kime oy verirsen onun seni yönetmesine razı olacak ve gelecek seçimi bekleyeceksin…

Ancak bir de konuya hak, hukuk, adalet ve demokrasiyi öne çıkartan, daha özgürlükçü ve değişimden yana olan Millet İttifakı bloku açısından bakmaya çalışalım.

Eğer Türk toplumu, bu seçimlerde, bin bir türlü yalanlar, hileler, iftiralar, fırsat, güç ve olanak eşitsizliklerine karşın, Alevi kökenli bir siyasi lider olan sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘na %48 oranında oy verebilmişse, bu toplum din, ırk ve mezhep etkenlerini, yani teokratik, feodal Ortaçağ zihniyetini büyük oranda geride bırakıp demokrasi sınavını kazanmış demektir.

  • Kötümser olmaya gerek yoktur.
  • Bu nedenle, laik ve demokratik cumhuriyet, hak, hukuk, adalet ideallerinden ve demokrasimizin geleceğinden umutluyum.

Bu nedenle, kötümserliği bir kenara bırakıp gelecekteki başarılar için umutlanmaya, güven tazelemeye, daha çok çalışmaya ve birleşerek gürleşmeye ve güç devşirmeye devam edelim.
Başarı yollarında yol kazaları olabilir. Ancak başarılar ve zaferler uzun erimli kazanımlardır.

Hiç unutmayalım; ışığın karanlığı aydınlatma gibi değişmez ve asla değiştirilemez bir özelliği vardır. Tıpkı bunun gibi, akıl ve bilimin de uzun erimde cehaleti tarihin çöplüğüne gömmek gibi üstün bir değiştirici ve dönüştürücü gücü söz konusudur. Batı toplumları bunu başarabilmişlerdir. Şimdi sıra Doğu toplumlarında, bizlerde…

Köle zihniyetli insanlar, özgürlüklerin erdemleri ve güzelliklerine; ekonomik, sosyal, kültürel olarak, aklen (ussal) ve zihnen yeterince hazır olamadıkları ya da hazır olmalarına yeterli fırsat verilmediği için özgürlüklerden korkar ve kaçarlar.

Fakat bu kaçışlar ebedi olamaz. Kölelerin ya da köle bilinçli insanların zihinlerinde de bir gün mutlaka aklın, bilimin, özgürlüğün, hukukun, adaletin ve demokrasinin şafağı atacak, zihinler aydınlanacak davranışlar rasyonelleşecek, insanın insana kul, köle olma devri sona erecektir.

Evrensel ahlaki, hukuki ve insani değerlerin, aklın ve bilimin izinden gidenler için karamsarlığa, kötümserliğe ve umutsuzluğa gerek yoktur.

Ulu Önderimiz M. K. Atatürk büyük bir Kurtuluş Savaşı kazanarak, yepyeni ve çağdaş bir devlet kurarak; bizlere çoşkulu bir vatan, bayrak ve millet sevgisi, mutlaka korunması gereken demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti, şaşmaz bir tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik reçetesi ve her konuda tüm maddi ve manevi kurtuluş, yükseliş için yurtta ve dünyada barış rotalarını göstermiştir. Eksiğimiz bu rotalara yeterince sahip çıkamamaktır.

Ancak bu seferki (kez) toplumsal bilinç tabandan, halktan geliyor. Halka mal olmuş değişimler ve devrimlerden asla geri dönülemez

Zaten yapmamız ve düzeltmemiz gereken de, daha bilinçli bireyler, daha uygar bir toplum, daha gelişmiş ve gönençli bir ülke ve daha demokratik bir yaşam için herkesin kendi üzerine düşeni yapmasıdır. Gereklerini yapabildiğimiz sürece enseyi karartmayalım.

Çaresiz değilsiniz. Çare ” SİZ” siniz.
===========================================
Dostlar,

Aşağıdaki görseli, biz ekledik. 29.05.2023

Eski ve halen HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder :

  • Bizi Kandil’e Erdoğan yolladı.

Ama aynı R.T. Erdoğan = AKP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turuna giderken CHP’yi
PKK – Kandil ile işbirliği yaptığı suçlaması için gerçek dışı montaj video yayınlattı ve TV’de bunu itiraf etti :

  • Erdoğan, montaj videoları kendi ağzıyla itiraf etti!

  • ‘Ama montaj, ama şu, ama bu…’

Bu vb. bir yığın manevra ile son derece adaletsiz ve baskıcı biçimde seçim “Sırrı Süreyya Önder ” görünüyor!!??..

Oysa bir seçimin en az 2 temel koşulu var : Özgürlük ve Adalet.

Bu “maç” burada biter mi??

Sevgi ve saygı ile. 29 Mayıs 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzm., Siyaset Bilimci
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

İktidarın tükenişi!

Deprem felaketi, Türkiye siyasetini de derinden etkileyecek gibi görünüyor. Sadece yer altındaki tektonik faylar değil, yer üstündeki toplumsal faylar da kırılmış durumda. Ülkenin yaklaşık beşte birini enkaz altında bırakan deprem, asıl afetin İslamcı-faşizan iktidar olduğunu gözler önüne serdi. Bir ortaçağ arızası olan inanç merkezli bilgi anlayışının egemen olduğu kamu yönetiminin iflas ettiğine toplumun büyük kesimi tanık oldu. Bu bağlamda, geçen pazar günü yayımlanan “Silkelense düşecekler” başlıklı yazımda ileri sürdüğüm tezlere devam ediyorum.

Ağır bir yenilgiye doğru sürüklenen İslamcı hareketin tutunmaya çalıştığı son iktidar sütunları da gürültüyle çöküyor. Ancak, bu tablo AKP’nin ve ortağı MHP’nin iktidarı direnmeden terk edip muhalefete bırakacağı anlamına gelmiyor. Tam tersi olacaktır. İktidar, eline geçirdiği devlet gücünü bırakmamak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Durumun farkında olan iktidar, toparlanmaya ve inisiyatifi yeniden ele geçirmeye, yeni bir algı operasyonu ve psikolojik harp hazırlığı yapmaya, bu bağlamda bağımsız medyayı susturmaya yönelik adımlar atmaya çalışıyor. Bu nedenle, ilk görev olarak AKP’nin ve dinci-faşizan blokun toparlanmasına izin verilmemelidir.

Türkiye deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir yandan da zamanında yapılıp yapılmayacağı belli olmayan seçimlere doğru –deyim uygunsa– sürükleniyor. Eğer Erdoğan-AKP iktidarı, seçimleri kaybedeceğini görürse, hiç kuşku yok ki, bu sonuçtan kaçmak için her yolu deneyecektir. İlk deneyeceği yöntem ise, Yüksek Seçim Kurulu dahil, seçim kurulları marifetiyle, sandık sonuçlarını değiştirmek, halkın ortaya çıkacak iradesini çalma girişimi olacaktır. Siyasal İslamcılar için “milli irade” kendi dar ideolojik programlarını desteklemek için verilen oylardan ibarettir. Gerisinin bir önemi ve değeri yoktur. Milletin geriye kalanı, zorla ya da rızayla “hak yoluna sokulmayı bekleyen” günahkârlardan oluşur, o kadar.

Israrla vurguladık; AKP klasik bir muhafazakâr ya da merkez sağ parti değildir. Cumhuriyet’i yıkmayı hedefleyen siyasal İslamcı ve faşizan hareketin ülkeye el koymuş örgütlü bir ifadesidir. Bu nedenle, rejim değişikliğini sonuna kadar zorlamadan, “kutlu dava” dedikleri hedefe bu kadar yaklaşmışken son bir hamle daha yapmadan geri çekilmeyecekleri kesindir.

İKTİDARIN GÜCÜ ve KORKUSU

İslamcı hareket, iktidarı bir kez yitirirse bir daha böyle bir tarihsel fırsat yakalayamayacağını görüyor. Dahası, kendilerine yönelecek bir hesap sorma dalgasının altında ezilerek, ele geçirdikleri bütün mevzileri kaybedeceklerinden de korkuyor. Bu korkunun ima ettiği sonuçlar bütünüyle gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, kestirmek güç. (AS: Yüce Divan’a yollamak için 400 MV gerek!) Çünkü bunun gerçekleşmesi esas olarak AKP sonrası iktidarın niteliğine, yani radikallik düzeyi ile cumhuriyetçi ve halkçı karakterinin belirgin olup olmamasına bağlı. Ancak öyle görülüyor ki, bu korku, AKP iktidarına bir çılgınlık yaptıracak kadar derin ve travmatik bir nitelik taşıyor.

Diğer taraftan, paradoksal olarak gerici-faşizan iktidarın bütün kamu gücünü elinde tuttuğu, denge ve denetim kurumlarını tasfiye ettiği, kurumsal bakımdan kendilerine “dur” diyecek bir kurum bırakmadığı, dolayısıyla istediği her şeyi yapacak kadar çok güçlü göründüğü… mevcut koşullarda, gerçek tablo tam tersidir. Erdoğan-AKP iktidarı büyük bir hızla gücünü ve ülkeyi yönetme yeteneğini kaybediyor.

Merkez sağ siyaset havzasının, tarihsel sahipleri tarafından yeniden doldurulmaya başlanması nedeniyle, AKP iktidarının dayandığı tek güç olan toplumsal desteği de hızla eriyor. Kamuoyu araştırmaları AKP oylarının, geleneksel İslamcı tabana, diğer bir ifadeyle dinci çekirdek kesimlere doğru daraldığını ortaya koyuyor. AKP iktidarı, Rusya dışında bütün dış desteğini de yitirmiş görünüyor.

Eğer muhalefet yaşamsal bir hata yapmazsa, AKP’nin bir daha siyasal ömrünü uzatması zor görünüyor. Öyle ki; AKP iktidarının bir ganimet gibi gördüğü Cumhuriyet Türkiye’sinin zenginliklerini yağmaladığını biliyoruz; işte bu yağma düzenine ortak ettiği muhafazakâr ve yandaş sermaye kesimleri bile, toplumsal bir depremin enkazı altında kalmaktan korkuyor. Bu nedenle AKP’den uzaklaşmanın yollarını arıyor.

TÜRKİYE’NİN ÜÇ YOLU

Fantastik bir teori gibi görülebilir, ama yine de söyleyeyim; AKP (ve MHP) gerçekte iktidarı kaybetmiş görünüyor. Fiili durum bu. Gelgelelim, Türkiye’nin sol dahil, ilerici ve geleneksel muhalefet güçleri bu durumun tam olarak farkında değil. İşin kötüsü, iktidar da kaybettiğini göremiyor. Oysa tablo açık; ortada her tarafı dökülen, silkelense düşecek rüküş bir iktidar var. Ancak, tam da bu nedenle, saldırgan olabilecek ve kötülük yapmaktan kaçınmayacak bir iktidar bu. Dolayısıyla işi hafife almadan, bütün muhalefet güçlerini birleştirerek dikkatle, kararlılıkla ve cesaretle mücadele edilmesi gereken bir iktidar.

Türkiye’nin önünde fazla yol yok. Seçimlerden sonra ya AKP iktidarının aşırılıklarının törpülendiği, toplumdaki tansiyonu düşürecek ve Cumhuriyetin bozulan yapısının kısmen de olsa onarıldığı demokratik bir restorasyon dönemi yaşanacak ya da siyasal İslamcılar ve ortaklarının her türlü çılgınlığı yaparak (darbe, iç çatışma vb.) iktidara yeniden el koyup, ülkeyi sürükleyecekleri dinci-faşist bir diktatörlük olacak. Elbette, şimdilik zayıf da olsa bir üçüncü yol daha var: Türkiye’nin aydınlanmacı, cumhuriyetçi ve sol güçlerinin geniş ittifakına dayanan –burada “geniş ittifak” kavramı önemlihalkçı, laik ve kamucu bir atılım gerçekleştirilecek.

Eğer Erdoğan-AKP yönetimi seçimden istediği sonucu alamaz ve direnmeye yönelirse, hiç kuşkusuz ülkenin, niteliği ve sonuçları kestirilemeyecek yıkıcı bir kalkışma, iç savaş vb. gibi, her türden olasılığa açık bir kaos (karmaşa) ortamına sürükleneceği öngörülebilir. Ancak, AKP iktidarının seçimi kaybetmesi halinde (yitirmesi durumunda), sanıldığı gibi etkili bir direnme gücü de yok. Kaybeden bir siyasal güç için hayatını ve geleceğini ortaya koyacak pek fazla kişi ve çevre olmayacaktır.

Sonuç olarak; gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı tarihsel ve sosyolojik bir sorunla boğuşuyoruz. Ancak, teolojik literatüre yönelik eleştirileri uzunca bir süredir geri çeken “modern” Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda. Artık böyle devam edemez.

İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU

📢 “İŞ BANKASI ÇALIŞANLARINDAN DUYURU”

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Biz iş Bankası Çalışanları olarak, Erdoğan’ın İş Bankasındaki Atatürk’ün hisselerine el koyulması konusundaki bütün gerçeği biliyoruz. Bu gerçekleri ülkemin her bireyi de bilmeli.

TÜRKİYE İŞ BANKASI AŞ GERÇEKLERİ

“İş Bankasına karşı, ağzının suyunu akıtanlara ithaf olunur,,
Bildiklerimiz, Bilmediklerimiz .!!!

-İş Bankası’nın % 40.12’si Banka çalışanlarına ait olan Munzam sandık vakfına aittir.
Ülkemizde ve dünyada bu büyüklükte , çalışanlarının ortak olduğu başka bir kuruluş yoktur.

YANİ İŞ BANKASININ PATRONU YOKTUR, DEĞİŞEBİLEN PROFESYONEL GENEL MÜDÜRLERİ VARDIR.

İş Bankası’nın % 28.09’u bu Bankanın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait olup, bu thisseleri de Atatürk adına Cumhuriyet Halk Partisi temsil etmekte, Temettü gelirlerini de Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘na bağışlamaktadır.
CHP iş bankasından 1 kuruş gelir alamamaktadır.

– İş Bankasının % 31.79’u da Halka açık hisselerdir. Yani borsadaki iş C, İş B , İş A gibi hisseler.

– İş Bankasının bugünkü piyasa değeri ; 25.700.569.000 TL (Yirmibeş milyar yediyüz milyon beşyüz altmışdokuzbin TL). Ülkesini harami gibi soyup soğana çevirenlerin, soymaya yeni kaynaklar arayışına girmelerinden dolayı, CHP bahanesiyle saldırmalarının asıl altında yatan gerçek bu paradır.

– İş Bankasının Yönetim kurulu 11 kişiden oluşmaktadır, 7 üye bankanın kendi içinde bankanın çalışanlarından, (yani alaylı) oluşmakta, 4 üye de CHP’li temsilcilerdir.

-İŞ BANKASINDA KARARLAR 6 ÜYENİN OYUYLA KABUL GÖRMEKTEDİR. Dolayısıyla CHP’li üyeler isteseler de tek başlarına İş Bankasında siyasal karar alamazlar ve Banka buna izin vermez.

– İş Bankasındaki şu andaki CHP Temsilcileri;

Murat Karayalçın; eski DPT uzmanı, Ankara Belediye Başkanlığı yapmış, SBF Mezunu, deneyimli siyasetçi.

Müslim Sarı; Milletvekili, Uzman Ekonomist, SBF Mezunu.

Rahmi Aşkın Türeli; Maliyeci, SBF mezunu, Ekonomist.

Özcal Korkmaz; İktisatçı, Hesap Uzmanı, Maliyeci

Bu temsilci sıfatlarını niye yazdım; salt İmam Hatip Okulu Mezunu diye bu görevlere atanmadıklarını anlatmak için, TÜBİTAK başkanlığında olduğu gibi..

– İş Bankası tüm çeklerinde “ATATÜRK” logosunu kullanan tek bankadır.

Kaynak : T. İş Bankası Çalışanları..
========================================

Dostlar;

ERDOĞAN’ın İŞ BANKASI GÜNDEM OYUNU..

Erdoğan’ın olağanüstü sıkışık – gergin – sinirli – kaygılı ve de bitkin.. olduğu son derece açık..
Sivas konuşmasında (7.2.19) patlıcan – domates – biber – patates fiyatlarındaki katlanılmaz artışları alaya aldı ve akıllara seza biçimde Suriye – Güneydoğu Anadolu operasyonlarının ekonomik maliyetine bağladı! Önceki günlerde de marketlerin hizaya çekileceği söylendi..

Ölçüsüz ve irrasyonel bir hamaset ile halkın vatan – yurtseverlik duyguları sömürülüyor gene.. Meydanda haremlik – selamlık erkek ve kadınlar ayrı ve ellerde bayraklar..
İnanılmaz sayıda çok çocuk da meydana doldurulmuş..

Yaşam pahalılığı bir yangın gibi yoksulu – dar gelirliyi kavuruyor ama iktidar acı gerçeklere gözünü – kulağını kapamış. İnsanlar ağır – kaldıramadıkları sorunlarda çaresiz kalınca, örn. kanser olduğunu öğrenen bir hasta, sorunu yadsıma (inkâr, denial) tepkisi verir. O gerçek öylesine teslim alıcıdır ki; kimi insanlar en azından ilk anda yüzleşme güç ve cesareti gösteremez, onu yadsırlar bir süre. Ancak bu tepki sürdürülemez, çıplak gerçek kabul edilmek zorunda kalınır sıklıkla bir çökkünlükle..

Ne var ki, bir de narsisistik kişilik sahibi iseniz, hele hele sizin hatanız sonucu ise o tablo, bu “kabul” kolay kolay gelmez.. Her türlü akıl dışı savunma yapılır ve sorumluluk kabul edilmez.

Günümüzde gelinen yer ne yazık ki burasıdır. Halkın dikkatinin, toplumun gündeminin sürekli değiştirilerek “gerçekliğinden koparılması” zorunludur demokratik olmayan toplumlarda! Ancak yaşamın acı gerçekleri, bu tür manevraları yapmaya artık eskisi gibi elverişli değil.

Çünkü evde tencere kaynatılamıyor!.. Mahzuni’nin deyimiyle Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana..
Tokat’taki kadının hafta içinde geçici iş kurası çekilirken haklı isyanı ve feryadı kulaklardan – gözlerden uzun süre silinmeyecektir:

  • Açım aç, çocuklar doymuyor!

Erdoğan / AKP, İŞ BANKASI gündem oyunu ile hem anamuhalefet CHP’yi yersiz meşgul edip yormak hem de halkı bir kez daha somut gerçekliğinden kopararak adeta “sosyal şizofren” yapmak istemektedir!

Sosyal şizofren zavallı bir “kitle”den sorgulayan – akılcı davranış (rational choice) beklenemez.. Başta milliyetçi – dinsel, hamasi telkinlerle, sürü psikolojisi ilkeleriyle illüzyonlarla, sanrılarla (hallüsinasyonlarla) telkin – kumanda altına alınarak yönlendirilebilir, adeta “felç” olurlar. Ellerine tutuşturulmuş bayraklarla atılan histerik çığlıklar, gerçekte acı sona yaklaşıldığının yürek yakan tamtamları gibidir.
****
Anımsatalım, Anayasa md. 134 / 2 :

  • Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilir.

Dolayısıyla İŞ Bankası’ndaki Atatürk hisselerine yasa çıkartarak “el koymak”, hukuk içinde olanaklı değildir.

Ortada bir vasiyetname vardır ve her vasiyetname gibi, hukuka aykırı olmadığı sürece dokunulmazdır. Atatürk’ün vasiyetnamesinin 1938’den bu yana, “hukuk dışı” olduğuna ilişkin herhangi bir sav ileri sürül(e)memiştir. Zamanaşımı süreleri de çoktaaaan dolmuştur. Üstelik bu vasiyet, Cumhuriyetin kurucusuna aittir, şu ya da bu kişiye değil. Ülkemizin geleceği için yaşamsal önemde araştırma – inceleme – yayın – eğitim yapmak üzere Atatürk’ün kendisinin kurduğu 2 stratejik Kuruma, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu‘na dönüktür. 12 Eylülcüler Mustafa Kemal Paşa’nın, bilerek ve tasarlayarak Devlet dışında birer bağımsız “Dernek” olarak yapılandırdığı bu 2 saygın kurumu Devlet dairesine dönüştürerek ve Anayasaya koyarak kendilerince daha da pekiştirmiş oldular.

Öte yandan Anayasa md. 35 ise Mülkiyet hakkını çok net olarak tanımlamaktadır :

  • Mülkiyet hakkı
    Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Dolayısıyla, Mustafa Kemal Paşa da Mülkiyet ve miras hakkına sahiptir ve bu “evrensel” haklarını kullanmıştır Vasiyetnamesi ile.. Her şeyini Ulusuna bıraktığı gibi, sermayesini sağlayarak kurdurduğu İŞ Bankası hisselerini de 2 ulusal derneğe sürekli gelir olarak bırakıp bir kez daha ileri görüşlülüğünü ve ulus sevgisini kanıtlamıştır.

Dolayısıyla İŞ Bankası’ndaki Atatürk’ün bu paylarının “Hazine’ye aktarılması” herhangi bir “hukuksal” yolla olanaklı değildir. Anayasa değişikliğine gidilecek olursa, bu kez AİHS ve İHEB çiğnenmiş olacaktır.. Bu adımlar da elbette uluslararası yaptırımla karşılaşabilir..

Geçiniz efendim geçiniz…
Erdoğan tükeniyor..
Dün Sivas’ta üniversiteyi kendilerinin getirdiğini söyledi meydanlarda.. Oysa Sivas Cumhuriyet Üniversitesi 1975’te kuruldu.. 44 yıl oldu.. Erdoğan önceki seçim kampanyasında İsparta’da da benzer yanıltma girişiminde bulunmuştu.. İster bilerek, “halkı aptal yerine koyarak”, ister gerçekte.. Yinelenen bu “olgu”, sağlıklı bir insan için söz konusu edilemeyecek bir durum..

Yazık Türkiye’ye, çoook yazık..

Fakat geçecek, geçiyor.. dayanmak – direnmek ve halka, yaşadıklarının ardındaki gerçekleri anlayacağı dille aktararak neden – sonuç ilişkilerini kurabilmesi için desteğe devam..

Sevgi ve saygı ile. 09 Şubat 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

1603 TL aylıkla çalışan yurttaşın isyanı

1603 TL aylıkla çalışan yurttaşın isyanı

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Ahmet Toprak adlı bir yurttaş, 1603 TL asgari ücretle geçinemediğini anlatan bir video yayınladı. 2 çocuk babası Toprak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve milletvekillerine böyle seslendi. Toprak’ın bu videosu sosyal medyada gündem oldu. İşte o sözler:

“Artık zoruma giden o kadar çok şey var ki. Bir video ile anlatmak istedim. İster A partili olun ister B partili, benim tek bir derdim var ben onu anlatmaya çalışıyorum. Ben 1603 TL asgari ücretle çalışan basit bir adamım. 2 kız evlat sahibiyim. Ben asgari ücretle değil evimi geçindirmek, çocuklarımın ihtiyacını bile karşılayamıyorum. Burada 1 aylık emeğimin karşılığı 1603 TL para var. İsteyen her şeyimi araştırsın. Milletvekilleri 22 bin TL maaş alıyorlar. Bu insanlar zaten zengin olan, fabrika sahibi tanınmış insanlar.

Özellikle sayın cumhurbaşkanım bize 3 -4 çocuk yapın diyorsunuz. Ben bu parayla 2 çocuğumun hakkından gelemiyorum. Neden milletvekilleri 22 bin maaş alıyorlar. Bizim gibi 1603 TL alsalar, bakalım kaçı milletvekili olarak kalacak. Bıktım artık isyan ediyorum ben geçinemiyorum. Bunun yeterli olduğunu söyleyen milletvekilleri gelsin bir ayda bu parayı bana kullanmayı öğretsin. Allah’tan korkun.

Artık geberiyorum ay sonunu nasıl getireceğim diye. Yetmiyor, kardeşim. Ultra lüks araçlara binip, çocuklarınızı yurt dışında özel okullarda okutuyorsunuz. Sizin çocuğunuzdan ne farkı var benim çocuğumun. 

Ben insanım, asgari ücretle çalışanın verdiği oylarla oraya geldiniz. Bugün onlara sırt çevirdiniz. Martta seçimler geliyor, yine hepiniz düşeceksiniz. Bir tanenize oy verirsem namertim.”
===============================

Dostlar,
Erdoğan = AKP iktidarında 16 yılda ulusal gelir yaklaşık 3,5 kat, borçlar da yine yaklaşık 3.5 kat büyüdü. Bu durumda net – gerçek bir büyümeden söz edilebilir mi??
Üstelik borçları çeviremez duruma düştük, düşürüldük. Kişi başına gelir son 5 (beş) yıldır sürekli düşüyor. 2018 sonunda G20’den de düşeceğiz büyük olasılıkla.
* AKP = Erdoğan 16 yılda ülkede kayıtlı Dolar milyarderlerini 15’ten en az 45’e çıkardı.
Gelir dağılımı sürekli bozuluyor. Tek adam rejiminde Cumhurbaşkanına TBMM’de bile soru sorulamıyor.. Anayasal kurum Sayıştay devre dışı bırakılıyor hesaplar denetlenmesin diye! Hesap sorulamadığı için, tüm ülkenin serveti TEK ADAM eliyle keyfi harcanıyor. İşte demokrasi ve güçler ayrılığı – saydamlık – hesap verme bunun içi vazgeçilmez…
* Demokrasi yoksa;
– işsiz – aç – yoksul – tutsak – köle … olursunuz,
– sömürülürsünüz,
– ne can ne de mal güvenliğiniz olur..
– Despotun ağzından çıkan da çıkmayan da yasa olur ama “hukuk” olmaz..
– Hesap soramazsınız..
Demokrasi öyle soyut ve “olmasa da olur, bana ne” denecek şey değildir.

Ülkemizin tek adam rejimine sürüklenmesi ile bu tablo daha da ağırlaşmıştır.
* 1 Dolar milyarderi = 1 milyon yoksul demektir!
Buna göre AKP iktidarında 16 yılda 30 milyon insan yoksullaştırıldı / yoksunlaştırıldı.
Yandaşlara dağıtacak rant da kalmadı, ülkenin satılmadık varlığı yok. 60-70 milyar Dolara neredeyse tüm kamu varlıkları haraç – mezat peş keş çekildi özelleştirme tuzağı ile!

Örn. Balıkesir SEKA, bilirkişiler 50 (elli) milton Dolar değer koymuşken 1,1 (1 milyon yüzbin) Dolara damat Albayrak’ın ailesine satıldı 2003-2004’te.. Tüm mahkeme kararları çiğnenerek, gözü kara ve hınçla!

****
AKP kalkıp şimdi Ahmet Toprak adlı bu yurttaşa “meczup, deli, aklı başında değil..” gibi zoraki etiketler yapıştırmaya kalkabilir. Birtakım vaad ve çıkarla tersi yönde açıklamaya da zorlayabilir. Ne var ki, Ahmet Toprak gibi

Ayda 1603 TL ile “geçinme” mucizesi yaratmak zorunda olan yaklaşık 6,5 milyon var bu ülkede.. Bir o denli de açık – gizli işsiz..
Mızrak artık çuvala sığmıyor eyyyyy AKP, devekuşu politikalarını bırak..
Bir dinci – İslamcı parti gerçekten böylesine vahşi – yoksullaştırıcı kapitalist – sermaye yanlısı politikalar güdebilir mi?
Yanıt ve sonuç ortada olduğuna göre,

* AKP gerçekte İslama bağlı değil, İslamcı geçinen, halkı dinle – Allah ile aldatan bir sermaye partisidir.

Bu partiye oy yağdıran milyonlarca yurdum insanı bu acı gerçeği – feci biçimde kandırıldığını ne denli çabuk anlarsa, kendisinin de ülkemizin de kurtuluşu o ölçüde hızlanacaktır.
* 10 Kasım 2018 günü sabahtan gece yarısına dek Türkiye’nin her yerinden Anıtkabir’e gönüllülük, coşku ve kararlılıkla akan iki milyona yakın insan size ne söylüyor eyyyy AKP!?
Bu mesajı alın artık, ülkenin temel değerleriyle oynamayın..

* 10 Kasım 2018 günü ve sonrasında politik ibre ve psikolojik üstünlük artık artık AKP iktidarında değildir.
* Cumhuriyetçi kanat, Türkiye siyasetine ağırlığını koymuştur.
* Artık Türkiye’de hiçbir şey dünkü gibi olmayacaktır.
* AKP = Erdoğan kadir-i mutlak tek adam değildir!

AKP kaçınılmaz inişe geçmiştir… Böyle biline; gereği yapıla..

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com