Etiket arşivi: Erdal Sarızeybek

Dağlıca ve Aktütün kırımları bize ne anlatıyor ? / What says Daglica & Aktutun massacres to us?

Dostlar,

20 Haziran 2012 tarihli yazımızı, PKK’nın Dağlıca baskınının ardından yazmıştık.

Bu gün, 3 yıl sonra benzer bir baskın daha ve ilk bilgilere göre 16 şehit daha!

AKP’yi suçluyoruz, haklıyız; ama bu karakol daha önce feci vurgun yemiş..

Onu gereğince tahkim etmek gerekmez miydi?
Bu yapılmadı ise sorumluları kimler??

Yüreğimiz yangın yeri olarak soruyoruz..

Ve bu 3 yıl önceki yazımızı öne bu güne çekerek yeniden yayımlıyoruz..

O zaman “muhasebe zamanı”.. demiştik..
İyice anlaşılsın (!) diye İngilizcesini de yazmıştık..

  • AKP damgalı seçim hükümeti derhal istifa etmeli ve öbür 3 parti ortaklığında olağanüstü geçiş / seçim hükümeti kurulmalıdır.

Makaleyi okumak için lütfen tıklar mısınız??

Daglica_ve_Aktutun_Sinir_Karakolu_Baskinlari_Tarih_Laboratuvari_4.10.08_ve_20.6.12


Sevgi, saygı ve kahreden bir acıyla.
06.09.2015, Datça


Dr. Ahmet SALTIK

www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

======================================

Lütfen tıklar mısınız??

Daglica_ve_Aktutun_Sinir_Karakolu_Baskinlari_Tarih_Laboratuvari_4.10.08_ve_20.6.12

Sevgi ve saygı ile.
20.06.2012, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

14 MİLYON KİŞİNİN KİMLİK NUMARASI ÇALINDI!


14 MİLYON KİŞİNİN KİMLİK NUMARASI ÇALINDI!

portresi

 

Erdal SARIZEYBEK

 

 

Vatandaşlar adına ilaç yazıp hem Devleti zarara sokup hem de vatandaşın bilgilerini çalan
çete ilaçları da PKK’ya göndermiş.

OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==>
http://www.sarizeybekhaber.com.tr/haberler/14-milyon-kisinin-kimlik-numarasi-calindi-h1066.html

Devlet Denetleme Kurulu raporlarına giren vatandaşın kimlik numaralarının çalınması skandalına bir yenisi daha eklendi. Çeteler, vatandaş adına ilaç yazıp devlete fatura etti. Güvenlik açığı vatandaşa 3 TL reçete, 5 TL muayene, en az 5 TL de ilaç parası olarak döndü.

İlaçların PKK’ya gönderildiği öne sürüldü.

Tür­ki­ye­’nin bir ucun­da­ki va­tan­da­şı hiç uğ­ra­ma­dı­ğı şe­hir­de has­ta­ne­ye git­miş gös­te­rip ilaç yaz­ma skan­da­lın­da son ör­nek An­ka­ra­’da otu­ran C.K. isim­li va­tan­daş adı­na ya­şan­dı. C.K, ec­za­ne­ye
git­ti­ğin­de Di­yar­ba­kır Sil­va­n’­da adı­na ilaç ya­zıl­dı­ğı­nı an­la­dı. Ken­di­si­ne 2 ay­da bir grip ilaç­la­rı ya­zıl­dı­ğı­nı öğ­re­nen C.K. hiç kul­lan­ma­dı­ğı ilaç­la­rın pa­ra­sı­nın da maa­şın­dan ke­sil­di­ği­ni gör­dü. C.K, va­tan­daş­lık nu­ma­ra­sı­nın Di­yar­ba­kır Sil­va­n’­a na­sıl git­ti­ği­ni ve han­gi dok­to­run im­za­sıy­la
ha­ya­li ilaç ya­zıl­dı­ğı bil­gi­si­ni ta­lep et­ti.

Ya­pı­lan in­ce­le­me­de C.K ve da­ha bin­ler­ce va­tan­daş adı­na ya­zı­lan

‘ha­ya­li ilaç­la­rı­n’ te­rör ör­gü­tü PKK için da­ğa çı­ka­rıl­dı­ğı tes­pit edil­di.

İlaç çe­te­le­ri­nin eli­ne ge­çen kim­lik nu­ma­ra­la­rı ile dok­tor e-re­çe­te şif­re­le­ri­nin sa­yı­sı ise
bi­lin­mi­yor.

İlaç çe­te­le­ri ise hiç has­ta­ne­ye git­me­yen va­tan­daş­lar üze­rin­den ilaç ya­zıp dev­le­te fa­tu­ra et­me­ye de­vam edi­yor. Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu ha­ya­li ilaç ya­zı­mı­na kar­şı va­tan­daş­la­rın SGK in­ter­net si­te­sin­den te­le­fon­la­rı­nı ak­ti­ve et­me­le­ri­ni is­te­di. Sis­te­me vatandaş kay­dı­nın ye­ter­siz ol­du­ğu­na
işa­ret eden yet­ki­li­ler, te­le­fon nu­ma­ra­la­rı­nın SGK’­ya kay­de­dil­me­si ha­lin­de yazılan ilaçlara da­ir bil­gi­le­rin anın­da va­tan­da­şa ulaş­tı­rıl­dı­ğı­na dik­kat çek­ti.

An­lık bil­gi sa­hi­bi ol­mak için GSM nu­ma­ra­nı­zı e-SGK me­nü­sün­den kay­det­me­niz ge­re­ki­yor.

Ak­tif edi­le­cek nu­ma­ra­nın ki­şi­nin ken­di T.C. nu­ma­ra­sı üze­ri­ne ol­ma­sı ge­re­ki­yor.

DDK: 14 MİL­YON Kİ­Şİ­NİN BİL­Gİ­Sİ PAY­LA­ŞIL­DI

Va­tan­daş adı­na bü­yük risk ta­şı­yan bu tab­lo, Ab­dul­lah Gü­l’­ün Cum­hur­baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de
ha­zır­la­nan DDK ra­por­la­rı­na da gir­miş­ti. Ra­por­da, Nü­fus ve Va­tan­daş­lık İş­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, Ta­pu ve Ka­das­tro Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, Ge­lir İda­re­si Baş­kan­lı­ğı, Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mu, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı ve Ada­let Ba­kan­lı­ğı­’n­da va­tan­daş­la­rın nü­fus bil­gi­le­ri­nin ko­lay şif­re­ler­le
gi­ri­len alan­lar­da ko­run­du­ğu be­lir­til­di. Dev­let ku­rum­la­rı­nın yalnızca 14 mil­yon va­tan­da­şın
bü­tün bil­gi­le­ri­ni bil­gi­sa­yar or­ta­mın­da pay­laş­tı­ğı vur­gu­lan­dı.

FATURA VATANDAŞA!

Büyük vurgunun tutarı tam olarak bilinmiyor, ancak faturasını vatandaş ödüyor.
Vatandaş sahte muayene, başına 3 TL reçete, 5 TL muayene, en az 5 TL de ilaç parası ödüyor.

OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==>

http://www.sarizeybekhaber.com.tr/haberler/14-milyon-kisinin-kimlik-numarasi-calindi-h1066.html 

Erdal Sarızeybek: Endişemiz var Komutanım…

Değerli silah arkadaşım,

Kahraman ve yürekli asker Erdal Sarızeybek‘in Genelkurmay Başkanına gönderdiği yaşamsal değerde olan yazısını lütfen okuyup Türk insanına duyurunuz..

Saygılarım dik duran, uyanık olan ve Türk insanını uyandıranlaradır..
http://www.ilk-kursun.com/haber/153389
İlk Kurşun Gazetesi » Erdal Sarızeybek: Endişemiz var Komutanım…
www.ilk-kursun.com

Bu yazıda “Komutanım” diyerek hitap edilen
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’dir. Endişe ise, anlatalım…

En derin sevgi ve saygılarımla..

Fevzi MORAY
E. P. KD. ALBAY
======================
Erdal Sarızeybek: Endişemiz var Komutanım…
Erdal Sarızeybek – Haberler
29 Temmuz 2013

Bu yazıda “Komutanım” diyerek hitap edilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’dir. Endişe ise, anlatalım…

Bir İlk’siniz, doğrudur, Jandarma’dan Genelkurmay’a sıralanmış olan engelleri tek çırpıda atlayan bir İlk!

Medyada görüyoruz, size hitaben İLK’ler i her gün gözümüze girsin için sıralıyorlar; Başbakan’a iftar yemeği için yol alan, Harp Akademileri’nin mutat takvimini değiştirip Başbakan’a iftar iftar yemeği için masa hazırlayan, hatta erbaş ve erlerle iftar açan bir İLK!

Ramazan ayındayız, herkes iftar veriyor, Başbakan da verir Cumhurbaşkanı da, doğaldır bu. Ramazan bu, Türk Milleti için kutsal bir aydır, laiklik diyerek din ve vicdan özgürlüğünün anlamı ne olursa olsun, toplumumuzun ortak bir değeridir, bu değer etrafında buluşmak da hepten doğaldır. Sizden önceki Komutanlarımız bunu yapmamışsa eğer,
bizce yanlıştır ve sizin yaptıklarınızı hayranlıkla izliyoruz.

Bununla birlikte Kuvvet Komutanları istifa ederken sizin etmeyişiniz de
bir tercihtir, bu size aittir, Başbakanlığa gidip size önerilen Genelkurmay Başkanlığı makamı için görevi kabul etmek de bir tercihtir,
kimse tercihlerinden dolayı kınanamaz, doğaldır hepsi ancak…

Ancak tüm bu yaşananlar karşısında “neden” diye sormaktan da kendimizi alamıyoruz, neden komutanım neden?

Öyle ya bu İLK’leri alışagelmişin dışında uygulamak kolay değil, kararlılık ister, yürek sağlamlığı ister, anlaşılan o ki bu ikisi de sizde var ve siz yapıyorsunuz, gururluyuz ama neden?

“Neden”
 diye ısrarla sormamızın nedeni ise şudur :

Siz Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Türk Ordusu’na yönelik
AKP hukuku tarafından yapılan saldırılar durduruldu, tanığız. İyi bir şey bu ama “bu saldırılar bıçak keser gibi neden durduruldu” acaba sizin kamuya gösterdiğiniz“kararlılık” ve yürek” gücünüzden dolayı mı yoksa
AKP siyasetine göstermiş olduğunuz hoşgörüden dolayı mı yani
“AKP siyasetine hoş görünürsek eğer bu saldırılar durur ve ben de astlarımı korumuş olurum” duygu ve düşüncesinden mi? Öyleyse eğer
bu da bir savunma mekanizmasıdır, yüreğimiz bunu da kabul edebilir ancak…

Yine de burada açıklığa kavuşturulması gereken bir konu vardır, o da
“AKP siyasetine hoş görünmek ne demektir” bunun kamuoyuna açıklanması gerek, bizim merakımızdan değil kamuoyunun Türk Ordusu Başkomutanı’nı daha iyi anlayabilmesi için.

Bu “Hoş görünmek”ten kasıt, AKP siyasetinin her dediğini yapmak mıdır, Türk milli menfaatlerine aykırı dahi olsa!

Bu “Hoş görünmek”ten kasıt, Barzani’yi tanımak ve O’na ordu kurmak mıdır ya da aynı yolun yolcusu Suriye PKK’sı PYD’yi tanımak ve
ona destek olma mıdır, anayasaya aykırı olsa dahi!

Bu hoş görünmek Kıbrıs’ta Rumları tanımak, Türkleri ise yok saymak mıdır ya da Irak’ta Barzani’yi tanımak, Kerkük ve Musul’u ise yok saymak mıdır, ülkemizin ve milletimizin varlığı ve bekasını tehlikeye düşürse dahi!

Sayın Komutanım, bu hoş görünmek Bizans Rum Patriği’nin devlet yapılmasına, Bizans’ın Anadolu kaynaklarını ele geçirmesine, Kiliselerin açılarak Anadolu’da Hıristiyan misyonerliğine kapı açılmasına, Azerbaycan’ın yok sayılıp Ermeni taleplerinin kabul edilmesine, bir olan Türk Milleti’nin etnik ve dinsel farklılıklar temelinde ayrıştırılmasına,
Ermeni-Yahudi uşağı PKK’nın vatan topraklarımızın bir kısmında
devlet güç ve otoritesini ele geçirmesine, vatanın sahibi Türk Milleti’nin borçlandırılarak toprağına el konulmasına, yüreği vatan ve millet sevgisiyle çarpan Türk evlatlarının cemaat tarikat denilerek elimizden alınıp devşirilmesine, “Ne Mutlu Türk’üm diyenlerin” sudan bahanelerle tutuklanıp hapse atılmasına, kod Ergenekon ve kod Balyoz ile Türk Ordusu’nun itibar ve onurunun ayaklar altına alınmasına ses çıkartmamak ise yapmayınız, asla bu hoş görünmeyi yapmayınız, çünkü Türk Milleti’nin yüreği bunu kabul etmez!

Sizi Diyarbakır’da tanımak onuruna erişmiştim, Ya Gazi Paşa Duyarsa diyerek kamuoyuna açıkladığımız askeri alanda başımıza gelenler için
“bu bir haksızlık” diyen güçlü bir yüreği görmüştüm bakışlarınızda. Gördüğümüz siz ile bugün baktığımız siz arasındaki değişim ile bugün anlamakta zorluk çektiğimiz bu AKP siyasetine hoşgörünüz karşısında haklı olarak düşünmekteyiz, neden diye. Olur ya “ne yapalım, konuşursak bizi de hapse atarlar” diye bir varsayımla şahsınızda endişeye düşülmüş olabilir ve bu nedenle bu zoraki olduğunu düşündüğümüz bu hoşgörü de sergilenmiş olabilir. Ancak doğruysa eğer bu, bu endişe ne sizi kurtarır komutanım ne de Türk Ordusu’nu!

Bu endişe ne Türk Milleti’ni kurtarır Komutanım, ne de Türk vatanını!

AKP bu, bir proje ve bu proje açık siz de biliyorsunuz biz Türk Milleti de,
bu projenin amacı Anadolu’daki Müslüman Türk varlığını yok etmek, Anadolu’yu ele geçirmek, Hıristiyanlaştırıp Bizans’ı yeniden inşa etmek! Tüm bunları yapabilmek için de Türk Ordusu’nun gücünü zayıflatmak!
Hal böyle iken komutanım, AKP’ye hoş görünmeye çalışmak bir savunma ya da çıkış yolu olarak düşünülse de değildir, emekli olduğunuzda dahi bu AKP projesi sizi bulur, tutuklar ve hapse atar. Altı üstü bir ihbar mektubuna bakmaz mı bu iş tıpkı kod Ergenekon ve kod Balyoz’da yaptıkları gibi…

Sonuç olarak komutanım, varsa eğer endişe etmeyiniz, Türk Ordusu’nun Türk Tarihi’nden aldığı gücün ardında durmak size yakışır, rehberimiz Atatürk’tür, O’nun ışığında atılacak her adım size, Türk Ordusu’na ve Türk Milleti ve Devleti’ne güç kazandıracaktır, bundan asla şüphemiz yoktur.

Siz Atatürk tavrınızı açıkça koyduğunuzda ortaya, görülecektir ki,
hiçbir güç Türk Ordusu karşısında duramayacaktır.

Çünkü Türk Ordusu’nun ardında Türk Milleti vardır!

İLK KURŞUN

BALYOZ DAVASINDAKİ ÇELİŞKİLER ve HUKUKA AYKIRILIKLAR

CEMİL DENK
Em. Albay

BALYOZ DAVASINDAKİ ÇELİŞKİLER VE HUKUKA AYKIRILIKLAR:
Gazeteler’de ve İnternet’te yazıldı, özetleyerek sunuyorum

Yargı, Başbakan Erdoğan’ın TALİMATI ile
Ordumuzun itibarını ve moralini sıfıra indirmiştir.

BALYOZ DAVASINDA CEZA ALAN SANIKLARDAN ORTAK BİLDİRİ

Silivri’de görülen Balyoz davası karar duruşmasına katılan avukat Hüseyin Ersöz, birçok sanığın altına imza attığı Ortak bildiriyi okudu. 21 Eylül 2012 Cuma 19:27

Ortak bildiride;
* “Balyoz Davası’nda toplu tutuklama ve yargılama ile işlenen Hukuk Cinayeti bugünkü kararla Hukuk Katliamına dönüştürülmüştür. Katledilen Cumhuriyetimizin geleceği olmuştur”
* “Bizler milletimize, vatanımıza asla ihanet etmedik. Vicdanımız tertemiz. Vatan sağ olsun”
* “Kesinlikle Siyasi olan davanın neticesinin hukuki olması beklenemezdi.

* Bu Mahkeme;
– Savunma Lehine Delilerin kaybolmasına sesiz kalan,
– En önemli Delilleri vermeyen,
– Sözde Delilleri tartışmayan,
-Savcının Taleplerini tamamına yakının karşılarken,
– Savunma Taleplerini karşılamayan
Bu uygulamaları ile hukuku ve Savunmayı Fiilen Yok sayarak Avukatsız yargılama yapan bir mahkemedir. ” dendi.

Av. Hüseyin Ersöz’ün okuduğu bildiride,

– İçinde Adalet ve Özgürlüğün olmadığı ülkede Demokrasi de olmaz.
– Komşu ülkelerdeki insan hakları ihlallerini önlemeye çalışan Devletimiz, maalesef kendi ordusuna karşı yapılan insan hakları ihlallerini, Haksızlıkları, Hukuksuzlukları önleyememiştir.
– Bu düzmece davada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı emperyalist güçlerin, Cumhuriyet düşmanlarının kurduğu komplonun görülememiş olması kabul edilemez.
– Devlet bunu görmüşse ve sessiz kalmayı tercih etmiş ise durum daha da vahimdir.
– Bizler milletimize, vatanımıza asla ihanet etmedik. Vicdanımız tertemiz.
– Değişmez Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’tür.
– İzleyeceğimiz yol onun Akıl ve Bilgi yoludur.
– VATAN SAĞ OLSUN” ifadeleri dikkat çekti.

İŞTE BALYOZ’DAKİ 12 ÇELİŞKİ :

Bu bilgiler; Cumhuriyet Gazetesi dahil birçok gazeteden alınmıştır:

1- Kardak’a çıkmış SAT komandosu Albay Ali Türkşen’e, “Şu Tarihte, Şu Saatte, sen bilgisayarında şu belgeyi kaydetmişsin!” diyorlar.
Ama TRT, o gün, o saatte, albayla ‘Silahlı Kuvvetler Saati’ türünden bir televizyon programı yapıyor ve onu Denizin Altına Dalış yaparken kameraya çekiyor.
Albay, “İspatı burada, Beni bilgisayarda belge kaydetmekle suçladığınız saatte, ben Denizin Altında dalıştayım, TRT çekmiş. Denizin altında, hangi belgeyi kaydedebilirim?” diyor. Bir Buçuk Yıldır Tutuklu!

2- 2003’te TCG Alanya gemisine bir görevlendirme yapıldığı söyleniyor.
O tarihte Gemi Henüz İnşa Bile Edilmemiş. İnşa tarihi 2005.

3- Sözde darbe planında, el konulacak ilaç şirketlerinin listesi var. Orada ‘Yeni Recordati’ diye bir firmanın adı geçiyor. Oysa o tarihte öyle bir FİRMA YOK!
O firmanın 2003’teki adı ‘Yeni İlaç’. ‘Yeni Recordati’ oluşu 2009.

4- Jandarma planlarının içinde belirtilen bazı sokak adları, 2003’te O İsimleri Taşımıyor. Sonradan değiştirilip öyle yapılmış, 2004’de, 2005’de, 2006’da…

5- CD’lerdeki word belgeleri 2003 tarihli. Dolayısıyla, 2003’ün teknolojisine uygun olması gerekiyor. Ama belgelerde kullanılmış olan ‘Calibri’ ve ‘Cambria’ gibi bazı yazı fontları Microsoft tarafından Ofis 2007 İçin Geliştirildi.
Bu da, darbe belgelerinin 2003’ten sonraki bir tarihte yazıldığının bir başka kanıtı.

6-Darbe belgeleri arasında toplantı tutanakları var ancak güya AKSAZ’da yapılan toplantıya katılımcı olarak gösterilen subayların biri o tarihte Haifa’da, diğeri Gemlik’te, diğeri İZMİR’de.

7- Belgelerin içinde, jandarma personelinin Kriptolu Cep Telefonu kullandığı belirtiliyor. Oysa o telefonların Jandarmada Kullanılmaya Başlama Tarihi 2008.
2003’te öyle bir telefon Yok!

8- Balyoz Planı’nın kendisinde, ‘Dost Bir Unsur’ olarak Türkiye Gençlik Birliği’nden söz ediliyor. Bu topluluğun sitesine girdiğinizde, Kuruluş Tarihinin 19 Mayıs 2006 olduğunu görüyorsunuz. Ama Balyoz Darbe Planı’nın Yapılma Tarihi 2003.

9- Eskişehir’de çıkan flash diskte yine 2003 tarihli bir Belge var. O belgede de bir kanun metnine atıf bulunuyor. Normalde o metinde, kanunun 2003 tarihli halinin olması gerekirken, metin 2005’te yapılmış bir değişikliği (hem de değişiklik kanununun tarihi ve numarasıyla) içeriyor.

10-11. ve 17 numaralı CD’lerin üzerinde Süha Tanyeri’ye ait olduğu iddia edilen El Yazıları var. O harflerin Süha Tanyeri’nin el yazısı ajandasından Kopyalandığını tespit ettik. Bununla ilgili ABD’den ve Türkiye’den iki rapor aldık. Birebir Kopya olduğuna ilişkin!.

11- Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen Hard Diskte Bir Makbuz var. Makbuzun bilgisayara taranma tarihi 2003 olarak görünüyor. Fakat makbuzun 2008’e ait bireysel emeklilik ödeme dekontu olduğu görülüyor.

12 -İstanbul’daki üç hastaneye ilişkin isim karışıklıkları var.- İlaç firmasında olduğu gibi – Oysa o hastaneler, o isimleri 2005’ten sonra alıyorlar. 2003’te hazırlandığı iddia edilen belgelerde 2005’teki adlarıyla o hastanelerin nasıl var olduğu bir türlü açıklanamıyor.” Odatv.com
***

Türk Ordusu Mensuplarına Verilen, Haksız ve Kasıtlı, Cezalar üzerine,
Birkaç Düşünür ve Yazarın Görüşleri:

Bekir Coşkun, Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdı özetleyerek sunuyorum:
“… Duruşma başlamadan bir gün önce Hâkim Değiştirildi, Yetmedi; arada tahliye kararı veren Hâkimleri Görevden Aldılar. Mahkeme başkanı, tahliye yönünde oy kullandığı için baskı altına alındığını oturup karara yazdı, EMEKLİ ETTİLER…”

… Mahkeme çağırınca, Yurtdışından ilk uçağa atlayıp 34 saat yol Gelen Subayı görür görmez “YURTDIŞINA KAÇAR” diye anında Tutukladılar…”
(Tüm bu olanları tarih kitaplarına koymayın… Çocuklarımız okuyup utanmasınlar!…)”

YURT Gazetesi yazdı özetleyerek sunuyorum:
* “… İddianamede davaya temel teşkil eden Kanıtlardan tam Bin 500’ünün SAHTE olduğu kanıtlandı.
* 2003’TE hazırlandığı ileri sürülen Balyoz Planı belgelerinin SAHTE Olduğu 23 Ayrı BİLİRKİŞİ RAPORUYLA kesinleştiği halde, Mahkeme Dikkate Almadı!…”

ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan açıklama yaptı. SÖZCÜ Gazetesi yazdı özetleyerek sunuyorum:

“… İktidar, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini ortadan kaldırma görevini ısrarla sürdürmektedir. Yurt savunmasının en önemli gücü olan Türk Silahlı Kuvvetlerini etkisiz hale getirmek için, Yaşamlarını ülkeleri için gözü kapalı feda etmeye hazır olan, ordu mensuplarını tutsak eden Yargı, Bağımsız Değildir”

Necati Doğru, SÖZCÜ Gazetesi’nde yazdı özetleyerek sunuyorum:
“… Silivri Mahkemelerinde “3 Temel Değer” Yargılandı ve bu 3 temel değeri savunanlara şu net mesaj verildi:

1- Laiklik Elden Gidecek!… Sana ne?
2- Tam Bağımsızlık elden gidecek!… Sana ne?
3- Bölünmez bütünlük elden gidecek!… Sana ne?

“Cumhuriyetin “3 kurucu değerine” sahip çıkabilmesi Halkın Ferasetine (anlayış, zihin uyanıklığı, kavrama yeteneğine) kaldı.

Halk, seçimle getirdi… İsterse Seçimle Gönderir… 3 değere sahip çıkar.
Çıkmazsa Kendi Düşen Ağlamaz!”

Emin Çölaşan SÖZCÜ Gazetesi’nde yazdı özetleyerek sunuyorum:
“…Balyoz, Ergenekon ve öteki benzer davaların açılmasının bir tek nedeni vardı:
AKP iktidarına karşı olan Asker ve Sivil kadroları Susturmak!..

AKP’nin yargıyı ele geçirmiş olduğunu burada belki yüz kez yazdım ve olanları artık hepimiz biliyoruz:

* Yargı, yargı olmaktan çıkarıldı, Tarafsızlığını tümüyle yitirdi.
* Yargı, hükümetin arka bahçesi oldu.
* Balyoz davasının başından beri sanıklar lehine karar veren bütün hâkimler HSYK tarafından sürgün edildi,
* Duruşmaların neredeyse yarısı Avukatsız yapıldı…
* Savunma Hakkı büyük ölçüde Engellendi, daraltıldı,
* Mahkeme adil değildi.
* Amaç Türk Ordusu’nun Tasfiye edilmesi idi…
* Yargılama aşamasında Deliller İncelenmedi
* Avukatlara ceza verildi. Sanıklara Savunma Yaptırılmadı
* Düzmece Belgelere yapılan İtirazlar, Bilirkişi Raporları asla Dikkate Alınmadı.”

Büyük tartışma konusu olan CD’ler için bir üniversite ve uluslararası bir kuruluşu Sahteliğini ifade eden Raporları Dikkate Alınmadı!

Bu kararın verilmesi işte böyle sağlandı…

… Bunun vebali bugünkü İktidar’ın boynunadır!.. ”

… Efendim bunun daha Yargıtay aşaması varmış da, son sözü Yargıtay Söyleyecekmiş de!.. Hangi Yargıtay, hangi yüksek yargı var bu saatten sonra?

“… Dava devam ederken tam iki yıl boyunca bütün DÜZMECE DELİLLER gerçekmiş gibi halka sunuldu!.. Medyada, Savunmaya dair haberler küçücük yer alırken iddialar köpürtüldü…
Televizyon kanalları, İktidara yalakalık için davayla vıcık vıcık oynadılar!..
Askerlerin çeteleştiğini anlatıp durdular ve bol bol demokrasi goygoyculuğu yapmaktan utanmadılar!..

… Sonuca, ilk soruşturmayla başlatılan ve dava devam ettikçe ağırlaşan kampanyayla gelindi!. Bu, adil yargılamayı etkilemekse, dibine kadar yapıldı…”

Uğur Dündar, SÖZCÜ Gazetesi’nde yazdı özetleyerek sunuyorum:
“Bir saat Adaletle hükmetmek, bir sene İbadet etmekten daha hayırlıdır.” Hz. Muhammet
“Adalete duyulan güven zaten sarsılmıştı. Ama o gece, yerle bir edildi.” Uğur Dündar

Metin Feyzioğlu, SÖZCÜ Gazetesi:
“Bu dava hukuki bir dava değil, siyasi bir davadır. Aynı Plan semineri, ABD’de de, NATO’da da defalarca yapılmıştır. Yaşanan hukuksuzluklar, hukuk devletine ve özgürlüğümüze demokratik yöntemlerle sahip çıkma kararlılığımızı daha da artırmıştır” (ANKA)

Mehmet Türker, SÖZCÜ’de yazdı:
“… Çanakkale’de anma törenine gittik, bu beyefendi Ayağa Kalkmadı. Ondan sonra GEREĞİ YAPILDI… Şimdi bakın Gideceği Yeri o da buldu.” Başbakan Tayyip Erdoğan

“Biz, Özel Kuvvetler eski Komutanı, emekli Korgeneral Engin Alan’ın suçunu, Recep Bey’in yaptığı açıklamadan öğrenmiştik ki; Engin Alan kendisine selam vermediği, Ayağa Kalkmadığı, Alkışlamadığı için Silivri’deymiş!!??..” Ayağa Kalmadın; 18 Yıl Hapis! Tüm Özlük Haklarından mahrum ol!

“… ÜLKE ELDEN GİDERKEN eşlerimiz elden gitmiş çok mu?”

Cezalandırılmış olan Askerlerin Eşleri

***

Mustafa Mutlu Aydınlık Gazetesi’nde (misafir olarak,) yazdı özetleyerek sunuyorum:

“… Balyoz’da çıkan karar ne olursa olsun; bu dava, aynı zamanda
“Yargılama Usul ve Esaslarına Aykırılık” iddiasıyla da tarihe geçecek…

Sanıklardan Oramiral Özden Örnek mahkemenin usul hatalarını ve hukuka aykırı olduğunu düşündüğü uygulamaları saymış ve tam BİN 927 ÇELİŞKİYE, USUL HATASINA ve HUKUKA AYKIRILIĞA ulaşmış…

“Ben sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı”nı düzenleyen altıncı maddesine uymayan ON USULSÜZLÜĞÜN altını çizmek istiyorum:
1) Tutuklama kararları, hiçbir Objektif Hukuki Gerekçeye Dayanılmaksızın verildi.
Tutuklu sanıklarla tutuksuz sanıklar hakkındaki tüm iddialar ve deliller neredeyse aynıyken, haklarında farklı karar verilmiş olması” KEYFİLİK” kuşkusunu güçlendirdi.

2) Nöbetçi hâkimler tarafından serbest bırakılan bazı subaylar, itiraz üzerine tutuklandı… Sonra yeniden serbest bırakıldı. Ardından aleyhlerinde hiçbir yeni delil elde edilmediği halde haklarında yeniden tutuklama kararı çıktı.
Tutuklular hakkında Tahliye Kararı Veren Hâkimler Görevlerinden Alındı. Mahkeme Başkanı tahliye yönünde oy kullandığı için baskı altına alındığını, ara kararlara yazdı. Sonuçta da Emekli Edildi.

3) Yargılama tüm evrensel yargılama ilkelerinin aksine, bir cezaevi kampüsünün içine kurulan duruşma salonunda yapıldı. Bu, sanıklar ile avukatları ve sanık yakınları üzerinde ciddi bir psikolojik direnç bozukluğu yarattı.

4) Yargılamanın yapıldığı her duruşma günü Silivri’ye giden tutuksuz sanıklar, sanık yakınları ve avukatlar, büyük bir maddi külfet üstlenmek zorunda bırakıldı.

5) Mahkeme, avukatlar tarafından sunulan ve sanıkların masumiyetini ortaya koyan birçok yerli ve yabancı Bilirkişi Raporunu dikkate almadığı gibi araştırılması için karar da almadı.

6) Bütün sanıkların ısrarla talep etmelerine rağmen, iddianamede sözde darbeyi önleyen kişiler olarak gösterilen Aytaç Yalman’ın ve Hilmi Özkök’ün ifadelerine başvurulmadı.

7) Mahkeme yaklaşık 150 Sanık Avukatı hakkında farklı gerekçelerle suç duyurusunda bulundu;
Savunmanın Baskı Altına Alındığı gibi bir tablonun ortaya çıkmasına yol açıldı.

8) Yargılamalar sırasında, duruşma salonunun tavanından sarkıtılan mikrofonlar aracılığıyla, sanıkların avukatları ile yaptıkları konuşmalar kayıt altına alındı.
Mahremiyet ilkesi ihlal edildi.

9) Savcının esasa ilişkin mütalaasının; henüz sanıklardan Ergin Saygun’un Sorgusu Tamamlanmadan Hazırlandığı ortaya çıktı.

10) Savcılık makamı tarafından isnat edilen suçlamalara dayanak teşkil eden dokümanların manipülatif bir niteliğe sahip olduğunu gösteren ‘Müzekkere Cevapları’, altı klasör halinde adli emanete kaldırıldı ve Savunmadan Gizlendi.”
***

ATATÜRK’ÜN, ORDUMUZA, SUBAYIMIZA BAKIŞI

Mustafa Kemal Atatürk, 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmayı özetleyerek,
“TÜRK, ASKER DOĞAR, ASKER ÖLÜR” denilen, Yüce Türk Milletinin değerlendirmelerine sunuyorum:

AKP hükümetinin Memuru durumuna getirilen Yargı tarafından Balyoz davasıyla itibarı ve morali sıfıra indirilen Türk ordusuna, bakalım, her konuda ufkun ötesini gören, özel insan, Mustafa Kemal neler demiş,

“… Millet, bağımsızlığını ordudan bekler… Ordunun ruhunu teşkil Eden subaylardan bekler
Arkadaşlar! … Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. … Dünyada hayat için, insanca yaşamak için, bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için, kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. KUVVET ORDUDUR.

… İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu Ordudan Mahrum Etmek çarelerine giriştiler.
Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar.
Her halde Ordu, Düşmanlarımızın Birinci Taarruz Hedefi oldu.
Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. … Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur.
“Ordunun Ruhu Subaylardadır.”

… Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil Eden subaylardan bekler. Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Çünkü, düşmanlarımız herkesten evvel Onları Öldürür.Onları Aşağılar ve Hor Görürler. … Düşmanlarımızın da kastettiği, o Şerefi Ayaklar Altına Atmaktır.” Mustafa Kemal

Kaynak:
* Afyon’da çıkan İkaz Gazetesi’nden aktaran: Anadolu’da Yenigün Gazetesi, 10 Ağustos 1920.
* Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.9, Kaynak Yayınlan, Istanbul. Ekim 2002, s. 112-113
***

BİZLERDEN BİRKAÇ SAPTAMA:

Hüseyin Avni Güler: “Askerine düşman olanlar, düşmanın askeri olurlar”

Erdal Sarızeybek: “Ordumuz, AKP iktidara geldiğinden bu yana çok yıpratıldı. Ordumuzu bilerek, ya da bilmeyerek, yıpratanlar, Ordunun bize her zaman lazım olacağını neden düşünmezler?
Silahlı Kuvvetlerimiz gücünü kaybederse, dostumuz rolü yapan düşmanlar bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.
Askerimizin kıymetini bilelim ve onu yıpratmaktan vazgeçelim.”

“BUNLAR DÜŞMAN MI?”

Kimi “BDP’li vatan hainleri Meclis’te, komutanlar Silivri’de… Hangi teröriste gerçekleştiremediği bir eylemden ötürü müebbet verdiniz de, askere kendi uydurduğunuz Terör Örgütü Üyesi safsatasıyla ve sadece teşebbüs sebebiyle Müebbet veriyorsunuz?”

… İmralı’daki terörist başı her konuşmasında, devleti tehdit ediyor haftada bir gün eşiyle dostuyla açık görüşme yapabiliyor,
… Terörle mücadele eden, “Ne Olacak Bu Memleketin Hali!” diyen askerlerimiz hapiste oldukları müddetçe kimseyle görüşemeyecekler diye karar çıkıyor.
Başbakan’ımızın sesi çıkmıyor. Askerimiz, ne bebek katili ne de vatan haini! Ama, Ordumuzun düştüğü duruma bakın! Bu düşmanlığı HALKIMIZ görsün artık!!

“… Sayın Başbakan’ımız kalkıp da “Askerimiz” demesin. Çünkü AKP zihniyetinin ülkenin askerine yaptığı ortada… Türk askeri ile uğraşanlar şunu iyi bilsin! Türk Ordusu her zaman gurur duyduğumuz ve duyacağımız bir kuruluştur.

PKK’ya karşı savaşan komutanlarımızı bebek katili Öcalan’dan daha suçlu hale düşürülmesi, hükümetin orduyu etkisizleştirme çabalarının bir parçasıdır.
Orduya hakaret Türk Milleti’ne ve şehitlere hakarettir!”

Sandığa Gitmeyen, “YETMEZ AMA EVET” diyen ve AKP’ye oy veren değerli insanlar, lütfen gerçekleri bilin! Her yaptığı zulmü unutturmak için yeni bir gündem yaratan,
Bu mahkemenin kararları açıkladığı günün peşinden birçok maddeye ZAM yapan AKP hükümetini artık İktidara Getirmeyin!

Ve ALTIN DEĞERİNDEKİ ‘OY’LARINIZI verdiğiniz insanların yaptıklarını sorgulayın ve
ona göre oylarınızı kullanın!. 23 Eylül 2012 Pazar

CEMİL DENK, (E. Albay – Ankara )
Atatürk’ün, Din’e, Laiklik’e ve Kadına Bakışı” konusunda Araştırmacı Yazar
0 532 217 88 11 E-Mail: denk.cemil@gmail.com
=====================================================

Teşekkürler Sayın Cemil Denk..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AKP’NİN DE, PKK’NIN DA SİYASETİNİ AYAĞA KALKMAMAK ÜZERE TARİHTEN SİLECEĞİZ

Erdal Sarızeybek

BU AKP’NİN DE, BU PKK’NIN DA SİYASETİNİ
BİR DAHA AYAĞA KALKMAMAK ÜZERE TARİHTEN SİLECEĞİZ.

Değneksiz köy sandılar Anadolu’yu; birer birer evlatlarımızı vuruyorlar, gidenimiz bir daha dönmüyor.

Anadolu’yu sahipsiz sandı bu alçaklar; köy basıyorlar, ilçe basıyorlar, karakola saldırıyorlar,
bomba atıyorlar, mayın döşüyorlar, yolgeçen hanı sandı bu hainler, kirletiyorlar bu kutsal toprakları.

Unuttular, Anadolu’nun Anası’nı unuttular, öfkesini unuttular, sandılar bu ANA uykuda, sandılar vazgeçer evladından ve toprağından, yok öyle bir şey; eller yürekte, eller duada, yüzleri hınç bürümüş, bir adım ileri atmaya bakar bu iş, bir adım atıp ayağa kalkmaya bakar bu iş, ayağa kalkıp siyasetini de, örgütünü de
elinin tersiyle itmeye bakar bu iş.

Anadolu’ya çıkacağız, Anadolu Anası’nın elini öpmeye gideceğiz ve bize hainlik edenleri anlatacağız huzurda. Anamız’ın hayır duasını alacağız ve adım adım yola koyulacağız Anadolu’da. Gün bugündür, bu AKP’nin de, PKK’nın da siyasetini devirip geçeceğiz, öyle ki bir daha ayağa kalkamayacaklar, Anadolu’ya göz koymaya bir daha
cüret edemeyecekler.

GÜN BUGÜNSE EĞER BİZİMLE BİRLİKTE GELİN!
BİR ŞEY YAPMALI DİYORSANIZ EĞER BİZİ DESTEKLEYİN!

Halk desteği olmadan bir şey olmaz, Anadolu’nun Anası destek vermeden bu ülkede yaprak bile kıpırdamaz! O halde ilk yapmamız gereken Anadolu’da halkımızın huzuruna çıkmak, siyaset yapmadan vatanımızı ve çocuklarımızı bekleyen tehlikeleri ona anlatmak, kurtuluş için yardım ve destek istemek! Mustafa Kemal kurtuluş savaşında ne yaptı; analarımızın elini öpüp bir çift çorap, bir çift çarık, bir çift çamaşır istemedi mi askerlerimiz için!

Anadolu’ya çıkacağız; Canik, Ilgaz, Köroğlu Dağları’na gideceğiz, durmayacağız Torosları aşıp Erciyes’e, Karacadağ’a çıkacağız, onları da aşıp Munzur, Palandöken’e, Cudi, İkiyaka, Leylek, Balkayalar, Erek, Tendürek ve Ağrı’ya çıkıp Anadolu’yu selamlayacağız ve oradan Yunt Dağları’na, Murat, Yıldız, Emir, Aydın, Kaz, Menteşe’ye, Türkmen Dağları’na gideceğiz. Halkımıza gideceğiz halkımıza, köyde kentte, dağda yolda, halkımıza gideceğiz, tehlikeleri anlatacağız, kuruluş için yardım ve destek isteyeceğiz.

Bu ülkede halkımızın destek vermediği bir iş olmaz, bir siyaset yapılmaz, bir yola çıkılmaz, vatan tehlikedeyse eğer buna halkımız karar vermeli, kurtuluş için bir adım ileri atılacaksa eğer buna da halkımız karar vermeli! İnanınız tehlikeyi bir görsün halkımız, öyle feverana gerek yok, o ne yapacağını bilir ve desteği ile hem vatanımızı ve hem de çocuklarımızı kurtarır, bundan emin olunuz!

Diyorlar ki, “efendim, makarna alıyor, satıyor” bu doğru değil. Diyorlar ki “efendim, bir kilo bulgur, bir sana yağ, bir pirinç işi bitiriyor” doğru değil, bunlar doğru değil!’ Halkımız vatanını satmaz ve çocuğunu ateşe atmaz, yeter ki tehlikeyi görsün ve anlasın! Bakın bakalım bir etrafınıza kim gitmiş de halkımıza tehlikeyi anlatmış; kim gitmiş Şemdinli’ye, Kiraz’a, Saray’a, Çemişkezek’e, kim gitmiş Kofçaz’a, Yayladağı’na, kim gitmiş Gökçeada ve Aralık’a, Bayburt’a, Derecik’e kim gitmiş, gidip de halka tehlikeyi anlatmış, destek istemiş ve de yalnız kalmış! Türk tarihi böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir, Türk tarihinde tehlikeyi gören halkımızın bu uğurda yola çıkanları tek başına bıraktığı görülmemiştir!

GÜN BUGÜNSE EĞER BİZİMLE BİRLİKTE GELİN!
BİR ŞEY YAPMALI DİYORSANIZ EĞER BİZİ DESTEKLEYİN!

Ne yapmalı diyorsanız eğer yolumuz açıktır:

En yakın sivil ya da siyasi teşkilatlara gidiniz; siyasi partiler, dernekler, vakıflar, ocaklar, barolar, odalar, borsalar, aklınıza ne gelirse, halkımıza ulaşacak, onları davet edecek ve bu amaçla uygun bir salon ya da yer bulacak teşkilatlara gidiniz.

Ben Erdal Sarızeybek, her an, her zaman Anadolu’nun her köşesine, Trakya, Avrupa ve dünyadaki tüm kardeşlerimizin yanına gitmeye hazırım. İnandığınız, halkımızı etnik ve dinsel temelde ayrıştırmayacak aksine birleştireceğine inandığınız, halkımızı siyasi çekişmelere düşürmeyecek ama bizi ve çocuklarımızı bekleyen tehlikeleri açık açık anlatacağınıza inandığınız kişileri “konferans, panel, miting, gösteri”
gibi demokratik zeminde kullanabileceğimiz ne haklarımız varsa, kullanınız ve davet ediniz.

BİZİ HALKIMIZLA BULUŞTURUNUZ!

Bir talebimiz yok, sadece bizi halkımızla, sizlerle buluşturunuz, bırakınız bir de biz anlatalım, halkımıza, size açık açık ülkemizde neler oluyor, böyle giderse neler olacak, bir de biz anlatalım.

Ekranların karartıldığı ve gerçeklerin söylenmediği Türkiye ortamında böylesi bir etkinlik bizi halkımıza ulaştıracak ve gerçeği doğrudan ona anlatmamızı sağlayacaktır. Eşinizi, çoluk ve çocuğunuzu alın, annenizi, babanızı, ninenizi, dedenizi alın, komşularınızı, bakkalı, apartman görevlinizi alın ve gelin, inanın başaracağız ve hala tehlikeyi görememiş insanlarımıza ulaşacağız. En büyük gücümüz siz halkımızdır!

Bu ortamda başvurmamız gereken en kesin ve güvenilir yol budur; doğrudan size, halkımıza gitmektir, zaten fakiriz, masrafı yok bu işin, parası yok, sadece yürek isteyen bir iş ki o yürek zaten hepimizde var, en güçlüsü ve sağlamıyla var. O halde yüreğimizle yola çıkalım, başaracağız!

Diyeceğim o ki; bu AKP siyasetini de, bu PKK siyasetini de bir daha ayağa kalkmamak üzere tarihten sileceğiz.

Diyeceğim o ki; içine düşürüldüğümüz tehlikelerden el birliği ile, birbirimizden destek alarak kurtulacağız
ve çocuklarımıza huzurlu ve güvenli bir ülke bırakacağız.

Diyeceğim ve Allah’tan dileğim o ki; bize şehitlerimizin emaneti olan bu kutsal topraklarımızı ve çocuklarımızı bekleyen tehlikeleri birlikte yok edelim, sonra huzur içinde vadesi geldiğinde son nefesimizi verelim, yeter ki onlar güvende olsun, başka bir dileğimiz yoktur!

Bir şey yapmalı diyorsanız eğer, şimdi yapınız, iş işten geçmeden, bu ağır sorumluluğun bedelini çocuklarımız ödemek zorunda kalmadan şimdi yapınız ve bizi sizle, halkımızla buluşturunuz, gün işte bugündür!

Vatanı sevmek kolay değil, fedakârlık ister!

Erdal Sarızeybek
8.9.12

SURİYE TÜRKİYE’YE TEHDİT DEĞİL, ASIL TEHDİT BARZANİ-PKK’DIR!

SURİYE TÜRKİYE’YE TEHDİT DEĞİL, ASIL TEHDİT BARZANİ-PKK’DIR!

Erdal SARIZEYBEK
E. Albay

AKP siyaseti Suriye muhaliflerini açıkça destekliyor ve üstelik bu ülkede muhaliflere silah sevkiyatı yapıldığına ilişkin ciddi iddialar vardır. İzlenen bu siyaset ne yazık ki Suriye’yi bir iç savaşın eşiğine kadar taşımıştır. Bu olumsuz gelişmelerden Türkiye’de sağduyulu her insan rahatsız ve gelecekten endişelidir.

Bu duruma siyasal boyuttan bakıldığında, eğer ki sorun demokrasi ve insan haklarının geçerli olduğu rejimleri desteklemek ve karşı rejimlere baskı uygulamak ise, Suudi Arabistan’da demokrasi var mıdır? Kuveyt’te insan hakları var mıdır? Yoktur, her ikisi de totaliter rejimdir, ancak AKP’nin
bu ülkelere karşı bir siyasal çıkışı olmadığına göre; demek ki sorun bu değildir.

Olaya askeri boyutta bakıldığında ise, AKP siyasetine uygun olarak Türk Ordusu’nun da Suriye sınırında yığınak yaptığına ilişkin haberler vardır. Elbette, Suriye bir uçağımızı düşürmüş, iki pilotumuz ise hala kayıptır, elbette Türk Ordusu buna karşı tedbirlerini alacaktır. Ancak, eğer ki sorun başka bir ülkeden gelen hasmane tavra karşılık, mevcut siyaset doğrultusunda Türk Ordusu’nun karşı tedbirleri alması meselesi ise, hemen yanı başımızda Irak vardır, ona karşı ne tedbirler alındığını sorgulamak da hakkımız değil midir? Hakkımızdır çünkü Irak’tan sınır ihlali yaparak gelen PKK’lı teröristler karakollarımıza saldırmakta ve evlatlarımızı
şehit etmektedir ki bu durum Suriye’den çok daha vahimdir.

Bu iki çerçeveden olaya bakıldığında, Irak’tan yapılan hasmane saldırılara karşı, sonuçsuz kalan hava harekatı dışında, Irak’a yönelik bir askeri tedbirin alınmadığı açıktır. En başta, Suriye sınırına yapılmakta olan yığınağa benzer yığınakların Irak sınırlarımızda yapılmamış olduğu da açıktır. Üstelik Suriye rejimine yönelik yapılan siyasal ve askeri tehditlerin hiçbiri Irak’taki Talabani ve Barzani yönetimlerine karşı yapılmamıştır. Aksine, “Türklere bir Kürt kedisi bile vermem!” diyen Talabani, Türkiye’de kırmızı halılarla karşılanmıştır. Halbuki Irak’taki PKK tehdidi yakın, ağır ve açık; Suriye’den gelmesi olası tehdit oldukça uzaktır.

Bu durumda ister istemez, “AKP siyaseti ne yapmak istiyor?” diye bir soru aklımıza gelmektedir,
bu siyaset ne yapmak istiyor?

Bu sorunun cevabı ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) planında ve İsrail’in Bİ (Büyük İsrail) stratejisinde yatmaktadır. BOP’ta yer alan Büyük Kürdistan siyaseti ile 4 ülkenin sınırları değiştirilmek istenmektedir; Suriye, Türkiye, İran ve Irak. Bİ’de yer alan Müslüman ülkelerin “etnik ve dinsel ayrıştırma” ile parçalanması siyasetiyle de BOP’a işlerlik kazandırılmaktadır.
Bu çerçevede Barzani ve Talabani, küresel emperyalist siyasetin müttefikleri, parçalanması hedeflenen Suriye ise hedefi durumuna düşmektedir.

AKP siyasetinin ısrarla kışkırtmaya çalıştığı Suriye krizine bu pencereden bakıldığında, Türkiye’de izlenen siyaset ve uygulamalarda amacın bölgesel ülkelere demokrasi getirmek değil; aksine parçalamayı hedeflemiş olan BOP ve Bİ’ye hizmet etmek olduğu açıkça görülmektedir. Bu anayasal suçtur, suçtur çünkü AKP siyasetin izlediği bu yol haritası hem Türkiye’nin varlığı ve bekasını,
hem de komşu ülkelerin iç barış ve güvenliğini ciddi bir biçimde tehlikeye atmaktadır.

İzlenmekte bu siyaset sonucu olası bir Suriye’nin parçalanması ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek, ancak PKK’nın Suriye’de siyasallaşması sonucunda da Türkiye’ye ikinci bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü 1. tehdit olan Barzani ve PKK, etki alanını genişleterek güç kazanacak ve sonrasında da Türkiye’den toprak istemeye başlayacaktır ki, Barzani’nin yaptığı çoğu açıklama da
bu yöndedir.

AKP’nin bu yanlış siyaseti sonucu İran da küresel emperyalist siyasetin kolay bir hedefi haline dönüşecek, İran’ın da parçalanmasına yol açacak olası gelişmeler, Türkiye’ye daha ağır bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü aynı Barzani ve PKK, hem bölgesel hem de küresel güçlerin desteğinde Türkiye’ye yaptığı toprak taleplerini iç karışıklar yaratmak suretiyle ağırlaştıracaktır. Barzani talepleriyle günümüzdeki Ermeni talepleri birleştiğinde ise, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehditler küresel bir boyut kazanacaktır.

Bunu kabul etmek mümkün değildir. Kabul etmek mümkün değildir, çünkü küresel emperyalist siyasetin planlarının ana hedefi; öncelikle bölge ülkelerinin yönetimlerini değiştirerek ABD-AB-İsrail yanlısı hükümetleri iş başına getirmek, ardından özelleştirme ile kaynaklarını ele geçirmek ve nihayetinde ileri demokrasi ve insan hakları söylemleri ile anayasal zeminde ayrıştırmak ve parçalamaktır.

Ortadoğu coğrafyasında bu gidişat durdurulmaz ise eğer, dün Irak’ın ve bugün Suriye’nin karşı karşıya kaldığı durum ile yarın İran’ın ve nihayetinde Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı durum aynı olacaktır.

Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği siyaseti derhal değiştirmesi kaçınılmazdır.

Küresel emperyalist siyasetlere hizmet ederek Türkiye’nin kazanabileceği hiçbir ulusal çıkarı yoktur. Türk kamuoyu ülkemizi ve çocuklarımızı bekleyen tehdit ve tehlikeler konusunda uyarılmalı ve mevcut AKP siyasetinin değiştirilmesi yönünde siyasi muhalefet ayağa kaldırılmalıdır. Eğer ki AKP hükümeti bu yanlış siyaseti değiştirmez ise, Türk Milleti sağduyusunun gücüyle demokratik
hak ve özgürlüklerini kullanarak AKP hükümetini değiştirmesini bilecektir.

Bu ulusal hedefe ulaşmak ve ulusal bir siyaset izlenmesini sağlamak için Atatürkçü Düşünce Dernekleri, her zaman olduğu gibi, halkımızın yanında harekete geçecek ve tüm gücüyle bu küresel
ve içsel emperyalist siyasete karşı mücadelesini sürdürecektir.

Zafer dün olduğu gibi bugün de, yarın da emperyalist güçlerin değil; Atatürkçü Düşünce yolundaki bağımsızlık ve özgürlüğüne inanmış Türk Milleti’nin olacaktır.

www.ahmetsaltik.net 30.6.12

E.Sarızeybek:EN TEHLİKELİ ÖRGÜT AKP’dir! / The Most Dangerous Terrorist Organisation is JDP-AKP in Turkey!

Okumaya devam et