Dr. Noyan UMRUK
Haftaya encamımızı görerek başlayalım dedik…
Seçim yılı 2023’te yüksek enflasyon, faiz politikası, değer yitiren TL ve büyüyen cari açık, ekonomideki belirsizlikleri artırıyor. Yoksulluk hızla artmaya devam ediyor..
Geride bıraktığımız 2022 yılı, sene başındaki umutların aksine küresel ve bölgesel çapta siyasal ve ekonomik krizlerin yaşandığı bir yıl oldu. Dünya genelinde 2020-2021’e damga vuran pandemi sürecinden çıkış büyük oranda gerçekleşse de henüz yılın başında, 24 Şubat’ta (2022) patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı yalnızca bölgesel değil; küresel etkiler yarattı. Rusya ve Ukrayna’nın dünyanın en büyük buğday ve mısır üreticilerinden olmaları, ayrıca Rusya’nın Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin bir numaralı doğal gaz tedarikçisi olması, enerji ve gıdada krize yol açtı. Pandemi sonrası baş gösteren yüksek enflasyon süreci böylelikle tetiklenirken ABD ve Avrupa Birliği (AB) ekonomilerinde yeni bir durgunluk sürecinin de işaret fişeği atılmış oldu.
Türkiye’nin en çok ihracat (dışsatım) gerçekleştirdiği pazarlarda yaşanacak daralma veya zayıf büyüme performansı, Türkiye ekonomisine de doğrudan yansımakta.. 2022’de yüksek enflasyon sorunu ile sert bir yüzleşme yaşayan Türkiye’de enflasyon, 2023’te bir miktar geri çekilse de dünya ortalamalarına göre yüksek seyrini koruyacak. Seçim yılı olan 2023, siyasal belirsizliklere ve Dolar kurunda yeni ataklara da gebe olacak. Seçim sonrasında yeni bir faiz artışı dalgası beklenirken, KKM (Kur Korumalı Mevduat) ve EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi gibi uygulamaların bütçe üzerine bindirdiği yük giderek artacak.
- 2023 yılı, Türkiye ekonomisi açısından belirsizliğin ve dar gelirliler için yoksulluğun artacağı bir yıl olacak
Cumhuriyet’in 100. yılına da enflasyonu konuşarak gireceğiz. Seçim nedeniyle yapılan asgari ücret artışlarının etkisi Mart ayından sonra azalmaya başlayacak. Vatandaşın satın alma gücü açısından 2023 parlak bir yıl olmayacak…
Büyüme oranları
Türkiye ekonomisi pandemiden çıkış yolu olarak nitelenebilecek 2021 yılında başarılı bir performans sergileyerek % 11 büyümüştü. Türkiye geçmiş yıllardaki yüksek büyüme oranları ile G20 ülkeleri içinde ilk 20’lerde yer alırken, 22. sıraya gerileyecek.
Son çeyrekte büyüme performansındaki yavaşlamanın sürmesi ve 2022’nin tümünde GSYH’nin %5 dolayında… 2023 yılında ise küresel beklentiler ile paralel (koşut) olarak Türkiye’nin büyüme performansında da düşüşün sürmesi yüksek olasılık olarak öne çıkıyor. Bu noktada OECD, IMF ve Avrupa Komisyonu gibi kurumların Türkiye için 2023 büyüme beklentisi % 3-4 arasında gerçekleşiyor. Ancak sayıları bir türlü kesinleştirilemeyen “Geçici sığınmacılarla” birlikte nüfus artış hızı hesaba katıldığında “Net büyüme hızı” daha da düşmekte doğal olarak…
İngiltere merkezli danışmanlık şirketi Centre for Economics and Business Research (CEBR) tarafından hazırlanan rapora göre de 2023’te bir dizi ekonominin daralması ve yüksek borçlanma sonucu Türkiye’nin GSYH büyüklüğü bakımından 2022’de ilk 20’de yer alan ekonominin 2023’te 22. sıraya gerilemesi, öngörülüyor.
“Enflasyon sorunu sürecek”
Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın temel nedeni ihracat (dışsatım) siparişlerindeki gerileme. Küresel ekonomide de resesyon (AS: durgunluk) ihtimalinin (olasılığının) artması, seçime doğru asgari ücret artışı ve kredi destekleri gibi Türkiye’de büyümeyi, iç talebi (istemi) destekleyecek adımlarla sağlamayı amaçlayan politikalarla, İlk 5-6 ayda büyüme % 4’ün üzerine çıkarılabilir ama bu istemi canlandırma adımları enflasyon için olumsuz bir tabloya neden olacak…
Seçim sonrasında yoksulluk artacak…
Baz etkisinin devreye girmesi ile birlikte 2022 sonunda TÜFE’nin %60-70’e çekilebileceği öngörülüyor. TCMB’nin 2023 projeksiyonuna (beklentisine) göre ise yeni yılda enflasyondaki kademeli (aşamalı) düşüş sürecek ve 2023 sonunda %20 düzeyleri görülecek. Ancak uluslararası kurumlar enflasyon konusunda TCMB ölçüsünde iyimser değil. IMF ve OECD‘nin Türkiye’nin 2023 enflasyonuna ilişkin beklentileri %35-50 aralığında gidiyor.
Enflasyondaki artış eğiliminin Türkiye’de yoksulluğu kalıcı duruma getirmesi ile 2023 kritik bir yıl olarak yoksulluğun artarak süreceği bir dönem olacak…. Özellikle dar gelirliler aleyhine işleyen seçim ekonomisi, 2023 seçimlerinden sonra gerçek sonuçlarını gösterecek ve ne yazık ki vatandaşların daha da yoksullaşması gündeme gelecek…
İhracattaki (dışsatımdaki) yavaşlama 2023’te de sürecek
2022’nin Ocak-Ekim döneminde genel ticaret sistemine göre ihracat (dışsatım) bir önceki yılın aynı dönemine göre %15,4 artarak 209,394 milyar Dolar oldu. Özellikle son aylarda ana ihracat pazarlarındaki talep (istem) daralması ve artan enerji-hammadde maliyetleri ihracat performansını olumsuz etkilemeye başladı.
Yılın tümü için 250 milyar Dolarlık ihracat hedefine ulaşılması muhtemel (olası) olsa da 2023’te küresel gelişmelerin etkisi ile ihracatta ciddi bir sıçrama yaşanması beklenmiyor. Yeni yılda içeride yüksek enflasyon ve siyasal belirsizlikler, dışarıda ise bölgesel çatışmalar, artan enerji fiyatları ve hammadde tedariğindeki (sağlanmasındaki) sorunlar ihracat artışı önündeki başlıca engeller olarak öne çıkıyor.
Mevcut (varolan) küresel şartlar (koşullar) düşünüldüğünde Türkiye’nin 2022’deki ihracat performansını 2023’te göstermesinin olanaklı olmayacak… Hem dış talebin (istemin) yavaşlaması hem de hükümetin döviz kurunu seçim öncesinde düşük tutmaya çalışması ile düşen rekabet gücü, ihracatı frenleyecek.
Cari açık önemli bir risk unsuru (ögesi) …
2023 yılında Türkiye ekonomisindeki en kritik başlıklardan biri de cari açık olacak. Son açıklanan TCMB verilerine göre cari denge son olarak Ekimde 359 milyon Dolar açık verdi.
Cari dengede aylık olarak yılın en düşük düzeyi görülürken Ekim açığıyla birlikte cari denge 12 ay üst üste aylık açık vermiş oldu. Yıllık cari açık ise 43,5 milyar dolarla 2018’den bu yana en yüksek düzeyine çıktı. Ocak-Ekim döneminde ise cari açık 38,2 milyar Dolar oldu.
Seçim sonrası politikalar belirleyici olacak
2022 sonu için cari işlemler açığının yaklaşık 50 milyar Dolar olması bekleniyor. Cari İşlemler Hesabı’nın (açığının) GSYH’ye oranına bakıldığında ise 2021’deki %1,9’luk gerçekleşmenin 2022 sonu itibariyle (sonunda) %4,8’e çıkması öngörülüyor. OVP’deki 2023 hedefi %2,5 olarak kayıtlara geçerken IMF’nin öngörüsü ise 2023 için %3,9 olarak açıklandı.
2023’te neler olacak?
Her şey piyasa ekonomisine taban tabana zıt tercihlere içinden çıkılmaz duruma getirilen ekonomik yapıyı, seçimler sonrası bir konsept (kavram) ve ekip değişikliği ile uygulamaya konulabilecek “Krizden Çıkış Politikalarına bağlı”…
Piyasa Ekonomileri genel kabulü vazgeçilmez olduğuna göre, siyasetin kararlılığı ve yeniden özerkliklerini sağlaması ile kendi alanlarında TCMB başta olmak üzere bağımsız kurumların faiz, kredi, kur, kura bağlı mevduat, dış ve iç borçlanma, teşvik politikalarında çok daha tutarlı tercih ve kararlarla mal, emek, borçlanma piyasalarının daha rasyonel (ussal), biraz sıkıntılı olsa da dengeli duruma getirilmesi…
Beklenti bu… Başkaca da bir çare yok…