Etiket arşivi: Eğitim sendikaları

CHP Genel Başkanına Açık Mektup : Eğitim Politikaları

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,

Ben kamu üniversitelerinde 45 yıl öğrenci yetiştirmiş, yüksek lisans ve doktora tezlerine danışmanlık yapmış, öğrencilere, demokratik kitle örgütlerine, MEB’e, kamu ve özel kurumlara akademik danışma hizmeti vermiş, bilimsel araştırmalar yapmış, ulusal ve uluslararası yürütülen projelerde çalışmış, bilim alanında kitaplar yazmış “Eğitim Programları ve Öğretim” bilim alanı Emekli Profesörü F. Dilek Gözütok.

Çıktığınız iktidar yolunda kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Bu metni, bir gün “Keşke ulaşsaydım!” dememek için yazıyorum. Mustafa Kemal, savaş meydanından gelerek 1921’de “l. Maarif Kongresi”ni yönetmişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, 1940’lı yıllarda başlayarak çok iyi bildiğiniz gibi bugün getirildiği durumda

  • Size “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve
    Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı
    ”  çalışmaları yapmayı öneriyorum.

Ülkem bunu gerçekleştirebilecek her alandan bilim insanlarına, öğretmenlere sahiptir.

1) Seçimi kazandığınızda elinizde çağdaş insanı yetiştirecek öğretim programları, ders kitapları, öğretim materyalleri var mı? 20 yıldır özellikle de FETÖ mensuplarına hazırlatılan “dininin, kininin sahibi” insanlar yetiştirmeyi amaçlayan öğretim programları ve kitaplar devlet bütçesinden bastırılıp dağıtıldı. 2005’ten beri öğretim programları ve ders kitapları konularında kimi kez bireysel, kimi kez farklı uzmanlık alanlarından akademik gruplarla çalışmalar yaptım. (2009’da Hayat Bilgisi Dersi ile ilgili yaptığım bir çalışmayı e-posta yoluyla size iletmiştim. Beni, Partinin eğitim konusunda ilgililerine yönlendirmiştiniz). Bir bölümü ulusal yayın araçlarında, bir kesimi hakemli / hakemsiz akademik dergilerde, bilimsel kongre raporlarında, TV programlarında yer aldı. Çalışmalarımın bir bölümüne www.dgozutok.org adresinden ulaşılabilir.

2023 Haziranında iktidarın devralınacağını ümit ediyoruz. Eylülde okullar açıldığında çocuklarımıza AKP’nin (Hizmet Vakfına) hazırlattığı programlara uygun olarak yazdırılan bilim dışı / Evrim Kuramına yer vermeyen, içinde yanlış bilgiler olan kitaplar mı okutulacak? Çalışmalarımda da belirttiğim gibi, ulusal ve uluslararası ölçmelerde ve MEB’in yaptırdığı araştırma sonuçlarında çocuklarımızı nasıl yetiştiremediğimiz, çocuklarımızın çoğunun Türkçe okuduğunu anlamadığı bilinmektedir.

2000 öncesi, 90’lı yıllarının ilk yarısında başlatılan Dünya Bankası projeleri kapsamında yetkin bilim insanlarımızın da görev aldığı öğretim programları ve ders kitapları vardır. Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi (EARGED) yönetiminde bu çalışmalar Eğitimde Program Geliştirme bilim alanının ilkelerine ve yöntemlerine uygun olarak yapılmıştır. (O dönemde de çalışan kimi MEB görevlileri yenileşmenin ve çağdaşlaşmanın önünde engel olmaya çalışıyorlardı). Projede ilgili her alandan bilim insanı yer almıştır. Türkiye çapında yapılan gereksinim (ihtiyaç) analizleri doğrultusunda programlar ve taslak kitaplar hazırlanmış, deneme yapılacak okulların öğretmenleri eğitilmiş, okulların fiziksel koşulları iyileştirilmiş, Müfredat Laboratuvar Okullarında (MLO) programlar denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiştir. Kimi derslerin programı 1998’de kimilerinin ise 2000’lerde uygulamaya konmuştur. Ülke çapında uygulanan “Yeni Programlar” henüz mezun vermeden, Ziya Selçuk’un (Program geliştirme alanına yabancıdır) Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı döneminde ilkokulda 2005’te, beş sınıf birden, ortaokulda sonraki yıllarda kimlerin hazırladığı bilinen programlar uygulanmıştır. Bu programların başarısını / başarısızlığını belirleyen onlarca yüksek lisans tezi vardır.

  • 2012’de 4+4+4 yapılanması, programları, kesintili eğitimi, zorunlu eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması, açık ortaokul ve açık lise uygulamaları
  • Bu ülkenin insanlarını cehalete boğmuştur.

ÖNERİM                                      :

Oluşturulacak ilgili alanlardan bilim insanlarının, Dünya Bankası rehberliğinde hazırlanmış olan, 1998’de uygulamaya konan ve 2005-2007’ye dek uygulanmış öğretim programlarını Eylül 2023’te (ülkenin gereksinim duyduğu çağdaş programlar hazırlanıncaya dek bir-iki yıl uygulanmak üzere) geçici olarak günün koşullarına göre uyarlaması/güncellenmesi. AKP bütün bilim alanlarına zarar verdiği gibi akıllarının ermediği, (belki de kasıtlı) özellikle gelişmiş ülkelerde yaşama geçirilen Eğitimde Program Geliştirme bilim alanını yok saymıştır.

  • CHP’nin önderlik ettiği 6’lı Masa’ya,
    AKP’nin hazırlatıp uygulattığı programları ve kitapları okutmak yakışmaz.

Böyle bir çalışmanın kabul görmesi durumunda, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Eğitim Programları ve Öğretim bilimalanı uzmanları, programları güncelleştirilecek bilim alanlarının hemen her üniversiteden bilim insanları, programı güncellenecek alanlarda dal (branş) öğretmenleri (Eğitim Sendikalarından yararlanılabilir) görevlendirilmelidir. Uygun görülürse, Millet İttifakı ortağı partilerde yer alan eğitim uzmanları da çalışmaya katılabilir.

2) Son 20-30 yıldır çeşitli nedenlerle (yönetenlerin kimi kez niteliksizliği, kimi kez kasıtlı olarak) öğretmen eğitimindeki nitelik düşmesi eğitimin çökertilmesinde önemli bir yere sahiptir. Üniversitede farklı alanlardan Profesörler ve genç akademisyenlerle hazırlamış olduğumuz “Eğitim Bilimleri Tezsiz Yüksek Lisans Uzaktan Eğitim Proje Önerisi” makalesini web sitemden eğitim bilimleri alanındaki parti görevlilerine inceletmenizi öneriyorum. Uygun bulunması durumunda, güncellenerek Öğretmen Meslek Yasası garabetine seçenek olarak güncellenebilir, uygulanabilir ve öğretmenlere nitelik kazandırılabilir.

Bilindiği gibi 21. yüzyılın gerektirdiği çağdaş ve demokrat insan yetiştirmenin önkoşulu öğretmeni nitelikli duruma getirmektir. Hiçbir eğitim kurumu, öğretmenlerinin niteliğinin üzerinde birey yetiştiremez.

3) Demokrasi, demokrasiyi içine sindirebilmiş insanlardan oluşmamış toplumlarda kolaylıkla otokrasiye dönüşebilir. 20-30 yıldır uygulanan eğitim politikaları, yetiştirdiği insanları çağın gerisine götürmüştür. Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi yapmadan, “Demokrasi ve İnsan Hakları” öğretilemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal’in yazdığı Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabı yerini Yurttaşlık Bilgisi derslerine bırakmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘ni imzalamak, ülkeyi yönetenlere öğretim programlarında İnsan Hakları Eğitimine yer verme yükümlülüğünü vermektedir. 90’lı yıllara dek ve sonra hazırlanan ve uygulanan programlar evrensel hak ve özgürlükleri temele almak yerine yurttaşlık görevlerini, muhtarın, kaymakamın, ülke yöneticilerinin sorumluluklarını ezberletmeyi odağa almıştır.

1996-2002 arasında MEB’in de içinde olduğu projeler çerçevesinde 1-2-3-4-5-6. sınıflara “İlköğretim İçin İnsan Hakları Eğitimi” kitapları Sosyal Psikoloji, Hukuk, Hukuk Eğitimi ve Eğitim Programları ve Öğretim alanları uzmanları ekibince hazırlanmıştır. Türkiye’nin 7 bölgesinde MEB okullarında denenen, geliştirilen, Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayladığı, MEB’in ücretsiz olarak dağıtma yükümlülüğü olan kitaplar (6 adet öğrenci, 6 adet öğretmen kitabı ) basımevindeyken AKP iktidara geldi ve bütün çabalarımıza karşın kitaplar basılmadı.

1996’da 7-8. sınıflar için aynı uzman ekipçe hazırlanan, deneme uygulamaları yapılan, yüksek lisans tezlerine konu olan “Yurttaş Olmak İçin…”  öğretmen ve öğrenci kitapları Talim Terbiye Kurulu’nca yardımcı kitap olarak (M. E. Bakanı Hikmet Uluğbay döneminde) kabul edildi. Alanı eğitim bilimleri, sosyal psikoloji, hukuk, hukuk eğitimi vb. olan kişilere inceletmenizi öneriyorum. (Kitaplar TBMM kütüphanesinden edinilebilir.) Uygun bulunursa bu kitaplar da güncellenerek uygulanabilir.

Son yıllarda ülkeyi yönetenlerce yasaklanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Programı” konusunda denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiş doktora tezi düzeyinde çalışmalar da hizmete hazır olarak bulunmaktadır.
***
Sayın Genel Başkan,

Bilim, sanat ve spor alanları uzmanları, program geliştirme uzmanları, eğitim psikologları, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanları, her basamak ve alandan öğretmenlerin oluşturduğu büyük bir ekip, henüz seçim yapılmadan programları yenileme / güncelleme, kitapları iyileştirme çalışmalarına başlamalıdır.

Adına “Demokratik Eğitime Geçiş” ya da “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı”  ya da uygun görülecek başka bir başlıkla Eğitim Seferberliği başlatılmalıdır.

Bu ülke beni parasız yatılı Yüksek Öğretmen Okulunda okuttu.
Vatanıma  borcumu ödemek için gücümün yettiği her tür hizmete hazırım.

Selâmlar. 04 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi

2018-2019 Öğretim Yılı Ders Zili Çalarken EĞİTİMDE KIYAMET KOPACAK MI?

2018-2019 Öğretim Yılı Ders Zili Çalarken
EĞİTİMDE KIYAMET KOPACAK MI?

Nazım MUTLU
Ulusal Eğitim Derneği ve Öğretmen Dünyası Dergisi adına
17.09.2018, Ankara

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Yeni öğretim yılına, göreve 8 Temmuz günü atanan “Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’tan Beklentiler Yılı” desek yanlış olmaz.

Kimi toplantı ve televizyon izlencelerindeki konuşmalarıyla, basına verdiği demeçlerle böyle bir sonucun oluşmasını sağlayan Sayın Selçuk, en son 8-9 Eylül günleri İstanbul’daki “2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi” konferansında yaptığı açış konuşmasındaki Eğitimde kıyameti koparmamız lazım çıkışı ses getirmişti. Bu konuşmasının başlığının “Yusuf’un hakkını vermek” olduğunu söyleyen Selçuk, “Bizim Yusuf’un hakkını vermemiz  lazım. Eğitim meselesini çok uzun yıllardır dava edinmiş, üzerinde düşünmeyi görev addetmiş birisi olarak Yusuf’un hakkını çok önemsiyorum.” da dedi.

Bu toplantının adına “Bulma Konferansı” dediklerini de ekleyen Milli Eğitim Bakan Selçuk, bunun asimetrik bir düşünce olması için yapılmadığına dikkat çekerek, “Bu toplum Katip Çelebi’den beri arıyor. 1610’lardan beri arıyor. Artık bulalım..” dileğinde de bulundu.

“Araştırma, sorgulama akıl ve kalp için buradayız. Eğitim, antropolojidir. Nörobilimdir. Biyolojidir. Eğitim ilahiyattır, felsefedir. Eğitim sadece ‘eğitim’ değildir. Sadece eğitim olursa kısır kalır. (…) Bir şey yapmak lazım. Dahi sayısı, üstün zekalı sayısı bizim ülkemizin nüfusu kadar olan ülkeler var dünyada. Başka bir rekabet var. Başka bir bilim ve teknoloji var dünyada. Bizim kıyameti koparmamız lazım eğitimde. ‘Bir şey yapmak lazım’ın ötesinde kıyameti koparmamız lazım.”

Öyleyse Sayın Selçuk’un burada özetlenen saptama ve dileklerine katkıda bulunalım.

“Kıyameti koparmak” hakkında

Sayın Selçuk, şimdi sizin oturduğunuz koltukta daha önce oturan kişiler zamanında eğitimle ilgili irili ufaklı sayısız kıyamet kopmuş, koparılmış; ancak özellikle Cumhuriyet Devrimlerinden, Aydınlanma düşüncesinden, bilim ve sanattan intikam alma güdüsüyle yola çıkan ve tam bir militan iştahıyla güç zehirlenmesi yaşayan bu kişiler kulaklarına beton dökmüş, gözlerine kara perde çekmiş, dolayısıyla o sırada kopan kıyamet çığlıkları bir kulaklarından girip öbüründen çıkma şansı bile bulamamıştır.

Erkan Mumcu’yla başlayıp Hüseyin Çelik’le hızlanan, bugüne dek ara verilmeksizin sürdürülen, yandaş sendika üyesi ya da tarikat-cemaat militanı olma dışında hiçbir liyakat ölçüsüne bakılmaksızın yürütülen kadrolaşmaya karşı kaç kez kıyamet koptu, sizinkiler oralı bile olmadı.

Sizin Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınız döneminde, Avrupa Birliğine üye olma heveslerinin zirve yaptığı “yalan rüzgârı” sıralarında görücüye çıkarılmış kız gibi ülkeyi birilerine beğendirmek amacıyla ve ‘kopyala yapıştır’ yoluyla, yerli-yabancı ortaklar eliyle üç ayda çırpıştırılan “küreselleşme” odaklı sözde ders programları (müfredat) konusunda ne kıyametler kopmuştu bilseniz… Ama ne siz duydunuz o yıllardaki “güç bizde artık” çılgınlığı içinde ne de o günkü amirleriniz duydu.

2012’de açık edilen “dindar-kindar nesil” amacına uygun, yamalı bohça örneği 4+4+4 düzeneği hazırlanırken gerek TBMM’de gerekse sokaklarda, okul önlerinde kopan kıyametler “arşı âlâ”yı buldu, ama Cumhuriyete, bilime, laik eğitime karşı ezelden şerbetli öncülleriniz o sırada akşam yemeklerinde buluşup zaferlerini kutlama partileri arasında bunları duymadılar, duyamadılar.

Geçen yıl yürürlüğe konan bilimsiz, Atatürksüz, sanatsız, hurafe ve safsatalarla şişirilmiş sözde ders programlarına karşı kopan kıyametler çok taze. Siz şimdi Eğitim, antropolojidir. Nörobilimdir. Biyolojidir. Eğitim ilahiyattır, felsefedir” diyorsunuz ya, bu dediğinizi sözle, yazıyla binlerce kez anımsattık ama selefiniz İsmet Yılmaz, yaptıklarını “dünyanın en bilimsel ders programı” diye tanımlayıp çıktı işin içinden. Bununla ilgili kıyamet koparma süreci hâlâ bitmiş değil. Siz şimdi Bakansınız, yetki sizde, buyurun, kaldırın bu “müfredat”ı, kıyameti koparmakta içtenlikli iseniz…

“Yusuf’un hakkı” hakkında

 “Yusuf’un hakkını vermek gerek” diyorsunuz. Bu “hak” konusunda verilecek çok örnek var ama sözü unutmamak için bir tanesiyle yetinelim. Şu tablo, MEB’in 2017-2018 verilerinde yer aldı:

 Ne acıdır ki MEB, 16 yıldır bu ve buna benzer verilere hiç bakmadı, başarısızlığı bağıra bağıra anlatan sayıları önüne koyup bir güne bir gün “Bu ne iştir, biz ne yapıyoruz?” demedi. Bu tabloya iyi bakın ve şimdi başında bulunduğunuz köklü kurumun hangi politikalarla 1 milyon 675 bin çocuk ve genci okul dışında tutmayı başardığını bulun, bulmakla yetinmeyip onları okulla buluşturun Sayın Selçuk. “Yusuf’un hakkı” da “Ayşe’nin hakkı” da böyle bir kararlılıkla ödenir ancak.

Buna ek olarak, toplumsal yaşamın doğal gerekliliği nedeniyle bir bütünü oluşturan Yusuf ile Ayşe’nin aynı okulda, aynı sınıfta eğitilmesine savaş açıp “karma eğitimi” hedef tahtası yapan Ortaçağ artıklarına karşı da az kıyamet koparmadık, ama dinleyen kim! En yetkili makamın sahibi olarak bu ilkelliğe bir çift sözünüz olmaz mı acaba?

“Kâtip Çelebi’den beri” hakkında

“Bulma Konferansı”nızda “Bu toplum Kâtip Çelebi’den beri arıyor” diyorsunuz ya… Elbette “aramak”, yaşamın gerektirdiği sürekli bir eylemdir. Bilimde “iyi”nin, “doğru”nun sonu yoktur. Hep öyle olacaktır. Ama örneğin, dönüp kendi eğitim tarihimize baksanız bir… Baksanız ve neleri, bırakalım kendimizi, dünyaya örnek olmuş ne modelleri bulmuş, uygulamışız, bunları görseniz. Görseniz, bunların Karşıdevrim iktidarlarınca nasıl yok edildiklerini söyleseniz, sonra da “Olan olmuş, bundan sonra bütün deneyimlerimizden yararlanarak daha iyisini bulacağız” diyebilseniz keşke…

Sonuç olarak…

Eğitimde içinde bulunduğumuz durumu anlatmak için verilecek çok örnek var. Madem bir “bulma” derdimiz var, bulunacak en temel varlığın “gerçek” olduğunu, yıllardır üretilmiş yalanlarla görünmez olan “gerçek”i bulmamız gerek önce. Okula başlayan yaklaşık 25 milyon çocuk ve gencimiz için önce “gerçek”te buluşalım Sayın Bakan, sonra “doğru”ları hep birlikte, “bilimin kılavuzluğu”nda bulalım.

  • Hurafenin, dinsel inançların, buna destek için de paranın merkeze alındığı bir bakışla eğitimde ne gerçeği bulabiliriz ne doğruyu.
  • Dolayısıyla sözünü ettiğiniz kıyamet de kopmaz.

Öğrencilerimizin, öğretmen ve velilerimizin yeni öğretim yılını bu düşüncelerle kutlarız.
=================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği ve sürdürümcüsü (abonesi) olduğumuz Öğretmen Dünyası Dergisi adına, sırasıyla Genel Başkan ve Genel Yayın Yönetmeni sıfatlarını kullanmadan bu makaleyi yazan çok değerli dostumuz, on yılların yetkin, özverili ve yürekli Eğitim emekçisi Sn. Nazım Mutlu‘yu kutluyoruz.

Sn. Bakan Selçuk’a verilen krediler henüz tükenmedi, umutlar sürüyor ihtiyat içinde. Göreceğiz. Çok zaman almaz, Sn. Mutlu’nun bu makalesinde dillendirdiği alanlarda Bakan Selçuk’un alacağı tutum turnusol kağıdı işlevi girecektir.

Ne var ki; tepedeki adam Erdoğan tek ve mutlak belirleyici!

Sorunların sonsuzluğu karşısında ne ölçüde hepsine egemen olabilir ve inisiyatifi Bakanlara -gerçekte Sekreterlerine- bırakmak zorunda kalır, onu da göreceğiz. Bakan Selçuk’un arkasında oluruz gerçekten “Eğitimde kıyamet koparacak” ama ÇAĞCIL – BİLİMSEL adımlar atarsa. Değilse biz Aydınlanmacılar “Eğitimde kıyamet koparacak” savaşımımızı (mücadelemizi) sürdüreceğiz. Çünkü biz hem haklıyız hem de hancı!

Şimdiden balonları uçurmak düş kırıklığına yol açabilir..

Bu arada; anababalar da çocuklarının LAİK – BİLİMSEL – AYDINLANMACI – AKILCI – SORGULAYICI… eğitim alabilmeleri için “kıyameti koparmalı”!

Kitaplar, ödevler, çocuktaki gelişim… dikkate alınarak;

  • Resmi okul müfredatı karşısında etkin bir ev – aile eğitimi seçeneği yaşama geçirilmeli..
  • Gönüllü eğitim kooperatifleri kurularak buralarda eğitimdeki gerici – yobaz – dinci karşıdevrime direnilmeli. Eğitim sendikaları halkımıza bu süreçte öncülük etmeli..

Sevgi ve saygı ile. 19 Eylül 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Ulusal Eğitim Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com