Etiket arşivi: Eduard Zuckmayer

Devlet Sanat Kurumlarını Tasfiye Yasa Tasarısı


Dostlar
,

Türkiye öyle bir hengameye sokuldu ki, bu arada TBMM çalışmakta ve
kritik yasal düzenlemeler yapmakta..

Bunlardan biri de Türkiye Sanat Kurumu ve Sanatın Desteklenmesi Hakkında Yasa Taslağı”..  Türkiye’nin, Cumhuriyetin 100 yıla varan birikimi olan sanat kurumlarını  tasfiye etmek ve bu kurumları da AKP’lileştirmek.. Korkunç bir proje..

Kültür Bakanı Ömer Çelik, inanılmaz bir “ustalıkla” (!) kamuoyuna taslağı
bir “reform” girişimi olarak sunuyor.. Her zamanki retorik (takiyye) …

Acı gerçekleri ise, aydınlık sanatçı ve sanat kurumlarının üst düzey yöneticiliğini yapmış bir üstaddan öğreniyoruz. Eski Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd. Sayın Hüseyin Akbulut, söz konusu yıkıcı yasal düzenlemenin içyüzünü irdeliyor..

  • AKP’nin bu yıkıcı girişiminin mutlaka durdurulması gerek..

Son derece sistematik biçimde, Cumhuriyet’in kurumları, kaleleri birer birer düşürülerek ele geçirilmek isteniyor..

Son çözümlemede Anadolu Federe İslam Devleti Diktatörlüğü hedefine..
Halife – Padişah RT Erdoğan sultanlığında..
Atlantik ötesindeki ABD’nin konuğu – tutsağı “ruhani otorite” izin verirse..

Tüm halkımız bu gidişe “dur” demeli..

Unutulmasın; Büyük ATATÜRK,

“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” demişti.

Ayrıca,

“Sanatsız kalan bir milletin; yaşam damarlarından biri kopmuş demektir..” sözü de O’nun..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 5.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

*****

Geçtiğimiz yıl bu gün sitemizde bu yazıya yer vermişiz…
Tam 1 yıl geçti.. AKP Demokles’in kılıcı gibi, ensemizde Türkiye’nin en az 90 yıllık Cumhuriyet sanat birikimine saldırısını sürdürmekte..
Bu vahim TÜSAK (Türk Sanat Kurumu) (!) kandırmacasını durdurmak gerek.
AKP’ye bir kez daha bu vahşi – demokrasi ve insan haklarını hiçe sayan
dinci saldırılarına son verme çağrısı yapıyoruz.
Gizli-örtük gündeminiz artık faş oldu..
Türkiye’yi çağdışı bir din devleti yapma hayallerinizi artık biliyoruz ve buna
asla izin vermeyeceğiz.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 5.6.14

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Devlet Sanat Kurumlarını Tasfiye Yasa Tasarısı

portresi

 

Hüseyin Akbulut
Eski Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd.

 

 

Basına bölük pörçük yansıyan bilgiler yerine, hazırlanan “yasa tasarısı” tümüyle ortaya çıkınca, gizlenen gerçekler ortaya dökülüverdi.

AKP’nin, sanat alanına yeni düzen getireceği savıyla hazırladığı Türkiye Sanat Kurumu ve Sanatın Desteklenmesi Hakkında Yasa Taslağından söz ediyoruz.

Yasa tasarısı tam anlamıyla bir tasfiye tasarısıdır ve devletin tarihi, dev sanat kurumları Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı sanat kurumlarını ortadan kaldırmak için hazırlanmıştır.

Tasarının 15. maddesi; söz konusu genel müdürlüklerle ilgili 5441 ve 1309 sayılı kuruluş kanunlarının yürürlükten kaldırıldığı, burada görevde bulunan genel müdür, genel müdür yardımcıları ve daire başkanlarının ihdas edilecek bakanlık müşavirliklerine atanacakları hükmünü getirmiştir.

Tiyatroda, opera ve balede, güzel sanatlara bağlı sanat kurumlarında görev yapan binlerce oyuncu, müzikçi, çalgıcı, şarkıcı, dansçı, ressam, heykeltıraş vb. sanatçıya ne yapılacağını kuşkusuz merak ediyorsunuz! Yasa tasarısının getirdiği hükümlere bakarak onu da yazalım:

Getirilen düzenlemeyle, öncelikle, sanat kurumlarında çalışanların emekli ikramiyelerine %60’a varan artışlar yapılarak sanatçılar emekliliğe özendirilmekte, isteyenler Yüksek Öğretim Kurumlarına aktarılmakta, böylece daha baştan sanat kurumlarının içleri boşaltılmakta, kalanlar ise Kültür ve Turizm Müdürlüklerinde görevlendirilerek dönem bitince de kadroları iptal edilmektedir.

Gülmeyin!

Kültür ve Turizm Müdürlüklerinde görevlendirilen bu artakalan sanatçılar ise isterlerse “izin almak kaydıyla” sanat icra edebilecek, grup ve topluluk kurabilecek, proje üreterek “Türkiye Sanat Kurumu”na destek için başvurabileceklermiş…

Beğendiniz mi?

Önce dünya ölçeğindeki dev sanat kurumlarını yok edeceksiniz, sonra da dostlar alışverişte görsün babından kalan artıklara isterlerse kurum kurdurup sanat yaptıracaksınız…

Pes demek gerekiyor.

Kurumlar ve sanatçılar ortadan kaldırılınca da sanat alanı, Bakanlar Kurulu’nun, yani siyaset kurumunun atayacağı (kuşkusuz atamaları Başbakan yapacaktır!) 11 üyeden oluşacak özel bütçeli “Türkiye Sanat Kurumu” eliyle yürütülecekmiş.

Görülen odur ki, köklü sanat kurumlarını yok etmek için böylesi bir Kurum kuruluyor.

Hemen belirtelim; böyle bir işleyiş, sanat alanını yok edecektir. Çünkü sanat evrenseldir, diller, dinler üstü yapısıyla tüm toplumu, tüm insanlığı kucaklar. Siyasal partiler ise ideolojik ve sınıfsaldır. Bu yapıyla da toplumun ancak belli bir kesimine yansırlar ve ideolojilerine uygun toplum kesimine göre hizmet üretirler.

Şimdi ülkemizdeki durumu düşünelim :

Siyaset kurumunun atayacağı ve iktidar partisinin insafına bırakılacak böyle bir Kurul, hangi ideolojiyi taşıyan sanatsal projeye destek verecek? Dinci projelere mi, ırkçı projelere mi, sağcı, solcu, ayrılıkçı projelere mi? Yanıt bellidir: İktidarda bulunan siyasal partinin, doğallıkla Başbakanın anlayışına uygun projelere…

Sanat ve siyaset kurumunun işleyişindeki bağdaşmaz bu yapı nedeniyle, daha 1940’li 1950’li yıllarda sanat kurumlarımızı kuran dünya çapındaki uzmanlar Paul Hindemith, Carl Ebert, Ernest Praetorius, Eduard Zuckmayer, Dame Ninette de Valois ve öğrencileri bu kurumlar için özel statüler ve özel yasalar öngördüler. CSO, opera, bale, tiyatro için çıkartılan 6940, 1309, 5441 sayılı bu yasalarla sanat kurumlarımıza tüzel kişilik kazandırılmış; tüm işleyiş, sanatçıların oluşturduğu “sanat kurulu” ve “teknik kurul”lar eliyle yürütülmüştür. Yasaların ayırt edici özelliği ise tektir:

“Sanatın, siyaset kurumunun müdahalesinden arındırılması, kendi özel işleyişi içinde üretilmesi..” anlayışıdır. Uygar dünyanın tümünde bu böyledir. Sanat kurumlarımız, siyaset kurumunun tasallutundan bu özel yasalar sayesinde kurtulabilmişler, varlıklarını bu yasalar sayesinde bugüne dek sürdürebilmişlerdir. Siyasal parti yönetimi ve anlayışıyla toplumun tümüne sanat üretilebilir mi?

Şimdi ise bu yasal zemin yok ediliyor, sanat da sanat kurumlarını da ateşe atılıyor.

Yasaların eskiyen, günümüz gereklerine uymayan hükümleri yok mudur? Daha çok sanat üreten, kurum içinde yarışma yollarını tıkayan engelleri kaldırarak kurumların sanatsal yükselişini sağlayacak, kurumlarda tıkanmaya yol açan ömür boyu statüleri ortadan kaldıracak yasal düzenlemelere gereksinim vardır. Ancak bu değişiklikler için yapılan çalışmalar hep aynı kişiler, ömür boyu unvanları taşıyanlar tarafından, unvanlarımız yok edilmesin diye engellenmiştir. (Hiçbir kuşkum yoktur, bu tasfiye yasasını da AKP aynı kişilerle ortaklaşa hazırlamıştır!) Bu olguyu, CSO Müdürlüğüm, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüm ve Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığım sırasında yaşayarak gördüm.

Hazırlanan yasa tasarısı, insanı insan yapan sanata, sanat kurumlarına, sanatçılara yapılan eşi görülmemiş vahşi bir saldırıdır, bu güne değin de böylesine bir saldırı görülmemiştir. Sormak gerekir; sanat alanı desteklenecekse, eksikliklerini gidermek varken köklü, dev sanat kurumlarımızı yaşamımızdan kaldırmaya ne ad verilir? Biz olayın iyi niyetle ele alınmadığına inanıyoruz.

Bir halk deyimimiz niyeti çok güzel ortaya koyuyor:

“Tilkinin kırk çeşit oyunu vardır; kırkı da tavuğu nasıl yerim üzerinedir.”

Sanat da, sanat kurumları da ortadan kaldırılmak isteniyor.

Sanat aydınlatır, sanat özgürleştirir, sanat çevresini ve dünyayı sorgulayan bireyi-toplumu yaratır. Biat kültürüne dayalı siyasal iktidarlar da bu tür bireyi ve toplumu istemezler. Öyleyse, onları söndürmek gerekir! Bugün yaşanan da budur. Çıkartın operayı, baleyi, tiyatroyu; Türkiye’nin Suudi Arabistan’dan, İran’dan, Irak’tan, Suriye’den farkı kalmaz. Oralarda yaşananlar ise, dileyelim ki bizlere ders veriyor olsun… (http://add.org.tr/devlet-sanat-kurumlarini-tasfiye-yasa-tasarisi.html,2.6.13).