Etiket arşivi: Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL DANIŞMA KURULU TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL DANIŞMA KURULU TOPLANTISI
SONUÇ BİLDİRGESİ – 
03 ARALIK 2022, ANKARA

ADD Genel Danışma Kurulu toplantısı, Şube Başkanları, Şube Kurul Başkanları, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Merkez Bilim, Danışma, Eğitim, Kültür Kurulları üyelerinin katılımı ile 3 Aralık 2022 günü Ankara’da toplanmış, gündemindeki konuları değerlendirmiş ve aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulması kararlaştırılmıştır:

25-26 Eylül 2021’de 16. Olağan Seçimli Genel Kurul’da oluşan Genel Yönetim Kurulu görev bölüşümü yaparak Sayın Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT başkanlığında çalışmalarına coşku ve kararlılık ile başlamıştır. Aradan geçen yaklaşık 1 yılda son derece önemli etkinlikler gerçekleştirilmiştir. 14 Bölge Toplantısı yapılmış, 50 il ve 200 ilçede ADD örgütleriyle yakın ve doğrudan ilişkilerle çalışmalar yürütülmüştür. Son 1 yıl içinde üye sayısı yaklaşık on bin artarak 61 bini, şube sayısı 340’ı aşmıştır. ADD bünyesinde ve kamuoyunda güven sağlayan kurumsallaşmayı güçlendirici çalışmalar, ADD Genel Merkezine akçalı (mali) destekleri de artırmıştır. Derneğimizin öğrenci yurdu çalışmaları, bursları giderek güçlenmektedir.

23 Nisan 2022 günü Ankara’da yapılan kitlesel toplantıya on bini aşkın (Polis kayıtları!) üyemiz ve yurttaşlarımız katılmış ve Genel Başkanımız Dr. Mustafa Hüsnü Bozkurt tarafından büyük bir coşku ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik Manifestomuz (bildirgemiz) kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Ana tema olarak YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ’ne çağrı ve vurgu yapan bildirgemiz (manifestomuz), hem sanal ortamlarda paylaşılmış hem de basılarak olabildiğince yaygın dağıtılmıştır. Demokratik kitle örgütleri, basın yetkilileri, siyasal partiler dahil, ziyaret edilerek bildirgemiz / manifestomuz verilmiştir.

KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizm kuşatmasının ülkemizi de yakından ilgilendirdiği ve bunalttığı açık bir gerçektir. Küresel emperyalizm bir yandan yerli işbirlikçileri ile siyasal islamı ülkemize dayatırken bir yandan da sözde seçenek (!) olarak sunduğu federal bir Türkiye ile Ulusal Birliğimizi ve tekil (üniter) devlet yapımızı tehdit etmektedir. Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz önderliğinde Ulusumuz, geçtiğimiz yüzyıl başında emperyalizmi tarihinde ilk kez bu topraklarda açık bir yenilgiye uğratmış, Kurtuluş’un ardından KURULUŞ aşamasında ise Atatürkçü Düşünce Sistemi = KEMALİZM öğretisiyle (ideolojisiyle) tüm dünyanın mazlum halklarına örnek olmuş ve başarısını Cumhuriyet Devrimimizle kanıtlamıştır.

Bu nedenle ADD, içine sürüklendiğimiz ve son 20 yılda iyice ağırlaşan kuşatmayı yarmak için reçetenin YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ olduğunu ısrarla vurgulamaktadır. Kemalizm’in namus sesini tüm yurt semalarında yeniden gümbür gümbür duyurmak kararlılığı içtenlikle benimsenmiştir.
***
Bu bağlamda ADD Genel Merkezi, Bilim Kurulu eliyle 6 temel alanda kapsamlı bir
bilimsel rapor hazırlatarak bastırmış ve dağıtımına başlamıştır. Sağlık, Anayasa-Hukuk, Tarım-Ekoloji, Ekonomi, Dış Politika – Ulusal Güvenlik ve Eğitim sektörlerinde
nasıl bir ulusal, bilimsel – akılcı politika izlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

23 Nisan Yeniden Atatürk Cumhuriyeti Bildirgesi / Manifestosu ve Temel Konularda Bilimsel Politika Önerileri çalışmalarının önümüzdeki dönemde ülkemize ışık tutabilecek nitelikte olduğuna inanılmaktadır.

Yaklaşan genel seçimlerde kamuoyunun ülkemizin yakıcı gerçekleri ile yüzleşmesi ve denenerek başarısı kanıtlanmış, evrenselleşmiş, Atatürkçü Düşünce Sistemi = Kemalizm ile kuşatmanın mutlaka yarılacağı kararlıkla vurgulanmıştır. Korunacak olan yalnızca “hattı müdafaa” olmayıp, 453 bin km2 mavi vatan dahil,  780 bin km2 anavatanımızdır!

  • Cumhuriyetimizin 100. yılını önümüzdeki 2023 yılında sonsuz bir gururla,
    erinç ve
    gönençle kutlayacağız.

Önceliğimiz, son derece kritik olan yaklaşan genel seçimlerde ulusalcı –yurtsever güçlerin yeniden iktidar olmasıdır. Bu amaçla ADD 100. Yıl Çalıştayı çalışmalarını kapsamlı ve hızla başlatmalı; ülkemizin pek çok yerinde bu amaçla çoban ateşleri yakmaya başlanmalı ve bu süreçte olgunlaşan öneriler ve planlar uygulamaya konmalıdır.

ADD, olabildiğince kapsamlı bir toplumsal seferberlikle on milyonlarca yurtsever halkımızı ve DKÖ’lerini YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ hedefi ekseninde birleştirmeye çabalamalıdır. Bu bağlamda, 6’lı Masa İttifakı‘nı oluşturan siyasal partiler de içinde olmak üzere, olabildiğince tüm siyasal yapılara, demokratik kitle örgütlerine ve basın yoluyla kamuoyuna ve halkımıza ulaştırılması ve tezlerimizin ziyaretlerle anlatılması, istemlerimizin sunulması çok önemli ve değerlidir ve sürdürülmesi gerekmektedir.

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi hukuk yolunu da kullanarak Cumhuriyet düşmanlarının söz ve eylemlerine karşı açtığı davalarla Türkiye Cumhuriyeti’mizin temel değerlerine sahip çıkmakta ve yaptığı basın açıklamalarıyla ADD örgütünün güçlenmesine, zamanında tabana yayılmasına ve kamuoyu mal olmasına hizmet etmektedir.

ADD, hiçbir siyasal örgütün, oluşumun veya çevrenin arka bahçesi, etkinlik alanı olmayacak ve siyasal gelecek bekleyen kişilerin kullanabileceği bir örgüt de olmayacaktır.
Tüm güçlüklere ve son derece sınırlı olanaklarına karşın bağımsızlığını kıskançlıkla koruyarak Anadolu Aydınlanmasına var gücüyle kol kanat gerecektir.

Ülkemizin tüm yurtsever, ilerici, çağdaş, Aydınlanmacı, akıl ve bilimden yana, barışsever… TÜRKİYE SEVDALILARINI ulusal ve tarihsel bir dayanışmaya çağırıyoruz.

İçinde bulunduğumuz koşullar, 100 yıllık Cumhuriyetimiz açısından son derece ağırıdır.
Ancak herkes iyi bilmelidir ki;

  • Türkiye Cumhuriyeti asla sahipsiz değildir!

Bizlerin namus ve vicdanına Mustafa Kemal Atatürk’ün teslim ettiği kutsal emanetidir.
Türkiye Cumhuriyeti şan ve şerefle ve onurla yaşayacak, “ilelebet payidar kalacaktır”.

Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesinin egemen-eşit, saygın ve çağcıl bir üyesi olarak, dünya kültürüne ve bilimine değerli katkılar koyacaktır.

  • Ulusal birlikle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur.
    Ana gereksinimimiz ULUSAL DAYANIŞMADIR.

Yaşasın Atatürkçü Düşünce Derneği’nin tarihsel, onurlu ve mutlaka başarıya ulaşacak Aydınlanma savaşımı ve Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuşma çabası!

Yaşasın Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyeti! 

Kamuoyunun ve yüce Türk Ulusunun bilgisine ve ilgisine sunarız.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ

 

 

“Titret efem vur dizin üstüne”

HÜSNÜ BOZKURT, ADD GENEL BAŞKAN ADAYI – Giresun28haber.comDr. Mustafa Hüsnü BOZKURT
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı

Bu gün 9 Eylül 2022… Akla, bilime ve ulusuna güvenen bir dahi ile O’na inanan bir avuç devrimcinin, önüne düşüp azim ve kararını harekete geçirdikleri milletleri ile üç yıl üç ay 22 gün boyunca; ihanetlerle, tuzaklarla, yokluklar, yoksunluklar, isyanlarla ve yedi düvelle yaptıkları bağımsızlık savaşının mutlu sona ulaştığı kutlu günün 100. yıldönümü…

Bu gün, 15 Mayıs 1919’da İzmir Rıhtımı’nda Yunan’a ilk kurşunu sıkıp şehit edilen Hasan Tahsin Bey’le (Osman Nevres) toprağa düşüp O’nun temiz kanıyla sulanan “bağımsızlık tohumu”nun 39 ay sonra boy verdiği, Hasan Tahsin’in yaşama döndüğü gün…

Bir gün önce, 8 Eylül 1922 gecesi Belkahve’den dumanlar içindeki İzmir’e bakarken,

  • “Bir rüya görmüş gibiyim İsmet”

diyordu Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya Mustafa Kemal. Gerçekten rüya gibiydi yaşadıkları.

Ancak vatandan başka aşk, milletten başka sevgili tanımayan yurtseverlerin
görebilecekleri bir rüya…

Dört yanı emperyalistlerce işgal edilmiş bir vatan ve 235 yıllık yenilgiler serisi sonunda 30 Ekim 1918’de bir imparatorluk yitirmiş, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, silahları alınmış, harap ve bitap düşmüş, eğitimsiz ve yılgın bir halkla çıktıkları yolculuğu İzmir’de denize ulaştırmışlardı.

Rüya gibiydi, evet!

Ama apaydınlık bir gerçekti ve avuçlarındaydı işte…

Bu gün, bir düşman ordusunca işgal edilince Kurtuluş Savaşı başlatan ve düşman ordusundan kurtulunca bu savaşı sona erdiren dünyanın tek kenti İzmir kadar sevinçli, yüz yıl öncenin İzmirlileri denli mutluyuz.

Bu gün, yaşamak zorunda bırakıldığımız bütün aymazlıklara, ihmallere, karanlıklara karşın geleceğe umutla bakıyoruz.

Çünkü “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiçbir
zaman yitirmedim” diyen Mustafa Kemal’in askerleriyiz!

Bu gün; 9 Eylül 1922’de Konak Meydanı’nda, Hükümet Konağı gönderine Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin kadar, 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay kadar, Kuvayı Milliye kahramanları ölçüsünde gururluyuz.

MUSTAFA KEMAL ÖZLEMİ

Bu gün, 12 Eylül 1922 günü

  • Şu ‘efendi devlet’ rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri tehdit etmekten de vazgeçiniz!” dediğinde

İngiltere hükümetinin tebaasını her yerde koruma hakkı vardır. Vatandaşlarımızın ve Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rumlarla Ermenilerin güven içinde
bulundurulmasını yalnızca rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.” diyen mağrur Amiral Brock’a

Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi limanı boşaltacak güçtedir de… Donanmanızın en kısa sürede limanı terk etmesini istiyorum!

sözleriyle haddini bildiren, Amiral’in “İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?” sorusuna da

  • “Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın hâlâ yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık… Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmenizi size son kez ihtar ediyorum!”

yanıtını veren, birkaç saat sonra sessizce limandan ayrılan emperyalist donanmasını
pencereden seyreden arkadaşlarını oturduğu koltuktan izledikten sonra akşam sofrada

  • “Asıl savaşımız şimdi başlıyor, yapacak çok işimiz var.”

diyen Mustafa Kemal gibi bir devlet adamı özlemiyle doluyuz.

Mustafa Kemal’in bu antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı tutumu ile elde ettiği kazanımların değerini çok iyi bilen Türk ulusu; emperyalistler karşısında dizlerinin bağı çözülen, İngiltere kraliçesinden -hem de İstanbul Boğazı’na demirlemiş İngiliz savaş gemisi güvertesinde- “Diz Bağı Nişanı” almayı marifet sayan, ABD’de “Yahudi Cesaret Madalyası” ile ödüllendirilmekle övünen, kâh beyzbol sopası kâh küstah mektuplarla tehdit edilmeyi ya da dakikalarca kapılarda bekletilmeyi içlerine sindirenlere hemen her gün; “Atatürk gibi düşün, O’nun yolundan ayrılma!” demekte, meydanlarda, üniversitelerde, stadyumlarda, spor salonlarında ve yasaklanmamışını bulduklarında festival alanlarında İzmir’in dağlarında açan çiçekleri anımsatmakta, küstah emperyalistleri titretmenin Ege efelerinin, Demirci Akıncılarının, Gördesli Makbule’lerin olağan işlerinden olduğunu unutmamalarını istemektedir. Tıpkı türküde çığırdığı gibi:

“Kordon boyu seyrine düştü
Titret efem vur dizin üste…”

Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nı zafere ulaştırıp Cumhuriyet ile taçlandıran Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist devrimcilerin devletimizin hamuruna kattıkları “namus” mayasının eksilmesinin, akıl ve bilim yolundan sapılmasının nelere neden olduğu ortada ve çarenin de “yeniden Atatürk Cumhuriyeti” olduğu, gün gibi açık!

Güzel İzmir’in kurtuluşunun 100. yılı kutlu olsun!

Titret-efem-vur-dizin-ustune.pdf erişimi için tıklayın

Kemalistler Ne Yapmalı?

Mustafa Hüsnü Bozkurt kimdir? - Yeni Akit

Dr. MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
25-26. DÖNEM KONYA MİLLETVEKİLİ

Cumhuriyet, 11 Mayıs 2021

Emperyalizm, 18. yüzyılda Sanayi Devrimiyle başlayan, başta İngiltere olmak üzere kapitalist ülkelerin, ticaret yollarını denetim altına almak, yeni hammadde kaynaklarına ulaşmak, yeni pazarlar edinmek amacıyla mazlum ülkeleri ve ulusları siyasal, ekonomik, kültürel açıdan sömürmelerine verilen isimdir. Faşizm ise emperyalizmin, kapitalizmin, yerli işbirlikçileri de kullanarak uyguladığı kıyıcı diktatörlüktür.

Ülkemizde faşizmin yolunu açan, öncelikle 1950’de başlayan karşıdevrim sürecidir, devamında taşlarını döşeyen 12 Mart 1971 Muhtırası’dır, iktidar olma koşullarını oluşturan da 12 Eylül 1980 Darbesi’dir. 12 Eylül sonrasında dinci hareketler ve faşist eklentileri, darbeci cunta yönetimiyle, arkasındaki emperyalist gücün teşvik ve korumasında örgütlenmiş, güçlenmiştir. 1980’lere dek ancak %3-7 arasında oyu olan dinci hareket, 1994 yerel seçimlerinde %20’ye ulaşmıştır. 2001’de gömlek değiştirmiş, 2002’de ise yeni adıyla ve ABD’nin de desteğiyle, % 34 oyla tek başına iktidara gelmiştir. Sonrasını biliyoruz.

GENETİK KODLAR DEĞİŞTİRİLDİ

İktidarı ele geçiren ve özünde bir tarikatlar koalisyonu olan dinci hareket, liderini cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında, rejim değişikliğini ana gündem maddesi yapmıştır. Tesadüfe bakın ki, CIA ajanı Paul Henze de, 2006’da, ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği raporunda “Türkiye’nin ABD çıkarlarına uygun davranmasını istiyorsak başkanlık sistemine geçmesini sağlamalıyız” diyordu. Keza başkanlık sistemini savunurken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 Ocak 2016’da şu örneği veriyordu: “Üniter devlette başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Şu an zaten dünyada bunun örneği var, geçmişten bu yana da var. Yani Hitler Almanyası’na baktığınızda orada da bunu görürsünüz.”

FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından, OHAL koşullarında yapılan 16 Nisan 2017 referandumuyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir. Fiilen tek adam düzeninde, rejimimizin, siyaset kurumumuzun, devlet aygıtımızın genetik kodları değiştirilmiştir. TBMM işlevsizleşmiştir. Siyaset, mezhep-etnik köken çıkmazında tıkanmıştır. Siyasal partiler etkisizleşmiştir. Millet hiç olmadığı kadar bölünmüş, kutuplaşmıştır. Laiklik ilkesi ve güçler ayrılığı yok edilmiştir. Devlet, hukuk devleti olma niteliğini yitirmiştir. Bürokraside liyakat, nepotizm çukurunda helak olmuştur. Yolsuzluklar ayyuka çıkmış, yoksulluk kemiğe dayanmış, yasaklar tavan yapmıştır. (AS: AKP, 3 Kasım 2002 seçimi öncesi bu 3 Y le savaşma propagandası yapmıştı..)

EMPERYALİZMDEN BAĞIMSIZ FAŞİZM OLMAZ

Faşizm demokrasiyi, hukuku, seçimleri salt bir iktidar aracı olarak görür. Çünkü haksız, hukuksuz, ahlaksız bir sermaye diktatörlüğüdür. Emperyalizmin olmazsa olmazıdır. Acımasız bir baskı rejimidir. O nedenle faşizme karşı mücadele, öncelikle emperyalizme ve küresel kapitalizme karşı ödünsüz ve kararlı bir duruşla mümkündür. Emperyalizme, kapitalizme, serbest piyasa ekonomisi denilen neo-liberal sömürü düzenine karşı çıkmadan, faşizmle mücadeleden söz etmek laf ebeliğidir.

Bir ülkede faşizmin iktidarı ele geçirmesini, sıradan bir siyasal iktidar değişimi olarak görmek vahim (AS: ürkünç) bir yanılgıdır. Bu yanılgı muhalefeti, küresel emperyalizme karşı mücadele etmeyen, antikapitalist duruştan yoksun, emek-sermaye çelişkisinden ve sınıfsal gerçeklerden kopuk kılar. Yalnızca mevcut iktidar karşıtlığına sıkıştırır. Sonuç alması olanaksız bir sözde demokrasi mücadelesine sürükler. Bugün ülkemizde, iktidara karşı olduğunu söyleyen ama emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyen, kapitalist sömürü düzenine karşı çıkmayan sözde bir muhalefet anlayışı oldukça yaygındır. Tıpkı Atatürkçü olduğunu söyleyip Kemalizm’i reddetme dalaleti (AS: sapkınlığı) gibi.!!..

  • Oysa ülkemizde emperyalizmi, faşizmi yenmenin tek yolu Atatürkçü, Kemalist olmaktan geçer.

Ahmet Taner Kışlalı’nın dediği gibi

  • “Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”

Türkiye için olduğu kadar, bölgemiz ve tüm mazlum milletler için de tek gerçekçi çözüm yoludur.

NE YAPMALI?

Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels şöyle demiştir:

  • “Eğer hasmımız, ne kadar zayıf olduğumuzu bilebilse bizi herhalde un ufak ederdi.”

Dünyanın her yerinde despotik iktidarlar, ancak güçlü demokratik halk hareketlerinin mücadelesiyle işbaşından uzaklaştırılabilir. Faşist iktidarlar, hiçbir zaman sanıldıkları kadar güçlü, söyledikleri kadar cesur, göründükleri kadar muktedir olmamıştır. Milletler bu despotlara her zaman direnmiş, sonunda da mutlaka yenmiştir.

Demokratik haklarını kullanarak birleşecek, Kemalizmi yol haritası olarak belirleyecek, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı bir yapı, milletin azim ve kararını harekete geçirerek iktidar olacaktır. Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye’nin, hukuk devletinin, üretim ekonomisinin, hakça bölüşmenin, bilgi toplumunun, laik ve bilimsel eğitimin yaşamaa geçmesi, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Kemalist kadroların güçbirliğiyle mümkündür.

Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT’tan çağrı

Ç A Ğ R I M I Z D I R

 

Batı emperyalizminin 21. yüzyılın Sevr’i olarak yürütmekte olduğu BOP ile dört yandan kuşatılmış olan ülkemiz, içeriden de yoğun saldırı altındadır.

Ulusal Birliğimizi tarumar eden bu ağır saldırılara karşı, halkımızı birleştirebilecek tek güç; kuşkusuz Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti ve düşünceleridir.

Atatürk sevgisi ve ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ, toplumumuzun çimentosu olarak günümüz koşullarında yaşamsal önemdedir.

Bunu bilenler, açık ve gizli saldırılarını, büyük Atatürk’ün şahsına ve tabii Kemalizm’ e yöneltmektedirler.

​    Ne acıdır ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e yapılan saldırılar giderek sıradanlaştırılmakta, umursamazlık ve kanıksanmışlık iklimi yaratılmak için her türlü algı operasyonu yapılmaktadır.

Bu saldırıları göğüslemesi gereken kurum ve kuruluşlar ise, yeterli ve etkin tepki verememekte; hatta zaman zaman sessiz kalmanın ötesinde, bu kurumların içinden de sinsi ve açık saldırılar gelebilmektedir.

Cumhuriyetimize ve büyük Atatürk’e yapılan saldırıların, gelecekte daha da yoğunlaşacağını gören Prof. Dr. Muammer Aksoy önderliğindeki 50 Cumhuriyet aydınının 1989 yılında kurduğu Atatürkçü Düşünce Derneği ( ADD ), bu İHANETE tek başına kalsa da dimdik karşı durabilecek en önemli Demokratik Kitle Örgütüdür.

ADD, kurucularınca büyük hedeflerin örgütü olarak kurulmuştur. Varlık nedeni; “ Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek”, emperyal tuzakları bozmak, ülkemizi ve ulusumuzu bölmek isteyen emperyalistler ve işbirlikçilerinin hain emellerine engel olmaktır. Bu dün olduğu gibi bugün de zordur; emek, bilgi, inanç, kararlılık ve cesaret ister ve elbette bedel ödemeyi gerektirir.

Nitekim; kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy, bu bedeli canıyla ödemiş, sonraki yıllarda Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve bazı şube başkanlarımız da tıpkı O’nun gibi emperyalizm uşağı DİNCİ-FAŞİST ÇETELERCE katledilmiş, bazı Genel Başkan ve yöneticilerimiz ise, aşağılık kumpaslarla zindanlara atılmıştır.

İçinde bulunduğumuz karmaşa ortamı, üzücüdür ki ADD’ye de uzanmıştır. Etkisizleşmiş, güçsüz düşürülmüş, kendi içinde bölünmüş örgütümüz; bu saldırılar karşısında sesini yeterince duyuramamış, geniş halk yığınları bu sessizlik nedeniyle umutsuzluğa kapılmıştır.

KEMALİZM’in gerçek anlam ve değerini, GEÇMİŞİN ÖVÜNCÜ OLMASININ ÖTESİNDE, GELECEĞİN PUSULASI OLDUĞUNU bilen, günümüze ilişkin çözümler üreten, halka umut aşılayan bir ADD, yalnızca üyelerimizin değil; bütün yurtsever halkımızın özlemidir.

GÜÇLÜ VE BÜTÜNLEŞMİŞ BİR ADD YÖNETİMİ, ülke geneline yayılmış özverili örgütümüzü ayağa kaldıracak, böyle bir gücün varlığı saldırganlara meydanın boş olmadığını gösterecek, caydırıcı olacak, dostta güven, düşmanda korku ve kaygı yaratacaktır.

Bugün Atatürkçü devrimcilerin en önemli görevi, Muammer Aksoy’un örgütünü ayağa kaldırarak CUMHURİYETİN KURUCU AYARLARINA DÖNME HEDEFİNİ HALKIMIZIN ÖNÜNE KOYMAKTIR.

Bu görevi gerçekleştirebilmek için, korona salgını nedeniyle ertelenen Olağan Genel Kurulumuzda,
Saygıdeğer örgüt yöneticilerimizin de görüşlerini alarak, deneyimli bir kadro ile,
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZ YÖNETİMİNE ADAY OLDUĞUMUZU
örgütümüz ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Yaraları sarılmış, küskünlük ve kırgınlıkları aşılmış, herkesin birbirine sevgi ve saygı ile sarıldığı bir ADD; ancak güçlü bir önderliğin yaratacağı eşgüdüm ve ortak istek ile olanaklıdır.

Bu ortak isteği yaratabilmek için, örgüt kültürümüze ve geleneklerimize uygun olarak herkesi kucaklayacağız. Kimseye karşı önyargı taşımaksızın, başka adaylar olsa da uygarca yarışacak, sonuç ne olursa olsun; omuz omuza, yılmadan, yorulmadan hedefe yürüyeceğiz.

Kim olduğumuzu, varlık nedenimizi, görevimizi biliyoruz. Hiçbir siyasal yapının arka bahçesi asla olmayız, ancak siyasete yön verir, yol gösteririz. MUSTAFA KEMAL Atatürk’ten başka fikir önderi aramayız. O’nun dışında kimsenin ASKERİ olmayız. Buldukları her kıbleye seccade serenlerle de, neo-liberal rüzgârlarla savrulanlarla da, saray kapılarında icazet arayanlarla da yürüyecek yolumuz yoktur.

Salgın nedeniyle şimdilik tarihi belirsiz olan Genel Kurulumuzla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Yakında bilginize sunmaya  hazırlandığımız program ve projelerimize, örgütümüzün siz değerli üyelerinin çok istediğimiz ve önemli saydığımız katkılarını bekliyoruz.

​    Yeniden güçlü bir ADD için, örgütlerimizi yurdumuzun her yerinde KEMALİZM’in kutup yıldızı yapmak için birlikte yürümeye kararlıyız.

Bu kararlı duruşumuz ve sarsılmaz inancımızla bütün yönetici ve üyelerimizi en içten duygularla selamlıyor, saygılarımızı sunuyoruz.

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE !

YAŞASIN KEMALİST CUMHURİYET !

YAŞASIN ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ !


Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT
Ve Arkadaşları
25 Kasım 2020, Ankara