Etiket arşivi: dolaylı vergi

Akaryakıt zamları “Nas” inadının bize hediyesi

Şahin FıratŞAHİN FIRAT

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Geçen hafta ayçiçeği yağını yazmıştım, bu hafta da fiyatı
arttığında her şeyin fiyatını etkileyen akaryakıt zamlarını…

Eylül 2021’de Cumhurbaşkanının “Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç” tezinin hayata geçirilmesi için eylül ayı Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu toplantısında düşürülmeye başlayan politika faizi ile bugün yaşadıklarımızın fitili ateşlendi. Bugün ekonomi ve hayat pahalılığı anlamında başımıza ne geldiyse ‘Ben ekonomistim’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “NAS ve bu da benim tezim” dediği faiz-enflasyon söylemiydi.

Yaklaşık dört, dört buçuk ay görevde kalan, Kasım 2020’de göreve gelen Merkez Bankası önceki başkanı Naci Ağbal göreve gelir gelmez cumhurbaşkanının tezinin aksine reel ekonomi bilimine uygun kararlar alarak ve kısa sürede politika faizini %10’lardan %19’a çıkartarak negatif faiz oluşmaması için enflasyon ile faizin arasındaki makası kapatarak fiyat istikrarı sağlamaya çalıştı. Oldu da… Döviz kuru geri geldi piyasaya hem içerde hem de dışarıda güven duyulmaya başlandı. Bu reel ekonomiye uygun eylemler cumhurbaşkanının tezine aykırı idi ve nitekim tek adam yönetiminin gereği yapılarak Naci Ağbal 20 Mart 2021’de görevden alındı ve yerine o dönemde bir gazetede verdiği açıklama ile faiz artırımı yönünde yalakalık yapan, önce manşet enflasyoncu, sonra çekirdekçi akabinde de (ardından da) fiyat istikrarı ve döviz kurunu umursamayarak cari açığı kapatma peşinde koşan Şahap Kavcıoğlu geldi.

Reel faiz enflasyonun altında kaldığında manşet enflasyondan vazgeçerek çekirdek enflasyonu baz alan çekirdekçi Şahap, korkudan ve koltuğundan olmamak için eylül ayına kadar faize dokunamadı. Tarih 23 Eylül’e geldiğinde Merkez Bankası, cumhurbaşkanının söylemlerine dayanamayarak ve ekonomi bilimine aykırı olarak tüm dünya faiz artırırken faizi düşürdüler. İşte bu anda film koptu. Ağustos 2021’e gelene kadar faiz ve enflasyon kardeş kardeş gidiyordu, bazen enflasyon bazen de faiz aşağıda veya yukarıda oluyordu, geçmişte de benzer görünüm vardı. Fakat eylülden aralık ayına doğru, %19 olan politika faizi %14’e kadar düşürüldü ve enflasyon faiz makası giderek açıldı. Şubat 2022’ye gelindiğinde inatla tutulan politika faizi %14 iken TUİK resmi enflasyonu %54,44 oldu. Bu makas aralığı, getirisi olmayan liradan uzaklaştırarak döviz kurunu patlattı. Eylülde 8,32 TL olan Dolar kuru 20 aralıkta 18 lirayı geçti! Üç ayda kademe kademe 2 katından daha fazlaya yükselen döviz, cumhurbaşkanı için yaratılan bir kahramanlık hikayesi ile 3-5 saatte 11 liralara geldi. Hatta 2 gün içinde 23 Eylül’de Dolar 10,78 lirayı gördü. Ama kimse, cumhurbaşkanı doları 8,32 liradan 14 liraya düşürdü diyemedi. (Kinaye)

Yukarıda anlattığım yaşanan süreç önemli olduğu için hatırlatma gereği duydum. Biz ülke olarak petrol ürünlerinin %93,6’sını ithal ediyoruz. İthal ederken de döviz ödüyoruz, bu yüzden döviz kuru fiyatlarının akaryakıt fiyatları üzerinde çok büyük etkisi var. Kısaca şöyle diyelim: Eylülde Dolar 8,32 lira, 1 litre motorin 7,25 lira ve brent petrolün varili 80 Dolar idi. Bir litre motorin 0,87 cent dolayındaydı. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan düşük yoğunluklu savaş nedeni ile petrolün varili 139 Dolara kadar çıktı. Rusya ve ABD’nin 303 milyar varil petrol ile dünyanın en büyük petrol rezervine sahip Venezüella ile politikalarda yumuşama, petrolün varilini 110 Dolara düşürdü. Savaşta yaşanan uzlaşma çabaları ile de 1 varil petrol 100 Doların altına indi.

Ülkemizde yaşananlara gelince: Benzin ve motorin fiyatları petroldeki artış nedeniyle 7 gün içinde üst üste 7 kez zamlanmış ve litre fiyatı 22 liranın üstüne çıkmıştı. Brent petrolün fiyatının rekor düzeylerden 98 dolara düşmesi ile birlikte benzin ve motorin fiyatlarına üç günde 3’üncü indirim yapılarak motorin 17 Mart 2022’de 18,82 liraya geriledi. Şimdi Eylül 2021 fiyatları ile kıyasladığımızda, varili 80 Dolar olan petrol bugün 98 Dolar ve %18,6 oranında artmış. Yine eylülde 0,87 cent olan motorinin litresi 1,03 Dolara denk gelecekti. Kısaca, adına ‘NAS’ ya da ‘çok kötü ekonomi yönetimi’ deyin, eylülde başlayan ve peş peşe 3 ay faiz düşürmeleri, reel ekonomi ile inatlaşma olmasaydı ve Dolar önce 18 liraya ve akabinde (ardından) bugün 14,65 liraya gitmeseydi, biz bugün motorini 8 lira 60 kuruşa alacaktık. (Eylül Dolar kuru 8,32 lira x 1,03 Dolar=8,56 lira). Yine bugünün Dolar rakamları ile hesaplayacak olursak, motorin 15,09 lira olması gerekirken (Dolar kuru 14,65 x Brent petrol fiyat artışından kaynaklanan 1,03 Dolar = 15,09 lira) 3 indirim sonrası motorin 18,82 lira, yani devlet motorini 3 lira 73 kuruş daha pahalıya satıyor, kısaca indirimin zaman yitirmeden yapılması gerek.

Yukarıda yaptığım hesaplama faiz düşürülmesi öncesi Eylül 2021 oranlarına göre yapıldı. Peki bu benzin, motorin, doğalgaz fiyatları nasıl belirleniyor? Açıklayalım: Dünyada birkaç akaryakıt borsası var, Türkiye Akdeniz havzası için İtalya’daki Genova Petrol Borsası’nı referans değer olarak alıyor, gece saat 22:00’de bu borsada Türkiye için açıklanan değer, ertesi gün saat 15:00’te Merkez Bankamızın döviz kuru ile çarpılarak elde edilen tutara dağıtıcı ve bayi karı, ÖTV ve KDV eklenerek tüketici fiyatına ulaşılıyor. Aradaki fark zam veya indirim olarak gece yarısından itibaren (başlanarak) uygulamaya konuyor. Yani, bugün belirlenen fiyat 18 Mart’ı 19 Mart’a bağlayan gece yarısı geçerli oluyor. Bu nedenle EPDK ve EPGİS’in fiyatlar üzerinde bir etkisi olmadığı ifade ediliyor.

Dünyada varil petrolün fiyatını OPEC, arz düzenlemeleri ile yani üretimi artırarak veya azaltarak belirliyor. 2008 krizinde petrolün varili 165 Dolara çıkmıştı, 2020 nisan ayında ise varili 18 Dolara kadar düşmüştü, hatta -37 Dolarları da gördü, stoklama kapasitesi yüzünden petrolü verip üstüne de alana ödeme yapılıyordu. Motorin fiyatlarının benzini geçmesi, motorin üreten rafinerilerin çoğunlukla Rusya’da olması ve savaş durumu nedeni ile oldu.

Sonuç olarak; Türkiye fiyat belirlerken İtalya’daki borsayı referans değer alıyor, sanki petrol İtalya’da işleniyor ve rafine ediliyormuş gibi fiyatı orası belirliyor. Oysa petrolü biz komşularımızdan alıyor, TÜPRAŞ vs… gibi tesislerimizde işliyor ve rafine ediyoruz. Bu açıdan bakınca da devletin buradan çok büyük kazancı oluşuyor. Bu fiyatlamaya vatandaşımız lehine bir çözüm bulunması zorunludur. Diğer taraftan (öte yandan) üretim ve lojistik amaçlı kullanılan akaryakıtın özel tüketim vergisi mi olur? Tarlasını süren çiftçinin kullandığı traktör için aldığı motorin özel tüketim mi?

Bunların da kaldırılması zorunlu duruma gelmiştir.
==============================================
Dostlar,

Sitemizde daha önce yayınladığımız, bu konu ile çok bağlantılı bir yazı “Akaryakıt zamları haksız kazanç kapısı” başlıklı. Sn. Prof. Duran Bülbül’ün irdelemesine göre akaryakıt üzerinde %42 oranında vergi var; ÖTV ve KDV olarak. Örn. 1 Lt mazot pompada 10 TL’ye satılabilecek ise, üzerine 4,20 TL bu 2 vergi katlamalı ekleniyor ve 14,20 TL’ye satılıyor.. (Akaryakıt zamları haksız kazanç kapısı | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc).

  • Önce ÖTV ekleniyor, bu tutara KDV eklenerek vergiden de vergi alınıyor!

Hazine gelirleri içinde çok önemli bir kalem tutuyor bu anormal yüksek ve ve acımasız dolaylı vergi rejimi. İğneden ipliğe her ürünün fiyatına yansıyor ve fiyatlar genel düzeyini yükselterek enflasyonist baskı doğuruyor.

Bir vergilendirme rejimi hem “dolaylı” olması yüzünden satın alma güçlerinden bağımsız olarak herkese “aynı” düzeyde yük getirerek çok adaletsiz, yoksullaştırıcı, gelir dağılımını bozucu ve de vergi genel kuramı bağlamında fahiş ve akıl dışı (irrasyonel !) olabilir mi??!!

Devr-i AKP‘de oluyor. Hem de Ukrayna – Rusya çatışmasını gerekçe (bahane) kılıp 1 hafta boyunca her gün anormal oranlarda fiyat artırılabiliyor. Çünkü bütçenin dikiş tutar yanı yok! Temel gıda ürünlerinde %8’den %1’e çekilen KDV’nin acısı (telafisi!) çokça (fazlasıyla) çıkarılmış oldu böylece.

  • Anayasa md. 73 aşağıda :VI. Vergi ödevi
    Madde 73 – Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle
    yükümlüdür.
    Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
    Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
    …………..

Anayasanın muradına ve sözüne aykırı bir vergilendirme rejimi halka dayatılmakta…
AKP iktidarında Devlet, halkın sırtında sopalı tahsildara dönüştürülerek yandaşlar varsıl kılındı. Devlet gelirleri yağmalandı, talan edildi, aşırı borçlanma ve israf sürdürüldü; açıkça ilan edilmemiş br moratoryum (iflas) eşiğine sürüklendik… Tüm rastalntısal ya da iktidar sahiplerinin zeka fukaralığı donucu değil; istendik! Kurgulu!

Nasıl mı??

– Yığınları acımasız yoksullukla teslim alarak – adeta felç ederek tevekküle itmek…
– Devlet değil, hatta hükümet de değil, Partyi = AKP eliyle yarımlar sunup buna bağımlı kılmak
– “Biz gidersek” yardım da alamazsınız sömürüsü..
– İnsanları yoksullaştırıp yaşamı bütünüyle kısırlaştırarak yığınları de-politize etmek
– ….

Bir de, Ekonomist olduğunu savlayan TEK ADAM‘ın “nas” dayatması (!?) (takıntı ya da inanç asla değil; tümüyle politik araç, dini iğrenç siyasetlerine vahşice alet etme..

Bu yepyeni, evrensel (!), tüm iktisat kuramlarını çöpe atan (!!), dahice İktisat Kuramı var başımızda.. NOBEL’li iktisatçılar günah çıkarmakta : Biz yanıldık, Mr. Erdogan haklı!!??

“Faiz neden, enflasyon sonuç..” (??!!)

  • Türkiye / Türk halkı, ne halt etti de başına bunca ağır ve ardışık musibet geldi; bir an önce aynaya bakarak yüzleşmek ve derdine derman bulmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 23 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Alarm Zilleri Çalıyor

Sanatsal bir havayla dillerde Orhan Veli;

Cep delik, cepken delik, 
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik!”
Kulaklarda çınlıyor, iktidarın nağmeleri;
Türkiye uçuyor, ekonomisi coşuyor
*
Ekonominin neresi coşuyor diye bakınca sağa sola, Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri (20. 08.21) çıktı karşımıza. “Merkezi yönetim brüt borç stoku 31 Temmuz itibariyle 2.032,3 milyar TL (yazıyla 2 trilyon 032 milyar, 3 yüz milyon TL) olarak gerçekleşmiştir. Borç stokunun 869,7 milyar TL tutarı TL cinsi, 1.263,6 milyar TL tutarı ise döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır.”

Türkiye’nin brüt dış borcu 450 milyar dolar, net dış borç 268 milyar dolar. Tablo böyle olunca, matematik bilgimiz zorlanıyor, RTE’nin “Merkez Bankası Döviz rezervi 115 milyar dolara ulaştı” sözü karşısında… Borç bini aşınca yeni borçlar bulmak gerekince, İktidar düştü yine para bulmanın derdine. Akla ilk gelen tabii ki vatandaşın kendisi. Geliri paylaşırken sırtını dönen RTE-AKP, Paraya sıkıştı ya, yüzünü çevirdi Vatandaşa, Millete.

  • Gönderiyor İBAN’ı, artırıyor vergileri, yapıyor zamları…

Elektriğe, doğal gaza %15 zam, Gelecek filmin reklamı gibi. Bir de asıl film girince gösterime, Yaşayarak göreceğiz Memleketin ve Milletin hal-i pürmelal’ini…
*
Bütçenin geliri 1,101 trilyon TL, gideri 1,346 trilyon TL. Daha baştan açık var 245 milyar TL. Gelirin %83,8’i (922,7 milyar TL) vergiler, Vergilerin yaklaşık % 70’iyse dolaylı vergiler. Yani yediğimiz ekmeği, içtiğimiz suyu, elektriği, gazı… satın alırken, Varsıl, yoksul ayırmadan, fark bile etmeden ödediğimiz vergiler… Bazılarının vergi borcu siliniyor ya… Onlardan değil senden benden toplanan vergiler. Ekonomi coşmuş da taşmış, sel gibi geliyor, Tabii ki Halkın üstüne…
*
Türkiye’nin borcu arttıkça… Vatandaşın cebi, sofrası daraldıkça… Nasihatler, öğütler çoğalıyor. Emine hanımın yarım porsiyonluk nasihati de yetmedi, Devreye Diyanet İşleri girdi.

  • “Peygamber yemeği sulu yaptırırdı, yanında ekmeği bol tutardı. Günde bir öğün makarna, eti de kurbandan kurbana yerdi…”

Yok edemedikleri yoksulluğu ve açlığı… Kutsal değerlerimizi, dini, peygamberi bile kullanarak yanlışlarını örtmek için kullanan, İktidar hırsı ile gözleri körelmiş, vicdanları kararmış kişiler için söylenecek söz yoktur.

Ekonomide çalan Alarm Zilleri

RTE-AKP siyasetinin ekonomide iflasını haber vermektedir… Bu iflastan en büyük zararı gören ve görecek olan ise Ülkemizdir, Halkımızdır, tün Yurttaşlarımızdır. Alarm Zilleri asıl bizler için çalmaktadır. Yok edecekleri 3 Y’den bir diğeri olan yolsuzluğun da mızrağı artık çuvala sığmıyor. Üstünü örtmek ve unutturmak için ne kadar önlem almış olsalar da, “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkma” huyuna engel olamadılar.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar çıktı ortaya ve anlattı 17-25 Aralık’ta yaşadıklarını. “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. Sayın Cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı” dedi.

RTE-AKP’den çıt yok.

Bu açıklamaları takip edecek bağımsız yargı da yok. Yalnızca Cemil Çiçek, “Bu dosyalar Yüce Divan’a gitmeliydi. Gitseydi ve bir karar çıksaydı, bugün bunlar konuşulmazdı” dedi, pişmanlık kokan bir öz eleştiri verircesine… Ortalıkta dolaşan, AKP içinde %90’nının itirafçı olacağı sözleri, RTE-AKP’nin 19 yıllık iktidarının iç yüzünü ortaya döküyor.

  • Alarm Zilleri, AKP’nin bir siyasal parti olarak bitişini duyuruyor.

*
Hafta içinde Yargıtay binasının ve Adli Yılın açılış töreninde çalan Alarm Zilleri ise, Türkiye Cumhuriyetinin Demokratik Laik, Hukuk Devleti niteliklerinin yok sayıldığını duyurdu. Yüksek Yargının yeni binası DİB’nın dualarıyla açıldı. Binanın içine geçiliyor Adli Yılın açılış töreni yine DİB’nın dualarıyla başladı. Bu gösterinin anlamı, RTE-AKP’nin Devletin yönetiminde dinsel kurallara ve ritüellere öncelik verdiğinin ve vereceğinin açık ilanıdır. Bu ilanın Yüksek Yargı organı olan Yargıtay’da yapılması, Hukukun da dinsel kurallara göre düzenleneceğinin ilanıdır. Son dönemde, kamuya ait tüm açılışlarda ve devlet törenlerinde Cumhurbaşkanın yanında vekili gibi yer alan DİB’nın dualarıyla törenler başlamaktadır.

Verilen bu mesaj RTE-AKP’nin Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ile ilgili hedefini açıkça göstermektedir. Muhalefetin sessizliği, Demokratik Laik Cumhuriyetin güvencesiyiz söylemlerine olan inancı ve güveni zedelemektedir. Bu çalan Alarm Zilleri, Demokratik Laik Cumhuriyetin ve Hukuk Devletinin nasıl bir tehlike altında olduğunu duyurmaktadır. Duymak istemeyenlere, duyup da inanmayanlara, duyup da gülüp geçenlere… Duyurulur.
*
101 yıl önce 4 Eylül günü başlayan ve 11 Eylül’de sonuçlanan Sivas Kongresi‘nin anlamını Kongrenin Başkanlığını yapan Mustafa Kemal şöyle tanımlıyor.

  • “Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi.”

Kongrenin önderliğini yapan Mustafa Kemal Atatürk’ü, Kurtuluşumuzun ve Kuruluşumuzun ilk kararlarının alındığı ve adımlarının atıldığı Sivas Kongresinin tüm üyelerini saygıyla ve minnetle selamlıyorum.
*
Bugün çalmakta olan Alarm Zilleri karşısında, 101 yıl öncesinin iradesini ve kararlılığını göstermek, tüm Cumhuriyet Yurttaşlarının, hepimizin sorumluluğu ve görevidir.

Çağdaş Türkiye’nin aydınlık yüzleri; Avrupa Üçüncüsü olan Kadın Voleybol Milli Takımımızı, Paralimpik Olimpiyat Şampiyonu olan Kadın Goalbol Milli Takımımızı kutluyorum.

Vergi ve zamlar: Kazın insafsızca yolunması sürüyor!

Vergi ve zamlar:
Kazın insafsızca yolunması sürüyor!

(AS: Bizim kapsamlı katkılarımız yazının altındadır)

Türkiye’de, her şeye rağmen cari açık, iç ve dış borç vb. habis urlara karşı bağışıklık sağlayan yararlı bir ot, bitki vardı demiştik: Bütçe Dengesi!
İşte bu ot artık bitmiyor . Çünkü bu ot büyüyen, reel üretimi güçlü ekonomilerde bitiyor. Büyüme ve gelir artışı hız kesince tüketim de geriliyor. Vergi sistemi, adaletsiz, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilere dayanmışsa, bütçe gelirleri düşüyor. 60 liralık rakıyı 160 liraya satamıyorsunuz… Millet rakıyı, sigarayı evinde  imal etmeye, tüketememeye başlıyor…

İşte size dolaylı vergi sisteminin ilginç oyunu, bumerang etkisi…
Uzun süredir ilk kez ciddi bir bütçe açığı… İşte bu bağlamda, dış borç, cari açık, düşük büyüme ve açık bütçe sarmalının ülkeyi kriz bataklığına iyice çekme olasılığı çoğalıyor. Ödemeler dengesinin “net hata noksanlar” kalemine kaynağı ve ne bahasına olduğu meçhul milyarlarca dolar girmezse, Babalar gibi satmak için mal bulmuş mağribi gibi sarınılan Varlık Fonu da fos çıkarsa (ki pek müşterisi yok gibi görünüyor…) yandı gülüm keten helva…

Tek çare ne kaldıysa satmak ve vur abalıya halkın sırtına, gelsin dolaylı vergiler ve zamlar… Ete, süte, benzine, sigaraya, içkiye, arabaya, telefona…Türkiye’de en acımasız, en ağır, en kolay alınan vergi dolaylı vergi… Zengini de yoksulu da benzine, mazota, sigaraya, içkiye, elektriğe, taşıtlara, telefona aynı vergiyi ödüyor… Ayda 1404 TL alan asgari ücretli bir çalışan da, ayda 140 milyar geliri olan bir patron da aynı vergiyi ödüyor…
Vergilendirme kuramının temel kuralı literatürde sık sık şöyle ifade edilir:
“Kazı bağırtmadan, incitmeden yolmak…” 

Meclis’e sunulan  “Kazı bayağı incitecek” vergi paketini içeren  “torba kanun”, 2017 bütçesinin dikiş tutmadığını gösteriyor. Bu paket, normalde ek bütçe kanunuyla getirilmesi gereken maddeleri “torba”ya atarak, bir yandan muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor; diğer yandan da bir avuç yandaşın zenginleşmesi uğruna halkın ümüğünü sıkıyor…

37 milyar ek borçlanma

2017 bütçesinde öngörülen açık 47.5 milyar TL’ydı. Bu meblağ (AS: tutar) Hazine borçlanmasıyla karşılanacaktı. Mevzuat, ihtiyaç duyulursa, bir kez Bakan, ikinci kez de Bakanlar Kurulu kararıyla iki kez %5’er bütçe artırımına olanak tanıyor. Böylece toplamda gösterilen bütçe açığının, %10’u kadar daha borçlanma yapılabiliyor. Bu durumda 2017 yılı bütçesinde Hazine’nin en fazla 47.5+4.75= 52.25 milyar TL’na kadar borçlanması gerekiyordu. Fakat bu bunca israfa yetmeyince 130 maddelik “torba kanun”un satır aralarına yine alışılageldiği üzere bir madde sıkıştırılıvermiş.

  • “Net borç kullanım tutarı 2017 yılı için 1 Ocak 2017 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan net borç kullanım tutarına otuz yedi milyar TL ilave edilerek uygulanır.”

Böylece gerçek bütçe açık ve önemli bölümü halkın sırtından çıkarılacak meblağ 52,25+37= 89.25 milyar TL’a ulaşıyor… Bu tutarın 8 milyarlık kısmının savunma harcamalarına tahsis edileceği söyleniyor… Pekiyi, verilen bütçe dışı garantilerle (Köprüler, 3. Hava Alanı, Avrasya Tüneli vb.) (AS: Şehir hastaneleri!) imza attığı sözleşmeler “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmıyor. Çünkü açıklanırsa, hangi şirkete döviz kuru üzerinden ne ödeneceği ortaya çıkacak. Böylece kendilerine, rejime destek veren, birlikte iş yaptıkları yandaş ya da yabancı şirketlere yönelik halkın sırtından yapılan servet aktarımı ortaya çıkacak…

Ya ardı ardına mali aflarla ortaya çıkan gelir kayıpları…

Yağma Hasanın Böreği…

Bugüne değin  10 liman, 81 elektrik santralı, 40 tesis-işletme, 3488 taşınmaz, 36 maden sahası satıldı… Ağır mali tablo karşısında  en kolay çözüm adaletsiz dolaylı vergiler, zamlar,  satmak – savmak, elden çıkarmak, özelleştirmek… Tabii satılacak ne kaldıysa ve vatandaşın daha da sıkılacak ümüğü kaldıysa…

İngiliz uyruklu Ekonomi Bakanının bile %40 MTV uygulaması konusunda şaşkınlaştığı bu karmaşada (belki de bu konuda eşeği kaybettirip buldurarak halkı sevindirme oyununu oynuyorlar…), Maliye Bakanı bu gidişatın gelecekte de tüm hızı ile süreceğini söylüyor:

“Bazı fabrika satışlarına başlıyoruz. Özelleştirme İdaresi daha fazla varlık satışına gidecek. Bununla bütçemize gelir kaydedeceğiz. Birtakım kurumların ellerinde, atıl vaziyette nakitler var. Bu nakitleri bütçeye aktarıyoruz. Bunun bütçenin ihtiyaçlarında kullanılmasını sağlıyoruz. Kamunun elinde birçok yerde taşınmazı var. Buralarda da çok ciddi anlamda kamu gelir potansiyeli var. Kamu lojmanları, turizm tesisleri, kamuya ait diğer taşınmazların ekonomiye kazandırılmasını öngören düzenlemeleri Meclise getiriyoruz. Bu yolla da bütçeye ciddi anlamda gelir üretiyoruz.

* Yasal değişiklikle binek otomobillerin Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni (MTV) %40 oranında artırıyoruz. Burada sadece binek otomobillere ilişkin bir vergi artışı var, diğer araçlarla ilgili normal yeniden değerleme oranında artış olacak.

* Şans oyunlarında ikramiye kazanan talihlilerden alınan vergi %10’dan %20’ye çıkacak.

* Kurumlar vergisinde bazı düzenlemeler yapıyoruz. Finans sektöründe kurumlar vergisi oranını %20’den %22’ye çıkaracak bir yasal düzenlemeyi Meclis’e sevk edeceğiz. İkinci olarak kurumların dağıtılmayan kar paylarından da %1 oranında bir vergi tevkifatının (AS: kesilmesinin) yapılmasını öngörüyoruz.

* Gelecek sene özelleştirme geliri hedefimiz 10 milyar lira. 2019 ve 2020 yıllarında yine 10’ar milyar liralık özelleştirme geliri hedefliyoruz.

*Bütün gelirler için uygulanan Gelir Vergisi tarifesinde bir değişikliğe gideceğiz. Bu değişiklik ücret gelirleri için 1 Ocak 2018’den, diğer kazançlar için 2017 kazançlarından itibaren geçerli olacak. Gelir Vergisi tarifesinin üçüncü dilimindeki gelirler için uygulanan %27 oranını %30’a çıkarıyoruz.”

Ama üretmek, tarımı, sanayiyi güçlendirip, ısrafı önleyip adil bir gelir dağılımı sağlayarak devletin  gelir kaynaklarını çoğaltmak  yerine ardı ardına milyarlarca liralık vergi afları, dünyanın en lüks bilmem kaçıncı uçağını alan, dünyanın en lüks ve pahalı binlerce arabası ile saltanat süren , 1500 odalı saray ve 250 odalı saraycıktan sonra Marmaris Okluk koyunda 300 odalı 400 çalışanlı ve 11 dekar da deniz doldurularak saray yaptıran zatın kaprisleri ve saplantılarını tatmin etmek etmek yeğ tutuluyor…

Tabii bu gidişatın doğal sonucu imam…. Cemaat…… ; tüm yönetenlere yayılan israf ve safahatın ağır yükü halkın kamburlaşmış sırtına ha babam de babam yükleniyor… Kimbilir belki de bütün  bunlar 2019’a kadar unutulur sanılıyor… Yine unutacak mıyız?
============================================
Dostlar,

Sayın Noyan Umruk emekli generaldir ve Doktora derecesi sahibidir.
Son derece nitelikli irdelemeler yaptığını biliyor ve O’ndan hep öğreniyoruz.
Bu yazısında da çarpıcı belirlemeler yer alıyor.. (dili epey eski de olsa..)
Dün (07.10.17) biz de Sayın Mustafa Pamukoğlu’nun “Borcu Borçla Ödemek” başlıklı yazısının altında benzer kapsamlı katkılar vermiştik.. 1 paragraf alıntı yapalım..

  • Artık Katar da çare değil, özelleştirme talanı da, TÜİK’in makyajı ve Erdoğan’ın masalları da! Hatta ülkemizin son varlıklarını ipotek eden ve Sayıştay denetimi dışına çıkarılan Varlık Fonu dahil! Bir de duygu sömürüsü ile gerekçe olarak artan savunma giderlerini gösteriyorlar. Saray’ın korkunç ve açıklanmayan savurganlıkları, Marmaris’te 350 odalı yazlık saray, Beştepe’de 250 odalı bir saray yavrusu, uçaklar, helikopterleri, lüks makam arabaları ve odalar, sayısı ve aylığı bol danışmanlar ve uyduruk bakan yardımcılığı postları, Diyanet harcamaları..
    (Tümünü okumak için tıklayınız : : http://ahmetsaltik.net/2017/10/07/borcu-borcla-odemek/)

Bir de Milli (Dinci!) Eğitim Bakanlığının özel okullarda çocuklarını okutan ailelere bol keseden desteği ve bu Bakanlığın hücrelerine dek sokulan yandaş dinci vakıflara, şirketlere.. yapılan bol keseden ödemeler..

Sayın Umruk’un yazısının içinde de ayraç içinde ekledik; ŞEHİR HASTANELERİ TALANI!

Muhalefetin tüm toplumu ayağa kaldırması gerek.. 

Toplumun da kendisinin ayağa kalkıp demokratik  direniş ve hesap sorma hakkını kullanması! “Askeri harcamalar için” diyerek duygu sömürüsü yapacak, halkı aldatacak, halkı bağırta bağırta toplayacağınız muazzam ek külfetin salt 1/10’unu gerçekte TSK’nın ek giderlerine ayıracaksınız..

Demokrasilerde halka yalan söylemek, onu aldatmak var mı??

Hele bir de saat başı “elhamdülillah müslümanız, inşallah, hamdolsun, namaz, oruç, cami, imam, hoca, din..” kavramlarını dilinizden düşürmeyeceksiniz..

  • And olsun ki; Tanrı’nın sabrı da bunca kötülük toplumunu kaldıracak kertede değildir!
    O’nın laneti üzerinize yağmak üzeredir.. Öylesine hak ettiniz ki; zerre bağış payı kalmadı!

Sevgi ve saygı ile. 08 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com