Etiket arşivi: DELTA VARYANTI

Delta Varyantı Bize Ne Anlatıyor?

Prof.Dr. Bekir Sami KOCAZEYBEK | AVESİSProf. Dr. Bekir S. KOCAZEYBEK
İÜC CTF TIBBİ MİKROBİYOLOJİ ANA BİLİM DALI
İBB BİLİMSEL DANIŞMA KURULU ÜYESİ

10 Temmuz 2021, Cumhuriyet

Aralık 2019’dan Temmuz 2021’e kadar milyonlarca insanı enfekte eden ve ölümlere neden olan COVID-19 etkeni SARS-CoV-2 kendini sönümlemeye götürecek mutasyonlar yerine yapısını değiştirerek etkinliğini daha farklı varyantlarla hız kesmeden sürdürmektedir. Aralık 2019’daki ilk Çin/Wuhan tipi varyantla başlayan pandemide (birinci pik) (AS: tepe) yeni bir varyant Güney İngiltere’de ortaya çıktı ve Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada Nisan-Eylül 2020 tarihlerinde etkili oldu (ikinci pik). (AS: tepe)

2020 yılının şubat ayında yine İngiltere’de tanımlanan ve bildirilen Alfa varyantı (V1=B107= İngiltere varyantı) üçüncü pikini (AS: tepesini) halen devam ettirmektedir. Aynı şekilde Beta (V2=B1.351= Güney Afrika) ve Gama (V3=P1= Brezilya) varyantları da tüm ülkeleri ciddi olarak etkilemektedir.

En çok aşılanan ülkelere ek olarak Rusya ve İsrail’de de son iki ay öncesine kadar düşüş gösteren vaka ve ölüm sayılarında son iki ay içinde belirgin bir artış dikkati çekmeye başlamıştır. Bunun en büyük nedeni bu ülkelerden bildirilen Delta varyantıdır.

WHO Avrupa Direktörü Hans Cluge ve Avrupa E-CDC Direktörü Dr. Andrea Anmon, önümüzdeki süreçte ağustosun sonuna kadar, dolaşımda olan varyant SARS-CoV-2 virüslerinin %90’ının Delta varyantı olacağını bildirmiştir. Önümüzdeki süreçte de dördüncü pikin (AS: tepenin) nedeni olarak etkinliğini göstereceğini ifade etmiştir. Bu ifadelere, 16 aydan beri COVID-19 pandemisini dikkatle takip eden bir klinik mikrobiyolog olarak, bilimsel veriler ışığında aynen katılıyorum.

DELTA VARYANTININ OLASI ETKİLERİ

Delta varyantı ilk kez 2020’de Hindistan’da bildirilmişti. 4 Nisan 2021’de WHO tarafından VOI (variants of interest: izlenmesi gereken varyantlar) olarak tanımlanan virüs, 11 Mayıs 2021’de VOC (variant of concern: endişe verici varyant) olarak tanımlandı.

Delta varyantı çift mutasyon özelliğine sahip (E 484Q, L452R mutasyonları) süper bulaştırıcı özelliğiyle (Örneğin R0=4 yani bir kişinin 4 kişiye bulaştırması ve kapalı alanlarda ise 3-4 dakikada bulaştırıcılığı söz konusuyken, bu bulaştırıcılık Alfa varyantında 10-12 dakikadır. Ayrıca Alfa varyantına göre bulaştırıcılığı %60 fazladır, diğer hiçbir varyantta olmayan özelliklere sahiptir.

Diğer varyantlarda görülen klinik belirtilerden (ateş, halsizlik, koku ve tat kaybı) farklı olarak belirgin boğaz ağrısı, burun akıntısı ve ciddi baş ağrısı söz konusudur.

Şu andaki üçüncü pikin (AS: tepenin) etkeni olan Alfa varyantına göre 4.9 kat ölüm riski gösterirken pnömoni (zatürree) riski ise VOC olmayan varyantlara göre yaklaşık iki kat fazladır.

CT (Cycle Treshold: Enfekte virüsün vücuttaki miktarını indirekt gösteren değer) düzeyi düşük değerde (düşük düzey virüsün vücuttaki fazlalığı gösterir) çok yüksek olarak insan vücudunda 18 gün aynı düzeyde kalırken, diğer VOC olmayan varyantlar ise 13 gün kalabilmektir.

Delta varyantıyla ilgili yalnızca BioNTech ve AstraZeneca aşılarının etkinlik çalışmaları literatürde vardır. Buna göre BioNTech aşısında etkinlik %91.3’ten %88’e ve AstraZeneca’da % 76’dan %67’ye inmiştir.

Kısıtlı sayıdaki Delta varyantıyla ilgili BioNTech ve AstraZeneca aşı çalışmalarında Delta varyantına karşı bu iki aşıda ciddi olarak orta düzeyde semptomatik hastalık ve enfeksiyonu önlemede azalma görüyoruz. BioNTech aşısıyla başarılı bir aşılama süreci geçiren ve COVID-19 vaka sayılarını oldukça düşüren İsrail’de bile, BioNTech aşısının COVID-19 hastalığına etkinliğinin %60-70’ler civarında (AS: dolayında) olması, yeni COVID-19 vakalarının % 51′ inin aşılı olması ve bunların da %90’ının Delta varyantlı olması pandeminin bugünkü boyutu bakımından çok endişe vericidir.

Bununla birlikte özellikle Sinovac aşısının ilk sırada rutin olarak uygulandığı Endonezya (Son bildirilen 26 sağlık personeli ölümünde 10’unun Sinovac aşılı olması düşündürücüdür) ve Brezilya’da Delta varyantının artışını daha belirgin olarak görebiliyoruz. Peki Sinovac aşısının % 18 civarında en yaygın kullanıldığı Türkiye’de Delta varyantı sıklığı ve aşı etkinlik durumu nedir?

TÜRKİYE’DE KONUYA İLİŞKİN BİR ÇALIŞMA YOK

Çalışmalar tatmin edici boyutta değildir. Şöyle ki; Sağlık Bakanı en son 26 ilde 224 vaka olarak bildirdi. Tabii ki ülkemizde en yaygın varyant olan Alfa (İngiltere) varyantına karşı en çok kullanılan Sinovac aşısının etkinlik çalışması olmadığı gibi, Delta varyantıyla ilgili de bir çalışma yoktur. Bu sorun salt ülkemizin değil. Uluslararası literatürde de VOC adıyla bilinen endişe veren varyantlarda Alfa, Beta ve Gama’ya karşı Sinovac aşı etkinlik verisi olmadığı gibi; son günlerin en ciddi potansiyel varyantı Delta’ya karşı da etkinlik çalışması henüz yoktur.

Dünyada 3. tepeyi yaşadığımız bu süreçte Hindistan kaynaklı Delta varyantının yüksek bulaştırıcılık oranı ciddi bir klinik hastalık aktivasyonu (ölüm, yoğun bakım birimi ve pnömoni riskleri) ve eldeki mRNA temelli aşılara ve konvalesan (AS: nekahet) serumlara (immün plazmalara) karşı gösterdiği orta düzey direnç ve küresel düzeyde insanlığın %70’lerden uzak toplum bağışıklığı karşısında

  • 4. pikin (AS: tepenin) gelişmesi yüksek olasılıktır!

Bu gelişmeyi artıran bir başka önemli faktör (AS: etmen) ise ülkemizde 1 Temmuz’da yürürlüğe konan kademeli (bana göre hiç de öyle değil) normalleşme kararlarıdır.

ÖNLEM ALINMAZSA TEHLİKE KAPIDA

16 aylık, tahammül (AS: dayanç) sınırlarını zorlayan, kısıtlamalara meydan okuyan tavırların Delta varyantının olağanüstü bulaştırıcılığı ile birleşmesi önümüzdeki sürecin nasıl olabileceğini şimdiden bize göstermektedir.

Bunlara ek olarak;
– Delta varyantının çok yaygın olduğu ülkelerden (Rusya, İngiltere ve son günlerde İsrail gibi) gelecek turistlerin ciddi olarak izlenememesi halinde ve
– yaz aylarının kendine özgü insan davranışlarının engellenememesi ve
– izin, tatil gibi etkinliklerle insan davranışlarının gelişigüzelliği ve
– ciddi boyutlu bölgesel insan taşınmaları ile

  • gelişebilecek bu 4. dalgada Delta varyantının ülkemiz insanlarına ciddi yaşam kayıpları verdirebileceği ve sosyal, ekonomik, kültürel ve eğitim öğretim yaşamına daha da darbe vurabileceği akıldan hiç çıkarılmamalıdır.

Eğer bu varyant virüsün yayılımının önlenmesini başaramazsak, bugün için Delta önümüzdeki günler için Delta-plus ve Lambda (Peru ve Güney Amerika kaynaklı) varyantlarının kapımızda olduğunun bilinmesinde yarar vardır.

Göz göre göre…

Milletçe çok kötü bir sınav veriyoruz.
Hattâ sadece biz de değil, bütün insanlık kötü bir sınav veriyor.
Üstelik, bundan 100 yıl önce yaşanan pandemilerden edinilmiş bunca tecrübeye, bilimin ve teknolojinin, okur yazarlığın, aydınlanmanın ulaştığı bunca seviyeye rağmen.

Covid-19 Pandemisinden, ölümcül bir hastalıktan, çok hızla yayılan ve 21’nci yüzyıl tıbbının bile zaman zaman karşısında çaresiz kaldığı bir belâdan, bu belaya karşı yaptıklarımızdan yapamadıklarımızdan, daha doğrusu yapmadıklarımızdan söz ediyorum.

2019 yılının Aralık ayında Çin’de ortaya çıktığı andan itibaren, vaktimizin büyük bir bölümünü “Acaba komplo mu? Bilmem ne laboratuvarının dünyaya oynadığı bir oyun mu? Uluslararası ilaç ve aşı tekellerinin bilmem nesi mi? Bize bir şey olmaz abi..” ve benzeri aymazlıklarla geçirilen vakitte bile önemli sayıda insanın hayatına malolan bir süreç bu.

İzleyen aylarda, “Gribin bir türüymüş. Basit bir şey aslında ya. Gargara yaparız geçer…” benzeri gevezeliklerle geçirdiğimiz vakitte bile belki çok sayıda canı koruyabilir, kurtarabilirdik. Sonrasında bütün dünyada olduğu gibi bizde de hızla yayılmaya başladı. Mart ayında ilk vakanın (zorla da olsa) kabul edilip kayda geçirilmesinin ardından, ağır kayıplar vere vere 16 ayı geride bıraktık.

Maalesef bu süreçte hem krizi yönetme durumunda olanlar, yani küresel anlamda Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) ve dünyanın anlı şanlı devletleri başta olmak üzere bizim hükümetimiz de çok ciddi hatalar yaptı. Ortada, yüzyılların, hatta bin yılların derin bir tıbbi bilgi birikimi varken, bunlar sağlıklı biçimde birararaya getirilip ortak çözümler ve çareler üretilemedi.

Köklü devletler, köklü bilim kuruluşları bile telaş ve paniğe esir oldu. Demokrasisi en güçlü olandan en zayıf olanlara kadar Gezegenin dört bir yanındaki yönetimler, kararsızlık içinde çok vakit kaybettiler ve bu süreçte milyonlarca insanın hastalığa yakalanması ve yüzbinlercesinin ölümünü adeta seyrettik. (AS: Küresel ölümler resmi veri ile 4 milyonu aştı!)

Çıkış noktasının insanlığa hizmet olduğundan kuşkumuz olmadığı aşı ve ilaç çalışmaları devam ediyor. Aşıların bir kısmı, laboratuvar ve klinik çalışmalarını görece başarı ile tamamlayarak ticari olarak da piyasaya sürüldü. Şu ana kadar da dünya çapında nüfusun %24’ü en az bir doz aşı olmuş durumda. Yaklaşık 3 milyar 200 milyon doz aşı yapıldığını biliyoruz. Günde yaklaşık 38 milyon kişi aşılanıyor.

Ama büyük bir adaletsizliğe de dikkat çekmek gerekirse, gelir seviyesi düşük ülkelerde aşıya erişim oranı, nüfuslarının %1’ine tekabül ediyor (AS: karşılık geliyor). Yani insanlık, burada da ağır bir eşitsizliğe imza atmış durumda.

  • Şu anda, aşıyı mümkün olan en hızlı biçimde tüm insanlığa eriştirip uygulamaktan başka elimizde bir silah bulunmuyor.

Bunda da başarıya ulaştığımız (tek tek çok zengin ülkeleri istisna tutarsak) söylenemez. Ancak ortada henüz çare bulmamız gereken daha büyük bir başarısızlık duruyor. O da, insanlığın bu pandemi belasına karşı yeterince farkındalık seviyesine ulaştırılamamış ve olağanüstü bir aymazlığa düşmüş olması.

Kabaca 20 aylık bir süreden söz ediyoruz. Evet, aslında bir insan ömründe göz açıp kapayana kadar geçecek kadar kısa bir süreden. Bu kadarcık bir sürede azıcık “sıkıya gelemedik”. Gelmedik. Gelemedik. Yalan mı?

Kendi ülkemizden ve toplumumuzdan örnekleyeyim : Neredeyse 3 ayda bir “Off sıkıldık ya.. Açılalım artık” sendromuna girmedik mi? Devletiyle milletiyle, “Eh yeter artık. Daral geldi abi. Tamamdır. Açılalım” noktasına gelip, sonra ağır bedeller ödemedik mi?

İngilizlerin güzel bir tabiri vardır: “One is one too many” (Bir tanesi bile çoktur) derler, kabul edilemeyecek olumsuzluklar için. İnsan yaşamından söz ediyorum. Bir insanın bile ölümü, yeterince acı bir bedel değil midir? Dünya çapında 4 milyon insan ölmüş. Bizim ülkemizde de 50 bin civarında. Oysaki amaç tek bir insanın bile yitirilmeyeceği bir ortamı temin etmek değil midir?

Devletin hatalarını yanlışlarını, veri gizleyerek çarpıtarak sağlanmaya çalışılan “Sorun yok, her şey yolunda. Kontroldayız” algısı da vakaların ve ölümlerin tırmanmasına yol açmasını başından beri eleştirdik. Oraya girmiyorum. Ama toplum olarak da bu işin bu boyutlara gelmesinde vebalimiz yok mu?

“Aman abi bir an önce açılalım. Kırlara çayırlara, deniz kenarlarına, cafelere, restoranlara, barlara, pavyonlara, stadyumlara akalım” sendromunun bu işte katkısı yok mu? Bir maskeyi ve mesafeyi bile beceremedik.

En başından itibaren o “Allahın cezası maskeyi” canımızı kurtaracak bir aparat olarak görmeyip, bir “gereksiz aksesuar” olarak bakmadık mı? Her dakika çenemize indirmedik mi? Kolumuza takıp da tüm topluma küstah ve yılışık bir meydan okumanın simgesine dönüştürmedik mi? Mesafe denen şeye zerre kadar önem vermeden, birbirimizin ensesine yanaşmadık mı her yerde?

Sokaklarda ve cafelerde, maske takmamayı mazur gösterebilmek için yerine göre ağzımıza bir sigara iliştirmek, elimize bir dondurma, bir dürüm, bir gazoz-bira şişesi almıyor muyuz? Yeme içme mekanlarında, sadece çalışanların ve mekanın önünden geçenlerin maskeli olması gerekiyormuş gibi, kendiliğinden cahilce yeni bir kural oluşturmadık mı? Ve buna hâlâ devam etmiyor muyuz?

“Açılım saçılım” yönünde verilen kararların daha imzası bile atılmadan, devasa kalabalıklar (lebaleb diyelim) oluşturup kendimizi bu kalabalıkların en orta yerine atmadık mı? Aşı olmaya gidiyoruz ama, aşıya “Bu işten kesin kurtulduk artık. En azından ben kurtuldum abi. Başkalarının canı cehenneme”  diye bakmıyor muyuz?

  • Aşıyı uygulamada da devletin bir yığın hatalı, milletten bilgi gizleyen, sayıları çarpıtarak oluşturduğu tehlikeli algıyı saymıyorum bile.

Delta Varyantı‘nın en azgın olduğu bir ülkeden (Rusya) akın akın turist getirmeyi marifet sayma sorumsuzluğunu ve kepazeliğini anlatmaya gerek bile duymuyorum. Hepsinden daha dehşet verici olmak üzere, bunlara dikkat çekenlere adeta “Vatan haini” yaftası iliştirmeye devam ediyoruz. Aklı başında tüm bilim insanlarının ve aydınlarının uyarılarına “bozgunculuk” diye bakılmasına ne demeli? Ve maalesef, bilim bunların tersini söylüyor.

Böyle gidilirse, bizi önümüzdeki 3-5 ay içinde yeni “peak”lerin, yeni “dalgaların” yeni ve artacak vaka ve  ölümlerin beklediğini düşünmek için çok mu karamsar olmak gerekiyor. Sıkamadık dişimizi. Sıkıya gelemedik. Tüm insanlık ve necip milletimiz.
Umarım, bedeli tahmin edilenden daha ağır olmaz.
Ne demiştim yukarıda? İngilizlerin  “One is one too many” sözünü aktarmıştım.
Bir canın yitirilmesi bile ifrattır.

Sokaklarda hayvanlarını, gözünü kırpmadan zehirleyebilen, ormanlara dalıp 3 milyon 5 milyon ağacı acımadan kesen, on binlerce insanın sapır sapır dökülmesini önemsemeyen bir kafadan bir acımasız kafadan söz ediyoruz.

Hepimizin “ortak kafası” bu, maalesef.

DELTA VARYANTI MI? BİZE VIZ GELİR, TIRIS GİDER…

Delta Varyantı mı? Bize vız gelir, Tırıs gider…Dr. Mustafa Torun

Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, TTB Kurultay Delegesi
mtorun3@gmail.com
drmustafatorun@gmail.com
27 Haziran 2021

DELTA VARYANTI MI? BİZE VIZ GELİR, TIRIS GİDER..
ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR.
DU BAKALİ NE OLACAK?

Bizim Besni yöremizin ünlü bir deyimi vardır. Daha önceki yazılarımın birisinde sanırım yazmıştım..

  • UNU YOK, BULGURU YOK NİŞELİ BACIM NİŞELİ…

Burada geçen NİŞE ev yapımı nişasta anlamındadır.. Anadolu’da AT İLE GİDER ÇEŞMEYE, SU BULAMAZ İÇMEYE atasözü de aynı anlama yakın çok kullanılır.. Ülkemizdeki PANDEMİ yönetimini bu sözler sanırım güzel anlatmakta..
*
PANDEMİ başlangıcından beri bu kaçıncı hovardaca açılmamız? Kim anladıysa beri gelsin!
*
Turizm sezonunun açılması ve seyahat kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte, yabancı turistlerin Türkiye’ye akın ettiğini gözlüyoruz. Rusya’da yoğun bir şekilde görülen” DELTA  VARYANTININ, “Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesiyle birlikte, Türkiye’de de ciddi artış göstereceğini söylemek için ille konunun uzmanı olmaya gerek yok. Görünen köy kılavuz istemez. Türkiye’de maalesef yeterli varyant analizi yapılmamaktadır. Sağlık Bakanlığı bu konuda derin bir sessizlik içindedir.
*
21 Haziran günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı doğrultusunda, 1 Temmuz’dan başlayarak  tüm kısıtlamaların kaldırılacağı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulmuştu. Bilindiği gibi aşılama son dönemde hız kazansa bile, günlük olgu sayılarında düşüş olmamış, toplumsal bağışıklığı sağlayacak bir aşılanma henüz gerçekleşmemiştir. Bu doğrultuda hemen hemen görüş bildiren tüm bilim çevreleri ve meslektaşlarım, bu denli bir gevşemenin yaz aylarında yeni bir tepe yaşanmasına neden olabileceğini belirtmelerine karşın sözlerimiz dinlenmemektedir…
*
Yapılan açıklamalara yönelik, koronavirüs salgınının seyrini değerlendirdiğimizde; Ekonomik kaygılar doğrultusunda alınan kararların yeni varyantların oluşumuna neden olacağı açıktır. Konuyla ilgili Türkiye’de yapılan varyant analizleri maalesef şaibelidir.
*
Rusya’nın seyahat kısıtlamasının ardından 22 Haziran tarihinde 44 uçuşla 12 bin turistin Türkiye’ye geldiğini öğrenmiş bulunmaktayız.
Şu anda Rusya’da varyant analizi fazla yapılmamasına rağmen aldığımız bilgiler doğrultusunda konuşursak; DELTA varyantı oranı çok yüksektir. Toplumda Hindistan varyantı olarak bilinen “Delta varyantının” yani B1.617.2’nin belirtileri baş ağrısı, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve hapşırmadır… Sanki nezleymiş gibi hastanelere hastalar başvurmaktadır… Virüsün vücutta ilerlemesiyle birlikte de damar iltihabına bağlı kangren oluşumu görülebildiğini söylemek gerekir.
*
BAKANLIK BİLGİ VERMİYOR!

Ege bölgesi ve öbür bölgelerde bildiğimiz ölçüde varyant analizinin yapılmadığını söyleyerek sorunun tam da bu noktada başladığını vurgulamak boynumuzun borcudur.10 hastadan birine varyant analizi yapılması gerekiyor. Ancak bizde hiçbir varyant analizi yapılmıyor. Dizin analizi yok veya bize bilgi verilmiyor. Bakanlık bu konuda maalesef hiç açıklama yapmıyor.. Sözlerimiz ve yazılarımız boşuna gibi!.. Saydamlık hak getire..
*
Normal şartlarda 10 testte bir, hiç değilse 20 testte bir varyant analizi yapılması gerekir. Hastadaki varyant Alfa mı, Beta mı, yoksa Delta mı bilebilmemiz gerekiyor. Eski İngiltere varyantı dediğimiz varyantın yerini İngiltere’de Hindistan varyantı aldı. İngiltere’nin hatası ise Hindistan ile yolcu trafiğinin yoğun olmasıydı… Dolayısıyla şu anda İngiltere’de müthiş bir alarm var. Maalesef İngiltere bu işi yalnızca aşılamayla çözerim sanmıştı, ama şu anda bin pişmanlar”.. Niçin bu bu gerçeği göremiyoruz?
*
UMARIZ YANILIRIZ…

Türkiye’nin turizm sektörünün canlanması amacıyla Rus turistlere kapılarını sonuna dek açmasının, Delta Varyantının ciddi ölçüde yayılım göstermesine neden olacağını belirtmekte yarar var.
*
1 Temmuz’dan sonra beklenen açılım (Umarım hatadan dönülür) çok çok büyük bir hata. Turizmin müthiş bir ekonomik baskısı nedeniyle alınan açılma kararı siyasal bir karardır diyebiliriz. Kesinlikle bilimsellik içermiyor. Delta, hızlı yayılan bir varyant olması dolayısıyla Türkiye’yi çok zor durumda bırakabilir. Türkiye’deki aşılama sayısı yeterli değil. Toplumsal bağışıklık sağlanması için en az %70 oranında bir aşılanma olması gerekiyor demiştik. Ancak bu hızla gidilse bile Ekim ayından önce sağlamamız olanaklı değil. Ayrıca Türkiye varyantı olup olmadığını bilmiyoruz…
*
Konunun Uzmanları olarak yeniden bir tepe yaşanması olasılığı için Ekim ayını işaret etmiştik. Ancak şu anda yaz aylarında yaşanması gündemde olabilir. Umarız yanılırız.
Yazın bir kapanma dönemi olmasın diye diliyoruz dostlarım…
Alınan kararlar doğrultusunda yeni bir tepe yaşanabilir. Hastalarıma soruyorum; ‘Ne oldu bu maskelere?’ ‘Hocam bitmiş bu iş…’ diyorlar.. Şaşırıp kalıyorum.. Ölen ve hastalanan, gecesini gündüzüne katarak çalışan meslektaşlarıma ve sağlık emekçilerine üzülüyorum..
*
İÇİMİZ KAN AĞLIYOR!

Toplumsal bağışıklığın en önemli noktası olarak aşıyı işaret etmeyi yine sürdürüyoruz..
Bir yandan da aşı karşıtları boş durmuyor, arabaların camlarına ilan ederek tereddütlü halkımı kandırmaya devam ediyor.
*
Anımsarsanız zamanında BioNTech aşıları kötülenip, iyi değil denerek SINOVAC aşıları alınmıştı…
2011 yılında Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü bir günde kapattılar… Dünyanın gözde aşı merkeziydi Refik Saydam… Aşılar ve serumlar yapılıyordu. 1938 yılında bu Enstitü sayesinde Çin’e kolera aşısı bağışladığımızı (AS: 1 milyon doz!) lütfen unutmayalım. İçimiz kan ağlıyor… Haykırmak istiyoruz.. Haykıramıyoruz..
*
Türkiye’de koruyucu hekimlik göz ardı edilip, askıya alındı… İlaç firmalarına para getiren sistem devreye sokuldu. Aşılamayı ortadan kaldırmaya çalıştılar. Çünkü dev ilaç firmaları ‘Aşı yaptırmayın, tedavi edeyim, para kazanayım’ diye bas bas bağırıyor..
*
Bir başka önemli nokta olan maske, mesafe ve hijyen üçlüsüne değinecek olursak; “Şu anda Türkiye’de de bir gevşeme söz konusu. Vatandaşlar maskeleri hep çıkardı. Kimi insanlar aynı maskeyi günlerce kullanıyor… Dürüst bir biçimde maske takılmıyor! Oysa maskelerin cerrahi maske olması ve en çok 3-4 saat kullanılması gerekiyor..
*
Son söz olarak tüm sağlık bileşenleri ile birlikte olunup, bilgilerin saydam bir biçimde paylaşılması, salgının uzun soluklu bir savaşım gerektiğinin bilinci ile bu konuda deneyimli uzmanlardan yararlanılması gerektiğinin özellikle altını çizmek isterim.. Dinlerler mi derseniz? Hayır derim.. Yine bildiklerini yaparlar….
Salgından zarar gören tüm kesimlerin ivedilikle desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu acil bir çağrıdır…
Delta Varyant salgını giderek tüm ülkelerin acil ortak sorunu olmaya aday gibi. 80’e yakın ülke etki altında. Çocuk yaş dilimini, özellikle ergen dönemini etkileyeceğini şimdiden söyleyebiliriz
*
Buğdayımız bile yok iken, biz bırakın un yapmayı, nişasta yapmaya çalışıyoruz.. Yazık ki ne yazık!.. Bu gidişe dur denmeyecek mi?

Salı’dan Salı’ya, olmayan Meclis’te toplanan muhalefet ile mi?

Sevgiler..