Etiket arşivi: Çin Devrimi

Hiroşima ve Nagazaki Bombaları Aslında Kime Atıldı?

Lütfü KırayoğluKonuk yazar :
Lütfü Kırayoğlu
ADD Gn. Sekr. Yrd. / Elkt. Müh.

İkinci Dünya Paylaşım Savaşını bitirdiği söylenen atom bombasının Hiroşima’ya (6 Ağustos 1945), 3 gün sonra da Nagazaki’ye atılmasının üzerinden tam 75 yıl geçti. Aynı anda bu kadar çok insanın katledildiği ve bu kadar büyük yıkıma neden olan bir silahı insanlık ilk kez görüyordu. Dünya dehşet içindeydi. Zaten teslim olmak üzere olan Japonya daha fazla direnemedi ve İkinci Paylaşım Savaşı sona erdi.

Dünyanın gördüğü en kanlı savaşa son verdiği kanısıyla ve yaşanan korku ile ilk günlerde, esas olarak sivil halkı hedef alan bu büyük katliam tartışılmadı. 6 Ağustos 1945 günü önce Hiroşima ve 3 gün sonra Nagazaki’ye atılan bombaların esas hedefinin bütün insanlık, özellikle de ezilen Dünya ülkeleri ve halkları olduğu, aradan 3-5 yıl geçmeden anlaşıldı. 2. Paylaşım Savaşının saldırgan iki ülkesi, İtalya ve Almanya’nın teslim olmasından sonra savaş uzak doğuya kaymış, ABD-Japon savaşına dönüşmüştü. Japonya teslim olmak üzereydi ki, 6 Ağustos 1945 günü Japonya’nın Hiroşima kenti korkunç bir patlama ile sarsıldı. Dünya daha önce böylesine bir patlamaya tanık olmamıştı. Patlama ile birlikte, önce ışık, ardından ısı, nükleer radyasyon, basınç ve rüzgâr etkileri ile 80 bin kişi hemen öldü. Kısa süre sonra da bu rakam 140 bine çıktı. Patlamadan 50-60 yıl sonra süren etkilerle birlikte ölü sayısı 250 bini geçti.

Bu patlamadan 3 gün sonra, bu kez Nagazaki kentine, benzer bir bomba atıldı. Bu kentte de kısa süre içinde 74 bin kişi yaşamını yitirdi. Sonraki yıllarda radyasyon ve öbür etkilerle ölenleri de eklediğimizde, sayı 143 bine ulaştı.

Teslim olmak üzere olan Japonya’ya atılan 2 bomba, aslında salt Japon halkını teslim almak için atılmadı. Hiroşima’ya ilk bomba atıldığı anda bütün dünya halkları tehdide uğradı. Bombanın korkunç etkileri on yıllar boyunca konuşuldu. Çaresiz insanların başına gelen felaketi iyi niyet ve acıma duygusu ile anlatmak bile bombayı atan ABD’nin korku imparatorluğunu beslemeye hizmet etti. ABD’li askeri uzmanlar, bombayı atmak için etkisinin en çok olacağı, insanların en yoğun olarak dışarıda olacağı işe gidiş saatini seçmişti. Hiroşima kenti bombanın yıkıcı etkisinin en çok olacağı yerdi. Etkinin en yüksek olabilmesi için rüzgârın en uygun estiği an seçilmişti. Bir cerrahın hastasını yaşama döndürmek için göstereceği titizlik, yüz binlerce insanı öldürebilmek için gösterilmişti.

Atom çekirdeğini parçalamak için geceli gündüzlü çalışan bilim insanları da şaşkındı. Uranyum çekirdeğinden bir Frankeştayn yarattıklarını anladıklarında iş işten geçmişti. Bomba yalnızca Japon halkına değil, dünya halklarına atıldığı için propaganda gücü, yıkıcı gücünden çok olmuştu. Dünya on yıllarca bu propaganda ve dehşet dengesi üzerinde durmaya çalıştı. Bu korkunç silahın dehşeti ile yaşayanlar, bombaların atıldığı yerlerin bir de işgal edilmesi gerekeceğini, bunun da öyle kolay olmayacağını düşünmediler bile.

Ancak ezilen uluslar zaman içinde Atom bombasından korkmamayı öğrendiler. En güçlü atom silahları bile haklı mücadeleler karşısında etkisiz kaldı. İlk atom bombasının patlatılmasından 4 yıl sonra Çin Devrimi zafere ulaştı. Soğuk Savaş adı verilen baskı ve yıldırma ortamının yalan rüzgarı ile Kore’yi bölen bir savaşın acısı ülkemizi de vurdu.

Ancak Dünya halkları emperyalizme karşı direnen ulusların Atom tehdidine boyun eğmeyeceğini yaşayarak gördü. ABD’nin burnunun dibindeki Küba halkı zafere ulaştı. Vietnam’da Fransızlar tarafından başlatılan savaşı devralan ABD bu yoksul ülkede yeni silahlarını denedi. Vietnam’a atılan yüz binlerce ton bomba ve bir atom bombasının atılması olasılığı, Vietnam halkının mücadelesi karşısında etkisiz kaldı. Vietnam halkının mücadelesi Kamboçya ve Laos halklarının ulusal mücadelesini de etkileyerek zafere ulaştırdı.

Atom silahını kullanan saldırganlar nükleer kalıntılar nedeniyle bombanın atıldığı araziyi işgal edemedikleri gibi, bir enkaz ile karşı karşıya kalıyorlardı. Daha sonraları, sanayi alanlarını ve kentleri yıkılmadan ele geçirmek amacıyla Nötron bombasını keşfettiklerini açıkladılar. O da ezilen ulusların mücadelesini durduramadı. Emperyalizm, 2. Paylaşım Savaşından sonra sıcak savaş açtığı hiçbir ülkede zafere ulaşamadı. Bundan sonra da ulaşamayacak.

Zafer ezilen ülkelerin olacak!

Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri


Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri

Dostlar,

Ülkemizin “Altın yılları” olarak bilinen “Erken Cumhuriyet Dönemi”
pek çok bakımdan insanlık tarihine mal olmuştur..

Yeryüzünün en köklü KÜLTÜR DEVRİMLERİNDEN biri TÜRK DEVRİMİdir.

Fransız Devrimi (Öncü Aydınlar ve köylüler, Temmuz 1789)
Rus Devrimi (Vİ Lenin, Bolşevikler, Ekim 1917)
Çin Devrimi (Mao Zedung, köylüler, Ekim 1949)
Veee..
Türk Devrimi.. (Mustafa Kemal ATATÜRK).. 29 Ekim 1923…………

Dünyanın 4 büyük devrimi arasında kabul görmektedir ve yerleşik tarih yazımı / yazını
bu yöndedir. (Amerikan Devrimi ve böyle adlandırılması bile tartışmalıdır..)

  • Bu 4 devrimden en az kanlı hatta kansız olanı TÜRK DEVRİMİdir.

Fransız Devrimi çok kanlı olmuş ve Kral 16. Louis Antoinetté ve eşi Marie Antoinetté başta olmak üzere, hanedan ve yandaşları giyotinle başları kesilerek
vahşetle idam edilmişlerdir!

Rus Devriminde Çarlık rejimi yıkılırken
Bolşevikler Menşevikleri neredeyse yok etmiştir.

Çin Devrimi de ülke içinde karşıtlarıyla ve Japon savaşıyla korkunç yitiklere malolmuştur. Mao’nun Büyük Yürüyüşünde 300 bin kişi 30 binlere inmiştir..

Türkiye’de ise Osmanlı hanedanının kılına dokunmadan – kan dökmeden yurt dışına sürgün edilmişlerdir. Dahası, son padişah hain 6. Mehmet Vahidettin,
kendisi İngilizlere sefilce sığınarak Malaya zırhlısı ile kaçmıştır. (17 Kasım 1923)

*****

Devrimin yaratıcısı ve yürütücüsü Büyük ATATÜRK,

  • “Türkiye Cumhuriyet’nin temeli KÜLTÜRDÜR..” 

sözünü boşuna söylememiştir.

İnsanlık kültürüne katkıda bulunacak, özgün kültür ürünleri ile onu varsıllaştıracak
bir toplumun, öncelikle her bakımdan “sağlıklı” olması gereklidir..

Her şeyin başı sağlıktır gerçekten de..

Bu yüzden de Mustafa Kemal Paşa 1. önceliği sağlık hizmetlerine vermiş ve

  • “Devlet olma iddiasındaki siyasi teşekküllerin EN BİRİNCİ VAZİFESİ
    SAĞLIK HİZMETLERİDİR..” buyurmuştur..

Bu bağlamda, 1923-38 arası 15 yılda Sağlık alanında gerçekleştirilen ve tüm dünyanın hayranlığını – takdirini kazanan erken Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetlerinin
ayrı bir tarihsel – stratejik önemi vardır. Bu görkemli sağlık atılımlarıdır ki,
somut başarılara erişmiş ve Anadolu halkını, yeni Türk Devletini tam anlamıyla
YOK OLMAKTAN KURTARMIŞTIR!

Yoksa “Kurtuluş ” sonrası “Kuruluş” yıllarında başta SITMA,
bulaşıcı hastalıklar Anadolu halkının kökünü kazıyabilirdi..

Sıtma, böylesi bir “hüneri” (!) geçmişte de sergilemiş ve uygarlıklar yıkmış bir hastalıktı..

*****

Şöyle giriyoruz dosyamıza…

Giriş

Erken Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetlerine girmeden, öncesine kısa bir bakışta yarar vardır. Ülkemizde, sağlık hizmetlerinin kırsal kesimde sunulmaya başlanmasının yaklaşık 145 yıllık bir geçmişi vardır. İzlenen süreç, devletin
kırsal kesimde koruyucu ve sağaltıcı (tedavi edici) hizmetleri birarada sunma çabasıdır. Osmanlı yönetimi, sağlık hizmetlerini ülkeye yaymak için ilk girişimi 1861’de belediyeler aracılığıyla yapmıştır ve illere, belediyelere hekim atanması koşulu konmuştur. Sonra kent ve kasabalarda görevlendirilmek üzere hekim yetiştirecek bir Sivil Tıp Okulu açılmıştır (2. Mahmut, 1827). Ardından 1870’te Sivil Tıp İşleri Bakanlığı kurulmuş ve bir kurul aracılığıyla sağlık ve özlük işleri yönetilmiştir. “Memleket Tabibi” adı altında ülke çapında hekim atanması kararı 1871’e rastlar. Memleket Tabipleri, Belediyece belirlenecek yerde, haftanın
2 günü varsıl-yoksul ayrımı yapmadan parasız hasta muayenesi ve isteyenlere aşı yapmakla görevlendirilmişlerdir. 1913’ten başlayarak il merkezlerinde
Sağlık Müdürlükleri (Sıhhat Müdüriyeti) kurulmuştur.

Sağlık Müdürlükleri ilin tüm sağlık işlerinden sorumlu kılınmıştır. Bu dönemde artık il ve ilçelerde görevlen-dirilen hekimler için “Hükümet Tabibi” görev sanı (unvanı) kullanılmaktadır. Sağlık Hizmetleri 1914’ten başlayarak, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce yürütülmeye başlanır.
O dönemde yeni bir kurumlaşma, “Sıhhiye Meclisleri” olmuştur. Sağlık Meclisleri Cumhuriyet Döneminde, önce “Umumi Hıfzıssıhha Meclisi”, 1961 sonrasında Sosyalleştirme Yasası ile “Sağlık Kurulları” olarak yer almıştır.
Osmanlı döneminde taşra sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde atılan adım,
hekim atayarak sağlık çalışanı altyapısını sağlama ile sınırlıdır. 

**********************

Ve… dolu dolu 20 sayfanın (calibri 11 punto ve tek dize aralıklı, görsellerle..) sonunda şöyle bağlıyoruz

Üzgünüz, fakat Büyük Önder’in buyurduğu gibi Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur ilkesi, Atatürk Türkiye’sinde, Cumhuriyet’in 91. yılında artık epeydir geçerli değil! Egemen olan para oligarşisi, Atatürk’ün baştacı ettiği cefalı halkının hemen hiçbir değeri yok! Büyük önder Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün buyurduğu gibi çıkış; “Ayrıcalıksız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle olacağız..” dadır. Veya
yine Gazi’nin; “Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların en 1. ödevi,
halkın sağlığı ve sağlamlığıdır
.”
inanç ve ülküsündedir. Günümüz kuşaklarının, yöneticilerin ve politikacılarının, Atatürk’ün uygulanmış ve çok başarılı olmuş insancıl ve akılcı sağlık politikasından öğrenecekleri o denli çok şey var ki.. Halen tam tersini, çekinmesiz (pervasız) gelişmekte olan ülkelere dayatan
sözde
Yeni Dünya Düzeni kurucuları, gerçek nitemiyle
Yeni Emperyalistler = KüreselleşTİRmecilerin bile!


“Irk, din, dil, politik inanç, ekonomik ve sosyal durum ayrımı gözetmeden
HER – KES, erişilebilecek en yüksek düzeyde sağlıklı olma TEMEL hakkına sahiptir.” (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, md. 25, 10.12.1948)
Türk insanının önce sağlıklı sonra eğitimli olması, salt makro-ekonomik bir
teknik girdi değildir! 
Aynı zamanda, Devrimci anti-emperyalist Cumhuriyetin
tam bağımsızlık ekseninde çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkacak
sürekli gelişme sağlayabilmesi için;
aydınlatılmış koruyuculara gereksinimi vardır. Bu bakımdan, sağlıklı bir Türk toplumu, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşaması için stratejik bir gerekliliktir.

Türkiye, KüreselleşTİRmeci = piyasacı sağlık hizmetlerini hemen terk etmeli; sağlıklı toplum odaklı, kamu öncülüğünde, koruyucu sağlık hizmeti ağırlıklı
ulusal politikalar izlemelidir.

******

Okunması, okutulması, paylaşılması içten dileğimizdir..
Epey emek ürünüdür..

Lütfen okumak – indirmek için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Erken_Cumhuriyet_Donemi_Saglik_Hizmetleri

Sevgi ve saygı ile.
10 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net