Etiket arşivi: CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu

Çorum katliamının 37. Sivas katliamının 24. yılı

Çorum katliamının 37.
Sivas katliamının 24. yılı

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak üzere Sivas’a giden aydın ve sanatçıların Madımak Oteli’nde katledilmesinin üzerinden 24 yıl geçti.
Sivas katliamında yaşamını yitirenler için anma etkinlikleri düzenlendi.
Çorum Katliamı’nda katliamın 37. yılında anma yürüyüşü ve çeşitli etkinliklerle
3 Temmuz Pazartesi bir kez daha anıldı.

Sivas katliamının 24. yıldönümünde Bursa’da da anma etkinlikleri düzenlendi.
Pir Sultan Abdal Derneği Bursa Şubesi, Bursa Alevi Bektaşi Dernekleri Platformu ve Bursa Demokrasi Güçleri tarafından “Sönmeyen Ateş Sivas” adlı etkinlikler kapsamında 2 Temmuz Pazar günü saat 15.00’te Setbaşı Mahfel önünde toplanan katılımcılar, Atatürk Anıtı’na kadar yürüdü. Burada Sivas katliamında yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunulmasının ardından basın açıklaması yapıldı. Ardından Kent Müzesi önünde şiirler ve deyişler okundu. Etkinlik komitesi (AS: kurulu) tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Alevi Kültür Dernekleri Bursa Şube Başkanı Hüseyin Kalkan, Sivas katliamının üzerinden 24 yıl geçtiği ancak acıların hakikat ve adalet arayışlarının hâlâ devam ettiğini söyledi.

[Haber görseli]

Çorum katliamının 37. yılı: Protesto için çağrı

Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Çorum katliamının 37. yıldönümünde 3 Temmuz Pazartesi günü Çorum’da anma etkinlikleri düzenlendi. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen etkinliklere Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu ile Köy dernekleri destek verecek. “Çorum olaylarının 37. yılında adalet istiyoruz” adı verilen anma etkinliği öncesi sivil toplum kuruluşları Özdoğanlar Kavşağı’nda basın açıklaması yaptı. Katliam mağduru ve tanığı olan aynı zamanda katliam mağdurlarının avukatlığını da yapan Sadık Eral,

  • “37 yıl önce bu topraklarda yaşanan o acıyı, acıdan kaynaklanan ve uygulanan şiddeti protesto ediyoruz.
  • Bizler şiddetin ve terörün her türlüsüne karşıyız.
  • Tam demokratik, bağımsız bir ülke ve düzen istiyoruz.
  • Çorum’a, Türkiye’ye ve bütün dünyaya adalet istiyoruz.” dedi.
    (Cumhuriyet gazetesi internet sitesi, 5.7.17)
    ==============================
    Dostlar, Bu topluma, mazlum halka yaşatılan acılar – örselenmeler (travmalar) gerçekten çok ağır.. Hedef de belli.. Halkın kaynaşıp – bütünlemesi, ülkemizin hızla kalkınarak uygarlaşması ve uluslararası toplumda söz sahibi etkin bir devlet olması istenmiyor.

Bir çırpıda akla gelen, daha doğrusu akıllardan silinemeyen 3-4 acı olay..
Çorum, Maraş, Sivas, Başbağlar katliamı..

AKP döneminde sayıca daha fazla ve daha ağır örnekler belleklere kazındı..

“Koskoca” Türkiye Cumhuriyeti halkına dönük bu kitlesel ve son derece vahşi kırımları önlemekten gerçekten aciz mi?? Sorunun yanıtı, kırımlar kadar acı olabilir :

  • Halktan yana – bağımsızlıkçı – ulusalcı – yurtsever – antiemperyalist – Cumhuriyetin temel değerlerine gönülden bağlı bir iktidar kuramadığımız sürece çoook ağır bedeller ödemeye devam edeceğiz.. İlk ve öncelikli hedef de AKP’den kurtulmaktan geçiyor..

Diler ve umarız ki, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘nun başlattığı tarihsel değerde büyük ADALET YÜRÜYÜŞÜ halkımızın bu felçli durumdan silkinmesinde önemli bir kaldıraç işlevi görsün..

CHP’den Maltepe’de miting çağrısı!

9 Temmuz 2017 Pazar, Maltepe – İstanbul.. saat 16:00..

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

Hem halkımızın katılım sayısı ve coşkusu önemli;
Hem de bu dev mitingde CHP’nin vereceği iletiler ve yol haritası çok önemli..
16 Nisan deli saçması halkoylaması ve YSK’nın “tam kanunsuzlukla” yürürlüğe soktuğu anayasa ve rejim değişikliği hem gayrı meşru hem de totaliter – despotik bir
tek adam rejimidir. Tam anlamıyla 20 Temmuz darbesidir ve ülkemizde baskıcı bir
dikta yönetimi vardır. Can güvenliği bile kalmamıştır ne yazık ki..

Türkiye bu tehlikeli gidişi hak etmiyor..
Özgürlükçü halkımıza ve tarihimize yakışmıyor..
Çare bulunacaktır, yakındır, bu akıllı ve deneyimli halk, bu hayın kuşatmayı da aşmasını bilecektir.. Göreceksiniz..

Sevgi ve saygı ile. 05Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

RTE/AKP İKTİDARI VE İKİLEMLER

RTE/AKP İKTİDARI VE İKİLEMLER

Naci BEŞTEPE

(AS: Bizim katkımız yazının altıdadır..)

AKP kurulduğundan beri partiyi ve hükümeti yöneten RTE, partili cumhurbaşkanlığını gerçekleştirerek mevcut duruma yasal kılıf uydurmuş oldu. Pratikte, AKP iktidarı demekle RTE iktidarı demek bence eş anlamlıdır. (AS: Biz AKP = RTE denklemini kullanıyoruz son zamanlarda..)

Falanca bakan yanılttı, filanca başbakan aldattı deyişleri inandırıcı değildir. İçeride ve dışarıdaki gelişmeler bu iktidarın nasıl ikilemler içinde çırpındığını ve siyasetteki yetersizliğini bas bas bağırmaktadır.

SURİYE –ABD- KORİDOR

Suriye’nin toprak bütünlüğünü ister; ama Esad yerine muhaliflerini destekler.
ABD’ye “Bir terör örgütüne karşı öbürünü kullanmak yanlış” der; Suriye ordusuna saldıran ÖSO’yu kullanır.

“Güney sınırımda koridor oluşturtmam, devlet kurdurtmam” der; Suriye’yi bölmeye ve koridor oluşturmaya çalışanlara İncirlik’ten hava desteği verilmesine sessiz kalır.

Güneyimizde devlet oluşmasına karşıyken Irak’ta Barzani’nin palazlanması için elinden geleni yapar. “Bağımsızlık referandumu” ilanına anlamlı bir tepki bile koymaz. Irak’taki oluşumun Türkiye’yi de içine alan Büyük Kürdistan yolunda önemli bir adım olduğunu bilmezden gelir.

“Bize zarar verirse kim olursa olsun karşılığını veririz” der; ama bilir ki karşıdakiler enayi değil, işini görüyor, neden Türkiye’ye doğrudan zarar verip üzerine sıçratsın.

“Afrin, Menbiç, Kobani anlamam, tüm kantonları söker atarım; Irak’ta devlet kurulursa nefes almasına izin vermem, karşı koyana gereğini yaparım” demedikçe efelenmek boş laftır, gülüp geçerler.

EMPERYALİZM-KATAR

ABD emperyalizmine karşıdır, “Rakka’ya birlikte girelim” diye takla atar.
TSK’nın korumak için yıllarca direndiği Montrö’nün aksine,
“Karadeniz Rus gölü oldu” diye ABD’ye çağrı yapar.
Rusya’yla dost mu düşman mı kimse anlamaz.
Avrasya’ya yüzünü döndü derken ABD tehdidi ile Çin füzelerini almaktan vaz geçer.

Katar krizinde tarafsız-arabulucu rolü oynamaya en uygun konumdaki devlet olduğumuzu görmez, bir yandan “durumu anlayamadığını” itiraf ederken öte yandan bölge ülkelerini karşısına alır.

Arap NATO’suna girmeyerek doğru adım atar, öte yandan Katar’a asker yollar. Katar Prensi, “TSK tüm bölgeyi koruyacak” diye ilan verir. Burnunun dibindeki kendi adalarını Yunan’a kaptırmaktan utanıp sıkılmaz, bölge kahramanlığına soyunur. Hangi kuvvetle, nereyi, kime karşı, nasıl koruyacağını ne Meclis ne halk bilir. (Böyle söyleyince ABD emperyalizmine karşı olmamakla suçlanma riskine girdiğimin bilincindeyim. Ama, çok yönlü bakmaktan geri duramıyorum.)

İKİLEMLER ZİNCİRİ

İkilemler dış siyasetle sınırlı değil elbette.
Üretim reformu diye elde kalan son kıymetli ürünümüz zeytinliklerimizi yok etmeye çalışır.
İmar rantına karşıymış gibi görünüp rantta zirve yapar.
Laikliğe karşı değilmiş, yaşam tarzına karışmazmış gibi görünüp yozlaştırmak için elinden geleni yapar.

  • FETÖ ile mücadele ediyor görünüp esas destekçilerin semtine uğramaz.

AB’ye girmeye AB normlarına uymaya istekliymiş gibi yapıp AB ile papaz olur.

Say say bitmez.

Öngörüden uzak, bilgi birikime değer vermeyen, sınama-yanılma ile devlet yönetmeye çalışan belediyeciler grubu ile bu kadar olur. İkilemler içinde gider, gelir.
Sıyrılma yolları belli, “Milli irade böyle istiyor”… (14 Haziran 2017)
===========================================
Dostlar,

Bu yazı bir fantezi ya da makale kurgusu bakımından bir deneme değildir.
Ülkemizin artık tahammül kalmayan feci sürüklenişine ayna tutmaktadır.
Artık bıçak kemiği kesmeye başlamıştır.
CHP milletvekili – gazeteci Enis Berberoğlu, 25 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış ve duruşma salonunda tutuklanarak Maltepe cezaevine yollanmıştır.
Bu gece CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CNN Türk’te son derece önemli, kritik, tarihsel önemde şeyler söyledi. Bu programın herkes tarafından dikkatle izlenmedi gerek..

Yarın 15 Haziran 2017 tarihsel bir gün olacak..
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu saat 11:00’de İstanbul Maltepe Cezaevine yürüyüşe geçecek..
Haber tüm dünyada ilk suralardan verilmekte..
Bu eylemi destekliyoruz, desteklenmesini diliyoruz.
Gandi de, Mao da büyük yürüyüşlerle ülkelerinde büyük devrimler yaptılar..
CHP’ye ve tüm yurtseverlere kolay gelsin..

Sevgi ve saygı ile. 14 Haziran 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AKP’den kurtulmanın tek yolu

AKP’den kurtulmanın tek yolu


Kuşkusuz bu gidişle Türkiye’nin sonu çok karanlık!

AKP bir dönem daha tek başına iktidar olursa ülke Ortaçağ’a dönecek.

Cumhuriyet’in aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya ilişkin kazandırdığı tüm değerleri tek tek,
adım adım, sistemli bir biçimde yok ediyorlar. Elimizde pek fazla bir şey kalmadı doğrusu.

Cumhuriyet’i ayakta tutan hiçbir kurum artık bağımsız ve özerk değil.
Hepsini kılıfına uydurarak ele geçirdiler, siyasallaştırdılar, emirleri altına aldılar.
Artık uzun süredir kimse güvende değil, kimsenin can ve mal güvenliği yok.

Hoşlanmadıkları herkesi Anayasa, yasa, hukuk, vicdan tanımadan yok ediyorlar, saf dışı bırakıyorlar, hapse attırıyorlar, mallarına el koyuyorlar. Karşıt sesler gün geçtikçe daha da azalıyor, cılızlaşıyor, topluma yayılan korku ise hızla artıyor.
Bu nedenle bu denli cüretli olabiliyorlar, bu denli vicdansız olabiliyorlar.

Korkan bir toplum istiyorlar ki, işlerini daha kolay ve hızlı yapabilsinler.
Kimse karşı çıkmasın, herkes sussun, onlara biat etsin.
Çok sesliliğe, farklılığa, başka düşüncelere, demokrasiye asla tahammülleri yok.

Güzel olan bir şey var ki sonunda yine onlar yitirecek. Doğanın yasası bu, sürekli ileri gider, mutlak biçimde geriye almanız olanaklı değildir.
Hiçbir zorba, diktatör uzun süreli olamamıştır.
Önünde sonunda insanlık onuru faşizmi hep yenmiştir.

AKP faşizminden hemen kurtulabilmek için elimizde çok önemli bir fırsat var.
Geleceğinden endişe eden her yurttaş, 1 Kasım’da bu fırsatı iyi değerlendirmeli.

AKP’yi iktidardan uzaklaştırmanın, tehlikeyi bertaraf etmenin (şimdilik) en etkili ve
tek çıkar yolu, onun karşısında en çok şansı olanı desteklemektir, o şansı büyütmektir.

Açıkçası, AKP’siz bir Türkiye için kendisine sosyal demokrat, solcu, ulusalcı, milliyetçi, sosyalist, komünist, dindar, ne ad verirse versin,

Ülkenin geleceğinden endişe eden herkes bu seçimde CHP’ye oy vermelidir.
2. büyük parti olan CHP ne denli çok oy alırsa AKP o denli kan yitirecek,
Türkiye uçurumun kenarından dönecektir.
Hiçbir iddiası olamayan partilere verilen her oy AKP’nin işine yarayacaktır.

CHP’yi ister beğenin, ister beğenmeyin, AKP zulmünden kurtulmanın başka bir seçeneği yok. Şu an tek umut CHP’dir, CHP’nin ülke yönetiminde söz sahibi olmasıdır.

Amaç AKP’den kurtulmak ise, ilk görev budur.
Daha sonra herkes kendi yuvasına dönebilir. Tarihte faşizm böyle yok edilmiştir.
Farklı sınıf ve farklı görüşteki herkes zorbalık karşısında yurtsever bir blok oluşturmuş
ve faşizm belasından kurtulmuştur.

İkinci çok önemli bir gerçek var ki, HDP mutlaka barajı aşmalıdır. HDP barajı aşamazsa bu tümden AKP’ye yarayacak ve tehlike sürecektir. AKP’nin ülkeyi kaos ortamına getirmesinin nedeni de budur. Oynadıkları tüm oyun, kurdukları tüm tezgah  HDP’nin baraj altında kalması içindir. Ancak Kürt yurttaşlar buna asla izin vermeyecektir.

Unutmayın; 1 Kasım,
– faşizm ile Cumhuriyet’in,
– kul ile özgür birey olmanın,
– nefret ile sevginin seçimidir.

Not : Yazar, adının belirtilmemesini istemiştir. 
=====================================
Evet dostlar,

1 Kasım 2015 yaşamsal seçimine 2 gün kala, son durumu adı bizde saklı okurumuz Sayın …………………………. “real politik“i özetlemiş.. En mühim durum, son durumdur.

FAŞİZME KARŞI BİRLEŞİK CEPHE..

Georgi Dimitrov‘un ünlü yapıtıdır..

Gençliğimizde pek çok arkadaşımızın elinden düşmemiştir..
İçimize sinsin – sinmesin, asgari müştereklerde “şimdilik” zorunlu taktik nedenlerle,
AKP’ye en çok zarar verebilecek güce yığınak yapmak gerekiyor..

YIĞINAKTA HATA, muharebenin, giderek savaşın yitirilme nedenidir.
(Mustafa Kemal, Zabit ve Kumandan ile Hasbihal)

Öyle ki, birkaç bin oyla AKP’nin CHP aleyhine vekil kazandığı seçim çevrelerinde durum
daha da kritikleşmektedir. Yurttaşların stratejik akılla oy kullanması beklenir özellikle buralarda. AKP tarafından bu illere seçmen kaydırması yapıldığı duyumları alınmaktadır.
Ayrıca minik farklar sandık tutanaklarında hile ile kolaylıkla kapatılabilir.
Bu yüzden de yığınağı doğru hatta ve yere yapmak zorunludur.

Son günlerde Kılıçdaroğlu ve CHP’den bir kadın genel başkan yardımcısının “dil sürçmeleri” tam anlamıyla talihsizliktir. Soru soranların tuzaklaması, zaman baskısı.. adı geçenlerin
seçim kampanyasındaki aşırı yorgunlukları.. bir açıklama olabilir.

Nitekim CHP söylemlerinde PKK ile masaya oturmak daha önce HİÇ söz konusu olmamıştır.
Anayasa’nın ilk 3 maddesinin değiştirilmesine de CHP, HEP şiddetle karşı çıkmıştır.
Bu 2 kritik hata – dil sürçmesi CHP’nin süregelen tutarlı politikası değildir.. İhmal edilebilir.
CHP iktidarda mutlaka söz sahibi olmalıdır.
Olası önemli yanlış adımlardan, yurtsever taban tarafından alıkonabilir.

VATAN PARTİSİ 4/4’lük bir politik progam ve tutarlığa sahip gerçekten.
Dün, 29 Ekim 2015 günü Tandoğan’daki coşkulu mitinglerine katıldık.
Sayın Doğu Perinçek ve arkadaşları tam anlamıyla yürekli ve özverili yurtseverler.
Ülkemize çok hizmetleri oldu iktidarda olmamasına ve çok sınırlı olanaklarına karşın..
AİHM’de kazanılan görkemli dava için Türkiye, Sayın Perinçek’e çok minnet borçludur.

Fakat bu 1 Kasım 2015 seçimi Türkiye için tam bir yol ayrımı..
Bu kez bizi bağışlasınlar.. 7 Haziran’da Vatan’a oy verdik..
Bu kez verili koşullar olağanüstü kritik.. Türkiye’nin son seçimi bile olabilir 1 Kasım!
Tek 1 oy bile, kritik 1 milletvekilini belirleyebilir! AKP 18 “ek” vekile oynuyor ölümüne..
Bunca kan, terör, kaos, politik ayak oyunları, operasyonlar, halkı korkutup yıldırma…
İktidar için AKP‘nin her şeyi ama her şeyi yapacağı, her riski göze alacağı kesin.

CHP mutlaka, kendisine bu kritik seçimde gelecek emanet oyların ayırdında olacaktır.
Ucube seçim barajı kaldırıldığında, CHP’ye kayan ödünç Vatan Partisi oyları yuvasına döner.

Herkese kolay gelsin… Coşkulu duygularla değil akla dayalı “sağduyu” ile karar zamanıdır.
(Yazarın HDP ile ilgili düşüncesine ciddi çekincelerimiz var. Fakat öncelik şimdi bu değil..)

“Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak
ve aynı doğrultuya yöneltmek
gerekir.

Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için,

milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.
Aynı cinsten
 olan bütün kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

AKP FAŞİZMİNE KARŞI BİRLEŞİK CEPHE;
CHP’de taktik yığınağı kaçınılmaz bir tarihsel zorunluk olarak dayatıyor.

Sevgi ve saygı ile.  30 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Ek not                     :

30 Ekim 2015 günü saat 21:00’de başlayarak yaklaşık 3 saat boyunca CHP Genel Başkanı
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU‘nu CNN Türk TV programında izledik. Sunucular, bu uzun programda, seçim ile ilgili YSK yayın yasağı başlayana dek sormadık soru bırakmadılar. “İzleyicilerden gelen” leri de sordular. Sayın Kılıçdaroğlu, özgüven ve içtenliğinden kaynaklanan bir serinkanlılıkla, dürüstçe, tüm saydamlığıyla kapsamlı, doyurucu ve tutarlı, kanıta dayalı yanıtlar verdi. Kimi önemli yanlış anlamaları giderdi..

PKK ile masaya oturulmayacağını,
Anayasa’nın ilk 4 maddesine dokunulmayacağını ve dokundurulmayacağını….

açıklıkla dillendirdi. Bize güven verdi temiz – ağırbaşlı kişiliğiyle.. Yukarıda da gerekçelendirdiğimiz üzere, 1 Kasım 2015 seçimi Türkiye için yaşamsal önemde..

YA AKP YA TÜRKİYE…

Bu yüzden bu ölüm – kalım seçiminde AKP’den kurtulmanın en etkili yolu olarak
CHP’nin desteklenmesi gerektiğine bir kez daha ikna olduk..

31 Ekim 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK

CHP MERKEZ YÖNETİM KURULU’NUN KANLI 10 EKİM 2015 CUMARTESİ YAZILI AÇIKLAMASI

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU BAŞKANLIĞINDA TOPLANAN CHP MERKEZ YÖNETİM KURULU’NUN YAZILI AÇIKLAMASI

TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin başkentinde, Ankara’nın göbeğinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yalnızca beş yüz metre uzaklıkta patlayan hain bombalarla 86 vatandaşımız yaşamını yitirdi.
Tarihe “Kanlı Cumartesi” olarak geçecek bu saldırının hedefinde, bu ülkede huzur isteyen, demokrasi isteyen, adalet isteyen milyonlar var.- Bu saldırının hedefinde bu ülkede huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamak isteyen,
kendi ülkesinde güven içinde yaşamını sürdürmek isteyen vatandaşlarımız var.

– Bu saldırının hedefinde Türkiye’nin birliği, kardeşliği ve huzuru var.

Kandan, kaostan, şiddetten ve ölümden beslenenler ne yaparlarsa yapsınlar yitirecekler.
Kendi ikbali için kan dökmekten çekinmeyen eli kanlı şebekeler yerle bir olacaklar.
Huzur, birlik ve demokrasi isteyenler, bu ülkede birlikte barış içinde yaşamak isteyenler
mutlaka kazanacaktır.

Canımız yansa da, çok öfkeli de olsak, sağduyumuzu korumalıyız.

Bu ülkede “Önce Türkiye” diyenler, ellerinde pankartlar ve dudaklarında en güzel şarkılarla demokrasi ve barış içinde yaşamak isteyen altın gibi gençler, dürüst ve namuslu insanlar varken demokrasi ve barış dolu günler mutlaka doğacaktır.
İçinden geçmekte olduğumuz bu karanlığın faillerinin bir an önce bulunarak
adalet önüne çıkartılmasını istiyoruz.

  • Güvenlik ve istihbarat kurumlarının hangi gerekçeyle böyle büyük bir zaaf içerisinde olduğunun araştırılmasını talep ediyoruz.

  • Bu olayda ihmali olan tüm siyasal sorumluların,
    gecikmiş de olsa istifa etmelerini bekliyoruz.

Türkiye bu tabloyu hak etmiyor. Türkiye her güne kanla, katliamla, şiddetle, terörle uyanan
bir ülke olmaya yaraşır değil. Teröre ve şiddete karşı atılacak her adıma; koşulsuz, amasız
destek vermeye hazırız. Bu güzel ülkede bir daha asla böyle olayların yaşanmaması için
herkes sorumluluk bilinci ile hareket etmeli ve gereken adımları tereddütsüz atmalıdır.Bu memleketin bütün evlatlarına, bütün vatandaşlarıma açık çağrıda bulunuyoruz:

“Türkiye bu acıları yaşamaya her gün çocuklarının ölümüne uyanmaya ve
felaketlerin tutsağı olmaya mahkum bırakılamaz.”
Biz bu ülkenin makul insanlarının sesi olmaya, bu itiraza öncülük etmeye,
bu ülkede güven ve huzur ortamını yeniden inşa etmek için sorumluluk almaya hazırız.

Miting ve siyasal propaganda faaliyetlerimizi önümüzdeki 3 gün için durdurma kararı
almış bulunuyoruz.

Bu acı saldırı nedeniyle hükümeti ulusal yas ilan etmeye davet ediyor,
bu hain saldırıda yaşamını yitiren bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
sevenlerine ve ailelerine sabır, milletimize baş sağlığı, yaralılarımıza sağlık diliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz

CHP Merkez Yönetim Kurulu

=============================Dostlar,

Son derece dengeli, ılımlı, sorumlu ve sağduyulu bir içerik.. Teşekkür ederiz CHP MYK’ya.. Ancak CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu” nu yalnızca kendilerinin çözebileceğini,  “AÇILIM”ı (?!) en iyi kendilerinin yürütebileceğini söylüyor öteden beri ve özellikle son seçim mitinglerinde vurguluyor..
Bunu nasıl “en iyi” yapacağını merak ediyoruz CHP’nin??
Ayrıca neden “en iyi” CHP’nin yapabileceğini de…
“Kürt sorunu”nu (!?) çözmek üzere CHP tarafından güdülecek bu politikaların
AKP’nin güttüğünden farkları nelerdir?
Yine bu politkaların HDP – PKK’nin istemlerinden fark(lar)ı neler olacaktır??
Mutlaka bilmek istiyoruz 1 Kasım öncesinde… Öyle yuvarlak geçiştirmeler yapmaksızın..
Bir de CHP’nin TBMM’yi toplantıya çağırarak, gerekirse gizli oturumda bu
“Kanlı Cumartesi” nin görüşülmesini sağlamasını diliyoruz.

AKP’nin, bu alçakça katliamı seçim malzemesi olarak kullanması ve faillerini örtmesi
ne yapıp edip engellenmelidir..

CHP bu 2 istemi her gün yüksek sesle kamuoyu önüne getirmelidir.

TTB anlık açıklamasında; “Katliamda 10.10.2015 saat 23:00‘te, kesin olmamakla birlikte 97 kişi yaşamını yitirmiş, 459 kişi de hastanelerde tedavi edilmiş / edilmektedir.” denilmektedir.

Başbakanlık açıklamasında ise “10 Ekim saat 23:10 itibariyle, menfur saldırı sonucu  48’i yoğun bakımda 246 vatandaşımızın tedavisi devam etmektedir. Olayda 95 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.” denilmektedir.

Sevgi ve saygı ile.
11 Ekim 2015, Ankara
 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yaşar Kemal Usta’ya uğurlar ola…

UĞURLAR OLA TOROSLARIN HEYBETLİ EFESİ HEMİTE’Lİ YAŞAR KEMAL!

Usta,
Seni bu gün toprak ananın kadim kucağına koyverdiler Zincirlikuyu’da..
Uygarlıklar beşiği Anadolu’muzdan avuç avuç toprak getirdi
Bu aziiiz yurdun vefalı çilekeşleri, okurların, dostların..
Yarım yüzyıllık eşinin yanı başına uzatıverdiler heybetli gövdeni..
Seni içimize gömdük Yaşar Kemal üstad, içimize.. anlıyor musun??
Ölen fani beden imiş bilirsin,
Sense ne gür hoş sadalar bıraktın bize,
Kulaklarımız çağıl çağıl..
Gönlümüz alev alev yangın yeri,
Avuçlarımız ıslak ve yanık kokuyor..

02 Mart 2015…
Güncelleme

=============================================

Yaşar Kemal Usta’ya uğurlar ola…

Yasar_Kemal_ustaya_ugurlar_ola_28.02.2015

Usta!

18 Ocak 2015 günü sen yoğun bakımda can pazarında iken,
sana bir polemik çağrısında bulunmuştuk…

“İYİLEŞ DE GELECEK OLSUN YAŞAR KEMAL!” demiştik Fazıl Hüsnü Dağlarca‘dan galat ile..

“Haydi kalk ayağa da seninle ANADİL’ini konuşalım… ” diye yazmıştık..

Aşkolsun sana.. Çağrımıza uymadın (“davete icabet etmedin” yerine!)..

Oysa dinleseydin bizi, konuşmamız sırasında “2 Anadilin olduğunu” söyleyecektin bize eminiz..

Annenin diilinin (mother’s tongue – native language)Kürtçe” ama;
Seni “Yaşar Kemal” yapan “asıl – ana – birincil – resmi – fiili – gerçek – eylemli – öncelikli..”
(basic, main, primary, official, de facto, real, effective, essential..) dilinin ise
Türkçe” olduğunu söyleyecektin yüreklilikle.

“2 anadilli olduğunu”, olunabileceğini ekleyecektin belki de.

Ülkemizi ve halkımızı bu bağlamda haince bölmeye – ayrıştırmaya çalışan bildik (malum!) çevreleri haşlayacaktın eminiz…

Kendi anne dilinde, “Kürtçe” ile evrensel boyuta ulaşan görkemli edebiyat harikalarını üretemeyeceğini hiç kompleks yapmadan dillendirecektin belki de..

  • Türkçe’nin “Anayasal tek resmi dil olarak” Türk’ü – Kürt’ü – Laz’ı – Çerkez’i…. birleştiren – kaynaştıran – uluslaştıran vazgeçilmez araç olduğunu vurgulayacaktın tok sesinle gürleyerek.. Sana şükran ile eyy Anadolu yiğidi!.. Tüm yaptıkların, Türk ve Dünya edebiyatına doyumsuz – benzersiz katıkların için,.Ulusal Birlik için gösterdiğin sorumlu çabalardan dolayı.. minnet borçluyuz…

    En duygu dolu “Uğurlar ola” iletisini CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yayımladı bize göre.. Biz daha iyisini yazamayacağımız için izninizle onu bir kez daha paylaşmak istiyoruz..
    *****

Yaşar_kemal_ve_Kemal_Kilicdaroglu

 

 

 

 

 

 

ÖYLE KAYIPLAR VARDIR Kİ KARDEŞLİK ÜZÜLÜR,
DEMOKRASİ YAS TUTAR,

ANAVARZA KAYALIKLARINDAKİ KARTALLARDAN ÇIĞLIKLAR YÜKSELİR,
BİRLİĞİN ULU ÇINARI GÖLGESİNİ BÜYÜTÜR

SÖZ BİTER…
İŞTE, YAŞAR KEMAL’İN ARAMIZDAN AYRILMASI BÖYLE BİR ŞEYDİR

SÖZÜN BİTTİĞİ, ACININ BÜYÜDÜĞÜ,
GÖZPINARLARI DOLU KARDEŞLİĞİN SAYGI DURUŞUNA GEÇTİĞİ BİR ANDAYIZ

TOPRAĞI TÜRKİYE OLSUN,
ÜLKEMİZE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM”

*****
18 Ocak 2015 günü yazdığımız, yukarıda da değindiğimiz yazı aşağıda..

Usta, sen giderayak da ülkene – halkına birleştirici katkını sürdürdün, sürdürmektesin..

Sen çok yaşa e mi Yaşar Kemal usta!

Sevgi ve saygı ile, 01.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

===================================

YAŞAR KEMAL’in ANA DİLİ ??

Türkiye hala yeterince kurumlaşamadı ve hemen her alanda tansık (mucize) kahramanlar bekliyor Ergenekon’un bağrından dağları delip gelecek:
bir elinde çekiç, öbüründe örs..
(Minik bir kazayla, bir eline örs yerine orak alsa kahramanımız,
Türk milliyetçiliğinden komünizme mi savrulacaktık hep birlikte??)

*****

Basında duygusal yazılar .. yazılar.. Usta, gitme kal; Usta dön geri.. Usta sana doyamadık..
Bu, hoş bir yanımız.. Ama “Bizi anca sen toplarsın..” (Can Dündar, Cumhuriyet, 18.1.15; http://ahmetsaltik.net/2015/01/18/can-dundar-yasarin-yeri/) türünden serenatlar biraz amacını aşıyor galiba..  Haydi onu da kimi yazarların çok okunma (rating) kaygısına bağlayıp geçelim..

****
Yaşar Kemal genellikle “Türkiye halkları” deyimini kullanıyor..
Keşke bir tümcecik eklese öncesinde;

Türk Ulusunu oluşturan / Türk Ulus Devletini kuran Türkiye halkları dese..

Büyük ATATÜRK tam da öyle tanımlamadı mı 3 yerde el yazısıyla :

– “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına / ahalisine Türk milleti denir.”

Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı edebiyat devi Yaşar Kemal,
tam da Büyük Atatürk‘ün bu bireşim (sentez), Anadolu ahalisine (halklarına!)
tarihsel- sosyolojik uzlaşı çağrısının tipik – somut ürünü değil mi?

  • Çoook hem de çoook merak ediyoruz..
    Yaşar Kemal’in “ana dili” Türkçe mi, Kürtçe mi?

Rüyalarını hangi dilde görüyor, torunlarına ninnilerini hangi dilde söyledi?

Dahası, küfrün okkalısını Türkçe mi ediyor Kürtçe mi??

Neden güzelim yapıtlarını Kürtçe yaz(a)madı yarım yüzyılı aşan yazarlık yaşamında.
Başlasaydı Kürtçe yazmaya, yetkin çabalarıyla, yerli yabancı peeek çok detsek çıkanıyla
50-60 yılda Kürtçe de epey geliş(tiril)miş olurdu değil mi?
Oysa Yaşar Kemal usta bu değerli katkısını Türkçe’ye sundu sağolsun..
Şimdilerde APO – PKK uğursuzları, Batı güdümünde böylesi tezler ileri sürüyorlar.. Ama Irak kuzeyindeki Özerk Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Batı’nın kurduğu 5 üniversitedeki eğitim – öğretim dili Kürtçe değil, İngilizce!

Elli yıl kadar bir geçiş döneminde Kürtçe geliştirilecek (!?,
sonra Arapça’ya ek 2. resmi dil olacakmış??
Elli yıl boyunca kuşaklar Arapça hatta ağırlıklı olarak İngilizce kullanırken ve
kültür emperyalizmi vargücüyle yöre halkına abanırken; Kürtçe herhalde fanusta geliştirilecek ve 50 yıl sonra birden bire halkın okur-yazarlığı bir gecede,
1928 Türk Harf Devrimi’nde olduğu gibi (!)– sıfırlanarak (??),
seralarda nedense “Batı’lı” Kürdologların dahiyane fikir ve eylemleriyle gübrelenerek serpilmiş Kürtçe, anadili aynı zamanda resmi dil yapılacak!
Bu masala inanmak için herhalde Kafdağı’nı aşmak, ardını görmek gerek..

Barzanistan aşireti şeyhliğinin kukla yönetim coğrafyasında durum böyle,
Türkiye’de ise “Kürtçe ikinci resmi dil olsun” dayatması yapılacak..
Nereye koyalım bu çifte standardı, Türkleri aptal sayışı ???
*****
Yaşar Kemal’e dönelim:
Ustanın “annesinin dili Kürtçe” dir. “Ana” yerine “anne” kullanırsak epey rahatlıyoruz.. Üstadın “ana dili” ise “Türkçe” dir.

Anne (native) : İngilizce “Mother
Ana (asıl): İngilizce; “basic, essential, principal, main, primary..”

Türkçe’nin talihsizliği, “anne” (Mother) yerine “Ana” (basic, essential, principal, main, primary) sözcüğünün de eşanlamlı olarak kullanılabilmesinde..

Bu etimolojik anomali (kaza, kusur..??) başımıza çok iş açıyor ve çoğu kez bilerek,
ustaca, Batılı emperyalistlerce istismar ediliyor..

Görüldüğü gibi pek ala, bir insanın “ana dili” (native language), “anne dili” nden de
ağırlıklı ve işlevsel bir duruma gelebiliyor Yaşar Kemal örneğindeki gibi..
Ve daha milyonlarca olguda olduğu gibi..

Batı emperyalizmi güdümünde, üstelik en nazik noktalarda acımasız istismarla bir halkı bölmeye çalışmak;
ahlaki – etik – hukuksal – insani – dinsel – töresel – geleneksel- tarihsel – sosyoljik… nereye konabilir acaba?

Olsa olsa “postmodern uşaklık” (“puştluk” desek çok mu ağır olur??!) kaldırır bu haltı!

*****

Biz, ulusal edebiyat gururumuz Sayın Yaşar Kemal’e,
üstad Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’dan[1] esinlenerek seslenmek istiyoruz:

– Yaşar Kemal, “iyileş de gelecek olsun!”…

Ve böylelikle “birbirimizi yaşayalım(Empati’nin ta kendisi ve en derini belki de….)

Sevgi ve saygı ile.
18.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

[1] Ozan F. H. Dağlarca, ölümünden (2008) 2 yıl önce hastalığı sırasında hastaneye ziyarete gelenlerin hep “geçmiş olsun” demesinden yakınır.. Söyleşiye giden Cumhuriyet gazetesi muhabiri şaşırır ve “Ne demeliydiler efendim?” diye haklı olarak sorar.
Dağlarca’nın yanıtı çok ama çok öğreticidir:

Kimse, Fazıl Hüsnü iyileş de gelecek olsun! demedi..

Kurtuluş Savaşımızdaki tarif edilmez ağır yokluklar karşısında şu dizeleri yazmıştır :

Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı
Üşürüm
İçimde silah sesleri,
Sabaha kadar, tövbe tövbe,
Gecelerle dövüşürüm.” 

Dağlarca’nın Küreselleşme hakkında yazdığı bir şiirinde (Küreselleşme Madensel Bir Yürektir..) yer verdiği “Birbirimizi yaşamamız” sözleri ise, olabilecek en derin ve usta özdeşim = empati çağrısı ve de tanımı değil midir?

Not : Yazının pdf biçimi için lütfen tıklayınız..

YASAR_KEMAL’in_ANA_DILI_TURKCE_MI_KURTCE_Mİ

Ortadoğu’daki Son Gelişmeler ve Türkiye


Dostlar,

Deneyimli diplomat, Dışişleri eski müsteşarı ve eski CHP Genel Başkan Yrd. ve
ADD Bilim Danışma Kurulu üyemiz Sayın Dr. Onur ÖYMEN, Ortadaoğu’daki
gayya kuyusuna dikkat çekti ve yakın gelecekte bu bölgede birçok yeri ziyaret etmesi planlanan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘nun bu olası gezisine ilişkin kimi olası kaygılarını yazdı. Bizce de dikkate alınmalı.. Ziyaret edilecek yerlerde
ister istemez kimi politik değerlendirmelerde bulunulacak.. Bunların isabeti ve
geleceğe dönük bağlayıcılığı sorun kaynağı olabilir. Öymen’in yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
17.12.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dr. Onur ÖYMEN

onur-oymen

Ortadoğu’daki Son Gelişmeler ve Türkiye

Orta Doğu’daki son gelişmeler hem Türkiye hem de bütün bölge için giderek daha
kaygı verici hale geliyor. Amerika’nın eski Savunma Bakanı Robert Gates, Bloomberg TV‘ye, Suriye’deki kimyasal silahların bazı terör örgütlerinin ve Lübnan’daki Hizbullah’ın eline geçmesinden kaygı duyduklarını söyledi. Gates ayrıca, bir İsrail-İran çatışmasında İran’ın bölge ülkelerindeki petrol tesislerine saldırabileceğini ve dünya çapında terörist saldırıları tahrik edebileceğini belirtti.

Suriye’deki gelişmeler tam bir insanlık dramı halini aldı. 40.000’e yakın Suriyelinin yaşamını yitirdiği söyleniyor. Özgür Suriye Ordusuyla PKK yanlısı PYD Türk sınırına yakın bölgenin egemenliğini ele geçirmek için çarpışıyorlar. Silahlı ayaklanmacıların
29 öğrenci ve 1 öğretmeni öldürmelerini kınayan pek olmadı. Suriye’de bir yönetim değişikliği halinde bile iç barış ve istikrarın geleceğine inanan az.

Irak Başbakanı Maliki’nin Sayın Başbakana gönderdiği mesaj, dostluktan çok
tehdit ağırlıklı. ’Benim üzerime gelirseniz ben de sizin başınıza dert açarım’ anlamı taşıyor. Enerji Bakanımızı taşıyan uçağa iniş izni verilmiyor. Maliki ile bizim asıl sorunumuz Kuzey Irak’tan terörü tasfiye etmemesi olmalı.

Ancak Türk hükümetinin Maliki’den yakınması daha çok Sünnilerle Şiiler arasında denge sağlamamasıyla ilgili. Bu arada Barzani silahlı kuvvetlerini Kerkük’e gönderiyor, bizden ses yok. Hani Kerkük bizim kırmızı çizgimizdi?!

Mısır da tam bir kaosun içine sürükleniyor. Time’ın yılın adamı seçtiği Mursi,
içeride demokrasiyle bağdaşmayan adımlar atıyor. Birkaç gün önce yayınladığı bir kararnameyle iktidara geçtiği tarihten başlayarak yayınlanan hiçbir yasa ve kararnamenin temyiz edilemeyeceği kuralını getirdi. Kendisine demokrasiyle bağdaşmayan çok geniş yetkiler tanıdı. Bir gecede Anayasa Konseyinden geçirilen ve 15 Aralık’ta referanduma sunulacağı ilan edilen yeni anayasa tasarısı da demokrasiyle bağdaşmayan, şeriat düzenini güçlendiren, kadın haklarını ve basın özgürlüğünü kısıtlayan hükümler içeriyor. Bu metni hazırlayan Anayasa Konseyi’nin 15 üyesi çalışmaları boykot etti. Demek ki orada masadan kalkılabiliyormuş! Komitede yalnızca 4 kadın var. Bunların da hepsi şeriatçı. Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay bugün yaptığı açıklamada yeni anayasa önerisinin bazı bakımlardan 1971 anayasasının bile gerisinde olduğunu söyledi.

Tahrir Meydanı‘nda ve başka yerlerde laik ve çağdaş demokrasi isteyenlerin Mursi’ye karşı düzenlediği gösterilerde şimdiye kadar 7 kişi öldü, 700 kişi yaralandı.
Yüzlerce gazeteci de protesto gösterilerine katıldı. 10 kadar gazete Mursi’yi protesto için bugün yayınlanmadı. Muhammed el Baraday ve Amr Musa gibi önemli şahsiyetler “Ulusal Kurtuluş Cephesi ismiyle şeriat yanlısı olmayan bütün partileri kucaklayacak
bir muhalefet grubu kurdular. Cumhurbaşkanının 4 danışmanı ard arda istifa ettiler. Mısır’da Temyiz Mahkemesi ve İstinaf Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin kendisini yargı denetiminden muaf tutan kararnamesinin anayasaya uygun olup olmadığına karar verilene kadar çalışmalarını askıya aldı. Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin sözcüsü Mahir Sami ise Mursi’nin saldırısı altında olduklarını söyledi.

Bütün bu gelişmelere rağmen Sayın Başbakan (RT Erdoğan) Mursi’yi desteklemeğe devam ediyor. “Siz de özgürlüğü sağlayıcı yasal teminatları almak durumundasınız. Yaptığı düzenlemeler 6-7 madde. Bunları yetkileri kendinde topluyormuş havasında vermeyi iktidarını gölgelemeye yönelik bir hamle olarak görüyorum.” dedi.

Ana muhalefet partisi yetkilileri, Sayın CHP Genel Başkanının önümüzdeki dönemde Mısır’a gideceğini açıkladı. Büyük olasılıkla önce Filistin’e gideceğini, Mısır dışında
Irak’ı da ziyaret edeceğini söyledi. “Gazze’ye de gidecek.” dedi. Bilindiği gibi Gazze’de yönetimi elinde bulunduran Hamas Batı ülkelerinin terörist örgütler listesinde yer alıyor. Basın haberlerine göre CHP lideri, Erbil ve Süleymaniye’yi de ziyaret edecekmiş.
Bu kadar kaygı verici gelişmelerin, şiddetin ve iç çatışmaların yaşandığı bir ortamda Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle biraz daha mesafeli bir politika izlemesi uygun
olmaz mıydı? Geleceği bu kadar belirsiz bir bölgeyle ilgili olacak bugün atılacak
yanlış adımlar, söylenecek yanlış sözler ileride sıkıntı ve pişmanlık yaratabilir.