Prof. Dr. Özer Ozankaya
ADD Kurucu Üyesi, 4. Genel Bşk.
of.ozankaya@isnet.net.tr
Türk ulusunu uygar uluslar topluluğunun saygın bir üyesi düzeyine yükselten, Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet devrimlerinin başlıcalarından birisi olan eğitim devrimi ve bu bağlamda öğretmen yetiştirme ve öğretmenlik mesleğinin toplumsal konumunu yüceltme yolundaki büyük atılımları oldu. 1946’dan başlayarak bu saygın konumu sürekli olarak zayıflatan başlıca etkenlerden birisi ise sömürgeci devletlerin güdümündeki politika bezirgânları olageldi.
Atatürk ve devrimci aydın arkadaşları, toplumumuzda eğitim ve öğretmenlik mesleğinin değerinin çağımızdaki gerçek anlam ve önemiyle kavranmasına tam içtenlik ve adanmışlıkla, özel bir özen göstererek çalıştılar. Sömürgeci güdümündeki siyaset bezirgânları ise, bu uygarlık atılımına karşıtlıklarını, ancak kendilerine yaraşan ve artan bir kabalık ve hoyratlıkla yapageldiler.
- Ama karanlık ve çirkinliğin ışığa ve güzelliğe yenilmesi kaçınılmaz bir yasadır.
Atatürk, eğitimin ve öğretmenin uygar insanlıktaki yerini, kafalara ve gönüllere öylesine silinmez güzel nakışlarla işlemiştir ki, şiir gibi, türkü gibi Türklük durdukça yinelenecek ve Türklüğün sonsuza dek yücelecek varlığına katkı yapacaktır:
- “Öğretmenler! Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitmenleri! Sizler yetiştireceksiniz!
Yeni kuşaklar sizin eseriniz olacaktır!” - “Yaşamda en doğru kılavuz bilimdir, tekniktir.
Bilimin ve tekniğin dışında kılavuz aramak, aymazlıktır, bilgisizliktir, sapkınlıktır.
Bilimin ve tekniğin her dakikadaki aşamalarının evrimini ve ilerlemelerini izlemek şarttır.” - “Bütün dönemlerde Türk, kendi ruhunu, benliğini, yaşamını unutmuş,
nereden geldiği belirsiz birtakım başların bilinçsiz aracı durumuna düşmüştür…
Bununla birlikte hatırlatmak gerekir ki, o baskı altında bile bizi bugün için yetiştirmeye çalışan gerçek ve özverili öğretmenler, eğiticiler eksik değildi.”
Öğretmenler gününde başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olarak tüm öğretmenlerimizi en derin saygı, sevgi ve gönül-borcu duygularıyla anıyorum.
***
Ek:
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi iken, adını yazmayan bir öğrencimden aşağıdaki kartı almıştım. Beni çok duygulandıran ve meslek yaşamımın en anlamlı ödüllerinden birisi saydığım o kartı yaldızlı bir çerçeve içinde hep çalışma odamın duvarında asılı tutageldim. Kendi babam Hilmi Ozankaya ve kayınbabam Yaşar Babacan’ın öğretmen olmalarının da payı olduğunu düşündüğüm bu kartı, internet arkadaşlarımla da paylaşmak istedim.
“Sayın Hocam,
Ben bir çiçek olsam,
Siz toprak
Kabul eder miydiniz
Verimli olsaydım,
Sizden alsaydım
Gücümü?
Gelişseydim emeğinizle,
Kabul eder miydiniz
Büyüseydim?
Başımı uzatsaydım aydınlığa,
Başarsaydım
Yaşam savaşını.
Eğilip yere
Elinizden öpseydim
Kabul eder miydiniz?
Bir öğrenciniz”
(Bu değerli öğrencimin sağlık, esenlik içinde olarak bu notumu görebilmesini ne çok isterdim!)