Em. Amiral Türker Ertürk
MUNDAR
Geçtiğimiz hafta ODTÜ’de yaşanan şiddetin ardından başlayan ve tüm üniversitelere dalga dalga yayılan eylemler bir türlü dinmiyor. Bu kapsamda öğrenciler, öğretim üyeleri ve eski mezunlar ODTÜ’de işgal eylemi başlattı.
Eylem nedeniyle U3 amfisine toplanan eylemciler iki gün boyunca buradan çıkmayacaklarını, paneller, film gösterimleri ve atölye çalışmaları gibi etkinlikler düzenleyeceklerini basına açıkladılar ve amfinin girişine “ ODTÜ ayakta AKP’ye direniyor “ pankartı astılar.
Biliyorsunuz bu olaylar 18 Aralık 2012 Salı günü ODTÜ yerleşkesinde bulunan TÜBİTAK binasına Göktürk-2 uydusunun Çin’deki rampadan fırlatılışını izlemek için gelen Başbakan Erdoğan’ı yaklaşık 300 öğrencinin protestosu ile başlamıştı.
Biz biliyoruz ki tüm demokratik ve uygar ülkelerde hükümetler, başbakanlar ve bakanlar sürdürdükleri siyaset nedeniyle eleştirilirler ve protesto edilirler, hem de en ağır şekilde. Dünyada bunun örnekleri çoktur. Ayrıca üniversiteler bilim ve düşünce üreten yerler olarak eleştirel aklın egemen olduğu her şeyin ama her şeyin sorgulandığı ve sorgulanabildiği kurumlardır.
Erdoğan ODTÜ’ye geldiğinde bir kısım öğrenci “ emperyalizme peşkeş çekilen ulusal değerlerimiz, üniversitelerde yok edilen bilimsellik ve Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalede yapılan taşeronluk nedeniyle “ başbakanı protesto etmeyi planlamıştı.
Saldırı tugay gücünde
Erdoğan ise ODTÜ’ye 3600 polis, 105 koruma aracı, 20 zırhlı araç, 8 TOMA
(Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) ve yeterince kimyasal silahla birlikte cenge gelmişti. Bu polis gücü yaklaşık tugay seviyesindedir. Sormak isteriz, savaşa mı gidiyorsunuz?
Olayların çıkmasının nedeni polisin öğrencilere kimyasal silahlarla saldırmasıdır. Bu tespit bizzat öğretim üyeleri tarafından yapılmıştır. Olay çıkmasını önlemek için protestocu öğrencilere yakın bulunan öğretim üyelerinin gözü önünde hiçbir neden yok iken ve öğrenci grubundan herhangi bir hareket gelmeden polis yoğun gaz bombası kullanmaya başlamıştır. Kışkırtma amaçlı bu saldırının aynısı 29 Ekim’de Ulus’ta da meydana gelmişti.
Amaç çok açık bellidir ki; muhalefetin, eleştirinin, protesto eyleminin en küçüğüne bile tahammül edecek demokratik gelenek ve birikim yoktur. Farklı ses mutlaka ezilmelidir. Çıbanın başı ODTÜ olarak görülmektedir. Burada AKP faşizmi gövde gösterisi yaparak diğer üniversitelere mesaj vermek istemiştir.
Olaylardan sonra Erdoğan ODTÜ’yü, hocalarını ve öğrencilerini hedef tahtasına koymuş onlar hakkında ipe sapa gelmez ve terbiye sınırlarını bir hayli zorlayan açıklamalar yapmış ve “Bu hocalar öğrencilerini böyle yetiştiriyorsa
onlara yazıklar olsun.” demiştir.
Bugün ülkemizde bir üniversite enflasyonu vardır. Bilimsel anlamda çok büyük bir bölümü gerçekte yüksek lise seviyesindedir. Ülke olarak sahip olduğumuz üniversite sayısı 168’e ulaşmasına rağmen gerçekten üniversitedir diyebileceklerimiz
iki elin parmaklarını geçmemektedir.
Erdoğan’ın hakaretamiz sözlerine maruz kalan ODTÜ ise kurulduğundan bugüne kadar hem akademik anlamda hem de mezunlarının ülkemize sağladığı katma değerler açısından medarı iftiharımız sayılabilecek bir üniversitemizdir. Göktürk-2 uydusunu bile onlar tasarlamıştır.
ODTÜ 2012’de dünyanın “ En ünlü 100 Üniversite “ listesine Türkiye’den giren ilk ve tek üniversitesidir. Yine ODTÜ 2012’de İngiliz Times Higher Education (THE ) kurumu tarafından yapılan dünyanın en iyi 400 üniversitesi arasında 203’üncü olmuştur. Bu listede ülkemizden Bilkent Üniversitesi 238, Koç Üniversitesi 242, Boğaziçi Üniversitesi 276 ve İTÜ ise 290’ıncı sırada yer almıştır. ODTÜ yine 2012’de İspanya’nın Cybermetrics Lab. kurumu tarafından yapılan dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına 342’inci sırada giren tek üniversitemizdir.
Üniversiteye yalnız başına gelebilir mi?
ODTÜ’ye karşı kimyasal silahla saldırılması ve çamur atılması yakışıksız ve düşmanca bir tavırdır. Bakınız geçtiğimiz Salı günü beraber olduğum Cumhuriyet kadını olan
88 yaşındaki Türkan Erkin bana ne anlattı:
“1944’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesinde İngiliz Filolojisi bölümünde okuyordum. İsmet İnönü okulumuza sıkça gelir ve koridorlarda yalnız başına dolaşırdı. Bir defasında koridorda karşılaştık, selamladım bana hatırımı sordu. Sonradan öğrendim ki, dekanımızdan İngilizce dersi alıyormuş “
Şimdi soruyorum Erdoğan ODTÜ’ye yalnız gelebilir ve yanında koruma ordusu olmadan üniversite koridorlarında dolaşabilir mi? Erdoğan’ın dil bilmediğini biliyoruz ama öğrenme gayreti içinde olup olmadığını bilmiyoruz. Tekrar sormak isteriz,
Erdoğan dil öğrenme gayreti içinde olsa, öğrenmek için hocanın ayağına mı gider
yoksa hocayı ayağına mı getirir?
Türkçemizde güzel bir söz vardır; “Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş. “ Buradan hareketle ODTÜ’yü karalamak ve mundar ilan etmek beyhude bir gayretkeşliktir.
ODTÜ, geçmişi, mezunları, hocaları ve öğrencileri ile ülkemizin bir onur abidesidir. Aydın kafaların ve sorgulayıcı aklın egemen olduğu bu üniversitede ülkemizin sorunlarına karşı gösterilen duyarlılık ve AKP faşizmine karşı gösterilen direniş nedeniyle kendilerini kutluyorum.
Saygılar sunarım. 29.12.12