Rifat Serdaroğlu:
BÜYÜK DEVLET
Devletin büyüklüğü, “Adaleti” ve “Hesap Sorması” ile doğru orantılıdır.
Devletin büyük olması ve tüm dünyanın bunu kabullenip saygı duyması, tümüyle yöneticilerin çapı ile ölçülür. Sizin yöneticileriniz Bağımsız yargı,
Hukuk Devleti ve çağdaş Demokrasiye inanıyorsa
ve bunun altyapısını kurmuşsa sizin devletiniz “Adalet” sahibi bir devlettir. Devletinizin en büyük zenginliği yalnızca ve yalnızca adaletidir.
Sizin yöneticileriniz, eşkıya’ya prim vermez, teröre boyun eğmezse, sizin bir evladınızın burnu bile kanamaz. Buna kimse cesaret edemez.
Bir evladınızın burnunu kanatacak örgütün-eşkıyanın anasından emdiği sütü burnundan getirtirseniz siz, dostluğundan gurur duyulan, düşmanlığından korkulan bir devlet olursunuz.
Ama bunun için ülkenizin yönetimini verdiğiniz adamın, gerçekten bilgili, cesur, kararlı ama serüven (macera) heveslisi olmaması gerekir. 80 yaşındaki İsrail Cumhurbaşkanına, iç politika hesapları için yalan yere bağırırsanız, sonra da el altından “Benim tepkim O’na değil, moderatöre idi” derseniz, kimse sizi ciddiye almaz.
Hele uyuşturucu kaçakçısı ve katil bir caniye boyun eğerseniz, herkes sizinle alay eder ve sizi “şamar oğlanına” çevirirler.
İçişleri Bakanını televizyonda izliyorum;
Utancından kafası iyice omuzlarına gömülmüş. Sanki hiç boynu yokmuş gibi.
Türk Milletine müjde veriyor! 18 aydır PKK’nın elinde olan çocuklarımızı almak için oluşturulan heyeti tanıtıyor!
- “3 BDP Milletvekili, Mazlum-Der Başkanı, İHD başkanı ve Diyarbakır Sur Belediye Başkanından oluşan heyet Habur Sınır Kapısına gidecekler. Erbil’e geçip PKK’dan telefon bekleyecekler.” dedi.
İçişleri Bakanı önemli bir şey daha söylüyor;
“Sayın Başbakan’ım da bu olayın örgüt tarafından şova dönüştürülmemesini istedi. Biz de Bakanlık olarak buna fırsat vermeyeceğiz. Madem bir teslimat yapılacak, onu biz usulü dairesinde özenli olarak, ilgili arkadaşlarımızla yaparız…”
Yani, İçişleri Bakanı demek istiyor ki;
PKK’lı kardeşlerim, kaçırdığınız adamlarımızı bize teslim ederken bizi dünyaya
rezil etmeyin. Bu işi çaktırmadan yapın, çünkü biz kendimize “Büyük Devlet” diyoruz!…
Değerli Okurlar;
Hangi siyasal görüşe destek verirseniz verin, hiçbiriniz böylesine bir aşağılanmayı
hak etmezsiniz. İsterseniz AKP Yöneticisi olun, size kimse böyle hakaret edemez, edememeli.
Sen 11 senedir tek başına iktidarsın. Yasama-Yürütme-Yargı-Basın-
Terör bölgesinde askeri-polisi sen kışlaya-karakola soktun.
Meydanı ve insanları PKK’nın insafına sen bıraktın.
Terörist güpegündüz geldi, şehrin merkezinde Türk Milletinin evladını ensesinden yakaladı ve aldı-götürdü! Sen yalnızca seyrettin.
- Gazze’deki insan için gözyaşı döktün,
kendi askerin-polisin-kaymakam’ın için parmağını bile kıpırdatmadın.
Başka ne yaptın? Türk Milletinin çocuklarını kaçıran terör örgütünün başı ile
T.C. Devleti’nin İstihbarat Örgütü’nü aynı masaya oturttun!
Terör örgütüne ev sahipliği yapan Barzani eşkıyasıyla “Sıra Gecesi” düzenleyip, eğlendin.
Hâlbuki yapacağın iş o kadar basitti ki;
Yalnızca şu emri verecektin :;
“Soyadı Barzani olan bir eşkıyayı alın gelin. Türk Milleti’nin evlatlarını
derhal bırakmazlarsa, bir Barzani daha getirin..” diyecektin!
Ama diyemedin be Türkiyeli!
O zaman kim, babasından Türk Milletine düşman olan Barzani’ye “Onur Konuğu” muamelesi çekip,“Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlatacaktı?
- İsrail bizim 9 vatandaşımızı “Uluslararası sularda” öldürdü. Sen ne yaptın?
- Suriye uçağımızı düşürdü, iki kahramanımız şehit oldu, sen ne yaptın?
Sen yalnızca, senden haklı bir istemi olan kendi vatandaşına “Yiyecek ekmeğin yok, nankör sus!” diye bağırdın.
- Kendi Ordunun komutanlarının sahte dijital delillerle zindana atılmasını seyrettin.. Üstüne üstlük bir de“ben demokrat’ım” diye efelendin!
PKK, bir tane İsrail askerini kaçırsaydı, dostun Barzani’ye ne yaparlardı dersin?
Senin komandoların, İsrail’in 9 vatandaşını uluslararası sularda öldürseydi,
seni 3.000 korumayla bile sokağa çıkamaz hale getirmezler miydi?
İçişleri Bakanı, PKK’nın serbest bırakacağı çocuklarımızı karşılamak için bir
Müsteşar Yardımcısı görevlendirdiğini açıkladı. Evet, ama yetmez Türkiyeli.
Başta “İyi şeyler olacak” diyen kardeşin ve sen, senin tombalak Paşan birlikte Habur’a gidin, esas duruşa geçin tek sıra olun.
- 18 aydır sizin beceriksizliğiniz ve korkaklığınız yüzünden eşkıyanın elinde esir olan çocuklarımızdan, Türk Milletinin önünde özür dileyin.
Eğer yüreğiniz yetiyorsa…
Yüce Türk Milleti!
Olayları iyi değerlendir. Bu sözlerim gerçeklerin yazıya dökülmesidir.
Politikayla, siyasetle en ufak bir alakası yoktur.
Kalkın artık ayağa! Her türlü etnik kökenden 75 milyon insanımızla bir ve beraber, özgürce çağdaş demokratik bir rejimde yaşamak için haykıralım;
- “Ne mutlu Türküm Diyene!”
Bugün değilse ne zaman?
Sağlık ve başarı dileklerimle..
12 Mart 2013
İLK KURŞUN