Etiket arşivi: Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)

ADD web TV : AKP’nin Sağlık Politikaları da Çıkmazda.. Ne Yapmalı?

Dostlar,

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Merkezi web TV’si yayınlarını sürdürüyor.

Yurtsever, güvenilir, ufuk açıcı, Aydınlanmacı ve Bilimsel Akılcılık ekseninde..

İzlenmesini, paylaşılmasını, Ulusumuzun, içinde bulunduğu çok zor koşullarda gerçekleri öğrenebilmesi için çok çok önemli bir kanal. AKP iktidarı 21. yılına girdi 3 Kasım 2022 günü ve seçime yaklaşırken muhalefeti iyice susturma kararında.

Yeni çıkarılan “Sansür Yasası” nın 29. maddesi İktidar karşıtlarının, yazan – çizen – düşünen – konuşan insanların ensesinde tutuluyor ne yazık ki.

Kuşku yok, bu günler de geride kalacak. Türkiye bu gerici – cumhuriyeti yıkmaya kararlı siyasal kadrolara teslim olmayacak.

Hemen her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da AKP = RTE iktidarı tam anlamıyla çuvallamış durumda. Örn. sağlık emekçilerine, özellikle hekimlere yönelik çok yönlü şiddet durdurulamıyor, cinayetlere ulaşmış durumda!

On milyonu aşkın insan SGK primini = ek vergiyi ödeyemediği için GSS (Genel Sağlık Sigortası) dışında kaldı ve sağlık hizmetine erişemiyor!

  • GSS örtük iflasta, finansal yoğun bakımda..

AKP = RTE iktidarı, Haziran 2003’ten beri SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM adı altıda Batı Emperyalizmi dayatması politikalarla sağlığı özelleştirmekte, kamuyu geri çekmekte. Tipik olarak ŞEHİR HASTANELERİ TALANI sürdürülmekte! Faturası yüzlerce milyar Dolar!

Değerli ADD emekçisi Mutlu Veziroğlu’nun sorularını yanıtlamaya çalıştık.. 30 dk.

  • AKP’nin Sağlık Politikaları da Çıkmazda.. Ne Yapmalı?

İzlemek için lütfen tıklayınız..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını dileriz.

Hiç unutulmasın:

  • “Ulusun tüm bireylerinin sağlıklı olmaları için sağlık koşullarını gerçekleştirmek,
    Devlet durumunda bulunan siyasal kuruluşların en BİRİNCİ görevidir.”
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgi ve saygı ile. 06 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net            profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik

Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT’tan çağrı

Ç A Ğ R I M I Z D I R

 

Batı emperyalizminin 21. yüzyılın Sevr’i olarak yürütmekte olduğu BOP ile dört yandan kuşatılmış olan ülkemiz, içeriden de yoğun saldırı altındadır.

Ulusal Birliğimizi tarumar eden bu ağır saldırılara karşı, halkımızı birleştirebilecek tek güç; kuşkusuz Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti ve düşünceleridir.

Atatürk sevgisi ve ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ, toplumumuzun çimentosu olarak günümüz koşullarında yaşamsal önemdedir.

Bunu bilenler, açık ve gizli saldırılarını, büyük Atatürk’ün şahsına ve tabii Kemalizm’ e yöneltmektedirler.

​    Ne acıdır ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e yapılan saldırılar giderek sıradanlaştırılmakta, umursamazlık ve kanıksanmışlık iklimi yaratılmak için her türlü algı operasyonu yapılmaktadır.

Bu saldırıları göğüslemesi gereken kurum ve kuruluşlar ise, yeterli ve etkin tepki verememekte; hatta zaman zaman sessiz kalmanın ötesinde, bu kurumların içinden de sinsi ve açık saldırılar gelebilmektedir.

Cumhuriyetimize ve büyük Atatürk’e yapılan saldırıların, gelecekte daha da yoğunlaşacağını gören Prof. Dr. Muammer Aksoy önderliğindeki 50 Cumhuriyet aydınının 1989 yılında kurduğu Atatürkçü Düşünce Derneği ( ADD ), bu İHANETE tek başına kalsa da dimdik karşı durabilecek en önemli Demokratik Kitle Örgütüdür.

ADD, kurucularınca büyük hedeflerin örgütü olarak kurulmuştur. Varlık nedeni; “ Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek”, emperyal tuzakları bozmak, ülkemizi ve ulusumuzu bölmek isteyen emperyalistler ve işbirlikçilerinin hain emellerine engel olmaktır. Bu dün olduğu gibi bugün de zordur; emek, bilgi, inanç, kararlılık ve cesaret ister ve elbette bedel ödemeyi gerektirir.

Nitekim; kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy, bu bedeli canıyla ödemiş, sonraki yıllarda Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve bazı şube başkanlarımız da tıpkı O’nun gibi emperyalizm uşağı DİNCİ-FAŞİST ÇETELERCE katledilmiş, bazı Genel Başkan ve yöneticilerimiz ise, aşağılık kumpaslarla zindanlara atılmıştır.

İçinde bulunduğumuz karmaşa ortamı, üzücüdür ki ADD’ye de uzanmıştır. Etkisizleşmiş, güçsüz düşürülmüş, kendi içinde bölünmüş örgütümüz; bu saldırılar karşısında sesini yeterince duyuramamış, geniş halk yığınları bu sessizlik nedeniyle umutsuzluğa kapılmıştır.

KEMALİZM’in gerçek anlam ve değerini, GEÇMİŞİN ÖVÜNCÜ OLMASININ ÖTESİNDE, GELECEĞİN PUSULASI OLDUĞUNU bilen, günümüze ilişkin çözümler üreten, halka umut aşılayan bir ADD, yalnızca üyelerimizin değil; bütün yurtsever halkımızın özlemidir.

GÜÇLÜ VE BÜTÜNLEŞMİŞ BİR ADD YÖNETİMİ, ülke geneline yayılmış özverili örgütümüzü ayağa kaldıracak, böyle bir gücün varlığı saldırganlara meydanın boş olmadığını gösterecek, caydırıcı olacak, dostta güven, düşmanda korku ve kaygı yaratacaktır.

Bugün Atatürkçü devrimcilerin en önemli görevi, Muammer Aksoy’un örgütünü ayağa kaldırarak CUMHURİYETİN KURUCU AYARLARINA DÖNME HEDEFİNİ HALKIMIZIN ÖNÜNE KOYMAKTIR.

Bu görevi gerçekleştirebilmek için, korona salgını nedeniyle ertelenen Olağan Genel Kurulumuzda,
Saygıdeğer örgüt yöneticilerimizin de görüşlerini alarak, deneyimli bir kadro ile,
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZ YÖNETİMİNE ADAY OLDUĞUMUZU
örgütümüz ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Yaraları sarılmış, küskünlük ve kırgınlıkları aşılmış, herkesin birbirine sevgi ve saygı ile sarıldığı bir ADD; ancak güçlü bir önderliğin yaratacağı eşgüdüm ve ortak istek ile olanaklıdır.

Bu ortak isteği yaratabilmek için, örgüt kültürümüze ve geleneklerimize uygun olarak herkesi kucaklayacağız. Kimseye karşı önyargı taşımaksızın, başka adaylar olsa da uygarca yarışacak, sonuç ne olursa olsun; omuz omuza, yılmadan, yorulmadan hedefe yürüyeceğiz.

Kim olduğumuzu, varlık nedenimizi, görevimizi biliyoruz. Hiçbir siyasal yapının arka bahçesi asla olmayız, ancak siyasete yön verir, yol gösteririz. MUSTAFA KEMAL Atatürk’ten başka fikir önderi aramayız. O’nun dışında kimsenin ASKERİ olmayız. Buldukları her kıbleye seccade serenlerle de, neo-liberal rüzgârlarla savrulanlarla da, saray kapılarında icazet arayanlarla da yürüyecek yolumuz yoktur.

Salgın nedeniyle şimdilik tarihi belirsiz olan Genel Kurulumuzla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Yakında bilginize sunmaya  hazırlandığımız program ve projelerimize, örgütümüzün siz değerli üyelerinin çok istediğimiz ve önemli saydığımız katkılarını bekliyoruz.

​    Yeniden güçlü bir ADD için, örgütlerimizi yurdumuzun her yerinde KEMALİZM’in kutup yıldızı yapmak için birlikte yürümeye kararlıyız.

Bu kararlı duruşumuz ve sarsılmaz inancımızla bütün yönetici ve üyelerimizi en içten duygularla selamlıyor, saygılarımızı sunuyoruz.

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE !

YAŞASIN KEMALİST CUMHURİYET !

YAŞASIN ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ !


Dr. Mustafa Hüsnü BOZKURT
Ve Arkadaşları
25 Kasım 2020, Ankara

ADD “Teröre hayır, kardeşliğe evet” yürüyüşüne neden katılmadı?

ADD “Teröre hayır, kardeşliğe evet” yürüyüşüne neden katılmadı?

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) 17 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirilen “Teröre Hayır, kardeşliğe evet” yürüyüşüne neden katılmadığıyla ilgili bir açıklama yaptı.

ADD Genel Başkanı imzasıyla yapılan açıklamada, terör örgütüne “hayır” demenin her insanın görevi olduğu, ancak terörün bu duruma gelmesinde iktidarın payının da unutulmaması gerektiği hatırlatılarak

“TOBB’un başını çektiği eylem, Cumhurbaşkanı ile AKP iktidarının bu konudaki günahlarının üstünü örtüp onları günahsızlaştırma eylemi olmuş ve bu hali ile 1 Kasım seçimlerinde onlara aradıkları desteği bulmaları için yardım niteliğini taşımıştır.” denildi.

ADD’den yapılan açıklama şöyle               :

“17 Eylül günü, Ankara’da TOBB’ın başını çektiği 17 sivil toplum kuruluşunun “Teröre Hayır, kardeşliğe evet” yürüyüşü yapıldı. Bir insanlık suçu olan teröre hayır demek, her insanın görevi olmak gerekir.

Terör örgütü elbette suçludur. Lanetlenmelidir.

Ama bu dökülen kanda, gelen şehit cenazelerinde, zamanında “Analar ağlamasın” söylemi arkasına sığınarak, terör örgütünün güçlenmesine göz yuman 13 yıllık AKP iktidarının hiç mi sorumluluğu yoktur?

AKP İktidarı dünyanın hiçbir uygar ülkesinde olmadığı şekilde eli silahlı terör örgütüyle masaya oturmuş, bir anlamda
ona meşruiyet kazandırmıştır.

Başta o tarihteki Başbakan olmak üzere birçok AKP yetkilisi terör örgütüne güzellemeler düzerek onu toplum gözünde sempatik göstermeye çalışmışlardır.

Terörü lanetlerken en az terör örgütü kadar sorumlu olan AKP iktidarı sorumlu tutulmadan yapılan açıklama, bir yanı ile eksik kalmıştır.

Sonuçta TOBB’un başını çektiği eylem, Cumhurbaşkanı ile AKP iktidarının bu konudaki günahlarının üstünü örtüp onları günahsızlaştırma eylemi olmuş ve bu hali ile 1 Kasım seçimlerinde onlara aradıkları desteği bulmaları için yardım niteliğini taşımıştır.

Bu nedenle pek çok sivil toplum kuruluşunun ve iktidarın doğrudan hedef seçtiği bazı kuruluş temsilcilerinin TOBB’un peşine takılıp bu eyleme katılmalarını yadırgadığımızı belirtmek isteriz.

Suçlu; terör örgütü olduğu kadar, ülkemizi 13 yıl “yönetmek”le görevli, yetkili ve sorumlu olan AKP iktidarıdır.

Halkımızın 1 Kasım’da bu hususları da değerlendireceğini umuyoruz. (19.9.2015)

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı
http://add.org.tr/17-eylul-yuruyusune-ataturkcu-dusunce-dernegi-olarak-neden-katilmadik/

=============================

Dostlar,

Sayın okuyucumuz Altan Arısoy bizi aşağıdaki zarif iletisiyle eleştirmiş..
Yorumumuzu da görmek istiyor bu yazının altında..
Pek haklı olarak, bu sitenin bir haber değil, AYDINLANMA SİTESİ olduğunu vurguluyor..

Bu yazıda belirtilen gerekçeleri paylaşıyoruz, o yüzden katılmadı söz konusu mitinge..

Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ADD Davayı kazandı : Atatürk Köşesi’nin kaldırması yönündeki değişiklik Danıştay’da iptal edildi!

ADD_logosu_adiyla

 

 

 

 
ADD Davayı kazandı                              :

Atatürk Köşesi’nin kaldırması yönündeki değişiklik Danıştay’da iptal edildi!

Dostlar,

Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel öğretim kurumlarında Atatürk Köşesi oluşturma zorunluluğunu kaldırmasına ilişkin yönetmelik değişikliği Danıştay’dan geri döndü.

8 Mart 2008’de Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği‘ni değiştirdi. Bu değişiklikle özel öğretim kurumlarında Atatürk Köşesi oluşturulması zorunluluğu kaldırıldı.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), yapılan değişiklik sonrasında
Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açtı. Danıştay 8. Dairesi’nin verdiği kararla,
Atatürk Köşesi’nin kaldırması yönündeki değişiklik iptal edildi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı temyiz başvurusu,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da oy çokluğuyla reddedildi.

ADD’nin kazandığı bu davayla, özel öğretim kurumlarında da Atatürk Köşesi oluşturma zorunluğu sürecek.

ADD web sitesinde yer alan duyuru şöyle :

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ KAZANDI

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI KAYBETTİ

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINDAN ATATÜRK KÖŞESİ KALKMAYACAK!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 08.03.2008 gün ve 26810 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin, özel öğretim kurumlarında Atatürk Köşesi oluşturulması zorunluluğunu kaldırmak yoluyla
eksik düzenleme içerdiğini ileri sürerek açtığımız dava, Danıştay 8. dairesinin verdiği kararla lehimize sonuçlanmıştı.

Davada son sözü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Söyledi

Bu kez de, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığınca temyiz edilen dosyanın incelenmesinden; Danıştay 8. Dairesince verilen kararın usül ve hukuka
uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine -oyçokluğu ile- karar vermiştir.

ESKİDEN OLDUĞU GİBİ OKULLARDA ATATÜRK KÖŞESİ OLUŞTURULMASINA AYNEN DEVAM EDİLECEKTİR.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

ADD Genel Merkezi

==============================================

DANIŞTAY, Atatürk Köşesi’nin Kaldırılmasına Danıştay Onay Vermedi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı ve özel okullarda Atatürk Köşesi uygulaması zorunluluğuna yer vermeyen yönetmelik hakkında Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), yönetmeliğin iptali
ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurmuştu.
Milliyet Gazetesi’nin 9 Kasım 2008 günlü haberi şöyle:

Danıştay, özel okullarda Atatürk köşesi oluşturma zorunluluğunu kaldıran Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinin yürütmesini, ‘Milli eğitimin temel amacının Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yurttaşlar yetiştirmek olduğunu’ belirterek durdurdu.

Danıştay, özel okullarda Atatürk köşesi oluşturulmasını ortadan kaldıran
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) hazırladığı yönetmeliğin yürütmesini durdurdu.

Kararda, Milli Eğitimin temel amacının Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yurttaşlar yetiştirmek olduğu vurgulanarak;

  • MEB’in hazırladığı yönetmeliğin Anayasa, yasalar ve milli eğitimin temel amacına uygun olmadığı vurgulandı.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), 8 Mart 2008′de yürürlüğe giren Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nin iptali istemiyle dava açmıştı. Dernek, yönetmelikle
özel öğretim kurumlarında Atatürk köşesi oluşturulması zorunluluğunun kaldırıldığını,
bunun Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu savunmuştu.

MEB, Danıştay’a gönderdiği savunmada, söz konusu yönetmeliğin kimi gereksinimlere yanıt veremediği için Özel Eğitim Kurumlarına Ait Standartlar Yönergesi’nin hazırlandığını ve bu yönergede özel öğretim kurumlarında bulunması gerekli araç ve gereçlerin tek tek gösterildiğini bildirdi.

Milli eğitimin amacı

MEB’in savunmasını geçerli bulmayan Danıştay 8. Daire, yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Kararda, Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre bu okullardaki eğitimin
Türk milli eğitiminin genel amaç ve ilkelerine uygun olması gerektiği,
aksi uygulamalarda bulunan okulların kapatılmasının zorunlu olduğu belirtildi.

Milli Eğitim Temel Yasası’nın “Genel Amaçlar” başlıklı 2. maddesinin anımsatıldığı kararda, buna göre milli eğitimin “

  • Atatürk inkılap ve ilkelerine, Atatürk milliyetçiliğine bağlı… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” 

amacını taşıdığı vurgulandı.

Kararda, aynı yasanın 10. maddesinde de, “Her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasa’da ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır.” ifadesinin yer aldığına dikkat çekildi.

1985′te çıkartılan Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin, MEB’in 8 Mart 2008′de hazırladığı yeni yönetmelikle ortadan kalktığının anlatıldığı kararda, eski yönetmelikte özel okullarda Atatürk köşesi bulundurulması zorunlu tutulmuşken, yeni yönetmelikte
bu zorunluluğun ortadan kaldırıldığı da kaydedildi.

‘Yönerge ile yapılamaz’

Bunun Anayasa, yasa ve Türk milli eğitiminin temel ilke ve kurallarına aykırı olduğu
ifade edilen kararda, MEB’in yönetmelikteki eksiklerin yönergeyle giderildiği yönündeki savunmasının da geçerli olmadığı ifade edildi.

Yönergede, “Yönetmelikte yer almayan hususlarda benzeri kurumların ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” ifadesinin bulunduğu anlatılan kararda, “Yönetmelik normu olması gereken bir düzenlemenin, yönetmelik hükmü olmaktan çıkarılarak yönerge ile yapılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.” denildi.

*****

Hukuk Fakültelerinin 2. sınıfında İdare Hukuku ve İdari Yargı dersleri okutulur.
Daha bu aşamada düzenleyici idari işlemlerin koşul ve özellikleri öğrenilir

Koskoca M. E. Bakanlığı, hiç utanıp sıkılmadan “yönetmelikteki eksiklerin yönergeyle giderildiği” yönünde savunma yapabilmektedir. Bu Bakanlığın
Hukuk Danışmanları, Avukatları en temel hukuk bilgilerinden yoksun mudurlar?

Danıştay’ın hukuk dersi tokadını yiyorlar böylelikle :

“Yönetmelik normu olması gereken bir düzenlemenin, yönetmelik hükmü olmaktan çıkarılarak yönerge ile yapılmasına hukuksal olanak bulunmamaktadır.

Türkiye ne hallere düşürüldü..
Yazıklar olsun bu yönde sorumluluğu olan AKP iktidarına, kadrolarına,
yandaş ve yalakalarına.. Bunca gereksiz sıkıntıyı görmezden gelen müritlere..

  • Yoksa bütün yollar dar-ül harp ülkesi Türkiye’de cihat için mübah mı?? 

Bu arada davayı 2008’de açan ve kararlılıkla izleyen ADD kadrolarına
şükranlarımızı sunarız.

2008 Mart – 2014 Temmuz.. 6,5 yıla varan bir idari dava maratonu..

Bu olağanüstü uzun süre de Türk Hukuk Sisteminin temel açmazlarından..

Türk Hukuk Sisteminin kurumsal kapasitesi iyileştirilmeli, toplumsal yapı ve işleyiş
ha bire uyuşmazlık üreten bir iklimden uzaklaştırılmalıdır..
Kimi uzlaşmazlıklar yargı dışı yollarla da çözülebilmelidir..
(Hakem kurulları, Ombudsmanlık vb.)

Son olarak; Dostumuz, dava arkadaşımız, Dernek Avukatı ve halen GYK Üyesi
Avukat Sn. Kutlay Alpuğan‘a teşekkür eder, önemli hukuksal başarısını kutlarız.

Sevgi ve saygı ile.
02 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

HAC VE KURBAN


HAC
 ve KURBAN

Ali_Ercan_portresi
Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Değerli arkadaşlar,  2011 yılında Kurban vesilesiyle paylaştığım iletileri arşivimden çıkardım. Sevgilerimle. æ
Bugün dünyada 7 milyara yaklaşan insan nüfusunun yaklaşık %85 kadarı, yani büyük çoğunluğu inanan (Teist ve Deist) insanlardan oluşuyor; %10 kadarıAteist ve % 5 kadarı da Agnostik tir. Dünya nüfusunun kabaca üçte ikisi dindar ve  inandıkları bir dinin vecibelerini yerine getiren Teistlerdir” diyebiliriz.
Hemen hemen tüm dinlerde, Kutsal yerlerin ziyaret edilmesi ve Tanrıya (Tanrılara) kurban (adak, armağan) verilmesi ibadetler arasında yer almaktadır. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Tanrı’nın gazabından korunmak, Tanrı’yı hoşnut kılmak, Tanrıya ibadet ve saygı göstermek adına, bazı dinlerde insan öldürmek şekline kadar vahşileşen, zamanla insan yerine hayvan kesimi şekline dönüşen kanlı kurban geleneği sürdürülmüştür. Özellikle bu gün nüfusu 1,5 milyara yaklaşan İslâm dünyasında, Hacca gitmedikleri halde bulundukları yerde hayvan kesmek şeklindeki “kurban” geleneği giderek artan bir yoğunlukta yaşatılmaktadır. Oysa Kurban sadece Kabeyi ziyaret (Hacc) edenler için farz kılınmıştır.
Kurban eski Türklerde de uygulanan dinsel bir törendi; ancak bu sembolik törende sadece Hakan tarafından, Hakanın en sevdiği bir at tüm “budun” adına  Tengri dağında Köktengri’ye  yollanmak üzere kurban edilirdi. Bu sembolik ibadetin içeriğinde  “Tanrı için en sevdiğinden vazgeçmek” düşüncesi vardır.
Türkler şaman inançlarını terk edip İslama geçtikten sonra,
Kurban sembolik olmaktan çıkarak “kitle halinde hayvan katliamı”na dönüşmüştür; oysa Kur’an’ınHacc Sûresi’nde gösterişten uzak içten bir ibadetin önemi hatırlatılmaktadır“Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır”
İslami bir gelenek halinde sürdürülen Kurban olayına dönecek olursak, Bu konuda referans olarak alınması gereken ana kaynak Kur’andır. “Ben müslümanım” diyenin öncelikle kendi kutsal kitabı Kur’ana uyması gerekir. Kur’anda Kurban bayramı yoktur. Arapça Adak Bayramı  (      عيد الأæyd-el adha (Adak bayramı) veRamazan Bayramı æyd-el fitr (Fitre bayramı)  İslamdan önceki Arap geleneğinin İslami dönemdeki devamıdır. Kur’anda Kurban sadece hacca gidenler  için  öngörülmüştür; yani Hacc dışında kurban farz değildir.
Aslına bakılırsa, Farsça Kurban kelimesinin etimolojisinde de hayvan veya canlı ile doğrudan bir ilişki yoktur; “Kurban” yüce bir Kutsallığa, (Tanrı’ya) adanmak üzere, özverili armağandır; ille de bir hayvan öldürmek isteniyorsa, insanlar öncelikle benliklerinde  taşıdıkları ve ilkel güdülerini yöneten “içerideki hayvan”ı  öldürseler, insanı yücelten en makbul en anlamlı kurban şeklini bulmuş olurlardı.
Bence Dinlerin asıl isteği de bu olmalıydı herhalde.

Sevgilerimle. æ


***
Şurası bir gerçek ki, tarihte hiçbir liderin veya Peygamberin sözleri veya düşünceleri tam manasıyla anlaşılıp uygulanmamıştır. şiirsel bir dille yazılı Kur’an için de maalesef aynı şey geçerlidir. Arapça olduğu halde, Arap dünyasında bile  ayetler üzerinde anlayış ve yorum farklılıkları vardır. Mezheplerin ortaya çıkışı bunun kanıtıdır.
Arapça’nın dışındaki dillere tercüme konusu ise çok daha sıkıntılıdır. Tercümelerde bilerek veya bilmeyerek yapılan yanlışlıklar vardır.
Bu noktada, Kur’anın Tanrı kelâmı olduğuna inananların özellikle dikkat etmeleri gereken önemli bir mesajına işaret etmek isterim;

Kur’anda bir kaç yerde :


“ayetlerimizi  anlayasınız diye Kur’anı apaçık Arapça indirdik”

ifadesi yer alır; Yani bütün ayetler anlaşılsın diye, tek anlamlı ve açıktır. Bir sözden iki ayrı anlam çıkarılmamalıdır. (bir takım şarlatanların söylediklerinin aksine, Kur’anın şifreleri falan olmadığını bizzat Kur’an söylüyor)
Değerli arkadaşlar,
Kur’an Arap dilinde yazılıdır; yine aynı Kur’anda (İbrahim suresi 14-4) “Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik” denmektedir; diğer bir ifade ile Kur’an, Arapça konuşanlar, Araplar içindir. Bir başka ayette “Her milletin bir yol göstereni vardır”  denmektedir.(Ra’d suresi 13-7) yine bir başka yerde لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ  leküm dînükûm, veliye dîn = senin dinin sana, benim dinim bana..” ifadesi var. (109-7)
Özetle, Bu ayetlerden “Arap değilseniz kendi milletinizden olan bir
yol göstericinin yolundan gidebilirsiniz”
 
anlamı çıkıyor…
***

Değerli arkadaşlar,
Bu Kurban bayramında yine 2 milyon civarında hayvan boğazlanacak. Hicri (kameri) takvime göre kutlanan Dini bayramların, mevsimlere göre değişen dengeli biyolojik döngüyle uyumlu olmaması (İki takvim arasında 11 günlük far var) ve Türkiye’nin ~ 3 aylık et ihtiyacını karşılayacak miktarda hayvanın üç gün içerisinde kesilmesi hayvan varlığımızda onarımı mümkün olmayan yıkımlara yol açmaktadır. (bkz. Tablo) Örneğin, son yıllarda kırmızı et üretimi % 20 azalmış durumdadır; demek ki hayvan katliamı çok büyük boyutlardadır.
Umarım, islâm dinini zahiri (görüntüsel) olarak değil batini (içsel) anlamda algılayıp yorumlayan aydın, yurtsever din önderleri KURBAN kavramının ARMAĞAN olduğunu hatırlayarak,  dini vecibelerin daha nezih bir üslupla, kansız eda edilmesine önayak olurlar. Çünkü artık sadece hayvanlarımızı değil, Hayvancılığımızı da bütünüyle kurban eder duruma geldik. Saygılarımla. æ
 —————————–
Tablo .Türkiye’de sığır, koyun, keçi, manda sayısı
Yıllar      Toplam    Türkiye’nin       Kişi
             hayvan      nüfusu         başına
              sayısı                          hayvan
             (milyon)    (milyon)        sayısı
———————————————–
1970        71,4         35,8            2,00
 1980        84,6         45,4            1,86
 1990        63,3         56,3            1,12
 1995        54,9         62,0            0,89
 2000        46,6         67,9            0,69
 2005        42,5         73,8            0,58
 2008        40,5         77,3            0,52
 2010        39,7         79,6            0,50
Not. Bu tabloya göre, “kişi başına hayvan sayısı” 40 yılda 1970’lerdeki değerinin dörtte birine düşmüş; Buna rağmen koruyucu hiç bir önlem alınmadan katliam davam ettirilmektedir. Bu bayramda kesilecek hayvan sayısını gözünüzde canlandırabilmek için, Edirne’den Kars’a kadar olan yolun 6 katı, 10 bin km. uzunluktaki bir yol düşünün; işte bu yolun üzerinde, her 5 metrede bir hayvan boğazlanacak demektir.  Bu tablodaki verilere göre, Türkiye’de adam başı günde 20 g et, 200 g süt (ve yarım yumurta) düşmektedir. Bu bilanço, Emperyalizmin bir ülkenin ekonomisini, tarım ve hayvancılığını otuz yılda nasıl çökerttiğine tipik bir örnektir. Bugün AB ve ABD de 1 kg. et 10 dolar, Fert başına ortalama geliri bu ülkelere göre 5 kere daha az olan Türkiye’de ise 15 dolar! Bir zamanlar “Bu ülke 200 milyon insanı besler” diye bolluk bereket propagandası yapanların, “Devlet üretim yapmaz, kamu üretimini özelleştirmek gerekir” diye yaygara koparanların, bir yandan da nüfus artışını destekleyenlerin akıl dışı yönetimlerinde varacağımız yer belliydi.
Hicri takvime göre dinsel günler :
10.01 Aşure günü

 

12.03 Mevlid
27.07 Mir’ac gecesi
15.08 Berat gecesi
01.09 Ramazan başlangıcı
27.09 Kur’anın inişi
30.09 Kadir gecesi
01.10 Fitre bayramı (ramazan/şeker bayramı)
10.12 Adak bayramı (kurban bayramı)
Hicri takvimin ayları :

1. Muharrem,  2. Safer,  3. Rebî’ul-evvel, 4. Rebî’ul-âhir, 5. Cemâzil-evvel, 6.Cemâzil-âhir, 7. Receb, 8. Şa’bân, 9. Ramazan, 10. Şevvâl ,  11. Zilka’de, 12.Zilhicce.
*****************
Kurban Bayramı nedeniyle yapacağınız bağışlarınızı,
üniversiteli gençlerimize burs desteğinde kullanılmak üzere, bulunduğunuz yerdeki Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubelerine veya 
ADD Genel Merkezi’nin Vakıflar Bankası Ankara-Maltepe Şubesindeki 
IBAN:TR 1200 0150 0158 0072 8771 2934 No.lu hesabına yatırabilirsiniz.

Teşekkürler. 

Bilgi için : 0533 259 78 79, 0532 510 30 22
 
ADD Çankaya Şubesi Burs hesap numarası: 
Ziraat Bankası Kızılay Şubesi 0685/390 325 38-5002
********
YouTube – Videos from this email

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=mYS6FsTMRO8
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=d5cs8LL0fl8