Etiket arşivi: Anayasayı çiğneme (ihlal) suçu

CADDE TV Programımız – 9 Ağustos 2023

Dostlar,

Dün, 9 Ağustos 2023 günü CADDE TV‘de Sn. Rahmi Aygün‘ün konuğu olduk. Saat 17:00 – 19:00 arasında 2 saate yakın bir süre ülkemizin yakıcı gündemini ve çıkış yöntemlerini konuştuk. Duyuru görseli aşağıda, program öncesinde dağıttık sanal ortamlarda (“sosyal medya mecralarında” demeye gerek var mı?) Konumuz,

  • 100 YILIN KUŞATMASI : Nasıl Yaracağız? idi.

Tıkanan sağlık sistemini, bu tablonun Haziran 2003’te AKP iktidarınca başlatılan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) adıyla maskeli neo-liberal tezgahın istendik ürünü olduğunu açıklayarak başladık.

Laiklik‘ten DİB Ali Erbaş‘ın bir şeriat militanı gibi kışkırtıcı ve apaçık anayasayı çiğneme (ihlal) suçu oluşturan çıkışlarına; derin ekonomik çöküntüden kurgulu yoksullaşTIRmaya, Akbelen ormanlarının kırımına, Hatay/Dikmece köyünde girişilen us dışı hızlı kamulaştırmaya, 14/28 Mayıs 2023 seçimlerinin meşruluk sorununa, AKP=RTE iktidarının giderek kalıcılaşan ve yinelenen, olağanlaştırılan ve alışmamız istenen gözü kara, pervasız Anayasa çiğnemlerine (ihlallerine), çevrilemez duruma getirilen muazzam borç yüküne ve moratoryum (uluslararası iflas!) riskine, azgın enflasyona acımasız vergilere… değindik. SERVET VERGİSİ alınmasını önerdik

Ülkenin dış politikada çıkarlarının ve güvenliğinin korunamadığı, Erdoğan’ın ABD önceki başkanı D. Trump tarafından aşağılandığı / örtük tehdit edildiği mektubu, göçmenlerle demografik yapının dinamitlenmesi de tartıştığımız başlıklardandı.

AKP=RTE iktidarını uyardık : Bu gidiş gidiş değil..  Ülkeyi inanç ve etnik temelde böldünüz.. On milyonu aşkın yabancıyı ülkeye bilerek doldurdunuz ve Uluslaşmanın önünü kesmek istediniz, ümmetleşme hedeflediniz. Paramızı pul ettiniz 3 Kasım 2002’de iktidar olduğunuzda 1 $ =1,65 TL idi, bu gün 27 TL. Toplam kamu borcu 130 milyar $ iken 477 milyar $’a çıkardınız, Cumhuriyetin varlıklarını peş keş çekerek sattınız.. Yandaş İslami kesime sistemli biçimde sermaye aktarımı yapmaktasınız.

Demokrasiyi askıya aldınız.. Yasama – Yürütme – Yargı  erklerini hesap sorulamayan tek 1 kişiye bıraktınız. Yargı adalet değil korku ve zulüm dağıtıyor. RTÜK iktidar sopası. Aydınlar, gazeteciler hapiste ve hapis gözdağı ile baskı altında.. AYM ve AİHM kararlarını bile uygulamıyorsunuz!

Bu gidiş ülkemizde denetlenemeyecek patlamalara yol açabilir.. Aklınızı başınız alın. Ülkeyi bir Anadolu Federe İslam Devletine sürüklüyorsunuz. Bu ham hayal, vazgeçin..

Kurtuluş çaresi                              :

Halk öylesine sindirilip kutuplaştırıldı ki, elde, tek birleştirici gene Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın eylemi kaldı.. 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi..

1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.
2- İstanbul hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir.
Bu durum ise milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.
3- Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Çoook açık ki “İstanbul hükümetiyerine AKP = RTE hükümeti konmalı..

Kurucu Parti CHP derhal toparlanmalı ve Ulusu bu yönde örgütlemeli!

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayın (toplam 2 saate yakın).

https://twitter.com/caddetvtr/status/1689282502551121922?s=08

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 10 Ağustos 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

CHP Ordu Milletvekili Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL’in Örnek TBMM Konuşması

CHP Ordu Milletvekili
Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL’in
Örnek TBMM Konuşması


Sayın milletvekilleri,

Ordumuz milletin ordusudur.
Meclis de millet adına görev yapıyor; böylece Ordu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ordusudur.

Büyük Atatürk de böyle söylemiştir, Dumlupınar Zaferi sonrası “Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları” diyerek seslenmiştir. Dolayısıyla, bu Meclisin her bir üyesi; Ordusuyla ilgili güvenliğini sormak, sorgulamak hakkına sahiptir.

Bu tespiti yaptıktan sonra, günümüzde neler oluyor bir bakalım: AKP’de yerel seçimler sonrası kan kaybı sürdükçe bir başarı hikâyesi yaratma girişimi görüyoruz. İşte, “Gaz bulduk.” Pandemide sahte bir başarı hikâyesi yaratma girişimi ifşa oldu.

Şimdiyse, altı yıldır unutulan, terör örgütü PKK tarafından alıkonulan askerlerimizi, daha önce yapılmış; başarılmış yöntemleri denemeden, belli ki iyi planlanmamış bir operasyonla maalesef kaybettik. Keşke bu operasyon başarılı olsaydı, kurtulan evlatlarımızı Türkiye’ye kim açıklayacaktı? Sayın Erdoğan. Şehit oldular, kim açıkladı? Bir Sayın Vali. Ay masalını ve Rize’deki Karadeniz fıkrasını bile Sayın Erdoğan konuşuyor da aynı gün 13 şehidi neden bir Sayın Vali anlatıyor? Tüm Türkiye’nin yüreği yanmıştır. Şu anda pandemi varken, günde 200’ün üzerinde cenaze varken milletimiz neye ağlıyor? Evlatlarına ağlıyor.

Pandemide de süreci doğru yönetemediniz, Gara Operasyonu‘nda da. Pandemide de kahramanlar var, 400’e yakın şehit verdik (AS: sağlık emekçisi); Gara Operasyonu’nda da kahramanlar var, şehitlerimiz var ama her iki mücadeleden de size başarısızlıktan başka bir şey yok.

Peki, iktidar olarak bunun bir muhasebesi olmayacak mı? İstifa müessesesi neden işlemiyor?

Öte yandan, tüm iktidarlarınız süresince Ordumuzun tarihine, felsefesine ve komutanlarına kadar hakaret edenleri de ödüllendirmekten geri kalmıyorsunuz. Kim gibi? “Türk Ordusu değil de keşke Yunan galip gelseydi.” diyen Mısıroğlu meczubu gibi. Kim gibi? Mustafa Kemal’e “eşkıya” diyen İskilipli Atıf gibi hainleri valiniz, Genel Başkan Vekiliniz kutsuyor. İskilipli’nin önce 2’nci, sonra 1’inci Başkanı olduğu İngiliz işbirlikçisi Teali İslam Cemiyeti, Millî Mücadele karşıtı çok ağır bir bildiri hazırlıyor ve orijinali bu olan bildiriyi 30 Ağustos 1920’de Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atıyor. Orijinali burada, işte size bir ihanet vesikası. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bildiride Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye’ye kudurmuş haydutlar Çanakkale’de, Anadolu’da düşmana direnenlere, “İngiltere ve Fransa gibi muazzam devletlere meydan okuyorlar. Bu yüzden İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Yunanlılara fazla zayiat verdirmek hayırlı ve menfaatli olmaz, Mustafa Kemal’i öldürmek farzdır.” diyorlar.

Meclisten, milletin kürsüsünden sesleniyorum: Eğer bu ihanet bildirisine katılan varsa katlayıp yaka cebine koysun, o beden bu ihanete yakışır.

Kuvayı Milliye kimdir? Türk ordusudur. İskilipli’ye mersiye, Ali Kemallere methiye düzen günümüzün mütareke basını Atatürk’e ve Millî Mücadele kahramanlarına her türlü hakareti yaparken bırakın cezayı, ödüllendiriliyor.

Peki, biz bugünlere nereden geldik? Çanakkale’de bir mecit hikâyesi vardır bilir misiniz? Çanakkale Kocadere’de bir sargı yeri var, buraya yaralılar geliyor, şehitler geliyor. Lapseki’nin Beybaş köyünden çok ağır bir yaralı gelir ve son nefesinde “Ben, köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan 1 mecit borç aldıydım, kendisini göremedim, belki ölürüm, ölürsem söyleyin hakkını helal etsin.” der ve şehit olur. Oraya gelen şehitlerin üzerinden de eşyalar ve pusulalar çıkar. Bir süre sonra gelen bir şehidin üzerinden çıkan pusulada yazanları görünce komutan gözyaşlarını tutamaz. Aynen şu yazar:

– “Ben Beybaş köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Biraz sonra taarruza kalkacağız, belki dönemem. Arkadaşıma söyleyin, ben hakkımı helal ettim.”

İşte, İskiliplinin “eşkıya” dediği çocuklar, bu çocuklar ve bu ülke, son nefesinde 1 mecidin hesabını veren koca yüreklilerin omzunda yükseldi.

Trilyonların hesabını veremeyecek olanların ellerinde de aşağıya inmesine müsaade etmeyeceğiz! (TBMM, 18 Şubat 2021)
===========================

Dostlar,

CHP Ordu MV Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL, pandemi sürecinde son 11 ayda 24 soru önergesiyle 108 soru sormuş Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘ya; yalnızca SMA hastaları hk. olan 1 soru yanıtlanmış, 107’si yanıtsız bırakılmış.

Anayasa md. 98 / 5 :Yazılı soru, yazılı olarak en geç onbeş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.

Sağlık Bakanı Dr. Koca, Anayasanın yukarıdaki maddesini açıkça çiğneyerek, gene açıkça, adeta meydan okuyarak, Anayasayı çiğneme (ihlal) suçu işlemekte..

Yaptırımı ise Türk Ceza Yasasının uygulanıp uygulanmayacağı –ŞİMDİLİK– iktidar ve çok büyük ölçüde yandaşlaştırılan yargının keyfine kalmış bir maddesinde, md. 309’da yazılı..

Yaşasın ŞAHSIM DEVLET-İ TÜRKİYESİ!

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

Emre Kongar “Diktatöre milli irade ve anayasa dersleri” ve çağrışımlarımız..

Diktatöre milli irade ve anayasa dersleri

Prof. Emre Kongar

Bütün diktatörler baskı rejimlerini sözde “Millî İrade” kavramına dayarlar!
Unutmayalım, Sovyetler Birliği çökmeden önce Komünist Parti, güya serbest seçimlerde,
daima %90’dan çokoy alırdı.
***
Türkiye “Millî İrade” kavramı ile, İsmet İnönü sayesinde, ülke Çok Partili Rejim’e geçtiğinde tanıştı.
Demokrat Parti, “Millî İrade” sayesinde iktidara geldi; ama ne yazık ki,
Demokrasi’yi hazmedemedi…

Demokratik bir rejimde, bir iktidarın, başta ifade, muhalefet ve basın özgürlükleri olmak kaydıyla, bütün temel hak ve özgürlüklere uygun davranması gerektiğini kulak arkası etti:
Demokrat Parti ve onun çizgisini izleyen sağ iktidarlar hiçbir zaman kendileri gibi düşünmeyenlerin temel hak ve özgürlüklerine inanmadılar;
demokrasiyi yalnızca kendileri için istediler:

Seçilmiş olmayı, her istediklerini yapabilmek, özellikle de ifade, muhalefet ve
basın özgürlüklerini sınırlamak ve kısıtlamak için yeterli saydılar ve sürekli olarak
Demokrasiyi yozlaştırdılar.

Sağ iktidarların bu eksiği, 1961 Anayasası’nın getirdiği kuvvetler ayrımı, yargı bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi gibi güvencelerle giderilmek istendi ise de, yine sağ iktidarlar ve
1961 Anayasası’nı beğenmeyen askerlerin ittifakı ile bu Anayasa, 1971’de hacamat edildi
(AS: 35 maddesi değiştirildi “..bu Anayasa bol geldi..” anlamında sözler ettiği için..)
80’de ise tümüyle devreden çıkarıldı.
***
1980 darbesi bir kâbus gibi ülkenin üzerine çöktüğünde, Aziz Nesin’in öncülük ettiği bir grup aydın, sonradan “Aydınlar Dilekçesi” adı ile anılacak bir metin hazırladı ve
bunu dönemin “Seçilmiş Diktatörü” Kenan Evren’e verdi.

Evrensel değerlere göre hazırlandığı için her zaman geçerliliğini koruyan ve koruyacak olan
bu metin, özellikle bugünlerde yeniden gündeme getirilmeyi hak ediyor.

Bakın sağ iktidarlar tarafından saptırılan “Millî İrade” kavramını nasıl tanımlamışız bu metinde:

  • “Milli irade ancak, toplumun bütün kesimlerinin özgürce örgütlenebildiği düzenlerde anlam ifade eder.
    Kimsenin siyasal kanı ve felsefi düşüncesinden ötürü suçlanmadığı, hiçbir yurttaşın
    dinsel inançlarından dolayı kınanmadığı ülkelerde milli irade en üstün güçtür.

    Bu üstün gücün meşruluğu, temel hak ve özgürlüklere karşı takındığı tavra bağlıdır.
    Çoğunluk iradesinin özgürce belirlenmesini engelleyen koşullar demokrasiye aykırıdır.
    Bunun gibi, çoğunluk iradesini bahane ederek temel hakları yok etmek de demokrasi ile bağdaşmaz.
    Tarihsel gelişim süreci içinde demokratik anayasaların amacı, kişi hak ve özgürlüklerini
    güvence altına almaktır.

    Bireyi devlet karşısında güçsüzleştiren düzenlemeler, hangi ad altında getirilirse getirilsin, demokrasiden uzaklaşma anlamına gelir.
    Bu durumda, demokratik yaşamın kaynağı olması gereken Anayasa,
    demokrasinin engeli olur.
    ***
    Bu “Millî İrade” ve “Anayasa” anlayışı, yalnızca bugüne değil, yeni anayasa dayatmaları bağlamında, yarına da ışık tutmaktadır!

=============================================

Evet dostlar,

Prof. Emre Kongar üstadımız, Kürsüde ders verircesine ya da bir bilimsel metin (Kitap, makale) yazarcasına demokrasi ve özgürlükler kuramı ile diktatörlük bağlamını çok özlüce ve
ustaca işlemiş.

Dileyelim, Türkiye’de de yazının muhatapları gerekli iletiyi alsınlar..

Tayyip bey, gündemden düşmek istemiyor.. Ne pahasına olursa olsun gündemi elinde tutmak ve kendi belirlemek istiyor. 37 yurttaşımızın yaşamına mal olan (ayrıca 100+ yaralı!) korkunç olaydan ve istifayı gerektiren çok ağır sorumluluktan da sıyrılıyorlar “hamdolsun“. (!).

Hemen ardından “terör” tanımını genişletmeyi gündeme getirdi.. Vahşettir bu öneri!
Türk Ceza Yasasında ve Terörle Mücadele Yasasında yer alan tanımların neresi yetersiz??
Bu yasalarla TSK’nın emekli Genelkurmay Başkanı, muvazzaf orgeneralleri bile
“terörist” yaftası ile hapishanelere tıkılmadı mı??

Ağzını açan, “terör örgütüne destek – terörü teşvik” suçlaması ile hapse atılmıyor mu??
Son olarak İstanbul’dan 3 akademisyen, Tayyip beyin hedef gösteren konuşmasının ardından tutuklanmadı mı?? Nerede kaldı ifade özgürlüğü?? Bu 3 akademisyenin görüşlerini
kesinlikle paylaşmıyoruz ancak, yaklaşık 250 yıl önce kadim Voltaire‘nin vurguladığı üzere;

– Görüşlerinizi paylaşmıyorum ama onları dile getirme özgürlüğünüz – hakkınız uğruna
canımı bile verebilirim..

İşte Fransa’yı Fransa yapan, Büyük 1789 Devrimini hazırlayan bu özgürlükçü kavrayıştır.

Bu 3 yurttaşımız, serbest bırakılmalı ve eğer yargılanmayı gerektiren bir durum varsa tutuksuz yargılanmalıdırlar. Demokrasi, en aykırı görüşlere bile tahammül göstermeyi ve özgürce
ifade edilmelerini güvencelemeyi gerektirir.
Tayyip bey, bilinçaltındaki baskıcı özlemeleri gemleyememekte, dışavurmaktadır.

Ayrıca, 24 Temmuz’dan bu yana TSK ve polisin PKK’ya karşı verdiği yurtsever, özverili ve
çok başarılı savaşımın (mücadelenin) 300’ü aşan şehidini de istismar ederek “muazzam bir başarıdan” söz etmek ve kalkıp bu başarıyı ancak Kurtuluş Savaşı veya Çanakkale Zaferi ile karşılaştırılabilir ilan ederek kendine pay çıkarmak, akıllara seza bir faciadır. Erdoğan,
öyle anlaşılıyor ki, son zamanlardaki çok olumsuz gelişmelerden ciddi travma almıştır ve zedelenen egosunu onarma gereksinimlidir.
PKK’ya AÇILIM İHANETİ ile göz yummak değil midir bu PKK kalkışmasının ve bunca şehidin ve yıkımın??
Uydu politikalarla Suriye’de iç savaşa körüklemek değil midir turizm ve Rusya’ya dışsatımda, ortadoğuyla (komşularla) ticarette çöküşün nedeni ve
Suruç – Reyhanlı – Sultanahmet ve 3 kez Başkentteki katliamların nedeni??
Bunların sorunluları, ne yaparlarsa yapsınlar yargıda hesabını vereceklerdir;
büyük panik ve telaş bundandır ama boşunadır.. Hesap mutlaka görülecektir..

Bu çok ağır suçun yasal ve politik hesabını vermek gerekirken bir de olağanüstü pişkinlikle muazzam başarı edebiyatı ile halkı yönlendirmeye çalışmak, ancak kendine özgü AKP –
R.T. Erdoğan mantığı ve kişiliği ile olanaklı olsa gerektir!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu‘nun,

  • Terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yapan asıl sizsiniz!
    içerikli haykırışları, tarihe gerekli notu düşmüştür..
    *****
    Tayyip bey, Azerbaycan heyetiyle görüşmede “fiilen Başkan” gibidir. Başbakan ortada yoktur. Varılan anlaşmaları teknik düzeyde ayrıntılarıyla açıklayan ve Bakanlarla imzalayan,
    12. CB Erdoğandır.. Başbakan’ın yetki gaspı artarak ve yerleştirilerek sürdürülmektedir. Anayasada olmayan yetkileri sorumsuz Cumhurbaşkanı fiilen (de facto) kullanmakta ve
    Güçler Ayrılığına dayalı parlamanter rejimi bilerek ve isteyerek başkalaştırmaktadır.
    Bu açıkça Anayasayı çiğneme (ihlal) suçudur. Çünkü hiç kimse kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz!
  • “..Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” 
    (Anayasa md. 6/son)Göz yuman ve suça katılanlar da birlikte sorumludurlar… Başta Başbakan ve ilgili Bakanlar..
    *****
    Erdoğan, şu üniversite diplomasını, eğer varsa, neden göğsünü gere gere ortaya koymuyor??
    Marmara Üniversitesi neden “kişisel veridir” diye kamuoyunu yakından ilgilendiren bu soruyu yanıtlamaktan kaçıyor?? Çok mu baskı altında?
    YSK neden resmen sormuyor ve gereğini yapmıyor??
    TBMM, Yargıtay C. Başsavcılığı, birkaç yiğit savcı, Türkiye Barolar Birliği,
    muhalefet partileri??Sular giderek ısınıyor ve AKP – RTE kaçınılmaz sona sürükleniyor..

    Kulaklarımızda Ludwig van Beethoven’in ünlü 5. Senfonisinin perküsyonları uğulduyor..

Sevgi ve saygı ile.
18 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com