Etiket arşivi: Anayasanın 90. maddesi

Yargıtay İçtihadında SAĞLIK HAKKI


Dostlar
,

Bir Yargıtay İçtihadını paylaşmak istiyoruz.

Konu sağlık hakkı.

Ülkemizde ilk basmak ve yüksek yargı makamları, kararlarında gerekçe olarak uluslararası hukukun pozitif normlarını da dayanak yapmaya giderek daha çok özen göstermekteler. Bilindiği gibi Anayasanın 90. maddesi Mayıs 2004’te değiştirildi :

D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma

Madde 90 – Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.  Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen
ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.  Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.

Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.

  • Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar
    kanun hükmündedir.
    Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile
    Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
    (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.)
  • Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri
    esas alınır. 

===========================================================

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E. 2009/13-393
K. 2009/452
T. 21.10.2009

• TEDAVİ HİZMETİ (Hastanenin Sorumluluğuna Dayalı Tazminat – Akıl Hastası ve İntihara Meyilli Bulunan Hastaya Hemşire Görevlendirmeyerek Hasta Yakınını Refakatçi Seçmesi / Hastanın Hastanede İntiharına Engel Olamayan Davalı Hastanenin Tazminatla Sorumlu Tutulacağı)

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 3. maddesinde; “Yaşamak, herkesin hakkıdır.”

Sağlık hakkı, 25. maddede temel insan hakkı olarak kabul edilerek;

  • “Gerek kendisi, gerek ailesi için tıbbi bakım da dahil olmak üzere, sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık veya geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksun bırakacak başka durumlarda” herkesin sahip olması gereken “güvence hakkı
    şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanım gereği sağlık hakkı, kişinin, içinde yaşadığı toplum (ülke, devlet) tarafından tanınan ve güvence altına alınan temel insan haklarından biridir
(Er, Unal: Sağlık Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2008, syf. 31).

1976 yılında yürürlüğe giren Birleşmis Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin Sağlık Standardına ilişkin 12. maddesinde;

“Bu Sözleşmeye taraf olan devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır. Sözleşmeye
taraf olan devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir; Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması

şeklinde belirlenmiştir (Akıllıoğlu, Tekin: İnsan Haklarının Korunması Alanında Uluslararası Belgeler, Bilgi Yayınları, Ankara 1995, sayfa 55 ).

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nin 2. maddesinde ise;

  • “Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.”

denilmek suretiyle uluslararası alanda konunun önemi karşısında kişiler bakımından garantiler sağlanarak, devletlere de bu hakların iç hukukta yerine getirilmesi ödevinin yüklenmek istendiği anlaşılmaktadır.

İç hukuka yansıması :

Böylece uluslararası belgelerde teminat altına alınan sağlıklı yaşam hakkının
iç hukukumuza yansıması bakımından konuya yaklaşıldığında ise;

Anayasa’nın 17/1. maddesine göre;

  • Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” denilmiş yine;

Anayasanın 56/3. maddesine göre;

  • “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.”

Aynı maddenin dördüncü fıkrasında;

  • “Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”

şeklindeki düzenlemeler ile kişilerin sağlık hukuku teminat altına alınmıştır.

Ayrıca Hasta Hakları Yönetmeliği (R.G. 01.08.1998-23420 )’nin
“Güvenliğin Sağlanması” başlığını taşıyan 37. maddesinde;

  • Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve
    bunu istemek hakları vardır
    … Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.”

şeklinde hükümlere yer verildiği görülmüştür.

======================================

Bir de Anayasanın 60. maddesi ile tanımlanan sosyal güvenlik hakkına
yer vermek istiyoruz :

A. Sosyal güvenlik hakkı
Madde 60 – Herkes, sosyal güvenlik hakkına  sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.

*****

Başkaca uluslararası hukuk metinleri de eklenebilir (Bkz. Sağlık Mevzuatı – Health Legislation başlıklı ders sunumumuz. http://ahmetsaltik.net/2013/06/18/saglik-mevzuati/)

AKP’nin izlediği sağlık politikalarının SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM adı altında tümüyle
vahşi kapitalist piyasalara devri yönünde olduğunu yaklaşık 11 yıldır izlemekteyiz.

Önümüzdeki dönemde, iç hukuktaki düzenlemelerle sağlık ve sosyal güvenlik hakkının daha da ileri geçen düzeylerde gasbına tanık olacağımız endişesi taşıyoruz.

Bu bağlamda, Anayasa md. 90/son fıkra korumasında olan uluslararası hukuk metinlerine
dayanılması gerekeceği ortadadır. Yargıda bu yönde eğilim olumludur.

Sevgi ve saygı ile.
24.8.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

BALYOZ Davasını unutmayalım : Hukuk hiç yoktu!

Diktator_olsaydim_sallandirirdim_RTE

Dostlar,

Yargıtay 9.Ceza Dairesi “yaya yaya” Balyoz sanıklarının savunmalarını dinledi..

Bizler de sevindirik olduk, savunma kısıtlanmıyor diye..

Yüksek Mahkeme duruşmayı kapattı ve Ekim 2013 başında karar açıklayacak

Bu arada YAŞ (Yüksek Askeri Şura) toplandı ve tutuklulukları süren subaylar
(2 muvazzaf orgeneral dahil) emekli edildiler..

Çünkü bu arada haklarında aklanma (beraat) kararı çıkmadı!

Aşağıdaki yazıyı bir kez daha okuyalım (1 ay önce Cumhuriyet’te yayımlanmıştı)..

Ekim 2013 başında Yargıtay 9. Ceza Diresi’nin adil hüküm vereceğine ilişkin
en küçük bir kanıtınız, öngörünü var mı??

Bizim yok.. (Bu heyetin bileşimini de dikkate alarak..)

Ola ki siyasal konjektür çoooook belireyici bir rota değişikliğine gire ??!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================

Hukuk hiç yoktu

Silivri’de yaşananların ilk günden beri yasaya aykırı olduğuna dikkat çekilerek
BM kararlarına sevinmenin düşündürücü olduğu belirtildi

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu, 24.7.13) –

Balyoz davasının temyiz duruşmasında avukat Murat Ergün, BM kararını anımsatarak,

“Neden BM’den gelen bir karara seviniyoruz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak?

Atatürk’ün büstü olan bir mahkemeden gelen bir karara neden sevinemiyoruz da kıtalar ötesi,
bize tümden yabancı insanların verdiği kararlara seviniyoruz?

Neden bu topraklarda güller hep kırmızı açıyor?” diye konuştu.

Ergün, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde,

** Savcılığın 359 isteminden 358’inin, savunmanın ise 943 talebinin yalnızca 7’sinin
kabul edildiğine işaret etti.

Sanıklar Kadir Sağdıç, Abdullah Can Erenoğlu, Mehmet Fatih Ilgar, Mehmet Koray Eryaşa ve Turgay Yamaç’ın avukatı Murat Ergün, bu anı epey beklediklerini belirterek, Silivri’de yaşadıkları usul ve yasaya aykırılıkları anlatacağını söyledi.

** “Silivri’de ilk günden son güne kadar kendimizi aldatılmış hissettik” diyen Ergün,

Mahkemenin duruşmanın başında söylediğini ortasında inkâr eder hale geldiğini belirtti.

Olayın varsayımlarla başladığını ve

    hükümlerin varsayımlar üzerine kurulduğunu

kaydeden Ergün,

“Varsayımları, ispat edilmiş hakikatler gibi karar verilerek mahkûmiyet hükümleri kuruldu” dedi.

Gölcük Donanma Komutanlığı binasında çıkan verilere de değinen Ergün, şunları söyledi:

“Şu noktayı kaçırmayalım : TSK içinde müvekkillerimizin, sanıkların oluşturduğu bir çeteyle mücadele etmiyorlar, öyle bir şey yok, masum insanları yakıyorlar. Çünkü onlar tasfiye edilmeden amaçlarına ulaşamazlar. Bu hep böyle olmuştur. Her zaman ülkede değişiklik yapılacaksa TSK kadroları tasfiye edilmiştir. Bugün yaşadığımız da odur.”

Mehmet Koray Eryaşa’nın, deniz komodoru olduğunu belirten Ergün, tutuklanma nedeninin Marmara Denizi’nde planla ilgili keşif yapmak olduğunu belirtti. Sanıklar Süha Tanyeri, Dursun Çiçek, Nedim Ulusan, Ahmet Zeki Üçok, Çetin Doğan ve Ahmet Bertan Nogaylaroğlu’nun avukatı Hüseyin Ersöz savunmasını yansı (slayt) gösterisi eşliğinde yaptı.

Anayasanın 90. maddesi gereği, BM’nin tutuklulukla ilgili verdiği kararın mahkemece göz önünde bulundurulmasını istedi. (Cumhuriyet, 24.07.2013)