Etiket arşivi: Anayasa suçu

Sandık-Saray-Sokak

Seçim tarihi yaklaştıkça sandığı anlamsız kılmaya yönelik Saray merkezli söz ve tehditler de artıyor. Amaç, Saray ile özdeşleşen monokratik yapıyı kalıcı kılmak.

  • Saray-sokak-sandık üçlüsü ne demek?

SANDIK: Sandık, siyasal iktidarın seçimler yoluyla el değiştirme aracı; seçmenlerin oyları ile iradelerini dışa vurdukları yer: Özgür ve eşit, gizli ve açık. Gizli oy-açık sayım, teknik yanı ağır basan güvence araçları; özgür seçim ve eşit oy ise, süreç. Oy ve sayım işlemleri, ortalama 24 saat; fakat serbest seçim ve eşit oy ilkelerinin gerçekleşmesi için kimi zaman 24 ay da az gelebilir. Çünkü serbest kamuoyu, ancak demokratik siyasetin geçerli olduğu demokratik toplumda oluşabilir.

SOKAK: Demokratik toplum, düşünce, örgütlenme ve eylem özgürlükleri kullanılabildiği ölçüde vardır. Bu özgürlüklere ilişkin maddeler için çerçeve ve ortak payda oluşturan güvence ölçütü, demokratik toplum düzenidir (Any., md.13). Demokratik toplumun bileşenleri olarak çoğulculuk, hoşgörü ve düşünce özgürlüğü, Anayasa güvencesi altında; toplu özgürlükler olarak toplantı ve gösteriler, ancak meydan ve sokaklarda kullanılabilir.

SARAY: Bakanlıklardaki Başbakanlık Konutu yerine Atatürk Orman Çiftliği’nde Başbakanlık Konutu için düğmeye basan kişi, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçilince, “Burası CB konutu olacak” dedi. Doğal, tarihsel ve kültürel yerlerin hukuk dışı yollarla yapılaşmaya açılması, kaçak nitelemesi ile haklı eleştirileri beraberinde getirdi. Peki, Saray ile ne yapıldı?

Anayasa darbesi: 2015 Haziran seçimlerinde AKP, TBMM’deki çoğunluğu yitirince Cumhurbaşkanı, “Saray’ın yolunu mu biliyor?” sorusunu, CHP Genel Bşk. K. Kılıçdaroğlu’na hükümeti kurma görevini vermeme bahanesi olarak kullandı. ‘Anayasa darbesi’ yoluyla 1 Kasım’da seçimler yenilendi.

Anayasa suçu: “Türkiye’de fiili bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasa’ya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir.” (D. Bahçeli, Ekim 2016).

Anayasal demokratik hukuk devleti denge ve denetim düzenekleri kaldırıldı (Nisan 2017).

Özetle Saray, iktidarı kalıcı kılma yolunda ‘sürekli seferberlik aracı’ olarak kullanıldı. Siyasal parti karargâhı olarak ve tek kişide birleşen başkanlıklar yoluyla Saray, demokratik toplumu sönümlendirme merkezi haline getirildi.

AKP ve MHP Genel Başkanlarının, başta CHP gelmek üzere kendilerini desteklemeyen siyasal partilere yönelik “sokak tehdidi”, hukuk ve fiili durum ayrışmasını bir kez daha gözler önüne serdi.

Anayasa’da madde 13’ten 34’e kadar birçok demokratik toplum güvencesi vardır. Ama Saray çevreleri, halkın anayasal haklarını engellemek için seferber oluyor.

  • Hedef, 2023 seçimlerini kaybetmemek olduğuna göre, Türkiye ve Cumhuriyet teferruat.

DEMOKRASİ İÇİN…

  • Toplu özgürlükler, sağlıklı bir çevre hakkı ve insan onuruna yaraşır yaşam, kadın hakları, eğitim hakkı ve emek için toplanma, gösteri ve yürüyüşler, büyük bir titizlikle sahiplenilmeli; kuşkusuz tuzaklara düşmeksizin.

Sokakta gerileme, sandık güvenliğini tehdit edeceği için, sokağa korku iklimi salmak, Saray’dan asla vazgeçmeme iradesi ile örtüşüyor.

Toplumsal barış ortamında demokrasiyi dayanışma içinde inşa etmek için meydan ve sokaklar daha kararlı ve kitlesel olarak sahiplenilmeli; hele, özellikle CHP Genel Başkanı’na yönelik şu tür tehditler, yakın geçmişin “beka nakaratı”nı andırıyor ise:

Burası Paris değil. Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya kalkarsan, o televizyon ekranında haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan, bilesin ki bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere ve uşaklarına meydanları nasıl dar ettiyse, yine dar ederiz. Bunu böyle bilesin.” (R.T. Erdoğan, 16 Aralık 2022).

Türkiye’den bir Kazakistan çıkarmayı mı düşünüyorsunuz?” (D. Bahçeli, 8 Ocak).

2013’te Gezi için Arap Baharı ve seçim yolundaki 2022 Türkiyesi’nde Kazakistan benzetme ve sopalarını kullanan Saray, Anayasa dışı yollarla özgürlükleri bastırmak suretiyle iktidarın sandık yoluyla değişmesini önlemek için bütün araçları meşru görüyor.

  • Ne var ki, Türkiye’nin demokratik birikimi, nice saraylardan daha güçlü.

Sendikacılar aynı hatayı tekrarlamamalı

Sendikacılar aynı hatayı tekrarlamamalı

Yıldırım Koç

Yıldırım Koç
AYDINLIK, 13 Şubat 2016

Hükümet 8 Şubat 2016’da TBMM Başkanlığı’na “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı sundu.
Tasarının, özel istihdam bürolarına işçi kiralama (geçici iş ilişkisi kurma) yetkisi veren hükümleri işçi sınıfı açısından son derece sakıncalıdır. Bu konu Aydınlık’ta çıkan haberlerde ayrıntılı olarak ele alındı. Sendikaların bu düzenlemeye kesinkes karşı çıkmaları gerekiyor. Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır. Ancak kanun tasarısının 2. maddesi son derece önemli ve olumlu.

UZAKTAN ÇALIŞANLAR, İŞ KANUNU KAPSAMINA ALINMALI

Bu madde uzaktan çalışmayı düzenliyor. Maddeye göre, “uzaktan çalışmada işçiler, esaslı neden olmadıkça salt iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı işleme
tabi tutulamaz.”
Bu maddeyle, evlerde veya işyerleri dışında herhangi bir yerde bir işverenden aldığı işi yapan kişiler, İş Kanunu kapsamına alınıyor.
Böyle bir düzenleme 2011 yılının ilk aylarında gündeme geldi. 6111 sayılı Torba Yasa olarak kabul edilen tasarının 76. maddesi “evden çalışmanın usul ve esasları” konusundaydı.
Bu madde, bu tarihe kadar İş Kanunu kapsamında kabul edilmeyen kişileri İş Kanunu kapsamına alıyordu. Önemli bir olumlu adımdı. Bu düzenleme, TBMM genel kurulundaki görüşmeler sırasında, sendikaların isteğine uyularak, metinden çıkarıldı. Sendikacıların bilgisizliği ve bilinçsizliği nedeniyle, eve-iş-verme sistemi içinde evlerde çalışan
on binlerce insan, İş Kanunu’ndaki haklardan yoksun bırakıldı.

Türk-İş, 13 Şubat 2011 günü yayımladığı bildiride, Torba Kanun Tasarısındaki 76. maddeyi (evden çalışmanın usul ve esasları) çıkartmayı başardığını söylemekteydi.
Sendikacıların bu yanlış tavrını, “İşçinin Ayağına Kurşun Sıkan Sendikalar” başlığıyla Aydınlık’taki köşemde eleştirmiştim (13 ve 15 Mart 2011).

UZAKTAN ÇALIŞANLAR ZATEN İŞÇİ KABUL EDİLİYOR

Halbuki bu tarihlerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, Resmi Gazete’nin 4.2.2011 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Türk Borçlar Kanunu’nun 461-469. maddeleri “evde hizmet sözleşmesi” konusundadır. Sendikacılar bu düzenlemenin farkında bile değildi. Bu biçimde çalışan işçilerin herhalde hiçbiri de, Türk Borçlar Kanunu’na göre işçi sayıldığını bilmiyordu. İşçilerin bilmemesi ayıp değil; ancak sendikacıların bu konuyu bilmemesi
büyük ayıp.

Türk Borçlar Kanunu, evlerde parça başı ücretle çalışan ve istisna sözleşmesiyle
(eser sözleşmesiyle) çalıştığı kabul edilerek İş Kanunu kapsamı dışında bırakılan işçilerin hakları açısından olumlu bir adım atmıştı.
Hükümetin 8.2.2016’da TBMM Başkanlığı’na sunduğu tasarıda çok büyük olumsuzluklar var. Ancak 2. maddede uzaktan çalışma konusunda getirilen düzenleme, Türk Borçlar Kanunu’ nun 461-469. maddelerine açıklık getiriyor; mevcut haklardan daha ileri haklar sağlıyor.
Sendikaların yapması gereken asıl iş, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda gerekli değişikliklerin yapılarak, uzaktan çalışma veya eve-iş-verme sistemi içinde çalışan kişilerin sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev haklarını kullanmalarının sağlanmasıdır.

Sendikacılar!
Artık bu işleri biraz öğrenin ve sakın ha aynı hatayı tekrarlamayın!
Hükümetin işçi aleyhine attığı adımları değil, işçi lehine attığı adımları destekleyin!
Bu işçilerin İş Kanunu kapsamına alınmasına bu defa engel olmayın!
Kıdem tazminatının bugünkü durumunu savunmak yerine, herkesin yararlanabileceği ve
(12 Eylül öncesindeki gibi) tavanın uygulanmadığı kıdem tazminatı hakkı için mücadele edin!

=======================================

Dostlar,

Sevgili dostumuz Sayın Yıldırım Koç‘un işçi hakları – sendikacılık konusundaki uzmanlığı
ve bilgi birikimi tartışma dışıdır.

Uyarılarına kulak vermek gerekir. Dahası, sık sık danışarak yararlanmak gerekir.

TBMM’deki özel istihdam bürolarına işçi kiralama (geçici iş ilişkisi kurma) yetkisi veren yasa tasarısı, bu boyutuyla çağcıl (modern ya da post-modern!) köle pazarları anlamına gelmektedir. Bunu engellemeye çalışmak gerekir vargüçle..

TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ bu yaşamsal konuda olsun ortak davranabilseler..
Birkaç miting yapsalar birlikte, AKP iktidarı sallanır ve önerisi geri çeker..
Deneyin ve görün..

Ya da geçtiğimiz hafta sonu Van’dan gelen 130’a yakın işten çıkarılmış garibanı Polis zorla otobüslere bindirerek Van’a geri yollar ve Anayasa suçu işler.. Hak arama özgürlüğünü çiğner, toplantı gösteri yürüyüşü hakkını çiğner,  gezi özgürlüğünü çiğner… çiğner de çiğner…

Bütün ülkelerin ezilen emekçileri birleşin!
Ya da AKP faşizmi böyle diz çöktürür..

Sevgi ve saygı ile.
15 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

IĞDIR BELEDİYESİNDE TAHRİK VE ANAYASAL SUÇ


IĞDIR BELEDİYESİNDE TAHRİK VE ANAYASAL SUÇ!

Igdir_Belediyesi_Kurtce_tabela

Kürt “AÇILIM“ı açıla saçıla geliyor..

Sosyoloji Profesörü Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay‘ı da yedi – yuttu..

Anayasa bile dinlemeden..
Kışkırtanlar bir yana, sessiz kalıp seyredenler de suça ortaktır.

Iğdır valiliği süs müdür orada??
Iğdır C. Başsavcılığı derhal harekete geçerek Anayasa suçunu durdurmaldır.
Mehmetçiğin seri katili Mahsum Korkmaz‘ın elinde suç aleti silahı ile
Lice’deki heykelinin indirilmesinde olduğu gibi..

Bu tür tahrikleri yapanlar Kürt yurttaşlarımıza hizmet etmiyor gerçekte
Tersine, varsa bir Kürt sorunu, iyice çıkmaza sokuyorlar.

1. derecede sorumluluk ülke ve vatanımızın bölünmez bütünlüğüne inanan
Kürt kardeşlerimizin ezici çoğunluğuna düşüyor..
Sorumsuz hatta kötü niyetli kimi yöneticilere bu bağlamda izin vermemeli,
bunları dışlamalılar.

“Tek vatan – tek bayrak – tek devlet – tek resmi dil”

bir arada yaşamamızın olmazsa olmaz 4 ana koşuludur.

Iğdır’lı aklı başında Kürt yurttaşlarımız hemen yarın sabah bu tabelayı indirmeliler..

Sevgi ve saygıyla.
11.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net