ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’ı da BAĞLAR!
12. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son derece ciddi bir gafa daha imza attı..
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Sorumlusu
Erdem Gül‘ün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince tutuksuz yargılanmak üzere koşullu salıverilmelerine (tahliyelerine) köpürdü. Yerel İlk Derece Mahkemesi, 3 ayı aşkın bir süre önce Sulh Ceza Yargıçlığınca tutuklanan 2 sanığın tutuksuz yargılanma istemlerini birkaç kez geri çevirmişti. Bunun üzerine sanık avukatları, Anayasa Mahkemesi’ne 148. madde kapsamında bireysel başvuruda bulunarak ‘haklarının çiğnendiğini’ (hak ihlali) savladılar. Dündar ve Gül’ün görüşlerini bütünüyle paylaşmasak da salıverilmelerini adil buluyor, sevinçle karşılıyoruz. Eylemlerinin basın özgürlüğü kapsamında görevleri olduğuna inanıyoruz. Tayyip beyin mahkemeleri etkilemeye çalışma çabasını hukuk dışı buluyoruz!
Anayasa’nın, AKP iktidarınca RTE’nin Başbakanlığı döneminde halkoylaması ile paket olarak değişiklik gören 26 maddesinden biri 148. maddedir. Bu maddeye yapılan ekleme ile :
– (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) ‘Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.‘ denilmiştir.
Bu başvuru ‘Bireysel başvuru hakkı’ olup, Anayasa değişikliğinden 2 yıl sonra yürürlük almıştır ve başvuru usul ve esaslarını belirleyen yasaya göre yapılmaktadır. Söz konusu yasanın çıkarılmasını da Anayasa aynı maddede emretmektedir :
– ‘Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.’
İç hukuk yolları tükenince, ülkemizde yargı siteminin en üstünde yer alan Anayasa Mahkemesine başvuru yolu açılmıştır. Başvuruyu görüşen 5 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi ‘Bölüm’ü dosyayı Genel Kurula havale etmiş, bu Kurul da 15/17 üye ile karar vermiştir. Toplantıya katılan 15 üyeden 12’si Anayasa’nın 16, 17 ve 19. maddeleri bağlamında 2 sanığın yasal haklarının çiğnendiğine (ihlaline) karar vermiştir. 3 üye karşı oy kullanmış olup, bunlar RTE’nin ve TBMM’de AKP grubunun oylarıyla seçilenlerdir ve yargıç – yargı bağımsızlığı adına endişe vericidir.
Tayyip bey bu karara fena içerlemiştir. Dava açılmadan önce MİT TIR’larının Suriye’ye silah ve cephane taşıdığı fotoğraflarının Cumhuriyet’in ilk sayfasında yayımlanması üzerine gürlemiş ve yapılanın basın – yayın – haber alma özgürlüğü değil ‘casusluk – terör örgütüne destek’ anlamına geldiğini bildirerek suç duyurusunda bulunmuştu. Sanıklar, yaşam boyu hapis istemiyle ağır ceza mahkemesinde tutuklu yargılanmakta idiler 3 aydır..
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararının UYAP‘a yüklenmesi üzerine, yerel mahkeme kaçınılmaz ve zorunlu olarak ‘salıverme’ kararı almıştır oybirliği ile. Çünkü :
– Madde 153 – Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir (1. fıkra)….
Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme
ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. (son fıkra)
12. CB Erdoğan, ağır ceza mahkemesinin kararında direnebileceğini belirtmiş, bu durumda sanıklara AİHM yolu açılacağını belirtmiştir. Erdoğan, Anayasa’nın en temel maddelerini bile bilmemekte ya da bilmez görünmektedir. Sanırız bilmemektedir. 153. maddenin yukarıya alınan içeriği çok nettir. Bu Yüksek Mahkemenin kararları kesindir ve herkesi bağlamaktadır. Yerel mahkemenin kararında direnme olanağı Anayasal olarak yoktur. Karar Yargıtay, Danıştay vb. öbür yüksek mahkemelerin Dairelerince verilse idi, yerel mahkeme direnebilirdi ve kural olarak ilgili Yüksek Mahkemelerde Dava Daireleri Genel Kurullarında dosya kesin karara bağlanırdı.
Erdoğan, en temel hukuk bilgisinden de yoksundur.
En temel hukuk bilgilerinden yoksun bir insan, R.T. Erdoğan, ne yazık ki Türkiye’nin
tepe yöneticisidir. Alelacele öfkeyle basına demeç vermiş, onlarca danışmanından görüş almamıştır.. Oysa Başdanışmanlarından Prof. Burhan Kuzu Anayasa Hukuku uzmanıdır.
Dahası; 12. CB Erdoğan, öfkesine yenilerek, gerçekte bilinçaltını ele vererek,
Anayasa Mahkemesi kararına ‘uymadığını‘ ve bu karara ‘saygı duymadığını’ da söylemiştir!
Bir kez Erdoğan’ın bu karara uyup uymaması söz konusu değildir. Erdoğan’ın bu kararın yürütülmesi için yapacağı bir şey yoktur. Bu anlatımın tersi de doğru olup,
Erdoğan’ın bu kararın gereğinin yerine getirilmesini engelleme gücü de yoktur.
Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin kararının gereği ‘geciktirilmeden’, derhal, saatler içinde yerine getirilmiştir.
Erdoğan çaresizdir!
Anayasa’nın 138/son maddesi çok net ve bağlayıcıdır (amir hükümdür) ve gereği doğallıkla derhal yerine getirilmiştir :
– ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.’
Ürkünç (vahim) olan, Devletin başındaki insanın topluma kötü örnek olması ve hukuka –
hukuk devletine saygısının olmayışı; hukukun üstünlüğünü içine sindirmemiş olmasıdır.
Bu çıkışı dileriz pek çok insanın, fanatik AKP’linin de gözünü açmış olsun. Erdoğan Başkan olsa idi belki de Anayasa Mahkemesi bu kararı veremeyecek ya da ilgili mahkemeye baskı yaparak uygulanmasını engelleyecekti.. Öyle ya, Türk usulü Anayasadan ‘Güçlerin uyumunu’ kasdettiğini açıklamadı mı! Allah söyletti diyelim… Erdoğan kendini ele verdi ve suçüstü yakalandı. Bu anlayışta birine Türkiye çoook geniş Başkanlık yetkileriyle emanet edilebilir mi? Niçin edelim ki? En azından 1876 tarihli 1. Meşrutiyet’ten bu yana Parlamenter rejim içindeyiz ve demokrasiyi giderek daha çok doğrudan yapmalıyız.. Temsile dayalı demokrasi değil doğrudan demokrasi.. Cumhur, egemenliğini neden tek 1 kişiye devretsin ki?
Erdoğan Padişahlık yetkisi istiyor! Bu toplum artık gerçeği görmektedir..
Bırakalım da Ulus kendisi, egemenliğini en azından seçtiği Meclis eliyle kullansın.. Tayyip bey ham hayal içindedir, despotik özlemleri apaçık ortadadır ve kendi partisi içinden de çok sayıda aklı başında sağduyulu – yurtsever AKP’li milletvekili Başkanlık = Padişahlık düşlerine geçit vermeyecektir!
Geçtiğimiz aylarda İçişleri Bakanı Efgan Ala da TBMM kürsüsünde bas bas bağırarak ‘Tanımıyoruz bu anayasayı!!’ buyurmuştu. Oysa bu Anayasaya sadık kalmak üzere milletvekili yemini etmişlerdi. Hukukun evrensel kuralıdır, beğenmediğiniz – onaylamadığınız hukuk kuralları olabilir. Onları yasal yollardan değiştirmeye çabalamak da hakkınızdır. Ancak yürürlükte oldukları sürece onlara uymak ve saygılı olmak her yurttaşın boynunun borcudur, yasal yaptırımları vardır. Gün olur, bu dokunulmazlıklar biter, hukuksuzlukların hesabı sorulur.. İşlenen Anayasa suçudur ve halkı da bu yönde suça teşviktir! Ağır cezalıktır,
Ala’nın dokunulmazlığı kaldırılarak yargılanmalıdır
Bu çok tehlikeli ve hukuk dışı isyan Tayyip Beyin ilk çıkışı da değildir. Güç sarhoşluğu içinde görünüyor Erdoğan.. % 52 hezeyanı.. Ne var ki o rakam gerçekte %52 değil; 10 Ağustos 2014 günü yapılan seçimde kullanılan geçerli oyların %52’sidir. Milyonlarca seçmen, Kılıçdaroğlu’nun ‘Tıpış tıpış Ekmeleddin’e oy vereceksiniz..’ dayatmasına isyanla oy kullanmamıştır. Sandığa gitmeyenler Tayyip beye oy vermeyecek olanlardır. Dolayısıyla bu toplumun en azından % 62’si Bay RTE’ye hala karşıdır ve bu duygu giderek büyümekte, hatta nefrete dönüşmektedir.
Erdoğan’ın ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum’ deme hakkı olabilir. Gerekçelerini bir Devlet Başkanına yakışır ağırbaşlılık ve bilimsellikle açıklar.
‘Saygı duyuyorum ancak katılmıyorum.’ söylemi ise demokrasi terbiyesinin gereğidir.
Ancak ‘uymuyorum‘ sözcüğünü kullanması Türk Ceza Yasası’nın 309. maddesine göre Anayasayı ihlal suçudur, Anayasal düzene saygısızlıktır ve halkı bu yönde suç işlemeye
teşvik anlamındadır. Son derece tehlikelidir.. Vatana ihanet suçu kapsamına dek uzanır..
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uygun bir yöntemle Erdoğan’ı uyarmalı, 2. si fezleke hazırlayarak TBMM’ye sunmalı ve Yüce Divan‘da yargılanma yolunu açmaya çalışmalıdır. Devlet başkanı Erdoğan, yineleyerek, ‘Anayasayı fiilen tağyir, tebdil ve ilgaya kalkışmıştır.’ Geçmişte gençlerimiz – aydınlarımız bu suçlama (Türk Ceza Yasası 141-142 ve 146. maddeler..) ile yargılanıp idam edilmişlerdir! Muhalefet de gereken çıkışı en yüksek perdeden hemen ve ısrarla yapmalıdır ve TBMM’de bu konuda görüşme açılmasını sağlayarak bir uyarı – frenleme kararı çıkarılmasına çalışmalıdır. TBMM Başkanı da sesini yükseltmeli ve Erdoğan’ı hukuka ve Anayasaya mutlak saygılı olmaya çağırmalıdır.
Bu durum böyle sürdürülemez. Erdoğan, yetkisiz – sorumsuz Cumhurbaşkanı olduğu halde Başbakan’ın yetkilerini gasp ederek, fiilen Başkan gibi davranarak… Türkiye için iç ve dış politikada sorun çözen değil, ciddi sorunların kaynağı durumuna gelmiştir. Ortadoğu bölgesi için uluslararası düzlemde de 1 numaralı sorun durumundadır. Geçtiğimiz yıl yapılan G-20 toplantısında pek çok ülke yöneticisi kendisinin elini sıkmamıştır!. Obama ile son telefon görüşmeleri topluma tersine yansıtılmaktadır. Her yönü ile ülke güvenliği açısından ciddi sorunla yüz yüzeyiz. Erdoğan neden böyle gergindir? Geçtiğimiz ay da Kaymakamlara hukuku bir yana bırakma – görmezden gelme talimatı verebilmişti sarayında!?.. Bu da açıkça suçtur ve Anayasa’nın 137. maddesini çiğneyerek kanunsuz emir vermiştir Erdoğan ülkemizin kaymakamlarına. Oysa terörle mücadelede de Devlet hep hukuk içinde kalmak zorundadır.
Tersi durumda uluslararası müdahale görebiliriz!
Erdoğan son derece yorulmuştur. Ağır sürmenaj içinde olduğu izlenimi yaygındır.
Tam donanımlı bir hastaneden sağlık raporu alması gerektiğine yaygın olarak inanılmaktadır.
Rusya’nın kendisi ve ailesi hakkında IŞİD petrolünü pazarlaması açısından ciddi iddiaları vardır.
Suriye’de iç savaşı kışkırtma ve çok sayıda insanın ölümünden de sorumludur, dava edilmiştir.
Ülkemize gelen 3 milyon sığınmacı muazzam bir yüktür ve Erdoğan’ın baştan sona çok hatalı – güdümlü dış politikasının ürünüdür. Bir yönetici ülkesinin başına bunca sorun – bela getirebilir mi? Getiriyor ise ruh ve beden sağlığı ve başkaca kuşkular sorgulanmaz mı doğal olarak?
Cerattepe’de en temel insan haklarını savunan, Anayasa md. 56’da verilen yurttaşlık görevini yerine getiren masum insanları ‘yavru gezici’ diye nitelemek normal bir davranış sayılabilir mi? Halkı aşağılamak ve kutuplaştırmak değil midir? Suçlu ilan ederek yargıyı etkilemek değil midir? Yüzlerce yurttaş hakkında Erdoğan’ın bizzat hakaret vb. gerekçelerle dava açtırması olağan mıdır, hangi ülkede benzeri vardır?
Atlantik ötesine zırhlı aracını uçakla taşıtarak 200 bin Dolar masrafa yol açmak hangi duygudurumun (mood) dışavurumudur? Bu soruların sorulması ve yanıtının alınması engellenemez.
Erdoğan, tüm bu davranışları ile apaçık ve hızla meşruiyetini yitirmektedir.
Anayasayı açıkça çiğneyerek Anayasa suçu işleyen, bunu bilerek ve isteyerek yineleyen bir insanı halkın ve devletimizin de ‘tanımama’ hakkı vardır..
Erdoğan bir anda kendini boşlukta bulabilir..
Bu arada Hukukun da bu ciddi ve derin açmaza yepyeni – yaratıcı çözümler üretmesini bekliyoruz. Hukuk çaresizlik kurumu değildir. Herkes hukuk içinde kalmak zorundadır.
Son sözü, şanlı Fransız Devrimi‘nin düşünsel mimarlarından kadim
Aydınlanma Bilgesi Denis Diderot‘a bırakalım…
Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
29 Şubat 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Yazının pdf biçimi :
ANAYASA_MAHKEMESI_KARARLARI_CUMHURBASKANI_ERDOGAN’i_da_BAGLAR